DESTİNA (-18)

By ElifEfruze_

292K 14.9K 7.6K

Bir deprem, Bir pasta, Bir oyuncak... Bir adam, Bir kadın, Ortak bir geçmiş... Kalpler toprağın çığlığında ka... More

TANITIM
GİRİŞ
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM (Doğum Günü)
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13.BÖLÜM
14. BÖLÜM
15.BÖLÜM "ARÂF"
16. BÖLÜM - HAYÂL KIRIKLIĞI
17. BÖLÜM "UMUT YENİDEN"
18. BÖLÜM - "HAYAT DEVAM EDİYOR-1-"
18.BÖLÜM- "HAYAT DEVAM EDİYOR-2"
18. BÖLÜM~"HAYAT DEVAM EDİYOR~3"
19.BÖLÜM ~ŞANS~
20. BÖLÜM ~KORKU~
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM ~SEVDA~
23. BÖLÜM ~HATIRLAMA~
24. BÖLÜM~DENİZ~
25. BÖLÜM ~YILDIZLARIN ALTINDA~
26.BÖLÜM~ÖZÜR DİLERİM PERİ KIZI-1- ~
26. BÖLÜM ~ÖZÜR DİLERİM PERİ KIZI-2-~
27. BÖLÜM ~AİLE SAADETİ~
28. BÖLÜM~HUZUR EVİMDE~
29. Bölüm
30. Bölüm ~Gerçeklerle Yüzleşme~
31. Bölüm ~Bu gece tutmayın beni~
~Duyuru~
32. Bölüm ~Korku- Aşk~
33. Bölüm ♡Hiçbir sır gizli kalmaz♡
Önemli
34. BÖLÜM ~GERÇEK DOST~

4. BÖLÜM

9.1K 494 113
By ElifEfruze_


   Yine bir pazartesi akşamından herkese merhaba. Bu bölümü de sedaozerbay  Seda ablama armağan ediyorum. Seviliyorsun ablacımmmm. İyi ki varsın... Lafı daha fazla uzatmadan bölümle sizi başbaşa bırakıyorum. Medyada yakışıklı Pamir'imiz bulunmakta. Bu bölümü tamamen ona ayırdım. Keyifli okumalar, umarım beğenirsiniz...





  Genç adam anın büyüsüne kapılmış, bu ortamı ne kadar çok özlediğini düşünüyordu. Kendisi istemişti ayrı eve çıkmayı ama ailesinin yanına geldiği zaman da ne kadar çok özlediğini anlıyordu. Çok uzun zaman olmamıştı ama bu ara çok sık gelemiyordu ailesinin yanına.

  Herkes masada keyifli dakikalar eşliğinde yemeklerini yerken, kaç gündür yoğun çalışmasının kendisini ne kadar yorduğunu farketti Pamir. Gerçekten de iyi bir dinlenmeye ihtiyacı vardı. Bu güzel aile ortamından çıkıp da çalışmak hiç içinden gelmemişti. Bugünün önemini düşününce yüzü düştü bir an. Pamir'in bu hali bir kaç dakikadır onu göz hapsinde tutan annesinin gözünden kaçmamıştı ve dayanamayıp sordu.

"Pamir, oğlum neyin var bir anda yüzün düştü? Ne güzel keyifliydin az önce. Birşey mi oldu?"

"Bir şeyim yok güzel annem. Bu aralar işler epey yordu beni. Bu güzel ortamı da bulunca yorulduğumu ve sizi ne kadar özlediğimi farkettim."

Pamir ailesine mezarlığa gittiğinden bahsetmemişti. Onları da üzmek istemiyordu. Ama biliyordu ki ailesi de çok üzülüyordu. Uzun yıllardır arkadaşları olan ailenin her ölüm yıl dönümlerinde onlar da ziyarete gidiyorlardı. Pamir bunu çok iyi biliyordu. Ama konusunu açıp onlara tekrar aynı duyguları yaşatmak istemiyordu. Şu an ki neşeli halleri de bugunü hep o en son geçirdikleri gün gibi mutlu hatırlamak istemelerinden kaynaklıydı.

"Abilerin en en en yakışıklısı. Çok mu yoruldun sen bakayım? Ama ben sana boşuna demiyorum değil mi? Bak geldin mi sözüme?"

Abisinin böyle konuşmasına dayanamamıştı Ceyda. Hemen yerinden kalkıp abisinin arkasına geçip kollarını boynuna sarmıştı bunları söylerken. Ve hiç cevap beklemeden konuşmasına devam etti.

"Bu tatlı kardeşin şimdi sana güzel bir yorgunluk kahvesi yapar. Hiç bir şeyciğin kalmaz. Ama önce yemek..." dedi Ceyda tatlı gülümsemesini ortaya sererek.

"Hanım görüyor musun şunları. Kocaman oldular hala aynılar. Çocuk gibiler." diyen Yusuf Bey halinden oldukça hoşnut gözüküyordu. Oğulları da burada onlarla birlikte olduğu zaman daha bir mutlu oluyordu. Hiç istememişlerdi ayrı eve çıkmasını ama ona da hak verip mecbur kalmışlardı. Onlara da oğullarının bu kararına saygı duymaktan başka çare kalmamıştı.

"Sorma Yusuf Bey. Büyüdüler, koca koca insanlar oldular hala aynılar. Biri evlenecek çağa geldi, diğeri o çağı çoktan geçti. Biz de yaşlanıyoruz artık. Torun sevsek diyoruz ama..."

Asuman Hanım son sözlerini oğluna bakarak, hatta üstüne basa basa söylemişti ama mesaj karşı tarafa ulaşmış mıydı orası muallaktı.

"Yapma Asuman Sultan. Kızlar kapımda kuyruk oldu da ben mi hayır dedim." diye muzip bir şekilde gülerek cevap verdi annesine. Kız kardeşine de göz kırpmayı ihmal etmeyerek.

"Bak sen edepsize. Kızlar mı senin ayağına gelecek, sen mi kızların ayağına gideceksin? Devir değişti de bizim mi haberimiz yok?"

"Ohoooo. Anneciğim sen hangi devirde yaşadığının farkında mısın? Bence değilsin. Şimdiki devirde kızlar erkeklerin peşinden koşturuyor." diye güya abisini savunmak istemişti Ceyda ama bu kez dikenlerin kendi üzerine döneceğini düşünmemişti.

"Bak sen Ceyda hanıma. Demek öyle. Demek kızlar erkeklerin peşinden koşuyor öyle mi? Hadi bir de bana senin de koştuğunu söyle de şuracıkta bayılayım."

"Aman, aman, aman. Benim Asuş Sultanım. Sence ben öyle birşey yapar mıyım? Ceydoş'una yakıştırabiliyor musun sen böyle birşeyi? Henüz gönlümün fatihini bulabilmiş değilim. Gelip gönlümü fethetmesini bekliyorum."

Ceyda annesinin gönlünü almak istemiş hemen ayaklanmış ve güzel yanaklarını öpücükle doldurmuş ve tekrar yerine geçmişti  ama son sözleriyle yine fırçadan kurtulamamıştı.

"Baksana Yusuf Bey şu edepsizlere. Utanmadan alay ediyorlar anneleriyle. Biri de daha gönlümün fatihini bekliyorum diyor utanmadan."

Asuman Hanım da onların oyununa ayak uydurmuş küsme numarası yapmıştı Pamir ve Ceyda'ya.

"İlahi Asuman Hanım. Görmüyor musun şaka yapıyorlar sana. Senin suratının aldığı şekli gördükçe daha çok üstüne geliyorlar. Takılma sen çocuklara."

Yusuf bey karısının da onların oyununa katıldığını anlamıştı onun göz kırpmasıyla ama ses etmemişti.

Pamir ve Ceyda ikisi aynı anda masadan kalkıp annelerinin yanında bittiler.

"Oy oy oy. Benim Asuşum alınmış mı? Yerim seni ben."

Ceyda annesinin yanaklarını sıkıp gönlünü almaya çalışıyordu.

"Asuman Sultan. Alındın mı sen? Takılıyoruz sana. Şakalaşmayı bile özlemişim hakikaten. Tadını da çıkarttırmıyorsun." diyen Pamir'e döndü annesi.

"Ayyyy. Şunların suratlarına bak Yusuf Bey."
Asuman Hanım bir yandan gülüyor bir yandan da gülmeyle karışık konuşmaya devam ediyordu.

"Yaa. Nasıl oluyormuş Ceyda hanım, Pamir bey anneyle alay etmek. Hep siz mi şaka yapacaksınız?"

Asuman hanımın kahkahalarına eşlik ettiler hep birlikte. Pamir gerçekten de çok özlemişti bu anları. Şu toplantı için ailesini de çok ihmal etmişti biliyordu. Toplantı güzel bir şekilde sonlansın hepsinin acısını çıkaracaktı. Ailesiyle bol bol vakit geçirecek ve en kısa zamanda özlediği günlere geri dönecekti.

                           ⭐⭐⭐⭐⭐

  Pamir yine çalışma odasına girmişti ama bu kez çalışmak için değildi. Zaten çok da birşey kalmamıştı. Her şey hazır sayılırdı. Son bir kaç dokunuş kalmıştı sunumda. Onu da hallederdi. Bugün mezarlıkta yine kötü olmuştu. Biraz düşünmeye daha doğrusu dinlenmeye ihtiyacı vardı. Onun için girmişti çalışma odasına. Ama Sibel teyzesinin, Mehmet amcasının mezarlarını ziyaret etmek onu her sene olduğu gibi yine kötü etkilemişti. Tabi en önemlisi de küçük köstebeğinin mezarını ziyaret etmek onu çok daha derinden etkilemişti. Çok özlemişti o günleri. Köstebeğinin de hayattan kopup gittiğini, bir melek olup cennete kavuştuğunu düşündükçe aklı havsalası almıyordu bir türlü. Konduramıyordu köstebeğine ölümü. Onu bırakıp gitmiş olduğunu düşünmek bile deliye döndermişti yıllar öncesi küçük Pamir'i.

İnatla "Pamiyyy" derdi tatlı cadı. Oysa ki çok iyi biliyordu bunu bilerek söylediğini Pamir. Masasının çekmecesini açıp küçük pembe bir toka çıkardı genç adam. Baktı da baktı tokaya. O gün... O felaket geceden hepi topu bir kaç saat önce vermişti küçük köstebeği ona bu tokayı. Son sözleri aklına hücum edince acı bir tebessüm belirdi dudaklarında.

"Madem çok uzaklara gideceksiniz, o halde sen de bu tokayı al ve buna baktıkça beni unutma olur mu? Ben de seni özledikçe köstebeğime sarılırım."

Yıllardır bu son sözleri kulaklarında çınlıyordu Pamir'in. Unutamıyordu o sözleri. Yirmi iki yıldır saklıyordu köstebeğinin tokasını. Kendisi de o gün köstebek hediye etmişti arkadaşına.

"Beni özledikçe buna sarılıp uyu. Sohbet de ederiz belki" demişti. Ama bir daha bırak sohbeti yüzünü dahi görmemişti. Bugün köstebeğinin başında saatlerce o günleri yad etti. Edemedikleri sohbetleri etti onunla. Sadece ölüm yıl dönümlerinde değil, canı ne zaman sıkılsa soluğu köstebeğinin mezarında alır, tüm dertlerini dökerdi ortaya. Çok iyi gelirdi bu genç adama. Rahatlardı anlatınca. Anlattıkça hüzün çöreklenirdi yüreğine. "

  "Keşke dertlerimi direkt yüzüne söyleyebilseydim. Toprakla sarılmış bedenine değil" der, dolu dolu olan gözleri akmamak için çok direnirdi. Ne kadar da özlüyordu o günleri.

"Keşke hayatta olsaydın da bana yine "Pamiyyyyy" diye bağırsaydın" derdi Pamir.

O günler aklına gelince daha bir kötü olmuştu. Elindeki tokayı evirip çevirip bakıyor ama sanki görmüyordu.

"Bak küçük köstebeğim. Unutmadım seni. Yıllar bile unutturamadı seni. Görüyor musun oradan bir yerlerden bilmiyorum. Emanetin hala bende saklı. Emanetin, emanetim... Bu burada olduğu sürece sen de buradan hiç çıkmayacaksın tatlı cadım."

Pamir en son cümleyi söylerken elini kalbine koyup demişti 'sen de buradan hiç çıkmayacaksın' sözünü. Köstebeği yaşasaydı şimdi nasıl olurlardı acaba? Bunu yıllarca sordu kendine genç adam. Ama cevabını hiç bir zaman alamadı. Hiçbir zaman köstebeğinden cevap gelmedi. Gelemedi...

                 
                         ⭐⭐⭐⭐⭐

Bugün mezarlıkta gördüğü kız geldi birden aklına. Ne kadar da çaresiz görünüyordu. Her adım atışında acı bir çığlık vardı sanki. Bunu kendisinden biliyordu. Kim bilir kimi yatıyordu o soğuk mezarlarda. Belki annesi, belki babası, belki kardeşi, belki de sevdiği... Yüzünü görememişti ama atamadığı adımlarından anlamıştı Pamir, genç kızın çok yakınını kaybettiğini. Çünkü başka biri için bu denli acı çekemezdi insan. Yeni kaybetmişti belki de. Acısı çok taze gibi duruyordu halinden. Belki de bu yüzden böyleydi. Çok üzülmüştü kızı görünce. Bir ara yüzünü görecek gibi olmuştu ama kızın kafasını çevirmesiyle yarım kalmıştı.

  Bilmediği tanımadığı birisi için neden bu kadar üzüldüğüne anlam verememişti genç adam. Belki de kendisi de aynı duyguları yaşadığı içindi, bilemiyordu. Sadece o anda, o kızın her adım atışında düşecek gibi yürümesinden dolayı bekledi Pamir kızı. Gidip yardım etmek istedi aslında ama yanlış anlaşılır diye de adım atamadı. Sadece bekledi. Düşerse, bayılırsa koşarım hemen diye bekledi. Kız zor da olsa yürümeyi başarmış ve görüş alanından da çıkınca genç adam da kendi yoluna bakmıştı.


  Şu dakikalarda da genç kızı düşünüyordu. Ne yapmıştı ki? Acısının derin olduğu belliydi. Kalbi kaldırabilmiş miydi bu acıyı?

"Ya ben gittikten sonra birşey olduysa, bayıldıysa... Keşke bekleseydim, bırakıp gelmeseydim" diye kendini suçladı Pamir.

Bir an suçluluk duygusu kalbini ele geçirmiş ve ayaklanmıştı genç adam. Vicdanı onu rahat bırakmamıştı. Madem beklememişti, gidip bakacaktı kıza. Belki de kız çoktan gitmişti. Ama vicdanını rahatlatması gerekiyordu. Belkilerle işi olmazdı. Hemen çıktı çalışma odasından. Çıkar çıkmaz da kardeşiyle karşılaştı. Ceyda da abisine yorgunluk kahvesi yapmıştı ama gördüğü kadarıyla abisinin acelesi vardı.

  "Yakışıklım hayırdır, ne bu telaş? Nereye böyle?"

  "Güzelim acil bir işim çıktı hemen çıkmam lazım."

  "Ama ben sana kendi ellerimle kahve yapmıştım." dedi Ceyda şaşkın ve üzgün bir halde.

  "Tatlım inan çok önemli. Sen iç benim yerime. Afiyet olsun. Annemler nerede?"

  "Terasta. Kahve içiyorlar onlar da."

  "Onlara da sen söylersin güzellik. İşi çok aceleydi çıktı dersin. Ben işim bitince dönerim. Ya da dönemeye de bilirim bilmiyorum. Dönemezsem yarın uğrarım." dedi ve kardeşini öpüp telaşla çıktı evden.

  Hemen arabasına atlayıp mezarlığa doğru sürdü arabayı. Acele etmesinin sebebi, eğer aklına gelen şey olduysa geç kalmamış olmayı dilemesinden kaynaklanıyordu. Hala tanımadığı birisi için akşam akşam mezarlığa gittiğine inanamıyordu ama vicdanını da rahatlatması gerekiyordu. Ya kızın başına birşey geldiyse. Ya aklındaki gibi olup bayıldıysa ve kimse görmediyse. Koskoca mezarlık kim görecekti bayıldıysa. Kimse de olmazdı ki kolay kolay mezarlıkta.

  Yol boyunca aklında türlü türlü şeyler kurdu da kurdu genç adam. Hüsn-ü kuruntu yapıyordu belki de ama bunu gidip gözleriyle görmesi, içini ferah tutması gerekiyordu.

  Yarım saatlik yolu yirmi dakikada gelmişti genç adam. Arabadan hemen inip bekçiye doğru hızla yürüdü.

"Pardon. Bugün buraya genç bir kız gelmişti. Hatırlıyor musunuz? Siz ilgilenmiştiniz. "

  Mezarlık bekçisi bu saatte bu adamın ne işi olduğunu çok merak etmişti. Nereden bilsindi kim geldi? Çetelesini mi tutuyordu?

"Nereden bileyim ben kardeşim? Her gelenin çetelesini mi tutuyorum? Kaç kişi geliyor buraya? Hangi kızı soruyorsun ne bileyim ben?"

  Pamir bekçinin konuşmasını hiç beğenmemişti. Hatta böyle konuşması sinirlendirmişti bile.

"Ne demek nereden bileyim? Gerekirse tutacaksın çetelesini. Görevin değil mi bu senin? Hem buraya kaç kişi geliyor da ne bileyim diyorsun? Ben de bir otelde filan genç bir kızı soruyorum ya sen de kaç kişi geliyor nerden bilesin değil mi? Mezarlık burası be. Kaç kişi gelir buraya? Ayda yılda bir."
Pamir çok sinirlenmişti. Sesi epeyce yüksek çıkmıştı adamla konuşurken.

  "Bugün ben de buradaydım ve bir kaç kişiden başka kimse yoktu. Hem gördüm sizi. Sen tarif ediyordun kıza nereye gideceğini. İyi düşün. Hangi mezarlığa gitti o kız?"

Pamir'in yüksek sesle sinirli bir şekilde konuşması adamı korkutmuştu. Adamın söyledikleriyle hatırlamaya çalıştı mezarlık bekçisi kızı. Evet kendisi yardım etmişti. Yürüyecek dermanı yoktu çünkü kızın. Kendisi göstermişti mezarlığı genç kıza. Ondan sonra da bir daha görmemişti zaten. Çoktan gitmiş olmalıydı da bu adam neden merak etmişti ki bu kadar? "Neyse ne? Beni ilgilendirmez" dedi adam kendi canını düşünerek.

"Tamam şimdi hatırladım."

"Hah. Şimdi söyle bana hangi mezarlığa gitti?"

"Normalde hatırlamazdım ama, o kıza yolu ben gösterdiğim için biliyorum. Ama inan hangi mezarlıktı hatırlamıyorum." Aslında çok iyi hatırlıyordu hangi mezarlığa götürdüğünü fakat, kim olduğunu bilmediği bir adama neden söyleyecekti ki? Ya kızın belalısıysa diye düşünmeden edemedi ve söylemedi genç adama hangi mezarlık olduğunu.

  "Kendin götürüyorsun ve hatırlamıyorsun öyle mi?"

  "Abi gerçekten hatırlamıyorum. Ben mezara kadar götürmedim ki. Yolda durduk tamam ben gördüm sağolun dedi gitti kız."

  "Sen de hemen bıraktın kızı. O kız düştü düşecekti. Ne diye yardım etmiyorsun? Hey Allah'ım. Peki gitti mi kız? Gördün mü?"

  "Hayır görmedim abi. Ben oraya kadar götürdüm. Sonra döndüm. Gitti mi gitmedi mi hiç görmedim."
Pamir bekçinin vurdumduymazlığıyla daha da sinirlendi.

  "Ne demek lan görmedim? Sen götürmedin mi kızı? Yürüyecek hali bile yoktu, yığıldı yığılacak gibiydi hiç mi merak etmedin?"

Bekçi daha fazla dayanamayıp; "Madem sen gördün, sen niye bakmadın öyleyse? Buraya kadar gelip hesap soruyorsun?"

  Zaten sinirli olan Pamir bu sözlerden sonra tamamıyla deliye dönmüştü. Bekçinin yakasına yapışıp konuşmaya başladı.

"Dua et fazla zamanım yok. Dua et o kıza birşey olmasın. O zaman vicdanını ne sen ne de ben susturabilirim."

  Pamir yeterince vakit kaybetmişti bekçinin yanında. Koşar adım arabasına atladı. Bu karanlıkta hiçbirşey göremezdi. Arabanın farlarını kullanarak bakacaktı etrafa. İçinden hala kızın burada olmamasını diliyordu. Koca mezarlıkta nereden bulacaktı hiç bilmiyordu ama madem buraya kadar gelmişti, geri dönemezdi. Her yere bakacaktı.

Yavaş yavaş ilerliyor ve etrafa bakıyordu. Bu şekilde sadece yolu görebilirdi. Daha derinleri göremezdi. Yine de devam etti bakmaya. Biraz daha ilerlemişti ki yerde hafif bir karartı gördü. Biraz daha yaklaştı ve yolun kenarında yatan kızı gördü farların ışığında. Arabadan inip hemen koştu yanına. Sırtı dönük kızın yüzünü çevirdi önce. Baygın halde yatıyordu genç kız. Yüzüne dağılmış saçlarını geriye ittirdi tek tek. Yavaşça yüzüne vurmaya başladı kendine gelsin diye. Hemen elini kızın bileğine götürdü nabzını kontrol etmek için. Neyse ki bir anda rahatladı kızın atan nabzını hissedince. Tekrar yüzüne vurmaya başladı genç adam. Kendine gelmesini istiyordu ama kız da hiçbir hareketlilik yoktu. Hemen kucağına aldı kızı ve arabaya doğru koşar adım yürüdü. Genç kızı yavaşça arka koltuğa yatırdı. Hemen kendisi de şoför koltuğuna geçip ileriden döndü ve bekçinin yanında durdu.

  "Seninle işim bitmedi bekçi. Dua et bu kıza birşey olmasın, dua et." dedi arkadaki kızı işaret ederek ve son hızla bastı gaza.

  Hala anlam veremiyordu kimdi bu kız? Gecenin bir yarısı tanımadığı biri için neden bu kadar telaşlanmıştı da ayakları onu buraya getirmişti? Kendini kötü hissediyordu Pamir.

  İçinden "Ya gelmeseydim? Ya ben o kızı o halde görüp, merak edip geri dönmeseydim... Belki de her şey için çok geç olabilirdi. O zaman vicdanıma nasıl hesap verirdim. İyi ki dönmüşüm yoksa..."

  Yoksasını düşünemiyordu genç adam. Kendini suçlu hissetti. Suçluydu da. Ne diye o haldeki bir kızı bırakıp gitmişti ki? Hastaneye varana kadar kendi kendini yedi bitirdi Pamir. Ara sıra arka koltukta uyuyan kıza bakıyor ama hiçbir tepki alamıyordu.

  Bu kızı tanımıyordu belki ama vicdanı el vermemişti bir türlü evde oturmasına. Her şerde bir hayır olduğu gibi belki Rabbi bilerek göstermişti mezarlıktaki kızın bitkin halini ona. İyi ki de göstermişti. Yoksa kimsenin haberi olmadan bu mezarlıkta can verecekti belki de. Bunu ne vicdanı ne de insanlığı kaldıramazdı. Tanımıyor olsa bile insanlığını sorgulamak istemezdi. Ne olursa olsun elinden geleni yapacaktı genç kız için.
Şu an istediği tek şey kızın gözlerini açmasıydı...

Continue Reading

You'll Also Like

822K 16.2K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
807K 34K 50
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
482K 4.1K 25
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
2.1M 100K 43
Abisinin arkadaşına yaptığı sosyal medya akımından sonra hayatı değişeceğini kim bile bilirdi ki? ○●□■ Siz : Seni bir arkadaş bir dos...