Kiralık Aşk& Sevdan Bir Ateş...

By floriisteria

95.3K 4.5K 1.1K

"Sevmek ne imiş bir gün anlarsın. Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu. Şerefin, faziletin, iyiliğ... More

Kızıl Saçlı Kız
Hayal Kırıklığı
Şiir
Mucize
Yeni Hayat
Karmaşa
Sonsuzluğun Başlangıcı
Çaresizlik
Uçurum
Korkma
Eğer Bir Çiçekten Hoşlanırsan
Sevmek Ne İmiş
Teslim
Aşığım
Bir Olmak
Beklenmedik Misafir
Kalbe Dokunan Notalar
Tehlike
Kalbinin En Derinliklerinde
Sihirli Gece
Final• Sonsuza Dek Beraber

Hisset

4.5K 218 89
By floriisteria

Genç kız görmeye bile tahammül edemediği mavi gözlere bakıp geriye doğru adım attı. Bugün aralarında geçen tatsız konuşmayı hatırlayınca sinirlerinin gerildiğini hissetmişti. Genç adamın sorduğu soruyla dahada sinirlenen Defne, dudaklarından alaycı bir gülüşün çıkmasına engel olamadı.

"Ne münasebet acaba? Evime doğru giderken önümde yürüyen adamın kağıtlarını düşürdüğünü gördüm... O adam da maalesef siz oluyorsunuz. Ukalalık yapacağınıza teşekkür etmelisiniz. Bir de düşürdüğünüz kağıtta Claude Debussy 'nin Clair De Lune parçası bulunuyor. Biraz daha dikkatli olmanızı öneriyorum." dedi Defne sinirli ses tonuyla.

Pamir, genç kızın söylediklerini duyunca gülümsemeden edemedi. Sinirli olmak bile yakışıyor dedi içinden hayranlıkla.

"Benim gibi sende Debussy hayranısın galiba? Piyanoya ilgin falan mı var?"

Defne sorusunu isteksiz bir şekilde cevapladı.

"Piyano çalıyorum ve evet Debussy hayranıyım."

"En çok hangi parçasını seviyorsun peki? Le mar? Clair De Lune? Ya da Arabesque?"

Defne soruyu duyunca Pamir'in ukala gülümsemesini taklit edip sorusunu yanıtladı.

"Hiç birisi. Rêverie. En sevdiğim parçası Rêverie."

Pamir cevabı duyunca ellerini tabii ya dermişçesine parmaklarını şıklattı.

"Tahmin etmeliydim. Sana benzeyen bir parça."

Defne genç adamın dediklerini anlamadığını belli etmek için "Ne demek istiyorsun?" diyen bir yüz ifadesiyle baktı.

"Yani yavaş, sakin başlayan bir parça. İnsanı sakinleştiriyor sonra ise kalın, sert notalar işin içine giriyor. Uysal, sakin bir dış görünüşün var ama aynı zamanda sertsin, hırçınsın. Bazen tehlikeli olabiliyorsun. Bu da bana seni anımsattı."

"İnsanları tam olarak tanımadan saçma tespitlerde bulunmak size özel galiba. Anlayamıyorum sizi maalesef."

"Yakında anlarsın." dedi Pamir Defne'nin duyamayacağı bir tonla.

Defne bu konuşmanın daha fazla uzamasını istemediği için bir an önce eve gitmeyi planladı.

"Neyse benim gitmem lazım. Hoşçakalın Pamir Bey." deyip evine doğru yol aldı genç kız.

***

Ömer sevgilisinin mutlu olması için çabalamaya devam ediyordu. Defne fazlasıyla mutluydu fakat Ömer bu mutluluğun hiç bozulmaması için yeni şeyler bulmaya çalışıyordu ve buluyordu da. Defne'nin o şaşırmayla karışık mutluluk saçan yüz ifadesini görünce içine huzur doluyordu. Belki de genç adam bu ifadeye bağımlı olmuştu. Genç kızın acılarının olduğunu biliyordu. Kolay acılar da değildi bunlar, babasını kaybetmişti. Hayatındaki en önemli erkeği kaybetmişti. Ömer bu eksiklikleri tamamlamak istiyordu. Defne'nin babasından beklediği şeylerin hayalde kalmasını istemiyordu. Eksik kaldığı yerleri tamamlayıp, mutlu olmasını istiyordu. İşte genç adamın bu düşüncesi çok özel ve değerliydi. Defne'nin yüreğini ısıtıp eritecek cinsten düşüncelerdi.

Genç adam yatağının üzerinde duran Defnesi kokan siyah fuları alıp koluna bağladı. Mezarda düşürdüğünde ona geri veremediğine sevinmişti. Çok kez koklama şansı yakalamıştı. Bileğine bağladığı fuları burnuna yaklaştırıp sevgilisinin kokusunu içine çekti. Daha dün görüşmelerine rağmen sanki yıllardır görüşüyormuş gibi özlediğini fark etti. Bir an önce işe sevgilisinin güzel yüzünü doya doya seyretmek istiyordu. Daha fazla zaman kaybetmeden arabasının yolunu tuttu.

Genç kız koştura koştura şirkete girdi. Geç kalmanın hicabıyla odasına doğru yürüdü. Ömer'in yokluğunu fark etmemesini diledi ama bu biraz imkansızdı. Kapıyı araladığında sevgilisinin odanın içinde gidip geldiğini gördü. Ömer açılan kapıya doğru bakınca kızıl saçlı kızını farketti. Onu görmenin rahatlatıcı etkisiyle gülümsedi. Defne'ye doğru yürüyüp bedenini sarmaladı. Kokusu içine çektiğinde özlemle yanıp tutuştuğunu anladı. Ömer, sevgilisini ellerinden her an kayıp gidecekmiş gibi korkuyla öptü. Defne huzurla gülümseyip genç adamın omzuna öpücük kondurdu.

"Her sabah erkenden kalkıp seni seviyorum." dedi  Ömer belli belirsiz bir ses tonuyla.

Defne gülümseyip aklına gelen şiirle Ömer'in şiirine karşılık verdi.

"Seni düşünmek güzel şey..." dedi Defne sevgilisinin gözlerinin içine bakarak.

Kurumuş dudaklarını diliyle ıslatıp yarım kalan şiirini tamamladı.

"Seni düşünmek ümitli şey...
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey."

Defne, Ömer'in gözlerinin içindeki parıltıyı görünce kalbinin hızlandığını hissetti. Ellerini tereddütle sevgilisinin sakallarına doğru yaklaştırdı. Yavaçşa okşayıp şefkatli bir öpücük kondurdu. Birbirlerine uzunca bakıp huzurlu bir sessizlik oluşturdular. Ömer daha fazla dayanamayıp sessizliği bozdu.

"Ben bir şey yaptım..." dedi yaramaz bir şekilde gülümseyerek.

Defne anlamayan gözlerle Ömer'e baktı.

"Ne... Ne yaptın?"

Defne'nin sesi istemeden korkmuş gibi çıkmıştı. Ömer keyifle gülümseyip genç kızın ellerine öpücük kondurdu.

"Korkma. Sevineceğin bir şey."

"E söylesene. Çatlayacağım şimdi." dedi genç kız merakla.

"Ama düzenli olarak gideceksin. Aksatmak yok."

"Ayyy Ömer hadi söyle şunu!"

"Ben seni... Piyano yeteneğini daha çok sergileyebilmen için müzikal çalışmaları olan bir yere yazdırdım. Tiyatro salonuna daha doğrusu. Eğer kızacaksan kızmadan önce beni dinle..."

Ömer aklındaki düşünceleri bir kez daha gözden geçirip toparladı. Hazır hissedince derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.

"Çalarken nasıl huzurlu olduğunu gördüm. Sanki kendini kaybetmişsin de piyano çalarken bulmuşsun gibiydi. Bu görüntüyü sık sık görmek istiyorum ben. Çizim yeteneğin tartışılmaz. Çizmeyi de seviyorsun. Ama sanki... Senin özün piyano çalmak. Yani en azından ben öyle gördüm. Bu arada yanlış anlama çizimi bırak demiyorum, öyle bir şey olamaz. Passionis'in sana ihtiyacı var ama en azından piyanoya da zaman ayır. Çalmayı seviyorsun biliyorum. Sana iyi hissettirdiği aşikar."

