Maskeli Baloda Sevdim (Tamaml...

By SevsenAtaker

2.3M 191K 113K

Bir genç kızın aşka ilk uyanış hikayesi... İlk aşklar için 'özel' derler, 'unutulmaz' derler. Peki yüzünü gör... More

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10.BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
FİNAL

46. BÖLÜM

29.3K 2K 1K
By SevsenAtaker

Medya-Beyaz Köşk
~~≠~~❤️~~≠~~

Arkadaşlar, hikayenin birinci cildinin sonlarına yaklaştık. Her bir cildin 50 bölüm olduğunu hatırlatır, keyifli okumalar dilerim.
~~≠~~≠~~

Günlerin hızla akıp gittiğine inanamıyordum. Bu hafta, ha geldi, ha gelecek dediğimiz finaller de bitmiş, ilk dönem bugün, yani 26 Ocak'ta sona ermişti. Yarın yarı yıl tatili başlayacağı için pazar gecesi yola çıkacak ve ailemin yanına dönecektim.

Eskiden olsa çok önceden, Seçil ve Esma ile sömestr tatilimizin her gününü dolduracak eğlenceler planlamış olurduk.

Ancak hayatımda ilk defa, tatil olmasına üzülüyordum. Arda'yı burada tek başına bırakmak, ikinci ayımız bile dolmadan ondan on beş gün ayrı kalmak kabus gibiydi.

Bundan iki hafta önce, parmaklarımın kasıldığı gece, Arda ile yaşadığımız fiziksel yakınlaşmanın hatırası hala rüyalarıma giriyordu.

O gece, benim için çok özel bir gece olmuştu. İkimiz de bir çılgınlığın eşiğine gelmiş ve Deniz'in odaya dalması sayesinde o eşikte durabilmiştik.

Belki de o yüzden, bana bilmediğim bir dünyanın kapılarını açan Arda, benimle birlikteyken çok daha temkinli olmaya başlamıştı. Çünkü bunu konuşmuş ve onu kırmadan bir daha yaşamak istemediğimi anlatmaya çalışmıştım. Benim çekincelerimi, her yakınlaştığımızda hissettiğim telaşı ve korkuyu artık görmesi gerekiyordu.

Henüz bu kadar yakınlığa hazır olmadığımı, kolayca kendimi kaptırabileceğimi; yani kısacası, sonradan pişman olacağım her şeyi, benden daha iyi bilecek kadar iyi tanıyordu beni.

Ertesi gün ona kahvaltı için gittiğimde, beni karşısına almış ve güven verici bir konuşma yapmıştı. Bundan sonra beni bile bile zorlamayacağına söz vermişti. Sadece zaman zaman, aramızdaki ateşi ufak dozlarla canlı tutmak için izin istemişti. Aksi halde ilişkimizin monotonlaşacağını ve soğuyacağını anlattığı için, belirli sınırlar çerçevesinde kalmak şartıyla kabul etmiştim.

"Ağzın istiyorum dese de, gözlerin henüz hazır olmadığını söylüyor." dedikten sonra devam etmiş ve, "Bana bakarken gözlerinde en ufak bir tereddüt bile görmek istemiyorum." diyerek alnımı öpmüştü. "Ben ikimizin yerine de güçlü ve kontrollü olacağım."

Öyle de yaptı. Duygularıma bu kadar önem verdiği ve ikimizin yerine de çokça çabaladığını gördüğüm için onu gün geçtikçe daha fazla sevmeye başlamıştım.

İlk dönemin bittiği bu Cuma gecesinde, akşam Arda ile baş başa yemeğe gidip doğum günümü kutlayacaktık. Sonrasında ne yapacağımız konusunda bir fikrim yoktu açıkçası.

Beni akşam saat yedide her zamanki yerden alacaktı. Planladığı programın hiçbir ayrıntısını bilmiyordum. Bana sadece, bundan sonraki adımları atmadan önce, gerçek Arda'yı göstereceğini söylemişti. Ne demek istediğini sorduğumda, omzunu silkmekle yetinmiş ve dakik olmamı istemişti.

Dakiklik aklıma gelince saate baktım, akşam beşe geliyordu. Hazırlanmak için iki saatim vardı.

Hızlı bir duş alıp çıktığımda, Derya'yı yatağında sırt üstü yatarken buldum. Efkarlı bakışlarını tavana çevirmiş, derin düşüncelere dalmıştı.

"Ne oldu Derya? Ne bu halin?"

"Abim." dedi alnını kırıştırarak.

Yanına oturup sordum. "Ne olmuş abine?"

"Az önce aradı ve bu akşam programım varsa iptal etmemi ve Cem'le tanışmak istediğini söyledi."

"Eh, ne güzel işte, medeni bir davranış." diye teselli etsem de Derya'nın kaygılı ifadesi değişmedi.

"Ya niyeti iyi değilse?"

"Deryacığım neden iyi olmasın? Cem'le aylardır görüştüğünü biliyor. Niyeti kötü olsaydı, öğrendiğinden beri elinde fırsat var. Şimdiye kadar çoktan yapacağını yapardı."

"Orası öyle ama ne bileyim, Cem'le aramızı bozacak bir şey yapar diye korkuyorum. Onunla her şey o kadar mükemmel ki, aramıza hiç kimse girsin istemiyorum."

Derya'yı çok iyi anlıyordum. Ben de Arda ile aramıza hiç kimse, hiçbir şey girsin istemiyordum. Arkadaşımın endişelerini silmek için kolunu sevgiyle okşadım.

"Hadi canım arkadaşım, sen karaları bağlama. Bence sevinmen gerek. Deniz özünde iyi biri."

Derya dirseklerinden güç alıp doğruldu. "Sen ne zamandır abimin tarafını tutuyorsun?"

"Onu tanımayı öğrenecek kadar uzun zamandır." dedikten sonra ayağa kalkıp elimi uzattım. "Beni oyalama Derya, hemen hazırlanmam gerekiyor."

Onu yataktan çekip kaldırmama izin vererek doğruldu. "Bu geceyi Tuna ile geçirmeni kabul ediyorum ama unutma söz verdin, yarın gece doğum gününü birlikte kutlayacağız."

Parmaklarımı izci gibi kaldırdım. "Sözüm sözdür."

Birden fırlayıp boynuma atıldı. "Nice mutlu yaşlara, doğum günün kutlu olsun." diyerek yanaklarıma sulu sulu öpücükler bıraktı.

Kahkahalarımın arasında, "Teşekkür ederim kedicik." diyerek sarıldıktan sonra, bir adım geriye atıp, "Bu gece çok güzel olmak istiyorum Derya." diye devam ettim. "Bana yardım eder misin? Ne giyeceğime bir türlü karar veremiyorum."

"Ah, ben bile heyecanlandım." diyerek hemen dolabımı açtı ve askıları birer birer kenara itti. "Önce elimizdeki alternatifleri görelim. Şöyle seksi bir şeyler olsun."

Bu geceye uygun sadece üç elbisem vardı. Beyaz olanı görür görmez, "Kesinlikle bunu giymelisin Pelin, üzerinde harika duracak." diye çığlık atıp dışarı çıkardı.

Beyaz elbisenin, alt kısmında kalçaya oturan dar ve drapeli mini bir etek, üstü ise tek omzu açıkta bırakan kayık yakalı ve göğüste hafif bollaşan bir modeli vardı.

"Derya ben renginden emin değilim."

"Deli olma lütfen, beyaz artık her mevsim giyiliyor. Ayrıca içinde dudak uçuklatacak kadar seksi görüneceksin."

Arda'yı düşünerek, "Seksi görünmek iyi fikir olmayabilir." diye itiraz ettim.

Diğer iki elbisemi görür görmez, "Sen doğum günü kızısın, rahibe değil." diyerek geri dolaba tıktı. "Sen sözümü dinle arkadaşım." dediğinde tekrar beyaz olanı uzattı. "Azıcık göz banyosu yaptır enişteme." diyerek kıkırdadı.

"Tamam madem öyle, bunu giyiyorum o zaman." diyerek aynanın karşısında elbiseyi üzerime tuttum.

"İsabetli karar Pelinciğim. Gel seni hazırlayalım." diyerek beni aynanın önüne oturttu.

Saçlarıma maşa ile bukleler yapıp omuzlarımdan aşağı serbest bıraktık. Doğal görünmek istediğim için ağır bir makyaj yapmayı düşünmüyordum. Uçuk pastel renkli bir far sürdüğüm gözlerimi biraz daha ortaya çıkaracak bir eyeliner ve rimel, azıcık allık ve şeftali rengi bir dudak parlatıcısı ile makyajımı tamamladım.

