BENİMLE KAL | Jackson Wang

By munes1821

151K 9.4K 3.8K

#jackson sıralamasında #4 ♡ Jackson : "Senin avukat olduğuna inanmıyorum. Beni buna inandır." "Sana kanıtlama... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8 | FİNAL

2.7

2.9K 171 76
By munes1821

Uzun bir süre şöminenin başında vakit geçirdikten sonra onun yanındayken ne kadar huzur bulduğumu bir kez daha fark etmiştim. Onu gerçekten seviyor ve her zaman yanımda olmasını istiyordum. Bana verdiği mutluluk güven duygularını uzun süredir kimse için hissetmemiştim.

Ayrıca bana anlattıkları ve gözünden akan yaşlar onun pişmanlığını görmem için en iyi kanıt olmuştu. Bana vurduğu için kendini kötü hissettiğini biliyordum ama benim için göz yaşı dökmesi daha farklıydı , ondaki yerimin artık basit olmadığını daha iyi anlamıştım. Uzun süredir birbirimiz ile olan savaşın sonunda bittiğini görmek beni hafifletmişti.

Dizine yattığımda saçlarımı okşamaya başlamıştı bir süre sonra beni izlerken bozmuştu sessizliğini;

"Min Ah her gece üzüldüm biliyor musun? Keşke vurmasaydım kelimesini kaç kere kullandığımı bile bilmiyorum." Diyen Jackson'ının bacağındaki kafamı huzursuzca oynattım ona bu kadar pişmanlık yaşatmış olmak beni rahatsız etmişti.

"Üzgünüm bu kadar acı çektigini bilmiyordum." Dedim sessizce gözlerimi kapatırken.

"Üzülme artık bir önemi yok, sonuçta şimdi mutluyuz değil mi?" Dediğinde kafamı bacağına sürterek salladım , bu hareketi yaptığımda gıdıklanıp kahkaha atmıştı.

"Yah yapma gıdıklanıyorum." Dediğinde bende gülüşüne eşlik etmiştim.

"Biliyor musun benimde bacaklarımdan tikim var diz kapağı kısmıma biri dokunduğunda istemsizce tekmeliyorum." Dedim olduğum yerden kalkarak dizinde yatmak mutluluk verse de yüzünü görmeyi başka bir şeye değişemezdim.

"O zaman bunu bir gün kullanırım." Derken bana sırıtıyordu.

"Ah tam bir salağım bunu neden söyledim ki şimdi sana?"

"Kendine öyle söyleme."

Dediğinde gülümsedim neden ona bakarken bu kadar mutlu oluyordum ki? Bir süre birbirimizi izledikten sonra acıktığımı fark etmiştim.

"Yakışıklı acıkmadın mı?" Demiştim karnımı ovarken resmen gurulduyordu.

"Acıktım ama bu yakışıklı da nereden çıkıyor?"

"Ağzımdan." Diyerek iğrenç bir espiri yapmıştım.

"Ciddi olamazsın." Derken gözlerini devirmişti.

"Ciddiyim açım. Gidelim mi?" Demiştim.

"Pekala gidelim ama en son yemek maceramız pek iyi bitmemişti." Dediğinde üzülmüştüm haklıydı maceralarımız genellikle iyi bitmiyordu.

"Haklısın aslında seni her zaman yemek yediğim bir teyzenin lokantasına götürmek isterdim ama asla risk almam." Dedim kaşlarımı kaldırarak.

"Paket yaptıramaz mıyız? En azından tadına bakmış olurum." Dediğinde ne kadar zeki olduğunu bir kez daha onaylamıştı.

"Harikasın güzel fikir sen arabada beklerken ben hallederim." Dediğimde başıyla beni onaylayıp oturduğu yerden kalkmıştı.

Şöminedeki ateşi söndürüp bardakları yıkayıp yerine kaldırmıştı ben ise sadece oturup onun mükemmeliğini izlemiştim.

İşini bitirip yanıma eğildiğinde elini belime koyup kalkmamı sağlamıştı , elimi boynuna yerleştirip ondan güç almıştım. Bu his gerçekten güzeldi.

Evden çıkmadan son kontrolleri yaptığımızda hava çoktan kararmıştı. Bu bizim işimize gelmişti Jackson'ının tanınma riski daha azdı.

Arabaya binip yola koyulduğumuzda Jackson radyodan şarkı açmış ona eşlik ediyordu ben ise onu izlemekle meşguldum. Kırmızı ışıkta durduğumuzda radyoyu kapatmıştı. Kaşlarını çatıp bana baktığında tehlikeli bir sorunun geleceğinin farkındaydım.

"Bileğini bizim yurtta mı burktun?"

Neden sorguluyordun ki şimdi can içim?

"Şey evet merdivenlerden inerken seni düşünüyordum daldırdığımda dikkat etmedim ve burkuldu işte." Dedim çekingen bir ses tonuyla.

"Şirkete nasıl gittin peki?" Demişti yeşil ışık yandığında sokağı dönerken.

"Yardım ettiler." Dedim sessizce kim olduğunu sormaması için dua ediyordum.

"Kimler?" Sormasa asla olmazdı değil mi?

Acaba yalan söyleyip çocukları çağırdım mı deseydim? Ama çok saçma olur ve yalan söylediğimi anlama olasılığı çok yüksek olurdu. Peki ya yurttan stajerler desem bu seferde onu sorgulamaya başlardı ve Soe'nin beni taşıdığını öğrense muhtemelen ikimizi de öldürürdü. Derin bir iç çekip doğruyu söylemeye karar vermiştim.

"Soe." Dedim yarım ağızla gelecek tepki karşısında şimdiden kendimi ezilmiş hissediyordum.

"Soe mi?" Sesi bağırmak üzere olan ama kendini kontrol etmeye çalışan bir ses tonuydu.

"Şey evet beni merdivenlerde gördü ve-"

"Lanet olası herif her seferinde karşına çıkmak zorunda mı Kim Min Ah?"

Tam adımı söylemiş olması bütün vücudumun titremesine neden olmuştu. Daha barışalı bir saat bile olmamışken tekrar küsmek istemiyordum.

"Bilmiyorum ben-"

"Seni mi takip ediyor yoksa bu sapık herif?"

"Saçmalama neden beni takip etsin? Sizin yurdunuzdaydım karşılaşmamız normaldi." Dedim kızmamasını umarak.

"Beni sinirlendiriyorsun Min Ah. Ondan uzak dur dedikçe o herif senin dibinde bitiyor."

"Haklısın. Bende bu durumdan rahatsızım."

Benim bu sefer bir suçum yoktu ki onu bilerek çağırmamış veya özellikle onun yanında düşmemiştim Jackson'ının ona olan sinirini biliyordum fakat yeni barışmıştık tekrar tartışmanın bir anlamı yoktu.

Sessizce bana cevap vermeden sadece başını sallamıştı şu an sinirli olması ödümü patlatıyordu. Lokantanın olduğu sokağa geldiğimizde ona gidip yemekleri alacağımı beni arabada beklemesini söyledim.

Teyzeyle biraz sohbet ederken bir yandan da yemekleri hazırlıyordu sonunda hazır olduğunda parasını ödeyip çıkmıştım. Arabaya bindiğimde Jackson sessizce oturmuş beni bekliyordu.

Arabayı manzaralı bir yere çektiğimizde paketleri açıp ona verdim afiyetle yemeli ve karnını doyurmalıydı bütün gün ikimizde sağlıklı beslenmemiştik.

"Yemeği beğendin mi?" Diye sorduğumda pilavından biraz daha yiyordu.

"Evet beğendim kesinlikle harika yapıyor."

"Değil mi? Bende çok seviyorum." Dedim bana sadece gülümsemişti.

Anlaşılan Soe konusu hala canını sıkıyor ve bana resmen trip atıyordu.

"Sanki bana trip atıyor gibisin?" Dedim yüzüne eğilerek bana bakmasını istiyordum ama bakmıyordu.

"Neden trip atayım ki? Çocuk muyum ben?"

"O zaman neden yüzüme bakmıyorsun yakışıklı? Güzel yüzünü benden saklama."

"Saklamıyorum." Derken kafasını dışarıya çevirmişti evet gerçekten saklamıyordu.

"Bu saklamayan halin mi yani?" Dedim çenesinden tutarak kendime çevirirken göz göze geldiğimizde tepkisiz bir şekilde beni izliyordu.

