Bölüm 24 | Part 2 |

10.9K 1K 224
                                    

Bölümün yorum sınırı» 200 ❗

❗ Bölümün vote sınırı » 330 ❗

Sınırlar geçildiğinde yeni bölüm gelecektir. Keyifli okumalar...

Burcu uzandığı yerde, donuk gözlerle tavanı izlerken damarına saplanan kalın iğne ile gözlerini kıstı.

"Bu diyalizde kullanılan iğne, diğer iğnelerden biraz daha kalın yani. Bu yüzden canın biraz acıyabilir. Korkmanı gerektiren bir şey yok." dedi sağlık görevlisi. Burcu o an reşit olduğundan beri düzenli olarak zaten kan bağışı yaptığını ve tüm ayrıntıları bu yüzden çok iyi bildiğini söylemek istedi ama bunu anlatmaya malesef mi gücü yoktu. Gözlerini sıkıca yumdu. Göz yaşları artık akmıyordu. Ama gözlerinin kan çanağına dönmüş olduğunun farkındaydı, üstelik büyük bir yanma hissi de vardı. Kanı damarından çıkıp uzun boruya doğru ilerlerken yaşananları düşünmekten kendini alıkoyamıyordu.

Kalbini hedef almış silahı tutan kişi kimdi?

O, hep kendini işine ve yaptığı yardımlara adayan bir kadın olmuştu. Eğer başına gelen o koca felaket sayılmazsa tek bir kişiyle bile kavgalı olduğu ya da tartıştığı asla olmamıştı hayatında. Ama saatler önce bir silah onu öldürmek için tam kalbini hedef almıştı. Onu öldürmek için, bu düşünce tüylerinin diken diken olmasına neden oldu.

Mira'nın bunu fark etmesi, sonrasında Mert'in oldukça hızlı bir refleksle Mira'yı duvarın arkasına fırlatıp onun üzerine kapanması...

Aklı almıyordu saatler içinde yaşananları.

Zihnine dolan sahnelerle yine gözyaşları yanaklarından süzülmeye başladı. Kalbine saplanan öldürücü bir kurşunu kesinikle Mert'in vurulmuş olmasına tercih ederdi. Üstelik Mira'nın hali de gözünün önünden bir türlü gitmiyordu. Mert şu an ameliyatta, Mira ise kim bilir ne haldeydi. Zaten çok mutlu ve yolunda bir hayatları yoktu, bir de böyle bir felaket doğup her şeyi iyice mahvetmişti.

"İyi misin?" diye sordu kadın. "Başın falan mı dönüyor?"

Burcu sesini zar zor bularak yanıt verdi . "Dönmüyor, iyiyim."

"Kan verdiğin hasta yani sevgilin, hayati tehlikesi çok yokmuş diye duydum ara vermek için çıkan ameliyathane hemşiresinden. Sıkma canını." dedi kadın tebessümle. Burcu da arada geçen sevgilin kelimesine acı bir tebessüm bıraktı. Kadın yoğun çalışıyor olacak ki televizyonda onlar hakkında geçmiş haberleri görmemiş olmalıydı. Yine de hem zar zor konuştuğundan hem de canı istemediğinden geçen yanlış sıfatı düzeltme gereksinimi duymadı.

"Hayati tehlikesi çok yok ne demek ? Doktor önemli bir noktaya isabet etmediğini söylemişti ama yine de, yani az olsa da var mı" diye sordu, sesi çok çatallı çıkmıştı.

Mert'in hayati tehlikesinin olması... Sırf bu cümle için bile içi çıkana kadar ağlayabilirdi.

"Şu an ben orada değilim, dolayısıyla ayrıntıları bilemem. Hemşire arkadaşımdan duyduğum yalnızca bu. " dedi hemşire ve daha sonra kendisine acıyla bakan kadının beklenti dolu ifadesine dayanamayarak devam etti." Biz sağlıkçılar gerçekçi olmayı tercih ederiz. Kısa zaman önce kanserli bir hasta yatıyordu serviste. Kötü huylu timörü olduğunu ve ilerlemiş yaşını göz önünde bulundurursak yaşamasından çok ümitli değildik. Belki bilirsin, kanserli hastalarda ilaç verirken her seferinde yeni bir damar yolu açıp damar zedelenmesine neden olmak yerine steril şartlarda, göğsün sağ üst kısmına PORT takılır. Kadın ameliyathaneye gitti ve PORT takılırken, biz ve hatta ailesi onun kanserden ölmesini beklerken o bu basit işlem esnasında hayatını kaybetti. " dediğinde Burcu ona kocaman olmuş gözlerle baktı. Zaten şu an yüreği ağzındaydı, bunu ona anlatmasının ne gibi bir mantığı vardı acaba?

Aşk Affeder mi? Where stories live. Discover now