İLKYAZ

By iremmipelin

1.2M 69.8K 30.7K

Geri döndüm. Tek tek söküp attığım ne varsa, üstüme bir bir diktim de döndüm. Kalbime geri döndüm. More

Öndeyiş
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bonus 2
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bonus 3
Bölüm 13
Bonus 4
Bölüm 14
Bölüm 15
Bonus 5
Bölüm 16
Bonus 6
Bölüm 17
Bonus 7
Bölüm 18
Bonus 8
Bölüm 19
Bölüm 20
Bonus 9
Bonus 10
Bölüm 21
Bölüm 22
Bonus 11
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bonus 12
Bonus 13
Bonus 14
Bölüm 26
Bölüm 27
Bonus 15
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bonus 16
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bonus 17
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bonus 18
Bonus 19
Bölüm 44
Güz Geçer
Bonus 20
Bölüm 45 • Final

Bonus 1

18.7K 1.2K 194
By iremmipelin

Hollaaaa!

Şimdi bunun ne olduğunu bilmiyorum.
Kesit değil çünkü bölümün içinde geçmiyor, bölüm de değil çünkü bölümleri hala Nora anlatıyor. Ben kendisine 'bonus' ismini verdim. Böyle bir şeye daha önce denk gelmedim, o sebeple ne bilmiyorum ama bu her neyse İlkyaz'ın içinde bunlardan olacak. 
Açıklamaya çalışırsam şöyle, farklı karakterlerin gözünden sahne şeklinde bonuslar gelecek. Uzunluklarını şu an bilmiyorum ama ben birer sahne boyutunda düşündüm, yani bölümlerden oldukça kısa olacak. 
Bakış açısı değiştirmenin hikayenin ruhunu bozduğunu düşünsem de gelen talepler doğrultusunda böyle bir çözüm buldum. Umarım seversiniz. 
Eğer severseniz, okuduğunuzdan memnun kalırsanız lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. 

İrem Pelin x



●EKİN GÖKSOY●

Nora kapıdan çıktığında baş ağrımı geçirmek için burnumun üstünü sıktım. Migrenim beni çok bekletmeyeceğe benziyordu. Birkaç saat sonra başımı kopartmak isteyeceğimden eminim, şimdilik gözlerimden ve boyun kökümden saplanan ağrının adımları hissediliyordu.

"Başın mı?" diye sordu Sıla, yanımda oturmuş hala elindeki cipsi yiyordu.

Odanın içi sigara ve cips kokuyordu, ikisinden de nefret ederdim. Başım ağrıdığı zamanlarda minicik ses çıkartan her cisimden de nefret ederdim ama Sıla'nın hemen yanımdan gelen sesiyle gözlerimi açıp ona baktım.

"Tutacak gibi." dedim. Gibi yersizdi, tutacaktı, biliyordum.

Yerinden kalktı, masanın üstündeki küllüğü ve cips tabaklarını toparladı. Hepsini mutfağa götürdü. Odaya döndüğünde balkon ile salonu ayıran yere kadar uzanan sürgülü pencereyi açtı. İçeriye dolan havayla tekrar gözlerimi kapattım.

Başım şiddetini arttırmıştı. Yüzümü buruşturdum.

"İç."

Sıla çaprazımda elinde bir bardak su ve ağrı kesici ile duruyordu.

İlacı alıp yuttum, sudan bir yudum alıp sehpaya bıraktım. İlacın etki edeceğini düşünmüyordum ama Sıla'ya karşı gelmektense boyun eğmeyi kabul etmem oldukça eski bir zamana dayanıyordu.

Liseye.

Lisede erkeklerin olduklarından daha haylaz ve işe yaramaz olduğu düşünülürdü. Sıradan erkekler için bu böyle olabilirdi ama benim için lise şimdi olduğum kişinin temellerini atmıştı. Matah biri olduğumdan ya da kendimi istediğim kişi kıldığımdan değildi. Sadece lisede doğru tercihler yapmıştım ve o tercihleri hayatım boyunca bir şekilde devam ettirmek için kendime söz vermiştim. Maddelerin yazılı olduğunu bir defter tuttuğumdan değil ama sekizinci madde tam olarak şunu söylüyordu;

Sıla Aslan her zaman haklıdır.

"Gerildiğinde migrenin tutuyor biliyorsun."

"Biliyorum." dedim, başımı tekrar koltuğa yaslayıp.

"Hem siz ne zamandan beri Ege ile kavga ediyorsunuz?"

"O kız geldiğinden beri." dedim, gözlerimi kapattığımda yanıma oturdu.

Bu kez biraz daha yakınıma...

"Çok mu ağrıyor?"