"Üzülüyorum yapma." Demiştim gerçekten üzülüyor ve bu durumu istemiyordum.

"Tamam yapmayacağım." Dediğinde gülümseyip yanağına bir öpüçük kondurmuştum geri çekildiğimde bakışmamızı bozan çalan telefonum olmuştu.

"Efendim müdüre hanım?" Dedim Jackson'dan uzaklaşarak şuan sanki ihanet ediyor gibiydim.

"Min Ah nasılsın?"

"Teşekkürler efendim iyiyim siz nasılsınız?"

"Bende iyiyim seninle çocukların müzik video çekimleri için Hong Kong'a gitmesi hakkında konuşacaktım, biliyorum geç oldu ama yanıma uğrayabilir misin?"

"Tabi ki efendim bir saate yanınızda olurum." Dedim ve telefonumu kapattım.

Jackson'a döndüğümde bana ne oluyor dercesine bakıyordu.

"Müzik video çekiminiz için Hong Kong'a gitmemiz gerekiyormuş sanırım onun işlemleri için beni çağırıyor." Dedim telefonumu çantama atarken.

"Haberim vardı, belki seni annemlerle tanıştırırım? Ne dersin?" Dediğinde gözlerimi kocaman açarak ona baktım şuan bile heyecanlanmama sebep olmuşken karşılarına çıktığımda muhtemelen ölürdüm.

"Bilmiyorum menajeriniz olarak tabi ki tanışırım." Dedim sessizce gözlerimi ondan kaçırmıştım.

"Sadece menajerimiz olarak tanıtmak istemiyorum ama."

"Hımm." Diyebilmiştim sadece , ailesiyle tanışmak? Acaba Jackson benim ailem ile tanıştığında ne hissetmişti babamın ona yaptığı şaka aklıma geldiğinde istemsizce titredim ya bana şaka değil de gerçekten öyle davranırlarsa ne yapacaktım?

Kendi kendime daldığım saçma kurguların içinden beni çıkaran Jackson'ının sesi olmuştu.

"Min gidelim mi diyorum bir saattir. Beni duyuyor musun?"

Kafamı kaldırıp ona baktığımda gözlerimdeki telaşı anlamış olacak ki;

"Ailem ile tanışmaktan mı korktun yoksa?"

"Tabi ki hayır , ay evet , ne eveti korkmadım. Hem niye korkacakmışım ki?"

Kahkaha attığında ona kaşlarımı çatarak bakıyordum gıcık herif diye boşuna demiyordum işte.

"Belli oluyor her zamanki gibi Min."

"Dalga geçmeyi bırakta arabayı çalıştır , müdüre hanım beni bekliyor."

Dediğimde yine kahkahalar eşliğinde arabayı çalıştırıp yola koyulmuştu.

"Şirkete mi gidiyoruz?"

"Evet lütfen."

Aklıma birden Ha-Neul gelmişti. Acaba ne yapmışlardı? Kızı da öylece ortada bırakıp çıkmıştım gerçi hâlinden pek bir şikayeti yoktu ama ona ayıp etmiş gibi hissediyordum. Telefonumu tekrar çıkarıp Ha-Neul'u aramıştım.

"Bebeğim neredesin?"
Dememle Jackson'ının bana dönen kafası gülmemi sağlamıştı, bebeğim kelimesini bile kıskanıyordu.

Ağzımı oynatarak Ha-Neul demiştim.

"İyiyim güzelim, sen nasılsın? Ayağına baktırdınız mı?"

"Evet baktırdık bir sorun yok." Dedim her zamanki yalanlarımdan birini atarken.

"Sevindim yine de çok zorlama olur mu?"

"Tabi ki neredesin?"

"Biz Mark Oppa ile birlikte dondurma yedik biraz gezmeyi planlıyorduk fakat bir kaç hayran bizi fark ettiği için şirkete gelmek zorunda kaldık."

"Tamam bebeğim bizde şimdi geliyoruz benim biraz işim var şirkette hallettikten sonra birlikte çıkarız."

"Tamam güzelim bekliyorum."

Dediğinde ona veda edip telefonu kapattım.
Şirkete vardığımızda Jackson arabayı otoparka park etmiş pratik odasına geçmişti ben ise direk müdüre hanımın yanına gitmiştim. Bileğim artık beni çok zorlamıyordu , yüklenmeden yavaşça yanına çıkmıştım.

Kapıyı tıklayıp içeri girdiğimde müdüre hanım kağıtlara gömülmüş bir şekildeydi. Kafasını kaldırdığında gülümseyerek selam verdim.

"Hoşgeldin Min Ah. Otur." Dediğinde elindeki kalem ile masanın önündeki koltuğa oturmamı işaret etmişti.

JYP PD'nim gibi o da bana kızgın gözüküyordu.

"Min çoçukların müzik video çekimleri için Hong Kong'a karar verildi , lütfen biletlerini kalacak yerlerini ve sizi alacak aracı ayarlar mısın?"

"Tabi ki efendim."

Bana gerekli diğer detayları anlattığında teşekkür edip odasından çıktım. İki gün içerisinde herşeyi hazırlamam gerekiyordu çünkü çekimlerin bir an önce başlaması gerekti.

Pratik odasına indiğimde çocuklar her zamanki gibi muhabbet havasındaydılar. Beni ilk fark eden Youngjae olmuştu.

"Min Ah iyi misin?" Diyerek kollarını açıp bana doğru gelirken Jackson onun ceketindeki şapkasından tutup geriye asılmıştı.

"Çok iyi yavaş gel." Dediğinde gülmeden edememiştim.

"Senden nefret ediyorum hyung." Derken Youngjae yere oturmuştu.

"Merak etme Youngjae-ah iyiyim. Siz neler yaptınız?" Dedim koltuğa otururken Ha-Neul gelip bileğime bakmıştı.

"Pek doktora gözükmüş gibi durmuyor bizi mi kandırıyorsunuz?"

"Saçmalama baktırdık işte birşeyim yok." Dedim onu itekleyerek.

"Size hastaneye gitmezler demiştim." Diyen BamBam Yugyeom ile birlikte yine kıkırdıyordu.

"Dalga geçmeyi kesin, iki gün sonra Hong Kong'a gidiyoruz."

"Haberimiz var müzik videosu için değil mi?" Jaebum sormuştu.

"Evet , hazırlıklarınızı yapın." Dedim beni başlarıyla onaylamışlardı.

"Karnınız aç mı?" Diye sormuştum aç olabilirlerdi çünkü her zaman aç olma kapasitesine sahiplerdi.

"Hayır değiliz bu ara dikkat etmemiz gerek comebacke çok az kaldı." Jinyoung epey dikkatliydi.

"Pekala peki yurtta bir ihtiyacınız var mı? Herhangi bir sıkıntı da beni arayabileceğinizi biliyorsunuz değil mi?"

"Hayır yok teşekkürler." Cevap veren Mark olmuştu.

"O zaman biz artık gidelim, hadi Ha-Neul." Diyip ayaklanmıştım.

Ha-Neul ile çocuklarla vedalaşıp şirketten çıkmıştık. Yol boyunca beni sıkıştırmış ne olduğunu nereye gittiğimizi sorup durmuştu. Her detayı ona yavaş yavaş anlatmıştım , beni sanki çok heyecanlı bir masal dinler gibi dinlemişti ona gözlerimi devirmiştim bazen çocukca davranabiliyordu.

2 Gün Sonra~

"Çocuklar biraz daha oyalanırsanız uçağı kaçıracağız."

Yaklaşık bir saattir yurtlarının içinde bir o tarafa bir bu tarafa koşturuyorlardı , onlara uçaklarının 10:00 da olduğunu bir gün önceden haber etmiştim ama hala çılgınlar gibi hazırlanamıyorlardı tabi ki sorumluluk sahibi Jinyoung hariç.

Ben söylenirken oda beni gülerek izliyordu.

"Yah sen onların ommasısın neden onları takip etmiyorsun?" Dedim sitem ederek.

"Hangi birine yetişmemi istiyorsun Min. Hepsi ayrı dert." Dediğin de başını sağa sola sallamıştı onu kafamla onayladım adam haklıydı.

"Yugyeom-ah seni öldüreceğim, siyah pantolonum nerede?"
BamBam'ın içeriden sesi geliyordu.

Banyoda ki Yugyeom çok geçmeden cevap vermişti;

"Ben almadım neden her seferinde beni suçluyorsun?" Ağzında ki diş fırçasıyla cümle kurmaya çalışmıştı ona gülmeden edememiştim.

"Jaebum hyung ve ben hazırız." Youngjae ve Jaebum 'da bekleyenler tayfasına katılmıştı.

"Harika!" Dedim Jackson'ının sesi soluğu çıkmıyordu aslında şimdiye kadar hazır olmuş olması gerekiyordu.

Yavaşça oturduğum yerden kalkıp Jackson'ının odasının kapısını tıklattım ses gelmeyince içeri girdiğimde misler gibi uyuyordu.

"Yaa Jackson! Uyan uçağı kaçıracağız." Dediğimde gözlerini ovuşturarak yataktan kalkmıştı.

"Saat kaç?" Dedi yarı uykulu sesiyle tatlılık saatlerine birini daha eklemişti.

"08:00 çabuk olmalısın!" Dedim ve onu banyoya itekleyip içeri geçtim Mark'da hazırlanmış bekleyenlere katılmıştı.

"Ciddi olamazsınız değil mi? Neden kimse Jackson'ı uyandırmadı?" Dedim kollarımı gögsümde birleştirirken.

"Onu uyandırmaya çalıştık ama Min-ah uyandırmadıkça uyanmam, uyuyacağım ki sinirlenip beni uyandırmaya gelsin dedi." Jaebum'u ağzım açık bir şekilde dinliyordum , bu çocuğun çılgın olduğunu biliyordum zaten ama bunları düşünmesi normal miydi?

"Ah tanrım size inanamıyorum." Dedim söylenerek.

Yaklaşık yarım saat sonra sonunda hepsi hazırdı , şükürler olsun ki Jackson çantasını akşam hazırlamıştı o yüzden çok beklememiştik.

Arabaya bindiğimizde onları azarlamaya başlamıştım.

"Bir daha ki sefere kimseyi beklemeden gideceğim biraz sorumluluk sahibi olun."

"Noona neden bu kadar sinirlisin sabah sabah?" Yugyeom hala uyanamamış gibi gözüküyordu.

"Sinirliyim çünkü beni sinirlendiriyorsunuz." Dedim.

"Min Min sinirlenme bak hepimizi arabadayız ve gidiyoruz." Jackson bana az önce herkesin içinde Min Min mi demişti?

"Menajerinle nasıl konuşuyorsun sen?" Youngjae fırsattan istifade Jackson'ının koluna bir tane geçirmişti.

"Hyunguna nasıl vurursun Youngjae-ah?" Jackson ona girişirken ikisininde ellerine vurup ayrılmalarını sağlamıştım.

"Yaş ortalamanızın yirmilerde olduğu konusunda emin miyiz? Çünkü buradan onmuş gibi gözüküyor." Dedim gözlerimi devirerek.

Kimse cevap vermeyi tercih etmemiş önlerine dönmüştü. Uzun süre sonra hayranların önüne çıktıklarında zar zor havaalanına girebilmiştik sürekli bununla yaşamak çocuklar için zor olmalıydı.

Biletlerimizi onaylatıp işlemleri hallettikten sonra bekleme salonuna geçmiştik. Saat yaklaşık 09:30'du içeriye alsalar olmuyordu sanki.

Herkesi göz ucumla kontrol etmiştim hepsi ya telefonlarla ya da boş boş etrafı izlemekle meşguldü. Telefonumu çıkarıp biraz sosyal medya da gezmeye karar vermiştim. Got7 fan sayfalarında gezmeyi seviyordum.

Jackson'ının fan sayfalarından birinde gezerken gözüme birşey takılmıştı bu bir fotoğraftı. Jackson'ının tipinden fotoğrafın çok önce çekildiği belliydi ama gerçekten çok samimi gözüküyorlardı.

Jackson kızın beline eline koymuş kız ise kafasını kafasına yaslayıp elini boynuna dolamıştı fotoğraf kanın beynime sıçramasına neden olurken açıklama kısmına baktım. Kızın Jackson'ının eski sevgilisi olduğunu ve hala Jackson'a bir şekilde ulaşmaya çalıştığını söylüyordu.

Kıskançlık damarlarımda gezerken istemsizce gerilmiştim , nerden çıkmıştı bu şimdi karşıma? Muhtemelen uydurulan binlerce yalan haberden biriydi ama canımı sıkmasına engel olamamıştım. Sinirle telefonu cebime koyduğumda yanımda oturan Jackson telefonundan kafasını kaldırıp bana bakmıştı, göz göze geldiğimiz de ise bana içten bir şekilde gülümsemişti.

Ona gülümsemek istiyordum ama gerçekten sinirlenmiş ve endişelenmiştim. Bu kız gerçekten varsa ayrıca Jackson'a ulaşmaya çalışıyorsa bu bizim için bela olabilirdi. Sürekli karşımıza bir şey çıkmasa olmuyor muydu yani?

"Sorun nedir?" Jackson kaşlarını kaldırıp bana bakarken sorun yok anlamında başımı salladım tatmin olmadığı belli oluyordu soru sormak için ağzını açtığında uçağımızın anonsu verilmişti aceleyle kalkıp üyelere gitmemiz gerektiğini söylemiştim.

Uçağa binene kadar düşünceler beynimi kemirmiş bu hâlim Jackson'ının da moralinin bozulmasına neden olmuştu. Amacım onu üzmek değildi fakat canımı sıkmıştı işte. Yalan bile olsa böyle bir haberin dönmesi hoş değildi ayrıca Jackson görüp o da üzülebilirdi.

Uçağa bindiğimizde Jackson bu sefer kimseye izin vermeden yanıma oturmuştu, uçağa hâlâ alışamadığım için tedirginliğim tekrar gün yüzüne çıkmıştı.

Koltuğun kenarına koyduğum elimin üzerinde hissettiğim eli bir an yumuşamama neden olmuştu.

"Geçen sefer yanında olamamıştım." Demişti elimi sıkarken.

İşte bu kadar basitti benim için bütün endişelerim uçup gitmişti sanki farkında olmadan ona gülümserken bulmuştum kendimi , saçma bir haber için kendimi üzmenin ne anlamı vardı ki?

"Evet ama şimdi yanımdasın önemli olan bu değil mi?" Dedim sıktığı elimi sıkarak.

"Kesinlike evet."

Yol boyunca Jackson ile olmanın tadını çıkarmıştım onunla geçirdiğim her dakika benim için değerliydi.

Hong Kong'a vardığımızda bizi bekleyen ahgaseler ve ayrıca bol bol Jackson hayranı vardı. Çin'de ki popülaritesi epey ilerlemiş gibiydi.

Bizi bekleyen araca bindiğimizde otelin yolunu tutmuştuk. Çalışanlar bizden sonra burada olacaktı , üyelerin bir gün önceden gelip dinlenmesini öngörmüştük.

Otele vardığımızda çocuklar odalarına yerleştiler onlara biraz dinlenip birlikte yemeğe inmeyi teklif etmiştim. Jackson ailesinin yanına gitmek istese de bu seferlik otelde kalmayı tercih etmişti. Ailesiyle şuanlık karşılaşmak istemiyordum.

Güzel bir duş alıp üzerime rahat bir elbise geçirmiştim hava burada fena değildi. Mavi renk giydiğim için aynada kendime baktığımda göz rengimin epey ortaya çıktığını fark etmiştim. Biraz da makyaj yaptığımda yemeğe inmeye hazırdım.

Üyelerin tek tek odasının kapısını çalıp hepsini koridora dizelemiştim sona Jackson kaldığındaysa ben kapıyı çalamadan çıkmıştı;

"Ah çoktan hazırsınız annem ile babam da geldi bizimle birlikte yemek yiyecekler."

Ah tanrım ne tarafa ölmeliydim? Nerden çıkmışlardı şimdi? Kendimi hazır bile hissetmiyordum.

Huzursuzca olduğum yerde kıpırdandım ne yapmalıydım? Nasıl davranmalıydım? Sadece menajerleri olduğumu söyleyip bir şey belli etmesem benim için
hiç sorun olmazdı ama Jackson'ının bunu yapmayacağına emindim.

Asansöre binmek için sıra beklerken çaktırmadan Jackson'ının yanına geçmiştim.

