Devil May Love

By carmenwantsdie

759K 61.6K 76.7K

"Şeytanlar da sevebilir." Park Jimin aşık olduğu çete liderinin hayatını baştan aşağı değiştireceğini bileme... More

• Prologue
• One
• Two
• Three
• Four
• Five
• Six
• Seven
• Eight
• Nine
• Ten
• Twelve
• Thirteen
• Fourteen
• Fifteen
• Sixteen
• Seventeen
• Eighteen
• Nineteen
• Twenty
• Twenty One
• Twenty Two
• Twenty Three
• Twenty Four
• Twenty Five
• Twenty Six
• Twenty Seven
• Twenty Eight
• Twenty Nine
• Thirty
• Thirty One
• Thirty Two
• Thirty Three
• Thirty Four
• Thirty Five
• Thirty Six
• Thirty Seven
• Thirty Eight
• Thirty Nine
• Forty
• Forty One
• Forty Two
• Finale Chapter
• Last Speech

• Eleven

18.4K 1.6K 1.3K
By carmenwantsdie

11|Baem Min|

O gün, neredeyse aklımı başımdan alana kadar öptü, öptüm. Nedeni belirsiz bir utanç ve pişmanlık bedenimi kapladı ama bundan o saniyeler içerisinde vazgeçtim. Onu durdurmam gerekliydi. Durmalıydı, yoksa istediği şeyi hemen elde edip beni bırakacaktı. Beni bırakmasını istemiyordum. Biliyorum bencilce ama, bana bağlanmasını istiyorum. Beni deli gibi istemesini, benden başka kimseyi görmemesini.. Bunlar elbet bir hayaldi şu aralar, farkındalık canımı yaktı. Ancak yine de küçük ellerim geniş ve kaslı omuzlarına tüy kadar hafif bir şekilde dokunduğunda, zaten alev almış kalbim deli gibi titredi.


Jungkook'un kendini durdurması çok zor oldu, ama durdu. Şayet durmasaydı, sanırım bende durmazdım çünkü o sırada pek sağlıklı düşünemiyordum. Jungkook benden ayrıldığında, uzun uzun baktı dudaklarıma ve boynuma. Yüksek ihtimalle mosmor olmuştu. Fakat umrumda değildi pek. Bu lavabodan onunla çıktığımda, dışarıdan iki yabancı gibi görünsek bile saklamayı düşünmediğim morlukları herkes görecekti. Onun kirpiklerinde kaybolmuşken, telefonu titremeye başladı. Fırsat bu fırsat, beynine hücum eden tüm utanç, heyecanla hızla kaçtım oradan. Bir şey demesini bekleyemezdim.

Çünkü lanet olsun farkında mısınız!? Az önce Jeon Jungkook'la resmen yiyiştim. O sevdiğim adamdı yahu! O beni öptü! Hemde buna herşeyden çok ihtiyacı varmış gibi öptü. Lavabodan çıkıp birkaç saniye soluklanırken, saçlarımı ve üzerimi düzeltmeyi ihmal etmedim. Hemen o sırada dersler bittiği için, öğrenciler çıkmaya başladı. Buna eş zamanlı yanımda Jungkook bitti, daha ne olup bittiğini anlayamadan belimden bir kez daha tutup, bir kez daha beni kendine çekti. Koridor yavaş yavaş sessizliğe bürünürken, kalbimin seslerini duyduğuna adım gibi emindim. Gözlerim kocaman açılmış, şaşkın şaşkın başını arkaya atmıştım. O uzundu, yakın olunca daha uzun..

Tam olarak panikle ellerim, belimde ki ellerine uzanmış ona kısık bir sesle çemkirmeye hazırdım. Uzun uzun bana bakması da iyi değildi. Tanrım! Jungkook ne yapmaya çalışıyordu ki?!

"Jungkook! Ne yapıyorsun sen herkes bize bakıyor!?"

Kısık sesime arka çıkarak çatılan kaşlarıma bakıp alaylı bir sırıtışı dudaklarına kondurup, korkudan açılmış dudaklarıma minik bir buse kondurunca ellerim de öylece dondu kaldı. Göz kapaklarım hareket etmiyordu, kalbimi sormayın, Jungkook şuan onu duyup gülümsüyordu. Ve birkaç dakika nefes alamadığıma yemin edebilirdim. Yine de, o hayranı olduğum kemikli yüzü dibimde bana böyle sırıtırken sakin kalmam mümkün değildi,

"Benim olan benimdir. Ve bunu herkesin bilmesi işime gelir."

Kendime gelmem uzun sürdü. Şuan tüm koridorun bizi izlediğine adım üstüne bile yemin edebilirdim. Sonra aklıma Taehyung geldi. Acaba o da izliyor muydu? Yada duymuş muydu? Belki de yaptığım çok alçakça gelebilirdi. Ama ben, iki şeyi kazanmak konusunda ısrarcıydım. Birisi intikam savaşımız, diğeri ise Jungkook.. Ne ara bu kadar berbat bir insan oldu o, hiçbir fikrim yoktu. Ancak ben inatçıydım. İstediğimi alırdım, almasını bilirdim. Bu yüzden onun küçük oyununa dahil olup, ellerinde ki ellerini çekip göğsünden sürterek boynuna kadar getirdim. Erkeksi kokusu tüm ciğerlerime nüfuz ederken, kısılmış gözleri fazla güzeldi.

Yüzüne oldukça yaklaştım, bunu yapmak için parmak uçlarımda yükselmem gerekti ve bu da onun beni, daha çok kendine çekmesine sebep oldu. Şimdi resmen bedeni bedenimdeydi. Onun da kalbi böyle atıyor muydu bilmiyorum, benimkinin şuan delirdiği bal gibi ortaydı. Halbuki yüzümde buna benzer hiçbir şey yoktu. Yine de o an titriyordum işte. Ona bu kadar yakın olmak, bana böyle bakması.. Zordu, ağlatacak kadar güzeldi de,

"Ben sana ait değilim Jeon."

Fısıldadığım kelimelerin yanlış bir anlama çıkacağını sonradan fark ettim, hatta yüzüne geçen o pis gülüşte.. Ama bozuntuya vermeyip, dudaklarımı yalayarak ona arkamı döndüm. Dışarıdan bakıldığı zaman sonsuz özgüvenle yürüyor olsam da içimde bir yaprak gibi titriyor, oradan oraya savruluyordum.

Tanrı şahit, Jeon Jungkook yüzünden oyunculukta usta olmuştum artık.

--

Yoongi

"Her yerim, ağrıyor.. Hem de her yerim!"

Seokjin, onunla ilgilenen hemşire yüzünden bir şey demedi şimdilik. Fakat pansuman bitince bizi bu hale getiren arkadaşlara bir güzel sövecekti eminim. Huysuzlukla yerimde kıpırdanıp dururken, acıyan her bir yerim için ayrı ayrı küfür ediyordum Taehyung'a. Hırsın gözünü kör ettiği bir aptala dönmüştü. Ve Jimin'in ona karşılık vermesi için deli gibi çabalıyordu. Tamam minik ve tatlı bir görüntüye sahip pamuk adamdı Jimin. Ancak içinde bir şeytan besliyor gibiydi. Söz konusu Jungkook olduğunda ya da sinirlendiği zaman bunu çıkarmaktan çekinmiyordu. Aptal arkadaşım bir buçuk yıldır uzaktan uzaktan seviyordu onu. Ancak fena halde tutulmuş durumdaydı. Ve Tae'nin Jungkook'la geldiği gün, hala çıkmıyordu aklımdan onun ifadesi.

Öylesine kırılmış ve yaralı gözüküyordu ki.. Fakat kendini saklamakta ısrarcıydı. Hiçbir zaman duygularını açmazdı Jimin. Bomboş göründüğü zamanlar bile oluyordu. Jungkook kesinlikle, Jimin'in onu sevip sevmediğinden emin olamazdı. Bazen ben bile şaşırıyordum. Öyle duygusuz bakıyordu. Maskeleme konusunda, benden daha başarılı biriydi. Fakat bu, onun Jungkook'a aşık olduğunu anlamamıza engel değildi. Divane olmuştu resmen. Taehyung'da bunu biliyordu. Ne kadar bağlandığını, sevdiğini.. Fakat ne yaptı, ne etti bizden uzaklaştı. Sonra tam bir orospuya yakışır hareketle sergilemeye başladı. Devam da ediyordu. Ona olan öfkem her gün artıyordu.

Çatılan kaşlarımla boşluğa dalmışken, hemşirenin irkilmesine sebebiyet verecek şekilde kapı açıldı. Ben de en az onun gibi ürktüm ve şaşkınlıkla açtığım dudaklarımla beraber içeriye giren kırmızı kafaya baktım. Hoseok, biraz dağınık ama oldukça hoş gözüken bir tarzda giyinmişti. Üzerinde siyah kotu, siyah dar tişörtü -ki kaslarını fazlaca belli ediyordu- takmaktan hoşlandığı kanısına vardığım Gucci tokalı kemeri, onun da üzerinde kovboyların ceketine benzeyen püsküllü kahve bir ceket vardı. Keskin bakışları önce Jin ve hemşirenin, sonra benim üzerinde dolaşınca rahatsız bir ifade takındım ama şuan oldukça çekici gözüktüğünü inkar edemezdim.

