Maskeli Baloda Sevdim (Tamaml...

By SevsenAtaker

2.3M 191K 113K

Bir genç kızın aşka ilk uyanış hikayesi... İlk aşklar için 'özel' derler, 'unutulmaz' derler. Peki yüzünü gör... More

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10.BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
FİNAL

56. BÖLÜM

13.9K 1.2K 1.1K
By SevsenAtaker

"Beni bırak Oğuz! Bırak!" diyerek sertçe kurtulmaya çalıştım.

Hiç ummadığım bir yumuşaklıkla, "Bu sefer bırakmaya hiç niyetim yok Pelin." diyen Oğuz, kollarıyla beni mengene gibi sarmış, vücuduna bastırmıştı. Üstelik nefesi bira kokuyor, dili dolaşıyordu. "Cesaretimi toplayıp iki senedir sana açılamadım." dedi. "O yüzden şimdi beni dinlemeni istiyorum."

Seçil'le Esma bize doğru gelmeye çalışsalar da, aradaki kalabalığın engeline takıldılar. Seçil'in birkaç kere üst üste, "Oğuz!" diye tehditkar bağırışı müziğin sesine karıştı.

Arkadaşlarımın yanıma ulaşmasını bekleyene kadar, iki kolumu da sertçe kurtarmaya çalıştım. "Beni rahat bırak Oğuz. Burada olay yaratma lütfen."

"Sen de debelenip durma o zaman. Çok bekledim Pelin, bir kere bile cesaret vermedin, bana bakmadın bile. Ne yaptıysam dikkatini çekemedim. Sana olan duygularım yüzünden sınıfta maskaraya döndüm. Bu sefer bana bir şans ver, lütfen konuşalım."

Beni saran kolları gevşemişti ama hala bırakmaya niyeti yok gibiydi. Başımı çevirdiğimde kalabalığın diğer tarafından, yüzü acıyla çarpılmış Esma'yı gördüm. Seçil yolu nispeten yarılamış, insanları itiştirerek yanımıza gelmeye çalışıyordu.

Bu defa daha sertçe, "Oğuz!" deyip tekrar silkelendim. "Senin konuşma anlayışın bu mu? Lütfen bırak! Şu anda alkollüsün ve ne yaptığının farkında değilsin."

Beklemediğim bu yakınlık beni iyiden iyiye huzursuz etmişti. Etrafımızdaki insanlar kendilerini müziğin ritmine kaptırmış, dünya umurlarında değildi. Bizi tartışan sevgili filan sanıyorlardı belki de.

"Asıl sen farkında değilsin Pelin. Okulda sana kimse göz koymasın diye çok uğraştım. Seni başkasıyla düşünmek bile canımı yakıyordu. Etrafında adeta kalkan oldum ama sen bir kere bile duygularımın farkına varmadın."

Oğuz'un itirafları karşısında ne diyeceğimi şaşırmıştım. "Demek ki benim önceliklerim ve seçiciliğim farklıymış." dediğimde yüzünün rengi değişti, boynundaki damar kabardı.

Kurtulma umuduyla hemen taktik değiştirip yumuşadım. "Bunun için üzgünüm Oğuz ama ben hiçbir zaman gelip geçici bir ilişki peşinde olmadım."

"Sence ben bu muyum Pelin? Gelip geçici ilişki arayan zengin piçin teki miyim? O yüzden mi hiç bakmadın bana?" Sesi sert çıktığında biraz daha suyuna gitmenin iyi olacağını düşündüm.

"Hayır, onu demek istemedim." Belimi gerip, kendimi geriye itmeye çalıştım. "Benim başkasıyla ciddi bir ilişkim var Oğuz. Ben sözlüyüm."

"Bu sefer elimden kaçıp gitmene izin veremem Pelin. Sana inanmıyorum." Kollarını tekrar sıktı.

Karşı koymaktan yorulmuş, canım yanmaya başlamıştı. Bu yakınlıktan bir an önce kurtulmak istiyordum. Alkol kokan nefesi midemi bulandırdı.

Daha fazla dayanamayıp, "Umurumda değil Oğuz. İnanmıyorsan parmağıma bak." diye bağırdığımda şaşkınlıkla yüzüme baktı. Anlaşılan benden böyle bir çıkış beklemiyordu. Boş bulunup kolunu gevşettiğinde sağ elimi kurtarıp hemen onu ittim ve yüzüğümü gösterdim.

