Bölüm 26

11K 868 365
                                    

Merhaba arkadaşlar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Merhaba arkadaşlar. Sınır geçer geçmez bölümü paylaşıyor ve bayramınızı da kutluyorum. Migrenim tuttu. İnanın başım feci derecede ağrıyor, bayram çok yorucu geçiyor ama bunlara rağmen uzun bir bölüm atıyorum.

Geçen bölüm doğum günümü kutlayan herkese de teşekkürler.

Lütfen oy vermeyi unutmayın ve  küçükte olsa yorumlar bırakın. Hiç görmediğim hayali okurlarımdan bile yorumlar okumak istiyorum. ☺

Bölümün yorum sınırını  250 yorum. Yeni bölüm sınır geçildiğinde gelecektir.

"Yavaş yavaş kendine gelmeye başladı. Bir saat içerisinde tamamen uyanır ve uyandığında da size haber verip yanına alabiliriz." dedi doktor. Burcu mutlulukla gülümsedi. Eli ile ipek bluzunun altında kalan kolyeyi yokladı. Parmağının altında kabarık harfleri hissetti. O kolyeyi bu gün, uzun bir zamandan sonra boynuna takmıştı ya da sabah uyandığında çıkartmaya bir türlü eli gitmemiş, hastaneye kolyesi ile gelmişti . Bu yaptığının ne kadar mantıklı olabildiğine dair bir fikri yoktu . Giydiği ipek, boğaz kısmı tamamen kapalı olan sıfır kol bluz ile de onu gizlemeyi başarmıştı.

"Ah, çok şükür. Bunu da atlattık." dedi Sıla kocaman gülümseyerek. Burcu birkaç saat önce gelmişti hastaneye ve geldiğinden beri de Sıla ile üç beş kelimelik bir sohbetleri olmuştu. O, Mert 'in yanındayken çok itici ve sevimsiz görünmesine karşılık, aralarında geçen kısa sohbet Burcu' nun hoşuna gitmeyi başarmıştı. Ancak ne olursa olsun elbette hâlâ sevmiyordu onu.

"Çok şükür." diye karşılık verdi Burcu. "Geceden beri uyanıksın, gerçekten yorulmuş olmalısın." diye ekledi . Mert'in kapısında, Mert'in olduğu yerde Sıla'nın değil kendisinin beklemiş olmasını isterdi. Ancak ne bünyesi ne de ailesi artık, ne yazık ki, bir dakika dahasına bile müsaade etmemişti .

" Mert iyi olsun da ben yorgunluktan ölmeye dahi razıyım." dedi Sıla. Burcu istemsizce bakışlarını ondan kaçırdı. Kısa bir süreliğine onun Mert'e olan tek taraflı duygularını unutmuştu ancak Sıla'nın cümlesi ona unuttuğu her şeyi  yeniden hatırlatmıştı." Hiç kuzenim yok malesef ki ama olsa herhalde senin Mert 'i sevdiğin kadar severdim onu ." dedi Burcu. Sıla' ya onların kuzen olduğunu yani en azından aralarında bir kan bağının bulunduğunu hatırlatmak istemişti bu cümlesiyle. Ancak Sıla bunun üzerinde dahi durmamıştı. Bu Sıla 'ya göre yanlış değildi.

" Hiç kuzenin yok mu cidden? " diye sordu Sıla.

"Babam tek çocuk. Anneminse bir erkek kardeşi varmış ama o da  çok küçük yaşta ölmüş. Bir kuzenim hatta yakın derece bir akrabam dahi pek yok." dedi genç kadın. Çıkan yangınla yalnızca dayısının değil, anneannesinin ve dedesinin de ölmüş olduğunu eklemek istedi ancak Sıla ile aralarında bu kadar derinlere inecek bir yakınlıkları olmadığından bunu yapmadı.

" Kötüymüş. " dedi Sıla." Benim de annem vefat etti. Babamınsa yaşı artık çok ilerledi ve hasta. Türkiye 'de yaşamıyoruz. Ve babam buraya bir başsağlığı dilemeye dahi gelemedi."

Aşk Affeder mi? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin