Şiir

4.3K 202 7
                                    

*Claude Debussy- Claire De Lune parçası Defne'nin bu bölümde piyanoyla çaldığı parçadır. Yukarıyada koydum. Keyifli okumalar.*

4 YIL ÖNCE

-13.07.2012-
Yavaş adımlarla evine doğru girdi. Annesinin uyuduğunu düşünerek sessizce hareket etmeye özen gösterdi. Tenine yapışan ıslak yağmurluğu çıkardı. Yağmur sesi evin sessizliğini bozuyordu. Yaz ayında bu yağmur neyin nesiydi diye düşündü adam. Islak kıyafetlerinden kurtulup üstüne kuru şeyler seçmek için elini dolabın içine attı. Eline ilk gelen şeyleri üstüne geçirdi. Annesini uykuda izlemek için merdivenlere doğru adım attı. Merdivenleri çıkarken duvarda asılı olan fotoğraflara baktı. Fotoğraflara bakarken gözlerinin dolmasına engel olamadı. Annesinin kanserden önceki kızıl saçlarına baktı. "Güneş saçlı..." dedi adam sessizce. Kendini toparlayıp üst kata çıktı. Odaya girdiğinde annesini göremedi. Oda boştu. Bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Hızlı adımlarla evi aramaya başladı. Annesini bulamayınca içinde endişe fırtınası koptu. Korkuyordu adam. Kaybetmekten. Elini cebindeki telefonuna doğru götürdü. Sinan'ı arayacaktı.

"Alo Sinan, annem evde yok bulamıyorum. Lütfen yanında olduğunu söyle." dedi korkuyla.

"Ömer yanımda..." Sinan ne diyeceğini seçemiyordu.

"Sinan neredesiniz?" Gözleri dolmuştu adamın.

"Ömer..."
        ***

-13.07.2016-

Ömer

     Soğuk beyaz mermere oturdum. Mezardaki çiçekleri düzelttim yavaşça. Özlüyordum onu. Gülüşünü, benimle uzun uzun konuşmasını. Her şeyini özlüyordum. Her zaman başarılarıma şahit olmak istemişti. Hayalimin gerçekleşmesini görmek istemişti. Eğer burada olsaydı gururlandırdı benimle. Şirketimi görseydi "Aferin kara oğluma." derdi. Gözyaşlarıma engel olmadım. Akıp gitsinler umrumda değildi. Ağlamayı seven bir insan değildim. Acımı içimde yaşayan tiplerdendim fakat şuan yalnızdım o yüzden gözyaşlarımı çokta umursamıyordum. Kafamı kaldırdım ve batmakta olan turunculaşmış güneşe baktım sonra gitmek için ayağa kalktım. Gözüme siyah fularını saçına örtmüş fakat kızıl saçlarını kapatamamış kız çarptı. Kızıl saçlı kız. Bu o muydu? Yüzünü göremiyordum fakat o olduğuna emindim. Bu saçları nerede görsem tanırdım. Güneş saçlı kızdı işte. Saçları ve fuları uçuşuyordu. Haftalar olmuştu onu görmeyeli. En son gördüğümde pek iyi şeyler olmamıştı benim açımdan. Saçlarının annemi anımsattığını farkettim. Güldüm, neşeden yoksun bir şekilde. Hala arkasına bakmamıştı. Fularının saçlarının arasından kayışını izledim. Artık turuncu saçlarının tamamını görebiliyordum. Mezarın üzerindeki ismi daha net görebilmek için yaklaştım. Hüseyin Topal yazıyordu. Kafasını yana doğru çevirdi güneş saçlı kız. Gözyaşları süzülüyordu yanaklarından. Onu ilk gördüğüm günü hatırladım. Yanına köpek geldiğinde nasıl neşelendiğini. En ufak şeylerin bu kızı mutlu ettiğini biliyordum fakat her gördüğümde hüzünlüydü. Mezarlıkta mutlu olmasını mı bekliyordun Ömer? Mezardan yavaş adımlarla uzaklaşıyordu. Fuları mezarının üstüne düşmüştü ama almayı unutmuştu. Hüseyin Topal yazan mezara doğru ilerledim. Fuları alıp kızıl saçlı kızın gittiği yolu izledim. Mezarlıktan çıkmıştı. Fuları ona vermeliyim diye düşündüm. Gözden kaybolmuştu, adımlarımı hızlandırmaya karar verdim. Mezarlığın dışına çıkmıştım ama kızıl saçlı kızı göremiyordum. Bu kadar hızlı olması mümkün müydü? Elimde tuttuğum fulara baktım ve burnuma yaklaştırdım. Şeftali. Şeftali kokuyordu. Kokusunu ciğerlerime doldurdum. Dünyanın en güzel kokusu diye düşündüm. Bu kadar gizemli olması canımı sıkmıştı. Bu kızı gizemli ne yapan şey neydi? Saçları mı? Gülüşü mü? Belki de hüznü? Güneş saçlı kıza ulaşamamam için sanki ona giden yollara taş koymuşlardı. Daha fazla bu konu üstünde durmayacaktım. Arabama atladım ve eve doğru sürdüm.