Defne, Ömer'in etkileyici konuşmasından sonra gözlerinin dolmasına engel olamadı. Ne sevap işledim de bu harika adamı bana verdin demekten kendini alamıyordu. Babasının sözleri aklına gelince göz yaşları genç kızın yanaklarından süzüldü.

"Çal Defne.

Ne olursa olsun Çal." demişti babası.

Cevap vermeden kendisini sevgilisinin kollarına bıraktı. Ömer, Defne'nin sevinçten ağladığını düşünerek rahatladı.

"Bu yaptıklarının karşında ne desem az kalıyor. Ne sevap işledim de seni kazandım merak ediyorum." dedi Defne ağlamaklı sesiyle.

"O soruyu asıl ben kendime soruyorum Güneş saçlım benim..."

Defne cevap vermeyip daha sıkı sarıldı. Bu adam onun için bir hediyeydi. Eksik kalan yanlarıydı. Yarım kalmışlıklarıydı. Çocuk kalmış yanlarıydı. Hatta babasıydı. Kısacası her şeyiydi Defne'nin. Ömer geri çekilip genç kızın yüzünü ellerinin arasına aldı.

"Bugün ben seni bırakacağım çalışmana. Çıkışta da alırım bize gideriz olur mu?" dedi Ömer şefkatli ses tonuyla.

"Olur öyle yapalım sevgilim."

"İyi tamam. Şimdi ben odama gidiyorum. Biraz işlere bakayım. Sonra çok geç olmadan çıkalım."

"Tamam, acele etme." deyip koltuğuna doğru yürüdü Defne.

Ömer göz kırpıp odasına doğru yürüdü.

***

Ömer arabanın önünde durmuş Defne'nin şirketten çıkmasını bekliyordu. Şimdiden Defneyle yalnız kalacağı zamanı düşünüp mutlu olmaya başlamıştı. Genç kız çalışmadayken zamanın nasıl geçeceğini düşünürken ona doğru gelen, güneş gibi parlayan Defne'yi gördü. Gülümsemesi çoktan yüzüne yayılmıştı. Defne arabanın yanındaki sevgilisine yaklaşıp genç adamın yanağına öpücük kondurdu.

"Ohh. Ben bu öpücüklere doyamıyorum ama haberin olsun." dedi Ömer ima yaparak.

Defne utanan küçük çocuklar gibi sağa sola sallanırken gülümsedi.

"Ben de seni öpmeye doyamıyorum zaten."

"Demek öyle Defne Hanım... Evde baş başa kaldığımızda da bunları duyar mıyım?"

Defne tuzak soruyu duyunca sıcakladığını hissetti.

"Eee şey acaba geç kalmasak mı? Daha sana gideceğiz. Zamanımız boşa gitmesin hiç." dedi Defne heyecanlı bir şekilde.

Ömer genç kızın heyecanlandığını hissedince daha fazla üstüne gitmemeye karar verdi. Evde nasıl olsa uğraşacaktı.

"Öyle olsun bakalım. Bin hadi." deyip sevgilisine arabanın kapısını açtı.

Defne utanmış bir şekilde arabaya bindi. Zaten çalışmaya gideceği için yeterince heyecanlıydı. Birde üstüne Ömer heyecanlandırınca genç kızın kalbi çıkacakmış gibi atmaya başlamıştı. Kendisini sakinleştirmeye çalışırken arabaya binen Ömer'e bakıp gülümsedi. Genç adam sevgilisinin gülümsemesine karşılık verip arabasını tiyatro salonuna doğru sürdü. Defne işte yorulduğundan dolayı kafasını  cama yaslayıp gözlerini kapattı. Genç kız yavaş yavaş uykuya geçiş yaparken Ömer kafasını döndürüp sevgilisine baktı. Gördüğü görüntü karşısında gülümsemesine engel olamadı. Ne de güzel bir görüntüydü bu genç adam için. Aralıksız bakmaya devam ederse kaza yapabilirdi. Zorlukla gözlerini çevirip yola odaklandı.

Ömer, tiyatro salonun önüne gelince arabayı kenara park edip Defne'ye doğru döndü. Genç kız düzenli nefesler alıp huzurlu bir şekilde uyuyordu. Ömer'in zamanı olsa burada durup seyrederdi sevgilisini. Ellerini Defne'nin saçlarına uzatıp yavaşça okşamaya başladı.

"Güneş saçlım... Hadi geldik kalk artık." dedi genç kızın saçlarını okşarken.

Defne gözlerini açmadan kıpırdandı.

"Beş dakka daha ya..."

Ömer, sevgilisinin bu tatlı haline gülümsemeden edemedi.

"Defne'm hadi ama. Geç kalacaksın."

Genç kız gözlerini zorlukla açıp etrafına boş boş bakmaya başladı. Kafasını yana doğru çevirince onu izleyen Ömerle karşılaştı. Aniden dikleşip kolundaki saate baktı.

"Eyvah! Geç mi kaldım? Vallahi nasıl olduysa içim geçmiş. Hemen gidiyorum."

"Sevgilim sakin ol. Kızmadım ki sana neden açıklama yapıyorsun? Bir saat sonra burada bekliyor olacağım seni. Göster marifetini."

Defne uykulu gözlerini avuşturup halsiz bir şekilde gülümsedi.

"Tamam tamam. Yanağını yaklaştır bakayım. Şans öpücüğü almam lazım."

Ömer dünden razı olduğu için hızlıca yanağını uzattı. Defne sevgilisinin yanağını öpecekken genç adam kafasını aniden döndürüp Defne'nin dudaklarına öpücük kondurdu.

"Bunu yapmasam olmazdı." deyip gülümsedi.

"Öpücüğümü de kaptığına göre gidiyorum artık." dedi ve tiyatro salonuna girdi genç kız.

Çalışanlara sorup hangi salona gireceğini öğrendi. Çekingen tavırlarla salonun kapısına doğru yaklaşıp ağır kapıya tüm gücünü vererek ittirdi. Loş ışığın oldu salona girip etrafa göz gezdirdi. Kimseyi göremeyince koca salonda yalnız olduğu için korktuğunu hissetti. Ellerini koluna dolayıp sahneye doğru yürümeye başladı genç kız. Biraz daha ilerleyince arkadan duyduğu tanıdık sesle duraksadı.

"Kime bakmıştınız?"

Defne arkasını dönünce gördüklerinin şaka olmasını diledi.

"Senin burada ne işin var?" dedi Defne keskin mavi gözlere.

Pamir, Defne'nin sorduğu soru karşısında yine o alaycı gülüşüyle gülümsedi.

"Aynı şeyi ben de sana soracaktım."

Genç kızın  sinirleri gerilsede belli etmemeye çalıştı.

"Burada düzenlenen müzikal çalışmalara katılmaya geldim."

"Kayıt oldun mu?"

"Herhalde oldum. Kayıt olmadan içeriye girecek halim yok değil mi?" dedi Defne sitemle.

"Sakin ol Defne. Benden pek hoşlnamıyorsun biliyorum ama ben de burada çalışıyorum. Yani birbirimize alışmamız lazım."

Defne bu ukala adamın dediklerine katlanamıyordu bile. Sinirle soludu.

"Kimseye alışmak zorunda değilim."

Pamir derin bir nefes alıp Defne'ye doğru yaklaştı.

"Bak tatsız bir tanışma oldu kabul ediyorum ama özür dilerim. Düşüncelerimi direk söylemeye alıştığım için insanları kolayca kırabiliyorum." dedi Pamir pişman olmuş bir şekilde.

Defne sesli bir şekilde gülüp alaycı bakışlarını Pamir'e çevirdi.

"Beni kırmanız için sizi önemsiyor olmam lazım yani sizin dediklerinize gram kırılmadım."

"Kırılmasaydın bana bu kadar sert çıkışmazdın Defne."

"Size bu kadar sert çıkışmamın sebebi sizin o ukala tavrınız." deyip kollarını göğsünün üzerinde birleştirdi genç kız.

"Sana öyle davrandığım için özür dilerim. Cidden pişmanım. Bu kötü huyumu düzeltmeye çalışıyorum. Beni affederek bana yardımcı olabilirsin mesela. Tekrardan tanışıyormuş gibi yapalım. Ben Pamir." dedi ve elini Defne'ye doğru uzattı.

Defne gözlerini ona doğru uzatılan ele çevirdi. Sıkıp sıkmamak konusunda kararsız kalmıştı. Bu kadar sert olmanın saçma olduğunu düşünerek gevşedi ve ona uzatılan eli tuttu.

"Ben de Defne Pamir Bey."

Pamir diğer gülüşlerinden daha samimi bir şekilde gülümsedi.

"Tanıştığıma memnun oldum Defne Hanım."

"Ben de. Şey... Acaba ne zaman çalışmaya başlayacağız?" dedi genç kız merakla.

"Şöyle... Burada çalışan bir kaç arkadaşım şuan yurt dışında. Bugün gelecekler diye biliyordum fakat iki gün sonra geleceklerini öğrendim. Çalışma da ertelenmiş oldu. Buraya kadar zahmet ettin kusura bakma."

"Yok hiç problem değil. Görmüş oldum burayı. İyi oldu. Neyse ben gideyim o zaman."

"Peki. İki gün sonra görüşmek üzere Defne."

"Görüşmek üzere." deyip salondan çıktı genç kız.

***

Defne, erken çıktığı için Ömer'in gelmesini beklemeden evinin önüne gelmişti. Kapıyı çalıp açılmasını bekledi. Genç adam karşısında sevgilisini görünce şaşkınlıkla bakakaldı.

"Defne... Noldu neden erken geldin? Beğenmedin mi ortamı?"

Defne içeriye girip hırkasını çıkardı.

"Yok aşkım. Bugün çalışma yoktu. Ha bu arada kuzenin Pamir'de oradaydı."

"Hadi ya. İyiymiş."

"Ya sorma ne iyi ne iyi." dedi Defne somurtarak.

"Pamir iyidir. Zamanla tanırsın sen de. Seveceğine eminim."

"Aman aşkım neyse ne. Sen ne yapıyordun?"

Ömer eliyle çalışma odasını işaret edip genç kızın sorusunu cevapladı.

"Çizim yapıyordum. Gelsene, sonlarına gelmiştim zaten." deyip odasına doğru yürüdü Ömer.

Defne kafasıyla onaylayıp sevgilisini takip etti. Odaya girince içeriyi incelemeye başladı. Duvarda asılı tablolara bakıp verilen mesajı anlamaya çalışıyordu. Bir adamın heykeli öptüğü tabloda durup merakla incelemeye başladı. Ne anlama geldiğini merak edince onu izleyen Ömer'e döndü.

"Bu tablonun anlamı ne?" dedi önündeki tabloyu işaret ederek.

"Aslında bir hikayesi var. Yunan mitolojisinden efsaneleşen bir hikaye."

"Neymiş o?"

"Kadınlardan nefret eden bir heykeltıraş var adı Pygmalion. Bir gün içten gelen bir dürtü ile mi yoksa tanrıların isteği üzeremidir bilinmez kusursuz bir kadın heykeli yapmaya girişir. Defalarca hünerli parmakları ile en mükemmel şekle getirmek için uğraşır heykelle. Tabii sonra bitirir. Galateia adını verir ona. Heykele bakan insanlar canlı sanar ve çok severler heykeli. Pygmalion'da sevmektedir bu fildişi parçasını ve gün geçtikçe daha da bağlanır ama bilir ki sevgisi cansız bir varlık içindir. Aphrodite tapınağına gider ve karşısına Galateia gibi bir kız çıkarması için yalvarır tanrıya. Sonra evine döner. Heykeli izlerken dayanamaz bir öpücük kondurur dudaklarına Galateia'nın. Öpücüğüne ılık bir nefes karşılık verince şaşırır. Cansız değildir artık. Öptükçe de canlanmaya başlar heykel, sonunda dileği gerçekleşmiştir Pygmalion'un. Aşkına karşılık bulmuş ve sevdiğine kavuşmuştur. İşte bu tablonun hikayesi de bu."

Defne hayran kalmış bir şekilde tabloya bakmaya devam eder.

"Etkileyici. Çok etkileyici." dedi hayranlıkla.

Ömer tabloya odaklanmış sevgilisine arkadan yaklaşıp kollarını beline doladı. Defne tablonun etkisinden çıkıp dikkatini onu sarmalayan sevgilisine vermeye çalıştı. Burnunu genç kızın saçlarına yaklaşıp o mükemmel kokuyu ciğerlerine doldurdu. Kafasını biraz daha eğip genç kızın boynuna ufak öpükler kondurmaya başlamıştı. Defne bu hareketten huylanmış olacak ki kıkırdamadan edemedi. Ömer'in öpücükleri derinleşirken genç kız titreyen bedenini umursamamaya çalıştı. Ne yaşarlarsa yaşasınlar Ömer İplikçi'nin etkisi Defne üzerinde hep aynıydı. Kalp atışları hızlanmaya başlamış, içine sımsacık bir his yayılmıştı. Ömer sevgilisini kendisine doğru döndürüp elini genç kızın kalbinin üstüne koydu.

"Çok hızlı atıyor... Hissediyorum." dedi sarhoş eden ses tonuyla.

Genç adam bir adım daha yaklaşıp tek hamleyle sevgilisini kucağına aldı. Defne o anın şaşkınlığıyla ağzından küçük çaplı bir çığlığın çıkmasına engel olamadı. Ömer bu tepkiyle gülümseyip sevgilisinin gözlerinin içine baktı. Defne, genç adamın loş ışıktan daha çok kararmış gözlerine bakıp titrediğini hissetti. Dudaklarını yavaşça genç kızın dudaklarına yaklaştırdı genç adam. Defne gözlerini istemsiz bir şekilde kapatıp sevgilisinin öpücüğünü beklemeye başladı. Ilık nefesi suratında hissedince kollarını Ömer'in boynuna dolayıp kendisine bastırdı. Sevgilisinin dudakları dudaklarını örtünce ağzını aralayıp genç adamı daha derin bir öpücüğe davet etti. Ömer bu hareketten cesaretlenmiş olacak ki Defne'nin alt dudağını kavrayıp sertçe öpmeye başladı. Genç kızın sırtını duvara yaslayıp bir süre orada öpüştüler. Defne aceleci olmaya çalışıyordu fakat Ömer genç kızın aksine yavaş yavaş hareket ediyordu. Her saniyenin tadını çıkartmaya çalışıyordu. Ömer kafasını geriye çekip bakışlarıyla alev saçan kadına baktı. Elleri Defne'nin tişörtüne gitti ve hızlıca tişörtten kurtuldu. Adımları yatak odasına doğru giderken tekrardan sevgilisinin dudaklarıyla buluştu. Defne durumdan yararlanarak titreyen elleriyle sevgilsinin tişörtünü çıkarttı. Odaya geldiklerinde Ömer, Defne'yi yatağa bıraktı. Hızlı hareketlerle genç kızın pantolonundan da kurtulup Defne'in vücuduna ıslak öpücükler bırakmaya başladı. Genç kız yaşadığı hazdan dolayı yatağın örtüsünü elleriyle sıktı. Ömer sevgilisiyle yüz yüze gelince nefesini Defne'nin yüzüne üfledi.

"Hissediyor musun beni?" diye sordu Ömer hırıltılı sesiyle.

Defne kendisinde konuşacak hal bulamamasına rağmen cevaplamaya çalıştı. Tırnaklarını Ömer'in sırtına geçirip konuştu.

"Hissediyorum."

                                 ***
Merhabaaaa🙈 İkinci vuslat mı🔥🔥 Umarım beğenmişsinizdir. Yorum yaparsanız sevinirim. Sevgiler, öpücükler🤗

Continue Reading

You'll Also Like

297K 27.8K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
316K 40.8K 40
bir ipe bağlanmayı öğretmek fwb texting / düzyazı
80.1K 6.5K 25
Üniversitesinin serseri çocuğu jungkook, kız arkadaşını rahatlatmak için kayda aldığı inlemelerini yanlışlıkla yeni atanan rektörü Kim Taehyung'a ata...
165K 17.1K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.