Parmağıma odaklanan gözlerinde büyük bir hayal kırıklığı vardı. Bir an gözlerini kapatıp yutkundu, sonra tekrar açtı. "Ben...ben ...özür dilerim Pelin. İki yıldır ben seni aklımdan..." diye kekelediğini gördüğümde öfkem sönmeye yüz tuttu.

"Başka bir şey söyleme Oğuz. Bırak arkadaş kalalım. Şu anda sarhoş olduğun için bu cesareti bulduğunu varsayıp senden nefret etmemeye çalışacağım." Sakin durup, ondan kurtulmak için güç bulmak umuduyla derin bir nefes alıp bıraktım.

Sonunda Seçil yanımıza ulaşıp sıkılı dişlerinin arasından, "Sarhoşsun Oğuz, kendine gel!" diye tıslayarak beni kendine doğru çekti. "Kızı rahat bırak!"

Seçil'den aldığım destek gücüyle ben de kendimi öfkeyle geriye atıp, "Hem karşısındakinin duygularının farkında olmayan sadece ben değilim." diyerek, bize doğru gelmekten vazgeçmiş olan gözleri yaşlı Esma'ya baktım.

Bakışlarımı takip eden Oğuz ne demek istediğimi anlamıştı. Genç adam şaşkınlık içinde bakmaya devam ederken, ben Seçil'in elini kavrayıp bar taburelerimize doğru ilerledim.

Yerime oturduğumda, Oğuz hala olduğu yerde durmuş bize doğru bakıyordu. Sonra ne yaptığının daha yeni farkına vararak, sarhoşluğu üzerinden atmaya çalışır gibi yüzünü sıvazlayıp başını salladı. İki elini saçlarından geçirip omuzlarını düşürdü. Arkadaşlarının yanına dönerken her halinden, pişman olduğunu anlamıştım.

Yanımda iyice sessizleşen Esma'ya dönüp hiçbir şey diyemedim. Karşılıksız kalan duygularının ne kadar acı verdiğini görmek beni üzmüştü.

Seçil, yanımdaki tabureye gelip oturdu. "Oğuz sana sırılsıklam aşıktı, bunu herkes biliyordu. Sana olan duyguları yüzünden sıra arkadaşı olan ben dahil, kaç kızın kalbini kırdı. Ama böyle zorba bir adama dönüştüğünü bilmiyordum." diyerek şişesinden bir yudum içti. "Mazeret olamayacağını biliyorum Pelin ama, belki de sarhoş olduğu için böyle yaptı."

Sesindeki hüzün dikkatimden kaçmamıştı. Anlaşılan Oğuz'a karşılıksız duygular besleyen yalnızca Esma değildi. Aralarındaki fark, Seçil bunun üstesinden gelmiş görünürken, diğer arkadaşımızın hala derinlere sakladığı hislerinin olmasıydı.

"Doğru, bu davranışının mazereti olamaz." Diğer yanımda Esma nefesini tutup ne diyeceğimi bekledi. "Seçil, samimi söylüyorum, bana okuldayken ilgisi olduğunu bilmiyordum. Hoş, bilseydim de Oğuz'a asla o gözle bakmazdım."

"Sen hiç erkek peşinde koşan bir kız olmadın zaten. Senin yerinde olmak için can atan kaç kız vardı haberin bile yok ama onun gözü hep sendeydi."

Anlaşılan yanımızda iyice sessizleşip bizi dinleyen Esma'nın hislerinden, Seçil'in de haberi yoktu. Yoksa onu üzmemek için bu konuyu uzatmayacağını biliyordum. Birbirimize bağlı, yıllardır kız kardeş kadar yakınlaşmış üç dosttuk biz ama iş duygulara gelince, birbirimizden çok şey gizlemişiz demek ki.

Esma'nın ağzından çıkan sessiz iniltiyi işittiğimde, kendimi çok daha kötü hissedip, Seçil'e konuyu kapatması için kaş göz yaptım. Kısa bir sessizlik olduğunda gözlerimi elime çevirip, halkayla oynadım.

Seçil dalgın dalgın nereye baktığımı görmüş olacak ki, birden elimi ışığa tutup çığlık attı. "Sen nişanlandın mı?"

"Hayır, bu sadece Arda ile birbirimize söz verdiğimizin işareti olan bir sevgi yüzüğü."

"Neyin sözü?" Seçil her ayrıntıyı öğrenmeden bırakmayacaktı anlaşılan.

"Birlikte olduğumuz sürece sadece birbirimizi seveceğimiz sözü."

Diğer yanımda oturan Esma'dan da benzer bir hayret çığlığı koptuğunda gülümsedim. "Arda'yı anlatırken neden bize söylemedin?"

"Önce annemle babam öğrensin istedim."

Arkadaşlarımın ikisi birden yanaklarımdan öptü, "Tebrik ederim Pelin." diyen Esma, az önceki hüznünden çabuk sıyrılmıştı. Göz ucuyla Oğuz'a özlemle baktığı gözümden kaçmadı.

Genç adam sırtını duvara dayamış, elinde tuttuğu bira şişesini evirip çeviriyordu. Ani bir hareket yaptığında arkadaşları onu kollarından yakalayıp sakinleştirmeye çalıştı. Sadi samimi bir şekilde kolunu Oğuz'un omzuna sarıp bir şeyler söyledikten sonra dışarıya çıkardı. Camın arkasında Oğuz'un elindeki şişeyi öfkeyle fırlattığını gördüm.

"Demek evleniyorsun. Buna içilir işte."

"Abartıyorsun."

"Kızım, adam parmağına yüzüğü, boynuna da annesinin kıymetli kolyesini takmış." diyerek yanağımdan bir makas aldı. "Sana bir bira ısmarlayalım."

"Henüz evlenme filan yok Seçil, hem kendi biramı kendim alabilirim." diyerek gülümsediğimde sahne de hareketlendi.

Canlı müzik başladığından, grubu seyretmeye başladım. Fena değillerdi, solistin sesini de beğenmiştim. Tok ve güçlü bir sesi vardı.

Kızlarla güle eğlene nostaljik şarkılara eşlik ederken, hiç ummadığım anda, Oğuz tekrar yanımıza gelerek tam karşımda durdu. Gözleri hüzünlüydü ama sakinleşmiş gibiydi.

"Pelin sana çok kaba davrandım, özür dilerim."

Soğuk çıkmasını umduğum bir sesle, "Sorun değil." dediğimde hiç beklemediğim bir şey yaptı ve omzumu sıvazladı.

"Söylediklerimde samimiydim Pelin." Boğuk çıkan sesi, adımı söylediğinde iyice yumuşamıştı.

"Biliyorum."

"Senden tekrar özür dilerim." dedikten sonra bakışları Esma'ya kaydı. "Her şey için özür dilerim." dediğinde onun duygularını karşılıksız bıraktığı için Esma'dan da özür dilediğini anlamıştım.

Aniden beni kollarının arasına alıp şevkatle, "Umarım mutlu olursun." diyerek yanağımı öptükten sonra başka bir şey söylemeden hızla uzaklaşıp arkadaşlarının yanına döndü.

Kuruyan boğazımı nemlendirmek için bardağı ağzıma dayadığımda, biramın tadı sanki değişmiş gibi geldi.

Bardağımı dikkatsizce bir süre barın üstüne bıraktığımı fark ettiğimde iyice şüphelendim. Dikkatle barmene bakmaya çalıştım ama sırtını dönmüş şişelerle uğraşıyordu.

Bardağıma burnumu yaklaştırıp kokladım, temkinli bir şekilde bir yudum daha aldım. Evet kesinlikle tadı farklıydı. Esma'ya doğru eğildim, "Esma senin de biranda tuhaf bir tat var mı?"

"Yo, niye ki?"

"Ne bileyim sanki benimki bir şey katılmış gibi." dediğimde beynimde bir şimşek çaktı. Çılgınca etrafımı araştırmaya başladım. Gerçek olabilir miydi? O sırada telefonum titredi. Alıp baktığımda Arda'dan mesaj olduğunu gördüm ve rahatlayıp hemen okudum.

<Ne yapıyorsun?>

< Hala bardayım Arda. Esas sen ne yapıyorsun?>

<Yoksa küçük sevgilim beni mi arıyor?> Bu da ne demekti şimdi?

<Ne diyorsun Arda?>

<Barmene sor>

<Neyi sorayım?>

<Aklına ilk ne geldiyse onu.>

Bana sırtı dönük barmene seslendim. "Affedersiniz bir şey sorabilir miyim?" Adam beni duymuyor gibiydi. Yoksa Arda barmen kılığında... Yok canım, daha neler diye düşündüm. Ama heyecanlanmıştım. "Sağır mısın adam beni duymuyor musun?" diye yüreğim ağzımda avazım çıktığı kadar bağırdığımda, adam ağır ağır döndü.

