24. BÖLÜM~DENİZ~

5K 304 121
                                    

Eveeeettt size harika bir bölüm getirdim. Ama yine sonuna bakıp bana güzel şeyler söylersiniz diye umuyorum. Böyle sonları seviyorum.😂😂

Bu bölümü çok sevgili görümcem HaticeUsta822 ya armağan ediyorum. Özellikle bölüm sonuna bayılacaksın eminim. Sen çok seversin böyle sonları😂😂😂😂 iyi ki varsın canım benim. İyi ki yanımdasın. Seni çok seviyorum. O gittiğin yerden de bir an önce dönsen çok iyi olur seni çok özledik. 😘😘😘😘😘❤❤❤💜💜💜💜

Neyse çok uzatmadan bölümün ithafını da yaptıktan sonra sizi bölümle baş başa bırakıyorum.

Keyifli okumalar...




Pamir sıkıntılı bir halde elleriyle kirli sakallı yüzünü sıvazladı. İpek'in vereceği cevabı heyecan ve korkuyla bekliyordu.

İpek ise onların isimlerine dair bir şey hatırlamadığı için bir isim veremezdi. Ama ne cevap vereceğini de bilmiyordu. Hafızamın bir kısmı kayıp diyemedi. Onun yerine " özel" cevabını verdi ve Ceyda'ya baktı.

İpek'in verdiği cevaba verecek başka bir cevabı yoktu Pamir'in. Elindeki köstebeğe bir kez daha baktı ve sahibine uzatıp hiç bir şey söylemeden dışarı çıktı. Biraz nefes almaya, rahatlamaya ihtiyacı vardı. Şu an yaşadığı durum kavga eden iki insanın birbirinin boğazını sıkmasından farksızdı. Hızla merdivenleri inip bahçede aldı soluğu. Denize nazır olan tarafa geçip demirleri sıktı var gücüyle.
Kafasında binbir şüphe... İpek'in Ceyda olabilme ihtimali... Ama olamazdı çünkü o yaşamıyordu. Hayatta değildi. Bu mümkün değil. Peki ama neden bunca şüpheye mahâl verecek şeyler... İpek'e baktığında köstebeğinden bir şeyler bulması... Bu şüpheyle nasıl yaşayabilirdi? Yıllarca köstebeği için tuttuğu yas, ona duyduğu özlem, sevgi, hepsi kaderin ona oynadığı bir oyunun parçası olabilir miydi? Köstebeği yaşıyor olabilir miydi? Ve en önemlisi o İpek miydi? Öyle bir çıkmaza girmişti ki elleriyle yüzünü kapatıp içinden "Allah'ım çıldıracağım. Bu şüpheyle yaşayamam. Bana yol göster. Yalvarırım bir yol göster. Ya sağ ya sol. Ortası yok. Köstebeğimin yaşıyor olma ihtimali var mı gerçekten?" Gittikçe alçalan sesiyle "Ama yok değil mi? Kendimi kandırıyorum, o öldü biliyorum. Yukardan beni izliyor biliyorum." Diyerek kendini avutmaya çalışıyordu.
Üstelik Ceyda giderken annesini ve babasını da götürmüştü. Oysa İpek'in bir annesi vardı. Böyle bir gerçek vardı ortada. Ama aklına ilişen şüphe onu ele geçirmişti artık bırakacak gibi de değildi. "Ya o gerçek annesi değilse, ya gerçekten Ceyda yaşıyorsa ve o, İpek'se. Bu nasıl bir çıkmaz sokaktı. Tüm ara sokaklar aklını karıştırmak için gözünde büyürken, ana caddeye çıkmayı deli gibi istiyordu. Doğru yolu bulmayı...

***

Pamir dün gece İpek'e söylediklerinden sonra kendini çok tuhaf hissediyordu. Doğru mu yaptı İpek'e onları söylemekle bilmiyordu ama o an aklını değil, kalbini kullanmayı seçti. Aslında pişman da değildi. Şimdiye kadar söylenilmeyen sözler, sadece gözlerin teması... Kaçamak, sevgi dolu bakışların ardına sığınıp saklanmak... Bu doğru değildi. Sevdiği kadın baş ucundayken uzak durmak zorunda olmak, içindekileri anlatamıyor olmak, hem kendisine hem de sevdiğine zarar veriyordu bunu fazlasıyla görebiliyordu. Duyguları karşılıksız değildi, İpek de onu seviyordu biliyordu. Bu durumda hem kendisine hem de sevdiği kadına acı çektiriyordu. En azından daha fazla acı çekmesine gönlü el vermeyip sonunda konuştu onunla. Hâlâ karşısında sabun tezgahında tek tek sabunları koklayan kıza bakıyordu. Leylak kokulu olan sepeti kucağında tutuyordu. Onu aldığı belliydi. Gidip bütün leylak kokulu olan sabunları almak istedi. Sevdiğinin kokusu başkasında hayat bulmasın istedi ama piyasadaki bütün leylak kokulu sabunları kaldırtacak hâli de yoktu. Leylak kokusunu tamamen kaldırması gerekecekti ki bu da mümkün değildi. Farklıydı bugün İpek. Farklı bakıyor, farklı gülümsüyordu. Gözlerinin içi gülmeden gerçekten gülmüş olunmaz ya hani. Hep bir eksiklik vardır o tebessümde. Her zaman ona öyle yarım, eksik gülerken, bugün gülümsemesi gözlerine ulaşıyordu. Şu an hiç bir şey yapmak istemiyordu. Hınca hınç olan pazarda gözü sadece sevdiğini hedef almıştı. Yalnızca ona bakmak bile tüm sıkıntısını alıp götürüyordu. İpek'in sabunları bırakıp ona dönmesiyle ve dudaklarına yerleştirdiği küçük ama bir o kadar büyük, bir o kadar anlamlı tebessümüyle tarif edilemez bir duygu fırtınasıyla huzur denilen şerbetten yudumluyordu Pamir. Bir tebessümü bunları hissettiriyorsa, ötesini kalbi kaldırabilir miydi bilmiyordu.

DESTİNA (-18)Where stories live. Discover now