17.

1.8K 135 33
                                    

Multimedia; Bölüm şarkısı

-

Aliyi affetmiştim. Ama o tatlı öfkem hala geçmiyordu. Beş gündür zihnimi ele geçiren sorular vardı. Cevaplarını sadece Ali'nin verebileceği sorular. Bu bir aşk itirafı değildi gözümde. Sadece ufak bir özürdü. Aliydi işte.. Özür dilemek isterken bile beni mahvedip, dünyanın en mutlu insanı yapan.

Kalbim çok hızlı atıyordu. Karşımda duruyordu işte, sarı saçları ve bıyıkları parlıyor, mavi gözleri tekrar merhaba diyordu bana. Bir yanım koşup boynuna sarılmak istiyor, diğer yanım bazı şeyleri hala unutamıyordu.

Onun yüzünde belirmiş gülümsemeye karşı, koşar adım karşısına dikildim.

"Sana bir şey oldu sandım.. Ölüyordum Ali!"

Yüzündeki gülümseme dahada yayıldı.

"Bana bir şey olsa ölür müsün?"

Günler sonra, kavga ettiğimiz zamanlar haricinde duyduğum sesi saniyesinde içimi ısıttı. Yüreğimi ağzıma getirmişken hala dalga geçiyor olması da ayrıca sinirlendiriyordu beni. Birbirine zıt, onlarca duyguyu aynı anda yaşatıyordu bana.

"Ali bunu nasıl yaparsın ya? Nasıl? O kadar korktum ki.."

Kolumdan tuttuğu gibi kendine çekti beni. Sarıldık. Sanki on sene daha böyle kalsam, yetmeyecekti. Ona sarılınca yaz geliyordu sanki, güneş gülümsüyordu bize çok uzaklardan. Oysa Kasımın ortasındaydık. 

Kafam göğsüne gömülüyken, "Tamam affetme beni.." dedi. "Ama beni affetme ihtimalinden asla vazgeçmeyeceğimi bil tamam mı? Gerekirse kapında yatarım günlerce. Yürüdüğün yollara papatyalar döşerim. Hatta ismini bulutlara bile yazabilirim. Ama bu saatten sonra senden vazgeçmem anlıyor musun?"

Kalbimin ortasına imparatorluğunu ilan etmiş adam 'Senden vazgeçmem' diyordu şimdi. Sen benden vazgeçsen bile benim seni unutmaya ömrüm yeter mi peki? Şu gözlerinin her duyguya göre bürünen tonlarını ezbere bilen ben, seni bırakabilir miyim sanıyorsun? Şu saatten sonra kalbim atmayı bırakabilir ama ben seni bırakamam Ali Mertoğlu. 

Gözlerimin kızardığını, hatta duygu yoğunluğundan boğazımın düğümlendiğini hissediyordum. Kısık kısık nefesler alıyor, Ali'nin kollarını sıkıyordum. Sanki biraz gevşetsem elimi, kayıp gidecekti.  

"Selin?" diye fısıldadı. 

Yaşamınız boyunca isminizi kaç farklı ses tonundan duyarsınız ki? Kim bu kadar etkileyici söyleyebilir ki? 

Hiç istemesem de başımı göğsünden kaldırdım yavaş yavaş. Onunda gözleri kızarmıştı. Kırmızı mavi. 

"Benden senden vazgeçmeyeceğim." dedim. Fısıldamıştım işte. İlk defa bu kadar cesur oluyordum ona karşı. Kalbimden geçenleri bu kadar çıplak dışa vuruyordum ilk defa. 

Öyle güzel tebessüm etti ki bana, kaç sarılmaya bedel. Tüm yüz hatlarından, dudaklarının her kıvrımından öpmek istiyordum onu. Zincirlerimi kırıp, kendime yasakladığım her hareketi yapmak istiyordum. 

"Gidelim mi artık buradan?" dedi. 

Başımı salladım. Duygu yoğunluğundan biraz daha sıyrıldıktan sonra etrafımızdaki insanları fark edebildim. Herkes bize neşe dolu gözlerle gülümsüyordu. Ali de hepsine teşekkür eder gibi başını salladı. Tekrar elimi tuttu. Ali ve Selin aşkının ilk tanıkları olan bu insanlar, coşkuyla bizi alkışladılar. Bende onlara minnettar gibi gülümsedim. 

Kalbim ağzımda çıktığım merdivenlerden, Aliyle el ele indim. Yavaş yavaş, acısını çıkara çıkara. Bizi birbirimizden uzaklaştıran her şeye nispet yapar gibi. Çünkü onun elini tutmak, dünyanın en güzel hissiydi.

Benimle Oynar mısın? (Alsel)Where stories live. Discover now