"Ne istemiştiniz?"

Adamın Arda'ya benzer bir hali yoktu. Duyduğum hayal kırıklığı o kadar büyüktü ki, bir an Arda'nın özlemiyle içim titredi.

"Hiç, sadece biranızı beğenmediğimi söylemek istemiştim. Su katılmış gibi." dedim üzüntüyle.

"Sizinki öyle, özel talimat."

"Anlamadım, özel talimat mı? Kimden?"

"Ondan." diyerek arkamdaki bir noktayı işaret etti.

Hızla döndüm. Ağzında çapkın bir gülümseme ile Arda'yı gördüğümde çığlık atarak kucağına koşup sarıldım. Arda ayaklarımı yerden kesip kendi etrafında bir tur atarken, hasretle birbirimizin dudağına yapıştık.

Hiçbir şeyi ve kimseyi umursamadan uzun uzun öpüştük. Birbirimizden ayrılmadan ve kucağından indirmeden beni bar taburesine geri oturttu. Ellerim boynuna dolanmış halde dudaklarının üzerine fısıldadım. "Seni çok özledim."

Arda burnuma küçük bir öpücük kondurdu. "Benden fazla özlememişsindir. Yol bitmek bilmedi."

"Ne zaman geldin?"

"On beş dakika oluyor."

"Neden hemen yanıma gelmedin?" diye sordum ağzımı büzerek.

"Çünkü gelir gelmez küçük bir engelle karşılaştım ama hallettim."

"Ben birkaç gün sonra gelirsin sanmıştım."

"Sen bara gideceğiz deyince gelip sana sahip çıkayım bari dedim. Uçağa binerken aradığında az daha sürprizimi bozacaktın."

"Ne zaman?"

"Seninle son konuştuğumuzda havaalanında görevliye uçuş kartımı uzatıyordum. O yüzden, anonsları duyacaksın diye konuşmamızı hemen sonlandırdım."

"Demek onun için bir iki saat işim var demiştin. Ben de..." Daha önceki düşüncelerim yüzünden utanarak başımı boynuna gömdüm. Demek kendimi boş yere üzmüş, üstelik Arda'dan şüphe etmiş, tüm akşamı gereksiz yere keyifsiz geçirmiştim.

"Sen de ne?"

"Boş ver. Önemli olan burada olman. Seni seviyorum."

"Ben de seni seviyorum." dediğinde Arda bir elini yanağıma, diğer elini de enseme koyup beni kendine çekti. Küçük küçük öpmeye başladığında bir an kendimi kaybettiğimi hissettim.

Birbirimizi görmediğimiz şu beş güne rağmen, onu bu kadar özlemiş olmamı nasıl açıklayabilirdim? Bu hissettiğim aşk mıydı? Yoksa sadece fiziksel bir çekim mi?

Bu soruların cevabını henüz bilmediğimin farkındaydım ama emin olduğum tek bir şey vardı, o da Arda yanımda olduğunda kendimi güvende hissettiğimdi. Onunla tamamlanıyor, onunla yönümü buluyordum.

Sonunda Seçil'in cilveli sesini duyduğumda kendime geldim. "Hop hop burada aile var. Pelinciğim bizi yakışıklı arkadaşınla tanıştıracak mısın? Yoksa bu tanrısal varlığı sadece kendine mi saklayacaksın?"

Özür diler gibi arkadaşlarıma baktığımda Esma'nın utangaçlıkla gözlerini kaçırdığını, Seçil'in ise, her zamanki pişkinliğiyle sırıttığını gördüm.

Hemen Arda'dan biraz uzaklaşıp aramıza mesafe koydum. "Seni arkadaşlarımla tanıştırayım. Seçil ve Esma benim en yakın iki arkadaşım. Kızlar, bu bey de Arda."

"Memnun oldum hanımlar."

Arda'nın el sıkışmak için el uzatmadığını gören arkadaşlarım sadece başlarını sallayıp, "Hoş geldin." dediler. Bu hareketi bana üniversitedeki Belalı Arda'yı hatırlatmıştı.

Mesafeli, kimseye ödün vermeyen, ürkütücü  Arda. Sanırım Seçil'in rahat tavırlarından fazla hoşlanmamıştı, çünkü Esma'ya kısmen gülümserken, Seçil'e şöyle bir selam verip neredeyse hiç bakmamıştı. Zamanla nasılsa ona alışır diye düşünerek üstünde durmadım.

Bir iki dakika sohbet ettikten sonra telefonumu çıkarıp mesaj kısmını açtığımda Arda, "Kime mesaj yazıyorsun?" diye sordu.

"Babama senin geldiğini ve beraber olduğumuzu haber vereyim. Gece beni almaya gelecekti. Boşuna uykusuz kalmasın."

"Tamam canım, iyi olur. Ben seni eve bırakırım."

Arda'nın arkasından Seçil'in el kol hareketlerini fark ettim. Elini yelpaze gibi sallıyor, sadece ağzını oynatarak, "Çok yakışıklı. Yakıyor." demeye çalışıyordu. Arda, Seçil'den geçer not aldığı için başımla onaylayıp fettan arkadaşıma gülümsedim.

Bu arada müziğin ritmi azalmış, herkes çiftler halinde dans etmeye başlamıştı. Arda'nın bardaki insanları incelemesini fırsat bularak, iyice sessizleşen Esma'ya döndüm. "Nasıl buldun?"

"Vallahi ne diyeyim Pelin. Durdun durdun sonunda turnayı gözünden vurdun. Birbirinize çok yakışıyorsunuz."

Sesinde en ufak bir kıskançlık belirtisi hissetmedim. Her zaman içten, her zaman güvenilir bir arkadaşımdı. Onun için Oğuz'a karşı duygularını daha önce hiç sezmediğimi bilmek içimi bu kadar burkmuştu.

"Teşekkür ederim Esma. Darısı senin başına inşallah."

"Benimki ümitsiz vaka. Oğuz'dan başkasını sevemeyecekmişim gibi geliyor, ki o da varlığımdan haberdar bile görünmüyor."

"Lütfen öyle söyleme, her şeyin bir zamanı var Esma. Sen önce şu sınavı atlat. Eminim gerisi çorap söküğü gibi gelecek."

Sesindeki hüzün beni de üzmüştü doğrusu ama şimdilik elimden bir şey gelmezdi. Buradayken onunla bu konuyu konuşmaya karar verdim.

Arda'nın sesiyle sohbetimize ara verdik. "Ben bir lavaboya gidip geliyorum."

"Tamam." diyerek arkasından uzun uzun bakıp barın arkasına dönmesini izledim.

Son bir şarkıya daha alkış tutup eşlik etmemizden sonra, "Çok beğendim." diyen Seçil yanıma oturup gülümsedi. "Birbirinize çok yakışmışsınız."

"Ben de aynı şeyi söyledim. Onunla mutlu olduğun çok belli."

"Evet, mutluyum kızlar."

"Ve sana çok değer veriyor." diyen Seçil, saçını arkaya attı. "Adam geldiğinden beri o güzelim lacivertleri tek bir dişi sineğe bile bakmadı." diyerek tek kaşını kaldırdı.

"Yanında dünyanın en güzel kızı varken başkasına niye baksın ki?" diye şuh bir şekilde Seçil gibi ben de saçımı geriye atıp gülümserken, Arda yanımıza geri döndü.

"Gel dans edelim aşkım."

Bir dakika sonra pistte kollarının arasında dans ediyordum. Özlediğim kokusunu derin derin içime çekmek için başımı boynuna gömdüm. Bir ara başımı kaldırıp yakışıklı yüzünü inceledim. O anda, Oğuz'un pencere kenarında oturmuş yüzüne buz bastırdığını gördüğümde Arda'nın çarpık gülümsemesi gözümden kaçmadı.

Soran gözlerle bakıp o tarafı gösterdim. Bir kaşını kaldırıp arkasına baktıktan sonra hiç istifini bozmadan omuz silkti. "Usulen, sana benden başkasının dokunamayacağını anlattım."

Hafifçe gülümsedim, "Usulen?"

"Ne o? Tanıdığın biri miydi?"

"Liseden sınıf arkadaşım. Küçük bir engele takıldım dediğinde, o küçük engel Oğuz muydu?"

"Çok küçük olduğu için sanırım fark etmedim, eziverdim." dedi umursamadan. "Sinek küçüktür ama mide bulandırır. Ayrıca kimse benim sevgilime sarılamaz. Sen sadece benimsin." dediğinde dudaklarımı sahiplenircesine esir aldı.

