Aşk Affeder mi?

By B_Batur

1M 66.2K 11.2K

~ Aşk, masumiyetini kirleten kan lekesini affetmedi. ~ Her yer kapkaranlık olduğunda hesaplamayı beceremediği... More

GİRİŞ BÖLÜMÜ
Bölüm 1
TELİF HAKLARI & GELECEKTEN UZUN BİR KESİT & DUYURU
Uzun Alıntı 3 & Bir Baksanız?
Bölüm 2 | Part 1 |
Bölüm 2 | Part 2 |
Bölüm 3
TELİF HAKLARI ( EMEK HIRSIZLIĞINA BAŞVURANLARIN BAŞINA NELER GELEBİLİR ? )
Bölüm 4 | Part 1 |
Bölüm 4 | Part 2 |
Aşk Affeder mi? - Alıntı
Bölüm 5
Bölüm 6
GELECEKTEN ALINTILAR & BÖLÜM 7 HAKKINDA
Bölüm 7 | Part 1 |
Bölüm 7 | Part 2 |
Bölüm 8
Bölüm 9 | Part 1 |
Bölüm 9 | Part 2 |
Bölüm 9 | Part 3 |
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13 | Part 1 |
ALINTI
Bölüm 13 | Part 2 |
ALINTI
Bölüm 14
Önemli / Bakar Mısınız?
Bölüm 15
Bölüm 16
Özel Bölüm
Özel Bölüm | Part 2 |
Bölüm 17
ALINTI
Bölüm 18 | Part 1 |
Bölüm 18 | Part 2 |
Bölüm 19
Bölüm 20 | Part 1 |
Bölüm 20 | PART 2 |
Bölüm 21
Bölüm 22
ALINTI
Bölüm 23 | Part 1 |
Bölüm 23 | Part 2 |
Bölüm 24 | Part 1 |
Bölüm 25
ALINTI
Bölüm 26
Bölüm 27 | Part 1 |
Bölüm 27 | Part 2 |
Bölüm 28
ALINTI
Bölüm 29
Bölüm 30 | Part 1 |
Bölüm 30 | Part 2 |
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
ALINTI
Bölüm 37
Bölüm 38
ALINTI
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
ALINTI
Bölüm 43
Bölüm 44
ALINTI
Doğum Günün Kutlu Olsun Ceren
🖤 F İ N A L 🖤

Bölüm 24 | Part 2 |

10.9K 1K 224
By B_Batur

Bölümün yorum sınırı» 200 ❗

❗ Bölümün vote sınırı » 330 ❗

Sınırlar geçildiğinde yeni bölüm gelecektir. Keyifli okumalar...

Burcu uzandığı yerde, donuk gözlerle tavanı izlerken damarına saplanan kalın iğne ile gözlerini kıstı.

"Bu diyalizde kullanılan iğne, diğer iğnelerden biraz daha kalın yani. Bu yüzden canın biraz acıyabilir. Korkmanı gerektiren bir şey yok." dedi sağlık görevlisi. Burcu o an reşit olduğundan beri düzenli olarak zaten kan bağışı yaptığını ve tüm ayrıntıları bu yüzden çok iyi bildiğini söylemek istedi ama bunu anlatmaya malesef mi gücü yoktu. Gözlerini sıkıca yumdu. Göz yaşları artık akmıyordu. Ama gözlerinin kan çanağına dönmüş olduğunun farkındaydı, üstelik büyük bir yanma hissi de vardı. Kanı damarından çıkıp uzun boruya doğru ilerlerken yaşananları düşünmekten kendini alıkoyamıyordu.

Kalbini hedef almış silahı tutan kişi kimdi?

O, hep kendini işine ve yaptığı yardımlara adayan bir kadın olmuştu. Eğer başına gelen o koca felaket sayılmazsa tek bir kişiyle bile kavgalı olduğu ya da tartıştığı asla olmamıştı hayatında. Ama saatler önce bir silah onu öldürmek için tam kalbini hedef almıştı. Onu öldürmek için, bu düşünce tüylerinin diken diken olmasına neden oldu.

Mira'nın bunu fark etmesi, sonrasında Mert'in oldukça hızlı bir refleksle Mira'yı duvarın arkasına fırlatıp onun üzerine kapanması...

Aklı almıyordu saatler içinde yaşananları.

Zihnine dolan sahnelerle yine gözyaşları yanaklarından süzülmeye başladı. Kalbine saplanan öldürücü bir kurşunu kesinikle Mert'in vurulmuş olmasına tercih ederdi. Üstelik Mira'nın hali de gözünün önünden bir türlü gitmiyordu. Mert şu an ameliyatta, Mira ise kim bilir ne haldeydi. Zaten çok mutlu ve yolunda bir hayatları yoktu, bir de böyle bir felaket doğup her şeyi iyice mahvetmişti.

"İyi misin?" diye sordu kadın. "Başın falan mı dönüyor?"

Burcu sesini zar zor bularak yanıt verdi . "Dönmüyor, iyiyim."

"Kan verdiğin hasta yani sevgilin, hayati tehlikesi çok yokmuş diye duydum ara vermek için çıkan ameliyathane hemşiresinden. Sıkma canını." dedi kadın tebessümle. Burcu da arada geçen sevgilin kelimesine acı bir tebessüm bıraktı. Kadın yoğun çalışıyor olacak ki televizyonda onlar hakkında geçmiş haberleri görmemiş olmalıydı. Yine de hem zar zor konuştuğundan hem de canı istemediğinden geçen yanlış sıfatı düzeltme gereksinimi duymadı.

"Hayati tehlikesi çok yok ne demek ? Doktor önemli bir noktaya isabet etmediğini söylemişti ama yine de, yani az olsa da var mı" diye sordu, sesi çok çatallı çıkmıştı.

Mert'in hayati tehlikesinin olması... Sırf bu cümle için bile içi çıkana kadar ağlayabilirdi.

"Şu an ben orada değilim, dolayısıyla ayrıntıları bilemem. Hemşire arkadaşımdan duyduğum yalnızca bu. " dedi hemşire ve daha sonra kendisine acıyla bakan kadının beklenti dolu ifadesine dayanamayarak devam etti." Biz sağlıkçılar gerçekçi olmayı tercih ederiz. Kısa zaman önce kanserli bir hasta yatıyordu serviste. Kötü huylu timörü olduğunu ve ilerlemiş yaşını göz önünde bulundurursak yaşamasından çok ümitli değildik. Belki bilirsin, kanserli hastalarda ilaç verirken her seferinde yeni bir damar yolu açıp damar zedelenmesine neden olmak yerine steril şartlarda, göğsün sağ üst kısmına PORT takılır. Kadın ameliyathaneye gitti ve PORT takılırken, biz ve hatta ailesi onun kanserden ölmesini beklerken o bu basit işlem esnasında hayatını kaybetti. " dediğinde Burcu ona kocaman olmuş gözlerle baktı. Zaten şu an yüreği ağzındaydı, bunu ona anlatmasının ne gibi bir mantığı vardı acaba?

" Ah özür dilerim! " dedi kadın endişeyle." Otuz altı saat nöbetindeyim, kafamın pek yerinde olduğu söylenemez. Şu an bunu sana anlatmamam gerekiyordu. " dedi ve kan akışını kontrol ettikten sonra yeniden Burcu 'ya baktı. "Demeye çalıştığım tek şey, bir cerrahi işlem için asla kesin konuşmak mümkün değil. Ama merak etme, ameliyat iyi gidiyor. Bunu bilmen yeterliydi." dedi kadın ve Burcu onun eli ayağı birbirine dolaşmış haline içten bir şekilde tebessüm etti. Yüreğini ağzına getiren anıyı dinlemenin sonrasında Mert'in iyi olduğunu ondan da duymak az olsa da içine su serpmişti.

Burcu'nun eline bir şey veren kadın" Bunu sıkıp aç. " dedi. Torbanın dolmasına az kalmıştı ancak kan akımı çok fazla azalmıştı. Genç kadın denileni yapmaya çalıştı. Eli çok fazla uyuşmuştu ancak yine de Mert için gücünü sonuna kadar kullanmaya çalışıyordu.

Ve kan verme işlemi tamamlandığında kadın iğneyi çıkarttı ve beyaz pamuğu bastırdı. "Burada beş on dakika bu şekilde uzanarak dinlen. Sonrasında tatlı bir şeyler ye ve muhakkak bir maden suyu iç. Sana yardımcı olması için ailenden birine haber vereceğim. Geçmiş olsun." dedi ve kadın Burcu'nun yanından ayrıldı.

Genç kadın zaten bünyesi harap durumda olduğundan kan alınırken çok kötü olmuştu ancak burada yatıp dinlenmeye hiç niyeti yoktu. Bacaklarını sedyeden sarkıttı ve ayağa kalktı. Yanına gelen annesi onu ikna etmeye çalıştı az da olsa dinlenmesi için ancak Burcu annesini  dinlemedi. Başı fena dönüyordu fakat umrunda değildi. Eline zorla tutuşturulan meyve suyundan tiksinerek birkaç yudum aldı. O kadar berbat bir ruh haline sahipti ki bir şeyler yiyip içecek hiç hali yoktu.

Ameliyathane kapısına geldiğinde onu babası ve Kerem karşıladı. Hakan ayakta zar zor duran kızını tutup, yanına oturtturdu. Altın kalpli bir kız çocuğu yetiştirmişti.

"Bir haber var mı?" diye sordu Burcu.

"Hayır kızım, burada böyle bekliyoruz. İnşallah oğlum sapasağlam çıkar oradan." dedi Hakan Demir . Kerem, Mert için üzülmüştü elbette . Evet, kahrolmamıştı Hakan amcası gibi ama zaten bu çok saçma olurdu. Mert onların hatta Hakan amcasının bile hiçbir şeyi değildi. Birkaç ay önce yalnızca bir yabancıdan ibaretken şimdi bu aile için bu adamın bu derece önemli olmasını anlayamıyordu ve gerçekten kaldıramıyordu.

"Mira'nın yanına gitmek istiyorum." dedi genç kadın. Acaba ailesinin onun durumundan haberi var mıydı?

"Zehra Hanım anlattı onunla ilgili durumu. Mira 'yı uyutmuşlar şu an  kızım. Zehra ablan bekliyor onun başında. Psikoloğuna da haber verdik, uyanmadan önce burada olacaktır. Uyanınca haber verir Zehra Hanım , o zaman gidersin olur mu Mira' nın yanına?" dedi ve Burcu buna olumlu anlamda başını salladı. Zaten yürüyecek hali bile yoktu, Mira uyanana kadar belki o da azıcık bile olsa kendine gelebilirdi.

"Allah'ım nasıl bir gece bu!" diye söylendi Ahsen Demir. Hakan ona kızgın gözlerle baktı. Kendi içi de şu an kan ağlıyordu ancak kızı yaşadıkları sonrasında dimdik ayakta durmaya çalışırken, onların görevleri hem ona hem de Mert ve Mira'ya destek olmak, yardımcı olabilmekti." Hakan kim ne ister Mert'ten, kim bizim evimize kurşun yağdırır? Kafayı yiyeceğim artık!"

Burcu annesine acıyla baktı. "Biri Mert'ten değil anne, benden bir şey istedi. Kurşun aslında beni hedef almıştı." dedi ve gözlerini hücum eden gözyaşlarının dökülmesine izin verdi. Kocaman bir acı midesinden dolanıp boğazına ulaşıp boğazını sımsıkı sarmıştı, onu boğarak öldürmek istiyordu sanki." Ne diyorsun kızım sen? " diye sordu Hakan.

" Biz üçümüz balkondaydık. Kurşun beni hedef almıştı baba. Mira ışığı fark etti. Mert beni itip kurtardı ama kurşunun kendisine saplanmasına engel olamadı." dedi ve ard arda hıçkırıklar koptu boğazından. "Sonra üzerimize kurşun yağdırdılar. Eğer Mert sayesinde hepimiz yere yatmış olmasaydık belki hepimizi tarayacaklardı ama o ilk kurşunun hedefi Mert değil baba, bendim." dedi ve yüzünü avuşlarının arasına alıp sesli bir biçimde ağlamaya başladı .

Kerem donuk bir şekilde olanları dinlerken Hakan Demir ayaklandı ve sert bir yumruk geçirdi duvara. Olanlara inanamıyordu. Kendi kafasında kurduğu ve haberlerden dinlediği senaryodan çok farkı ve karmakarışıktı her şey. Böyle bir facia yaşanırken o başka bir yerdeydi ve çocuklarını koruyamamıştı bile. İçinde oluşan öfke dalgasının tarifi bir hayli imkansızdı. Bunu yapanı ele geçirebilse tereddüt etmeden bir kaşık suda boğabilirdi.

Ahsen kızına sarılırken en az onun kadar berbat bir durumdaydı.

Polislerin gelmesiyle birlikte herkes ilgisini onlara çevirdi. Kısa bir girişle konuşmaya başlayan memurlar özet bir bilgi sundular. Ve sonrasında olayın en yakın şahidi Burcu Demir 'in ifadesine başvurmak istediklerini söylediler. Ancak Hakan Demir bunu yumuşak bir dille erteletmeyi başardı. Kızı zaten bir şok geçirmişti ve iyi değildi. Sağlıklı bir ifade verebilmesi için önce kendisine gelmesi gerekiyordu.

Saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri kovalarken o lanet yerden çıkıp tek kelimelik açıklama yapacak bir Allah'ın kulu olmamıştı .

Sanki zaman ölümcül bir sessizliğe boğulmuştu.

Hakan kızının hemen yanında otururken, böyle bir şeyi kimin yapmış olabileceğini düşünmekten neredeyse kafayı yeme aşamasına gelmişti. Ahsen ise ayakta dikilmiş dua ediyordu. Onlar çok ağır şeyler yaşamışlardı ama bir şekilde kurtulmayı başarmışlardı. Yine öyle olması için tüm kalbiyle yalvarıyordu Allah'a. Mert ve Mira'nın iyi olması için yalvarıyordu.

Burcu ise artık iyice bitik bir hale gelmişti. Beklemek çok zordu. Bu kadar çaresiz ve merak içerisinde beklemek cidden çok zordu. Hele de içeride bıçak altında yatan kişi canından çok sevdiğin biriyse belki de beklemek yüz kat daha zordu. Geçmişi şimdi teker teker dökmemek için çok zor tutuyordu kendini.

Mert'in ameliyat süresi dört saate yaklaşırken, Zehra 'nın sesi duyuldu sessiz hastane koridorunda. Burcu hemen ayaklanıp uyanan küçük kızın yanına, psikolog ile birlikte yol alırken, parmak uçlarından, saç tellerine kadar yoğun bir endişe kaplamıştı her yerini. Adam Mira' dan önce Burcu'yu  rahatlatmaya çalışırken, Mira'nın aklın gelen her neyse bir şeyleri açıklamak cidden hiç kolay olmayacaktı. Burcu bunun elbette farkındaydı. Genç kadının boğazına oturan koca yumru her geçen zaman biraz daha büyürken, korku tüm ruhuna dolup taşmıştı.

Odaya geldiklerinde, etrafa birkaç saat önceden daha canlı bakan Mira ile karşılaştılar. Burcu kapıyı kapattığında, üçü odada başbaşa kalmışlardı. Genç kadın daha çekingen adımlarla küçük kıza yaklaşırken, psikolog ona oldukça  tezat bir biçimde hareket ediyordu.

"Geçmiş olsun küçük hanım, seni bir hayli iyi gördüm." dedi adam oldukça diri ve canlı bir sesle.

Burcu ise bir şeyler demek yerine donuk gözlerle Mira'ya bakıyordu. Mira'nın durumuna göre hareket etmek istediğinden önce o bir şeyler söylesin, bir ip ucu versin kendiyle alakalı istiyordu. Ve saniyeler sonra Mira "Anne." diye mırıldandı. Burcu duyduğu bu hitaba en az ilk duyduğu an kadar şaşırsa  da, hızla Mira 'ya doğru ilerledi ve ikili birbirine sımsıkı sarıldılar.

"Anneni mi özledin Mira' cım?" diye sordu psikolog. Amacı küçük kızın hâlâ Burcu'yu annesi olarak görüp görmediğini anlayabilmekti. Zira soğuk kanlı davranmada oldukça iyi olmuş olsa  da bu odaya girdiğinde oldukça vahim durumda bir çocuk ile karşılaşacağı konusunda neredeyse emindi.

"Benim aklımda çok kötü şeyler canlandı anne. Bir şeyler geldi bizimle alakalı aklıma ama ben aklıma gelenlerin öncesine ve sonrasına dair hiçbir şey hatırlayamıyorum. Çok kötü." dedi Mira psikoloğun sorusunu es geçerek . O duyduğu ürkünç sesle birlikte ve sonrasında gördükleriyle aklına, yaşadığı ama her nedense kafasının içinden sanki buhar olup gitmiş yığınla anı gelmişti. Ama aklında canlanan o sahnelerinin hiçbirinin öncesini, ne yaparsa yapsın hatırlayamıyordu. Bu yüzden küçük kız kendini delirecekmiş gibi hissediyordu. Hislerinin ağırlığı altında eziliyordu küçük bedeni.

"Bunlar neler mesela Mira 'cım? Eğer istersen bize de anlatır mısın? Bilirsin ki ben çok meraklı bir ihtiyarım." dedi psikolog ve Mira' yı rahatlatmak için tebessüm etti.

"Karmakarışık bir şeyler hatırlıyorum. Bir yerde sıkışıp kaldığımı, anne diye ağladığımı sonra annemin beni gelip kurtardığını hatırlıyorum. " dedi ve sımsıcak gözlerle Burcu'ya baktı. " Anneler çocuklarını her türlü kötülükten ve zor durumdan kurtarırlar değil mi anne? Anneler çocuklarını hep korurlar? Bunu bana hep anlatmıştın, biliyorum " dediğinde Burcu orta yaşlı adama baktı. Onun başını olumlu anlamda sallaması ile "Evet." dedi belli belirsiz. Mira'nın aslında durumunun bu inancından kaynaklı olabileceğini, o ilk zamanlarda duymuşlardı zaten doktorlarından.

"Sonra beni, buraya gelirken bindiğimiz o tuhaf ses çıkartan arabaya bindirmiştin. Hastaneye götürüp iyi olmamı sağlamıştın. Ve abim hastaydı, tıpkı akşam ki gibi." dedi Mira ve mimikleri gerildi. Yaşadıkları küçük bir kız çocuğunun omuzlarına çok ağır gelecek cinstendi." Bunları hatırlıyorum anne, hem de sanki dün yaşamışım gibi. Ama öncesini bilmiyorum, mesela ben neden bir yerlere sıkışıp kalmıştım? Ben neden her şeyi böyle parça parça hatırlıyorum ki? "

Burcu yeniden orta yaşlı adama baktı. Mira'nın asıl gerçekleri şimdi öğrenmeye hazır olmadığının ikisi de farkındaydı. Aslında Mira'nın tüm sorularının cevabını alması bir fotoğraf karesi uzaklıktaydı . Göreceği tek bir aile fotoğrafı onu gerçek dünyasına acımasızca fırlatacaktı.

"Bir kazaydı." dedi genç kadın. Sesi sanki ölmek üzere olan birinin dudaklarından dökülüyordu. O kadar yoksundu ki kelimeleri canlılıktan.

"Tıpkı akşam olan gibi mi? Abim yara olmuştu, onun gibi mi?" diye sordu Mira. Burcu çaresizce salladı başını.

"Peki abim şimdi iyi mi anne ?" diye sorduğunda, odanın kapısı gürültüyle açıldı. Kapıdan görünen Ahsen Demir oldukça heyecanlıydı.

"Gözümüz aydın, Mert ameliyattan sapasağlam çıktı az önce."

Lütfen hemen sol alt köşede bulunan, yıldız ( ⭐ ) şekildeki alana parmağınızı değdirmeyi unutmayınız.


Ve bazen bu şekilde öneriler geliyor. Ben pek ilgi olacağını düşünmediğimden çok sıcak bakmıyorum. Eğer böyle bir sohbet grubu açılırsa kimler gelebilir, lütfen belirtebilir misiniz?

Görüşmek üzere :)

Continue Reading

You'll Also Like

86.8K 4.6K 20
Sevdası kalbinden büyük Estêr Kumru Dağlı. Tek sevdası Dewrandı. Ya sevdası başka birine sevdalı ise. Sevdasına bile kavuşmamışken ikizi Serhad yüz...
4.4M 168K 62
Güçlü, her şeyin üstesinden gelebilen, deneyimlediği kötü şeylere ve yaşadıklarına rağmen ayakta kalmayı başarmış, kızına ve kocasına tutunan ve onla...
620K 25.7K 44
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
1.2M 73.2K 48
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.