Devil May Love

By carmenwantsdie

759K 61.6K 76.7K

"Şeytanlar da sevebilir." Park Jimin aşık olduğu çete liderinin hayatını baştan aşağı değiştireceğini bileme... More

• Prologue
• One
• Two
• Three
• Four
• Five
• Six
• Seven
• Eight
• Nine
• Eleven
• Twelve
• Thirteen
• Fourteen
• Fifteen
• Sixteen
• Seventeen
• Eighteen
• Nineteen
• Twenty
• Twenty One
• Twenty Two
• Twenty Three
• Twenty Four
• Twenty Five
• Twenty Six
• Twenty Seven
• Twenty Eight
• Twenty Nine
• Thirty
• Thirty One
• Thirty Two
• Thirty Three
• Thirty Four
• Thirty Five
• Thirty Six
• Thirty Seven
• Thirty Eight
• Thirty Nine
• Forty
• Forty One
• Forty Two
• Finale Chapter
• Last Speech

• Ten

17.5K 1.6K 1.3K
By carmenwantsdie

10|Oyun Başladı|

Koridorda hızlı hızlı yürürken spor salonunun kapısı arkamdan bir kez daha açıldı. Şuan herkes dersteydi ve ben ikisine laf atıp oradan çıktığımdan beri hızlıca uzaklaşma derdindeydim. Zaten öğleden sonra dersim yoktu, hastaneye çocukların yanına gidebilirdim. Tuvaletlerin önünden geçerken saçlarımı düzene sokmaya çalışıyordum. Ve tabi ki her kim benden daha hiddetli bir şekilde bana yaklaşıyorsa, ondan uzaklaşmaya çalıştım. Ama sadece çalıştım. Çünkü havada duran kolum sertçe çekilip tuvalet içine neredeyse fırlatıldığımda neredeyse düşüyordum. Ayağım tökezleyip, son anda dengemi bulduğumda sinirle arkama döndüm.


Kaşlarım çatık bir şekilde Jungkook'a baktığımda, neredeyse burnundan soluduğunu gördüm. O da bende hızlı hızlı soluklar alıyor, çatık kaşlarla birbirimize bakıyorduk. Vücut yapısı ve dövmeleri yüzünden o daha korkunç görünse de, bende sinirliydim. Taehyung'un ağzına sıçmak yerine onunla ortadan kaybolmuştu. Üstelik ben onun teklifini kabul etmiştim değil mi?! Tamam onu seviyorum falan ama bir yerde de haddini bilmesi lazım. Sinirle saçlarımı geri atıp aynaya döndüm ve üzerimi düzeltmeye başladım. Ama arkasını dönüp de kapıyı sertçe kapatıp kilitleyen Jungkook yüzünden irkilmiştim.

Heybetli bedeni ağır ağır bana yaklaşırken aynadan takip ediyordum onu. Ellerimi sakince lavaboya yasladım, ardımda durduğunda, o da ellerini lavaboya yasladı. Üzerime eğilirken, gözlerimiz aynada birbirini çoktan bulmuştu. En sonunda nefesi kulağımın altına çarptığında ve bedeni bedenime yasladığında ne yapacağımı bilemez şekilde kaskatı kesildim. Bana böyle yaklaşmaması lazımdı. Ben iyi hissetmiyordum. Kalbim hiç iyi hissetmiyordu,

“Park Jimin.. Nerede duracağını bilmiyorsun. ”

Ses tonu öyle derinden çıkıyordu ki neredeyse aklımı yitirecektim. Titreyen ellerimi, lavaboyu daha sıkı kavrayarak gizledim. Gözlerim bir süre heyecanım yatışsın diye zemini inceledi. Ancak lavaboda duran uzun parmaklı bir el eksilince vücudum ürperdi. Gözlerimi bile kaldıramadan tişörtümün altına ilişen el ve tenime temas edip beni ürperten sıcaklıkla ellerim kaydı. Eğer Jungkook sıkı sıkı kavrayıp bedenine yaslamasaydı, çoktan çenemi mermere gömmüştüm. Büyük eli tam belimin yanından baskı uygulayarak, sırtımı göğsü ile temas halinde tuttu ve nefesim sesli bir şekilde kesildi. Anında gözlerimiz aynada buluştu ve tıpkı bir pislik gibi gülmeye başladı.

Giderek eli ilerliyor, ben etkilenmekten kendimi alamıyordum. Tüylerim ürperirken gözlerimi kapatmamak için zor duruyordum. Kulak memem üzerinde hissettiğim ıslaklık ile dudaklarımdan kopan iniltiye eş zamanlı elim elinin üzerinde ki yerini aldı. Tırnaklarım daha benim bile haberim olmadan etine geçti ve Jungkook kesik bir şekilde gülmeye başladı. Bir kedinin, fareyle oynaması gibiydi tıpkı.. Aldığım her bir soluk boğazıma dizilip dilimi kuruturken göğsüme kadar gelen eli durdu. Aynadan kendime baktığımda, hızla inip kalkan göğsümü, büyümüş gözlerimi ve aralanmış dudaklarımı gördüm. Jungkook'sa bir şeytan gibi heybetiyle ardıma yerleşmiş beni izliyordu,

“Şu haline de bir bak. Avucumun içine kısılmış minik bir civciv..”

Dudaklarında ki gülümseme daha pis bir hal alırken, bu sefer de eli hiçbir yavaşlık göstermeden kasıklarıma doğru inmeye başladı. Kalbim bedenimi delecek gibi hızlanırken bedenimin kontrolünü elime almak gerçekten de zordu benim için. Gözlerimi kapadım ve sessizce başımı geriye, onun omzuna attım. Leğen kemiklerimde dolanan eli yüzünden dudaklarımı dişlerimin arasına sıkıştırmış, tüy kadar hafif dokunuşu hissetmeye çalışıyordum,

“Ben senin oyuncağın değilim Jeon.”

O sessiz kelimeler ne zaman dilimden döküldü hiçbir fikrim yoktu. Ancak boş lavabo içinde tamamen yankı yapmıştı. Eli durdu. Ve onun eli üzerinde ki parmaklarım ağır ağır hareket edip büyük elini kavradı. Her zaman hayal etmiştim.. Elini kavrayıp da benim ellerimin, onun elleri arasında yok olmasının nasıl bir his olduğunu.. Tam olarak bir hayalimi gerçekleştiriyor olmak, gözlerimin dolmasına sebep oldu. Küçük parmaklarımla koca elini ittirip de arkamı dönerek karşına geçtiğimde, yukardan muzip bakışlar atmakla meşguldü bana. Anlamıyordu. Ben aşkımdan yanıp kül olurken, o sadece naz yaptığımı sanıyordu.

Lakin ben deli bir aşıktan fazlası değildim,

“Beni öpmek istiyor musun Jeon?”

Tek kaşım havada dururken ona yönelttiğim soru, ağırlığını bir ayağından diğerine verip dişlerini göstererek sırıtmasına sebep oldu. Ellerimi iki yana açıp omuz silktim. Üstelik gözlerinin içine bakarak dudaklarımı yalamıştım. Ki bu, gözlerinin direk oraya kayarak gülüşünün solmasına sebep oldu. Adem elması, en sevdiğim biçimde bir aşağı bir yukarı hareket edince ona doğru bir adım attım. Bu, onun için son nokta olmuş olmalıydı. Çünkü Lubi Jeon'un gözleri kararırken, kaslı kolu belimden kavramış ve beni sertçe kendine yapıştırmıştı. Daha ne olduğunu anlayamadan dudaklarım üzerinde ki dudaklarla gözlerim öylece onun güzel yüzüne bakakaldı. Hayalini kurduğum, tadını düşlediğim o ince dudaklar ustalıkla kıvrılıyordu şimdi dudaklarımda. Şuurumu yitirmiş gibiydim, ellerim havada asılı kaldı, dudaklarım alev aldı sanki ve kalbim, kalbim ağrıların en şiddetlisini çekti o sıralar.

Ellerim belinde yerini almış, küçük yumruklarım arasında ceketini sıkıştırmıştım. Dudaklarım sonunda hareket ettiği anda, beni öyle büyük bir açlıkla öpmeye başladı ki ağlamamak o an çok zordu. Sevdiğim adam öpüyordu beni. Tüm gardımı  indirmiş, dediği gibi avuçları arasına kıstırmıştı beni. Belimde duran tek eli enseme tutunup, daha çok bastırdı beni kendinde. Nefes bile almadan öpüşüyorduk. Dili resmen dudaklarımın tamamındaydı. Jungkook her yerdeydi, gözlerim gittikçe kararıyordu.

Sıcak dili dilimde buluştuğu anda, ikimizden aynı zamanda yüksek inlemeler koptu. Tamamen bilincimi yitirmeden önce yapmam gereken bir şey vardı. Jungkook dilimi emerken arka cebinde ki telefonunu rahatlıkla aldım. Alt dudağını dudaklarım arasında dişlediğim de, elleri kalçalarımı bulup sertçe kendine bastırırken inliyordu. Ben Park Jimin'dim. Eskiden arkadaşım olan adamla lanet bir savaş başlamıştı aramızda. Ve ben, ondan intikam alırken aynı zamanda da sevdiğim adamı elde edecektim.

Bu yüzden her zaman dokunmak istediğim saçlarını kavrarken, titreyen elime rağmen göz ucuyla baktığım telefonun ekranını kaydırdım ve rehbere girdim. Jungkook aniden kucağına alıp sırtımı duvara yasladığında, aynı zamanda kendini de bana bastırmıştı ve ben dudaklarımdan delice bir inleme dökülmesine engel olamadım. Zorlukla telefonu elimde sabit tuttururken, o çoktan boynuma doğru kaymış boydan boya yalamaya başlamıştı. Aldığım zevk ve hissettiğim baskı aynı zamanda içinde biriken her bir duyguyla delirme noktasındaydım. Jungkook boynumu emip, dişlerken hızlıca ‘TaeTaeismine tıklayıp aradım ve tekrar Kook'un cebine koydum.

Gözlerim kapanırken, Jungkook tekrar kalçalarımı sıkıca avuçladı. Kesinlikle boynumun moraracağına emin olduğum bir şekilde orayı ısırmaya, yalamaya devam ederken gözlerimi kapamış anın tadını çıkarıyordum. Sonuçta, intikam alacağım yolda ona kavuşmak vardı. Neden biraz da ben iyi olmasaydım ki? Değil mi? Ellerim saçları arasına kayıp, başını daha çok bastırdı boynuma. Çünkü daha çok istiyordum.

--

Sıçtık mı Niyazi?


Continue Reading

You'll Also Like

78.9K 7.5K 30
Ailesine düzenlenen suikastler nedeni ile koruma altına alınan Park Jimin ve onu korumak ile görevlendirilen başkomiser Jeon Jungkook... × Başkomiser...
3.4K 422 11
"push me away, then beg me to stay" ♡ eski sevgili olan Rin ve İsagi, ayrılıklarından 1 sene sonra aynı üniversiteye düşer. -- 22.09.23 - #rinitoshi...
39.6K 2.1K 40
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
233K 21.3K 25
Trouvaille, Fransızca; şans eseri, tesadüfen çok güzel bir şey keşfetmek. Park Jimin, ona göre lanet gibi görünen yeteneğiyle şans eseri Jeon Taehyun...