Nefes almak için duraksadığımzda, "Sen de benimsin." diye fısıldayarak karşılık verdim.

Arda'nın şu anda burada olması rüya gibiydi, kollarının arasında olduğum için çok mutluydum. Büyüleyici gözlerine bakmak için başımı kaldırdığımda, beni tutkuyla öpmeye başladı. Çevremizdeki her şey silinmiş, dünyada yalnızca ikimiz kalmıştık.

Nefeslerimiz tükendiğinde alnımı çenesine dayadım. Kulaklarımın çınlaması ve göğsümü zorlayan kalp atışlarım yavaşlamak nedir bilmiyordu. Birden kalabalık beni boğuyormuş gibi hissettim. Onunla yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Beni tepeden tırnağa kavuran arzu dalgasına karşı koyamıyor, tir tir titriyordum.  "Arda beni buradan götür lütfen." diye fısıldadığımda beni kendisinden bir adım uzaklaştırdı.

"Sanırım ikimizin de temiz havaya ihtiyacı var." dedi boğuklaşmış bir ses tonuyla. Onun da gözleri şehvetle kararmış, birer dipsiz kuyuya dönmüştü.

"Sanırım öyle." dedim hala nefes nefese.

"Kızları bırakıp çıksak olur mu?" Gözlerini benimkilere dikmiş fısıltıyla konuşurken bir eliyle yanağımı avuçlamış, hafifçe okşuyordu.

"Ben sorarım, belki onlar da evlerine gitmek isterler." diyerek ben de fısıltıyla cevap verdim. Etrafımızdaki kalabalık ve gürültüyü unutmuş, trans halinde sadece onu görüyor, sadece onu duyuyordum.

Sahneden gelen, "On dakika ara veriyoruz gençler." diyen sesle kendimize geldik. Arda ile el ele bara doğru yürüdüğümüzde, Seçil ve Esma yüzlerinde kocaman bir sırıtışla bize bakıyordu.

Kızlara doğru eğildim. "Artık gidelim diyoruz, sizi de bırakalım mı?" diye sorduğumda Seçil başını olumsuzca salladı.

"Ben biraz daha takılmak istiyorum Pelin, herkes senin kadar şanslı olmuyor." Seçil'in çapkınca gülümsemesine rağmen Arda karşılık vermedi. İçten içe mutlu olduğumu inkar edemezdim açıkçası.

"Emin misin? Arda bizi eve bırakır." dedim ama başını yine 'hayır' anlamında salladı.

"Siz gidin, beni merak etmeyin." dediğinde az ilerideki bir genci izlediğini gördüm. "Ben şansımı deneyeceğim. Bu gece bu bardan yalnız çıkmaya niyetim yok." diyerek bira şişesini alıp bir yudum içti. "Bana şans dileyin."

Seçil'e uyarıcı bir bakışla bakıp, dikkatli olmasını istedikten sonra Esma'ya döndüm. "Esma sen de mi kalmak istiyorsun?"

Esma da bakışlarını pencere önünde arkadaşlarıyla sohbet eden Oğuz'a çevirdi. Sonra kararını vermiş gibi bana baktı. "Hayır, sakıncası yoksa beni eve bırakır mısınız?"

"Elbette sakıncası yok."

Seçil'e son bir el sallayıp üçümüz bardan çıktık. Yan gözle baktığımda Oğuz ve arkadaşlarının bakışlarını üzerimizde hissettim. Arda'ya biraz daha yanaşıp koluna girdim.

Temiz hava yüzüme çarptığında derin bir nefes aldım. "Gürültüden kulaklarım uğulduyor." diyerek Arda'ya yaslandım. Temas eder etmez vücudumun titremesine engel olamadım.

"Aşkım üşüdün mü?" diye sorduğunda cevabımı beklemeden kolunu kaldırıp omuzlarıma doladı.

Gerçeği saklamak için, "Biraz ama dayanırım." diyerek bakışlarımı kaçırdım. Arda'nın gözlerini üzerimde hissettiğim için arkadaşıma dönüp, "Esmacığım buraya yakın taksi durağı var mıydı?" diye sordum.

"Bilmiyorum, sorar öğreniriz."

Arda cebinden bir anahtar çıkardı. "Gerek yok sevgilim arabamız var."

"Öyle mi?"

"Evet, havaalanında kiraladım. Aslında hafta sonu kendi arabamla gelecektim ama seni öyle özledim ki, fikir değiştirip uçağa atladım geldim." dediğinde burnuma bir öpücük kondururken sadece benim duyacağım şekilde, "Az sonra geçer canım." diye fısıldadı.

Vücudumun titremesinden bahsettiğini anladığım için, öyle olmasını umarak hafifçe başımla onayladım. İki dakika sonra arabanın içindeydik. Kendi arabasına benzer bir BMW'ydi, sadece bunun rengi kırmızıydı.

"Saat daha erken, isterseniz sizi sakin bir yerlere götüreyim."

Bana bakan gözleri sevgi ve beklenti doluydu. Belli ki o da, benim gibi gecenin henüz bitmesini istemiyordu.

"Yok, ben eve gideyim. Siz baş başa gezin. Kaç gündür görüşemediniz."

Esma utangaç bir şekilde konuşunca dikkatimi arkadaşıma çevirdim. "Esma, Arda'dan çekinme, gelmek istiyorsan..."

"Hayır Pelinciğim, ben gelmeyeyim. Beni eve bırakırsanız mutlu olurum. Başka bir gün hep beraber bir şeyler yaparız." dediğinde bana göz kırpıp gülümsedi.

"Peki o zaman nasıl istersen." dedikten sonra Arda'ya yolu tarif etmeye başladım. "Şu yolun sonundan sağa dönelim, caddeyi geçince köşedeki ev."

Evlerinin önüne geldiğimizde Esma, "Çok memnun oldum Arda. Bıraktığın için sağ ol." dedi.

"Ben de memnun oldum. İyi geceler."

Esma dudaklarında utangaç bir gülümseme ile arabadan inerken, ben de kapıya kadar eşlik ettim. Arkadaşımla vedalaşmak için durduğumda, "Esma iyi misin?" diye sordum. Başını salladığını görünce, "Bir ara seninle Oğuz meselesini konuşmak istiyorum, kendimi kötü hissettim." dedim.

Esma'nın yüzü bulutlandı. "Konuşacak bir şey yok Pelin. Haydi git sen, Arda'yı bekletme." diyerek çenesiyle arabayı işaret etti.

Şimdilik fazla üstelememeye karar verdim. "Tamam, yarın ararım." diyerek arkadaşımla vedalaştım. Esma eve girinceye kadar bekledikten sonra, biz de hareket ettik.

"Evet hanımefendi saat 23.45 biz ne yapalım?"

Sahil kenarına inip biraz dolaşabilirdik ama üstüm inceydi. Tatilimi yatakta geçirmek istemediğim için bu düşünceyi hemen aklımdan sildim. Arda'nın hala cevap beklediğini fark ettiğimde, aklıma çılgın bir fikir geldi.

"Bana iki dakika izin ver."

Elim telefonuma gittiğinde hemen parmaklarımı oynatıp babama bir mesaj yazdım ve gönder tuşuna bastım.

"Aklındakini benimle de paylaşacak mısın?"

Mesajla istediğim cevabın hemen geldiğini gördüğümde gülümseyerek, "Aklımdakini söylesem inanmazsın." dedim coşkuyla.

"Neymiş aklındaki? Bak heyecanlandım şimdi."

"Sen şu ara sokaktan devam et. Sonra sola dön."

Yaptığımız, daha doğrusu benim yaptığım şu anda delilikti belki ama daha fazla ertelemek istemiyordum. Pencereden dışarı baktığımda hedefe yaklaştığımızı fark ettim. "Tamam Arda, buraya park edebilirsin."

Arda sessiz mahalleye göz gezdirdi. "Burası neresi?"

"Bizim ev."

Continue Reading

You'll Also Like

123K 5.2K 51
Yere çakılmayı, dizlerine batan çakıl taşlarını, avuçlarını delen dikenleri. Hepsini ezberleyecek kadar düşmeyi öğrendim ben... İçini çeke çeke saatl...
5.6K 122 13
genç bir erkeğin bir kıza defalarca aşkını konu alan bu hikayeyi beğenmenizi temenni ederim.
1.2M 27.1K 40
Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLUR HOCAM BAKALIM. Dırırııırıırıfırı Canı...
518K 125 1
Adamın içindeki yangınları başlatan bir kadın vardı. Şimdi külleri bile kalmamıştı. Lâkin yangın hâlâ devam ediyordu. 🌹|03.01.18| 🌹 |01.09.19| ✨ 1...