DESTİNA (-18)

By ElifEfruze_

292K 14.9K 7.6K

Bir deprem, Bir pasta, Bir oyuncak... Bir adam, Bir kadın, Ortak bir geçmiş... Kalpler toprağın çığlığında ka... More

TANITIM
GİRİŞ
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM (Doğum Günü)
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13.BÖLÜM
14. BÖLÜM
15.BÖLÜM "ARÂF"
16. BÖLÜM - HAYÂL KIRIKLIĞI
17. BÖLÜM "UMUT YENİDEN"
18. BÖLÜM - "HAYAT DEVAM EDİYOR-1-"
18.BÖLÜM- "HAYAT DEVAM EDİYOR-2"
18. BÖLÜM~"HAYAT DEVAM EDİYOR~3"
19.BÖLÜM ~ŞANS~
20. BÖLÜM ~KORKU~
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM ~SEVDA~
23. BÖLÜM ~HATIRLAMA~
24. BÖLÜM~DENİZ~
25. BÖLÜM ~YILDIZLARIN ALTINDA~
26.BÖLÜM~ÖZÜR DİLERİM PERİ KIZI-1- ~
26. BÖLÜM ~ÖZÜR DİLERİM PERİ KIZI-2-~
27. BÖLÜM ~AİLE SAADETİ~
28. BÖLÜM~HUZUR EVİMDE~
29. Bölüm
30. Bölüm ~Gerçeklerle Yüzleşme~
31. Bölüm ~Bu gece tutmayın beni~
~Duyuru~
32. Bölüm ~Korku- Aşk~
33. Bölüm ♡Hiçbir sır gizli kalmaz♡
Önemli
34. BÖLÜM ~GERÇEK DOST~

11. BÖLÜM

7.6K 413 196
By ElifEfruze_

   Bu güzel pazartesi akşamından herkese merhabalar. Bugün benim için çok çok özel bir gün oldu. Ramazan ayına girmiş bulunmaktayız. Ramazan-ı Şerif  iniz hayırlara vesile olur inşallah. 
Ayrıca çok sevdiğim yazarım  Ayşegül Sultanım hikayeme desteği ile beni çok mutlu etti. İyi ki varsın ablacım benimmmmm. Güne sayende çok mutlu uyandım.  Seni çok seviyorum can ablammm. Bugün daha bir anlam kazandı benim için.  Can ablam sayesinde yeni gelen canlar hepiniz hoşgeldiniz.  Medyada bölüm afişimiz bulunmakta. Hepinize keyifli okumalar. Umarım beğenirsiniz.

   Günüme doğan güneş kadar yakıcıydı gözlerin
   Geceme göz kırpan dolunay kadar serin
   Bir yanım yanmak için çırpınır,
   Diğer yanım buza karışmak için.
   İlk görüşte aşk da nedir derdim
   Taa ki seni görene kadar
   Öyle bir girdin ki o an gönlümden içeri
   Kazınır gibi, silinmemecesine
   Bana doğru atan her adımında
   Rüzgârınla ben de savruldum
   Ilık, ferah bir esinti doluştu benden içeri
   Nefes gibiydin o an
   Alsam, içime çeksem, hiç bırakmasam...

   Bundan tam beş ay önce yolu aşka düşmüştü Oğuz'un. Arkadaşının oturduğu sitenin önünde Pamir'i bekliyordu ki siteden çıkan güzelliğe kaptırmıştı gönlünü. İlk kez gördüğü bir güzellik karşısında bu kadar etkilenebileceğini düşünmemişti. Dikkatini çeken kadınlar olmuştu evet ama bu kez ki etkilenmesi çok farklıydı. Kalbi dört nala at koşturuyordu sanki. İlk kez böylesi birşey hissediyordu genç adam. O kadar donup kalmıştı ki genç kızın söylediğini duymadı bile.

"Size diyorum duymuyor musunuz beni? diye çemkirdi genç kız.

Kızın sert bir şekilde bağırmasıyla kendine geldi Oğuz.

"Şey, afedersiniz birşey mi dediniz?"
Sesinin titremesine engel olamamıştı bunları söylerken.

"Evet, dedim. Oyulmak için can atan o gözlerinizi ve iri bedeninizi önümden çeker misiniz dedim. Zira o güzelim gözlerinize yazık olacak."

Oğuz bir an ne diyeceğini bilemedi.

"Şey... Pardon. Dalmışım. Kusura bakmayın. Buyrun." duraksayarak söylediği sözlerle kızın önünden çekildi.

" Evet fena halde dalmışsınız belli ki."
"Halbuki tren falan da gelmiyor gördüğüm kadarıyla." 

Bunu söylerken arkasına bakmayı ve işaret etmeyi de ihmal etmedi. Sonra da ardına bakmadan geçip gitti genç kız, arkasında ağzı iki metre açık kalmış bir delikanlı bırakarak.

Oğuz kızın arkasından ayran budalası gibi baka kalmıştı. Cesaretine de hayran kalmıştı kızın.

"Ne dedi o bana?" Öküz mü demek istemişti ona. Tren de gelmiyor oysa ki dediğin göre, evet öyle demek istemişti.

"Gerçekten de fazla cesursun güzellik" diye kendi kendine söylenirken Pamir'in " Neye daldın böyle" demesiyle bir an boşlukta hissetti kendisini. Etrafına bakındı ama genç kız çoktan kaybolmuştu görüş alanından. Hemen toparladı genç adam durumu.

" Nereye dalacağım iki saattir ağaç ettin beni burda" diye atarlanmaya başladı Oğuz. Etkilendiği kıza sinir olup arkadaşına çıkarmıştı payı.

Genç adam kim olduğunu bilmediği bir kızı görmek için fırsatları değerlendirip, bir bahane bulup Pamir'in yanında almaya başladı soluğu. O kadar gelip gitmişti ama ondan sonra sadece bir kez görmüştü kızı, o da uzaktan. Oğuz apartmana geldiğinde kız taksiye biniyordu çünkü. Bir daha da hiç görmemişti o güzelliğin sahibini. Ben mi yetişemiyorum acaba diye Pamir'den bile habersiz nöbet tuttu yolunda ama nafile. Ya kız burda oturmuyordu yahut dışarı fazla çıkmıyordu. Arkadaşından neden sakladığını da bilmiyordu bu durumu ama elbet söyleyecekti. Biraz daha zaman geçsin diye düşünmüştü. Ama artık kalbi de bu belirsizliğe daha fazla dayanamamış, Pamir'e sormak için onu aramış ve kapıda beklediğini hemen gelmesi gerektiğini söylemişti. O kızın kim olduğunu öğrenmek istiyordu. Bir hırsız gibi kalbine giren bu kızı ne yapıp edip bulmalıydı. Belki Pamir tanıyordur diye ona sormak istemişti.

Arabasına yaslanmış Pamir'in gelmesini beklerken yine o kapıdan çıkan kıza kaydı gözleri. Şu an yaşadığı tesadüf müdür, tevafuk mudur bilinmez ama "Allah'ım ne büyüksün Sen" dedi içinden Oğuz. Bu kez olmazdı. Bir kez daha kızın ellerinden kayıp gitmesine izin veremezdi. Ne yapıp edip açılacaktı kıza. Ya bir daha göremezsem diye düşünüp yanından geçip gitmiş olan kızın peşinden koşup önüne geçti genç adam.
Genç kız bu ani hareketle hem neye uğradığını şaşırmış hem de gördüğü simayla daha çok sinirlenmişti.

"Haydaaaa. Yine mi sen? Hayrola tren avına devam mı yoksa?"

" Hayır yani birşey demeyeyim diyorum ama siz yine bana öküz diyorsunuz."

"Aaa!!! Kim ben mi? Benim ağzımdan öyle bir kelime çıktı mı?"

" Ne demek istediğiniz ortada küçük hanım."

"Neyse lafı uzatmadan, yanlış anlamazsanız size birşey söylemek istiyorum. Kötü bir niyetim yok. Çok kısa."

Oğuz'un ağzından bu cümleler dökülmüştü dökülmesine ama ne diyeceğini nasıl diyeceğini bilmiyordu. Nasıl söylenirdi ki böyle birşey?

"Sizi ilk gördüğüm anda etkilendim. Kaç zamandır da sırf sizi görebilmek için buralarda mekik dokuyorum. Son çare arkadaşıma  sorayım derken ilaç gibi geldiniz." mi diyecekti. Diyemezdi tabi ki ama şu an ne diyeceğini de bilmiyordu. Dili lâl olmuştu sanki çıkmıyordu kelimeler. Biraz daha beklerse kızın çekip gideceğini suratındaki sıkıntılı ifadeden anlayan Oğuz, daha fazla dayanamayıp" Ben..." demişti ki. Arkadan gelen sesle "Tam zamanında abicim." "Azıcık daha beklesen ölürsün değil mi?" diye içinden söyleniyordu ki, Pamir'in konuşmasıyla donup kaldı.

" Oğuz?" "Güzellik sen daha gitmedin mi? Yoksa bu dallama seni rahatsız mı ediyor? Eğer öyleyse...."

Oğuz bir an afalladı arkadaşının söylediği kelime karşısında. Olabilir miydi böyle birşey? En önemlisi onu tanıyordu ve "Güzellik" demişti ona. Demek ki olabilirmiş. 'Ne yani kaç haftadır bugünü bekliyorum ve etkilendiğim kız "Kardeşim" dediğim adamın sevgilisi mi?' diye düşününce deli olmuştu genç adam. Tıpkı İpek gibi, aylar öncesinde Oğuz da Pamir ve Ceyda'yı sevgili zannenmişti. Ama İpek'in de öyle zannettiğini bilmiyordu sonuçta. Ortaya çıkınca yüklü bir kahkaha bombardımanına sebep olacaktı.

Oğuz neye uğradığını şaşırmıştı. Böyle bir ihtimal aklının ucundan dahi geçmemişti ki. Kardeşim dediği adama da diyemezdi ki böyle birşeyi. İyi ama Pamir neden saklamıştı bir sevgilisi olduğunu. Nedenini bilmiyordu ama Pamir'in hayatına kolay kolay bir kadın sokmadığını daha doğrusu hiç kadın sokmadığını bildiği için bu kızın Pamir için ne kadar değerli olduğunu, ona sarılıp büyük bir sevgi ile gözlerine nasıl baktığını kendi gözleriyle görmüştü. Oğuz hâlâ yaşadığı bu şoku atlatamamıştı ki, karşısındaki güzelliğin Pamir'e verdiği cevapla yeni bir şok dalgası yaşadı.

" Kim? Bu mu beni rahatsız edecek? O kim ki beni rahatsız etsin. Birşey sordu ben de bilmediğimi söyledim. Hepsi bu kadar. Beni rahatsız edecek adam henüz karşıma çıkmadı. Çıkamaz da. Çıkarsa sonuçlarına katlanmak zorunda kalır."

Ceyda son cümlesini üstüne basa basa Oğuz'un gözlerinin içine baka baka söylemişti. Karşısındaki adamın büyük bir şok yaşadığı belliydi ama nedenini henüz çözememişti.

" Neyse abicim. Ben artık gideyim. Okula geç kalıyorum. Daha fazla kalırsam hem okula geç kalacağım, hem de elimden bir kaza çıkacak."

Bugün bütün şok dalgaları Oğuz'un sahiline vuruyordu. "Abicim... Abicim...Abicim??? "

"Abicim mi?" Oğuz yaşadığı şokla birden dışından söylemişti son cümleyi. Şu an farkında olmadan yaşadığı şeyler henüz tanımadığı İpek'in yaşadığı anla birebirdi.

" Evet Oğuz. Neden şaşırdın ki sen bu kadar. Bana Ceyda'yı tanımadığını söyleme. Gerçi tanınmayacak kadar değişmiş değil mi? İtalya ona yaramış. Güzelliğine güzellik katmış." Pamir ikisinin de birbirlerine şaşkın bakışlarını görünce

"Ceyda... Sen de Oğuz'u mu tanımadım de de tam olsun."

Oğuz tüm bu olanlara inanamıyordu. Gerçek miydi tüm bu yaşananlar. "Ne yani bu kız Ceyda mıydı? İyi ama nasıl olur. Bir insan 5 yılda bu kadar değişebilir mi? Benim hatırladığım Ceyda en son lisedeyken miniminnacık ufak tefecik birşeydi. Çirkin de birşeydi doğrusu. Ama şu an karşımda Ceyda olduğunu öğrendiğim dupduru bir güzellik duruyor." dedi kendi kendine genç adam.

Oğuz buna hâlâ inanmakta güçlük çekiyordu. Evrim geçirmiş gibiydi genç kız. "Tanımamam çok normal tabi." diye de bir yandan kendi kendine söyleniyordu. Kendini toparlayıp

"Ceyda... Bu sen misin gerçekten? Gözlerim bana yalan söylemiyor değil mi? Ben doğru insana bakıyorum. Pamir,cidden Ceyda mı bu? Şaka falan mı yapıyorsunuz bana?"

Oğuz bütün şaşkınlığıyla hâlâ arkadaşından doğrulamasını bekliyordu. Böyle birşeyle karşılaşacağını hiç düşünmemişti.

Ceyda da neye uğradığını şaşırmıştı. O da böyle birşey beklemiyordu. Karşısındakini tanıyamamıştı. Yıllar Oğuz'u da çok değiştirmişti. Genç, yakışıklı bir delikanlı olmuştu. Üstünden şoku atlatıp kendi kendine " Hayret. O çirkin çocuk gitmiş, sanki başka alemden bir yakışıklı ışınlamışlar gibi" diye düşünüyordu.

"Oğuz, abi." İnanmıyorum bu sen misin gerçekten?"

Oğuz'un suratındaki şaşkınlık ifadesi kızgın bir ifadeye dönüştü. Ceyda'nın ağzından onun için 'abi' kelimesini kullanması hiç hoşuna gitmemişti genç adamın. İkisi de şaşkınlıklarını hâlâ taze taze yaşarken Pamir'in sesiyle kendilerine geldiler.

" Tabi ki de gerçek Oğuz... Ceyda..."  Pamir sözlerini Oğuz'a bakışlarını Ceyda'ya çevirip, "Bu benim tatlı cadım, Ceydam. Yalnız sana da hak vermiyor değilim dostum. Çok uzun yıllar oldu siz görüşmeyeli. Yıl sonlarında Ceyda geldikçe biz alıştık onun güzelliğine de, siz hiç karşılaşamadınız. E haliyle Oğuz da değişti. Birbirinizi tanımamanız çok doğal."

İkisi de üzerlerindeki şoku atlatıp sarıldılar birbirlerine. Biri şaşkınlıkla diğeri hem şaşkın hem de kızgınlıkla sarıldılar. Yılların özlemini taşıyorlardı iki kalp de. Farklı olan tek şey Oğuz'un bu kez farklı atan kalbiydi. Yıllar öncesindeki Oğuz'un kalbiyle aynı kalbi taşımıyordu artık. Bu kalp can dostunun kardeşine akmış olsa da.

Oğuz'un bütün duyuları işlevlerini kaybetmişti. Özellikle görmüyor, duymuyor, bilmiyordu. Bilmek istemiyordu. Tüm bu olanlar birer kâbus mu diye bir çimdik attı koluna. Hayır herşey gerçekti. Az önce en yakın arkadaşının, sevgilisi sanıp karalar bağlarken, şimdi kardeşi olduğunu duyunca sevinse mi üzülse mi bilememişti. Sevgilisi olamadığı için bir yanı sevinirken, diğer yanı "Bunu kardeşime yapamam. Nasıl söylerim ben senin tatlı cadına vuruldum diye. Böyle birşeye insanın dili nasıl varır." Kendisini toparlaması gerektiğinin bilincinde olup hayâl midir yoksa rüya mı her neyse, o andan çıkıp ikiliye çevirdi bakışlarını.

"Neyse abicim. Muhabbetinize doyum olmaz ders beni bekler."

"Biz bırakalım seni" diyen abisine "gerek yok yakışıklım, arkadaşımla birlikte gideceğiz. Beni bekliyor" deyip abisini tekrar öptü ve arabada bekleyen arkadaşına doğru yürüdü.

Ardından hâlâ kendine gelemeyen Oğuz, Pamir'in hadi biz de gidelim demesiyle dikkatini yola verip sıyrılmıştı tüm bu olaylardan.

Aslında başlarda Ceyda'nın fevri davranışlarından, hırçınlığından yola çıkarak, çok şımarık, kendini beğenmiş bir kız olarak görse de, onun sadece yabancı insanlara karşı böyle asi davrandığını, sevdiklerinin yanında ne kadar da cana yakın olduğunu, Pamir'in deyimiyle tam bir tatlı cadı olduğunu anlamıştı. Sevdiklerinin yanında o kadar farklı hareket ediyordu ki,  cadı yanını düşününce hayretler içerisinde kalıyordu. Bu kız ile o kız aynı kişiler mi diye çok tereddütte kalmıştı. Ailesinin öğrettikleriyle tanımadığı kişiler ona yaklaşmaya kalkınca koruma kalkanlarını devreye sokuyordu hemen. Oğuz onu tanıdıkça bu yanına daha bir vurulmuştu sevdiğinin. Yıllar önceki çocukluktan eser kalmamıştı. Sanki ilk kez tanışıyorlar gibi hissetmişti.

                           ⭐⭐⭐⭐⭐

  Tüm geçmişi gözlerinin önüne serilmişti Oğuz'un. Arabasında ilerlerken ne yaptığının bilincinde olmadan bugünkü yaşananları düşünüyordu. Yaptığı harekete kendisi de inanamıyordu hâlâ . Bunu nasıl yapmıştı, hangi deli cesaretle yapmıştı bilmiyordu. O an karşısındaki güzelliğin ona olan kırgın bakışlarına dayanamamış, sarıp sarmalamak istemişti Ceyda'sını ama buna cesaret edememişti. Sarılmaya bile cesaret edemezken, Ceyda'nın inatçı tavırları bir anda onu öpmeye tetiklemişti nedense ve hâlâ şoktaydı. Sarılsa bir neviydi belki, ama bu sefer durum vahimdi. Resmen kızın dudağıyla yanağı arasına öpücük kondurmuştu ki, bu herşeyin ortaya çıkması demekti. 5 aydır içinde tuttuğu aşkı, gökyüzüne karışmıştı o gece. Ceyda onun hakkında ne düşünüyordu çok merak ediyordu. Belki de artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktı. Ceyda ona karşı hırçınlaşacaktı. Belki de sevgisi karşılıksızdı. Bunun cevabını bilmiyordu. Ceyda'nın ona karşı ne hissettiğinden emin değildi. Daha doğrusu abiden öte birşey hissediyor muydu onu da bilmiyordu. Kafasında çılgın sorular kendini sahilde buldu. Biraz rahatlamaya, nefes almaya ihtiyacı vardı. Bu saatten sonra hiçbirşeyi geri alamazdı. Almak da istemiyordu artık. Kapalı kapılar ardına sığınmak istemiyordu çocuk gibi. Madem böyle bir şeye cesaret etmişti. Artık hiçbirşeyin önemi yoktu Ceyda'nın düşüncelerinden başka. Onun ne istediği, ne hissettiği önemliydi. Madem bu noktaya kadar gelmişti, tüm gücüyle Ceyda'nın aşkını kazanabilmek için savaşacaktı. Geri dönüşü yoktu.

                         ⭐⭐⭐⭐⭐

  Sabahın ilk ışıkları iki uyayan güzele 'artık kalkın' mesajı veriyordu. İki arkadaş sarmaş dolaş sarılmışlardı birbirlerine. Ceyda'nın ayağının biri İpek'in üstünde çok komik bir görüntü sergiliyordu. Ceyda'nın ayağından rahatsız olan İpek, uykulu bir sesle söylendi arkadaşına.

  "Ceyda, çek şu ayaklarını üstümden."

Hâlâ uyuyan Ceyda'nın ses vermemesiyle uyuduğunu anlayıp yerinde kıpırdayıp dürttü arkadaşını İpek. Uykusundan uyandırılmayı hiç sevmeyen Ceyda, tersledi arkadaşını.

  "Of İpek ya git başımdan, bir uyutmadın."

  "Sana inanmıyorum Ceyda, sen mi beni uyutmadın yoksa ben mi seni. Ayaklarını çek diyorum sana."

  "Ay İpek. Ne bu sabah sabah dır dır dır. Ne var yani ayağımı atmışsam. Uykumun içine ettin ya."

İpek Ceyda'nın hem suçlu hem güçlü tavrına sinir olarak, Ceyda'nın duyamayacağı bir şekilde "Sen görürsün Ceyda hanım" diyerek yataktan kalktı. Yorganı arkadaşının üstüne fırlatarak.
Yavaş ve sessiz adımlarla kapının yanına gelip kısa bir an bekledikten sonra iki kez tıklattı kapıyı. Tam tahmin ettiği gibi Ceyda istifini bile bozmamış, hâlâ güzellik uykusundaydı. Kapıyı açıp Ceyda'nın duyacağı bir şekilde yüksek sesle

  "Aaa. Oğuz! Senin ne işin var burda."

Gözleri Ceyda'da sabit beklerken bu sözler üzerine daha doğrusu "Oğuz" kelimesi üzerine Ceyda'nın

"Ne. Oğuz mu? Gelmesin sakın. Şu halime bak" diyerek yataktan fırlayayım derken ani hareketle yere kapaklanmasıyla kahkahayı koyverdi İpek.

  "Ne gülüyorsun İpek ya. Ay rezil oldum. Duymuş mudur düştüğümü." dedi İpek'e sessiz bir şekilde.

  "Kim duydu mu Ceyda anlamadım." dedi İpek aynı Ceyda gibi sessiz bir muziplikle.

  "Of İpek kim olacak tabi ki Oğuz. Hem ne işi var onun sabahın köründe burda."

  "Bilmem çık kendin sor."

  Ceyda alalecele üstünü başını düzeltmeye başladı. Bunu gören İpek tabi durur mu?

  "Hayrola Ceyda'cım. Bir yere mi gidiyorsunuz."

  "Ne gitmesi İpek, dalga geçme. Şu paspal halimle mi çıkayım adamın karşısına."

  "Aaa ne oldu da birden böyle düşünmeye başladınız hanımefendi. Dün gece nerdeyse eline geçirsen bir kaşık suda boğacağını söyleyen Ceyda nerde?"

  "Aman İpek. Her ne olursa olsun kimsenin yanına kötü bir halde çıkamam. Sahi niye sesi çıkmıyor onun. Çıt yok."

  "Nerden bileyim Ceyda. Git kendin bak."

Üstüne çeki düzen veren Ceyda hemen kapıya koştu. Arkadaşının bu halini gören İpek gülmemek için kendiyle savaş veriyordu. Ceyda hemen kapıyı açtı ama kimseyi göremeyince canı sıkıldı.

  "Eee. Hani nerde İpek. Aşağı mı indi ki?"

Daha fazla kendini tutamayan İpek, içinde tutmaya çalıştığı kahkahayı salıverdi. O kadar çok gülüyordu ki, Ceyda onun yaptığı şeyi anlayıp

  "İpeeekkk. Bittin kızım sen." diyerek yatağa doğru koşan arkadaşına koşup yatağa yatırıp gıdıklamaya başladı. İpek'in tiki vardı ve gıdıklanmaktan nefret ederdi.

"Demek bana oyun oynarsın ha. Oh olsun İpek hanım. Sen misin bana oyun edip beni kandıran."

İpek gülmekten konuşamıyordu bile. Zor da olsa kahkahasıyla karışık "Cey....da... Dur... Lütfen.... Yeter tamam."

  "Yok öyle İpek hanım. Bunu sen istedin."

                 

                         ⭐⭐⭐⭐⭐

  Pamir kalkmış üzerine lacivert takımlarını geçirmiş, kahvaltı için aşağı inecekti artık. Tam Ceyda'nın odasının yanından geçerken kızların kıkırtılarını duydu. Aslında bakmayacaktı ama kapı açık olunca iki adım sonra zaten görüş alanına girdi yatakta yatan İpek ve onu gıdıklayan kardeşi Ceyda. İpek'in "Ceyda tamam yeter." dediğini duymuş ve kapıyı tıklatmıştı.

  "Hayrola hanımlar sabah sabah ne bu enerji."

Ceyda ve İpek kapının tıklatılmasıyla ve Pamir'in seslenmesiyle kapıya çevirmişlerdi ki gözlerini İpek fırsattan istifade hemen çekip yatağa attı Ceyda'yı.

  "Tamam Ceyda lütfen yeter bu kadar" derken gözleriyle çaktırmadan Pamir'i gösteriyordu. Rezil olmuştu yine. Şu halini gören kaçıp giderdi sanırım. Kıpkırmızı olmuştu gülmekten.

  Pamir ayağa kalkan kızdan bir an ayıramadı gözlerini. Şu haliyle bile su gibiydi İpek.  Pijamalarıyla, dağılmış saçlarıyla, domates gibi olmuş yüzüyle bile çok güzel görünüyordu. Ama köstebeğine verdiği bir söz vardı. Bunu hatırlayınca suratına ciddi bir ifade yerleştirdi ve

  "Neyse ben kahvaltıya iniyorum. Siz de gelirsiniz sanırım." diyerek aşağıya indi..

  Ceyda da İpek de şaşırmışlardı. Bir anda Pamir'in suratının değiştiğine şahit olmuşlardı çünkü ama bir anlam verememişlerdi.

  Çok fazla gecikmeden üzerlerini değiştirmişler ve aşağı inmişlerdi iki arkadaş. Kahvaltı masasını aç gözlerle süzen Ceyda

  "Ooo. Asuş sultan yine döktürmüşsün. Ellerine sağlık." ağzına attığı salatalıkla konuşuyordu Ceyda.

  "Koca kız oldun Ceyda hala ağzında lokma varken konuşuyorsun. O kadar acıktıysan ayakta didikleyeceğine otur da adam akıllı ye." Gözlerini İpek'e çevirip "hadi İpek'cim sen de gel. Güzel bir kahvaltı edelim."

  İpek oturacağı sandalyeyi çekerken tam karşısında oturan Pamir'e baktı bir süre. Anlam veremediği bir değişiklik vardı onda. Başını kaldırıp karşısına oturan İpek'e bakmıyordu bile. Kendine gelip masayı göstererek

  "Asuman teyzecim ne zahmet ettin bu kadar. Gerçekten enfes gözüküyor masa."

  "Olur mu öyle şey tatlım. Ne zahmeti. Her zaman mı geliyorsun sanki. Afiyet olsun canım."

  Kısa bir süre sessizlik hakim oldu masada. Sessizlik eşlik ediyordu kahvaltıya. Asuman hanımın sorduğu soru bu sessizliği bozmuştu.

  "E kızlar bugün neler yapıyorsunuz bakalım. Bugün tatil gününüz. Bir yerlere mi gideceksiniz yoksa evde mi vakit geçireceksiniz. Ben malum pastaneye gideceğim."

  "Evde olalım dedik Asuş sultan. Dışarda bir işimiz yok. Evde takılırız biraz. Vakit geçiririz. Bir meşgale buluruz kendimize. Aa hatta İpek, köstebek pasta yapalım! Sen çok seviyorsun." bu sözlerle Pamir'in değişen suratının farkında olmayan Ceyda, annesine dönüp "İpek köstebek pasta hastasıdır annecim. Çok da güzel yapar. Biz de onunla birlikte köstebek pasta yaparız."

  "Tamam kızım. Ev sizin. İstediğinizi yapın."

  Ceyda arkadaşı burda olduğu için oldukça mutluydu ama Pamir 'Köstebek pasta ' lafını duyar duymaz canının sıkıntısının kat be kat arttığını hissetti. Boğazı düğümlendi sanki, ağzındaki lokmayı çok zor yuttu. Kalbi sızlamıştı. Köstebeğinin en sevdiği pastaydı o. Ondan başkasının yiyecek olması bile kötü etmeye yetiyordu Pamir' i.  Ölümünden sonra hiç ağzına bile koymazken adını duymak bile sarmıştı genç adamı. Köstebeğini görmek istemişti bir an. Gidip onunla konuşmalıydı. Yine içi sıkılmıştı. Başka türlü sıkıntısını geçiremezdi. En iyi ilacına gitmeli , ona en sevdiği pastadan götürmeliydi. Can sıkıntısıyla Ceyda'nın sözlerinden sonra masadan sinirle kalkıp,

  "Size afiyet olsun." dedi sinirlendiğini belli ederek.

   Pamir'in bu tavrına masadaki herkes şaşırmıştı. Hiç böyle tavır sergileyen biri değildi. Özellikle de misafir varken.

  "Abi nereye? Daha kahvaltını bitirmedin."

  "Afiyet olsun size. Canım istemiyor benim. Bir yere gitmem lazım." diyerek çıktı evden Pamir. Arkada bıraktığı masadaki meraklı gözler birbirleriyle buluşuyor ama kimseden ses çıkmıyordu. Özellikle de  onun önceki tavırlarını gören İpek, önceki Pamir'le bu sabahki Pamir'i bir türlü bağdaştıramamıştı. Birden bire ne olmuştu ki canını sıkacak anlam veremedi. Belki de onun burda olmasıydı sorun,  bilemiyordu ama kendisini suçlu hissetti.

  "Sanırım benim burda olmam onu rahatsız etti. Ben kahvaltıdan sonra eve giderim Ceyda."

  "Aaa olur mu hiç öyle şey İpek'cim.  Sen Pamir'in kusuruna bakma.  O asla böyle davranan biri değildir. Hele seninle ne ilgisi olabilir. Sen neden böyle düşünüyorsun. Onun canı başka birşeye sıkıldı seninle alakası yok kızım. İçini ferah tut."

Asuman hanımın gözleri Ceyda nın köstebek pasta lafından sonra Pamir'i bulmuştu ve hemen oğlunun canının sıkıldığını elindeki çatalı düşürür gibi bırakmasından anlamıştı ama birşey diyememişti. Ama masadan kalkıp gidecek kadar kötü olabileceğini düşünememişti. Az önce de kendini suçlu hisseden İpek'in yanlış anladığını bilmesini istemişti. 

Oğlunun kalbindeki yerinin asla dolmayacağını onca seneden sonra ilk kez anlamıştı Asuman hanım. O kadar uğramıştı evlenip, güzel bir yuva kurmasını ve geçmişteki acısını unutmasını o kadar istemişti ki. Sandı ki yeni bir aşk,  yeni bir yuva ona geçmişini unutturur. Sandı ki acıları hafifler. Ama şu andan itibaren kimse anlamasa da birşeyi çok iyi anlamıştı Asuman hanım.  Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, artık Pamir'den yeni bir Pamir doğmayacaktı. Bunu çok net anlamıştı annesi. Yıllar öncesinde kalbine ekilen tohum, yıllar geçtikçe daha da kök salmış, kalbinin her bir köşesini sarıp sarmalamıştı. Artık annesi de anlamıştı Pamir'inin kalbi köstebeğinden başkasına atmazdı. Ve çok da emin olmuştu ki atarsa da o kalbi durdururdu.

Continue Reading

You'll Also Like

4M 115K 73
Lamia: Ayrılık ay dönümümüz kutlu olsun. Mirza: Lamia şaka mısın? Mirza: Sen terkettin beni.
3.6M 131K 73
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...
189K 10.3K 23
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...
2.1M 100K 43
Abisinin arkadaşına yaptığı sosyal medya akımından sonra hayatı değişeceğini kim bile bilirdi ki? ○●□■ Siz : Seni bir arkadaş bir dos...