"Jackson-ah sevgili olduğumuzu söylemeyeceksin değil mi?"

"Sevgili değil miyiz?"

Bana doğru eğilerek kulağıma fısıldamıştı nefesini boynumda hissetmem ürpermeme neden olmuştu hemen kendimi geri çekmiştim.

"Öyleyiz." dedim sessizce.

"O zaman neden söylemeyeyim ki?"

Tam o sırada asansör gelmişti hepimiz içine doluşmuştuk şuan onu öldürmek için binbir plan yapıyordum ne gerek vardı ki böyle birşey yapmasına?
Henüz kendimi hazır hissetmiyordum işte zorlamasa olmuyordu zaten. Giriş kata ulaştığımızda Jackson hızlıca asansörden inmişti ailesi bizi lobide bekliyordu uzun süren sarılmalarının ardından diğer üyeler ile de hasret gidermişlerdi herkes kendi halinde takılırken Jackson bileğimden tutmuş ve
beni annesinin önüne sürüklemişti.

"Anne bu yeni menajerimiz Kim Min Ah." Şu an boynuna atlayıp sarılmak istiyordum demek ki sadece beni korkutup heyecanlandırmak için öyle söylemişti.
Ama tabi ki bunun intikamını alacaktım.

"Merhaba efendim." diyip eşini ve onu selamlamıştım sanırım heyecandan olacak ki vücudum titriyordu.

"Merhaba tanıştığımıza memnun oldum , ne kadar güzel bir menajer böyle çok şanslısınız çocuklar." Sophia Wang bana böyle gülümserken kimse normal
olmamı beklememeliydi kadın gerçekten cana yakın ve sevecen davranıyordu.

Babasıyla da tanıştıktan sonra hep birlikte restaurant kısmına geçmiştik masalara yerleştiğimizde Jackson ve ben tam annesinin karşısına oturmuştuk bilerek yapılan birşey değildi ama köşede kıkırdayıp duran üyeler sinirlerimi hoplatıyordu anlaşılan dalga geçilecek epey malzeme birikmişti.

Siparişlerimizi alan garson gittikten sonra koyu bir sohbete başlamıştık Jackson'ının babası üyelerle sohbete dalmış annesi ise bana deli gibi sorular soruyordu.
Gözlerimin neden böyle olduğunu açıkladığımda epey şaşırmıştı ama bir o kadar da beğendiğini belirtmişti. Acaba oğlunun bu gözlere vurgun olduğunu
öğrense yine aynı tepkileri verir miydi?

Yemeklerimiz geldiğinde birden fazla garson etrafımızı sarmıştı , annesinin tabağını koyan kıza gözüm kaydığında kısa çaplı bir şok yaşadıktan sonra sadece benzettiğimi düşünmüştüm ama pek sadece benzetmişim gibi durmuyordu. Aceleyle telefonuma uzanıp ekran görüntüsü aldığım fotoğrafa baktım evet bu kız fotoğrafta ki kızdı lanet olsun! Kız annesinin yanından ayrılıp Jackson'ının tabağını önüne koymuştu , ne yapacağımı bilemez bir halde sinirlerim ve endişem
en üst seviyeye çıkarken Jackson teşekkür etmek için kafasını kaldırdığında ona gülümsüyordu.

Ama onu ilk tanıyan Sophia Wang olmuştu;

"Bai Cao?"

ㅋㅋㅋㅋ
Bölümü biraz geç attım kusura bakmayın.
Bol bol vote+yorum bırakmayı unutmayın.
Bu bölümde +40 Vote please yb görüşürüz❤

HAVALI HAVAALANI ÇOCUĞU JACKSON WANG;

Continue Reading

You'll Also Like

808K 65.9K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
38.4K 3.5K 16
"Ancak, parçalandıktan sonra acıyı anlarsın." ~Wattpadaki ilk kota×reika textingidir. ~Tüm hakları Kota'nın formasında ve Reika'nın futbol topunda sa...
24.8K 1.9K 14
@jeonjungxkko Gerçi o beni hâlâ seviyor, ben de onu. Birbirimize zarar verdiğimizi düşünüyor, seviyorum diyor ama şuan ayrıyız. Aynı zamanda da birli...
227K 21.1K 27
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin