23.Asla

6.2K 468 48
                                    


***

Pars odaya geldiğinde Belen ayağa kalktı. "Tam zamanlama." derken yüzünde bir gülümseme belirdi. "Ayana'ya ne kadar çok benziyorsun."

"Ülkeyi yönetmek için eğitim aldığında zamanını planlamayı öğreniyorsun."

Belen yüzünü buruşturunca Pars güldü. Belen ise ona aldırmayarak yanına ilerledi. "Hazır mısın ilk derse?"

Pars başını salladığında Belen onun ellerini tutup yavaş yavaş dans adımlarını göstermeye başladı. Pars'ın öğrenme yetisinin fazla olduğunu keşfettiğinde bu derslerin çok da uzun sürmeyeceğini anladı. Ara verdiklerinde gülümseyerek "Çok hızlı öğreniyorsunuz." dedi.

Pars omuz silkti. "Dans edenleri biraz izlemiştim."

Belen gülümseyerek karşısındaki adama baktı. Gerçekten Ayana'ya ne kadar benziyordu bu adam. Birden ikisinin ne kadar iyi anlaşacağını düşündü. Keşke Pars onun evlenme teklifini kabul etseydi. Ne kadar güzel bir çift olurlardı kim bilir.

"Özel değilse bir şey sorabilir miyim?

Pars kaşlarını kaldırıp endişeli bir şekilde karşısındaki kadına baktı. Ne sormak istiyor olabilirdi ki? Sonunda umursamaz bir şekilde omuz silkti. "Tabi."

"Neden Ayana ile evlenmedin?"

Bunun nedenini biliyordu aslında. Ayda'yı seviyordu o zamanlar. Hem de çok seviyordu. Hem bir gün evlenecekse karşısındaki kadına saygı duymak isterdi. Ayana başka bir adamla yatıp ona evlenme teklifi edecek kadar bencildi ona göre. Şimdi ise bu evliliği barış için yapmak istediğini biliyordu. Belki de o adamla evlenememesi için bir neden vardı. Barış için de... Lanet olsun! İnsanları tanımaya başladıkça burayı daha çok seviyordu. İzgi olmamasına rağmen burası ona yabancı bir yer gibi gelmiyordu.

"Ablan gerçek bir evlilik istemiyor." dedi sonunda.

Belen koltuklardan birine ilerleyip oturdu. Bakışlarını Pars'a yöneltmişti. "Aşkın nasıl bir şey olduğunu bilmiyor çünkü. Eğer bilseydi mantığıyla hareket etmeye cesaret edemezdi."

Pars odada birkaç adım atıp muzip bakışlarla Belen'e baktı. "Sen biliyor gibisin."

Belen sessiz kaldı bir süre. Belki de bilmemek en güzeliydi. Aşk ona bir gün gülüp ardından aylarca ağlatmayı öğretmişti. Ona göre aşkın en büyük kısmı acıydı. Beklemek ve gözyaşı... Hüzünlü bir şekilde Pars'a bakıp "Ayana benim gibi üzülmeyi hak etmiyor. O mutlu olmayı bu dünyada en çok hak eden kişi belki de. O yüzden o adam gelene kadar beklemesi belki de en doğru olan şeydir."

Pars muzip bir şekilde "Doğru kişinin o olduğunu anlama yöntemi var mı?" diye sordu.

Belen başını salladı usulca. "Kalbin yerinden çıkacak gibi atar, her şeyi unutur ama onunla ilgili en ufak ayrıntıyı bile aklından atamazsın. Her hareketi kalbinde ayrı yer edinir. Gözlerine bakmaya kıyamaz, bakanları öldürmek istersin."

Pars kaşlarını kaldırıp bir süre karşısındaki kadını izledi. Nasıl yani aşk böyle miydi gerçekten? Eğer öyleyse belki de kendisi hiç aşık olmamıştı. Ayda yanındayken huzurlu hissediyordu ama çok büyük hisler kaplamıyordu içini. İzgi'yi ne çok sevmişti bu kadın. Onun sevgisine hayan kaldı birden. Ve İzgi'yi içten içe kıskandı. Çok nadir sahip olunabilecek bir şey bulmuş ve buna sırtını dönmüştü.

"Aşkı anlatma şekliniz ne kadar da hoş."

Belen hüzünlü bir gülümsemeyle Pars'a baktı. Aşkı anlatmak değil yaşamak istiyordu. Canının yanmasını değil yaralarına merhem istiyordu. Tüm çareler tek bir adamdaydı. O da başını alıp gitmişti uzaklara. Bir kere daha terk etmişti onu.

Seni Aradım -Tamamlandı-Where stories live. Discover now