Bölüm 12

12.3K 973 65
                                    

Neler olduğunu anlamadı Burcu. Gözleri belirsiz bir ifadeyle kısıldı. Ruhunda lavlanan ateşin gözlerine olan yansımasını örtbas etmek için kısmıştı gözlerini. Mert onunla birlikteydi, onu koluna takarak bu mekana getirmişti. Görüntü zehir gibi bir sıvıyı boğazından aşağıya salarken, yutkunmak sanki bir avuç dolusu kanın ağzına dolmasına neden oldu.

Mert, Sıla ile birlikte yavaş yavaş mekanın içine doğru ilerlerken Burcu 'nun da burada olduğundan elbette ki habersizdi. Koluna girmiş kadını daha sakin bir konuma doğru çekiştirken yeşil okyanus görüş alanının içine daldı. Burcu göz göze geldiği adama öylece bakarken, bakışlarını ondan kopartıp başka bir yere sürüklemek aklına gelmemişti bile. Yemyeşil gözleri mekandan içeriye giren çifte odaklanmışken, sanki müzik sesi ya da etrafında ona bir şeyler anlatmakla meşgul aptal arkadaşlarının sesi kesildi, ortam ölümcül bir karanlığa boğulurken onun zihninde, sanki bir jilet tüm bedenini delik deşik etti.

Mert yalnızca birkaç saniye duraksadı. Birkaç saniye ona birkaç bin yıllık bir zaman gibi geldi. Ruhu yeşil bakışların solgun ifadesine kapılıp benliğini terk etmeye başlamışken hayali bir yumruk indi suratına. Kendinden geçmenin vakti değildi. Bakışlarını biraz kaldırdığında Burcu'nun arkasında oturmuş erkek arkadaşlarına bir şeyler anlatan Kerem'i gördü. Ve o an Burcu'nun hayatında sanki birazcık bile yerinin kalmadığını hissetti. Bazen kabullenmek en doğru olandı. Sıla ile boş masalardan birine geçerken Burcu "Duymuyor musun beni?" diye cıyaklayan Ayça'nın sesiyle kendine geldi.

"Buraya geleceklerinden haberin var mıydı?" diye sorduğunda Burcu başını iki yana salladı. Keşke haberi olsaydı ve buraya hiç gelmeseydi.

Sağ tarafında kalbi koca bir isyan başlatırken, titrememek için kendini zor tutuyordu genç kadın. Ensesinden bir sızı kafa tasından geçip alnına ulaşırken gözleri doldu. Mert'in mutlu olmasını istemişti ama şimdi  istediği bir takım şeylere aslında hiç hazır olmadığını hissediyordu.

Meğer o sevdiği adamın kalbinden kovulmaya zerre hazır değilmiş.

"Allah aşkına o kadın kim, yoksa sevgilisi mi?" diye bir soru masaya atılırken, Burcu bir kez daha sertçe yutkundu. Sıla'ya yakıştırdıkları sıfatın anlamını düşündüğünde acının boğazına saldığı sıvı tüm organlarını tahrip etti. Başına yayılan ağrı güçlendi. Oysa sabah bin bir çabayla def etmişti o sert ağrıyı bedeninden .

"Dedikodu mu dönüyor kızlar?" diye bir anda masaya gelen Kerem, eş zamanlı olarak Mert'i fark etti. Dudakları alayla kıvrıldı, her nedense onun yanında bir kadın görmek hoşuna gitmişti. Üstelik yüzlerce kişinin içinde edeceği itirafa onun da şahit olacak olması, işte bu daha da çok hoşuna gidiyordu.

"Karan'dan  bahsediyorduk biz de. Burada." diyen Ayça bir kez daha Mert'i süzdü. Eğer etrafında ki kadın olmayan cinsiyete erkek deniyorsa ondan da erkek diye bahsetmek herhalde haksızlık olur diye geçirdi içinden. Adam gözünün gördüğü en yakışıklı ve en karizmatik erkekti. Bay Mükemmel.

" O adam tuhaf kızlar. Anne ve babası öleli ne kadar oldu ki, o şu an gece kulübünde eğleniyor." dediğinde Burcu'nun içinde ki yaralı kız çocuğu sessizce ekledi. "... Ve yanında sevgilisi var."

Sevgilisi?

"Kafasını dağıtmak istemiş olabilir. Bu seni ilgilendirmez Kerem." diyen Ayça Mert'i  süzmeye kaldığı yerden devam etti. İlgilendirir, diye geçirdi içinden Kerem. Burcu'nun yanında yakınında yaşayan herkes onu ilgilendirdi. Masadan ayrılıp sahneye baktığında, onun sahnesinin başlamasına az kalmıştı. Az sonra içinde yük olarak taşıdığı aşkını ortaya dökecek ve Burcu'ya olan aşkını herkesin öğrenmesini sağlayacaktı. Onun için Burcu'dan, Burcu için kendisinden daha iyi bir seçenek yoktu. Kendisi Burcu'ya iyi gelen tek erkekti.

Burcu ise sanki oturduğu yere güçlü bir yapıştırıcıyla yapıştırılmış gibi hareketsiz öylece duruyordu. Kalbi, yüreği darmadumandı. Sıla denen o kadının gülümseyerek, eğlenceyle bir şeyler anlatmasını izliyordu. Kaderde  Mert'i böyle görmek, onu uzaktan bir başkasıyla böyle izlemekte varmış, diye geçirdi içinden. Boğazına açılması imkansız, kör bir düğüm atıldı.

Canı çok yanıyordu.

Kafatasında beyninin içine doğru ağır bir ağrı yayılmaya başlamıştı. Galiba bir migren atağı bu akşam onu bekliyordu.

Kerem, şarkı söyleyen adamın göz işaretiyle artık zamanının geldiğini anladı. İçinde kocaman bir heyecan vardı ama öz güveninin en uçlarını yaşayan benliği bu heyecanı kolaylıkla ve ustalıkla bastırıyordu.

Adam şarkının son sözlerini seslendirdi ve o sonlara gelmişken, Kerem de ağır adımlarla sahneye ilerlemeye başladı.

Ve mikrofon el değiştirdi.

Burcu, Kerem'in orada ne işi olduğunu anlamaz ve sorgular gözlerle bakarken Kerem ise dik ve öz güven dolu bir sesle sözlerine başladı.

"Herkese merhaba." dediğinde Burcu yüzünü buruşturdu. Zaten kafası iyi değilken onun orada ne işinin olduğunu, ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordu. Mert ise bakışlarını Sıla'dan çekti ve Kerem'e yönlendirdi. Onu gördüğü konum karşısında şaşkındı ama dilinden dökülen aptalca sözcükler onu biraz dahi şaşırtmayacaktı.

"Bunun ne işi var orada?" diye bir ses ulaştı genç kadının kulaklarına.

"Hepiniz benim burada ne aradığımı sorguluyorsunuz." dedi, sesinde içinde ki kocaman öz güvenin yansıması vardı. "Aranızda bir kadın var." dediğinde, uzun zamandır ezberlediği tüm cümleler o an silindi hafızasından fakat yüreğine kazılanları diline ulaştırmayı başarsa bu kafi olacaktı, ezbere pek de gerek yoktu. Sonrasında dilinden dökülen her sözcük, Mert için hiçbir şaşkınlık duygusu uyandırmadı. Fakat Burcu için herbiri hayal kırıklığının, hüsranın yansıması olarak dirildi.

Genç kadın o an, kardeşliğe dostluğa karşı şimdiye kadar öğrendiği her ne varsa Kerem'in açtığı o küçücük mezarın en derinliklerine gömdü.

Aşk Affeder mi? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin