DESTİNA (-18)

By ElifEfruze_

292K 14.9K 7.6K

Bir deprem, Bir pasta, Bir oyuncak... Bir adam, Bir kadın, Ortak bir geçmiş... Kalpler toprağın çığlığında ka... More

TANITIM
GİRİŞ
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM (Doğum Günü)
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13.BÖLÜM
14. BÖLÜM
15.BÖLÜM "ARÂF"
16. BÖLÜM - HAYÂL KIRIKLIĞI
17. BÖLÜM "UMUT YENİDEN"
18. BÖLÜM - "HAYAT DEVAM EDİYOR-1-"
18.BÖLÜM- "HAYAT DEVAM EDİYOR-2"
18. BÖLÜM~"HAYAT DEVAM EDİYOR~3"
19.BÖLÜM ~ŞANS~
20. BÖLÜM ~KORKU~
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM ~SEVDA~
23. BÖLÜM ~HATIRLAMA~
25. BÖLÜM ~YILDIZLARIN ALTINDA~
26.BÖLÜM~ÖZÜR DİLERİM PERİ KIZI-1- ~
26. BÖLÜM ~ÖZÜR DİLERİM PERİ KIZI-2-~
27. BÖLÜM ~AİLE SAADETİ~
28. BÖLÜM~HUZUR EVİMDE~
29. Bölüm
30. Bölüm ~Gerçeklerle Yüzleşme~
31. Bölüm ~Bu gece tutmayın beni~
~Duyuru~
32. Bölüm ~Korku- Aşk~
33. Bölüm ♡Hiçbir sır gizli kalmaz♡
Önemli
34. BÖLÜM ~GERÇEK DOST~

24. BÖLÜM~DENİZ~

5K 304 121
By ElifEfruze_

Eveeeettt size harika bir bölüm getirdim. Ama yine sonuna bakıp bana güzel şeyler söylersiniz diye umuyorum. Böyle sonları seviyorum.😂😂

Bu bölümü çok sevgili görümcem HaticeUsta822 ya armağan ediyorum. Özellikle bölüm sonuna bayılacaksın eminim. Sen çok seversin böyle sonları😂😂😂😂 iyi ki varsın canım benim. İyi ki yanımdasın. Seni çok seviyorum. O gittiğin yerden de bir an önce dönsen çok iyi olur seni çok özledik. 😘😘😘😘😘❤❤❤💜💜💜💜

Neyse çok uzatmadan bölümün ithafını da yaptıktan sonra sizi bölümle baş başa bırakıyorum.

Keyifli okumalar...




Pamir sıkıntılı bir halde elleriyle kirli sakallı yüzünü sıvazladı. İpek'in vereceği cevabı heyecan ve korkuyla bekliyordu.

İpek ise onların isimlerine dair bir şey hatırlamadığı için bir isim veremezdi. Ama ne cevap vereceğini de bilmiyordu. Hafızamın bir kısmı kayıp diyemedi. Onun yerine " özel" cevabını verdi ve Ceyda'ya baktı.

İpek'in verdiği cevaba verecek başka bir cevabı yoktu Pamir'in. Elindeki köstebeğe bir kez daha baktı ve sahibine uzatıp hiç bir şey söylemeden dışarı çıktı. Biraz nefes almaya, rahatlamaya ihtiyacı vardı. Şu an yaşadığı durum kavga eden iki insanın birbirinin boğazını sıkmasından farksızdı. Hızla merdivenleri inip bahçede aldı soluğu. Denize nazır olan tarafa geçip demirleri sıktı var gücüyle.
Kafasında binbir şüphe... İpek'in Ceyda olabilme ihtimali... Ama olamazdı çünkü o yaşamıyordu. Hayatta değildi. Bu mümkün değil. Peki ama neden bunca şüpheye mahâl verecek şeyler... İpek'e baktığında köstebeğinden bir şeyler bulması... Bu şüpheyle nasıl yaşayabilirdi? Yıllarca köstebeği için tuttuğu yas, ona duyduğu özlem, sevgi, hepsi kaderin ona oynadığı bir oyunun parçası olabilir miydi? Köstebeği yaşıyor olabilir miydi? Ve en önemlisi o İpek miydi? Öyle bir çıkmaza girmişti ki elleriyle yüzünü kapatıp içinden "Allah'ım çıldıracağım. Bu şüpheyle yaşayamam. Bana yol göster. Yalvarırım bir yol göster. Ya sağ ya sol. Ortası yok. Köstebeğimin yaşıyor olma ihtimali var mı gerçekten?" Gittikçe alçalan sesiyle "Ama yok değil mi? Kendimi kandırıyorum, o öldü biliyorum. Yukardan beni izliyor biliyorum." Diyerek kendini avutmaya çalışıyordu.
Üstelik Ceyda giderken annesini ve babasını da götürmüştü. Oysa İpek'in bir annesi vardı. Böyle bir gerçek vardı ortada. Ama aklına ilişen şüphe onu ele geçirmişti artık bırakacak gibi de değildi. "Ya o gerçek annesi değilse, ya gerçekten Ceyda yaşıyorsa ve o, İpek'se. Bu nasıl bir çıkmaz sokaktı. Tüm ara sokaklar aklını karıştırmak için gözünde büyürken, ana caddeye çıkmayı deli gibi istiyordu. Doğru yolu bulmayı...

***

Pamir dün gece İpek'e söylediklerinden sonra kendini çok tuhaf hissediyordu. Doğru mu yaptı İpek'e onları söylemekle bilmiyordu ama o an aklını değil, kalbini kullanmayı seçti. Aslında pişman da değildi. Şimdiye kadar söylenilmeyen sözler, sadece gözlerin teması... Kaçamak, sevgi dolu bakışların ardına sığınıp saklanmak... Bu doğru değildi. Sevdiği kadın baş ucundayken uzak durmak zorunda olmak, içindekileri anlatamıyor olmak, hem kendisine hem de sevdiğine zarar veriyordu bunu fazlasıyla görebiliyordu. Duyguları karşılıksız değildi, İpek de onu seviyordu biliyordu. Bu durumda hem kendisine hem de sevdiği kadına acı çektiriyordu. En azından daha fazla acı çekmesine gönlü el vermeyip sonunda konuştu onunla. Hâlâ karşısında sabun tezgahında tek tek sabunları koklayan kıza bakıyordu. Leylak kokulu olan sepeti kucağında tutuyordu. Onu aldığı belliydi. Gidip bütün leylak kokulu olan sabunları almak istedi. Sevdiğinin kokusu başkasında hayat bulmasın istedi ama piyasadaki bütün leylak kokulu sabunları kaldırtacak hâli de yoktu. Leylak kokusunu tamamen kaldırması gerekecekti ki bu da mümkün değildi. Farklıydı bugün İpek. Farklı bakıyor, farklı gülümsüyordu. Gözlerinin içi gülmeden gerçekten gülmüş olunmaz ya hani. Hep bir eksiklik vardır o tebessümde. Her zaman ona öyle yarım, eksik gülerken, bugün gülümsemesi gözlerine ulaşıyordu. Şu an hiç bir şey yapmak istemiyordu. Hınca hınç olan pazarda gözü sadece sevdiğini hedef almıştı. Yalnızca ona bakmak bile tüm sıkıntısını alıp götürüyordu. İpek'in sabunları bırakıp ona dönmesiyle ve dudaklarına yerleştirdiği küçük ama bir o kadar büyük, bir o kadar anlamlı tebessümüyle tarif edilemez bir duygu fırtınasıyla huzur denilen şerbetten yudumluyordu Pamir. Bir tebessümü bunları hissettiriyorsa, ötesini kalbi kaldırabilir miydi bilmiyordu.

İpek aldığı sabun sepetleri bir elinde diğer elindekileri tezgâha bırakırken gözü Pamir'e takıldı. Minicik bir tebessüm iliştirmişti dudaklarına. Uzun zamandır onu bu hâlde görmemişti. Kendisi de uzun zamandır bu kadar huzurlu hissetmiyordu. Dün gece konuşmaları ilaç gibi gelmişti. Ceyda ile konuşurken çok kötüydü, hiç iyi hissetmiyordu ama sonrası, hasta insana gelen en iyi ilaçtı. Belki çok umut vaat etmiyordu ama, İpek için o kadar zamandan ve Pamir'in anlamsız tavırlarından sonra bu sözleri duymak bile kalbine huzur üflemişti. Pamir'e bakarken dün gece, önce Ceyda ile konuşmaları, ardından da Pamir'le olan konuşması geldi gözlerinin önüne.

***

"Ceyda sen bir şey anladın mı? Pamir çok tuhaftı farkettin mi?" Aniden çıkıp giden Pamir'in neden böyle bir şey yaptığına anlam veremediği için arkadaşından yardım istedi.

Ceyda'nın aklındaki şüpheler yavaş yavaş yerine oturmaya başlıyordu. Abisinin hareketlerini dikkatle izledi. O köstebekte bir şey olmalıydı. Buna emindi. Aklına hemen köstebek pasta yaptıklarının sabahı kahvaltı sofrası geldi. Abisinin köstebek pasta lafından sonra kalkıp gittiği... Ve bu oyuncak köstebek... Şimdi taşlar yerli yerine oturuyordu galiba. İşe bu köstebeğin sırrını çözmekle başlayacaktı ki kafasında olaylar sahnelenmeye başlamıştı bile. Ceyda biliyordu o köstebeği arkadaşına çocukluk arkadaşının hediye ettiğini. Daha fazla arkadaşına belli etmek istemedi ve cevap verdi.

"Evet canım farkettim. Özellikle bu köstebeği gördükten sonra oldu ne olduysa. Ama inan ki bilmiyorum." Bu işi tamamen çözmeden kimseye umut veremezdi. Kimseye belli etmeden, sessizce araştırıp öğrenecekti her şeyi. Ondan sonra anlatacaktı. "Aman boşver abim işte. Hangi ânı hangi ânına uydu ki. Yine ne oldu kim bilir."

"Boş veremiyorum Ceyda. Elimde değil, onun bu içe kapanık halleri, her şeyi içine atması, ben onu böyle gördükçe daha çok canım yanıyor. Bir bakıyorum kilometrelerce uzak, bir bakıyorum bir adım daha yakın. Her adımda kilometreler metrelere, metreler adımlara dönüyor. En son adımını attığı anda sanki aramıza bir duvar koyuyor ve o duvarı yıkamıyor. Ben artık ne düşüneceğimi de, ona karşı nasıl davranacağımı da kestiremiyorum. Yoruldum Ceyda. Çok yoruldum. Hayat beni yeterince yordu zaten. Ben bu acıyla dibe sürüklendiğimi hissediyorum. Girdiğim karanlıklar diyarından aydınlığa koşmak istiyorum artık. 22 yıl yeterince o karanlıkta mahkûm edildim zaten. Artık bitsin istiyorum. Benim aydınlığım onun gözleri Ceyda. O bana her baktığında aydınlığım oluyor. Ay ışığı doğuyor kalbime. Hayat ışığım oluyor. Tam diyorum ki ne olur bu kez de susma. Bana aydınlığımı ver. Ver ki karanlıkta yaşamaktan kurtulayım. Gözlerindeki aydınlıkta tek göz odada da olsa yaşarım. Ama ne oluyor biliyor musun? Aydınlığıma kavuşamadan ışığını da alıp gidiyor. Ve ben yine her zamanki madenime... Katran karası gecelere... Yoruldum Ceyda. Dayanamıyorum artık."

İpek böyle severken abisini, bu kadar büyük bir aşkla severken, Ceyda'nın yüreği dayanır mıydı? Arkadaşının yanına sokulup önce gözlerinin damlalarını sildi, sonra "Gel buraya" diyerek tüm içtenliğiyle sarıldı. Birlikte ağladılar. Çünkü onlar öyleydi. Sevinçleri de üzüntüleri de birlikte yaşıyorlardı. Aynı kandan, aynı candan gibi.

"Canım benim. Kurban olurum ben sana. Dökülen her bir göz yaşına kurban olurum. Abimi gırtlaklamak istiyorum sana bu kadar acı çektirdiği için. Erkek milleti değil mi? Hangisinden hayır geldi ki?"

Birlikte bir süre daha öyle kaldıktan sonra ayrılan İpek oldu. Kendi derdinden Ceyda'nın derdini unutmuştu.

"Neyse beni boşver sen. Alıştım ben. Sen anlat bakalım ne oldu size birden bire? Seni üzecek bir şey mi yaptı? Hem daha ben hakkınızda hiç bir şey bilmiyorum. Hâlâ anlatmadın."

"Boşver kuzum beni. Önemli..." Olan sensin diyecekti ama İpek zaten ne demek istediğini anlamıştı ve sözünü kesti.

"Önemli olan ben değilim. Şu an ikimiz de acı çekiyoruz. Ama sen bana neler olduğunu söylemiyorsun. Hadi anlat."

İpek haklıydı. Madem bugün acı çekme günüydü. Tam da moduna girmişlerdi zaten. "Peki o halde hazır mısın. En baştan anlatacağım."

İpek'in tamam anlamında işaretiyle başladı Ceyda anlatmaya. Oğuzların evinde bahçedeki ilk ilân-ı aşktan, çiçeklerin dilinden aşkının nasıl dile geldiğinden, Oğuz'un ondan istediği şanstan, tüm bunlar karşısında kendisinin ise hiç beklenmeyen hareketsizliğinden ve donup kalmasından tut, Oğuz'dan istediği zamana kadar her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlattı. Ceyda anlatırken İpek'in şaşkınlıkla ve hayretle açıldı gözleri.

"Ceyda sen bizim Oğuz'dan bahsettiğinin farkındasın değil mi? Gerçi ben Oğuz'u çok iyi tanımıyorum ama senin anlattığına bakılırsa çok şaşırtıcı şeyler yaptıkları. Vay be, demek çiçeklerin diliyle ilân-ı aşk etti ha." Biraz durdu ve "E kuzum sen bunun neyine üzülüyorsun senin sevinçten göbek atman gerekmiyor mu? Ne bu hâlin." Dedi.

"O kadar kolay değil İpek. Anlattım sana, ben ona yıllarımı verdim. Ondan habersiz kaç yıl içimde büyüttüm ona olan sevgimi. Yeri geldi yerden yere vurdum, yeri geldi göğe çıkardım. Ama ondan habersiz. Sorun da bu işte. Her şeyi, her acıyı kendi içimde yaşadım. Karşılıksız bir sevdayı korladım durdum daha da alevlensin der gibi. Tam artık üzerine su serptim, küllensin dedim, kendimce küllendi de zannettim ama yanılmışım. O çıktı karşıma. Her şey yeniden başlamasın, onu unuttum diye kendimi kandırmaya çalıştım ama o ne yaptı? Abimi görünce korktu. Tam dedim bu kesin bana olan aşkını anlatacak belli. Adam aniden kabuk bağladı. Korkudan kabuğuna sığınan kaplumbağa gibi kabuğunun ardına sığındı. Ha sonra ne oldu? Nasıl olduğunu bilmediğim bir anda aradan 5 ay geçtikten doğum günümün gecesi sonra yeniden yeşil ışık yaktı bana biliyorsun. Sonra da işte ilân-ı aşk. Peki etkilendin mi etkilendin Ceyda desen? Haklısın derim. Kalbim en güzel şekilde çiçek bahçesine döndü. Kelebekler desen uçuş uçuş. Ama tam kalbime yenik düştüğüm anda mantığım devreye giriyor. Tıpkı bu gece de olduğu gibi."

"Ne oldu ki bu gece?"

"Biliyorsun çimenlerin üzerinde uzanırken Oğuz'la bir şeyler almaya gittik. Ne olduysa orada oldu zaten."

Ceyda anlattıkça daha çok meraklanan İpek sabırsızlanıyordu. "Söylesene kuzum ne oldu? Sana bir şey mi yaptı? Kıracak bir söz mü söyledi?"

"Aslında kötü bir şey söylemedi ama benim tepem attı. Geçmişte yaşadığım acılarım dile geldi." İpek'in e hadi der gibi bakmasının ardından "Bakışlarından ne demek istediğini anladım İpek merak etme söylüyorum işte. Bana, beni çok özlediğini söyledi. Bir haftadır yalnız kalmak için fırsat kolladığını, kokumu içine çekmeyi filan özlediğini."

"İyi de Ceydoşum bunlar ne güzel sözler. Ne diye tersledin adamı."

"Bekle devamı var. Bana 'sen özlemedin mi' dedi? Cevap veremedim. Özledim ama diyemedim. Mantığım izin vermedi. Sonra tekrar yineledi. 'Ben seni bu kadar özlerken sen hiç mi özlemedin' dedi? Benim de deli damarım tuttu aklıma geleni söyledim ona. O bilmiyordu benim çocukluktan beri onu sevdiğimi. Ama artık biliyor. Bağırdım, çağırdım. Ben seni yıllarca bekledim, diğer sevgililerin gibi beni de sev istedim ama sen beni kardeş gördün dedim. Sen bana gelmiş kaç ayın davasını mı yapıyorsun dedim sonra da çektim sizin yanınıza geldim işte. O da donup kalmıştır eminim duyduklarından sonra. Tamam onu çok seviyorum ama bu kadar kolay olmamalı. Benim ne yaşadığımı bilmeli. Sen bizi merak etme biz elbet düzeliriz. İnşallah yani."

"Kuzum ne diyeyim bilemedim ki. Keşke o kadar terslemeseydin. Ama sana da bir şey diyemiyorum sen de kendince haklısın. Şu an düşünüyorum da eminim Oğuz çok kötü durumdadır."

"Düşünmeye ihtiyacım var İpek. Şimdi gidemem yanına. O da düşünsün. Duyduklarını tartsın, biçsin. Ben biraz uyumak istiyorum. Sen ne yapacaksın? Hadi gel birlikte uyuyalım."

İpek, onu bu halde uyku tutamayacağını bildiği için "Sen uyu kuzum. Ben biraz dolaşıp gelirim. Oksijen depolamaya ihtiyacım var."

"Tamam canım. Ama çok kalma merakta koyma beni."

İpek tamam diyerek üzerine ince siyah penye bir ceket aldı ve odadan sessizce çıktı. Geceleri denizin soğuğu vuruyordu artık. Ağır adımlarla indi bahçeye. Gece gece kimseye rahatsızlık vermek istemedi. Ellerini kucağında birleştirip, ağır ağır düşüne düşüne yürüyordu. Denizin dalgalarının sesi ona huzur versin istiyordu. Demir parmaklıklara yaklaştı denizi içine çekmek ister gibi gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Gecenin bu karanlığında duyduğu ses irkilmesine neden oldu.

"Seni de mi uyku tutmadı?" Etrafına bakınarak sesin sahibini bulmak istedi. Anlamıştı sesinden Pamir olduğunu ama neredeydi? Pamir bulunduğu yerden kalkıp İpek'in görüş alanına girdi. İpek Pamir'i görünce şaşkınlık içerisinde kaldı. Onu burda bulmayı beklemiyordu. Ne işi vardı ki burada?

"Korkuttun beni."

"Özür dilerim, korkutmak istememiştim. Geldiğini görünce birden söze atıldım sanırım."

"Yok önemli değil. Biraz hava almak istedim. Sen neden buradasın?" Merakına yenik düşüp sormuştu soruyu.

"Sanırım ben de biraz hava almak istedim." İkisi de yönlerini denize doğru çevirmişlerdi. Bir süre öylece sessiz kaldılar. Denizin huzurunu koklayan İpek konuşmak içindekileri dökmek istedi. İpek konuşmaya başlayınca Pamir de dikkatini sevdiği kıza verdi.

"Deniz; bir o kadar hırçın, bir o kadar uysal. Tıpkı insan gibi. Bir günü bir günü tutmaz. Hatta saati saatini bile tutmaz. Bir bakarsın o kadar sakin ki, huzura ev sahipliği yapar. Bir de bakarsın bir anda celâllenir ve dalgalarını tokat gibi savurur. Hırçın dalgalar seni de esiri eder, alır, içine hapseder. Bir ânı bir ânına uymaz. Kimse bilemez onun içinde kopan fırtınanın sebebini. Kimse bilemez yüreğini kirleteni. Deniz; kiminin derdini, kiminin sevincini, mutluğunu, kiminin duasını, kiminin umutlarını barındırır sinesinde. Derdi olan derman arar onda. Sevdası olan, aşk arar, huzur arar, her şey arar. Deniz bu. Hiç gocunmaz, önüne gelene ev sahipliği yapar. Önemli olan denizin kıymetini bilmektir. Ona hakettiği değeri verebilmektir.

Sevdiğinizin kıymetini bilin. Ömür kısa. Baş ucunuzda sizi bekleyen birileri olabilir. Onları kaybetmemeniz dileğiyle...

Continue Reading

You'll Also Like

4M 150K 84
Savaş ağa adlı hikayem ÇİLEM olarak değiştirilmiştir haberiniz olsun. Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyo...
227K 10.2K 71
Tamamlandı Bir binbaşı en fazla ne kadar takıntılı ola bilir? Barlas binbaşı Efese ne kadar takık olabilirse...
2.1M 102K 43
Abisinin arkadaşına yaptığı sosyal medya akımından sonra hayatı değişeceğini kim bile bilirdi ki? ○●□■ Siz : Seni bir arkadaş bir dos...
184K 9.1K 36
Aşkın barut kokan hâli... UYARI! → İncelemekte olduğunuz kitap 16 yaş ve üzeri için uygundur. Olumsuz örnek oluşturabilecek unsurlar içermektedir. →...