DESTİNA (-18)

By ElifEfruze_

292K 14.9K 7.6K

Bir deprem, Bir pasta, Bir oyuncak... Bir adam, Bir kadın, Ortak bir geçmiş... Kalpler toprağın çığlığında ka... More

TANITIM
GİRİŞ
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM (Doğum Günü)
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13.BÖLÜM
14. BÖLÜM
15.BÖLÜM "ARÂF"
16. BÖLÜM - HAYÂL KIRIKLIĞI
17. BÖLÜM "UMUT YENİDEN"
18. BÖLÜM - "HAYAT DEVAM EDİYOR-1-"
18. BÖLÜM~"HAYAT DEVAM EDİYOR~3"
19.BÖLÜM ~ŞANS~
20. BÖLÜM ~KORKU~
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM ~SEVDA~
23. BÖLÜM ~HATIRLAMA~
24. BÖLÜM~DENİZ~
25. BÖLÜM ~YILDIZLARIN ALTINDA~
26.BÖLÜM~ÖZÜR DİLERİM PERİ KIZI-1- ~
26. BÖLÜM ~ÖZÜR DİLERİM PERİ KIZI-2-~
27. BÖLÜM ~AİLE SAADETİ~
28. BÖLÜM~HUZUR EVİMDE~
29. Bölüm
30. Bölüm ~Gerçeklerle Yüzleşme~
31. Bölüm ~Bu gece tutmayın beni~
~Duyuru~
32. Bölüm ~Korku- Aşk~
33. Bölüm ♡Hiçbir sır gizli kalmaz♡
Önemli
34. BÖLÜM ~GERÇEK DOST~

18.BÖLÜM- "HAYAT DEVAM EDİYOR-2"

4.8K 317 127
By ElifEfruze_

Uyumadan önce getirdim bölümü. Umarım beğenirsiniz. Bu bölüm de yine yeni tanıdığım ve iyi ki tanımışım dediğim NurYase ye, Yasemin'ime gelsin. Canım iyi ki geldin hayatıma. İyi ki varsın. Seni çok seviyorum tatlım. Unutmadan Nuryase'nin "Kahvelina"sına da uğramayı ihmal etmeyin derim. Çok seveceğiniz bir kalem daha.

Keyifli okumalar...

Ferzin olmadan olmazdı. Onu da yanına alıp diğer huzur kaynaklarının yanına geçti. Ceyda'sı pencere kenarındaki minik kütüphane koltuğuna oturmuş eline de bir kitap almış, sayfalar arasında gezinti yapmaya başlamıştı bile. İpek de yanına gidip karşına oturdu. Ceyda tam kalkacakken İpek eliyle kalkma işareti yaptı.

"Otur sen Ceydoş. Umut'u aramayı unuttum ben. Hemen arayayım. Uzun tutmam merak etme diyerek eline telefonu aldı ve aranılan kişinin yani Umut'un açmasını bekledi. Tam sonuna gelmiş telefon kapanacakken , karşıdan gelen sesle gülümsemeden edemedi İpek.

"Efendim."

"Umut, nasılsın?"

İpek bir anda Umut'un bu şekilde telefonu açmasına şaşırmıştı. Çünkü arayanın kendisi olduğunu gördüğünde neşeyle açardı telefonu. Sanki tanımadığı birinden telefon gelmiş gibi yanıtlamıştı. Ne diyeceğini bilemeyince o da nasılsın deyivermişti.

"Ben iyiyim de siz iyi misiniz? Doğru numarayı aradığınızdan emin misiniz İpek hanım?"

Şimdi anlaşılıyordu Umut'un neden böyle konuştuğu. Elbetteki tanımıştı ama kırılmıştı sanki İpek'e. Şu an ki imalı sözlerinden bu anlaşılıyordu. Haklıydı da. Çok ihmal etmişti arkadaşını. Ama kırılmazdı ki ona.

"Ne desen haklısın Umut. Ne olur affet beni? Çok ihmal ettim biliyorum. Ama söz telafi edeceğim. Hem sen bana küsemezsin ki."

"Evet çok ihmal ettin beni. İhmal ne kelime unuttun hatta."

İpek Umut'un ona küsmeyeceğini adı gibi biliyordu. Hatta şu an numara yaptığını da bildiği gibi. Madem Umut beyin canı oyun oynamak istiyordu o da bu oyuna ayak uydurabilirdi.

"O nasıl söz Umut? Ben seni unutur muyum? Neden böyle yapıyorsun? Neden beni üzüyorsun? Çok mu kırdım ben seni?"

İpek ses tonunu da düşürerek üzgünmüş gibi çıkarttı sesini. Bakalım Umut buna kayıtsız kalabilecek miydi yoksa hemen yelkenleri suya mı indirecekti?

"Şu an senin numara yaptığına ne kadar eminsem, kendimden de o kadar eminim İpek hanım. Evet çok kırdın beni."

İpek bu kez Umut'un ciddi olduğunu düşünmeye başlamıştı. Gerçekten de kırılmış mıydı ona? Eğer kırdıysa çok üzülürdü. Aklını bu sorular meşgul etmeye başlamışken Umut'un konuşmasıyla birden gülmeye başladı.

"Desem hemen inanırsın. Ama sen inanma."

"Umut ya çok kötüsün. Nasıl korktum biliyor musun? Gerçekten de küstün sandım."

"Güzellik ben sana küsebilir miyim? Özlemişim seninle atışmayı. O yüzden bu densizliğim kusuruma bakma."

İpek Umut'un şaka yapmış olmasına çok sevindi. Bir an gerçek olduğunu düşünmeye başlamıştı. Neyse ki değildi ve evet o da arkadaşını cok özlemişti.

"Ben de çok özledim Umut. Ne zamandır görüşemiyoruz. Ne yapıyorsun, nerelerdesin? İstanbul'a taşınmışsın diye duydum."

"Haberler geç ulaşmış bakıyorum da. İki ay oldu sen yeni mi duyuyorsun? Evet taşındım. Artık İstanbul'dayım. Sana da daha yakınım artık. Yok öyle kaçmak hanımefendi."

"Evet yeni duydum. Iıı şey teyzemden öğrendim. Çok olmadı öğreneli."

İpek İnci teyzemden diyecekti ki son anda teyzem diye çevirdi. Ceyda'nın şüpheleneceğini de sanmıyordu. Zaten az sonra herşeyi öğrenecekti.

Umut biliyordu herşeyi. İnci hanımın İpek'in gerçekte annesi gibi gözükse de teyzesi olduğunu biliyordu. İpek'in sesiyle o ana döndü.

"Hem kaçan kim, asıl ben seni kovalıyorum. Onun için aradım zaten."

"Sahi sormayı unuttum ne oldu? Sorun mu var?"

Ceyda da ikilinin konuşmasını sessiz bir şekilde dinliyordu. Merak ediyordu ne diyecekti arkadaşı. Kabul edecek miydi? Gerçi İpek gelir dediyse mutlaka gelirdi ama yine merakla dinlemeye devam etti. Hem gerçekten de çok yakın arkadaş oldukları belliydi. İpek'in sesiyle dinleme moduna geçti.

"Evet var Umut. Ama ben değil bu kez."

"Kim peki?"

"Bir arkadaşım. Yardıma ihtiyacı var. Hem de çok fazla. Senden başka kimse gelmezdi aklıma. Ona sadece sen iyi gelebilirsin tıpkı bana da iyi geldiğin gibi. İnanıyorum başarırsın sen."

İpek Umut'a emri vaki yapmış gibi olmuştu ama biliyordu reddetmezdi onu.

"Biraz emri vaki gibi oldu ama. Sormadım hastan var mıydı?"

"Biliyorsun sen söyleyince olmaz demeyeceğimi tabi yaparsın emri vaki. Şaka bir yana emri vaki olarak algılama. Senin söylemen yeter. Şu an hala işlerim bitmiş değil hasta almadım henüz. Arkadaşın kimse gelsinler tabiki de yardımcı olurum."

Umut yanıltmamıştı İpek'i. Çok seviyordu İpek kardeşi gibi gördüğü Umut'u. İyi ki hayatına böyle bir adam girmişti. Yoksa burada olamayabilirdi. Umut ışığı olmuştu Umut ona. Kendisine olduğu gibi Bahar'a da olacaktı tüm benliğiyle inanıyordu İpek.

"Öyle değil Umut. O gelemez. Aslında gelir ama git gel yapması iyi olmaz onun için. Bana baktığın gibi bakmanı istiyorum ona da. Çok zor ikna oldu çünkü."

"Anladım güzellik. Durumu ne peki? Bileyim ki ona göre hareket edeyim."

"Bu öyle telefonda konuşulacak bir konu değil Umut. Yüz yüze konuşmalıyız. Uzun hikaye. Neredesin sen şimdi? Bir gün buluşup konuşalım uzun uzun. Ama en kısa zamanda olmalı."

"Ben ancak haftaya müsait olabilirim. Tam anlamıyla halledemedim işlerimi. Yarın sabah İzmir'e uçuş var. Acil olmasa iptal ederim uçuşu senin için ama acil ne yazık ki. Ve dediğim gibi ancak haftaya dönebilirim. Çok geç olur mu?"

İpek Umut'un İzmir 'de olacağını duyunca çok sevindi. Bundan güzel bir fırsat olamazdı. Haftasonu oturur konuşurlardı Ceyda ile birlikte.

"Harika bir haber bu Umut. Haftasonu da oradasın değil mi?"

"Evet burdayım. Pazar akşamı dönerim büyük ihtimalle. Ne oldu ki? Harika olan.... Buraya mı geliyorsun yoksa?"

"Evet haftasonu bir arkadaşımla İzmir'e gelmeyi düşünüyoruz. Yalnız İnci sultanın haberi yok sürpriz olacak. Geldiğimizde sen de müsait olursan konuşuruz olmaz mı?"

"Tabii ki de olur. Çok iyi olur hem de. O halde haftasonu uzun uzun konuşuruz."

"Tamamdır Umut. Şimdi iş sende değil mi? Oldu yani. Ailesi haber bekliyor benden."

"Sen isteyince hayır demek mümkün mü? İstanbul'daki ilk işime de başlamış olurum böylelikle."

"Çok teşekkür ederim Umut. Cansın sen can."

"Hayır ben Umut, Can da kim? "

Telefondan küçük çaplı bir kahkaha sesi geldi İpek'in kulağına. Umut yine yapmıştı yapacağını.

"Evet sen Umut'sun. Benim umudum olduğun gibi arkadaşımın da umudu olacaksın şimdiden hazırlıklı ol."

"Sen merak etme. Önce bir konuşalım, neyi var bir öğrenelim gerisi bende."

"Tamam o halde haftasonu görüşüyoruz inşallah. Neyse güya konuşmayı kısa kesecektim. Arkadaşım var yanımda kız kıza sohbet edecektik. Biraz uzadı. Sesini duyunca nasıl özlediğimi farkettim."

"Ben de öyle güzellik. Sen arkadaşını ihmal etme o zaman. Ben alışkınım zaten. Bundan sonra olmaz inşallah diye ümid ederek son veriyorum konuşmaya."

"Aaa Umut. Tamam özür dilerim. Bir daha olmaz söz."

"Tamam tamam şaka. Git hadi sen. Arkadaşın beklemesin. Haftasonu konuşuruz. Kendine iyi bak güzellik."

"Sende kendine iyi bak. Hoşçakal."

İki saattir telefonun kapanmasını bekleyen Ceyda dayanamamış telefon kapanır kapanmaz hemen atlamıştı.

"Oh be sonunda. Yani hakikatten iyi ki kısa tutarım demiştin. Kısa dediğin böyleyse, uzununu görmek istemem doğrusu."

Haklıydı Ceyda biraz uzun olmuştu ama arkadaşını da çok özlemişti İpek. Bundan sonra araya bu kadar mesafe koymayı düşünmüyordu.

"Ceydoşum ya kızdın mı sen bana? Biliyorum kısa dedim uzadı. Özür dilerim."

"Tamam tamam sen onu boşver de tamam mı Bahar işi?"

İpek küçük bir sevinç çığlığı atarak "tamam"diyerek atıldı Ceyda'nın kollarına. Birlikte sevinç çığlıkları attılar.

"Detayları konuşacağız haftasonu. Yarın İzmir'e gidiyormuş. Biz de gidersek konuşuruz ayrıntılı olarak. Gideriz değil mi Ceydoş?"

"Tabiki de gideriz tatlım sen dert etme. Oldu bu iş. Sonunda ya. Bahar'ı artık mutlu, dimdik ayakta görebileceğiz."

"İnşallah canım benim inşallah."

"Neyse, Bahar işi de tamam olduğuna göre artık sadede gelsek diyorum. Kahven de buz oldu zaten."

"Evet buz oldular. Kusura bakma tatlım. Ama ben bir koşu yenisini yapar gelirim."

"Aslında İpek, ben acıktım sanki. Biliyorsun açken ben, ben değilim. Şimdi anlatacaklarını çok merak ediyorum ama sen tam lafa girmişken karnımdan orkestra sesleri duymak istemezsin diye düşünüyorum."

İpek saate baktı, akşam olmuştu bile. Saati görünce İpek de acıktığını hissetti.

"Vakit ne çabuk geçmiş kuzum. Hiç farkında değilim. O zaman şöyle yapalım. Önce yemeklerimizi yiyelim sonra güzel bir keyif kahvesi içer, yatmadan önce de mutlaka konuşuruz. Olur mu?"

"Tamam canım. Peki ne yiyeceğiz?"

"Ne yemek istersin? Birşeyler hazırlayalım mı yoksa dışardan mı söyleyelim?"

"Benim canım bol domates soslu spagetti çekti."

"E hadi o zaman hemen yaparız. Yanına da güzel bir salata yaptık mı tamamdır."

Ceyda ve İpek mutfağa geçip kendilerine bol soslu spagetti ve bol yeşillikli salata hazırlayıp güzelce karınlarını doyurdular. Bir yandan bulaşığı halledip diğer yandan da kahveleri hazırlayıp terasa çıktılar.

"Akşam olunca bu terasın manzarasına bayılıyorum Ceyda. Her ne kadar çok güzel bir manzarası olmasa da yıldızları seyretmek bile huzur veriyor."

"Sen o zaman abimin evini görsen kalpten gidersin."

"Nedenmiş o?"

"20. Katta oturuyor da kendisi."

İpek bu kadarını da beklemiyordu.

"20. kat mı? Yuh. Şey, kusura bakma Ceydoş ama çok şaşırdım. Daha yükseği yok muydu?"

"Bilmem kendisine sor."

"Aman kalsın. Nerede oturduğu da, kaçıncı katta oturduğu da beni ilgilendirmiyor zaten."

"Hı hı."

"Ne hı hı Ceydoş. Birşey mi ima etmeye çalışıyorsun?"

"Yok canım ne ima edeceğim. Evet seni ilgilendirmiyordur demek istedim. Aman her neyse bırak şimdi onu bunu da kahveleri soğutmadan keyfini çıkaralım manzaranın."

"Peki öyle olsun. Hadi afiyet olsun."

Sessizlik içinde kahvelerini yudumlarken, farkında olmadan dökülmeye başladı İpek'in içinde ne varsa.

"Kendimi çok yalnız hissettiğim zamanlarda, evden bunaldığımı hissetmeye başladığım zamanlarda, alıyorum elime kitabımı, kendimi buraya atıyorum. Başlıyorum kitapta yolculuk yapmaya. Ama şu güzel hava o kadar çok etkiliyor ki insanı. Seni de içine alıveriyor ve bırakamıyor insan. Kaç sabah gözlerimi araladığımda kendimi burada bulduğumu bile hatırlamıyorum. Hani dedim ya üç tane huzur kaynağım var diye. Aslında birçok var. Burası da huzur bulduğum yerlerden bir tanesi. Kendimi ne zaman kötü hissetsem" köstebeğine daha bir sarılarak "Ferzin'imi de yanıma alır, yıldızları seyrederim. İçimi dökerim, ağlarım ağlarım yalnızca yıldızlar şahidim olur."

İpek dalmış bir şekilde anlatırken Ceyda da pür dikkat arkadaşını dinliyordu. Ve artık zamanı gelmişti anlatmanın. Başını çevirip gözlerinin içine baktı Ceyda'nın.

"Aslında biliyor musun kuzum? Bu ev benim huzur kaynağım. Her bir köşesinde huzur yüklü. Sevgi yüklü, hasret yüklü, acı yüklü. Binbir türlü duygular yüklü bu ev. Burası benim herşeyim. Huzur bulduğum, yaşam bulduğum tek yer burası. Bir yer daha var ama onu daha sonra gösteririm sana."

"Senin için çok özel sanırım bu ev."

Bir hüzün bulutu geçti İpek'in gözlerinden. Şimşekler çakmaya yağmurlar yağmaya hazırdı.

"Özel de ne kelime. Burası benim doğduğum, annem ve babamla oyunlar oynadığım, bahçesinde oyuncaklarımla evcilik, doktorculuk oynadığım yerdi. Burası bizim evimizdi. Sadece bizim. Annem babam ve benim... Üçümüzün huzur kaynağıydı. Hepsi bir gece de yok oldu. Annem, babam, bu ev, evimiz..."

Yağmurlar yağmaya, şimşekler çakmaya başlamıştı artık. Hıçkırıkları müsaade etmedi anlatmasına. Çok özlüyordu o günleri. Annesini ve babasını çok özlüyordu. Ceyda ona ne zaman sarılmıştı farkında bile değildi.

"Çok özlüyorum onları Ceyda. Şimdi yanımda olsalar, sıkı sıkı sarılsam, 'Bir daha beni bırakmayın' desem, annemin 'anne kokusunu' içime çeksem... Babamın sahiplenen kollarında huzurla uyusam..."

Ceyda'nın kafası fazlasıyla karışmıştı İpek'ten duydukları karşısında. Ama İpek anlatırken kötü olunca soramadı. Anlatsın ki rahatlasın istedi. Biraz toparlandığında nasıl olsa kafasındaki soruları sorardı. Sandığımdan da büyük derdi var belli ki derken haklıymış meğer Ceyda. Sandığından çok çok daha büyük derdi vardı İpek'in. Kafasında soru işaretleri varken bu şekilde yanıyorsa kalbi arkadaşı için, tüm soruları cevap bulduğunda Ceyda'yı tahmininden de fazla ağır yara bekliyor olmalıydı. İpek'in ağlamasına dayanamayıp "Şşşt kuzum, yapma ama böyle. Kahrettin kendini. Bu kadar büyük ne derdin olabilir kuzum benim? Ne acılar çektin bilmek istiyorum hele ki şu halini gördükten sonra. Ama kötü olacaksan eğer anlatmayabilirsin tatlım. Sonra da dinlerim seni, sen yeter ki iyi ol."

İpek arkadaşını da üzdüğünün farkına vararak biraz doğruldu ve gözlerini sildi. Toparlanıp anlatmaya devam etmesi gerekiyordu.

"Olmaz kuzum, bu kadar zaman bekledim, artık olmaz. Herşeyi öğreneceksin. Birlikte ağlayıp birlikte yanacağız belki ama bugün herşey dökülecek ortaya. Yoruldum artık."

"Sen bilirsin canım. Ben her zaman yanındayım, seninle ağlamaya da yanmaya da hazırım. Yalnız kafam çok karıştı İpek. Baban neyse de annen hayatta değil mi senin? Hayatta değilmiş gibi konuşuyorsun. Senin annen İzmir'de değil mi? Üstelik sen İzmir'de doğup büyümedin mi? İstanbul'da doğdum dedin, hatta bu evde dedin. Neler oluyor İpek? Hiçbir şey anlamadım."

"Merak etme tatlım herşeyi anlatacağım. Şimdi beni dikkatle dinle. Soruların tek tek cevap bulacak."

"Tamam canım dinliyorum."

"Ben İzmir'de doğup büyümedim. İstanbul'da doğdum ama İzmir 'de büyüdüm diyebilirim. 5 yaşındaydım İzmir'e geldiğimde. Daha doğrusu getirildiğimde. Hani İnci sultan var ya?"

"Annen mi? Evet."

"İnci sultan aslında benim annem değil. Teyzem."

Ceyda kulaklarına inanamıyordu. Gerçek miydi bu? Gerçekten de teyzesi miydi kaç aydır annem diye konuştuğu kişi? Peki ama neden anne diyordu teyzesine? Kafasında binbir soru...

"Nasıl yani İpek? Nasıl annen değil? Peki neden anne diyordun teyzene?"

"Evet annem değil, teyzem. Dur en baştan anlatayım sana, yoksa kafan daha çok karışacak. 1999 yılında Marmara bölgesinde çok büyük bir deprem meydana geldi. Belki sen hatırlamayabilirsin, hatta hayatta bile değilsindir o zamanlar. 17 Ağustos 1999 depremi diye bilinir. Ben o yıllarda tam 5 yaşındaydım. Gece uykumdan büyük bir sarsıntıyla kalktığımı ve çok korktuğumu hatırlıyorum. Sonra annemin koşarak yanıma gelip beni sakinleştirmeye çalışmasını, 'Tamam kızım geçti,korkma' deyişini... Odadaki herşeyin sallanarak üzerimize doğru geldiğini ve annemin kendini bana siper edip üzerime aban... "

İpek anlattıkça o günü yeniden yaşıyordu. Hıçkırıklarının artmasıyla devam edemedi anlatmaya. Ceyda'nın da gözünden süzülen damlalarla birlikte yaklaşıp kendisine sarılması, iki arkadaşın dağlayan hıçkırıkları tüm yürekleri parçalardı. Az biraz geri çekilip nefesini düzene soktuktan sonra devam etti anlatmaya.

"Annemin üzerime abanmasını... Yayılan tozun verdiği nefes alamama hissi... Ağırlaşan bi beden ve kapanan gözlerim... Hatırladığımın hepsi bu kadar. Gözlerimi açtığımda teyzemin yanındaydım. Ve en acısı hiçbir şey hatırlamıyor olmaktı. Kimim, neredeyim, kiminleyim hiçbir fikrim yoktu. O korkunç deprem, hafızamı da alıp gitmiş meğer."

Gözyaşlarına engel olmaya çalışan Ceyda daha fazla tutamayarak saldı içinde tutmaya çalıştığı hıçkırıkları. Ağladı, ağladı, ağladı... Bu kadarını beklemiyordu Ceyda. Bu kadar büyük bir acı beklemiyordu.

"Neler yaşamışsın kuzum sen? Na-nasıl dayandın bu kadar acıya? Ya annen ve... Annen ve baban?"

Acıyla yutkundu İpek. Annem ve babam artık hayatta değil demek zorunda olmak çok ağır geldi.

"Onlar... Onlar artık yoklar Ceydoş. Hayatta değiller. O deprem annemle babamı aldı benden. Ve düşünsene. Annen ve baban hayatta değil. Benim kurtulduğum depremden annem ve babam kurtulamamış. Ama ben hiçbirini hatırlamıyorum. Bir annem var mı, babam var mı? Anne ve baba kelimesi ne hissettiriyor bana? Bu nasıl bir acı biliyor musun? Noksan yaşamak nasıl birşey? Herşeyden bihaber yaşadım kaç yıl. Bir gecede ailemiz parçalanmış ama benim haberim yok. Neden, çünkü hiçbir şey hatırlamıyorum. Ne annemi, ne babamı, ne de evimizi. Hatta depremi bile. Hafızam zamanla yerine gelmeye başladığında, rüyalarımda saniye saniye yaşadım deprem gecesini. İlk başta anlam veremedim neydi bu diye. Kesik kesikti hepsi. Zamanla, hergün bir fazlasını görerek şekillenmeye başladı herşey. Tüm acılarım oturmaya başladı üzerime. İlk anladığımda zaten kendimde değildim. Zaten zayıf olan bünyem bu ağırlığı bu acıyı kaldıramamış ve bayılmıştım. Kendime geldiğimdeyse kimse susturamazdı beni. Hastaneyi ayağa kaldırmıştım. Bir daha anne ve baba diye sesleneceğim kimsemin olmaması çok kötüydü. Düşündükçe deliye döndüm. Kabullenemedim. Mis kokan anneme ve babama yakıştıramadım ölümü. 'Bırakmazlar' dedim. 'Gitmemişlerdir' dedim. 'Şaka değil mi hepsi, şimdi çıkıp gelecekler değil mi?' dedim. Ama gelmediler, gelemediler. Kimseden gelecekler kelimesi çıkmadı Ceyda. Ve ben bir kez daha, bin kez daha, bin kez ölüme susadığımı hissettim o an. Onların kanatları olmadan, onların kokusu olmadan yaşamamın da bir anlamı yoktu. Yalvardım Rabbime. 'Kolum, kanadım kırıldı madem, ayaklarımı, hatta kalbimi de kır ki son ver bu acıma. Kavuştur beni de anneme ve babama' diye günlerce, haftalarca, aylarca yalvardım ama olmadı kuzum.

"Ben hergün onların acısıyla kahroluyorum. Hergün yokluklarını bir tokat gibi ensemde hissediyorum. Yalnızlığım her geçen gün daha çok yiyip bitiriyor beni. Travmalarımın sebebi de bu işte. Hani beni bazen yoklayan krizlerim vardı ya. Bu sebepten dolayı o krizler de. O günden bir parça kaldı bedenimde. O zamanlar depremin etkisiyle yaşadığım ağır travmaların sonucu bu krizler. Çok üzüldüğüm zamanlar oluyor bazen. Ama eskisi gibi değil artık epey azaldı. En son krizi zaten biliyorsun. Annemle babamın hasreti çığ gibi büyümüştü yüreğimde ama diyemediğim için beni de dağlamıştı."

Ceyda usul usul akıtmaya devam ediyordu gözlerinden. Hala inanamıyordu olanlara. Arkadaşının başına neler gelmişti ve yeni öğreniyordu. Bunca yıl nelere katlanmak zorunda kalmıştı. Ne tür zorluklara göğüs germişti İpek? Böyle bir acıyla baş etmesi çok zordu. Her ne kadar baş etmiş gibi gözükse de içten içe parçalanmıştı arkadaşı. Empati bile kuramıyorken, onun yaşadıklarının gerçek olduğunu düşündükçe deliye döndü Ceyda. Bu kadar acıya göğüs gerip,bu kadar güzel bir kalbe sahip biri gelip onu bulduğu için çok şanslıydı. Sıkı sıkı sarıldı can dostuna. Çektiği tüm acıları onunla paylaşmak istiyordu. Büyük bir sevgiyle kucakladı iki arkadaş birbirlerini. İpek'in çektiği ne varsa paylaşmak, hafifletmekti niyeti Ceyda'nın. Sarıldı da sarıldı. Her sarılışında kendince sahiplendi arkadaşını. Daha cevapsız bir sürü soru vardı bekleyen ama İpek'in biraz dinlenmesi lazımdı. Yoksa yine bir kriz vakası olabilirdi. Bunu ne İpek ne de Ceyda istemezdi. Ceyda şu an tüm kalbiyle, tüm samimiyetiyle, gerçek dostun, gerçek kardeşin sevgisiyle harmanladı
İpek'i. Artık arkadaşını asla ama asla yalnız bırakmazdı. Onun da bir gülümsemesi için elinden geleni yapacaktı Ceyda. Böyle yüce bir gönüle sahip arkadaşının her zaman yanındaydı ve yanında olmaya da devam edecekti. Gerçek sevgi buydu işte. Kayıtsız şartsız, koşulsuz, sonsuz güven ve sadakat...

Continue Reading

You'll Also Like

22.2M 902K 116
İşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geç...
329K 19.2K 6
Nisa'nın bir iş çıkışı durakta otobüs beklerken eski eşini kanlar içinde görmesi ile hikayeleri tekrardan başlar... Yanlışlıkla olan "tesadüfler" baz...
790K 33.1K 50
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
789K 15.5K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...