Aşk mı ?

由 PandaSever4

64.4K 2.4K 189

"Ya ne yapıyorsun? Dikkat etsene." Ben bunu diyince çocuk afallasa da laf unutmadı. "Asıl sen ne yapıyorsun... 更多

1- Okul
2- İzlenme Duygusu
3-Çarpışma
4-Fotoğraf Karesi
5-Zamansız Bela
6-Geri Dönüş
7-Kayıp Bileklik
8-Baş Belası
9-Sinir
10-Ev
11-Not
12-Bırakma
13-İş Birliği
14-Aşk
15-Hisler
16-Balo
17-Takip
18-Günlük
19-Dağ Evi
20-Öpücük
21-Mesaj
22-Kıskançlık
Okuyucuya Duyuru
24-Benimsin
25-Sarhoş
26-Soğuk
27-Baba
Okuyucuya Duyuru
29-Mafya?
30-Silah
31-Katil
32-Git...
33-Özel Mesaj
34-Sigara
35-Mutluluk
36-Siyah
37-Düşman
38-Saat
40-Sonra?
41- 4 Nisan
42-Çırağan
43-Yalnız Kalmalıyım.
44-Uzun Bir Süre
45- 7 Yıl
46-Ani Tesadüfler
47-Sevgilim
48- Ölü Melek
49-Patron Benim
50-Kamp
51-Savaşmak İstiyorum
52-Güzel Plan
53-Doğum Günü
54-Hayatım?
55- Antidepresan
56- Hayal İşte
57- Düğün
58- Deniz
59- İzmir
60- Bırakmam
61- Umutlar
62- Melek
63- Seçim
64- Son Damga
65- İntikam
66- Nohutlu Pilav
67- Endişe
68- Hamilelik
69 - Sevgi
70 - FİNAL
Yazarın Notu
72- YENİ KİTAP ALARMI

39-Güven

698 28 2
由 PandaSever4

Selam millet! Size çok sürprizli bir bölüm hazırlıyorum kafamda kurgusunu yaptım. Sadece bir kaç bölüm sonra sürprize kavuşabilirsiniz.

------------------

"Semih uyan!"

"Lan kalksana!"

Kaşlarımı çatıp Berk'e baktım. Bir insan böyle uyandırılır mıydı? Geri dönüş yolunda uyuyakalan Semih'i uyandırmaya çalışmak çok zordu.

"Şuna bak ya, uyurken ne kadar masum duruyor?" dedim ve gülümseyerek Berk'e baktım.

Bu sefer o kaşlarını çatmıştı. Hala Semih'e karşı o kadar sıcak bakmıyordu. Tamam belki Semih kötü biriydi ama o benden özür dilemişti. Her şeyi silmemi söyleyip baştan başlamak istemişti.

Berk hışımla koltuğundan kalktı ve arka kapıyı açtı. Semih'i sarsmaya başladı.

"Semih. Hemen uyanmazsan yemin ederim seni öldürürüm. Lan defol git artık!"

"Ne oluyor ya?"

"Lan kalk o kadar işimin gücümün arasında birde seninle uğraşıyorum, siktir git evinde yat."

Semih sersemce ayağa kalktı ve arabadan çıktı. Hala uykuluydu. Berk aynı sinirle arabaya bindi. Sanırım dediğim şeye kırılmıştı.

"Berk? Her şey yolunda mı?"

Berk cevap vermedi sadece dişlerini sıktı ve direksiyonu daha iyi kavradı.

"Sakin olur musun?"

"Sakinim!"

Berk'in böyle davranması hiç hoşuma gitmiyordu. Gözlerimi kapattım ve sakin olmaya çalıştım. Ardından ellerimi göğsümde birleştirdim ve kafamı cama doğru çevirdim.

Uzunca bir yol gittikten sonra aslında bizim eve değil, Berk'in evine gittiğimizi fark ettim. Ama hiç sesimi çıkarmadım. Konuşmayacaktım onunla.

Berk arabayı durdurdu ve arabadan indi. Bende onu takip ettim.

"Duş almam gerekiyor. Sonra şirkete uğrarken seni evine bırakırım."

Tekrardan bir şey demedim. Bu halime sinir oluyordu. Benimde onu sinir etmek hoşuma gidiyordu. Kapı genç bir hizmetli tarafından açılınca şaşırmıştım. Burada çalışan başka biri vardı. Uzun zaman gelmediğim için değişmişti.

Ben tam salona geçecekken Berk elime yapıştı ve beni odasına çıkardı. Odasında ki koltuklardan birine oturdum ve sessizce onu izledim. Önce saatini çıkardı ve kutusuna özenle yerleştirdi. Ardından büyük gardrobunu açıp içinden bir takım çıkardı. Gömleğini ve kravat rengini de seçtikten sonra kıyafetleriyle banyoya girdi.

Berk'in odasını karıştırmanın tam zamanıydı. Hızla ayağa kalktım ve saatine doğru ilerledim. Saatinin kutusu bile özeldi. Üzerinde 'Emporio Armani' yazıyordu.

Çalışma masasına doğru ilerledim. Bir takım şirketle ilgili kağıtlar duruyordu. Altında Ygs-Lys kitapları dizilmişti. Masanın kenarına notlar alınmıştı. Kağıtları düzeltmeye başlamıştım. Dağınık yerleri hiç sevmezdim.

Kağıtları ve kitapları düzenledikten sonra masasının çekmecesine yöneldim. Çekmeceyi açtığım an bir silahla burun buruna geldim. Kaç tane silahı vardı bunun?! Çekmeceyi hızla kapattım ve giysilerinin olduğu yere geldim.

Burada düzeltmem gereken bir şey yoktu. Her şey o kadar mükemmel duruyordu ki, belirli bir düzen içindeydiler. Kravatlar bir tarafta, ceketler ve pantolonlar bir tarafta duruyordu. Onun dolabını açtığım an parfümünün kokusu üzerime yayılıyordu sanki.

Dolabını da kapattıktan sonra tekrar yerime oturdum. Bu aralar Berk'e garip şeyler oluyordu. Duyguları hızla değişiyordu. Bu da beni çok şaşırtıyordu.

Bir anda telefonun melodi sesi çalmaya başladı. Bu onun telefonuydu. Hızla uzandım ve arayan kişiye baktım. 'Eşref' yazıyordu. Şirketle ilgili bir şey söyleyebilirdi,  bu yüzden açmak en mantıklısıydı.

"Alo?"

"Alo Berk Bey?"

"Şey kendisi şuan müsait değil, ne vardı?"

"Lütfen ona sekreteri Almina Hanım'ın hasta olduğunu ve bugünkü toplantıda olamayacağını söyler misiniz?"

"Tamam peki, iletirim."

Berk deliye dönecekti. Ben ona nasıl söyleyecektim bunu! Kafamda nasıl söylemem gerektiğinin diyaloğunu yaparken banyonun kapısı açıldı. Hızla ayağa kalktım.

Berk takım elbisesiyle dışarı çıktı. Banyoda üzerini değiştirmiş olmalıydı. Yanıma geldi ve parmaklarımın arasından telefonunu aldı.

"Biri mi aradı?"

"Hı-Hı."

"Kim?"

"Hı-Hı."

Berk kaşlarını çattı ve yüzünü bana çevirdi. Hay aksi ne diyordum ben?! Olayı hemen toparlamaya çalıştım. Tam anlatacakken Berk bileğine baktı ve koşarak saatini bileğine taktı.

Tam söyleyeceğim sırada o konuşmaya başladı.

"Alya, acele etmem gerekiyor. Hadi daha seni eve bırakacağım."
"Berk dur... Bir şey söylemem gerekiyor."

"Arabada söylersin canım, hadi."

Berk bileğimden tuttuğu gibi beni merdivenlerden aşağı indirdi. Söyleyeceğim sırada sürekli sözümü kesiyordu. Merdivenlerden indiğimizde karşımda gördüğüm kişi ile donup kaldım.

Tuğba... O ne ara gelmişti ki?

"Ataberk. Bu akşam özel Çin restoranında ki yemeğini unutma. Çırağan Holding'le bir toplantın varmış."

Berk kafasını salladı ve bana baktı. Yüzüm ifadesizdi, çünkü diyecek bir şey bulamıyordum. Belkide ileride evleneceği kızla aynı evde kalıyorlardı. Tuğba beni görünce biraz şaşırdı ama belli etmedi.

"Sen Arya'ydın değil mi?"

"Alya." dedi Berk. Ben tam ismimi söyleyecekken o tamamlamıştı. "Adı Alya."

"Her neyse, Gülay Annem seni bu akşam ailevi bir mesele için yanına çağıracağını söyledi. Haberin olsun."

"Ne tür bir ailevi mesele?" bunu ben sormuştum. Tuğba'nın yüzünde güller açınca altından bir şey çıkacağı kesindi.

"Herhalde nişan tarihimiz belli olacak. Kim bilir Alyacım. Davetiyelerden sana da yollarım canım."

Sana da... davetiyene de... Ellerimi yumruk yaptım ve Berk'in yönlendirilmesiyle kendimi dışarıda bulmuştum. Bana doğru döndü ve elleriyle yüzümü kavradı.

"Alya... Ben istemediğim sürece böyle bir şey asla olmaz. Bunu biliyorsun güzelim. Sakın kendini üzme, böyle bir şey olmayacak."

"Berk sen o kızla aynı evde kaldığını bana ne zaman söylemeyi düşünüyordun?"

Berk ellerini yüzümden çekti.

"Alya bunun ne önemi var," dedi ve arabaya doğru ilerledi. "Kalbimde sen varken kimin yüzüne bakabilirim ben?"

Bende onu takip ederek arabaya bindim.

"Sana güveniyorum ama o kıza güvenmiyorum ben."

Berk bana döndü ve gülümsedi.

"İşte evliliğin temeli bu, güven."

Evlilik mi?! Ne evliliği lan?! Benim daha okumam lazım, ne diyor bu?! Karşımda uzaylı görmüş gibi Berk'e baktım.

Bu halimden keyif aldığını kahkahalarıyla belli ediyordu. Direksiyonda ritim tutarak parmaklarını oynatıyordu. Keyifli olduğu çok belliydi. Bakışlarımı ana yola çevirdiğim an Berk ani bir fren yaptı.

Ellerimi torpido gözünde ki yere sabitledim. Berk'in telefonu elime gelince hızla gözlerimi büyüttüm. Unutmuştum. Ona söylemeyi unutmuştum.

"Lan sinyalin yok mu senin?!"

Berk bir anda bağırınca ürkmüştüm. Bakışlarımı ona çevirdim. Kafasını camdan çıkarmış başka bir şoföre bağırıyordu.

"Bu arabanın sinyali yok!" dedi karşıda ki adam. İşte şimdi kavga çıkacaktı. Berk arabadan çıkmak için elini kapı koluna uzattı.

Hızla elimi koluna yapıştırdım. Berk'in bakışları gözlerimi buldu.

"Berk sakin ol."

'Tamam' anlamında kafasını salladı. Ve hızla arabadan indi. Bende arabadan indim ve Berk'i izlemeye başladım. Çocuğun yanına gitti ve bir şeyler söyledi. Duyamayacağım kadar uzakta oldukları için sadece hareketlerini izliyordum.

Sanırım Berk meseleyi çözmüştü. Arabaya binmek için öne Atıldığımda göz ucuyla onlara bakmıştım. Berk'in karşısında ki çocuk gözleriyle beni işaret etmişti. Berk'te arkasına dönüp bana bakmıştı. Ardından çocuğa sıkı bir yumruk geçirmişti.

"Berk dur!"

Berk çocuğu arabanın camına yaslamıştı ve ellerini kana bulayacağı şekilde dövüyordu.

"O kızın ismi seni ilgilendirmez, orospu çocuğu! Kendine gecelik çıtırlar arıyorsan pavyona yada karakterin kadar ucuz fiyatta bir otele git!"

Çocuk Berk'e gerçekten bunları mı söylemişti? Hızla Berk'in yanına gittim ve omzuna elimi koydum. Bakışlarını bana çevirdi ve çocuğu bıraktı. Çocuk zorla ayağa kalkarken en son darbeyi ben vurdum ve hayatında ki en kritik yerine tekme attım.

Çocuk yerde acıyla kıvranırken Berk şaşırmış bir şekilde bana baktı ve gülümsedi.

"Sen neymişsin be?"

Arabaya bindik ve Berk o çocuğu orada bırakıp gaza köklendi.

"Bir tane tekme attım diye, kötü biri olacağımı düşünme."

"Kanında var güzelim,"

"Berk!"

"Tamam sustum."

Berk'in gözü saatine ilişince elinde ki kanı fark etti.

"Siktir... Alya çok geç kalmışım! Seni eve bırakamam. Buradan direk şirkete gitmemiz gerekiyor."

Şirket mi? Eyvah, ben hala Berk'e o sekreter işini söylememiştim. Şimdi ne yapacaktım? Kesin beni gebertirdi. Düşün Alya düşün... En iyisi şirketin girişinde söylemek, neyse ki orada insanlar var. Öldürmeye kalksa kurtarırlar beni.

Alya saçmalama! O seni öldürmez! O seni seviyor aptal!

Sen kimsin ya?

İç sesin geri zekalı. Kendine gel artık! O sana zarar vermek isteyenleri öldürüyor. O bir katil değil.

Konumuz bu değil, susar mısın?

Ona hemen söyle. Yoksa daha kötü şeyler olabilir.

İç sesimle bile farklı düşünüyorum. Kesin bende bir şey var ya! Demiştim ben. Ben normal biri değilim, demiştim. Lan normal olsam babam mafya olmazdı, annem ikinci baharını yaşamazdı, sevgilim katil olmazdı.

"Berk ben sana..."

"Alya hadi in. Gömleğim bile kan olmuş. Acele etmemiz lazım."

Berk hızla arabadan indi. Ne ara gelmiştik? Aman Allahım! Ben daha söylememiştim. Bende arabadan indim ve Berk'in yanına gidip uzattığı elini tuttum. Berk anahtarı güvenlik görevlisine teslim ettikten sonra şirkete girdik.

Bu kadar insanın bize bakacağından haberim yoktu. Özellikle kızlar... Sanki beni hedef tahtası olarak görüyorlardı. Hepsinde neredeyse bir karış etek vardı ve Berk'e bakıp aralarında fısıldaşıyorlardı.

Berk kimseye selam bile vermeden direk asansöre ilerledi ve 7. kata bastı. Ay neden o kadar yükseğe çıkıyoruz ki?! 7. kattan atlayan biri ölür mü acaba?

"Alya, her şey yolunda mı güzelim?"

"Berk bize neden dik dik baktılar?"

"Çünkü ilk defa bir kızla ve üstüm başım kan halinde şirkete giriyorum bebeğim, sen olsan bakmaz mıydın?"

Berk dudağının kenarını yukarı kaldırarak gülümsedi. Bu gülüş ona yakışıyordu. Ben buradayım, diyordu resmen. Yavaşça yaklaştı ve dudaklarını dudaklarımla süslemeye başladı.

O kadar güzel öpüyordu ki dizlerimde hiç his kalmıyordu. Yere düşecek gibi oluyordum. Asansörün kapısının açılma sesini duymuştum ama hala Berk dudaklarımla meşguldu.

Birinin öksürük sesiyle geri çekildi ve ikimizde aynı anda kapıda ki 45-50 yaşlarında ki beyefendiye baktık. Berk haince sırıttı ve elimi tutarak beni asansörden çıkardı.

"İyi günler Harun Bey,"

"Size de Ataberk Bey, size de."

Berk hala sırıtıyordu. İyice dibine girip utancımdan yüzümü sakladım. Gerçekten çok utanmıştım, resmen basılmıştık!

"Of Berk, orada öpmen şart mıydı? Odanda öpseydin, rezil olduk."

"Orada da öperim güzelim."

Berk bana doğru baktı ve muzipçe göz kırptı. Bu hali çok tatlıydı ve gülümsedim.

Aklıma Eşref Bey gelince gülümsemem yüzümde dondu kaldı. Berk'e söylemeliydim. Berk beni bir anda bir odaya sokunca şaşırdım kaldım. İçerisi çok güzeldi ve mükemmel dizayn edilmişti.

Burası Berk'in odasıydı, çünkü siyahın ve grinin her tonu kullanılmıştı. Çok düzenli bir odası vardı. Odası genişti ve iki ayrı masa vardı. Birinin üzerinde 'Patron= Ataberk Arslan' diğerinde ise 'Sekreter= Almina Demir' yazıyordu. Demek masaları aynı yerdeydi.

Dışarıda ki kızların giydiği etek boylarına bakılırsa bu kızında onlardan farkı yoktur diye düşünüyordum. Berk tüm gün bir karış etekle dolaşan bir kızla birlikte, aynı odada mı kalıyordu?

"Neden sekreterinle aynı odayı paylaşıyorsun?"

"Çünkü böylesi daha kolay, iş için."

"Beni ilgilendirmez, bu masa gidecek."

Berk gülümsedi ve yanıma geldi.

"Kıskanç bir Alya Özoğlu, hmm alışabilirim."

Gülümsedim ve artık söylemem gerektiğinin farkına vardım. Berk yavaş yavaş dudağıma yaklaşıyordu. Şimdi tam sırasıydı. Sertçe kapı açılınca Berk bakışlarını dudağımdan çekip kapıya yöneltti.

Barış içeri girdi ve kapıyı kapattı. Bizi görünce işaret parmağını dudaklarına götürdü. Sessiz olmamızı söylüyordu.

"Neler oluyor?" dedi Berk.

"Geçenlerde yattığı... Ay pardon Alya varmış. Geçenlerde birlikte olduğum kız peşimde, kurtar beni Ata(!)"

Şirketlerinde ki kızlarla birlikte oluyorlar mıydı? Gözlerimi büyütüp Berk'e baktım. O da bakışlarını bana çevirmişti.

"Şirket şirket değil, bildiğin pavyon(!) Bu ne ya?" dedim ve koltuklardan birine oturdum.

Berk Barış'a 'Ne yaptın be oğlum? Yaktın beni.' cinsinden bakıyordu. Yanıma geldi ve kolunu omzuma attı.

"Güzelim, benim alakam yok,  bu pislik işte ondan."

Bir anda kapı hışımla tekrar açıldı ve bu sefer içeri bir adam girdi. O da koşturmuş gibiydi.

"Eşref, o manyak hala dışarıda mı?" dedi Barış. Kan beynime sıçradı birden. Ellerim terlemeye başlamıştı.

"Ne biliyim oğlum, seninle mi uğraşacağım ben(!) Ataberk Bey, üzerinizin hali ne?"

"Uzun hikaye Eşref. Giyinme odasını hazırlayın."

"Peki efendim."

Eşref tam çıkacakken durdu ve arkasını döndü.

"Yeni sekreterde hazır efendim."

Berk bir an kaşlarını çattı ve ayağa kalktı.

"Ne sekreteri? Almina nerede?"

Eşref'in bir anda yüzünde ki kan çekildi ve yüzü bembeyaz kaldı. Sanırım şuan benimde yüzüm öyleydi.

"Şey... Ben sizi aradım... Almina Hanım rahatsız dedim... Bir kız çıktı telefonunuza..."

"Çık, git, defol!"

Eşref hemen dışarı çıktı. Barış bana bakınca yüzümde ki soğukluğu anlamış olacak ki eliyle be işaret etti. 'Sen miydin?' der gibi. 'Evet' anlamında kafamı salladım. O da 'Ben hallederim.' der gibi ellerini birleştirdi.

"Ata yapma böyle, tamam sakin ol biraz."

"Lan nasıl sakin olayım? Çırağan'larla toplantı var! Lan adamın oteller zinciri var! Bu anlaşma büyük bir servet demek! Sekreter olmak zorunda!"

Barış Berk'in kafasını elleri arasına aldı ve bana doğru çevirdi.

"Lan senin fıstık gibi sevgilin var, siktir et sekreteri... O sekreterin kraliçesi olur be..."

Berk bir an beni baştan aşağıya süzdü. Sonra olumlu anlamda gülümsedi. Bense 'hayır' anlamda kafamı sallamaya başlamıştım bile.

Barış ve Berk aynı anda birbirlerine baktılar ve haince sırıttılar.

"Alyacım... Güzelim..." övgüler başlamıştı bile.

"Ov hayır... Asla olmaz, ben sekreterlik falan yapamam... Berk unut bunu. Asla dedim."

-------------------

"Siz benim başıma sürekli bela açmak zorunda mısınız?!"

Berk ve Barış sayesinde üzerimde bordo, kısa bir elbise vardı. İstemediğimi söylememe rağmen zorla ikna etmişlerdi. Berk üzerinde ki takımı değiştirmişti ve bana da bordo bir kıyafet ayarlamışlardı.

Önce Berk kısalığını görünce itiraz etmişti ama bende diğer kıyafetleri beğenmemiştim. Şirkette özel bir giyinme odası bile vardı. Şirkette ki kızlar tarafından dudağıma bordo bir ruj sürülmüş, saçlarıma ise dağınık topuz modeli verilmişti.

"Çok güzel olmuşsun." dedi Berk ve yanıma gelip elimi tuttu.

"Berk ben hiç bir şey beceremem. Anlamıyorsunuz, konuşamam bile ben."

"İnan bana zorlandığında sana yardımcı olacağım."

Barış yanımıza geldi ve gözlerinde yaş varmış gibi onları sildi. Pislik yapıyordu.

"Çok romantiksiniz ama..."

Kapı aynı şekilde sertçe açıldı ve içeri saçları beline kadar uzanan bir kız girdi. Platin sarısı saçlarını sallayıp Barış'ın yanına geldi.

"Lan sen kendini ne zannediyorsun?! Benden kaçabileceğini mi sandın?!"

Sanırım Barış'ın peşinde olan kız buydu. İçimden gülmek geldi ama bir yandan da ona acımıştım. Berk'in elini bıraktım ve kızın yanına gidip omzuna bir tane patlattım.

Kız bana doğru dönünce yeşil lensleriyle 'Ne var?' dermiş gibi baktı.

"Sen kimin sevgilisine karıştığının farkında mısın?"

Kızın yüzünde ki kan birden çekilince hızlı davranıp ellerimi saçlarına dolamıştım.

"Barış'a bir daha bağırırsan sen öldürürüm! Anladın mı beni?! Şimdi defol git, aptal!"

Kız bir an şaşırmıştı. Gözleri dolu bir şekilde odadan çıktı. Bakışlarımı Barış'a çevirdim. Gülümsüyordu bir de... Hızla ayağımda ki topukluyla onun ayağına bastım. Bir an küçük çaplı bir çığlık attı.

"Sadece şimdilik seni kurtardım. Burada suçlu olan o kız değil sensin!"

Ayağımı geri çekip Berk'in yanına doğru gittim ve tekrar elini tuttum. Berk'in gözleri ışıldıyordu.

"Ben diyorum sana kanında var diye, bana inanmıyorsun Alya."

Kapı çalındı ve Berk'in sesi tüm odaya yankılandı.

"Gir!"

"Şey Ataberk Bey, misafirleriniz geldiler. Toplantı odasında bekliyorlar."

"Tamam, çıkabilirsin."

Berk elimi hiç bırakmadan odadan çıktı. Ben ise bu topuklu ayakkabıların verdiği huzursuzlukla onu takip ediyordum. Bir kapıya gelince elimi bıraktı ve derin bir nefes aldı.

"Her şeyi berbat edersem ne olacak?"

Berk gülümsedi ve elini kapı koluna koydu.

"Hiç bir şeyi berbat etmeyeceksin."

Berk hızla kapıyı açtı ve içeri girdi. Bende içeri girdim. İçeride masanın etrafında oturan beyler vardı ve hepsi bizden yaşça büyüktü. 35-40 yaşlarında ki adamlar diyebilirim hatta.

Ve içeride hiç kız yoktu. Bu Berk yönünde iyiydi ama benim yönümde bir felaketti.

"Hoş geldiniz."

"Merhaba Ataberk Bey, bizi şirketinizde misafir etmeniz çok kibarca oldu."

"Rica ederim, lütfen oturun."

Bende Berk'in yanına gittim ve ayakta durdum. Babam yaşlarında bir adam bana baktı gülümsedi. Bende aynı gülümsemeden yolladım. Bu adam sanırım anlaşmayı imzalayacak olan kişiydi.

"Bu genç kızımızda kim böyle?"

Berk'in bakışları önce adama sonra bana olmuştu. Gülümsedi ve ayağa kalktı.

"Bu benim sekreterim Alya. Alya Özoğlu."

"Pek şeker bir kızmış, tam kendine göre bir sekreter bulmuşsun Ataberk."

İlk puan cepteydi. Hızla Berk'in gösterdiği yere oturdum. Yanımda Berk oturuyordu ve bu benim rahatlamama sebep oluyordu.

"Çırağan olarak mükemmel oteller zincirine sahipsiniz, bu markaları..."

Kapı çalınınca Berk'in sözü yarıda kalmıştı. Arkamızı dönüp kapıya doğru baktığımızda içeriye bir genç girmişti. Berk gibi siyah takımın içinde vücut hatları belli olacak şekilde duruyordu.

"Çok özür dilerim, babacım arabayı park edecek bir yer bulamamıştım."

"Dışarıda vale vardı." demişti Berk soğuk sesiyle. Bu çocuğu sevmediği o kadar belli oluyordu ki.

"Demek ki adamların iyi çalışmıyor ha, bu arada vale dediğin o kısa boylu olan mı?" dedi çocuk ve yerine oturdu. Benim tam karşımda oturuyordu. "Kusura bakma kısa boylu olduğu için görmemişimdir."

Berk sırıttı.

"Bir o kadar da yerin altında var, Oğuz Çırağan."

Bu konuşmalarından hiç bir şey anlamamıştım. Bir an yanımda ki amca beni dürtünce ona doğru döndüm. Bu imzayı atması gereken amcaydı.

"Kızım, sen Mehmet'in kızısın değil mi?"

"Evet efendim."

"Ben senin babanı da, dedeni de eskilerden beri tanırım. Çok iyi insanlardır. Sende onlar gibisin, maşallah. Eğer bir sorun olursa kızım gibi korurum seni bilesin."
Gülümsedim. "Teşekkür ederim. Sizde çok iyi birine benziyorsunuz."

"Sağ ol canım kızım."

Bu amcayı çok sevmiştim. Gerçekten içinden kötülük geçmeyen birisiydi. Ama oğlu bir garipti. Oğuz'du sanırım ismi. Berk'e istediği dosyayı verdiğimde sürekli bana baktığını görüyordum. Bunu Berk'te fark etmiş olmalıydı.

--------------

"Ataberk, mükemmel bir sunum yaptın bize oğlum. Hele Alya'yla tam anlamıyla bir çift gibisiniz."

Berk gülümsedi ve amcanın elini sıktı.

"Ataberk bu gece ki yemeği yarın akşama ertelemeliyiz oğlum, haber vereyim dedim."

"Pekala, bir problem olmaz bizim için."

Amca benim yanıma geldi ve elini öpüp başıma koydum. Umarım yanlış bir şey yapmamıştım.

"Yemekte Alya kızımızı da görmeyi çok isteriz."

Berk kafasıyla onayladı ve amca dışarı çıktı. Oda da sadece ben, Berk ve Oğuz vardı.

Oğuz Berk'e elini uzattı ama Berk onun elini sıkmamıştı.

"Aferin Ataberk, kırk yılın başında güzel bir çalışan bulmuşsun."

Oğuz Berk'i es geçerek benim önümde durdu. Bana bakıp gülümsedi. Ardından elimden tutup dudaklarına götürdü. Berk kaşlarını çatıp Oğuz'a baktı.

"İyi günler Alya."

Oğuz dışarı çıkınca Berk masada ki dosyaları yere savurdu ve sandalyenin birine tekme atıp yere düşürdü. Ben ise korkmuş bir şekilde köşede duruyordum.

"Berk..."

"Neden onun elini öpmesine izin verdin ki?! Siktiğimin herifi sana asılıyor! Tüm toplantı gözü üzerindeydi zaten!"

"Bir sakin olur musun?! Bu duygu değişimleri de neyin nesi?! Kaç gündür böylesin! İnsanlara güvenmeyi öğren artık!"

"Ona güvenemem! O karanlıkta aptal! Baban neyse O da o! O kim biliyor musun?! O, geçen gece ki silahlı saldırıyı başlatan kişi! Anladın mı?! Sakın bana güveneceğim ve güvenmeyeceğim kişileri ayırmayı öğretmeye çalışma!"

O kadar fazla bağırmıştı ki gözlerim dolmaya başlamıştı. Gözlerimde ki yaşları tutamıyordum artık.

"Ona değil!" dedim ne kadar cılız çıksa da sesimin el verdiği kadar bağırdım. "Bana! Bana güvenmeyi öğren!"

继续阅读

You'll Also Like

521K 15.2K 52
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
724K 19.1K 72
Pars'ın tanıdığı ve içinde var olduğu, Sara'nın tanımadığı ve içinde yok olduğu bu karanlıkta ikisinin yolları kesiştiğinde, karanlık hiç bu kadar ac...
15K 523 18
Yetişkin okurlar için uygundur. [+18]
812K 47.2K 34
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...