Hello Kitty//Sekai

By alaska_94s

205K 17.2K 7.5K

Sehun Jongin'in miyavlamasına ölüyordu. BoyxBoy More

0-Zavallı Kedicik
1-Merhaba Jongin
2-Seulgi
3-Sehun'un Muzla İmtihanı
4-Zayiat
5-Bir Küçük Diş Meselesi
6-Kazazedelerin En Güzeli
7-Biberona Rüşvet
8-Ev Özlemi Sendromu
9- Leş Kaynana
10- Büyük Balık
Chansoo-Jongin ile Bir Gün
11- Zaman Boşluğu
12-Güvenli Bir Liman
13-İçgüdü
14-Ev Arkadaşı
15-Şans ve Şefkat
16-Gece Yarısı Sürprizi
17-Onu Görene Kadar
18-İki Erkek Sarhoş Olduğunda Ne Yapar?
19-Pity Party
20-O Sensin
21-Babam Duyarsa Keser Bizi Sendromu
22-Plan Yok, Plan Bu.
23- Soğuk Sabah
24-Hindi Kapama
25-Dudağımı Değil Ağzımı Öp
26-Gözlerini Benden Çekme
27-Beni Sen Yaşatıyorsun
40K~ LÜTFEN OKUYUN
29-Hayatımın En Güzel Işığı (M)
30-Kerkenez Dongwon'un Ölümü
31-Yanan Çıralar Senfonisi
32-Que Dulce Fue Tenerte Dentro
33-Wu Profesyonel Yalancı Jongin
34-Aşkını Göstermek Meselesi (M)
35-Ben Senden Bir Şey Beklemeyi Bırakalı Çok Oldu
36-I Have a Cat, I Have a Yifan
37-Senin Fikrine Sıçayım
38-Hatayım Ama Pişman Değilsin
39-Sen Benim Her Şeyimsin(M)
40-Ben Seni En Kötü İhtimalle Öperim
41-Dünyanın En Mutlu Erkeği
Final (M)

28-Dijital Saat Yüzünden Ölümden Dönen Adamın Hikayesi

4.1K 354 192
By alaska_94s

"Ne demek bu kadar bavul götüremeyiz?!"

Jongin dehşete düşmüştü. Sehun onun sadece tek bavul alabileceğini söylüyordu, Fiji'ye nasıl tek bavulla giderdi? Sarı renkte olanı kendine doğru çekip kulpunu sıkıca tuttu.

"Tek bavul götüreceksem bunu götürürüm, sende eşini alırsın aynısından var. Tamam halledeceğiz."

Kendi kendine kafasında hesap yapıyor ve erkek arkadaşının bavulundan ne kadar yer çalabileceğini düşünüyordu. Bir eli belinde diğer eli çenesindeydi. Gözü bavulların arasında gidip geliyordu.

"Jongin iyi misin? Bu bavulun içinde seyahat etmek istiyorsan büyüklüğü tabii ki ideal ama bakar mısın şuna?"

Eliyle işaret ederken göz devirdi. Kedi çocuk tek ayağını sürekli yere vuruyordu.

"Sadece 5 gün kalacağız. Küçük bir bavul bize yetecektir. Hem oradan da alışveriş yaparız."

"Tamam işte, oradan aldıklarımızı büyük bavul götürürsek daha rahat getiririz. Bana güven."

"O zaman sen taşırsın. Orada omuzların yandığında havaalanında bunu nasıl sürükleyeceksin merak ediyorum."

"Para vereceğim, görevliler taşıyacak."

"Çok zekisin. Yanımızda görevliler varken sana dokunmam, haberin olsun."

"Bende sana dokunmam zaten, hah."

"İyi, hazırla bavulunu. Benim bavulum hazır nasıl olsa."

Mutfağa doğru yürüyen Sehun'un arkasından bakan kedi çocuk derince iç çekti. Gerçekten yanlarında görevliler varken ona dokunamazdı değil mi? Biri onları görebilirdi. Dokunmazdı işte. Belki o da yanında görevli olmadan taşıyabileceği bir bavul hazırlayabilirdi. Aklına gelen fikirle gülümsedi ve kulaklarını birkaç kez salladıktan sonra gülümseyerek mutfaktaki adama seslendi.

"Sehuuuun, ikimizin tüm eşyalarını bu sarı valize koyalım sen taşı olur mu? Hem senin güneş kremini deodorantlarını falan çıkarırız aşkım! Ne gerek var oraların güneşi de yakmaz. Sığarız buna."

Sehun tatil fikri için pişman olmuştu çoktan. Mızmız bir kediyle tatile çıkmak onun neyineydi?

"Olur."

************

"Sehun ben açım."

Büyük olan koltuğun yan tarafından aldığı broşürü karıştırırken gözlerini devirdi.

"Daha 20 dakika önce kafam kadar muffin yuttun."

"Yuttun derken? Yedim. Kemirdim hatta."

"Evet evet, kendini dışarıdan görmediğin için öyle geliyor. Tatlı görünüyordun gerçi."

Jongin iki elini de yanağına koyup gözlerini kocaman açtı. Resmen sevgilisine aegyo yapıyordu.

"Tatlıysam bana tekrar muffin alır mısın? Ama muzlu istiyorum. Vanilyalı da olabilir."

"Uçaktayız, maalesef ne verirlerse onu yiyeceğiz."

Jongin bıkkınca yerinde omuzlarını ve dizlerini sallamaya başladı.

"Bu sıralar çok ilgisizsin Sehun. Her isteğimi reddediyorsun!"

Sarışın olan şaşkınca kaşlarını kaldırıp tek eliyle kendini işaret etti.

"Ben mi ilgisizim? Ben? Daha sabah... Boynumu mahvettin ve bende izin verdim!"

Gömleğinin yakasını açarak morarmış yerleri işaret etti.

"O benim ilgili olduğum anlamına geliyor. Aptal."

"Peki söyle, şu an Fiji'ye giden bir uçaktayız ve kalkmamıza 5 dakika kaldı. Muffin istiyorsun. Ne yapmalıyım? Jongin cidden tuhaf şeyler istiyorsun."

"Şu hostese sor, belki vardır."

Kafasıyla koltuklarından görece uzakta olan kadını işaret etti. Arkadan sadece sıkıca toplanıp topuz yapılmış sarı saçları görünüyordu. Sonra kadın gülümseyen bir yüzle yaklaştığında Jongin hızla Sehun'un kolunu çekip onu önüne döndürdü.

"Vazgeçtim. Sorma. Aç değilim."

"Ne oldu şimdi?"

Jongin onu tekrar kolundan tutup çevirdi.

"Bir şey olmadı. Havayolu şirketlerinin son zamanlarda bu kadar kadın çalışan alması çok saçma değil mi? Müşterilerin aklını çelmeye çalışıyorlar."

"Neyden bahsediyorsun? Gerçekten açsın değil mi? En azından bir sandviç alacağım sana."

"Alma gerçekten gerek yok."

Jongin aceleyle kulaklığını çıkarıp telefona taktı ve ikisinin de sevdiği bir şarkıyı açıp kulaklıklardan birini erkek arkadaşına verdi. Daha sonra tabiri caizse koluna yapışıp gözlerini kapatması için baskı yaptı. Cidden tuhaf davranıyordu. Kıskanç bir kedi hiç çekilir değildi.

Uçak kalkışa hazırlanırken başka bir hostes onlara bilgi vermeye başladı. Jongin önündeki kemerle oynuyor, kulaklığını takıp çıkarıyor ve sürekli kıpırdanıyordu. Kemerini takıp koltuğuna yaslandıktan kısa süre sonra çok da abartı olmayan bir sarsıntıyla uçuşları başladı. Sehun o sabah okumaya fırsat bulamadığı gazeteye uzanacakken birden eline yapışan soğuk elle duraksadı. Jongin hafifçe titriyor ve gözlerini sıkıca kapatmış bir şeyler mırıldanıyordu.

"Sevgilim? İyi misin?"

Jongin uğuldayan kulakları yüzünden Sehun'un fısıldayan sesini zor duydu. Cevap vermek için birkaç kez derin nefes aldı.

"Ben... Ben sana şeyi söylemeyi unuttum."

"Neyi? Bir hastalığın mı var? İlaç mı alman gerekiyor?"

Kedi çocuk kaslarını gevşetmeye çalışarak kafasını hızlıca olumsuz anlamda salladı.

"Hayır... Ben... Uçağa binmek.. Beni.."

"Korkuyor musun?"

"Geriliyorum."

"Sakinleştirici alıyor musun? Uçakta sağlık görevlisi vardır muhtemelen. Çağırayım mı?"

"Elimi tut sadece. Kalkıştan sonra geçecek."

Sehun 'Elini bırakamam zaten tırnakların etime geçmiş.' demek yerine onu onaylayıp biraz daha kendine çekti. Kemerin izin verdiği kadarıyla tabii.

Jongin kaskatı olmuş kuyruğunun ve geriye yatmaktan buz tutan zavallı kulaklarının ertesi gün çok acıyacağını tahmin ederek yüzünü buruşturdu. Kendi ağzında mırıl mırıl konuşurken Sehun'un onun üstüne battaniye tarzı bir şey örttüğünü hissetti. Biraz olsun iyi hissettiğinde ayrılmadı sevdiği sıcaklıktan. İyice yayılıp mırlamaya başladı.

"Daha iyi misin?"

"Evet, göğsün sıcacık."

"Sevdin mi?"

"Hmm, çok sevdim."

"Hep orada kal Jongin."

Jongin gözlerini açıp kendisine bakan yüze çevirdi bakışlarını.

"Kimse beni buradan çekip alamaz değil mi? Uçak inse de kimse bana orası sana uygun değil diyemez değil mi? Titremeseydim, kasılmasaydım da yerim burası olurdu değil mi Sehun?"

"Bebeğim, kimse seni alamaz oradan. Uyumak ister misin?"

Jongin biraz daha konuşursa ağlayacağını bildiği için usulca kafasını salladı ve sıcaklığa tekrar gömüldü. Uçağa binmekten nefret ediyordu. Nefesleri keyfi yerinde olan bir yavru kedi gibi hafif hırıltılıydı. Sehun gülümseyerek onun üşüyen kulaklarını öpmeye başladı. Kedi çocuk son zamanlarda garip davransa da her zaman aynı taze hissi veriyor, Sehun'un içini kıpır kıpır yapıyordu.

Yolculuk boyunca uyuyan Jongin anonslar sırasında uyandı, inişte biraz daha tedirgin olsa da kalkışta hissettiği kadar kötü hissetmedi.

İndiklerinde Fiji'nin nemli ve gerçekten tatil gibi hissettiren havası yüzlerine vurmuş ikisine gülümsetmişti.

"Tatile geldiğimiz ne iyi oldu değil mi?"

Sehun gülümseyerek onu belinden yakaladı.

"Evet, okula daha dinç gideceksin bebeğim."

"Okuldan bahsetmenin sırası mı? Modumu düşürüyorsun."

"Çıkartmasını da bilirim. Bir an önce otelimize gidelim mi? Ufak bir yer ama seveceğine eminim."

"Daha önce geldin değil mi buraya?"

"Geldim ama 3 sene falan oldu. Yine de çok değiştiğini sanmıyorum."

Taksiye binip Jongin'in 'çok yoruldum' sızlanmaları eşliğinde butik otele vardılar. Burası aynı anda en fazla 40 kişinin kalabileceği 4 katlı bir yerdi. Beyaz binanın bahçesinde bir sürü minik havuz, eski gibi görünen bir bar ve bolca palmiye vardı.

"Sehun buraya bayıldım!"

Jongin heyecandan ve mutluluktan hızlı hızlı kuyruğunu sallıyor ve konuşmak yerine adeta şakıyordu. Gördüğü ve sevdiği her güzel ayrıntıyı söylüyor ve bunları yaparken gülümsüyordu sürekli.

"Keşke biraz daha kalabilsek."

"Sadece 5 günümüz var ama dolu dolu geçirmek bizim elimizde. Önce gidip bir şeyler yemeye ne dersin? Deniz ürünlerini harika yapıyorlar burada. Ayrıca yerini ve lezzetini asla unutamadığım bir pizzacı da var."

"Pizza istiyorum. Sonra da okyanusa gidelim!"

"Okyanusta yüzmek için saat geç oldu, ama kumsalda yürüyebiliriz."

Jongin kafasıyla onayladı ve valizden kendine kıyafet çıkardı. Onları giyinip Sehun duştayken bir sırt çantası hazırlamaya koyuldu. Tek tek eşyaları dizmeye başladı yatağın üzerine.

Önce bir fotoğraf makinesi çıkardı. Önceki sene Yifan almıştı heveslendiği için o makineyi.

"Sevgilimle fotoğraf çekiniriz."

Daha sonra Japonya'da kendisinin aldığı polaroid bir makineyi koydu. Pastel sarı, çok tatlı bir makineydi.

"Anılarımızı saklamak için bunu daa~aaaa."

Birlikte eğlenecekleri zamanı hayal edip kıkırdarken içinden hareketli bir şarkı söylüyordu.

Yatağa bıraktıkarını çantasına koydu ve cüzdanıyla telefonunu arka cebine sıkıştırdı. Banyo kapısına yaklaşıp iki kez tıklattıktan sonra su sesinden duymazsa diye yüksek sesle sevgilisine o çıkana kadar etrafı gezeceğini haber verdi. Sonra da çantayı sırtlanıp -neyse ki ağır değildi- bahçeye çıktı.

Çimenlerin üzerinden yürüyerek karşı tarafta önü açık olan araziye gitti. Görüldüğü kadarıyla burada futbol ve basketbol sahası vardı. Kumdan sahada da birkaç kişi voleybol oynuyordu. Kendisi çok sevse de Sehun'un voleybol sevip sevmediğini bilmiyordu. Acaba onunla voleybol mu oynamak isterdi yoksa basketbol mu? Belki futbol oynamak isterdi, belki hiçbirini istemezdi. Sehun'un hangi sporu sevdiğini bilmiyordu ki Jongin. Pizzacıya gittiklerinde hangi pizzayı söyleyeceğini tahmin edemezdi, en çok hangi içkiyi sevdiğini, en çok hangi filme güldüğünü, hangi dizileri takip ettiğini de bilmiyordu.

Bu birden kedi çocuğun canını sıktı. Ruh hali güneşli bir günden yağmurlu bir güne dönmüştü sanki. Düşündü, Sehun bu zamana kadar onun neyiydi ki? Babalarının en yakın arkadaşı? Restoranlarında çalışan bir aşçı? Onu tanımaması normal olsa da kendini bunun için kötü hissetti. Sehun onun acıktığı zamanları biliyordu, acıktığında ne yemek istediğini biliyordu, en sevdiği pijamasını ve favori şampuanını... Jongin bundan sonra sevgilisi için daha fazla çaba göstereceğine dair kendine söz verdi. Bu zamana kadar onun küçük ayrıntılarını bilmese de bundan sonra onun her halini ezberlemeye karar verdi.

Yavaş adımlarla otele geri dönüp giriş tarafında Sehun'u beklemeye başladı. Birkaç dakika sonra Sehun merdivenlerde göründü. Üstünde keten beyaz bir gömlek ve kot şortla. Ve yarı ıslak saçlarıyla. Ve o harika gülümsemesiyle. Jongin dizlerinin titrediğini hissedince sanki daha iyi hissedecekmiş gibi çantasını avcunun içinde sıkmaya başladı. Sevgilisi gittikçe yaklaşırken ne yapacağını şaşırmış hatta bir ara yere yatıp ölü taklidi yapmayı düşünmüştü. Jongin kesinlikle Oh Sehun'un yakışıklılığıyla mücadele edemiyordu.

"Hadi gidelim bebeğim."

Kedi çocuk bu sözler üzerine hiçbir şey söylemedi. -Ne diyebilirdi ki?- Sadece onu dirseğinden hafifçe çekerek dudaklarına uzandı ve kısa olsa da baş döndürücü bir öpücük bıraktı oralarda bir yerlere.

"Niye bu kadar yakışıklısın?"

Sehun hafifçe gülümseyerek elini saçlarına attı ama yanıt vermedi. Yanakları hafifçe kızarmıştı. Jongin kuyruğunu onun beline dolayarak iki elini yanaklarına koydu.

"Aman Tanrım! Sehun kızardın, Tanrım! Seni yemek istiyorum çok tatlısın!"

Sehun utandığını gizleyemediği ve daha fazla utanmak istemediği için esmeri omzundan tutup kapıya yönlendirdi.

"Pizza yesen daha iyi olmaz mı?"

Jongin gözleri parıldarken ellerini çırptı sevinçle.

"Ah evet pizza!"

*****************

Beyaz kumların ılık suyla buluştuğu ıslaklıkta yürüyorlardı. Ayakkabılarını  bir kenara atmış tadını çıkarıyorlardı okyanusun.

"Güneş batacak birazdan."

"Hımm, manzarası nefis olacak."

Jongin Sehun'un elini bırakıp hevesle konuştu.

"Bekle o zaman! Fotoğraf çekelim."

Arkalarındaki çantaya hızlı adımlarla gitti, güvenli bir yer olduğu için çantayı bırakmakta bir sorun görmemişlerdi.

Jongin fotoğraf makinesini aldıktan sonra koşarak arkasını dönmüş öylece suyu izleyen sevgilisinin sırtına atladı. Sarışın olan ani atak yüzünden şaşırsa da ses çıkarmadı ve hızlıca kedi çocuğun karnına dolanan bacaklarını kavradı. Jongin kahkaha atarak tek kolunu Sehun'un boynuna doladı ve tek eliyle fotoğraf için güzel bir açı yakalamaya çalıştı. Uzun uğraşlar sonucunda onlarca güzel fotoğrafla beraber güneşin batışını izlemeye başladılar. Kedi çocuk bir adım öne çıkıp bileklerine kadar suya batınca Sehun arkasından yaklaşıp kafasını sevdiği omza yerleştirdi. Dünyanın en huzurlu yerinde hayatlarının en güzel saniyelerini geçiriyor olabilirlerdi o an. Turuncu kırmızı ışıklar gittikçe koyulaşıp Jongin'in yüzüne düşmeye başladığında birileri güneşin batışını değil sadece onun güzelliğini izliyordu.

"Nasıl hem güzel hem yakışıklı hem tatlı hem erkeksi hem kedi hem insan olabilirsin? Bazen Tanrı'nın seni benim için yarattığını düşünüyorum ama bu çok boş bir fikir gibi geliyor Jongin. Muhtemelen beni seni sevmem için yarattı."

Jongin güneşi arkasına alıp sevgilisine döndü ve sıkıca sarıldı. Sehun ona her zaman sevgisini hissettiren şeyler söylerdi ya da dokunurdu ama böyle sözler kedi çocuğun omurgasından sıcak bir titreme indiriyordu ayak ucuna kadar.

"Bizi birbirimiz için yaratmış olamaz mı?"

"Hmm, olabilir. Ama ben yaşama amacımdan tamamen eminim. Seni sevmek için yaşıyorum."

Küçük olan gülümseyip Sehun'un omzuna bir öpücük bıraktı. Yavaşça kollarını okşuyor ve mırlıyordu.

"Odamıza gidelim mi?"

"Gidelim."

*********************

Sehun odalarına geldikten sonra üstünü değiştirip yatağa girmişti. Yolculuk ve günbatımı yürüyüşü onu fazlasıyla yormuştu. Fakat Jongin etrafta görünmüyordu. Odanın içindeki diğer bölmeye baktığında kedi çocuğun elinde süt kutusuyla dikkatlice duvarı izlediğini gördü. Gözünü kırpmıyor sanki gerçek bir kedi gibi dimdik tuttuğu sırtını kımıldatmadan dikkatlice duvara bakıyordu. Kuyruğunu hızlı hızlı sallarken bir anda duduruyor sonra tekrar sallamaya başlıyordu.

"Jongin ne yapı-"

"Şşşt!"

Kedi çocuk onu durdurduktan sonra kuyruğunu aniden kırbaç gibi deri sandalyeye çarptı ve elindeki kutu sütü bırakıp hızlıca duvara koştu. Neler olduğunu anladığı an Sehun aklını kaçırmamak adına elini ağzına kapatarak kapıya yaslandı.

Jongin odanın köşesindeki dijital saatin duvara yansıyan ışığını takip ediyor ve sayılarla dakikada bir yer değiştiren ışıkla oynuyordu. Sanki duvarda lazer ışığı varmış gibi dikkatle izliyor ve onu tutmak için harcıyordu tüm enerjisini.

Jongin 5 dakika boyunca ışıkla oynadı durdu, o sırada sevgilisi ona sahip olmak için nasıl bir iyilik yaptığını düşünüyordu. Jongin kesinlikle Sehun'u kalpten götürecekti.

Continue Reading

You'll Also Like

135K 12.6K 26
Taehyung ve nefret ettiği yeni üvey kardeşi Jeon. texting + düz yazı
183K 7.5K 36
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
247K 23.5K 25
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...
19.5K 1.3K 26
Kızın sesini duyunca Alaz'ın omuzları gevşedi. "Öldüm, Asi." Gözlerini kızın yüzünde dolaştırdı. "Sensiz geçirdiğim her gün biraz daha öldüm." Asi al...