5.İzgi

8.8K 568 47
                                    


Foto:İzgi

Ayana bahçede dolaşırken Artam yanına geldiğinde saray hayatından biraz olsun uzaklaşamamanın çok kötü bir durum olduğunu düşünmeden edemedi. Zaten saraydan ayrılabildiği de yoktu. Çoğu zaman özgür olmanın nasıl bir şey olduğunu merak ediyordu.

"Bensiz halledemediğine göre önemli bir şey olmalı." diye mırıldandı.

"Prens Pars sizinle görüşmek istiyor."

Ayana bir süre yürümeye devam etti. Artam da peşinden ilerledi. O adamla görüşüp görüşmemek arasında gidip gelirken "Bir sorun mu var Artam?" diye sordu.

"Bilmiyorum efendim. Bana bir şey söylemedi."

Ayana iç geçirdi. Bir adamın zor durumundan faydalanmak istedikten sonra onun yüzüne nasıl bakacaktı? Fazlasıyla utanıyordu. O yüzden başını iki yana salladı. "Hayır Artam, görüşmeyeceğim. İyi yolculuklar dilediğimi söyle. İleteceği bir şey varsa senden iletebilir."

Artam başını sallayıp giderken Ayana'nın aklı adamın gözlerindeydi. Onu gördüğünden beri o gözleri unutamıyordu. Daha önce hiçbir bakış onu bu kadar etkilememişti. Bir daha görmeyeceği bir adamı düşünmek için fazla zaman harcıyordu sanki. İç geçirerek "Sanırım ben hiç aşık olmadım." diye itiraf etti sonunda kendine. Çünkü Aral'ın bakışları hiçbir zaman bu kadar kalbine işliyormuş gibi hissettirmemişti ona.

Soğuk olduğunu hissettiğinde kollarını göğsünde kavuşturdu. Odasına dönmek istemiyordu henüz. Bir süre sonra soğukta dışarı çıkmak istemeyecekti bile. Saraya hapsolmuş olacaktı. Bu kış saray insanlarının eğlenmesi için değişik bir şeyler yapmalıydı. Geçen sene Belen her ne kadar durumu idare etse de sürekli içen bir saray halkı istemiyordu. Ona her an düşünen ve hareket halinde olabilecek bir topluluk gerekiyordu. Oldu ki birileri saldırma ihtiyacı duydu hazırlıklı olmalıydı.

Bir de yanıtlamak zorunda olduğu onlarca evlilik teklifi vardı. Evlenmeme kararı almıştı ama belki de değerlendirmesi gerekiyordu teklifleri. Bir ülkeyi yönetmek hiç de kolay değildi. Keşke Belen kadar rahat olabilseydi. Her şeyi onun yapacağını bildiği için işlere hiç karışmıyordu. Bu da ona ortalıkta rahat rahat dolaşma fırsatı veriyordu.

Rüzgar başlayınca sonunda üşüdüğünü kabullenerek saraya doğru ilerledi. Saray kapısından girip koridorda ilerlemeye başladığında Prens Pars ile göz göze geldi. Gidiyor olmalıydı. Ayana yakalanmış olmanın mahcupluğuyla koridorda durdu. Pars da aralarında iki adım kadar mesafe kalınca durup selam verdi.

"Her şey için teşekkürler."

Ayana başını salladı. "İyi yolculuklar." diyerek bir adım atmıştı ki "Konuşabilir miyiz?" diyen adama döndü.

"Konuşacağımız bir şey olduğunu sanmıyorum."

"Sadece birkaç dakika."

Ayana istemeyerek de olsa başını salladı. "Kraliyet odasında konuşalım." diyerek yürümeye başladığında Pars da onu takip etti. Bir süre sessiz adımlarla yürüdükten sonra "Nasıl oldunuz?" diye sordu Ayana.

"Daha iyiyim teşekkür ederim."

Ayana soracak ya da söyleyecek başka bir şey bulamadığı için sessiz kalmayı tercih etti. Kraliyet odasına geldiklerinde onları takip eden muhafızlara "Burada bekleyin." dedi.

Kapıyı kapatıp odanın ortasına ilerledi. Pars da kapıdan birkaç adım uzağa gelmişti. "Evet, sizi dinliyorum." dedi Ayana.

"Teşekkür etmek istiyorum. Ülkemin kötü durumundan faydalanıp topraklarımızı alabilecekken bize yardım göndermeyi tercih ettiğiniz için."

Ayana hafifçe başını eğdi. "Eğer bir gün topraklarınızı istersem bu insanların açlık ve hastalıktan kırılmadığı bir zaman olur."

Pars alayla kaşlarını kaldırdı. "İnsanların iyileşmesini aslında ülkede yaşayacak ve sizin için çalışacak birileri olsun diye mi istiyorsunuz?"

Ayana gülümsedi. "Bunu hiçbir zaman öğrenemeyeceksiniz."

Pars başını salladı. "Evlenme teklifiniz..."

"Bu konuda konuşmak istemiyorum." diyerek konuşmayı böldü Ayana. Kendini daha fazla küçük düşürmek istemiyordu.

Pars onu dinlemeyerek devam etti. "Ben başkasını sevmiş bir kadınla birlikte olamam." diye devam etti.

Ayana eğlenerek baktı Pars'a. "Kendinizi ne kadar da üst seviyede görüyorsunuz. Bir düşünün o kadar insan varken neden sizinle evleneyim ki? Tabi  gerçek bir evlilik istiyor olsaydım."

Pars şaşırarak "Nasıl yani?" diye sordu.

Ayana omuz silkti. "Zenginim, çok büyük bir krallığı yönetecek kadar zekiyim, barışı ülkeme getirecek kadar seviliyorum. Yüzüme bakılamayacak bir çirkinliğim de yok." dedikten sonra kahkaha attı. "Neden bir adama ihtiyacım olsun ki? Hele ki sizin gibi halkını koruyacak özelliklere sahip olmayan bir adama."

Pars son cümleden sonra yumruklarını sıktı. "Neden?" diye sordu dişlerinin arasından. "Neden böyle bir teklifte bulundunuz o zaman?"

"Farkında değilsin değil mi?" diye sordu Ayana acıyan bakışlarla.

"Neyin?" dedi Pars.

" Seni öldürmek için fırsat kolluyorlar ve ben artık İzgi'yi geri istiyorum."

Pars karşısındaki kadının çok karmaşık olduğunu düşünemeden edemedi. "İzgi'yi tanıyor musun?"

"İzgi benim de yakın bir arkadaşım. Sana destek olmak için kalmak istediğinde bunun bu kadar uzun süreceğini bilseydim asla kalmasına izin vermezdim. İzgi senin için kalıyor."

"Yani... İzgi senin casusun." dedi inanamayarak. Evet İzgi onun halkından değildi ama son iki yılda çok yakın arkadaş olmuşlardı. Şimdi yaşadıkları her şeyin yalan olduğunu düşünmek istemiyordu. Ülkesine dönmek istemesinin nedeni İzgi ve...

"Casus değil, arkadaşım. Dün yiyecekler ülkene gittiğinde İzgi ile takas edildi. Çok yakında burada olacak. Seni ülkende koruyan hiç kimse kalmadı Prens Pars. Sana bunları anlatmama nedenim de evlenmemizi teklif ettiğimdeki tavrın. Seni hiç tanımadan iki senedir koruyorum. Bu teklifi ettim çünkü İzgi senin iyi bir insan olduğuna inanıyor."

"Yani beni ölüme gönderiyordun." dedi alay ederek. Karşısındaki kadın canının yanmasını istediği için böyle konuşuyordu. Bunun başka bir nedeni olamazdı.

Ayana omuz silkti. "Bunu İzgi'ye bıraktım açıkçası. Bu saate kadar gelmediğine göre sizi bekliyor. Şimdi konuşmamız bittiğine göre odamdan çıkın."

Pars sinirle bir adım atmıştı ki Ayana elini kaldırarak onu durdurdu. "Sakın, sakın yaklaşmayı deneme." diye uyardı. Pars bir anlık duraklamanın ardından yürümeye devam etiğinde Ayana'nın nefesleri hızlanmıştı. Adamdan etkilendiği için değil de biraz sonra yapacakları için.

Pars ona iyice yaklaştığında Ayana nefesini tuttu ve kendisinden beklenmeyecek bir çeviklikle birden hançeri Pars'ın şah damarının tam üzerine koydu.

Pars şaşkınlıkla yerinde kalakalınca Ayana "Muhafızlar." diye seslendi. Muhafızlar odaya geldiğinde Ayana "Alın ve zindana götürün." dedi.

Muhafızlar odadan çıktığında iç geçirdi. Bugüne kadar bu adama karşı gösterdiği şefkat İzgi nedeniyleydi. Madem gitmesine gerçeklerle engel olamayacaktı. Zorla olurdu o zaman. İzgi'nin bu korkutucu adamda ne gördüğünü bilmiyordu. Ama o bir şey diyorsa doğru olduğunu da biliyordu. İzgi aklına gelince ofladı. Pars'ı zindana attırdığını duyduğunda kızacaktı. Ve büyük ihtimal yolda onu bekliyordu.

"Arabamı hazırlatın."

12.02.2019 düzenlendi.

Seni Aradım -Tamamlandı-Where stories live. Discover now