Üzerime elbiseyi geçirdiğimde artık hazırdım. "Nasıl oldum?" dedim kendi etrafımda dönerek.

"Nefes kesici oldun. Eminim Tuna bu gece gözlerini senden alamayacak." Sonra bilmiş bilmiş göz kırptı. "Kim bilir belki de seni sabaha kadar bırakmaz."

"Belki de bırakmaz." diyerek gülümsediğimde Derya'nın gözleri hayretle büyüdü.

"Sen kimsin? Ve arkadaşıma ne yaptın? Çabuk söyle!" dediğinde kahkaha atarak saçımı şuh bir havayla geriye attım.

"Bugün ben doğum günü kızıyım. Ben ne dersem o olur."

Bir kez daha aynada kendimi kontrol edip son dokunuş olarak yasemin kokulu parfümümü sıktım. Üstüme annemin doğum günü hediyesi olarak gönderdiği bolero tarzı kısa kürk ceketimi giydiğimde, "İyi eğlenceler!" diye arkamdan seslenen arkadaşıma bir öpücük atarak kapıdan çıktım.

Arabaya doğru ilerlediğimde Arda inip beni karşıladı. Yaklaşmamı beklemeden uzun adımlarla yanıma geldi.

"Sevgilim, öyle güzelsin ki bir kez daha aşık oldum." dediğinde belimden tutup vücudumu bedenine doğru çekerken makyajımı bozmamak için dikkatle yanağımdan öptü. "Beyaz sana çok yakışmış."

Dudakları kulak arkama doğru gittiğinde bir adım geri çekilerek gülümsedim. "Arda, oradan nasıl etkilendiğimi biliyorsun. Özellikle de bu halinle karşımda durmuşken."

Siyah takım elbisesi içinde öyle yakışıklıydı ki, bedenimle aklım arasındaki savaş şiddetlenmiş, içimde parlayan alev körüklenmişti. Gözlerimi kapatıp mantığımı göreve çağırdım ama hala beni duymaktan çok uzaktı.

"Ne varmış halimde?" Ağzımdan çıkacak kelimeleri duymak için beklentiyle dudaklarıma bakıyordu.

"Arda lütfen yapma, bir an önce gidelim. Hem birisi görecek." dedim telaşla.

"Umrumda değil. Lütfen söyle ne varmış halimde? Sen düşüncelerini yüksek sesle söylemeden bırakmayacağım. Yoksa..."

Bir kez daha kulak arkamdaki uyarıcı noktaya gittiğinde inlemeyle birlikte ağzımdan çıkan kelimeleri hiç düşünmeden söyleyiverdim.

"Başımı döndürüyorsun Arda. O kadar seksi ve iç gıcıklayıcısın ki, nefes almakta zorlanıyorum. Vücudum aklıma ihanet ediyor. Ama..."

"Ama kendini hazır hissetmiyorsun, biliyorum." dedikten sonra boğuk bir sesle, "Sana bir sır vereceğim." diyerek kulağıma doğru eğildi. "Vücudunun en hassas noktasının tadına bakmak için sabırsızlanıyorum. Beni fazla bekletme sakın!"

Gözlerinde binlerce yıldızın tutkuyla parladığını görebiliyordum. Tepki vermemi beklemeden, "Artık gidelim mi?" diye sorarak kolunu dirseğinden büküp uzattı.

İçimde yarattığı fırtınanın pekala farkındaydı. Sanırım beni başa çıkamadığım bir heyecan kasırgasının içinde boğuşurken görmekten zevk alıyordu. Aramızda yarattığı bu küçük alevler büyümediği sürece dayanabiliyordum.

Ne kadar etkilendiğimi yine de hissettirmemeye çalışarak, titrek bir gülümsemeyle koluna girdiğimde arabaya doğru yürüdük.

Kampüs bölgesinden uzaklaşıp şehir merkezini geçtikten sonra on beş dakika kadar ilerledik. Şehrin bu tarafını hiç görmemiştim, zengin ve şık bir mahalleydi. İlgiyle etrafımdaki lüks evleri izlemeye başladım.

"Burası ne kadar güzel bir mahalle? Şu evlerin güzelliğine bak. Rüya gibi!" diye peş peşe sıraladığımda Arda elimi tutup öptü.

"Görmek ister misin?"

"Neyi görmek ister miyim?"

"Bugün senin doğum günün sen ne istersen yapmaya hazırım aşkım."

"Teşekkür ederim ama neyi görmek isteyebileceğimi söylemedin."

"Gerçek Arda'nın kim olduğunu?"

"Gerçek Arda mı?"

"Şehrin kampüs tarafı, öğrenci Arda. Oysa burası benim, yani gerçek Arda'nın büyüdüğü mahalle. Hep burada yaşadım. Onlar... yani annemle babam hayatımdan çıkana kadar."

Birden kendimi tuhaf hissettim. Arda'yı şehrin bu tarafındaki kareye oturtamadım nedense. Onu bu mahallenin çocuğu olarak değil, üniversite öğrencisi Arda olarak tanıdığım için böyle hissediyordum sanırım.

Belki de Arda'yı zannettiğim kadar iyi tanımıyordum. Bu düşünceyle görünmez bir duvara çarpmış gibi oldum. Yeni bir farkındalıkla kendime olan güvenim az da olsa sarsıldı. Bu hayata, kalburüstü bir aileye sahip olan Seçil gibi bir kız daha çok yakışırdı, ben değil.

Aklıma üşüşen düşüncelerime kızarak Arda'ya döndüm. Huzursuzca parmaklarını götürdüğü burun kemerini sıktı. "Sana evimizi göstereceğim."

Bu gece hüzün yanımıza uğramasın istiyordum. Bu gece her şey bize özel olsun, tatilde yanımda götürebileceğim güzel bir hatıra olsun istiyordum.

"Evinizi görmeyi çok isterim ama hala sana acı verdiğini görüyorum, istersen başka zaman gelelim." diyerek ona açık bir kapı bırakmak istedim.

"Evet hala acı veriyor ama en azından dışarıdan göstereyim. İster misin?" Sesindeki heyecan, benden olumlu cevap beklediğini gösteriyordu. Bana gerçek hayatını tanıtmak isteyen Arda'ya hayır demem mümkün müydü?

Hem zaten itiraf etmem gerekirse, evlerini şimdi gerçekten merak ediyordum. O nedenle, "Çok isterim." diye cevap verdim.

Bahçesini yüksek beyaz duvarların çevrelediği, özel güvenliği olan bir köşkün kapısında yavaşladık. Güvenlik görevlisi arabaya yaklaştı. "Burası özel mülk efendim, burada bekleme yapamazsınız."

Arda "İyi akşamlar." diyerek pencereden kimliğini uzattı. Görevli ismini görünce saygıyla eğilip, "Affedersiniz Arda Bey, sizi tanıyamadığım için özür dilerim, hemen kapıyı açıyorum." dedi telaşla.

Ağzım bir karış açık, bir yandan güvenlik görevlisinin Arda'nın önünde eğilip bükülmesine şaşırırken, diğer yandan yanımda oturan Arda'nın benim aylardır tanıdığım Arda'yla aynı insan olup olmadığını sorguluyordum.

"Fazla kalmayacağız, şöyle bir görüp çıkacağız. Bahçe ve verandanın ışıklarını açın lütfen."

"Emredersiniz Arda Bey."

Arabayla geniş kapıdan içeri girdiğimizde, bir süre bakımlı bir bahçenin araba yolundan ilerledik. Biz geçtikçe yol boyunca dizilmiş lambaların otomatik olarak teker teker yanarak yolumuzu aydınlatmalarını hayranlıkla izledim.

Eve ulaşıp motoru durdurduğunda, Arda'nın sessizliğini bozmadan bekledim. Çok zorlandığı belli oluyordu. Uzanıp kucağında birleştirdiği elini alıp sıktım. "Arda, biliyorum senin için çok zor."

"Cenazeden beri buraya ilk gelişim." Derin bir nefes alıp, "Gel, sana bahçeyi dolaştırayım." dedi.

Arabadan inip yanıma geldiğinde, güç almak ister gibi parmaklarımı kavradıktan sonra el ele yürümeye başladık. Arda tekrar kendi sessizliğine gömülürken, ben evin güzelliğini hayranlıkla izlemeye başladım.

Bembeyaz köşk, üç katlıydı. Tüm pencerelerde jaluziler kapalıydı. Evin arka tarafına doğru ilerlediğimizde, çok geniş bir veranda çıktı karşımıza. Tüm şehri tepeden gören manzarası müthişti.

