Benimle Oynar mısın? (Alsel)

By derininyagmuru

41.4K 2.4K 375

"İki küçük çocuk. İkisi de hoyrat, duygusal, kırılgan, yaralı. Bir o kadarda bu özelliklerini saklamaya çalış... More

1.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
Duyuru
14.
15.
16.
(17. Bölümden..)
17.
18.
19.

2.

2.2K 132 13
By derininyagmuru

Yutkunamadım. Aliyle uzun bir bakışma içine girmiştik. Sessizliği bozan ben oldum.

"Sen benim telefonumu mu karıştırdın?"

Başını alaycı bir şekilde aşağı yukarı salladı.

"İyi ki de karıştırmışım."

Gözlerim doldu. Ali'nin benden nefret ettiğine emindim. Ya herkese bir yalancı olduğumu söyleyecek ya da babama haber verecekti. İki seçenekte birbirinden berbattı.

"Şşt" dedi. "Hemen ağlama."

"Ne istiyorsun benden gerizekalı! para mı?"

Sesli bir şekilde gülüp, telefonu bana uzattı.

"Para mı ? Para, senden isteyeceğim en son şey bile değil."

Bende ondan nefret ediyordum. Beni köşeye sıkıştırmaya çalışıyordu ama başaramayacaktı. Dolan gözlerimdeki yaşlar, yanaklarıma düşmeden hemen önce sildim. Duruşumu dikleştirip, gözlerine baktım.

"Ne istiyorsun o zaman?"

Sahte bir şekilde düşünür gibi yaptı.

"İstediğim her şeyi yapmanı."

"Ne? anlamadım?"

"Bence anladın."

Önüme gelen saçlarımı arkaya doğru savurdum. Söylediklerini sindirmeye çalışıyordum. Ne istiyordu ki? Ona kölelik yapmamı falan mı? Ben zaten kölelikten kaçmıştım.

"Evden neden kaçtım biliyor musun?"

"Neden?" dedi sırıtarak.

"Babama kölelik yapmamak için. Onun istediği hayatı, onun istediği şekilde yaşamamak için. Bu uğurda ailemi, arkadaşlarımı, okulumu, düzenimi bırakıp buraya gelmiş ben, sana mı boyun eğeceğim?"

Duruşu ciddileşti ve geldiğimden beri suratında olan o adi sırıtış yok oldu.

"Gerçekten mi?" dedi. "Özür dilerim. Ben bilmiyordum. Kimseye hiç bir şey söylemeyeceğim."

Bir an duyduklarıma inanamadım.

"Sen ciddi misin?"

Tekrar sesli bir şekilde kahkaha atıp, saçlarını arkaya attı.

"Kızım sen saf mısın?"

Benimle dalga geçiyordu. Zaten onun benim durumumu anlamasını beklemiyordum.

"İlk gördüğümde senden nefret etmiştim." dedim. "Şimdi tiksiniyorum."

"Bana ne hissettiğin umurumda bile değil."

Ona karşı ne hissettiğim önemli değilse neden benimle uğraşıyordu? Neden kölesi olma mı istiyordu? Yeni bir oyuncak arıyordu ama onun aradığı oyuncak ben değildim.

"Yine kaçarım." dedim. "İstediğin herkese söyle. Hadi git yetiştir hemen. Buraya nasıl geldiysem, başka bir yere giderim."

Ne söyleyeceğini dinlemeden arkamı dönüp, ondan uzaklaşmaya başladım.

"Kenan amcacım da sevgili kızı Selin'in bulunduğunu duyunca çok sevinecek." dedi. Durdum.

Arkamı dönüp ona baktığımda yine eğlenir gibiydi.

"Dur dur bekle. Arıyorum şimdi. Belki konuşmak istersin."

Telefonunu çıkardı, bir numaraya tıkladı ve arama tuşuna bastı.

"Alo?"

"Kenan Yılmazla mı görüşüyorum?"

Bu konuşmayı gözümün içine bakarak yapıyordu. İşte tam olarak şimdi, beni köşeye sıkıştırmıştı. Eğer babam burada olduğumu öğrenirse, hayatımı eskisinden daha berbat edecekti.

"Dur!" diye bağırdım. Ona doğru koştum. Kulağındaki telefonu alıp, kapattım.

Yüzüme yine o anlamlandıramadığım şekilde bakarken, zafer kazanmış gibiydi.

"Tamam." dedim. "İstediğin her şeyi yapacağım."








Aliyle birlikte okula doğru yürüyorduk. Neredeyse aynı boyda olduğumuz için mimiklerine bakmak zor olmuyordu. Çoğu zaman ifadesizdi. Ama bazende, Mavi gözlerinin içinde çok şey sakladığını tahmin ediyordum. Ya da bu benim, ona yüklediğim anlamdı. Bilmiyorum.

"Biraz daha hızlı yürüsene." dedi.

Gözlerimi devirdim. "Emredersiniz efendim."

"Bana bir daha göz devirme."

Bana bakmıyordu bile. Göz devirdiğimi nasıl görmüştü? Boynunda gözü olabileceğini falan düşünmeye başladım.

"Emredersiniz efendim." diye tekrarladım.

"Bana bir daha 'efendim' deme."

Çocuğun iki kelimesinden ikisi de emirdi.

"Ne diyeyim? Patron falan mı?"

Güldü. "Patron.. bak bunu sevdim."

Gülümsedim. "Sadist Patronum."






Cemreyle aynı sınıftaydık. İlk gün olduğu için ders işlemedik. Hocaların tanışma zırvalıklarıyla geçti dersler. 3. dersin sonlarına doğru, Cemre arkadan dürttü.

"Efendim?"

"Sen sabah biraz kötüydün ne oldu? Neden Aliyi arıyordun?"

Bu soruların iki sebebi olabilirdi. Ya benim için gerçekten endişelenmişti ya da Aliyi kıskanmıştı. Polyanna olmayı seçip, ilk seçeneği seçtim.

"Dün beni Ali bıraktı. Çantam arabasında kalmış. Onu sordum."

Başını sallayıp, gülümsedi. Eğer Cemre, Aliye aşıksa, onun için küçücük bir tehlike bile değildim. Ali benden nefret ediyordu. Zil çaldı. Cemre koluma girip, beni dışarı sürükledi. Bahçeye çıkıp, kenarlarda duran piknik masalarına oturduk. Sessizliği bozan yine Cemre oldu.

"Sevgilin var mıydı İstanbul da?"

Güldüm. Ben ve sevgilimi? Diktatör gibi bir baba ve onun komutasındaki Görkem varken mi? Pek sanmıyorum.

"Yoktu." dedim. Zihnimdeki düşünceleri susturup.

"İyi olmuş." dedi. "Zaten mesafeli aşklar basıyor beni."

İkimizde güldük.

Kantinden bize doğru gelen, Ali ve Kuzeye baktım. Ali, sakız çiğniyordu ve neredeyse okul gömleğinin tüm düğmeleri açıktı. Kuzeyle dün geceden sonra hiç konuşmamıştık, gerçi konuşmakta istemiyordum.

"Selam kızlar" dedi, Kuzey.

"Selam." dedi, Cemre.

Ali, hiç bir şey söylemeden yanımdaki boş yere yayıldı. Sonra bana bakıp, suratına saçma bir sırıtış yerleştirdi. Kulağıma doğru eğildi.

"Hadi bana tost al. Acıktım."

Gözlerimi büyüttüm. Bende fısıldamaya dikkat ederek, Aliye biraz yaklaştım.

"Şimdi kantinden gelmedin mi sen?"

"Evet." dedi. Alaycı sesiyle.

Kuzey "Ne fısıldaşıyorsunuz siz?" diye konuşmayı bölünce, susmak zorunda kaldım.

"Hiç." dedim. Ali'nin konuşmasına izin vermeden. "Kantine gidiyorum ben."

Ali, gıcık bir şekilde, göz kırptı.

"Bende Selin Yılmaz'sam" dedim, içimden. "Bunları senin yanına bırakmayacağım Ali Mertoğlu."



Ali'nin tostunu alıp, onların oturduğu masaya ilerledim. Masa boştu. Tabiki, acıkmamıştı. Sadece benimle oynamak istiyordu. Bıkkınlıkla sınıfa doğru ilerledim. Elimdeki tosttan bir ısırık aldım. Ali, bizim sınıfın kapısına yaslanmış, etrafı izliyordu. Beni görünce, doğruldu ve suratına bir gülümseme yerleşti. Elimdeki tostu kaptı.

"Isırılmış bu?"

Gülmeden duramadım ve dahada abarttım.

"Biliyor musun? İçine tükürdüm."

Ali, yüzünü ekşitti. "Ne?"

"Şaka şaka"

Tosttan kocaman bir ısırık aldı ve ağzı doluyken konuştu.

"Zaten tükürsende yerdim."



Cemreyle birlikte okuldan çıkıyorduk. Hava o kadar sıcaktı ki, kafamı buzdolabına falan sokmak istiyordum. Cemrede sıcaktan bunalmış olacak ki elindeki defterle kendini serinletmeye çalıştı.

"Bu sıcakta insan Bodrumda olur, Antalya da olur. Okul ne ya?"

Cemrenin bu sızlanışına gülümsedim.

"Çok sıkıldım ben. Hiç eve gidesim yok." dedi.

"Ne yapacaksın?"

"Ne yapalım?"

İzmir de hiç bir yeri bilmediğim için, ne yapacağımızı da bilmiyordum.

"Havuza gidelim!" dedi Cemre heyecanla.

Bu fikri çok sevmiştim.

"Olur."

Cemre gülümsedi. "Tamam o zaman sen eve git. Hazırlan. Ben sana konum atarım."







Taksiden indim. Cemre beni bekliyordu.

"Hadi girelim." dedim.

"Şey.. Biraz daha bekleyelim."

"Neyi bekleyeceğiz?"

Cemre sanki bir şey söylemek istiyormuş ama söyleyemiyormuş gibi kıvranıyordu.

"Cemre?"

"Ali ve Kuzey de geliyor."

Öksürmeye başladım. Cemre, bana sormadan ikisinide nasıl çağırabilirdi? Ali salağına okulda katlandığım yetmiyormuş gibi birde burada mı görecektim? Hemde yarı çıplak.

"Cemre ya!"

"Ne yapayım ya. İkimiz sıkılırız diye çağırdım."

"Gidiyorum ben!"

"Nereye ya? Daha karpuz kesecektik?"

Arkada Ali'nin gıcık sesi duyuldu. Gözlerimi sıkıca kapatıp açtım. Kuzeyde gelince daha çok gerildim.

"Selam kızlar!" dedi, Kuzey.

"Selam" dedi Cemre.

Bizse Aliyle öldürücü bir bakışma içine girmiştik.

"Girmiyor muyuz ya?"

"Gidiyoruz, Giriyoruz." dedi, Ali imalı imalı.

Bunun bir emir olduğunu anladım. Başımı öne eğip, Cemreyi takip ettim.





Kuzey ve Cemre bunaltıcı sıcaktan kurtulmak için, kendilerini hemen havuza attılar. Ben de yanımda mavi gözlü belayla şezlonkta yatıyordum. Acaba bana ne zaman laf sokacak diye bekliyordum ki fazla gecikmedi.

"Biliyor musun? Ece adı zaten sana yakışmazdı."

Şezlonlta biraz doğrulup, suratına baktım. "Ne?"

"Ece, kraliçe demek. Senden olsa olsa cadı olur."

Peki neden her fırsatta bana laf sokuyorsun Mavi gözlü sadist patronum?

Güldüm. "Sen kendini yakışıklı prens falan mı zannediliyorsun? Tipin aynı Buz devrinde ki sid'e benziyor."

Oda gülüp, biraz doğruldu. Baştan aşağı beni süzdü. Biraz utandım ama belli etmemeye çalışıyordum.

Cemre'nin heyecanlı sesi aramızdaki atışmayı durdurdu. "Hey! Gelsenize. Su çok güzel!"

Bunun üzerine Ali tekrar bana baktı.

"Havuza girsene sen. Yoksa yüzme bilmiyor musun?"

Güldüm. "İstanbul kızıyım canım ben. Senin gibi İzmir bebesi değilim. Tabiki biliyorum.

"Hadi ya. Genelde senin gibi kızlar, yüzme bilmiyorum numarasıyla boğulup, erkek tavlamaya çalışır da."

Dediklerinin üzerine sabrım taştı.

"Ne diyorsun sen be? Gerizekalı! Doğru konuş benimle!"

Bana biraz daha yaklaştı. "Yalan mı?"

Biraz ağlamaklı, biraz kızgın sesimle, güçlükle konuştum. "Yalan."

Ayağa kalkıp, tepesine dikildim. Kimse beni böyle aşşalayamazdı.

"Benim hakkımda, benim hayatım hakkında en ufak bir fikrin yok biliyor musun? Senin için, oyuncağı elinden alınmış, zengin, şımarık bir kızım. Ama öyle değil işte. Tamam yalancıyım. Kendim hakkında yalanlar söyledim, kandırdım herkesi. Ama en azından senin gibi duygusuz değilim."

Ne diyeceğini dinlemeden, giyinme kabinlerine koştum. Boş bir kabine girip, kapıyı kilitledim. Dizlerimin üzerine çöktüm. Ağlarken sesim çıkmasın diye uğraşıyordum. Bak yine yenilmiştim işte. Istanbul da babama. Burada Aliye. Yine pes etmiştim. Neden benden bu kadar nefret ediyordu? Bir günde ona ne yapmış olabilirdim ki?

Orada öyle ne kadar kaldım, bilmiyorum. Üzerimi değiştirip, kabinden çıktım. Ağlamaktan kızarmış, uykusuzluktan morarmış yüzümü yıkadım. Taksi bulmak için dışarı çıktım.

"Selin!"

Ali arkamdan adımı söylemişti. Durmamalıydım. Bana söylediği şeylerden sonra onu dinlememeliydim. Koşa koşa gelip, kolumdan tuttu. Beni kendine çevirdi. Nefes nefeseydi.


"Özür dilerim.." dedi. "Gitmeni istemiyorum."




Selam sjjdjssja Gece bölüm yayınlamak en sevdiğiim. Çünkü insan uyandiginda yb görünce mutlu oluyor:) Neyse. İlk bölüme göre daha kısa ama daha alsel'li bir bölüm oldu. İnşallah beğenirsiniz. Vote sınırı falan koymak istemiyorum ama 20 olsa küçük yazarınızı çok mutlu edersiniz. 3. Bölüm yolda!

Continue Reading

You'll Also Like

24.2K 2.8K 18
"MİNHO EZ BENİ"
74.1K 6K 23
Üniversitesinin serseri çocuğu jungkook, kız arkadaşını rahatlatmak için kayda aldığı inlemelerini yanlışlıkla yeni atanan rektörü Kim Taehyung'a ata...
161K 16.5K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
219K 21.2K 24
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...