Fakat yapışık bir kişilik olması, benimle ilgilenmesi, hemde çete üyesi olması ondan haz etmemem için yeterliydi sanırım. Hemşirenin yanına gidip bir konuşma başlatırken, gözlerim onun fiziğine takılı kalsa da arkamı dönüp huysuzca homurdanarak terliklerime uzanmaya çalıştım. Ve kısa bir gülüş sesi ardından, benden uzakta olan terliklerim güzel, kemikli eller tarafından kavranıp ayaklarımın altına kadar geldi. Bir süre gözlerim kocaman, kalbim hızlı hızlı ellerine baktım. Çünkü, benim, ellere takıntım vardı. Bu yüzden eskiden Tae'nin elleriyle çok oynardım. Fakat şimdi, Hoseok'un bu kadar güzel ellere sahip olması haksızlıktı!

Hemen terliklerimi ayağıma geçirip eski pozisyonumu aldım. Ve Hoseok'un karşımda ki koltuğu çekip oturmasıyla ifadesiz tuttuğum yüzümle ona baktım. Dudaklarının iki yanında belirginleşen gamzelerle, güzel bir şekilde gülümsüyordu Baem dövmesi gözüme çarparken. Bu adamın böyle güzel olması haksızlıktı! Hem, hem o yapışkandı! Sonra.. Bunun başka kötü huyu yok muydu yahu!?

"Ne gülüyorsun!?"

Daha çok sırıtıp parmağını dudaklarına götürdü ve gözleriyle Jin'i işaret etti. Arkamı dönüp en yakın arkadaşıma baktım. Oldukça hırpalanmıştı, benden daha fazla. Ve bedeni narin olduğu için çok acı çekiyordu. İçim burkulurken, yeni içtiği ilaçları sayesinde neredeyse kapanan göz kapaklarına baktım. İçim tekrar öfkeyle dolduğunda, elimin altında ki çarşafı sıkıca avucumda topladım. Taehyung çok fazla hata yapıyordu, üstelik.. Seokjin ona bize olduğundan farklı bir şekilde değer veriyordu. Kendi kendimi sıkmış, kasılırken Hoseok'un iç gıdıklayan sesini duydum kulağımın üstünde. Nefesinin bu kadar yakın olmasına şaşırdım ve hızla önüme döndüm ancak beklediğim şey kesinlikle onunla burun buruna gelmek değildi.

Gözlerim kocaman açılırken bir anda daha çok kasıldım, ama bu sinirden değildi. Ellerini beline koyduğu yerden kaldırdı ve iki yanıma koyarak daha çok eğildi. Şimdi, daha önce zorla dudaklarıma değen dudakları, iki nefes kadar uzağımda duruyor ve ben neredeyse delirmek üzereyim,

"Sana intikam fırsatı verseydim Min? Seokjin ve Jimin'i korumak istemez miydin?"

Bir anda kaşlarım çatıldı. Ancak ne cevap verdim, ne hareket ettim. Sadece biraz daha yaklaşmasına izin verdim. Gözlerim dudaklarına indiğinde, sıcak nefesini üfleyerek konuştu dudaklarıma. Onu tanımıyorum, onu kesinlikle sevmiyorum, ancak niye şuan öpmek istedim?

"Baem'e katılmak istemez miydin Min Yoongi? Baem Min Yoongi?"

Ve gözlerim titreşerek kapandı onu güzel elleri yanaklarımı kavrarken. Dudaklarıma öyle güzel, öyle hafif bir dokunuş bahşetti ki derince iç çektim. Beni ilk öptüğünde, fazla ani ve fazlaca hızla öpmüştü. Ben istememiştim. Fakat şimdi, öylece başımı yana eğmiş, ona izin veriyordum. Kokusu fazla güzeldi, dudakları baş döndürücüydü. Hoseok, o an fazla güzel bir melekti gözümde. Yaptığı teklif ve sunduğu dudaklarıyla..

--

Az Jikook'lu, Güzel Sope'lu bir bölüüğm 💕
Oy ve yorumları eksik etmeyin, düşürmeyin. Sizi seviyorum, bir daha ki bölüme görüşmek üzere 🐾

Continue Reading

You'll Also Like

265K 24.1K 39
[TAMAMLANDI] 🌑🌒🌓🌔🌕🌖🌗🌘🌑 Ekinoks, gece ve gündüzün eşit olması durumudur. Yılda iki kez gerçekleşir. Kurt adamlar ve vampirler ekinoks günü ta...
138K 14.3K 36
Kaldır gözlerimdeki şu perdeyi, ışığınla aydınlansın göz bebeklerim.
57K 5.9K 25
en yakın arkadaşını kaybeden park jimin, onu geri getirmek için çok tehlikeli bir şeytanla anlaşma yapmaya gider.
103K 9.7K 39
Var olmak istemiyorum, beynimi kullanmak istemiyorum. Öleyim artık. Herkes azıcık huzuru hak etmez mi? Ölümü çok görme bana, sevgilim yaşasın sadece...