13.

1.8K 129 11
                                    


Multimedia; Bölüm şarkısı

-

Babalar babalar.. Bugüne kadar hep babamı sevmiyorum dedim. Sanırım ben, babamın benim üzerimde kurduğu baskıyı ve hayatımı yönlendirmesini sevmiyorum. Babamı seviyorum. 

Telefon elimden düştü. Çünkü daha fazla onu tutacak ve Nazlı'nın ağlayan sesini dinleyecek gücü bulamadım kendimde. Gözlerimden bir iki damla yaş süzüldü. Kuzey telaşla ayağa kalktı. Bir şeyler söylüyordu ama duyamıyordum. Her şey ağır çekime girmiş gibiydi. Babam.. Üç haftadır görmüyorum onu. Belkide bundan sonra hiç göremem. Kalbimde, önündeki her şeyi alıp o kara deliğe sürükleyen büyük hortumlar açılmış gibi hissettim.

Kuzey, ellerini iki omzuma koyup beni sarstı.

"Ece!"

"Ece! Ne oldu?!"

"Kendine gel Ece!"

Koluma bağlı serumu söktüm bir çırpıda. Kuzeyi ittirdim ve yerde parçalara ayrılmış telefonumu topladım.

"Ne yapıyorsun? Serum bitmedi daha!"

"Ece konuşsana! Kötü bir şey mi oldu?"

Telefonun parçalarını çantamın içine attım. Ağladığım için her şey bulanık görünüyordu. Yağmur yağmış bir cam gibi hissediyorum. Çantamı koluma geçirdim ve kapıya yöneldim.

"Nereye?!"

Kapıyı açtım. Açtığım an, karşı duvara yaslanmış Aliyi gördüm. Ayağa kalktı.

"Selin? İyi misin?"

Ona baktım sadece bir kaç saniye. Sonra koridorda koşmaya başladım. Arkamdan koştu. Bağırdı. Kolumu yakalayıp, beni durdurana kadar koştu. O, nefes nefeseydi. Ama ben sanki on kilometre daha koşabilirmiş gibi sakindim. Nefes almak, hayatımda küçük bir ayrıntı gibi.

"Selin ne oluyor?"

"Bırak kolumu! Ali bırak beni!"

"Hayır efendim bırakmıyorum. Ne oldu? Kuzey mi bir şey yaptı?"

Keşke Kuzey bir şey yapsaydı. Önümde kedi gibi masum duran mavi gözlü çocuğa baktım. O mavi gözleri bile bulanık görüyorum. Bulanık mavi.

"Ali, oyun oynamıyorum ben! Bırak kolumu dedim!"

Cümlenin noktasını koyduğum an, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Bana baktı öylece. Beni daha önce böyle görmemişti. Kendimi daha önce hiç böyle hissetmemiştim.

"Selin.. Ne oldu sana?"

"Ali.. Ali.. Ali." diye hıçkırdım.

"Babam kalp krizi geçirmiş Ali."

Bu cümleyi dışıma vurunca, ağlamam daha da şiddetlendi. Kollarının arasına alıp, sımsıkı sarıldı bana. Başımı göğsüne yasladı sertçe. Ali'nin kollarında babamın sıcaklığını aradım bir an. Toplasan on yedinci yaşıma kadar üç dört kere sarıldığım babamın. Küçükken bana hep sarılsın isterdim. Sonra alıştım. Babam, sert bir adamdı. Sevgisini dışa vurmazdı. Geceleri odama girip, saçlarımı okşamaz, ya da üzerimi örtmezdi. Okul çıkışında bizi almaya ya da yirmi üç nisan gösterilerimi izlemeye gelmezdi. Onun hep çok işi olurdu. Okuldan şoförümüz aldı beni. Yirmi üç nisan gösterilerime dadılarım geldi. Babamın bir parça sevgi kırıntısı için gözünün içine bakardım küçükken. Onun hep toplantısı ya da iş gezileri olurdu. Ama ben bıkmadan beklerdim, gece yarılarına kadar. Babama bugün okulda yaşadıklarımı anlatmayı, öğretmenimin benim hakkımda söylediklerini anlatmayı, yeni aldığım oyuncakları onunla oynamayı. Büyükçe geçer derler ya.. Büyükçe, babamın asla gelip, 'bugün okulda neler oldu kızım?' diye sormayacağını anladım. Meğer en çok babamı sevdiğim için en çok ona kırılmışım ben. En çok onun yaptıklarına üzülmüş, onun yaptıklarına mutlu olmuşum. Ona küsüp, gelmişim İzmir'e.

Benimle Oynar mısın? (Alsel)Where stories live. Discover now