                               ***

"Ahmet beyle toplantın var biliyorsun değil mi? " dedi Sinan. Unuttuğumu çaktırmamaya çalışarak

"Biliyorum tabi Sinan. Neredeydi?"

"Manu da tabii ki. Orayı ayarladım." dedi.

"Tamamdır kardeşim çıkıyorum." dedim ayağa kalkarak.

"Hadi koçum göster onlara Ömer İplikçi'yi."

      ***

"Sağol Şükrü, sen dışarıda bekle bir saate gelirim ben." dedim ve indim arabadan. Manu'ya biraz uzak durduğumuz için yavaş adımlarla yürümeye başladım. Yanımdan birisi hızla geçti ve şeftali kokusu burnuma geldi. Arkama hızlıca döndüm. Bir yere doğru koşturan kızıl saçlı kızı gördüm.
Bu kadar fazla tesadüf normal miydi? Daha fazla düşünmeden arkasından koşturdum. Ne acelesi vardı böyle? Hızı birden kesildi ve tiyatro salonuna girdi. Tiyatro mı izleyecekti? Veya oynayacaktı. Yavaş adımlarına ayak uydurarak peşinden gittim. Oyuncuların hazırlandıkları odaya girdi. Gösterisi vardı. Bundan emindim artık. Burada çalışan çocuğun yanına gittim.

"Bu saatlerde hangi oyunlar var?" dedim mırıldanarak.

"Tiyatro oyunu yok fakat müzikal gösteri var diyebiliriz. " dedi.

"Hangi salonda acaba?" Çocuk eliyle salonu işaret etti.

"Sağol" dedim ve salona doğru yürüdüm. Kızıl saçlı kız gözüme çarptı. Piyanonun başındaydı. Kusursuzdu. Gözlerini kapatmıştı. Yıllardır çalıyordu buna emindim. Fazla iyiydi. Kendini çaldığı müziğe bırakmıştı. Adeta yaşıyordu. Herkes hayranlıkla onu izliyordu. Gözlerimi alamıyordum. Zaman geçtikçe onu tanıma merakım artıyordu. Birisini sevme olasılığı umurumda değildi. Aklıma koymuştum. Tanışacaktım.

           ***

Dışarı çıktım ve onu bekledim. Diyeceğim şeyleri gözden geçirdim. Merhaba? Sahilde sonra mezarlıkta şimdi de burada karşılaştık. Aklımı senden alamıyorum tanışalım mı? Ne saçmalıyorsun Allah aşkına. Düşüncelerimle savaşırken kapıdan hızla çıktı ve yürümeye başladı. Aferin Ömer kaçırdın kızı. Arkasından takip etmeye başladım. Duraksayıp kütüphaneye girdi hızlıca. Biraz bekledikten sonra arkasından ben de girdim kütüphaneye. Kitap raflarının arasında aramaya başladım. Bir kitabı kurcalarken rastladım. Sessizce elindekini okumaya başladı. Arkasından yaklaşıp okuduğu şeyi duymaya çalıştım.
"Bağlanmayacaksın bir şeye öyle körü körüne.
'O olmazsa yaşayamam.' demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü."
Yanına doğru ilerledim ve yarım kalan şiirini tamamladım.
"Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni, senin onu sevdiğinden."

Kiralık Aşk& Sevdan Bir Ateş (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin