Maskeli Baloda Sevdim (Tamaml...

By SevsenAtaker

2.3M 191K 113K

Bir genç kızın aşka ilk uyanış hikayesi... İlk aşklar için 'özel' derler, 'unutulmaz' derler. Peki yüzünü gör... More

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10.BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
FİNAL

33. BÖLÜM

28.7K 2.4K 1K
By SevsenAtaker

Medya = Arda

Burak bana ihtiyacı olduğunu söylediğinde kaçamak bir bakışla Arda'ya döndüm. Onun da benim gibi kaşları çatılmıştı.

"Elbette Burak, elimden ne gelirse yapacağımı biliyorsun."

Belki de hala ona kırgın olduğumu sanıyordu. Bir ara ona her şeyin geride kaldığını söylemem, arkadaşlığımızı tekrar düzeltmem gerekiyordu.

Burak bu defa konuştuğunda sesi fısıltıyla çıktı. "Pelin, sorun Kaan."

Burak'ın tereddütlü ses tonunu duyduğumda ensemdeki tüyler ayağa kalktı. Kesinlikle bir terslik vardı.

"Ne olmuş Kaan'a?"

"Alara kesin olarak bitirdi, okul naklini şimdiden ayarlamış."

Bunu duyduğumda rahatlamadım desem yalan olur. En azından Kaan artık gerçekleri görecek, bir an önce bu melankoliden çıkacaktı. Bu sürede elbette ona destek olmamız gerekecekti.

"Anlıyorum, peki Kaan şu anda nasıl? Haberi nasıl karşıladı?"

"Pelin şimdi beni dinle ve lütfen sakin ol."

Koltuğumda sırtımı dikleştirdim. Duyularım alarma geçmişti. "Ne demek 'sakin ol', Burak? Neler oluyor?"

"Kaan iyi değil."

"Tamam, birazdan kampüsteyim zaten. Ona bu günlerde destek olmamız lazım. Haber verdiğin için..."

Sözümü tamamlayamadan Burak araya girdi. "Pelin, Kaan kampüste değil. O..."

"O zaman nerede olduğunu söyle, yanına gideyim." Bu konuşma iyice anlamsızlaşmaya başladığı ve Arda yanımda huzursuzlandığı için canım sıkıldı.

Burak derin derin nefesini alıp bıraktı. "Pelin, Kaan'a ne kadar değer verdiğini biliyorum ama metin olmanı istiyorum."

Bana metanet dileyen sözlerini duyduğumda nefesim duracak gibi oldu, sadece fısıldayabildim. "Burak!" dediğimde sesim çaresizlikle titredi. "Burak lütfen bir şey olmadığını söyle. Kaan'a kötü bir şey olmadığını söyle."

O arada konuşmaları merak eden Arda, yol kenarına çekip arabayı durdurdu.

"Pelin, Kaan şu anda hastanede. Bir kaza geçirdi."

"Kaza mı geçirdi?" Gayri ihtiyari Arda'nın elini tutup sıktım. "Birlikte miydiniz?"

Burak şu anda benimle konuştuğuna göre durumları kötü olamazdı değil mi? Dünyam etrafımda dönmeye başladı. Burak'ın ses tonu son söylediği cümleyle çaresizleşmişti.

"Hayır yalnızdı. Beni de telefonundaki son aramalardan bulup haber verdiler. Ona yetişemedim, ben gelene kadar ameliyata aldılar Pelin. İki üç saat oluyor sanırım."

"Burak..." Ağzımdan başka bir kelime çıkaracak gücüm yoktu.

"Durumu ciddi sanırım. İç organlarında kanama olabilirmiş." Kederli bir nefes alıp bıraktıktan sonra sözlerine devam etti. "Az önce aradım, aileden olmadığım için tam bir bilgi vermediler ama ameliyat bittiğinde yoğun bakıma alacaklarmış."

"Burak neler söylüyorsun? Ne demek 'aradım'? Sen yanında değil misin?" Beynimde alarmlar çalıyordu. Bu durumda arkadaşını nasıl yapayalnız bırakırdı?

"Hayır, şu anda annesiyle kız kardeşini almaya gidiyorum. Ancak sabah gelebiliriz."

Anlattıklarıyla bir kez daha irkildim. Acilen ailesine haber verildiğine göre... Yoksa?

"Burak doğruyu söyle, Kaan yaşıyor mu?" Vereceği cevaptan korkar şekilde gözlerimi kapattım.

"Evet, evet Pelin yemin ederim Kaan ameliyatta ve yaşıyor. Korktuğunu biliyorum ama inan bana doğru söylüyorum."

"Ben..." sonra Arda'ya baktım, o da durumun ciddiyetini anlamıştı, başıyla onayladı. "...yani biz hemen hastaneye gidiyoruz, siz gelene kadar onu bırakmayız." dedim. "Hangi hastane, doktoru kim?"

Sakin olmaya ve gerekli tüm bilgileri almaya çalışıyordum.

"Seni götürdüğüm hastaneyi hatırlıyor musun? Murat abinin çalıştığı?"

"Evet ama adresi hatırlamıyorum."

"Şehrin hemen dışındaki Özel Aytek Hastanesi, doktorunun adı Turgut Aksel. Ayrılmadan önce, biz gelene kadar hasta yakını olarak senin adını verdim, biz gelene kadar bilgi alabilirsin belki. Gerekirse Murat abiye git o senin için durumunu öğrenir. Yine de ismini yazdırdığım için herhangi bir sorun çıkacağını sanmıyorum."

"Yoldayız, oraya gidiyoruz." dedim aceleyle. Arda ile göz göze geldiğimde o da başıyla onayladı.

"Teşekkür ederim Pelin. Senden başka kime..."

"Elbette Burak!" diyerek sözünü kestim. "Aksine, bana haber verdiğin için minnettarım."

"Teşekkür ederim. Şimdi kapatmalıyım. Sabaha görüşürüz."

"Dikkatli ol lütfen." dedikten sonra telefonu kapatıp titrek ellerimle çantama koydum.

"Durumu nasılmış?"

"Anladığım kadarıyla ciddi olabilirmiş. Hala ameliyattaymış. Özel Aytek Hastanesi."

"On dakikalık mesafedeyiz." Elimi sıkıp güven vermeye çalıştı. "Ne gerekiyorsa yaparız, merak etme." dedikten sonra sinyal verip tekrar yola koyuldu.

Hastaneye nasıl geldiğimizi, nasıl park edip kapıdan girdiğimizi bilmiyorum. Yanımda Arda olmasa yolumu bile bulamazdım.

Nihayet ameliyathanenin kapısına ulaştığımızda, içeriden çıkan hemşireye ismimi söyleyip Kaan'ın durumunu sordum. Ameliyatın bitmek üzere olduğunu, birazdan yoğun bakıma alınacağını ama bilincinin bir süre daha kapalı kalacağını öğrendik.

"Pelin Hanım?"

Bekleme koltuklarına geçecekken bize doğru gelen doktoru görünce durup bekledim. Siması tanıdık gelmişti. 

"Benim. Buyrun?"

Doktor önce Arda'ya, "Ne haber delikanlı?" diye sorduktan sonra bana da elini uzatıp, "Doktor Murat." diyerek kendini hatırlattığında gerildim. "Bizi Burak tanıştırmıştı, hani siz..."

"Evet, sizi hatırladım." diyerek sözünü kestim. "Burak bahsetmiştir, arkadaşımız Kaan kaza yaptı. Onun için buradayız."

Onun yüzünden ağır bir depresyon geçirdiğimi Arda'nın bilmesini nedense istememiştim. Aramızdaki sorunları çözmüştük ve her şey iyi durumdaydı. Geçmişe dönüp bu konuyu tekrar açacak bir konuşmayı şu anda hiç istemiyordum.

"Kaan'ı birazdan çıkaracaklar. Odaya aldıklarında uğrarım. Geçmiş olsun." diyerek Arda'yla bana bir baş selamı verdi. Sonra bir şey söylemeyi unutmuş gibi, "Ah, bu arada..." Dönüp bize doğru bakınca gözleri benden Arda'ya kaydıktan sonra devam etti. "İyi olmana sevindim."

On beş dakika sonra ameliyathanenin kapısı açılıp Kaan'ı sedyede çıkardıklarında doktorun yanına koştum. "Doktor Bey durumu nedir?"

"Siz hastanın nesi oluyorsunuz?"

"Arkadaşıyım, adım Pelin Subaşı."

"Üzgünüm size açıklama yapamam, ailesi..."

O sırada asansör beklendiği için bu fırsatı değerlendirerek atıldım. "Doktor bey, şu anda burada bizden başka yakını yok. Annesi ancak sabaha burada olacak. Lütfen bir şey söyleyin ki, annesine haber vereyim. Eminim şimdi korku içinde oğlundan haber bekliyordur."

Bunu duyunca doktorun gözleri anlayışla yumuşadı. "Arkadaşınız iyi, şu anda hayati tehlikesi yok."

Bunu duyduğumda büyük bir rahatlamayla tuttuğum nefesimi verdim.

Ardından doktor devam etti. "Hasta ciddi bir kaza yapmış, karın bölgesine aldığı şiddetli darbe sonucunda iç kanama riski taşıdığı için açmak zorunda kaldık. Dalağında hafif bir yırtık vardı ancak yarayı dikip kanamayı durdurduk. Kaburgalarda ve bir kolunda kırıklar vardı, geçici platin taktık. Hava yastıkları sayesinde ölümcül yara almaktan kurtulmuş. Belli ki emniyet kemeri de takılıydı."

Arkadaşımın mum gibi sararmış tenine, yer yer darbe almış bilinçsiz yüzüne 'aferin' der gibi baktım. Onu her zaman istediğim erkek kardeşim gibi seviyordum. Benden üç yaş büyük olmasına rağmen, çocuksu ve hassas yapısı bende onu koruma güdüsü yaratmıştı. O yüzden bunu ona yaşatan Alara'yı asla affetmeyecektim.

Asansör geldiğinde, Kaan'ı yoğun bakıma çıkardıklarını söyledikleri için, Arda ile birlikte biz de merdivenlerden ikinci kata çıktık.

Yoğun bakım bölümü geniş bir koridordan ve camlı hasta odalarından oluşuyordu. Hasta yakınları içeriye giremese de onları dışarıdan izleyebiliyordu. Biz geldiğimizde Kaan'ı aldıkları odanın perdesi kapalıydı.

On dakika kadar bekledikten sonra nihayet perde açıldı. Kaan yatağa yatırılmış, vücuduna kablolar bağlanmıştı. Odadan çıkan doktora yaklaşarak, "Şimdiki durumu ne?" diye sordum. "Eğer iyiyse neden yoğun bakıma alındı?"

"Hayati tehlikesi olmasa da, yakından izlemek için önlem alıyoruz. Dinlenmeye ihtiyacı var. Kendine geldiğinde kontrol edip normal odaya ne zaman alacağımızı anlayacağız. Bilincinin bir iki saate kadar açılmasını umuyoruz."

"Peki ya açılmazsa?"

"Şimdilik o olasılığı aklımıza getirmeyelim. Vücudunda ciddi bir hasar yok. Merak etmeyin kendine gelir. Şimdi izin verirseniz diğer hastalarımla ilgileneyim."

"Yanına girebilir miyim?"

"Bir iki saat sonra bakarız."

"Teşekkür ederim."

Arda elimi tutup koltuklara götürdü. Her yerim titriyordu. "Burak'ı arayıp haber ver istersen Pelin."

"Evet haklısın ama konuşabileceğimi zannetmiyorum. Benim yerime sen konuşur musun?"

Vücudumda biriken korku ve endişe, doktorla konuşurken açığa çıkmıştı. Adrenalin yüzünden zangır zangır titriyordum. Sanırım sinirlerim boşalmıştı. Kendimi bekleme koltuklarından birine zor attım. Numarayı tuşlayıp Arda'ya verdim.

"Burak, merhaba ben Arda, Pelin'in erkek arkadaşıyım." derken statüsünü özellikle vurguladığını fark ettim. "Evet az önce yoğun bakıma aldılar. Doktor vücudunda ciddi bir hasar olmadığını söyledi. Bir iki saate kadar uyanmasını bekliyorlarmış. Sen burayı merak etme, Pelin'le biz yanındayız. Dikkatli kullan, görüşürüz."

Başımı Arda'nın göğsüne yasladım. "Yanımda olduğun için teşekkür ederim."

Koluyla omzumu sardığında, "Şu anda başka bir yerde olmadığıma memnunum." dedi.

"Arda, az önce ilk defa birisine erkek arkadaşım olduğunu söyledin."

"Farkındayım. Sen ilk konuşmanda tereddüt edince, bu konuya açıklık getirmek istedim." dediğinde aklının başka yerde olduğunu sesindeki gerginlikten anlamıştım.

"Rahatsız mı oldun? Sen olduğun ortaya çıkmadan istersen..."

Cümlemi bitirmeme fırsat vermeden diğer koluyla da sarıldığında, "Hayır rahatsız olmadım." diyerek beni çember içine aldı.

Olduğum yerde çok mutluydum, güven veren bir gücü, sakinleştirici bir dinginliği vardı. Başımı hafifçe kaldırıp yüzüne baktığımda kaşlarını çatmış olduğunu gördüm.

"Arda, iyi misin? Gergin görünüyorsun."

"Ben iyiyim güzelim. Sadece anılarım canlandığı için biraz gerildim."

Başımı bu defa iyice kaldırıp baktım. Uzaklara dalan gözlerinde hüzün vardı. "Yükünü paylaş benimle. Hafifletemesem bile, taşımana yardım ederim."

"Annem ve babamı hatırladım." Çenemi tutup gözlerime baktı. "Gerginliğimin tek sebebi bu Pelin."

"Bu konuyu açmamamın tek sebebi üzülmeni istemiyor olmam. Yine söylüyorum, anlatmak için kendini zorlama. Sabırla beklerim."

Gözlerindeki hüzünlü bakış dudaklarıma kaydı. Küçük bir öpücük vererek yanağımı okşadı. "Bekleyeceğini biliyorum Pelin."

Bize özel, bu saklı anımızda ona karşı derin bir sevgi beslediğimden bir kez daha emin oldum. Arda'nın başına Kaan'ınki gibi bir olay gelse, aklımı kaçıracağımdan emindim.

Orada sarmaş dolaş ne kadar kaldığımızı bilmeden beklemeye devam ettik. Nihayet köşeyi dönen doktorun odaya girdiğini gördüğümde, hemen ayağa kalkıp Kaan'ı izleyebildiğim yoğun bakım penceresine yaklaştım.

Dikkatle doktoru takip ediyor, arkadaşımın durumu ile ilgili ipuçları yakalamaya çalışıyordum. İki dakika sonra hızlı adımlarla bir hemşire daha içeriye koşturdu.

"İyi olacak merak etme." diyen Arda, güven vermek için elimi sıktığında gerginlikle hemşireleri ve doktoru izliyordum.

"Umarım haklısındır Arda. Sence içeride ne yapıyorlar?"

Doktor, Kaan'ın gözüne ışık tutuyordu. "Hayati fonksiyonlarını ölçüyorlar. Doktor, ışığa tepki verip vermediğini kontrol ediyor."

"Peki sence her şey normal midir?"

"Şu başucundaki makineyi görüyor musun?" diye sorarak parmağıyla Kaan'ın yanındaki makineyi işaret etti. Onu takip ettiğimi görünce, "Dalgalar düzenli." diyerek devam etti. "Bu da kalp atışlarının normal olduğunu gösteriyor. Merak etme Kaan gayet iyi görünüyor."

Başımı omzuna yaslayıp kolunu okşadım. "Teşekkür ederim Arda."

Son olarak hemşirenin biri tansiyonunu ölçüp serumuna ilaç enjekte etti. Her üçünün de hareketleri sakin olduğu için Arda'nın dediği gibi Kaan'ın iyi olduğunu anlamıştım.

Sonunda dışarı çıktıklarında hemen doktorun yanına gittim. "Durumu nasıl?"

"Tepki veriyor, yaşam fonksiyonları normal. Her an gözünü açabilir. Ağrısını azaltmak için bir ağrı kesici daha verdik."

"Ne zaman görebilirim?"

"İsterseniz şimdi yanına girebilirsiniz, belki sesinizi duyarsa uyanması kolaylaşır."

Mutlulukla gülümsedim ve "Teşekkür ederim." dedim.

"Seda Hemşire, hanımefendiyi hazırlayın, hastanın yanına girsin." dediğinde genç hemşire bana hemen yol gösterdi.

Arda yanıma gelmiş kolunu omzuma atmıştı. Gözlerimiz buluştuğunda beni hafifçe kapıya doğru itip, sessiz bir baş hareketiyle sterilize giyinme odasına girmemi işaret etti.

Hemşire bana yoğun bakım kıyafetlerini giydirip, "Bu gece ben nöbetçiyim." dedi. "Bir şey olursa haberim olsun. Bu arada onunla konuşun. Sesinizi duyunca bilincinin yerine gelmesi hızlanır." dedikten sonra sevimli bir şekilde gülümseyip beni Kaan'ın odasına soktu. İçeri girmeden önce Arda'ya minnetle baktım.

Arkadaşımın sargılar içindeki bedeninin yattığı yatağa yaklaşıp bir sandalye çektim. Kaan'ın yakışıklı yüzünün ne hale geldiğini görünce elimde olmadan inledim. Göğsü bandajlı olmasına rağmen, darbeden dolayı ne kadar morarmış olduğu belliydi. Sol kolu omzundan bileğine kadar destekli ve alçılıydı.

Sağlam olan elini avuçlarımın arasına aldım. Gözüm Arda'nın az önce gösterdiği monitöre kaydı. Dalgalar hala düzenliydi. İyi olacaktı bunu hissedebiliyordum.

İlk andaki üzüntümü içime gömüp, neşeli olmaya karar verdim. Şu anda en önemlisi, hemşirenin dediği gibi sesimi duyup uyanmasıydı. O nedenle, aklıma ne geliyorsa konuşmaya başladım.

"Kaan, ben Pelin. Bak yanındayım. Bir kaza geçirdin, bizi çok korkuttun ama durumun şimdi çok iyi. Doktor bir hasarının olmadığını söyledi. Evet biraz feleğin şaşmış ama hala çok yakışıklısın." diyerek elini sıktım.

Ardından küçük bir kahkaha atıp devam ettim. "Hemşirenin sana bakışını görmeliydin. Kızcağızın yüreğini hoplattın. Gece nöbetinde buralarda olacakmış, tanışırsın. Senin için adını da öğrendim. Adı Seda, maviş maviş bakan gözleri var."

Anlamsızca konuşmalarıma kendim bile kıkırdadıktan sonra elini okşadım. "Kaan sesimi duyuyorsan bana bir işaret ver. Parmağını oynatamıyorsan poponu oynat, ben anlarım."

Küçük bir kahkaha atıp, alnına yapışmış saçlarını düzelttim. "Tamam şaka yaptım, hiçbir yerini oynatma, o güzel karamel rengi gözlerini aç yeter. Hem gözlerini açarsan seninle bir akşam çıkmaya söz veriyorum. Ama öyle romantik filan takılamam, az önce öğrendim ki, artık resmen bir erkek arkadaşım var, ona göre."

Başımı çevirip pencereye baktığımda Arda'yı görüp gülümsedim. Tabii ağzım burnum hijyenik maskeyle kapalı olduğu için görmesi mümkün değildi.

"Hatta şu anda dışarıdan bizi izliyor. Bir keresinde 'erkeksi iç güdü' demiştin ya, haklıydın Kaan. Biz daha duygularımızı bilmeden, birbirimizin kimliğini öğrenmeden sen anlamıştın, belki de hissetmiştin."

Gözlerim tekrar bizi ayıran cama gitti. Ona bakmadan duramıyor gibiydim. "Açıkça itiraf etti biliyor musun? Dediğine göre beni senden kıskanmış. Anlayacağın o çektiğim eziyetlerin büyük kısmı senin yüzündenmiş. Onun için bana borçlusun koca adam."

Arda'ya bakıp bu defa maskemi hafifçe indirerek gülümsedim. Bana muhteşem bir gülümseyişle karşılık verdiğinde elim ayağım dolanır gibi oldu. Dikkatimi tekrar, hasta yatağında kıpırtısız uyuyan arkadaşıma verdim.

"Onu kabullenmem zor oldu Kaan. Ama şimdi onunla mutluyum, her anımı değerli kıldığı için onunla çok mutluyum Kaan."

Başımı kaldırdığımda gözlerim Arda'nın gözlerine odaklanmıştı ve aramızdaki mesafeden bile nefesimi kesiyordu.

"Onu çok seviyorum ama o henüz bilmiyor, onun da benden hoşlandığını biliyorum. Kalbini titretiyormuşum ve bana karşı adını koyamadığı duyguları varmış, yoksa neden öpsün, değil mi?"

Başımı çevirip Kaan'ın parmaklarını tekrar okşadım. Bir dergide, koma halindeki hastaların ten temasını hissedebildiğini okumuştum. Elbette Kaan komada değildi ama derin uyku da bir tür komaydı aslında.

"Yoksa siz erkekler bir şey hissetmeden de öpüşebiliyor musunuz? Umarım öyle değildir. Hem hoşlanmasa bana öyle derin derin bakamazdı herhalde. O lacivert okyanus bakışları öyle etkileyici ki, her hücremi ürpertiyor, nefesim sıklaşıyor, mideme kramplar giriyor. Şimdi uyanık olsan benim aşık olduğumu söylerdin."

Eğilip sır verir gibi kulağına yanaştım. "Derya da, Esma da hissettiklerimin aşk olduğunu söylüyor. Uyanınca bana aşkın tarifini yaparsan sevinirim. Çünkü aşkın nasıl bir şey olduğunu hiç bilmiyorum. Eğer o olmadan nefes alamamaksa, onsuz bir dakikan bile anlamsızsa, kollarının arasında sonsuz güven duymaksa, evet ben ona aşığım."

Sonra elimi alnıma vurdum. "Ne aptalım? Deminden beri sana ilişkimi anlatıyorum ama sana kim olduğunu söylemeyi unuttum. Şimdi kaşlarını çatacaksın ama kızma olur mu? Arda ile beraberim. Hani üniversitenin Belalılar Grubu'ndan olan Arda. Hani aylarca hayatımı cehenneme çeviren Arda. Bana hiç hissettirmedin ama hakkımda çıkarılan asılsız söylentileri duymuşsundur. Onların da hepsi Arda yüzündendi. Yine de aramızdaki anlaşmazlıkları ve sorunları bir şekilde çözmeyi başardık. Yeni dedikodulardan kaçınmak için ilişkimizi herkeslerden gizli yaşıyoruz."

Bilinçsiz yatan arkadaşımın hafifçe omzunu sıktım. "Kaan, biliyor musun Arda ile aramızdaki bu gizli ilişkiyi, eğer beni duyuyorsan tabii, ilk öğrenen sen oldun. Bundan şimdilik kimseye bahsetmezsen sevinirim. Aslında sana da söylemezdim ama şu anda derin bir uykuda olduğun için sakınca görmüyorum."

Kaan'ın bağlı olduğu makinede sesler değişince irkildim. Monitördeki dalgalar düzensizleşmeye, sesler tizleşmeye başladığında, kayıp gitmesin, hayata ve bana tutunsun diye elini sıkı sıkı tuttum.

Gözlerim anlamadığım makinelere dehşetle bakarken, avucumda bir kıpırtı hissettiğimde kendine gelmeye başladığını anlayıp hemen sakinleştim. "Hey, yakışıklı arkadaşım, güzel yürekli kardeşim, lütfen iyileş. Ben Kaan'ımı geri istiyorum. Lütfen bize dön." dediğimde parmaklarını bir kez daha oynattı.

Önce kirpikleri titreşti, sonra dudakları kıpırdadı. "Şans...lı ço...cuk."

"Kaan, uyandın!" Sonra maskeyi indirip dışarıya doğru seslendim. "Uyandı!"

Arda ne dediğimi anlayıp hemen haber vermek için camdan uzaklaştı.

"Kaan, yorma kendini lütfen. Çok şükür uyandın." diyerek elini öptüm.

"Pe..lin."

"Evet Kaan, seni dinliyorum."

"Baş...ımı şi...şir...din."
~~*~~*~~*~~*~~*

Hahahaha, nasıldı ama?😂
Siz de çok konuşanlardan mısınız? Yoksa genelde az mı konuşursunuz?

Continue Reading

You'll Also Like

123K 5.2K 51
Yere çakılmayı, dizlerine batan çakıl taşlarını, avuçlarını delen dikenleri. Hepsini ezberleyecek kadar düşmeyi öğrendim ben... İçini çeke çeke saatl...
5.5M 186K 99
Basit bir TikTok akımı en fazla ne sonuçlar doğurabilir ki ?
1.4M 73.2K 61
"Beni sevdiğini söyledin!" "Yalandı" dedi acımasızca Yapma diyemedim, beni bununla imtihan etme diyemedim. Ne yapmam gerekiyordu?
536K 28.2K 57
Alışılmışın biraz dışında olan bir gerçek aile kurgusudur. Yani,nasıl anlatılır bilmiyorum.Ama galiba "Gül" ailesinden değilim. Biliyordum. Benim gib...