Seni Aradım -Tamamlandı-

Galing kay rasgar

414K 27.5K 3.1K

Ailesinin ölmesiyle büyük bir krallığın yükü omuzlarına kalan bir kız... Tek yapmak istediği kız kardeşini ve... Higit pa

1.Mektup
2.Sır
3. Teklif
4.Hasta
5.İzgi
6.Koruma
7.Ordu
8.Anlaşma
9.Geçmiş
10
12
13
14. Kazanan
15.
16
17.
18.
19
20
21
22
23.Asla
24.Evli
25. Esir
26.İptal
27.
28.Huzur
29. Özlem
30.Uyku
31. Uykusuz
32. Yeniden Doğuş
33.Çözüm
34.
35
36.Yemin
37.Aşula
38.Kitap
39.Söz
40. Özür Dilerim
41. Acele
42. Kayıp
43. Dokunma Bana
44. Güven
45.Bahane
47. Tebrik
48. Söz
49. Korkak
50. Kazanmak
51. Kış Bahçesi
52. Güç
53. Tebrikler
54. İtiraf
55
56.Doğum
57. İntikam
Final

11

7K 486 19
Galing kay rasgar

Artam bir haftalık yazışmanın sonunda Prens Uzam ve Kral Iraz'ı saraya gelmeye ikna etmişti. Ayana ne olursa olsun önceden bu adamları tanımak istemişti. Artam bir yandan Ayana'yı haklı bulurken diğer yandan onu bu kadar uğraştırıyor olmasına içten içe kızıyordu. İşini rahatlatacağı konusunda Belen ve Aral'ı görevlendirmişti. Onlara bu görevi verdiği zaman işinin azalacağını düşünmekle ne kadar da yanılmıştı. Kraliyet odasına girdiğinde Ayana hüzünlü bir şekilde tahtında oturuyordu. Onu fark etmeyince Artam hafifçe öksürdü.

Ayana uykudan uyanırmış gibi hayallerinden ayrıldıktan sonra Artam'a baktı. "Bir şey mi oldu Artam?" derken neşesinin pek de yerinde olmadığını görüyordu.

"Efendim bugün Prens Uzam ve Kral Iraz'dan cevap geldi."

Ayana ilgiyle bakışlarını Artama odakladı. Hızla ayağa kalkıp Artam'ın yanına geldi. "Ne yazmışlar?"

"İkisi de sizinle tanışmayı kabul etti."

Ayana heyecanla mektupları alırken "İkisi de mi?" dedi. İşte bu tam da beklediği haberdi. Mektupları okuduktan sonra Artam ile göz göze geldi.

"İkisi de yarın mı geliyor?"

Artam başını salladığında Ayana iç geçirdi. "Ama... ikisinin aynı anda gelmesi... Bu bir felaket doğurabilir." diye mırıldandı endişeyle.

"Efendim ikisi de sizinle tanışmaya geliyorlar. Henüz verilmiş bir söz yok."

Ayana başını salladı. "Haklısın, yarın ikisi de çok güzel karşılansın. Ayrıca Belen'e söyle yarın için çok güzel bir eğlence düzenlesin."

"Peki efendim."

Ayana bir süre odada dolandıktan sonra dönüp kısık gözlerle Artam'a baktı. "Çok yorgun görünüyorsun. Belen ve Aral'ın sana yardım etmesi gerekiyordu."

Artam sessiz kaldığında Ayana böyle bir yardımın hiç gerçekleşmediğini düşünerek iç geçirdi. İşte kimseye güvenemediği noktaya geri dönmüştü. "Çıkabilirsin Artam, lütfen biraz uyu."

Artam başını sallayarak odadan çıktığında Ayana heyecanla mektuplara baktı. "Lütfen biriniz kaderim olsun, lütfen."

***

Askerlerin kılıç sesleri ortalığı yıkıyordu adeta. Birden Pars'ın işaretiyle askerler durdu. Bu ses günlük düellonun başlama sesiydi. Pars ortaya geçtiğinde karşısına onunla dövüşmek isteyen birinin geçmesini bekledi. İki metre boyunda iri yarı bir asker karşısına geçtiğinde İzgi küfür etti. Her ne kadar gerçek düello olmasa da yenilen askerlerin kin tutmasından korkuyordu.

Pars ve asker dövüşmeye başladığında diğer askerlerin neşeli seslerini duyduğunda İzgi yanıldığını anladı. Askerler Pars gibi güçlü bir komutanları olmasını seviyordu. Bu da onları her geçen gün daha iyi olmaya itiyordu. Pars gittiğinde Ayana büyük bir sorunla baş başa kalacaktı. Çoğu belki de Pars ile gitmek isteyecekti.

Pars askeri yere yıktığında diğer askerlerin sevinç naraları sarayı inletti. "Neler oluyor orada?" sesiyle İzgi arkasına döndü.

Belen'i karşısında görmek belki de beklediği en son şeydi. Belen meraklı bakışlarla askerlere bakarken saçlarının İzgi'nin yüzüne geldiğini biliyor muydu? İzgi yanındaki kadının saçları onu büyülediği için cevap veremedi.

"İnsanları korkutuyorsunuz." diye sinirli bakışlarını ona çevirdi Belen.

İzgi omuz silkerek "Bunu askerlere neden sen söylemiyorsun?" dedi.

Belen kaşlarını çatmış bir şekilde ona baktı bir süre. "Sizden önce hiç bu kadar ses çıkardıklarını sanmıyorum. Bunun nedeni olduğunuza göre onları susturabilmeniz de gerek."

"Neden kraliçenin sağ kolu olarak sen yapmıyorsun bunu? Senin sözünü dinlemeliler öyle değil mi?"

Belen alaycı bakışlarla karşısındaki adama baktı. "Kıskanıyorsun değil mi?" derken fazlasıyla eğlendiği belli oluyordu.

"Evet seni kıskanıyorum." dedi İzgi sinirle. "Ama seni kıskandığım konu bu değil."

Belen güçlükle yutkundu. Ne diyeceğini bilemez bir şekilde gözlerini kaçırdı. Çok güzel bir rüya görmüştü bir zamanlar ama o rüya o kadar kısa sürmüştü ki şimdi görüp görmediğine bile emin olamıyordu.

"Gitmem gerek." diye mırıldandıktan sonra Belen giderken İzgi arkasından bakakaldı. Her şeyi hak etmişti. O yüzden söyleyecek bir şeyi yoktu ya. Yapacak bir şey de gelmiyordu aklına. Bir insanın beyninden yaşananlar silinmiyordu ki. Beynin silgisi yoktu.

Pars'ın kahkahasını duyduğunda dövüşün bittiğini anlayarak bakışlarını aşağı çevirdi. Belki de artık balkondan izlemek yerine aşağıya inmeliydi. Biraz yorulursa dertleri geçer miydi? Canı iyice sıkılmış bir şekilde askerleri izledi. Pars gittikten sonra belki de başlarına geçmesi gereken kişi oydu. Madem burada kalacaktı, ülkesi için bir şeyler yapması gerekiyordu.

***

Belen İzgi'nin cümlesine çok fazla anlam yüklememeye çalışarak koridorda hızlı adımlarla ilerledi. Bu kadar zaman sonra gelmesi haksızlık değil miydi? Yapabileceğini düşünmüştü. O yakınlarda bir yerlerde ona güven verir, hayatına da devam eder diye düşünmüştü. Şimdi bunun ne kadar da anlamsız olduğunu anlıyordu. İzgi de o da yarım kalan hikayenin acılarını taşıyordu. En çok da o. İzgi sonuçta arkasına bile bakmadan giden değil miydi? Gittiği yerde daha değerli bir şey vardı demek ki.

Birden bacaklarının onu taşımadığını hissetti. Yere yığılacak gibi oldu. Başı dönünce güçlükle merdivenlere oturdu. Başını duvara yaslayıp gözlerini kapattı usulca. Yanağına süzülen yaşa izin verdi. Neden ablası gibi güçlü olamıyordu ki sanki? O her şeyi kolayca idare edebilirken kendisi basit bir şekilde erkekleri bile idare edemiyordu. Belki de kendi hayatını bile yönetemiyordu.

Ne kadar süre başını duvara yaslamış orada öyle durduğunu bilmiyordu. Düşündükleri pek de içini açan türden şeyler değildi. Ayak sesleri duyduğunda gözleri açıp kim gelmiş diye baktı. Pars ile göz göze geldiğinde hızla yanaklarını silip gülümsemeye çalıştı.

"Çalışma bitti sanırım." diye mırıldandı.

Pars kararsız bir şekilde ona baktı bir süre. Derin bir nefes alıp Belen'in yanına oturdu. Uzun bacakları Belen'in koyduğu merdivene sığmayınca bir sonraki merdivene uzattı.

"Bitti." dedi kısaca. Ne söylemesi gerektiğini bilemiyordu. Bu saraydaki insanlarla yakın ilişkiler içinde olup olmaması gerektiğini bile bilmiyordu. İnsan abisine bile güvenemiyorsa başka kime güvenebilirdi ki? Belki de hakkı olan hayatı yaşamayı reddetmeli ve tek başına yaşamalıydı. Belki bir köyde çiftçi olarak. O zaman daha da huzurlu olabilirdi. Ya halkı? Onlar da aynı huzura sahip olacaklar mıydı? Bu senelik ihtiyaçlarının karşılanmış olması her sene karşılanacağı anlamına gelmiyordu. Halkının iyi bir yöneticiye ihtiyacı vardı. Bu ise kendisi olmalıydı.

Belen gülümsemeye çalışarak ona baktı. "Burada kendini yalnız hissediyorsun değil mi?"

Pars Belene baktığında onun bunu anlamasına şaşırmıştı. Bu kadar üzgün görünürken bile onun haline mi dikkat ediyordu? Omuz silkerek "Belki" diye cevap verdi.

Belen Pars'ın beklemediği bir şey yaparak onun elini tuttu. "Ben de bu sarayda çoğu zaman yapayalnız olduğumu düşünüyorum. Her insan bazı anlarda yalnız olduğunu düşünür." Sonra gülümseyerek "Ayana var." dedi. "Hiç kimse ondan daha da yalnız olamaz. Bu ülkeyi yöneten insan olarak o kadar meşgul olmasına rağmen bana zaman ayırmasına bayılıyorum. Bazen diyorum ki keşke onun yalnızlığını alabilsem."

Belen elini çekip Pars'a çevirdi bakışlarını. "Senin de arkadaşın var. Birbirinize ayıracak zamanınız var. Ayana gibi küçük anlara bir şeyler sığdırmak zorunda değiliz."

Pars birden Ayana ve Belen'in birbirlerini bu kadar iyi anlamalarına hayranlık duydu. Abisi ile hiçbir zaman bu kadar yakın olamamışlardı. Şimdi düşününce abisinin de çok fazla zamanı olmadığını anlıyordu. İç geçirerek "O kadar da meşgul görünmüyor." diye yanıtladı.

Belen gülümsedi. "Sabah en erken o uyanır. Gece en geç o uyur. Saraydaki herkesin huzurlu olduğunu bilmezse o uykuyu da uyuyamaz. Birinin canı acıyacak, biri üzülecek diye aklı çıkar."

Pars Ayana'yı tanımadığı için bir şey söylemedi. Tanımadığı insanlar hakkında yorum yapmayı sevmezdi. "Bir şey merak ediyorum. Neden Ayana ile evlenmedin?"

Pars gülümsedi. "Çünkü insan kalbini bir kere verebilir. Ben de bu hakkımı kullandım."

Belen başını salladı acıyla. O da kalbini bir kere vermişti. Şimdi olmayan kalbiyle birini sevmeye çalışıyordu. Bu ne kadar da bencilceydi. Belen yavaşça ayağa kalkarken Pars da ayağa kalktı.

"Eğer kalbiniz başka birine ait olmasaydı ya da o kişinin kalbi size ait olmasaydı yanında en çok güven hissedeceğiniz insan Ayana olurdu. Kimse onun verdiği huzuru veremez."

Belen selam verip gidecekken birden duraksadı. "Prens Pars... Eğer yalnız hissederseniz lütfen benimle konuşmaya gelin."

Pars başını sallayınca Belen yavaş adımlarla yanından ayrıldı.

***

Ayana muhafızlar Aral'ın geldiğini söylediğinde iç geçirerek gelmesini söyledi. Aral yavaş adımlarla içeri girdiğinde Ayana bu adamın gözlerinin ona huzur veren bir yanı olduğunu düşünmeden edemedi.

"Hoş geldin Aral."

"Kraliçem." diyerek selam verdikten sonra en güzel gülümsemelerinden biriyle gülümsedi.

"Bir sorun mu var?"

"Yeni görevim hakkında konuşmak istiyordum."

Ayana bakışlarını Aral'dan ayırmadan başını yavaşça yana eğdi. Karşısındaki adamın ne düşündüğünü bilebilmek isterdi. "Tabi ki." dedi samimi görünmeye çalışarak.

"Biliyorsunuz ki yeni görevime göre kız kardeşiniz ve ben yeni yardımcılarınız. Buna rağmen hala işlerinizde Artam'a görev veriyorsunuz."

Ayana alaylı bakışlarla Aral'a baktı. Bu adamın hemen bu görevi yapabileceğine inanması komik gelmişti. Artam yıllardır onunla çalışmasına rağmen hala onun arkasından tüm işleri kontrol etmek zorunda kalıyordu.

"Sizin göreviniz Artam'ın yükünü hafifletmek. Emirleri ben Artam'a, Artam da sana verecek. Belen konusunda onunla konuşmayı tercih ederim."

"Ama.."

Ayana ayağa kalkıp tahtın yanındaki iki basamaktan aşağı indi. Yavaş adımlarla Aral'ın yanına gidip tam karşısında durdu. "Aral." dedi en ciddi ses tonuyla. "Ne kadar farkındasın bilmiyorum ama bu göreve Belen sayesinde geldin. Buna rağmen karşıma geçip bana ne yapmam gerektiğini söyleyebilecek cesareti bulmana inanamıyorum. Bana bir şey söyleyebilmen için önce bu görevi hak ettiğini ispatlaman gerek."

Aral güçlükle yutkundu. Bir süre önce karşısındaki kadının gözlerine baktığında sevgi görüyordu. Şimdi ise çok karışık duygular görüyordu. Ne düşünmesi gerektiğini bilmeyerek baktı karşısındaki kadına.

"Bana bir görev vermezseniz kendimi nasıl ispatlayabilirim?"

Ayana kaşlarını kaldırarak karşısındaki adama baktı. Haklı olduğunu anlayınca iç geçirerek. "Pekala." dedi. "Prens Uzam ve Kral Iraz yarın bu saraya geldiklerinde benimle evlenmeleri için onları etkileyecek bir şeyler düşünebilirsin."

"Evlenmek mi?" diye sordu güçlükle. Bu kadın ona aşık olduğunu bildiği halde neden ondan böyle acımasız bir şey istiyordu ki?

"Evet, evlenmeyi düşünüyorum. Bu iki adamdan biri olması benim için çok iyi olur."

Aral yumruklarını sıkarak "O adamı saraya getirdiğin yetmezmiş gibi şimdi yenilerini mi getiriyorsun?" dedi dişlerinin arasından.

Ayana gülümseyerek karşısındaki adamın sinirlerini daha da bozdu. "İstediğim kadar adamı buraya toplayabilirim."

"Sana aşık olduğumu bilerek bana bunu yapman çok acımasızca."

"Sakın bunu bir daha dile getirme. Belen bir ülke dolusu insan varken seni seçtiyse onu mutlu etmek senin ilk görevin."

"Ya ben mutlu değilsem?" diye sorarken sesi o kadar hüzünlü çıkıyordu ki Ayana yutkunmak zorunda kaldı. Karşısındaki adamın hayat dolu oluşu bir zamanlar onu etkileyen özelliğiydi. Şimdi ise onu bu kadar çaresiz görmek yüreğini yaralamıştı. En sevdiği insan onun hoşlandığı adamı seçmek zorunda mıydı sanki?

"Üzgünüm Aral seni mutlu edecek kişi de ben değilim. Kardeşimle ilgilenmiyorsan ona bu kadar yakın olup duygularını incitmeye hakkın yok."

"Senin bana yaptığın gibi değil mi?" dedikten sonra arkasını dönüp gitti.

Ayana güçlükle yutkundu Aral'ın arkasından. Kimse istediği insanla birlikte olamıyorsa kim aşkı yaşıyordu? 

14.02.2019 düzenlendi.

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

476K 22.7K 35
**İleriki bölümden kesittir** Kunter Arslanoğlu Odadan yavaşça çıkıp mutfağa ilerlerken Gül'ün sesini duydum. Mutfaktaydı sanırım. Biraz daha ilerley...
6.2K 473 15
Bu Hikaye NefTah Hikayesi değil BerFat ve NazMur hikayesidir...
1.7K 100 6
Bir adam bir kadını ne kadar sevebilirdi? Ne kadar güzel sevilebilirdi bir kadın? İşte öylesine güzel ve derin seviliyordu Sevda. Üniversitenin bahçe...
746K 41.3K 23
Bir ameliyat sonucu son beş yılıyla beraber karısını ve değişen hayatını tamamen unutan bir Tarık.. Hafızası gidince bambaşka bir adama dönüşen kocas...