11

7K 485 19
                                    

Artam bir haftalık yazışmanın sonunda Prens Uzam ve Kral Iraz'ı saraya gelmeye ikna etmişti. Ayana ne olursa olsun önceden bu adamları tanımak istemişti. Artam bir yandan Ayana'yı haklı bulurken diğer yandan onu bu kadar uğraştırıyor olmasına içten içe kızıyordu. İşini rahatlatacağı konusunda Belen ve Aral'ı görevlendirmişti. Onlara bu görevi verdiği zaman işinin azalacağını düşünmekle ne kadar da yanılmıştı. Kraliyet odasına girdiğinde Ayana hüzünlü bir şekilde tahtında oturuyordu. Onu fark etmeyince Artam hafifçe öksürdü.

Ayana uykudan uyanırmış gibi hayallerinden ayrıldıktan sonra Artam'a baktı. "Bir şey mi oldu Artam?" derken neşesinin pek de yerinde olmadığını görüyordu.

"Efendim bugün Prens Uzam ve Kral Iraz'dan cevap geldi."

Ayana ilgiyle bakışlarını Artama odakladı. Hızla ayağa kalkıp Artam'ın yanına geldi. "Ne yazmışlar?"

"İkisi de sizinle tanışmayı kabul etti."

Ayana heyecanla mektupları alırken "İkisi de mi?" dedi. İşte bu tam da beklediği haberdi. Mektupları okuduktan sonra Artam ile göz göze geldi.

"İkisi de yarın mı geliyor?"

Artam başını salladığında Ayana iç geçirdi. "Ama... ikisinin aynı anda gelmesi... Bu bir felaket doğurabilir." diye mırıldandı endişeyle.

"Efendim ikisi de sizinle tanışmaya geliyorlar. Henüz verilmiş bir söz yok."

Ayana başını salladı. "Haklısın, yarın ikisi de çok güzel karşılansın. Ayrıca Belen'e söyle yarın için çok güzel bir eğlence düzenlesin."

"Peki efendim."

Ayana bir süre odada dolandıktan sonra dönüp kısık gözlerle Artam'a baktı. "Çok yorgun görünüyorsun. Belen ve Aral'ın sana yardım etmesi gerekiyordu."

Artam sessiz kaldığında Ayana böyle bir yardımın hiç gerçekleşmediğini düşünerek iç geçirdi. İşte kimseye güvenemediği noktaya geri dönmüştü. "Çıkabilirsin Artam, lütfen biraz uyu."

Artam başını sallayarak odadan çıktığında Ayana heyecanla mektuplara baktı. "Lütfen biriniz kaderim olsun, lütfen."

***

Askerlerin kılıç sesleri ortalığı yıkıyordu adeta. Birden Pars'ın işaretiyle askerler durdu. Bu ses günlük düellonun başlama sesiydi. Pars ortaya geçtiğinde karşısına onunla dövüşmek isteyen birinin geçmesini bekledi. İki metre boyunda iri yarı bir asker karşısına geçtiğinde İzgi küfür etti. Her ne kadar gerçek düello olmasa da yenilen askerlerin kin tutmasından korkuyordu.

Pars ve asker dövüşmeye başladığında diğer askerlerin neşeli seslerini duyduğunda İzgi yanıldığını anladı. Askerler Pars gibi güçlü bir komutanları olmasını seviyordu. Bu da onları her geçen gün daha iyi olmaya itiyordu. Pars gittiğinde Ayana büyük bir sorunla baş başa kalacaktı. Çoğu belki de Pars ile gitmek isteyecekti.

Pars askeri yere yıktığında diğer askerlerin sevinç naraları sarayı inletti. "Neler oluyor orada?" sesiyle İzgi arkasına döndü.

Belen'i karşısında görmek belki de beklediği en son şeydi. Belen meraklı bakışlarla askerlere bakarken saçlarının İzgi'nin yüzüne geldiğini biliyor muydu? İzgi yanındaki kadının saçları onu büyülediği için cevap veremedi.

"İnsanları korkutuyorsunuz." diye sinirli bakışlarını ona çevirdi Belen.

İzgi omuz silkerek "Bunu askerlere neden sen söylemiyorsun?" dedi.

Belen kaşlarını çatmış bir şekilde ona baktı bir süre. "Sizden önce hiç bu kadar ses çıkardıklarını sanmıyorum. Bunun nedeni olduğunuza göre onları susturabilmeniz de gerek."

Seni Aradım -Tamamlandı-Where stories live. Discover now