5. BÖLÜM

9.2K 492 96
                                    

Herkese merhabalar. Yepyeni bölümle karşınızdayım. Umarım keyif alırsınız. Bu güzel bölümü de yine çok sevdiğim yazarlarımdan Naz-nehir e armağan ediyorum. Seni seviyorum ablacım. İyi ki varsın.

Genç kız gözlerini açarken çok zorlanmıştı. Birkaç defa denemesine rağmen bir türlü açılmayan gözlerini en son denemesinde güçlükle açabilmişti. Penceresinden vuran gün ışığına baktı bir süre. Hiç mecali yoktu kalkmaya. Güneşin aydınlattığı pencereye, ardında da yavaşça etrafına baktı. Tanıdık bir yer değildi burası. İyi ama neresiydi? Nereye gelmişti? Kim getirmişti? En son hatırladığı annesiyle babasının mezarının başında ağlamaktan helak olduğuydu. Daha sonrasında adım atmaya mecali kalmamıştı bacaklarının ve yere yığılmıştı. Muhtemelen kalbi daha fazla dayanamamıştı bu kadar acıya ve kendini koca bir karanlığa bırakmıştı. Bayılmış olmalıydı da buraya kim getirmişti? Hem burası da neresiydi ki? Bir an kolundaki seruma ilişti gözleri. Tabi yaaa. Hastanedeydi. O kadar şık bir hastaneydi ki hastane olduğunu anlamamıştı bile. Nasıl gelmişti buraya kadar? Ya da kim getirdi hiç bilmiyordu. Büyük ihtimalle mezarlık bekçisi filan bulmuştur baygın bedenimi diye düşündü genç kız. Kimse de yoktu yanında. Kim getirdiyse hastaneye kadar getirip bırakıp gitmişti demek. Neyse buraya kadar kim getirdiyse ona bir teşekkür borcum var dedi kendi kendine.

"Demek uyandınız. Nasıl hissediyorsunuz kendinizi?"

İçeri giren hemşirenin sesiydi bu.

"Teşekkür ederim, daha iyiyim. Biraz yorgunum sadece."

"Böyle hissetmeniz çok normal. Ben hemen doktor beye haber vereyim."

Hemşirenin gitmesinin ardından yavaşça yerinde doğrulmaya çalıştı İpek. Ayağa kalkmak istedi ama sendelemişti bir anda. O sırada içeri giren doktor koştu imdadına. Düşmek üzereyken tuttu genç kızı.

"Ne yapıyorsunuz? Dikkat edin. Henüz kendinize gelebilmiş değilsiniz. Biraz daha dinlenmelisiniz." derken, doktor bey kızın uzanmasına yardım ediyordu.

"Nasıl hissediyorsunuz kendinizi?"

"Daha iyiyim teşekkür ederim. Ama çok yorgun hissediyorum."

"Bu çok normal. Dün hastaneye getirildiğinizde bilinciniz kapalıydı. Bitkin düşmüştünüz. Hemen değerlerinize baktırıp serum taktık. Birşeyiniz yok. Sadece dün yaşadığınız şeyler sizi çok fazla yıpratmış. Ve siz de bayılmışsınız. Sanırım bir yakınınızı kaybettiniz. Başınız sağolsun."

İpek doktorun söyledikleriyle şaşırdı. Nereden biliyordu ki yakınımı kaybettiğimi diye düşündü. Merak edip sordu.

"Siz nereden biliyorsunuz yakınımı kaybettiğimi?"

"Dün sizi getiren beyefendi anlattı sizi mezarlıkta baygın bulduğunu. Epey süre de baygın kalmış olmalısınız sanırım, ancak açabildiniz gözlerinizi."

"Kim getirdi beni buraya? Gitmiş sanırım. Teşekkür etmek isterdim."

"Bilmiyorum. Genç bir beydi. Gece de sabaha kadar başınızda bekledi. Hiç ayrılmadı yanınızdan. Çok merak etmiş demek ki o beyefendi de sizi. Şimdi nerede bilmiyorum."

İpek duyduklarıyla daha da bir şaşırmıştı. Kimdi ki onu buraya getiren? Üstelik sabaha kadar da beklemiş başında. Madem beklemişti şimdi nerereydi? Neden gitmişti ki? Büyük bir teşekkür borcu vardı her kimse ona. Belki de o olmasaydı, kim bilir... Neyse gerisini düşünmek istemiyordu. Hayatını kurtaran adama borçluydu. Bu işe ilk teşekkür etmekle başlamalıydı. Tabi adamı bulursa.

"Sabaha kadar başımda mı bekledi? Peki şimdi nerede?"

Az önce içeri giren hemşire cevap verdi bu kez.

DESTİNA (-18)Where stories live. Discover now