43. Dokunma Bana

6.8K 454 82
                                    


Ayana sakin görünerek Alba'ya döndü. Gülümseyerek "Nasıl kayıp?" diye fısıldadı.

"Sadece sabah ata binip gittiğini görmüşler. Nereye gittiğini kimse bilmiyor."

Ayana başını salladı. "Tamam Alba, gidebilirsin." dedikten sonra bakışlarını çaprazında oturan İzgi'ye odakladı. "Arkadaşın ne işler çeviriyor?" diye tısladı. Hayatı boyunca en nefret ettiği şey arkasından iş çevrilmesiydi. Eğer Pars da böyle bir şey yapıyorsa elinden çekeceği vardı.

İzgi anlamamış bir şekilde ona bakarak "Ne çeviriyormuş?" dediğinde Ayana delirmek üzereydi. Her şey kontrolü altında olsun istiyordu ama bunu yapabilmek ne mümkündü. Sinirle ama sinirini gayet de güzel saklayarak ayağa kalktı. Gülümseyerek insanlara başıyla selam verdikten sonra odadan neredeyse koşarak çıktı.

Herkesten önce nerede olduğunu bulmalıydı. Atla gittiğine göre dönmüş olabilirdi. Bunu anlamak içinse ahıra gitmeliydi. Saraydan çıkıp ahıra ilerlerken ayakkabılarının hiç de kara uygun olmadığını düşünüyordu. Kaymamak için hızlı da gidemiyordu. Ahıra girdiğinde bir süre yürüdü. Ahırda yüzlerce at vardı. Pars burada olsa bile onu bulmak fazlasıyla zordu. Bir süre ilerlediğinde bulamayacağını düşündü. Gördüğü seyislere de soramıyordu. Onun kaybolduğunun bilinmesini istemiyordu. Ofladı. Bulamayacaktı. Birkaç adım attığında geri dönmeye karar verdi. Sonra birden onun sesiyle durdu.

"Birini mi arıyordun?"

Ayana dönüp Pars'a baktı. "Seni arıyordum."

Pars'ın ilgisini çekmiş olacak ki tek kaşını kaldırıp dikkatle onu inceledi. Yüzünden ne kadar tedirgin olduğu belli oluyordu. "Bir şey mi oldu?"

Ayana kızgın bakışlarını ona odakladı. Bir şey değil, çok şey olmuştu. "Nasıl bu kadar sakin olabilirsin?" diye söylendi. "Sen kralsın, başı boş bir şekilde kafana estiği gibi tek başına gidemezsin. Birisi seni öldürmeye çalışabilir ya da ne bileyim buraya yabancısın kaybolabilirsin."

Pars'ın bakışlarından ne kadar eğlendiği belli oluyordu. Yavaş adımlarla Ayana'ya yaklaşıp aralarındaki mesafeyi kapattı. Nefes aldığında Ayana'nın saçlarının kokusu doldu genzine. Gül mü kokuyordu? Neydi bu koku? Kokunun sersemliğiyle mi yoksa bu kadar yakın olmalarının mı başı döndü birden. Kendini toparlayarak Ayana'nın kulağına eğildi. "Yani benim için endişelendin?"

Ayana'nın gözleri büyüdü. Şaşkın şaşkın bakıyordu ona. Bu adam nasıl bu kadar duyarsız olabiliyordu? Hele onun bu alaylı tavrı onu öldürecekti. Onun bu kadar yakın olması da cabasıydı sanki. Gözlerini kısarak baktı. "Sen... sen!" söyleyecek bir şey bulamayınca sustu.

Hızla gitmek için döndüğünde ayağı kaydı. Kendini yere düşmek için hazırlayıp gözlerini kapattı. Acı hissetmeyince şaşkın bir şekilde gözlerini aralayarak baktığında Pars'ın kollarındaydı. Ve biraz öncekinden çok daha yakınlardı. Onun nefesini hissedebiliyordu sanki. Heyecandan kalbi hızlanmaya başlamıştı. Eğer Pars onu öperse ne yapacağını bilemiyordu. Bir süre sessizce birbirlerinin nefeslerini hissettiler. Dudaklarının azıcık ileri götürseler öpüşme gerçekleşecekti. Sonunda Pars onu hızla bırakınca Ayana bir an afalladı. Pars onu tutmak için ellerini uzattığında Ayana birden bir adım geri attı. Başını iki yana sallayarak "Bana dokunma." diye fısıldadı.

Gözleri dolmuştu. O kadar yakın olmalarına rağmen adam hiçbir harekette bulunmadığı gibi onu incitmek için hızla bırakmıştı. Sırtını döndü ve ahırın çıkışına doğru ilerledi. Sonuçta kralın kaybolduğu falan yoktu, güvendeydi.

***

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Seni Aradım -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin