DESTİNA (-18)

By ElifEfruze_

292K 14.9K 7.6K

Bir deprem, Bir pasta, Bir oyuncak... Bir adam, Bir kadın, Ortak bir geçmiş... Kalpler toprağın çığlığında ka... More

TANITIM
GİRİŞ
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM (Doğum Günü)
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13.BÖLÜM
14. BÖLÜM
15.BÖLÜM "ARÂF"
16. BÖLÜM - HAYÂL KIRIKLIĞI
17. BÖLÜM "UMUT YENİDEN"
18. BÖLÜM - "HAYAT DEVAM EDİYOR-1-"
18.BÖLÜM- "HAYAT DEVAM EDİYOR-2"
18. BÖLÜM~"HAYAT DEVAM EDİYOR~3"
19.BÖLÜM ~ŞANS~
20. BÖLÜM ~KORKU~
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM ~SEVDA~
23. BÖLÜM ~HATIRLAMA~
24. BÖLÜM~DENİZ~
25. BÖLÜM ~YILDIZLARIN ALTINDA~
26.BÖLÜM~ÖZÜR DİLERİM PERİ KIZI-1- ~
26. BÖLÜM ~ÖZÜR DİLERİM PERİ KIZI-2-~
27. BÖLÜM ~AİLE SAADETİ~
28. BÖLÜM~HUZUR EVİMDE~
29. Bölüm
30. Bölüm ~Gerçeklerle Yüzleşme~
31. Bölüm ~Bu gece tutmayın beni~
~Duyuru~
32. Bölüm ~Korku- Aşk~
33. Bölüm ♡Hiçbir sır gizli kalmaz♡
Önemli
34. BÖLÜM ~GERÇEK DOST~

6. BÖLÜM

8.5K 479 126
By ElifEfruze_

   Muhteşem bir günden herkese hayırlı akşamlar. Size sürpriz bir bölüm getirdim. Anneler gününe özel. Tüm annelerin anneler gününü kutlarım. Anneler başımızın tacı. İyi ki varlar. Ailenizle,  annenizle daha nice anneler gününüz olması dileğiyle. Bu bölüm de çok tatliş bir anneye, ozgeerk Özge Sultana gelsin. Seni çok seviyorum ablacımmmm.  İyi ki varsın...

                                8 ay sonra 

   Umuda doğru giden yolda, mutluluğa ramak kala, kaybedildi sanılan taptaze umutlar açar umut çiçekleri. Umudun kokusunu fısıldar her bir kırık kalbe. İncecik çatlaktan içeri sızar da iyi gelir yaralara umut çiçeklerinin kokusu. Hiç ummadık bir anda "Umut yolcusu kalmasın" diyen bir dünyada buluverir kendini. Yeter ki umut ışıkları hiç sönmesin, hep açık kalsın...

  Gözlerinin önünde hayallerinin baş köşesini süsleyen evi duruyordu genç kızın. Yıllardır bu hayali için açık tutmuştu hep umut kapılarını. Hayat onu ne kadar başka yolculuklara sürüklese de aralık kapıdan içeri sızan umudun ışığı tam da karşısında duruyordu. Çocukluğundan beri istediği tek şeydi bunu yapmak ama şartlar... Neyse ki geciktirmeli de olsa hayaline kavuşturmuştu İpek'i. İstanbul'a geleli sekiz ay olmuştu. Daha dün gibiydi herşey. Bütün anıları dün gibi gözünün önünde film seyrettiriyordu genç kıza. Ne çabuk geçmişti sekiz ay. MSA'da geçirdiği keyifli dakikalar ve hararetli çalışmalar günü çok çabuk bitiriyordu da farkına bile varamıyordu. MSA, hayallerini gerçekleştirmek için yaptığı en doğru şeydi. Bunu bu sekiz ayda çok iyi anlamıştı. Harika vakitler geçirmişti çalışma arkadaşlarıyla. Çok güzel arkadaşlıklar edinmişti. Özellikle Ceyda ile iyice kaynaşmış, çok yakın iki dost hatta kardeş olmuşlardı birbirlerine. Yedikleri içtikleri ayrı gitmezken bile eve gittiklerinde yine özleyip ararken bulmuşlardı çoğu zaman birbirlerini. Çok sıkı bir bağ örülmüştü aralarında. Kimsenin çözmeye asla gücünün yetemeyeceği... Ve işin en güzel tarafı şeflerin gözünde bir numara olmuşlardı. Yaptıkları işlerden, aldıkları başarılardan dolayı herkes tarafından çok takdir edilirlerdi. E tabi olmazsa olmaz çekemeyen insanlar da her zaman olduğu gibi yine vardı. Sekiz ay sonunda eğitimin yanı sıra staja başlayacaklardı. Hiç ayrı yerlerde yapmak istememişlerdi stajı. Ceyda'ların muhteşem bir aile pastanesi vardı ama MSA'yı ikna etmek çok zordu. Normalde staj yerleri MSA tarafından belirlenirdi ve kimseye tölerans gösterilmezdi. Ama bu ikili o kadar çok sevilmişti ki, onların başarılarını, saygı ve sevgi çerçevesinde ne kadar saygılı olduklarını göz önünde bulundurup, onları kıramamışlar ve Ceyda' nın ailesinin pastanesine staja göndermeye ikna olmuşlardı. Ve şu an tam karşısında Ceyda'ların pastanesine bakıyordu genç kız. Çok güzel bir yerdi burası. Dışardan görünümü bile muazzam olan mekana baktı uzun uzun. Özellikle pastanenin ismini çok sevmişti İpek. Hayatta asla vazgeçemem dediği köstebek pastanın ismiyle aynı ismi taşıyordu bu pastane. En çok da ismini sevmişti aslında. Tatlı ama çok da acı hatıraları vardı fakat bunları düşünmeye gerek yoktu. Bu mutluluğunu bozmak istemiyordu. Tekrar gözlerini pastanenin isminde gezdirdi. Gözlerinden mutluluk akıyordu İpek'in.

                  "Köstebek Butik Pasta"

  "Kuzum. E hadi ne bekliyorsun, gelsene?"

  Ceyda'nın seslenmesiyle hayal dünyasından çıkmıştı zor da olsa İpek.

  "Geldim canım. Ceyda burası çok güzel. Tam hayallerimdeki gibi."

  "Sen bir de içerisini gör. Bakalım içi de hayallerini süsleyen pastane kadar memnun edecek mi seni?"

  Tatlı küçük bir tebessümle ikisi birlikte pastaneden içeri girdiler. İpek'in heyecanını çok net okuyabiliyordu Ceyda. Her bir hareketinin ne anlama geldiğini biliyordu artık. Elini tuttu arkadaşının ve gözleriyle "hadi" der gibi yaptı.
Elele annesinin olduğu yukarı kata çıktılar birer sevgili gibi. Annesiyle gelmeden önce konuşmuştu Ceyda. İpek'le geleceğini biliyordu.

  Asuman Hanım günlük rutin işleriyle uğraşıyordu her zamanki gibi. İşini çok severek çok büyük bir aşkla yapıyordu. Zaten bu meslek büyük bir aşk gerektiriyordu. Kremasına, çikolatasına, sevgiyle açılan şeker hamurlarına ve daha birçok şeye aşkla yaklaşmak gerekiyordu. Sevgisiz emek olmazdı. Pastalarındaki lezzeti bu aşka borçluydu. Yanında çalışanlardan da aynı sevgiyi beklerdi. Bu pastaneye yıllarını vermişti. Böyle bir yer açmak hiç aklında yokken çocuklarının ve eşinin ısrarlarına dayanamamış açmıştı. Ellerindeki mahareti herkes farketmişti de o farkında değildi. Aslında farkındaydı tabi ki de ama hiç düşünmemişti ki böyle bir yer açmayı.
Şu an bu mekana her baktığında iyi ki derdi kendisine. "İyi ki kendimi dinlememişim de eşimi ve çocuklarımı, özellikle Pamir'imi iyi ki dinlemişim" derdi. Yoksa bu aşktan ömür boyu kendisini mahrum bırakacaktı. Kapının tıklatılmasıyla düşüncelerini bir kenara bıraktı Asuman Hanım.

  "Girin" dedi. Aslında gelenin kim olduğunu daha doğrusu kimler olduğunu çok iyi biliyordu. İpek'le Ceyda çok yakın arkadaş oldukları için birkaç kez gelmişti onlara misafirliğe. Çok sevmişti İpek'i Asuman Hanım. Kendi kızından farkı yoktu onun gözünde. Burada staja başlamasındaki en büyük destekçileri de Asuman hanım ve eşi Yusuf beydi aslında. MSA'yı ikna etmekte epey katkıları olmuştu çünkü. "Köstebek Butik Pasta" çok ünlü pastanelerden bir tanesiydi. Aile pastanesi olması ayrıcalık katıyordu bu pastaneye. MSA gelen bu teklife öğrencilerinin başarılarını da unutmayıp hayır diyememiş staj için buraya göndermişti Ceyda ve İpek'i.

  Ceyda kapıyı tıklattıktan sonra annesinin cevap vermesini bekledi. Asla gel demeden girmezdi içeri. Bu huyu annesinden geçmişti ona da. Müsait olup olmadığını bilemezdi sonuçta. Annesinden cevap gelince İpek'le birlikte girdiler içeri.

  "Biz geldik."

  "Hoşgeldiniz güzellikler."

  Asuman hanım kendilerine yaklaşan ikiliye sarıldı ve bir güzel de öptü. Epeydir görmüyordu İpek'i. Gelmez olmuştu son zamanlarda.

  "İpek'cim, güzelim nerelerdesin sen kaçak? Gelmez oldun artık. Ne çabuk unuttun bizi?"

  "Asuman teyzecim olur mu öyle şey? Biliyorsun eğitim çok yoruyor bizi. Eve kendimi atıp hemen dinlenme moduna geçiyorum. Bundan sonra sık sık görüşecez nasıl olsa. Benden kurtuluş yok."

  "Haklısın tatlım. Çok yoruluyorsunuz biliyorum. Ceyda da aynı eve gelir gelmez atıyor kendini odasına. Sabah da zor kalkıyor. Ama artık hep birlikteyiz. Biraz fazla tempo yapacaksınız bundan sonra dikkatli olun. Hem eğitim hem staj sizi epey zorlayacak benden söylemesi."

  "Olsun anneciğim razıyız biz. Baksana İpek'e. Gözlerinden aşk fışkırıyor resmen. Buraya geldiğimizden beri pastaneyle aşk yaşıyor. Bence İpek bizi zorlayacak gibi ha ne dersin?" diyerek göz kırptı Ceyda İpek'e.

  "Ya Ceyda. Aşk olsun. Alay etmesene."

  "Neyse kızlar. Madem aşk depolayıp geldiniz buraya. Durmak yok. En başta mutfağı görelim mi ne dersin İpek'cim? Diğer arkadaşlarınızla da tanışmış olursunuz hem."

  "Harika derim Asuman teyzecim. Çok merak ediyorum mutfağını. Eminim çok güzeldir."

  İpek'in içi kıpır kıpırdı. Çok merak ediyordu. Burada çalışmak kim bilir nasıl güzel olacaktı? Ceyda'yla çok yakın arkadaş olmuşlardı. Birbirlerine de giderlerdi. En çok da Ceyda gelirdi İpek'in yanına. İpek her zaman gitmezdi. Bir kaç kez gitmişti onlara. Çok sevmişti Ceyda'nın ailesini ama gitmeye çekiniyordu. Aslında yaşayamadığı bu mutlu aile tablosunu görünce hüzünleniyordu ve gitmek istemiyordu. Bu süreçte görmediği tek şey bu pastaneydi. Bir türlü gelememişti pastaneye. Kısmette bugün görmek varmış demek ki diye düşündü. Sonra aklına gelen diğer şey de görmediği tek şeyin pastane olmadığıydı. Şu meşhur abiyi görmemişti hiç. Ama onu da hiç merak etmiyordu.  Bir kaç kez gitmişti Ceyda'ların evine ama görmemişti onu. Zaten ayrı evde yaşıyordu. Çoğu zaman Ceyda'yı MSA'ya abisi bırakırdı, Ceyda'dan duyardı ama hiç karşılaşmamışlardı. Hatta bir kaç defa Ceyda abisiyle tanıştırmak istese de kabul etmemişti İpek. Çünkü biliyordu arkadaşının niyetini. Normal bir tanışma istemiyordu Ceyda. Sürekli İpek'e abisinden bahsedip aslında aralarını yapmak istiyordu ama İpek böyle birşeye hazır değildi. Bu yüzden de istememişti. Elbette karşılaşacaklardı ama normal biriymiş gibi. Ceyda'nın dediği gibi birşey mümkün değildi. Zaten İpek ona saçmalama deyince 'tamam tamam şaka yaptım onun sevgilisi var' derdi.
Halbuki sevgilisi falan yoktu. Sadece bu inatçı arkadaşının daha tanıştıramadığı abisini kıskanmasını istiyordu aklınca. İnsan tanımadığı birini kıskanabilir miydi? Bu çok saçma geliyordu İpek'e. Ama aldırış etmiyordu artık arkadaşının bu tavrına.

  Ceyda da zamanla bahsetmemeye başlamıştı arkadaşından ümidi keserek. Bir kez görseler işin rengi değişecekti Ceyda'ya göre ama bir türlü işler umduğu gibi olmadı. Birçok kez karşılaştırmak istediyse de ya abisinin işi çıkmış gelememişti ya da arkadaşının. Her ikisi de Ceyda'nın planlarını alt üst etmişlerdi her defasında. O da artık bırakmıştı onlarla uğraşmayı. Ama hala istiyordu çok sevdiği abisi ile çok sevdiği arkadaşının beraber olmalarını. Bu güne kadar abisine kimseyi yakıştırmayan Ceyda, İpek'i tanıdıkça ondan başkasını yakıştıramaz olmuştu abisine. Ama ne İpek ne de abisi Nuh diyor Peygamber demiyorlardı. O da vazgeçmişti artık bu tanışmadan. Ne olacaksa olurdu, yapacak birşey yoktu.

          
                        ⭐⭐⭐⭐⭐

  "Hadi kuzum akşam görüşürüz o halde." diyerek ayrıldılar Ceyda ve İpek. Akşam İpek'te buluşacaklardı. Ceyda ve Asuman teyzesi çok ısrar etmişti onlara gelmesi için ama başka zaman demişti İpek. Hem Ceyda'nın doğum günü yaklaşıyordu elbet gidecekti o zaman. Yine aynı üzüntüyü, aynı yaşanamamışlıkları izleyip kahrolmak istemiyordu. Bu yüzden Ceyda'nın  gelmesini istemişti yanıma yoldaş olsun diye. Birlikte kalacaklardı. Yarın pazartesiydi ve eğitime kaldıkları yerden devam edeceklerdi. Artık daha fazla enerji depolamalıydılar. Diğer yandan stajın da ilk günüydü yarın.
Ceyda yarınki gerekli olan kıyafet ve diğer birkaç parça eşyasını almak için eve geçmek zorundaydı.
Giderken "Gecikmem merak etme. Ne yiyeceğimize de gelince karar veririz." dedi.

  "Kim getirecek seni. Taksiyle mi gelirsin?"

  İpek bilerek abin mi getirir dememişti. Ceyda yine bir anlam çıkarmaya filan kalkardı sonra.
Ceyda sanki annesinden birşey saklıyormuş gibi arkadaşına yaklaşıp kısık bir sesle "Merak etme yakışıklım bırakır beni. Bir dediğimi iki etmez." dedi arkadaşına göz kırparak ve hemen arabaya binip yola koyuldular. Arkasından şaşkın şaşkın yola bakan arkadaşını görmemişti bile. İpek'in    "Yakışıklım mı?" dediğini bile duymamıştı.

  Arkadaşının yanlış anlayabileceği aklının ucundan dahi geçmemişti. Gerçi anlamış olsaydı da bu durumu hemen lehine çevirirdi. Ceyda'ydı bu. Mutlaka yapardı.

  İpek, Ceyda'nın arkasından hala şaşkınlığını atamamıştı. "Yakışıklısı kimdi bu kızın? Benim niye haberim yok?" diye düşünmeden edemedi. Hoşlandığı biri olduğunu söylemişti ama hiç bahsetmemişti. Uzun hikaye sonra anlatırım demişti ama bir türlü anlatmamıştı. Arkadaşını çok seviyordu İpek. Anlatmadığı için de biraz canı sıkılmıştı ama o anlatmadan sormayacaktı. Vardır bir bildiği, beklediğine göre henüz zamanı değil demek ki demişti kendi kendine. Zamanı gelene kadar da asla sormayacaktı. Ceyda'sı elbet zamanı gelince herşeyi anlatırdı. Ona güveniyordu.

                        ⭐⭐⭐⭐⭐

  "Abilerin en en en yakışıklısı ne yapıyormuş bakim?"

  Ceyda abisini ikna etmenin yollarını çok iyi biliyordu. Azıcık tatlı dille herşeyin üstesinden gelirdi. Bir tek İpek'le tanıştırmaya yetmemişti o tatlı dili. O da anlamıştı artık bu ikisinin olmayacağını.

  "Yine ne istiyorsun güzelim? Söyle bakayım."

  "Aşk olsun yakışıklım ya. Ne demek ne istiyorsun? Hem de yine... Birşey istediğim zaman mı böyle konuşuyorum ben?"

  Ceyda bozulmuş gibi konuşsa da aslında telefonu kulağından çekip sırıtıyordu ara ara.

  "Bak kendin söylüyorsun. Çünkü sen kendini benden çok daha iyi biliyorsun. Ben sana tatlı tatlı konuştun diye yine ne istiyorsun demedim ki. Sen kendin itiraf ettin."

  "Yaaa. Çok gıcıksın yakışıklı. Hemen tuzağa düşürdün beni."

  "Tamam tamam. Hadi söyle, ne oldu?"

  "Benim İpek'lere gitmem lazım. Sen götürür müsün diyecektim."

  Pamir her İpek lafını duyduğunda kötü oluyordu.
Kardeşi çok baskı yapmıştı arkadaşıyla tanışsın diye ama o istememişti. Gerçi Ceyda'nın söylediğine göre kız da istememişti. Pamir'in kötü olmasının nedeni ise; her, arkadaşı İpek'ten bahsettiğinde, aklına aylar önce tanıdığı, daha doğrusu binbir türlü aksiliklerden ötürü tanışamadıkları İpek geliyordu. Ara ara da olsa hayatını kurtardığı genç kız geliyordu aklına. Ama köstebeği ondan daha önce kalbinde attığı için susturmaya çalışıyordu aklını da becerebildiği söylenemezdi. Ceyda, İpek deyince zaten çıkaramadığı aklına bir yenisini daha gönderiyordu kardeşi. Neden bu kadar düşünüyordu ki aylar öncesinde kalmış bir maziyi? O günden sonra bir daha hiç görmemişti o kızı. Sadece ismi kalmıştı ondan geriye. Aslında o gün, hastane günü kafasına koymuştu. Kim olduğunu, nerde yaşadığını bulacaktı ama kalbinden ve aklından hiç çıkmayan köstebeği engel olmuştu. Bir an ona ihanet ettiğini düşünüp vazgeçmişti araştırmaktan. Bir kez gördüğü bir kızı köstebeğine tercih edecek değildi. O köstebeğiydi, Pamir'in tatlı cadısıydı. Köstebeğinin yerini kimse alamazdı.

  Kardeşinin seslenmesiyle zor da olsa tekrar telefona döndü Pamir.

  "Abi... Abi sana söylüyorum duymuyor musun beni?"

  "Ha buradayım güzelim. Daldım bi an."

  "Ooo. Bakıyorum da İpek'in adını duyunca bir dalıp gitmeler filan. Hayırdır yakışıklım? Sen de gel istersen benimle."

  "Ceyda..." Biraz sinirli çıkmıştı bu kez abisinin sesi.

Artık tamamen anlamıştı Ceyda, bu ikisinden bir cacık olmazdı.

  "Tamam tamam ne kızıyorsun? Bırakacak mısın peki beni?"

  "Tamam bırakırım seni ben. Çıkıyorum zaten şirketten. Hazırlan sen."

  "Peki yakışıklım bekliyorum seni."

  Ceyda abisinin bu kadar tepki vermesine bir türlü anlam verememişti. Nesi vardı onun öyle?

"Neyse canım kendisi bilir. Ne kaçırdığını bir bilse, böyle konuşmazdı." diye de söylenmeyi ihmal etmedi.

Ceyda zaten çoktan hazırdı ve abisini bekliyordu. Az önce de İpek'le konuşmuştu ve "Birazdan yakışıklım bırakacak beni demişti." Çok geçmeden yakışıklısı kapıya gelip kornaya bastı ve Ceyda'yı bekledi. Birçok kez götürmüştü o siteye kardeşini ama hiç şu meşhur arkadaşı görememişti. Aman ona neydi ki? Gerek de yoktu zaten. Ceyda'nın da gelmesiyle yola koyuldular.  Çok uzun sürmeyen bir yolculuktan sonra sitenin önündeydiler. Ceyda tam kapıdan inerken yine dayanamamış "Sen de gelmek..."

  "İyi akşamlar güzelim. Size iyi eğlenceler." diyerek lafı ağzına tıkamıştı Pamir kardeşinin.

  "Peki sen bilirsin."

  Bir süre kardeşinin siteden içeri geçmesini izledi. Güvenliğe de başıyla selam verip yola koyuldu.

  Ceyda İpek'in kapısına gelmiş ve zile basmış bekliyordu. Ama açan olmamıştı. Duymadı sanırım diyerek tekrar bastı zile. Beklemeye devam etti ama yine açan olmadı. Tekrar tekrar defalarca bastı zile ama nafile. Arkadaşı için endişelenmeye başladı. Bir yere gitmiş olsa söylerdi. Güvenlikten duyardı en azından. Hemen telefona sarıldı telaşla arkadaşını aramaya başladı ama telefonu açan da yoktu. İyice endişelenmeye başlamıştı arkadaşı için, daha gelmeden önce konuşmuşlardı seni bekliyorum demişti. Bir yere gitmezdi. Aklına ara sıra geçirdiği krizler geldi hemen. Onun yanında hiç olmamıştı, hiç kriz geçirmemişti ama arkadaşı bir ara ağzından kaçırmıştı baygınlık geçirdiğini. Ve çok fazla üzüldüğü zaman krize yol açtığını. Bu düşünce onu deliye dönderdi bir an. Hemen telefondan aklına gelen ilk ismi 'Yakışıklım'ı tuşladı. Fazla uzağa gitmiş olamaz daha yakındadır diye düşündü.

  "Efendim güzelim." Pamir şaşırmıştı Ceyda'nın aradığını görünce yine ne isteyecek kim bilir diyerek açtı telofonu.

  "Abiciğim hemen geri dön lütfen, çabuk."


  Ceyda'nın sesi çok telaşlı geliyordu. Ne olmuştu ki? Başına birşey mi gelmişti? Ne olduğunu bile sormadan hemen önündeki virajdan  U dönüşü yaptı genç adam.

  "Ceyda noldu abiciğim? Birşey mi oldu? Sesin neden bu kadar telaşlı?"

  "Çabuk dön abi lütfen."

  "Ceyda döndüm ben zaten. Ne olduğunu bir anlatır mısın?"

  "İpek kapıyı açmıyor abi. Hemen gel."

  Pamir duyduklarına inanamıyordu. Ne yani bunun için mi dönmüştü. Hemen sağa çekip durdurdu arabayı.

  "Güzelim ne dediğinin farkında mısın sen? Bunun için mi döndüm ben? Ne var açmıyorsa belki bir yere gitmiştir. Markete gitmiştir belki ne bu telaşın? Beni de telaşa sokuyorsun. Umarım bu da senin oyunlarından biri değildir."

  "Ay hayır abi ne oyunu? Oyun yapacak durumda değilim. Telaş ediyorum çünkü gelmeden önce konuştum evde olduğunu söyledi. Ve onu arada yoklayan krizleri var. Bunu daha önce söylemişti. Ben böyle birşeyle karşılaşmaktan korkuyorum abi lütfen gel."

  Pamir kardeşinin söylediklerinde ciddi olduğunu sesindeki üzüntüden anladı ve hemen gaza yüklendi. Umarım dediği gibi birşey yoktur diye de kendi kendine telkinde bulunmaya devam etti. Ne kriziydi ki bu? Neden kriz geçiriyordu o kız? Aklında kurduğu türlü türlü düşüncelerle sitenin önünde durdu. Koşar adım güvenliğin yanına geldi. Burası sıkı bir güvenliğe sahipti. Ev sahibini aramadan yabancıları içeri alamazlardı. Her ne kadar Pamir'i Ceyda'yı bırakırken görmüş olsalar da habersiz alamazlardı.

  "Ya kardeşim neden anlamıyorsun? Kardeşim aradı beni. İpek hanım kapıyı açmıyormuş. Başına birşey gelmesinden korkuyor. Biz burada ağız dalaşı yaparken o  kıza birşey olursa  işinizden ederim sizi bilesiniz."

  Pamir içeri almamakta direnen güvenliğe fena sinir olmuştu. Neyse ki güvenlik görevlisi İpek' ten cevap alamayınca zor da olsa aldı Pamir'i içeri. Kendisi de hemen arkasından onu takip etti yedek anahtarı da görevliden alıp.  Koşar adımlarla çıktılar Ceyda'nın yanına.

  "Abiciğim..." diyerek sarıldı Ceyda Pamir'e. Aynı zamanda da ağlamaya devam ediyordu.

  "Şşşt tamam güzelim geçecek. Umarım dediğin gibi birşey olmamıştır korkma."

  "Tekrar tekrar bastınız mı zile?" Diğer taraftan da güvenlik görevlisi yedek anahtarıyla kapıyı açmaya çalışıyordu.

  "Evet, geldiğimden beri basıyorum ama ses yok. Ona birşey olacak diye korkuyorum. Lütfen çabuk olun."

  "Güzelim. Gidebilicek durumda mısın? Sen önden girip bir bak istersen. Belki sandığın gibi birşey değildir ve müsait olup olmadığını da bilmiyoruz."
Pamir genç kızı ne halde göreceğini bilmiyordu. Bu yüzden Ceyda'nın bakması daha doğru olurdu.

  "Tamam abi."

  Açılan kapıyla Ceyda koşar adım eve girdi. Bir yandan "İpek..." diye bağırıyor, diğer yandan da tek tek odalara girip çıkıyordu. Salonda, mutfakta ve misafir odasında yoktu. Hemen yatak odasına koştu. Oraya baktı ama orda da kimseyi göremedi. Banyonun kapısına gelip tıklattı kapıyı. Ses olmayınca girdi içeri ama yine yoktu. Neredeydi bu kız aklı almıyordu Ceyda'nın. Eli başında çaresizce etrafta koşturuyordu. Bakmadığı tek yer kalmıştı o da kütüphane. Hemen oraya koştu ve hızla içeri daldı.

  Ceyda gördüğü manzaraya inanamadı. Şoka uğramıştı bir anda arkadaşını bu halde görünce. Eli ayağı titriyordu resmen.

"Abiiiii koş, çabuk..."

  Pamir, Ceyda'nın sesini duyar duymaz hızla koştu içeri. Kardeşinin sesini takip ederek buldu onu, arkasında güvenlik görevlisiyle birlikte. Ceyda'yı o halde, gözlerini bir yere sabitlemiş ve titrediğini görünce hemen anlamıştı kötü birşeyler olduğunu. Kardeşinin korktuğu başına gelmişti. Koşar adımlarla yaklaştı kardeşine ve içeri girdi onu bekleyen acı süprizden habersiz...

Continue Reading

You'll Also Like

184K 9.1K 36
Aşkın barut kokan hâli... UYARI! → İncelemekte olduğunuz kitap 16 yaş ve üzeri için uygundur. Olumsuz örnek oluşturabilecek unsurlar içermektedir. →...
54.2K 4.9K 24
"Delibal, hem şifa hem zehir."
10.8K 640 19
Şimdi bir rüzgar esti buradan. Ayrılık vakti geldi, dedi. Saçlarımı savuran deli rüzgar, ilk defa huzur vermedi. Son cümlemizi fısıldadı kulağıma. Bı...
63.5K 4.1K 24
Beni özlediğinde yıldızlara bak.