Sesi azarlar tondan uysal tona transfer olmuştu.

"Ağrıyacak."

"Neden taktın bu kıza bu kadar? Ne var yani, Ege'ye destek oluyor."

Sakin kalmaya çalıştım. Sesimin yükselmemesi için yutkundum.

"Olmasın."

Başımı hafifçe yana çevirip gözlerimi, koyu kahverengi gözlerine diktim. Yoğun kirpiklerinin arasından sinirle parıldıyorlardı. Her zamanki gibi...

Öyle güzeldi ki... Koyu kahverenginin en güzel tonuydu her şeyiyle. Böylesine sıradan bir renk nasıl böylesine eşsiz olabiliyordu?

Gür ve şekilli kirpiklerini kırpıştırdı. Sanki daha fazla dikkatim onda olabilirmiş gibi konuşmadan önce algımı üzerine çekmek için bunu yapardı.

"Sadece..." dedi, karşısındaki ikna etmek istediğinde kullandığı ses tonuyla. "Berrak'a bir şans vermedin. Tamam, biz de çok samimi değiliz ama sen tek kelime bile etmedin Ekin. Normalde bu kadar yabani olmadığını bilmesem..."

Ona doğru tamamen döndüğümde, yanağımı koltuğun kenarından kaldırmadan tek bacağımı kırıp ayağımı yere basılı duran dizimin altına yasladım, kollarımı göğsümde bağlayıp yarı yatan bir pozisyon aldım.

"Berrak bizimle samimi olmak istemiyordu zaten. O sadece Ege'yi istiyordu... Bak, biliyorum Ege iyi olsun istiyorsun. Senden farklı değilim. İyi birisi olabilir ama iyi insanlar da çıkarları için hareket ederler."

Omzunu hafifçe kaldırıp indirdi. "Ege'ye aşık... Başka türlü davranamaz ki, biz Ege ile Nora'nın geçmişinin ortaklarıyız. Ege bize bakınca Nora'yı hatırlıyordu."

"Kız haklı diyorsun, yani?"

Sol kolunun dirseğini başımın yaslı olduğu koltuğun üstüne dayayıp yumruk yaptığı eline yanağını yasladı. Sevimli görünüyordu.

Aslında o her şekilde görünürdü. Sevimli. Güzel. İlgi çekici. Seksi. Baştan çıkartıcı ve hayran olunası... Evrenin bana attığı en büyük çelmeydi. Çok uzun süre düşmemeye çalıştım. Düştüğümde ise çok uzun süre bunu kabul etmemeye çalıştım.

"Hayır ama haksız da değil diyorum."

Gülümsedim. Gözleri gözlerimden çekilmiyordu. Beni ikna edene kadar pes etmezdi. Umurunda olmadığını söylerdi, belki çoğu zaman değildi ama önemli konularda onunla aynı fikirde olayım isterdi.

Olurdum da. Aynı fikirde değilsem de baktığı yerden bakmaya çalışırdım. Ve bu da bizi tekrar sekizinci maddeye getirirdi.

Sıla Aslan her zaman haklıdır.

Saçları kabarmıştı, şimdiye çoktan sıkıca toplaması gerekirdi ama iki yanına dağılmış halde duruyordu. Sonbahardaydık ama yeterince sıcaktı hala. Evin sıcaklığı çok yüksek olmasa da bunalıp bunalmadığını merak ettim.

Elim tereddütle havaya kalktı. Onu rahatsız etmek istemiyordum. Bana dönmüş bir halde, aramızda yarım metrelik bir uzaklıkla oturuyordu. Gözlerinden, gözlerimi çekmeden yüzünün sağ yanağına saçılmış saçları yavaşça çekip omzunun arkasına attım.

Tek elini kaldırıp başlattığımı bitirerek saçlarını ensesinden sırtına doğru atıp boynunu havalandırdı.

"Ona bir şans ver," dedi biraz önceki konuya aynı ciddiyetle devam ederek. "Ege için."

"Eğer sen de Nora'ya kendini açıklamak için bir şans verirsen."

Kaşları çatıldı. Gözleri kısılınca dudakları sinirle büküldü.

"Aynı şey değil." dedi, kızgınlıkla.

"Biliyorum." dedim, gözlerimi gözlerine sabitlerken tebessüm ettim. "Nora ile konuşmanı istiyorum çünkü..."

"Çünkü ona asla kıyamıyorsun ve üzgün olması canını sıkıyor. Tipik tüm aksaklıkları düzeltmeye çalışan Ekin Göksoy."

Sinirle ellerini iki yana kaldırıp havada salladı.

