4. BÖLÜM

9.1K 494 113
                                    


   Yine bir pazartesi akşamından herkese merhaba. Bu bölümü de sedaozerbay  Seda ablama armağan ediyorum. Seviliyorsun ablacımmmm. İyi ki varsın... Lafı daha fazla uzatmadan bölümle sizi başbaşa bırakıyorum. Medyada yakışıklı Pamir'imiz bulunmakta. Bu bölümü tamamen ona ayırdım. Keyifli okumalar, umarım beğenirsiniz...





  Genç adam anın büyüsüne kapılmış, bu ortamı ne kadar çok özlediğini düşünüyordu. Kendisi istemişti ayrı eve çıkmayı ama ailesinin yanına geldiği zaman da ne kadar çok özlediğini anlıyordu. Çok uzun zaman olmamıştı ama bu ara çok sık gelemiyordu ailesinin yanına.

  Herkes masada keyifli dakikalar eşliğinde yemeklerini yerken, kaç gündür yoğun çalışmasının kendisini ne kadar yorduğunu farketti Pamir. Gerçekten de iyi bir dinlenmeye ihtiyacı vardı. Bu güzel aile ortamından çıkıp da çalışmak hiç içinden gelmemişti. Bugünün önemini düşününce yüzü düştü bir an. Pamir'in bu hali bir kaç dakikadır onu göz hapsinde tutan annesinin gözünden kaçmamıştı ve dayanamayıp sordu.

"Pamir, oğlum neyin var bir anda yüzün düştü? Ne güzel keyifliydin az önce. Birşey mi oldu?"

"Bir şeyim yok güzel annem. Bu aralar işler epey yordu beni. Bu güzel ortamı da bulunca yorulduğumu ve sizi ne kadar özlediğimi farkettim."

Pamir ailesine mezarlığa gittiğinden bahsetmemişti. Onları da üzmek istemiyordu. Ama biliyordu ki ailesi de çok üzülüyordu. Uzun yıllardır arkadaşları olan ailenin her ölüm yıl dönümlerinde onlar da ziyarete gidiyorlardı. Pamir bunu çok iyi biliyordu. Ama konusunu açıp onlara tekrar aynı duyguları yaşatmak istemiyordu. Şu an ki neşeli halleri de bugunü hep o en son geçirdikleri gün gibi mutlu hatırlamak istemelerinden kaynaklıydı.

"Abilerin en en en yakışıklısı. Çok mu yoruldun sen bakayım? Ama ben sana boşuna demiyorum değil mi? Bak geldin mi sözüme?"

Abisinin böyle konuşmasına dayanamamıştı Ceyda. Hemen yerinden kalkıp abisinin arkasına geçip kollarını boynuna sarmıştı bunları söylerken. Ve hiç cevap beklemeden konuşmasına devam etti.

"Bu tatlı kardeşin şimdi sana güzel bir yorgunluk kahvesi yapar. Hiç bir şeyciğin kalmaz. Ama önce yemek..." dedi Ceyda tatlı gülümsemesini ortaya sererek.

"Hanım görüyor musun şunları. Kocaman oldular hala aynılar. Çocuk gibiler." diyen Yusuf Bey halinden oldukça hoşnut gözüküyordu. Oğulları da burada onlarla birlikte olduğu zaman daha bir mutlu oluyordu. Hiç istememişlerdi ayrı eve çıkmasını ama ona da hak verip mecbur kalmışlardı. Onlara da oğullarının bu kararına saygı duymaktan başka çare kalmamıştı.

"Sorma Yusuf Bey. Büyüdüler, koca koca insanlar oldular hala aynılar. Biri evlenecek çağa geldi, diğeri o çağı çoktan geçti. Biz de yaşlanıyoruz artık. Torun sevsek diyoruz ama..."

Asuman Hanım son sözlerini oğluna bakarak, hatta üstüne basa basa söylemişti ama mesaj karşı tarafa ulaşmış mıydı orası muallaktı.

"Yapma Asuman Sultan. Kızlar kapımda kuyruk oldu da ben mi hayır dedim." diye muzip bir şekilde gülerek cevap verdi annesine. Kız kardeşine de göz kırpmayı ihmal etmeyerek.

"Bak sen edepsize. Kızlar mı senin ayağına gelecek, sen mi kızların ayağına gideceksin? Devir değişti de bizim mi haberimiz yok?"

"Ohoooo. Anneciğim sen hangi devirde yaşadığının farkında mısın? Bence değilsin. Şimdiki devirde kızlar erkeklerin peşinden koşturuyor." diye güya abisini savunmak istemişti Ceyda ama bu kez dikenlerin kendi üzerine döneceğini düşünmemişti.

DESTİNA (-18)Where stories live. Discover now