Hayal Kırıklığı

5K 206 6
                                    

Ömer
Kızıl saçlı kızı görmemden tam iki hafta geçmişti. İki haftanın her günü onu gördüğüm yere gitmiştim ama nafile. Umudumu kaybediyordum yavaş yavaş. Bugünde gidecektim fakat bu sefer şansımı iş çıkışından sonra deneyecektim. Eğer ki bulamazsam yarım kalacaktım.

       ***

Şirketten çıkar çıkmaz arabama atlayıp sahil kenarına doğru yola koyuldum. "Lütfen..." dedim çaresizlikle. "Lütfen, orada ol kızıl saçlı."

        ***

Sonunda gelmiştim sahil kenarına. Hızlı adımlarla onu gördüğüm yere, çimenliğe yürüdüm. Yoktu. Pes etmek istemiyordum ama yoktu işte. Bıkkınlıkla banka doğru yürüdüm.

"Güneş saçlı..." dedim sessizce. Nasılda imkansızdı. Belki bu yüzden kafayı takmıştım. İmkansız olduğu için. Sonra gülüşünü düşündüm, Beni nasıl etkilediğini, saçlarını... Bir şeyler vardı bu kızda. İmkansız oluşu değildi. Ona uzun uzun bakmamı sağlayan bir şey vardı. Tam kalkacakken onu gördüm. Bu gerçek olamazdı. Yürüyordu işte. Yanındaki erkeğe güldüğünü gördüm. Yanında erkek vardı. Ve ona gülüyordu. Hem de içten, çok içten. O önceki gördüğümdeki gülüşü değildi. Fazla duygu dolu bir gülüştü bu. İçimden bir şeylerin koptuğunu hissettim. Kafamı toplayıp seçenekleri gözden geçirdim. Abisi olabilir miydi? Kuzeni? Belki de dostu?

"Kendini kandırma Ömer." dedim içimden. Ne bekliyordun sahiden? Onunda haftalardır seni aramasını mı? Sürekli seni düşünüp durmuş olmasını mı? Karşımdaki çimenlere oturmuştu yine fakat bu sefer o erkekle. Çocuk onu çok umursuyor gibi gözükmüyordu. Kızıl saçlı kız ise onu hayranlıkla izliyordu. İşte bu daha can acıtıcıydı. Belli ki karşılıklı bir sevgi değildi. Çocuğun telefonu çalmıştı ve kızıl saçlı kıza dönüp bir şeyler söyledi. Ağzını okumaya çalıştım. Defne kelimesini seçebildim bir tek. Defne miydi ismi? Çocuğun kızıl saçlı kıza dediği şeyler kızın keyfini bozmuş gibiydi. Ayağa kalkıp telefonla konuşmaya başladı. Gülüyordu hatta kahkahalar atıyordu. Kızıl saçlı kızın gözleri dolmuştu. Tam o sırada beni gördü. Gözünden bir damla yaş aktı. Bu sefer bakışlarını kaçırmamıştı. Eliyle akan gözyaşını sildi. Gidip onu üzen her ne ise bitirmek istedim. Küçük bir kız çocuğu gibiydi sanki.

"Hüzünlü güneş saçlı kız..." dedim sessizce. Duyması imkansızdı fakat gülümsedi. Neşeden yoksun bir gülüştü bu. O çocuğa nasıl güldüğünü hatırladım. Neşe dolu gülüşünü. Ayağa kalktım hızlıca. Kendimi daha fazla kaptırmadan son çıkışımdı. Son kez baktım ve tekrardan gözü yaşlı kızla karşılaştım. Hüznün bile yakıştığı kız. Biraz daha bakarsam gidemeyecektim. Fakat gitmem gerekiyordu. Uzaklaştım. Uzaklaştıkça uzaklaştım. Yürürken Sabahattin Ali'nin bir şiiri geldi aklıma.

"Sen benim sevgilimsin, sevsen de sevmesen de. Aradığım yerlere benzeyiş buldum sende." Belki bugün değil ama elbet bir gün.

       ***

Merhaba arkadaşlar, ilk hikayem olduğunu söylemiştim zaten o yüzden heyecanlıyım hatalarım veya yanlışlarım olabilir, yorumlara yazabilirsiniz cidden çok sevinirim. Sevgiler:)

Kiralık Aşk& Sevdan Bir Ateş (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin