BENİMLE KAL | Jackson Wang

By munes1821

151K 9.4K 3.8K

#jackson sıralamasında #4 ♡ Jackson : "Senin avukat olduğuna inanmıyorum. Beni buna inandır." "Sana kanıtlama... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8 | FİNAL

3.1

2.1K 174 199
By munes1821

Satır arası yorum yapsanıza❤
Bu arada yorumlarınıza hayran olduğumu söylemiş miydim? Beni benden alıyorlar, iyi okumalar💋

Sessizce onları izlerken yüzümü buruşturdum. Jackson aramızda bir şey yok derken ya yalan söylüyordu ya da tek derdi beni kandırmaktı.

Üzülmeli miydim? Ya da neye üzülmeliydim? Yalan söylemesine mi? Benden başkasının ona dokunmasına izin vermesine mi? Yoksa ilişkimiz için mi? Şu an gerçekten karar veremiyordum.

Düşüncelerim arasında gözlerim tekrar onları bulduğunda Bai Jackson'a gülümsüyordu Jackson ise tepkisiz gibiydi , bu kadar zaman nasıl tepki vermeden durabiliyordu anlamıyordum.

Sonunda Jackson tepki verdiğinde elini başını okşayan Bai'nin elinin üzerine koyup çekmişti. Onun bu tepkisi gülen surat Bai'nin yüzünü asmasına neden olmuştu.

Jackson geri adım atarak ondan uzaklaşırken ne konuştuklarını duyamadığım için lanet etmiştim.

Birşeyler söylediği belli oluyordu ama anlamıyordum beni görmelerinden korkarak geri dönmeye karar vermiştim. Arkamı dönüp gitmek üzereyken kolumdan tutan el beni kendine çevirmişti.

"Min yanlış anladın." Jackson bana yalvarırcasına bakıyordu.

"Anlamadım." Dedim ona bakarak anlamamıştım.

"Ama hiç bir şey göründüğü gibi-"

"Jackson-ah yanlış anlamadığımı söylüyorum, beni dinliyor musun?" Dedim kaşlarımı kaldırıp gözlerinin içine bakarken.

"Ama ben sandım ki-"

"O kızın burada ne işi var bilmiyorum ve neden saçını okşuyor onu hiç anlamıyorum ama gerçekten artık dayanamıyorum." Dedim gözlerimi yere sabitlerken.

Burayı nasıl bulabilmişti? Belki de Jackson burada olacağını söylemişti.

"Bende onu karşımda görünce şaşırdım Min yemin ederim ben çağırmadım." Derken elime tutmak için uzanmıştı ama elimi geri çekmiştim şuan bana dokunması demek bir anda yumuşamam demekti.

"Neler olduğunu artık anlatacak mısın? Yoksa ben kafayı yiyeceğim." Dedim sinirlenerek sürekli sabredip alttan almaya çalışıyordum.

"Tamam anlatacağım, biz ayrılmadan önce annesi trafik kazası geçirmişti uzun süredir yatıyordu , hastaneden çıkmış fakat evde sıkıntılar çekiyorlarmış benden yardımcı olmamı istedi." Dedi pür dikkat onu dinliyordum, nasıl bu kadar saf olabilirdin ki Jackson-ah?

"Ve sende inandın mı?" Dedim.

"İnandım çünkü ihtiyacı vardı gözlerimle gördüm."

"Birdenbire karşılaşıyorsunuz kız sana bizi kader bir araya getirdi diyor ama sen bu bahaneye inanıp onunla gidiyorsun?"

"Min Ah sadece yardım ettim bu kadar."

"Bu kadarsa bu lanet olasının burada ne işi var ve neden senin saçına dokunabiliyor?" Sesim biraz yüksek çıkmıştı ama umrumda değildi.

Günlerdir kendi kendimi yiyor , gecelerce onu bekliyor, sabrediyorum ama söylediği sebep bu mu yani?

"Haklısın Min ben-" Bana doğru adım attığında ellerimi havaya kaldırarak geri adım atmıştım.

"Yeter bana dokunmanı istemiyorum Jackson , bir süre bu ilişki olayına ara verelim. Menajerin olarak her zaman beni arayabilirsin ama bunun dışında beni sakın rahatsız etme."

Cevap bile vermesine izin vermeden yanından ayrılmıştım, günlerdir çektiklerim saçma sapan bir neden için miydi yani? Evet ihtiyacı olabilirdi , ona yardım da edebilirdi ama apaçık bu amaçla ona yaklaşmadığı belliydi.

Sinirlerim gerilirken ellerimi yumruk yapıp çekim alanına geri döndüm.

Beni gören Mark yanıma gelmişti:

"Min sen iyi misin? Hiç iyi gözükmüyorsun."

"İyiyim oppa teşekkürler." Demiştim kimseyle konuşaçak hâlim yoktu.

"Jackson mı?" Diye sorarken her şeyi bu kadar çabuk anlamaları sinirimi bozuyordu.

"Oppa sonra konuşsak olur mu?" Dedim uzatmamasını umarak.

"Pekala ama istediğin her zaman benimle konuşabilirsin." Dediğinde ona minnetle bakıp başımla onayladım ve yanından ayrıldım.

Kafamı bir türlü toplayamıyordum , Jackson'a uzak duralım demiştim ama başarabileceğimden asla emin değildim. Dalgın bir şekilde yerime geçip oturduğumda bir an önce çekimlerin bitmesini ve otele dönmeyi istiyordum.

Başıma giren ağrı yüzünden çantamdaki hapları bulmaya çalışırken önüme gelen gölge ile kafamı kaldırdım.

"Kim Min Ah?" Bai başımda dikilmiş kollarını gögsünde birleştirmiş bir şekilde bana bakıyordu. Oturduğum yerde gülümseyip çantamı yere atarak ayağa kalkmıştım.

Bacağım kadar boyuyla bana karşı böyle triplere girmesi gerçekten komikti.

"Cao Bai?" Dedim onu taklit ederek ondan uzun olmam beni sevindiriyordu.

"Jackson ile olan konuşmamızı gördün sanırım?"

Ne yani bana açıklama yapmaya mı gelmişti?

"Ne olmuş?" Dedim gözlerinin içine bakarken.

"Eninde sonunda tekrar benim olacak son günlerinin tadını çıkar." Dediğinde şok olmuştum açıklama yapmaya değil beni tehdit etmeye gelmişti.

"Ne saçmalıyorsun sen?" Dedim ona doğru bir adım daha yaklaşırken.

Cevap vermesini bekliyordum ama yüz ifadesini hemen değiştirip sanki onu tehdit eden benmişim gibi davranmaya başlamıştı.

"Min Ah neden böyle yapıyorsun? Tek derdi bana yardım etmekti." Demişti gözlerim ile onun baktığı yeri takip edip baktığımda karşımda dikilen Jackson ile göz göze gelmiştim.

Kahretsin. Bu kız tam bir oyuncuydu ve ben bunu yemiştim.

"Neler oluyor?" Diyerek bize yaklaştığında ne yapacağımı şaşırmıştım böylesine suçlanılmak hak ettiğim şey değildi.

"Bir şey yok sadece konuşuyorduk Jackson-ah." Bai ona cevap vermişti ama ona Jackson-ah deme hakkını kim vermişti?

"Buradan pek öyle görünmüyor." Konuşmak istiyordum ama söyleyeceğim her şeyi çevirebilecek bir kız karşımda duruyordu.

"Min Ah?" İsmimi söylediğinde karnımda hissetiğimde heyecan korkudandı. Az önce onu terk etmiştim ama şimdi onun gözünde Bai ile kavga eden kız pozisyonundayım.

"Efendim?" Dedim gözlerimi yerde gezdirirken Bai'den bir adım uzaklaşmıştım.

"Neler oluyor diyorum?"

"Neden sana açıklamak zorundayım?" Dedim onu tersleyerek az önce onu terk etmiştim ama asıl umrunda olan bu kız mıydı? Bai'nin yanında kavga etmek istemiyordum ama beni zorluyordu.

"Neyse Bai ben beni geçireyim artık gitsen iyi olur, annene selam söyle olur mu? Umarım bir problem çıkmaz tekrar." Dediğinde gözlerimi devirmek istedim bu kıza nasıl inanabiliyordu?

"Tabi ki söylerim, seni bir daha görebilecek miyim?" Diye hevesle sorarken tekrar sinirlerim tepeme çıkıyordu , kafamı başka yöne çevirmiştim.

"Noona gelebilir misin?" Yugyeom'un sesini duymamla kafamı ona doğru çevirmiştim koşarak yanıma gelmişti.

"Geliyorum ne oldu?"

"BamBam'ın başı ağrıyormuş hap içti ama yine de geçmedi." Dediğinde telaşlanmıştım. Hemen onunla giderken arkamda kalan Bai ve Jackson'a bakmamıştım bile.

BamBam'ın başına masaj yaparken bir yandan da onu rahatlatmaya çalışıyordum sanırım uykusuz kalmasından ve havadaki rüzgardan biraz başına ağrı girmişti. Ama akrabamız olan bir fizyoterapist ablamdan öğrendiğim baş masajı ona epey iyi gelmiş gibiydi.

"Teşekkürler noona." Derken gözlerini açıp bana gülümsemişti.

"Rica ederim, daha iyi misin?" Demiştim gülüşüne karşılık verirken.

"Evet sayende , sihirli parmaklarının." Derken ellerini havaya kaldırıp parmaklarını oynatmıştı bu hareketi kahkaha atmama neden olmuştu.

"Çılgın çocuk." Demiştim karşısındaki sandalyeye oturduğumda.

Bu kadar sinirimin arasında üyeler benim moralimi yerine getirme konusunda gerçekten iyiydi.

Çekimler bittiğinde sonunda derin bir iç çekmiştim ben bile bu kadar yorulurken çocuklar ne hâle geliyorlardı kim bilir?

Jackson'ının tekli çekimlerindeki mükemmeliği beni yine büyülemeyi başarmıştı ne kadar sinirli olsam da yakışıklılığı karşısında kendimi etkilenmeme konusunda kontrol edemiyordum.

Hepimiz toplanıp çalışanlara teşekkür ettikten sonra araca bindiğimzde kendimi koltuğa bırakıp yolun bitmesini bekledim. Zaten çok yorgun oldukları için hiç kimsenin kimseyle uğraşaçak hâli yoktu.

Otele vardığımızda hızlıca arabadan inip içeri girdim, üyeler gelen gazetecilere poz verip fotoğraf çekiliyordu. Dışarıdan onları izlediğimde yorgun gözleriyle gülümsemeye çalışıyorlardı.

Hazır aşağıdayken restauranta gidip çocukların yemeklerini de sipariş etmeye karar vermiştim. Restauranta girerken Bai'nin burada olup olmayacağı aklıma gelmişti. Harika bir şansa sahip olduğum için tutup bula bula bu oteli bulmuştum.

Korkarak içeri girdiğimde ortalıkta görünmüyordu , hızlıca yemek siparişlerini verip çıkmak üzereydim ki kapıda yine Bai ile karşılaşmıştık.

"Beni görmeden mi gidecektin yoksa?" Dediğinde cevap vermemeyi seçerek yanından geçiyordum fakat kolumu tutan eli sabrımı taşırmıştı.

"Kolumu hemen bırak yoksa sana şiddet uygulamaktan asla çekinmeyeceğim." Dedim tıslayarak kolumu bırakmak yerine beni kendine doğru çektiğinde daha fazla dayanamayıp boştaki elimle kolunu kıvırıp onu kendime yaslamıştım, kafası omzuma gelirken;

"Beni bırak." Demişti etraftaki bir kaç çift gözün bizi izlediğini fark ettiğimde asla umrumda değildi bu kız fazla yüz bulmuştu.

"Bana bak şansını fazla zorluyorsun , ben öyle senin gelip rahatça tehdit edip korkutabileceğin birisi değilim, hayatının kararmasını istemiyorsan çeneni kesip bizden uzak duracaksın." Dedim tehdit nasıl yapılır önce bunu öğrenmeliydi.

Sinirden gözüm dönmüşken hâlâ ne yaptığımın farkında değildim ta ki adımı bağıran Jaebum'u duyduktan sonra;

"Tanrı aşkına Min Ah bırak onu." Diyerek yanıma gelen Jaebum Bai'nin kolunu benden kurtarmış bileğimden tutarak beni kendi arkasına çekmişti ama hâlâ çok sinirliydim bu kızın saçını başını yolmak istiyordum.

"Jaebum oppa bırak bunu geberteyim." Dedim arkasından tıslarken neden engellemişti ki beni daha yeni eğlenmeye başlamıştım halbuki.

"Kendine gelir misin?" Diyen Jaebum'a baktım bakışlarım onu şaşırtmış olacak ki kaşlarını kaldırmıştı.

"Gelmeyeceğim." Dedim ben bile kendime şaşırıyordum artık.

"Bu kız bana saldırıyor." Üstünü düzelten Bai yüzsüzlüğünü devam ettirip birde beni şikayet ediyordu.

"Daha çok birbirinize saldırıyor gibisiniz." Jaebum sinirleniyor gibiydi.

"Jackson seni ne yapsın? Senin gibi bir kızla nasıl birlikte olabiliyor gerçekten merak ediyorum." Dediğinde gözlerimi kapattım cidden deli cesareti falan olmalıydı.

"Buna karar verecek kişi sen değilsin Bai." Jaebum'un beni koruması hoşuma gitmişti.

"Kimin verip veremeyeceğini göreceğiz." Bai susmak nedir bilmiyordu.

Günlerdir içimde tuttuğum öfke şimdi dışarı vurmuştu ve ben kontrol etmekte güçlük çekiyordum. Bu kadar sinirlenmemin tek sebebi günlerdir bastıralan duygulardı. Jackson'a güvenip onunla gitmesine izin vermiştim ama bu kızın amacı başkaydı ayrıca görülene göre de istediğini başarıyordu.

İçimdeki öfke yavaşça hüzne dönerken göz yaşlarımda göz pınarlarımdaki yerlerini almıştı. Ağlamaktan bıkmış usanmıştım ama ısrarla her seferinde göz yaşlarım ortaya çıkıyordu. Yavaşca göz yaşım akarken sinirlerimin bir kez daha boşaldığını fark etmiştim.

"Lütfen bizi daha fazla rahatsız etme Bai." Jaebum ona bunu söyledikten sonra bileğimdeki elini sıkıp beni çekiştirmişti.

Lobiye geçtiğimizde göz yaşlarımı artık tamamen bırakmıştım. Hızlıca asansöre doğru yönelen Jaebum düğmeye basmıştı, açılan kapılardan çıkan insanların inmesini beklerken ağlamam biraz kesilmişti.

Asansöre bindiğimizde kimsenin binmemesi için hemen düğmeye basmıştık asansör yavaşça yukarıya çıkarken kahkaha atmıştım, hemen ağzımı kapattığımda bana kalkmış kaşlarıyla ve şok olmuş yüz ifadesiyle bakan Jaebum'a baktım.

"Beni korkutuyorsun." Dediğinde tekrar kahkaha attım, ne yaptığımı ben bile bilmiyordum ki.

"Korkma." Dedim ciddileşerek bu kadar saçmalamak yeterliydi sanırım.

Katımıza geldiğimizde asansörden hızlıca inip odama doğru adımladım.

Jaebum arkamda durduğunda ona dönüp;

"Aramızda?" Diye sordum ona güvenebileceğimi biliyordum.

Kafasını sallayıp;
"Aramızda." Demişti ona gülümseyip kapımı açtım.

"Yemekleriniz birazdan gelir yarın son günümüz , akşam uçağımız var." Dedim hatırlatma yaparak.

"Bu kadar ruh halini bir arada nasıl yaşıyorsun Min merak etmiyor değilim ama bu konuyu sakinleştiğinde konuşacağız."

Dediğinde iç geçirmiştim konuşmak hiç bir şeyi çözmüyordu çünkü.

"Tamam efendim." Dedim dalga geçerek ve ona el sallayıp kapımı kapattım. Bazen Jaebum mu menajer yoksa ben mi bilemiyordum.

Odama girdiğimde direk kendimi banyoya atmış mükemmel bir duş almıştım , sıcak su bedenimi gevşetiyor ve beni biraz da olsa düşüncelerden uzaklaştırıyordu.

Duştan çıktığımda komidinin üzerindeki sessizde çalan telefonum dikkatimi çekmişti arayan tabi ki Jackson'dı. Her ne kadar açmak istemesem de-külliyen yalan- bir sıkıntısı olabileceğini düşünerek telefonu açmıştım.

"Min Ah hemen odama gelmelisin parmağımı kestim!"

Korkudan yere düşürdüğüm telefonu hızlıca yere eğilip tekrar kulağıma tutmuştum.

"Ne? Ne demek elimi kestim? Youngjae nerede?" Diyebilmiştim zorla bornozumu üzerimden çıkarırken telefonu omzumla kulağımın arasına sıkıştırmıştım.

"Çocukların yanında Min çabuk gelir misin?" Dediğinde sanki içimden bir parça kopmuştu.

"Hemen geliyorum." Deyip telefonu kapattığımda hızlıca üzerime ne bulduysam geçirmiştim.

Odanın kartını ve telefonuu alıp hızlıca odadan çıktığımda Jackson'nın odasına koşarak gitmiştim kapıyı çalarken bir yandan da bağırıyordum.

"Jackson aç kapıyı!" Resmen kapıyı yıkacaktım.

Açılan kapıyla birlikte kapıdaki Jackson'ı fark etmeden koşarak içeriye girmiştim.

"Ne oldu? Çok kesildi mi? Parmağın koptu mu? Kan kaybı yaşıyor musun? Neredesin?"

Telaşla kendi kendime söylenirken kapıyı kapatıp gelen Jackson'ının vücudunda gözlerimi gezdirdim hiçbir yerini kesmiş gibi durmuyordu.

"Burdayım ya şapşal." Bana doğru gülerek gelirken bütün sinir tepeme çıkmıştı.

Karşıma gelip dikildiğinde ona kaşlarımı çatarak bakıyordum.

"Çok mu korktun?" Diyerek bana yaklaştığında gögsüne yumruk atmaya başlamıştım.

"Ne kadar korktuğumdan haberin var mı? Neredeyse yüreğime iniyordu." Diyerek ona vurmaya devam etmiştim.

"İyiyim ama başka türlü asla yanıma gelmezdin." Dediğinde bileklerimden tutmuştu kafamı kaldırıp gözlerine baktım , bana böylesine derin bakabilen bir erkek canımı neden acıtırdı ki?

"Senden nefret ediyorum." Dedim tıslayarak.

"Yalan olduğunu ikimizde biliyoruz." Dediğinde saçımda olduğunu unuttuğum havluyu kafamdan çekmişti saçlarım omuzlarıma dökülerken ona olan kızgın bakışlarım hâlâ devam ediyordum.

"Makyajsızken gözlerinin daha güzel göründüğünü biliyor muydun?"

"Bilmiyordum, havlumu ver." Demiştim eline uzanarak ama havluyu havaya kaldırmıştı.

"Gel al." Diyerek bana sırıttığında resmen benimle dalga geçiyordu.

Göğsüne tutanarak eline ulaşmaya çalışıyordum ama her seferinde havluyu benden kaçırmayı başarıyordu.

"Sıkıldım senin olsun, gidiyorum." Dediğimde onu itip kapıya yöneldim ama beni her zamanki gibi durdurmayı başarmıştı.

"Bir yere gidemezsin bugün olanları bana anlatmak zorundasın."

"Sana anlatmayacağım gidip sevgili Bai'nden dinleyebilirsin." Dedim sinirle.

"Senden dinlemek istiyorum benim için önemli olan sensin. Hâlâ anlamıyorsun değil mi?"

"Önemli olan ben değilim bunu kanıtladın Jackson." Dedim ona bakarak.

"Kalbimi kırıyorsun o kız benim için bir şey ifade etmiyor seni istiyorum." Dediğinde yine kalbim teklemeye başlamıştı bu işler böyle oluyordu işte.

"Dediğim gibi biraz birbirimizden uzak kalalım ikimiz içinde böyle olması en doğru karar." Dedim ciddiyetle.

"Böyle olmak zorunda değil ve ya böyle bize iyi gelecek değil , ben sensizken mutsuzum. Bai'yi çok uzatmasak? Neden bu kadar ilişkimizi etkilemesine izin veriyorsun?"

"Yine suçlu olan ben mi oldum yani?"

"Öyle bir şey söylemedim."

"Her neyse Jackson konuşmak istemiyorum uzatmayalım."

"Ben uzatmak istiyorum." Dediğinde elini ıslak saçlarımın arasına daldırmıştı, parmaklarıyla saçımı tarıyordu.

"Neden bu kadar güzelsin?"

Peki senin güzelliğin? Saçlarının mükemmelliği, dudaklarının güzelliği ve harika burnun. Bunlar neden bu kadar kusursuz?

"Neden her sana baktığımda huzur doluyorum?"

Peki ben? Neden sensizlik düşüncesi beni nefessiz bırakıp boğulacakmışım gibi hissetiriyor?

"Gözlerinin güzelliği, parıltısı beni her seferinde daha çok içine çekiyor."

Senin bir gülüşün beni her seferinde bitiriyor.

"Seni seviyorum Kim Min Ah."

Ağzımı açmış cevap verecekken çalan telefonum beni engellemişti. Cebimde çalan telefonu çıkarıp baktığımda arayan müdüre hanımdı Jackson'a bir dakika yapıp sessiz olmasını söylerken telefonumu açmıştım.

"Evet efendim?"

"Min nasılsın? Nasıl gidiyor?"

"İyiyim efendim teşekkürler şu anlık sıkıntımız yok." Dedim ciddiyetle.

"Sevindim , bildiğin üzere yarın Kore'ye dönüyorsunuz. Sana söylemem gereken bir şey var."

"Buyrun dinliyorum."

"Kore'ye döndüğünüzde sen ve Jaebum hakkında ilişki yaşadığınıza dair bir haber çıkaracağız."

Yaşadığım şok etkisi elim ile ağzımı kapatmama neden olmuştu.
Bana ne oldu dercesine bakan Jackson'a döndüm, ben bunu bu adama yapamazdım ki.

ㅋㅋㅋㅋㅋ
Buyrun efendim yeni bölüm💋
Umarım beğenmişsinizdir gecikme için üzgünüm sınavım vardı, şuan bu bölümü bile güçlükle ekliyorum.

Eğer bölüm yarına kadar +40. VOTE olursa yarın yeni bölüm gelir , hoşçakalın❤

Continue Reading

You'll Also Like

33.1K 2.7K 27
Unutmak. Her şeyi hatırlayan bir insana en büyük nimet, adını bile bilmeyen birine en büyük ceza. ⽮ ↣ limerence: bir romantizmden başka bir kişiye ca...
63.9K 3.2K 18
lalalalisa_m: resmi hesabından ship gönderisini mi beğendin gerçekten! ×TAMAMLANDI×
36.8K 2.4K 29
Bu bildiğiniz bir gizli fanın Oh Sehuna mesaj atması gibi klasik bir hikaye değil... sizce mesajı kim atıcak ... Eğer ortada canı sıkılmış bir Oh Se...
8K 418 30
az depresif, umut altyazılı var oluşsal şiirler. muhtemelen bunları wattpad yerine dergilerde yazmam gerekiyor.