Bölüm 33

11K 803 102
                                    

‘’ Ben bu hayatta sadece sen varsan varım.’’

Burcu, gözlerinden birkaç damla yaşın daha süzülmesine izin verdi. Elini kendi kalbinin, Mert’in elinin üzerine koydu. Arada başka bir ten olmasına rağmen, avuçlarının arasında kendi kalp atışlarını hissedebiliyordu. ‘’ Gitme o zaman. ‘’ dedi çatallı bir sesle. ‘’ Durup dururken bu gitme fikri nereden çıktı ki hem? Evet, Mira sonsuza dek beni annesi sanamaz ama şu an bana ihtiyacı var. Bunu o psikolog anlayamaz ama ben hissediyorum.’’ dedi ve Mert’in gözlerinin içine baktı. Orada söylediklerine inanan ve kabul eden bir adam bulmayı umdu ama ne yazık ki bunu göremedi. Yutkundu ve devam etti.

‘’ Aylarca hatta yıllarca geceleri doğru düzgün uyuyamamıştım ben. Geceleri uyuyabiliyorum artık, Mira yanımda olduğu için. Uyuyabiliyorum çünkü senin karşımdaki duvarın hemen arkasında olduğunu, iyi olduğunu biliyorum. ‘’ dedi ve kalbinin üzerinde duran eli sıkıca kavrayıp, daha çok kalbine bastırdı. ‘’ Ne kadar farkındasın bilmiyorum ama bu hayatta şu an ben de sen varsın diye varım. Daha önce de söylemiştim Mert. Eğer o gece sana bir şey olsaydı, arkandan gelmek için bir an bile tereddüt etmezdim. O yüzden sana yalvarırım beni, gitmekle tehdit etmeye kalkma.’’ dediğinde, Mert elini kavramış olan nazik eli tutup dudaklarına götürdü. Küçük bir öpücük kondurduktan sonra serbest bıraktı. Yeniden, dolu bir içki şişesine uzandığında, genç kadın ona sinirle baktı.

Mert, ağzı açık şişeyi dudaklarına yaklaştırdığında, genç kadın cam şişeyi tek eliyle  kavrayıp, sert bir biçimde Mert’in elinden çekip kurtardı ve duvara fırlatıp , parçalanmasına neden oldu.

‘’Mert bana neden böyle davranıyorsun? ‘’ dediğinde, Karan kucağında oturan kadına kızgınlıkla baktı. ‘’ O, kalan son şişeydi. Senin yüzünden bu halde dışarı çıkmak zorundayım.’’ Dediğinde genç adam, Burcu onun kucağından çıkmak için hareketlendi fakat Mert onu belinden kavrayıp, buna izin vermedi.

‘’ Söyle.’’ Dedi, tam sevdiği kadının gözlerinin içine bakarak. ‘’Arkamdan gelmen için illa ölmem mi gerekiyor? ‘’
Burcu ona hüzünle baktı. Göz yaşları süzülüp genç adamın göğsünü ıslatırken, buna verebilecek bir cevap bulamıyordu.
Bir yandan, geçmişin gölgesi onu kapkaranlık ve küçük bir kafese hapsediyor, Mert’i ise o kafesin dışında bırakıyordu. Bir yandan ise artık ne olacağını umursamadan, gözlerini sımsıkı kapatıp, yalnızca sevdiği adamın peşine takılmak, o nereye derse oraya savrulmak istiyordu.

Sanki ikilemde kalmıştı. Direnci paramparça olmuş, bitip tükenmişti artık. Sabır neydi, yavaş yavaş unutmaya başlıyordu.

‘’ Bunlar çok süslü laflar Burcu. Ama tek bir şeyde bile, binlerce bahane bulup benden binlerce adım öteye kaçarken, bu süslü cümlelerin aklının ucundan hiç geçmiyor galiba.’’ dediğinde, Burcu onun yüzünde gördüğü, yüzüne çarpan o ifadeyi görmek yerine o an ölmeyi diledi.

‘’ Yalan söylediğimi mi ima ediyorsun? ‘’ dediğinde, genç adam umursamaz bir biçimde omuz silkti. ‘’ Bir şey ima ettiğim yok. Bazı şeyler için mantıklı bir açıklama yaratmaya uğraşıyorum.’’ Dediğinde, Burcu dayanamayıp onun göğsüne, kendi yüzünün kazındığı o bölgeye kafasını bastırdı.

Hıçkırıkları ağzından firar ederken çaresiz bir şekilde mırıldandı. ‘’ Yalvarırım Mert, bana böyle davranma. Sen bana böyle tanımadığın biriymişim gibi baktığında ben nefessiz kalıyorum, ölmek istiyorum. ‘’
Mert Karan kısa bir süre tereddüt yaşadı. Bir dayanma kapasitesi vardı ve bazı şeylerden artık gerçekten o da sıkılmıştı. Pişmanlıklar, hatalar onlardan zaten fazlasıyla şey çalmıştı. Daha ne kadar ödemeleri gereken bir bedel vardı?

‘’ Tamam, ağlama.’’ dedi, şefkat dolu bir sesle. Ama kadın ağlamaya devam etti. Hatta genç adamın eskisi gibi şefkatle çıkan sesi, onun daha çok ağlamasına sebep oldu.

Mert, genç kadının saçlarının arasına daldırdı ellerini ve kendisine bakmasını sağladı. Kıpkırmızı olmuş ıslak gözlerine dudaklarını bastırdı. ‘’ Tamam, sustum. Konuşmuyorum. Daha fazla ağlama.’’ dediğinde, Burcu onu dinlemek yerine daha çok göğsüne sokuldu. Ayazda, sokak ortasında yapayalnız kalmış küçük bir kedi yavrusunu anımsatıyordu o hali fakat bu umrunda değildi. Mert’in limanına muhtaçtı sadece.

‘’Konuşmanı ya da konuşmamanı değil, bana böyle davranmamanı istiyorum yalnızca. Her şey yeterince zor, daha sabah bize silah doğrultanın Ceyda olduğunu öğrendim. Bir de sen giderek beni cezalandırmaya çalışıyorsun. Aklımı kaybetmemi falan mı istiyorsun sen? ‘’ dediğinde, Mert kollarını ona doladı. Şu an bu hallerini dışarıdan biri görse oldukça farklı anlamlar çıkartabilirdi. Fakat bu ikisinin de umrunda değildi.

Mert, burnunu genç kadının saçları arasına daldırırken ‘’ Bu ağlamaman için yeterli olur mu peki?’’ dediğinde, kadın göz yaşlarının arasından hafifçe tebessüm etti. ‘’ Olmaz.’’ dedi. Mert’in kokusundan koptu ve onun kollarının arasından sıyrıldı. Telefonu bulup, genç adamın eline tutuşturdu.

Aşk Affeder mi? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin