55

6.8K 496 88
                                    

Yıldıza dokunmayı unutmayın :)

Kadının her bir yüz ifadesini incelemişti. Sanki vereceği cevap onun için çok önemliydi. Nitekim duyduklarıyla öyle olduğunu anladı. Bakire olduğunu söylemişti. Ayana'nın daha önce hiç yalan söylediğini görmemişti ama o mektup... Artam'ın böyle bir dedikoduyu yayacak bir adam olmadığından emindi.

Şaşkın bakışlarını karısının yüzünden ayırmayarak "Nasıl olur?" diye sordu.

Ayana'nın yüzü kızardı. Bu konuşmayı bir gün yapacağını biliyordu. Bu kadar geç kalmış bir konuşmayı yapmak onun için fazlasıyla zordu. Keşke Pars ona karşı biraz daha anlayışlı olabilseydi de önceden söyleyebilseydi. "Duydun işte." diye mırıldandı gözlerini kaçırarak.

"Bu kadar mı açıklama?" diye homurdandı. Bu kadar zaman onun başka bir adama ait olduğunu düşünerek kendini yiyip bitirmişti. Üstelik Aral'ı kıskanıp durmuştu. Şimdi bunun bir yalan olduğunu öğreniyordu.

Ayana gözlerini Pars'ın yüzüne çevirdi. Madem bu kadarını söylemeye cesaret etmişti. Devam etmesi gerektiğini biliyordu. "Bana her yerden evlenme teklifi geliyordu Pars. Tahmin edemeyeceğin kadar çok mektup ve misafir..." Ayana o zamanları hatırlayınca durakladı. Önüne gelen adam ona sahip olabileceğini düşünüyordu. Bazıları onu krallığı için isterken bazıları kadın için onu küçük görmekten geri durmuyordu. Sarayda misafir ağırlarken sürekli olay çıkıyor ve gereksiz kavgalara şahit oluyordu. Bunun bir türlü önüne geçememişti. Yoksa bir ömür boyu onu bu sarayda yalnızlığa mahkum edecek o kararı verir miydi?

Ayana durakladığında bilmediği bir şeyler olduğunu tahmin etti. Canının sıkıldığı belliydi ama böyle önemli bir konuyu geçiştirmek istemiyordu. Ayana'nın elini tutup "Otur istersen." dedi.

Ayana sanki bu teklifi bekliyormuş gibi başını salladı. Yatağa oturduklarında "Çok kötüydü Pars. İnsanlar Ayana'yı istemiyordu. Onun gücünü, topraklarını, sarayını, altınlarını istiyordu. Her gece bir kavga çıkıyordu. Odamın önünden ayrılmıyorlar, çalışmamı engelliyorlardı."

"Sen de kendince böyle bir çözüm yolu buldun." diye tahmin etti.

Başını salladı. Pars'ın gözleri uzaklara dalınca herkesin gözünde boş yere gurursuz durumuna düştüğü düşüncesine kapıldığını anladı. Ellerini Pars'ın ellerinin üstüne koydu. "Bu mesajı yolladıktan sonra Artam'a toplatmasını emrettim. Ve tahmin et ne oldu?"

Pars ilgiyle kaşlarını kaldırdığında devam etti. "Sadece sen aldın." Pars şaşkın gözlerle ona bakarken Ayana elini onun yüzüne götürdü. "Bu kadar şaşırmana gerek yok sevgilim. Bizim evleneceğimiz o zamandan belliymiş."

Pars gülümsedi. "Ne dedin sen az önce?"

"Ne demişim?"

"Sevgilim..." derken sesi uzaklardan gelen hoş bir şarkıydı. Elini Ayana'nın saçına götürüp bir tutam saçı kulaklarının arasına sıkıştırdı.

Ayana heyecandan kalbinin durmamasına şaşırdı. Geçen o kadar zamanın üstüne hisleri yine aynıydı. Gülümsedi utangaç bir şekilde. "Neden dönmek için bu kadar çok bekledin?" diye sorarken gözleri doldu. Onu öyle çok özlemişti ki bu koca saray bile taşıyamıyordu artık özlemini. Her yere onu özlediğini fısıldamıştı sanki.

Onun üzülmesine dayanamıyordu. O yüzdendi deli gibi özlese de gelmeyişi. Çünkü biliyordu ki gelirse ve o gitmesini istemezse gidemezdi. O zaman hep Kraliçe Ayana'nın eşi olarak anılırdı. Asla Kral Pars olamazdı. Kendini herkese ispatlaması için bir şansa ihtiyacı vardı.

"Yapmam gereken şeyler vardı."

Elini usulca geri çekip bakışlarını kaçırdı. "Haklısın senin en önemli işin ben olamam." derken gözlerini zorlayan yaşların dökülmemesi için kendini zor tuttu. Gelmesi için defalarca mektup yazmıştı. Bu yetmeyince İzgi ve Aşula'dan da yazmalarını istemişti. Elinden gelen her şeyi yapmıştı. Buna rağmen onun işleri olduğunu söylemesi... Bir süre sessizce yerinde oturduktan sonra kalkmak için hamle yaptığında Pars'ın koluna dokunmasıyla durdu.

Seni Aradım -Tamamlandı-Where stories live. Discover now