İçim titrediğinde, elim boynumdaki kolyeye gitti. Onların bir zamanlar yaşadığı, şehrin manzarasını seyrettikleri ön bahçeye adım atar atmaz, içimden anne ve babasına sessiz bir dua gönderdim.

Yan merdivenlerden verandaya çıktık. Her yer pırıl pırıldı. Ağır havayı dağıtmak için gülümseyerek, "Sanırım burada da bir Fatoş teyze var." dedim.

Gülümsememe karşılık vererek, "Bu eve bakanlar biraz daha kalabalık hayatım." dedi.

"Ne gibi?"

"Güvenlik görevlisini gördün, bir de gündüz güvenliği var. Onlar haricinde iki bahçıvan ve temizlik için üç yardımcı bayan var. Ancak evin esas sorumluları Hatice teyze ve eşi Osman amca. Burada yaşıyorlar ama ne yazık ki seni bu gece tanıştıramayacağım çünkü birkaç gün izin isteyip köye gittiler."

"Sorun değil. Ondan ev ve bahçe bu kadar bakımlı demek. Çok beğendim, harika bir bahçesi var. Şurada ileride üstü kapalı olan yer havuz mu?"

"Evet orası yüzme havuzu. Kışın, üzerindeki otomatik brandayı kapalı tutar, yazın açardık. Sanırım şimdi çok uzun zamandır bu halde kapalı duruyor." Loş ışıkta gülümsediğini fark ettim.

"Neden güldün?"

"Babamın bana yüzmeyi öğretmek için çabaladığını hatırlıyorum. Dört beş yaşındaydım. Sudan ölesiye korkuyordum. Ne yaptıysa fayda etmedi, her seferinde elinin altından kaçıyordum. O sıralar izlediğim bir filmden etkilendiğim için sürekli kabuslarımda ateş arabaları görüp korkardım."

Durup derin bir nefes aldı. "Bir gün babam ve annem yine havuzda durmuş beni cesaretlendirmeye çalışıyorken birden babamın, "Arda koş, ateş arabaları geliyor!" diye bağırmasıyla arkama bile bakmadan kendimi havuza attım. Biraz su yuttum ama, bata çıka onlara doğru yüzmeyi becermiştim." Gözleri uzaktaki bir noktada dalıp gitmişti.

"Teşekkür ederim."

Soru soran gözlerle bana döndü. "Neden?"

"Bu özel anıyı benimle paylaştığın için."

"Biliyor musun? Sandığım kadar acı vermedi. Seninle her şeye daha kolay dayanıyorum. Bana cesaret veriyorsun, güç veriyorsun. Evet onları çok özlüyorum. Biliyorum ki bu özlem asla bitmeyecek ama artık acım küllendi. Belki kabullenmeyi öğrendim, belki senin sayende gözümde netleşen gelecek hayalim, kalbimdeki acıyı hafifletti. Yalnız olmadığım hissi bana dayanma gücü verdi. Uzun zamandır ilk defa oturup kendime acımıyorum. Bana ne yaptın bilmiyorum ama hayatımı ışık gibi aydınlatıyorsun Pelin."

"Sandığının aksine ben bir şey yapmadım." Dönüp dudaklarına doğru fısıldadım, "Sadece sen yeniden hayata döndün aşkım."

Eğilip beni tutkuyla öptüğünde içinde sakladığı tüm acıyı yok etmek için arzuyla yanıt verdim. Biliyordum ki Arda buraya, bu hayata aitti. Çok kısa bir süre sonra da üniversiteden mezun olacak ve ait olduğu bu hayata dönecekti.

Artık tam olarak iyileşmesi an meselesiydi. O sorumluluklarına dönerken, benim de kendi sorumluluklarıma daha fazla ağırlık vermem gerekecekti.

Bunu bilmeme rağmen, kalbimle mantığım içten içe savaş halindeydi. Kalbim her saniye Arda'yı yanımda isterken, onu sevmeye doyamazken, mantığım ikimizin de birbirimizi kısıtlamadan kendi özgürlüklerimizi yaşamamız gerektiğini söylüyordu.

Aşkımız, iradelerimizin önüne geçip bizi körleştirmemeliydi. Birbirimizi seçeceksek, bunun Arda'nın hissettiği yalnızlıktan veya vücutlarımızın birbirine olan ihtiyacından değil, özgür iradelerimizden, kalbimizin en derininden gelmesi benim için çok önemliydi. Aksi takdirde birbirimize bağımlı olmak, sağlıklı bir ilişki yaşamamızı olumsuz etkilerdi.

Az önce hissettiğim gibi kendimizi eksik, diğerini fazla gibi görmemeliydik. 'Eksilmiş' yerine 'tam' olabilmeliydik. Demek istediğim, iki bütün olarak çok daha sağlam bir 'bütün' olmayı bilmeliydik. Aşkımız ancak bu şekilde kalıcı olabilir, gerçek olduğunu gösterebilirdi.

Nihayet ayrılıp bir süre sonra nefeslerimizi düzeltmeyi başardık. "Bu gecenin senin için çok güzel olmasını istiyorum." diyerek fısıldadığında kollarında erimek istedim.

Ateşli öpüşmemiz, az önceki huzursuzluğumu ve olumsuz düşüncelerimi bir anda unutmamı sağladı. Daha doğrusu, zihnimin kilitli odalarından birine gizlendi ve diğer korku ve endişelerin arasındaki yerini aldı.

Kendimi bildiğim için, o düşüncelerin hep aklımın bir köşesinde kalacağını, zaman zaman dışarı çıkıp beni huzursuz edeceğini biliyordum.

Fazla duygusal yapımın hiç sevmediğim olumsuz yanlarından biri buydu sanırım. Dışarıya karşı sert olan ancak gerçekte kağıttan daha ince olan ve sadece babamın bildiği o kabuğum, huzursuz düşüncelerimi tutacak kadar güçlü değildi aslında.

Verandanın ışığı altında bana eşsiz bir varlıkmışım gibi hayranlıkla bakan gözlere tüm samimiyetimle, "Emin ol, şu anda maskeli balodan sonra hayatımın en güzel gecelerinden birini yaşıyorum." diyerek başımı göğsüne yasladım.

Köşkün bahçesinde, birbirimizin sıcaklığında o anın keyfiyle mutluluk içindeydik.

"Seni seviyorum Pelin. Bunu öylesine değil, gerçekten yüreğimin en derininden söylüyorum."

"Ben de seni seviyorum Arda."

Birbirimize sarılı halde bir süre daha şehri seyrettikten sonra, Arda saatine baktı. "Artık gitmemiz gerekiyor, yemeğe geç kalmayalım."

Başımla onayladığımda kolunu omzuma sarıp şakağımdan öptü. Sarmaş dolaş bir şekilde, geldiğimiz yolu dönüp arabaya bindik. "Bir gün de sana içeriyi göstermek istiyorum."

Onun için çok büyük bir adım olacağının farkındaydım. Yıllarca tutuklu kalmış ruhunun özgür kalması için, bu köşkün içine girmek onun son adımı olacaktı.

"Sen ne zaman istersen." diyerek ona destek olacağımı hissettirdim.

Bunun üzerine eğilip bir kez daha öptü. "Hayatıma girdiğin için çok mutluyum."

"Ben de mutluyum."
~~≠~~≠~~

Eveeet, anladık ki Arda'nın gerçek hayatı ve evi, şu ana kadarkinden çok farklıymış. Ve bu özel gecede gerçek hayatını, yani gerçek Arda'yı, Pelin'e göstermek istedi. Kızımız bunu hiç beklemediği için biraz afalladı ve kendini bu zenginliğe pek yakıştıramadı galiba. Ne dersiniz?

Continue Reading

You'll Also Like

1.4M 73.2K 61
"Beni sevdiğini söyledin!" "Yalandı" dedi acımasızca Yapma diyemedim, beni bununla imtihan etme diyemedim. Ne yapmam gerekiyordu?
Kusurlu By Gaye

Teen Fiction

6M 351K 63
Beklenmedik, trajik bir kaza... Kazadan sonra ruhunu teslim etmiş genç bir kız... Yitirilmiş umutlar... Toprak altına gömülmüş hayaller... Ve ansızın...
538K 28.3K 57
Alışılmışın biraz dışında olan bir gerçek aile kurgusudur. Yani,nasıl anlatılır bilmiyorum.Ama galiba "Gül" ailesinden değilim. Biliyordum. Benim gib...
ZEVAHİR By Çiğdem

General Fiction

3.8M 204K 81
"Lütfen... Hayır," dedim adımlarım geri geri giderken. Buradan uzaklaşmalıydım. Silahtan, bağlı adamdan, karşımdaki gözü dönmüş adamdan... Hepsinden...