"Hayır," dedim. "Nora ile konuşmanı istiyorum çünkü ona anlatmadıkların ve paylaşamadıkların seni üzüyor. Onun desteğine ihtiyaç duyuyorsun ama kendine bunu itiraf edemeyecek kadar öfkelisin."

Kaşlarını çattı. Birilerinin ona iç dünyasına çözülmesinden hoşlanmazdı. Ben de çok yapmazdım, sadece beklerdim eğer kendisi bir çözüm bulamazsa fark etmesini sağlardım.

Omuz silkti. "Nora ile konuşursam, Berrak ile iyi anlaşacak mısın?"

"Hayır." dedim. Anlaşmayı baştan bozduğumu düşündüğünden kaşlarını kaldırdı. "Sadece ona yokmuş gibi davranmayacağım," Parmağımı öne doğru uzattım. "Kabul et, iyi seçenek."

Başını iki yana sallarken söylediğime inanamıyormuş gibi güldü. "Evlenseler şahit olmazsın, öyle bir sabit fikirlilik."

"Ege'nin şahidi ben olacağım," dedim gülümserken. "Nora ile evlendiğinde."

"Ege'ye de bir sorsaydın. Bakalım o onu terk etmiş, haber vermeden dünyanın bir ucuna gitmiş sonrada saçlarını savurarak dönmüş biriyle evlenmek istiyor mu?"

"İstiyor istiyor," dedim hızla, onu daha da sinir etmeye çalışarak. Sinirlenince dudakları öne doğru büzülüp kaşları buruşuyordu ve bu ona hem çekici hem de sevimli bir hal katıyordu. "Ben sordum ona, 3-4 yıla yaparız düğünü."

"Yaparsın Ekin'ciğim bekle, gelin adayı önümüzdeki yaz da Amerika dolaylarına kaçmazsa yaparsın."

Gözlerini kırpıştırıp alaylı ifadesini koruduğunda gülümsedim. Gülümsemek başıma saplanan ağrıyı artırıyordu, yine de umursamadım.

"Çoğaldı değil mi ağrı? Hadi git uyu sen."

Gözlerimi kıstım. Neden uyuyordum? Uyumak istemiyordum, burada yanında durmak istiyordum. O da yanımda dursun istiyordum.

"Yok," dedim. "Geçer şimdi, ilaç etki etmemiştir daha."

"Birleştir parmaklarını," dedi.

Yanıma biraz daha kaydı. Ellerimi ona uzatıp parmaklarımı birleştirdim. Başparmağım ile işaret parmağımın kesiştiği yerde bir noktayı gösterdi.

"Bak burayı sıkacaksın," Başparmağını üste, işaret parmağını alta bastırarak hafifçe masaj yaptı. "Sinirlerin çözülmesi lazım..."

Parmaklarını çektiğinde yaptığına devam etti.

"Ben de eve gideyim... Uyu tamam mı, geçmez yoksa."

Yerinden kalktığında bu durumdan memnun olmasam da başımı salladım. Gitme demek istedim, diyemedim. Zaten neden diye sorduğunda verecek cevabım yoktu.

"Tamam." dedim.

Kapıya doğru ilerledi, ayakkabılarını giydiğinde sırtını kapıya dönüp gülümsedi.

"Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Gülümsediğimde kapıda çıkıp ardından kapıyı yavaşça kapattı. Gülümsemem yüzümden kaybolurken dediği gibi uyumak için yatak odasına doğru ilerledim. 

Continue Reading

You'll Also Like

3.2K 418 79
Herkesin bazı yaşanmışlıkları vardır.Bazı hayalleri veya bazı unutamadığı acıları... Benim de şimdi her ne kadar mutlu bir ilişkim olsa ve sevgilimi...
76K 3.9K 61
"Ona her baktığımda, sanki daha önce alevlerin arasındaymışım da bir bakışı içimdeki ateşe yağmur yağdırmış gibiydi." *** "Ödül müsün, ceza mı? Seni...
485K 32K 40
"Şş𝗍 𝗁𝖺𝗒ı𝗋 𝖺ğ𝗅𝖺𝗆𝖺," 𝗌𝖾𝗌𝗂 𝗄𝖾𝗇𝖽𝗂𝗇𝖽𝖾𝗇 𝖾𝗆𝗂𝗇𝖽𝗂. "İ𝗇𝖼𝗂𝗅𝖾𝗋, 𝗂𝗇𝖼𝗂𝗍𝗂𝗅𝗆𝖾𝗓." - İzvinya ismiyle yazılan ilk ve tek h...
ÂŞEKA By Naz

ChickLit

221K 13.5K 31
Küçükken masumiyetle bakan gözler şimdi aşkla dolmuş,yada gözlerim şimdi o aşkı görmeye cesaret bulmuş