Maskeli Baloda Sevdim (Tamaml...

By SevsenAtaker

2.3M 192K 113K

Bir genç kızın aşka ilk uyanış hikayesi... İlk aşklar için 'özel' derler, 'unutulmaz' derler. Peki yüzünü gör... More

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10.BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
FİNAL

30. BÖLÜM

30.9K 2.6K 1K
By SevsenAtaker

Bu tatlı bölümün satır aralarına bolca yorum yazmazsanız darılırım ona göre. 😋😋😋

Kampüse vardığımızda dersime on beş dakika kalmıştı. Otoparkta birbirimizden ayrılmadan önce, öğlen kafeteryada görüşmek üzere hızlıca vedalaştık.

Bir süre ilişkimizi kimseye söylemeden devam ettirmeye karar vermiştik, çünkü sene başından beri yaşananlar yüzünden bizi anlamaları çok zordu. Zaten biz bile bir gecede her şeyin bu kadar hızla değişmesinin şaşkınlığı içerisindeydik.

Evden çıkmak üzere botlarımı giyinirken ben, "Tamam kimseye söylemeyelim, en yakınlarımıza bile." dediğimde Arda muzipçe sırıtmıştı.

"O zaman 'oyun'a devam edelim, Süt Kuzusu." diyerek keyifli bir kahkaha attıktan sonra uzattığım montunu giyinmişti.

"Tamam kabul ama söz ver beni fazla zor durumda bırakmayacaksın." derken yün eldivenlerimi tehdit edercesine yüzüne doğru sallamıştım.

Sonrasında Arda, beni montumun yakalarından tutup eğilmiş ve dudaklarıma küçük bir öpücük kondurarak, "Anlaştık." demişti.

O nedenle, görülürüz endişesiyle arabadan indikten sonra otoparktan hızlı hızlı uzaklaştım ve arkama dönüp bakmamak için kendimi zorladım.

Orta bahçeye adımımı atar atmaz beni bekliyormuş gibi, Derya koşarak yanıma geldi. Bir an bizi görmüş müdür diye endişelensem de, yüzündeki kocaman gülümseme beni rahatlattı.

"Pelin selam, ne haber? Tüm hafta sonu için özür dilerim ama sana her şeyi anlatacağım." diye heyecanla başladığında birden durdu, yüzümü inceledi ve sevinçle boynuma atlayıp sıkı sıkı sarıldı.

"Ne oldu böyle birden?" diye sorduğumda yanağıma kocaman bir öpücük kondurup tekrar sarıldıktan sonra inanamıyormuş gibi yeniden yüzüme baktı.

"İyisin, hala çok solgunsun ama iyisin nihayet." dedi ıslak bakışlarla.

Bunun üzerine içtenlikle gülümseyerek, "Evet, şimdi daha iyiyim." diye cevap verdim.

Burnunu hafifçe çektikten sonra, "Buna ne kadar sevindiğimi anlatamam Pelin. Gerçekten inan bana." diyerek bir adım geriye gitti ve göz pınarlarında parıldayan sevinç gözyaşlarının akmasını engellemek istercesine kirpiklerini hızlıca kırpıştırdı.

Arkadaşımın samimiyetinden bir an bile kuşku duymuyordum. "Biliyorum canım. Bundan eminim zaten."

"Hayata dönmeye nasıl oldu da karar verdin?"

Arda'nın gözlerini düşünüp cevap verdim. "Hayatımın anlamını hatırlatan biri beni kendime getirdi."

Yumruk yaptığı elini hızla havaya kaldırıp küçük bir zafer dansı yaptı. "İşe yarayacağını biliyordum." dediğinde Deniz'in benimle konuşmasını kastettiğini fark ettim.

O yüzden yanlış anlamayı düzeltmek adına hemen ekledim. "Tuna ile yeniden beraberiz. Elbette Deniz'in konuşması da çok etkili oldu."

Yüzündeki kocaman gülümseme benim için mutlu olduğunun kanıtıydı. "Sonunda barışmanıza sevindim. Üç haftadır seni öyle acı çekerken görmek çok üzücüydü. Bu arada..." Sır verir gibi iyice yaklaştı. "...bir yakınını kaybettiğin masalına da bir an bile inanmamıştım zaten."

"Bunun için özür dilerim Derya. Kendi derdime o kadar dalmıştım ki, başta sen olmak üzere etrafımdaki herkesi üzebileceğimi hesaba katmadım."

"Bunu fark etmen de güzel. Şimdi nasıl? Düzeldiniz mi bari?"

"Daha tam değil ama birbirimizi yeni bir gözle tanıma yolunda ilk adımları attık diyelim." Sanırım bu açıklama durumumuzu yeterince anlatıyordu.

Yağmur çiselemeye başladığı için koşar adımlarla binaya girdiğimizde, hoca sınıfın kapısını kapatmak üzereydi.

Öğlene kadar zaman nasıl geçti anlamadım. Vizeler bittiği için öğrencilere bir rehavet çökmüştü. Soğuk hava nedeniyle herkes binanın içinde gruplar halinde sohbet ediyor, tek tük gülüşme sesleri geliyordu.

Derya konuştuğu kızlardan dönüp koluma girdiğinde, tam Arda'ya mesaj çekmek üzereydim. "Sakin bir yere gidelim." diye kulağıma fısıldadı. "Sana anlatmazsam patlayacağım Pelin."

"Neyi?"

Yazdığım mesajı gönderemeden kolumdan çekiştirdiği için telefonu hayal kırıklığıyla cebime sokuşturdum.

"Pelin sen beni dinlemiyor musun? Yoksa ilgilenmiyor musun? Oda arkadaşın iki gece gelmiyor ve sen merak dahi etmiyorsun."

"Dün gece de dönmedin mi?"

"Ne demek dönmedin mi Pelin?" Aniden durup ellerini beline dayadı. "Yokluğumu fark etmedin mi?" Kaşları hesap sorar gibi hafifçe çatılmıştı.

"Cumartesi gecesi tamam da, dün gece döndün sanıyordum." dediğimde gözleri kocaman oldu.

İşaret parmağını bana doğru sallayıp hınzırca gülümsedi. "Gece sen de yoktun, onun için dönmediğimi bilmiyorsun, değil mi?"

Suç üstü yakalandığım için kızardım. Onun üzerine pek isabetli tahminine devam etti. "Tuna ile beraberdin ve bana söylemeyecektin, değil mi?"

Artık inkar etmem olası değildi. Yüzüm beni ele vermişti bir kere. "Evet ama zannettiğin gibi değil, biz saati kaçırdığımız için güvenlik beni almadı, başka çarem yoktu. Ondan..."

Yanaklarım kıpkırmızı olduğunda, dudaklarını büzüp yine hınzırca gülümsedi. "Sen öyle diyorsan..." dedi imalı imalı.

"Derya gerçekten sandığın gibi değil. Güvenlik almadı, gidecek yerim yoktu ve..." diye başladığımda daha fazla üstelemedi.

"Tamam tamam, sana inandım." dedikten sonra kıkırdadı ve saçlarını savurarak düzeltti. "Sen esas beni sor Pelin." diyerek iki başparmağını kaldırıp heyecanla kendini gösterdi.

Onun çocuksu coşkusu az önceki utancımı bir anda siliverdi. Kahkaha atarak sordum. "Sen neler yaptın?"

Dilini damağında şaklattıktan sonra ışıl ışıl gülümsemesiyle, "Ben de bil bakalım kiminle görüştüm?" diye sordu.

"Kaç tahmin hakkım var?"

"Bir."

"Eskilerden olduğunu sanmıyorum, böyle tepki vermezdin. Burak da olamaz, görüşmediğinizi biliyorum, o zaman geriye bir tek maskeli balodaki kavalyen kalıyor."

Derya'nın yüzünden bir hayal kırıklığı ifadesi geçti. "Aaa, nereden bildin?"

"Sanki onlarca sevgilin var da." diyerek burnuna bir fiske attım.

Hevesi kursağında kalmış gibi, "Aman iyi tamam, zekan yine üst seviyede." dedi.

Omzumla omzunu dürttüm. "Adı ne? Anlatsana neler yaptınız?"

Yüzünde hemen gülücükler açtı. "Adı Cem. İnşaat üçüncü sınıf öğrencisi, Global'de okuyor."

"Ne zamandır görüşüyorsunuz?"

"Hemen o geceden birbirimize telefon numaralarımızı vermiştik."

"Siz de mi?" Boş bulunmuştum, içimden kendime ufaktan saydırdım. Galiba ben bu gizlilik işini beceremeyecektim.

"Pelinciğim siz de derken?" Bir kaşı sorgular gibi havaya kalktı.

"Ayça'dan duymuştum sanırım. O gece tanışanlar...işte... bazen birbirlerine numaralarını verirmiş, falan filan." diyerek önemsizmiş gibi elimi salladım.

Yaptığım açıklamayı yeterli bulmuş olmalı ki üstelemedi. "Bir süredir telefonla görüşüyorduk, bir iki kere de arkadaşlarıyla beraber dışarı çıktık. Üç gün önce Cem, resmi olarak çıkma teklif etti. Ben de hemen kabul ettim. Beni daha yakından tanımak istiyormuş." Dilini şaklatarak devam etti. "Cumartesi akşamı beni aldı, önce baş başa bir yemek yedik." derken heyecanlı heyecanlı anlatmaya devam etti. "Pelin, öyle güzeldi ki! Gece de arkadaşlarıyla buluşup önce bara gittik. Sonra gece kulübünde eğlendik. Saat sabahın ikisi olunca da buraya dönmedim. Cem'in grubundaki Melis'lerin evinde kaldım."

Bu cumartesi gecesini açıklıyordu. Bir kaşımı havaya kaldırıp, "Peki dün gece?" diye sordum.

Yanaklarının pembeleştiği gözümden kaçmadı. "Aslına bakarsan dün gece..." derken etrafı kontrol edip bana biraz daha sokuldu.

"Evet?"

"Şöyle söyleyeyim, dün gece Melis'lerde kalmadım." diye fısıldadı.

"Bu da demek oluyor ki?" diye uzata uzata sordum.

"Üüüf Pelin, anladın işte sen onu."

Kaşlarımı kaldırıp bakınca utancından iyice kızardı. "Cem'le kaldım ve evet çok güzel bir geceydi ve evet onu seviyorum ve evet o da beni seviyor ve evet biz seviş..."

Atılıp elimle ağzını kapattım. "Tamam anladım, daha fazla duymak istemiyorum."

Derya da ileri gittiğini anlamış olacak ki bakışlarını kaçırdı. İlk defa utandığını görüyordum.

Gülerek, "Yemeğe gidelim ben acıktım." dedikten sonra kulağına eğildim. "Korundunuz mu bari?" diyerek yanından hızlıca kaçtım. "Teyze olmak için çok gencim daha!" diye yüksek sesle bağırıp hızımı arttırdım.

"Bağırma herkes yanlış anlayacak. Abim duyarsa canıma okur." Elimde olmadan attığım kahkahaların üzerine, "Seni şimdi ben var ya, dua et seni yakalamayayım Pelin." diye arkamdan bağırarak kafeteryaya kadar peşimden koştu.

Kapıya ulaştığımızda ikimiz de sırtımızı duvara dayayarak kahkahalarımızın dinmesini bekleyip bir süre nefeslendik. Aylardır ilk defa bugün kendimi özgür hissediyordum. Özgür ve çok mutlu.

Arkadaşım adına çok sevinmiştim ama biz Arda ile beraberliğimizi gizlediğimiz sürece, hiç böyle mekanlara gidip eğlenemeyecektik. Hep görülme tehlikesini yaşayacaktık.

Onu özlediğim için gözlerimle bahçeyi taradım ama Belalılar ortada yoktu. Belki de kafeteryada öğle yemeğindeydiler.

"Hey, kime soruyorum, uzaklara daldın yine Pelin."

"Ne demiştin? Özür dilerim, başka bir şey düşünüyordum."

"Başka bir şey mi, başka birini mi?" diye sordu imalı imalı.

"Aman Derya, kim olduğunu biliyorsun, üstüme gelme lütfen."

"Sen şu Tuna'ya aşık falan mısın? Hem ne zamandır tanışıyorsunuz? Bana ayrıntı ver azıcık."

"Deryacığım şimdilik ayrıntı mayrıntı veremem. Henüz ben bile aramızda ne olduğunu çözebilmiş değilim. Biraz zamana ihtiyacım var."

Ona herhangi bir açıklama yapamamak beni çok üzüyordu ama azıcık da olsa bu konuda bencil olmak istiyordum. Birlikte olduğum kişi herhangi biri olsaydı anlatmam daha kolaydı ama o kişi Arda olunca işin rengi değişiyordu. Senenin başından beri hayatımı zindana çeviren Arda ile aramdakileri anlamayıp beni yanlış değerlendirmesi çok olasıydı. Anlatırsam, tekrar bu kadar özgür hissedemeyeceğimden korkuyordum belki de.

"Peki, nasıl istersen Bayan Gizemli." Üstelememesi beni sevindirdi.

Arkadaşımın Tuna'yı artık çok daha fazla merak edeceği belliydi. O yüzden dikkatli olmalı, açık vermemeliydim. Suçluluk duyarak içimi çekmiştim ki, telefonum titrediğinde cebimden çıkarıp ekrana baktım. Mesaj Arda'dandı.

<Kapıda durmaya mı geldiniz? Neden yemeğe gelmiyorsun? Biz kalkmak üzereyiz. Seni görmek istiyorum>

Hızla başımı kaldırıp arkadaşıma döndüm. "Derya, sabahtan beri kurt gibi acıktım artık içeri girelim mi?"

Bugün Arda'yla yaptığımız kahvaltıyı hatırlayınca kendi kendime gülümsediğimi fark ettim. Beni görmek istediğini söylemesi, yüzümdeki gülümsemeyi iyice genişletti.

"Girelim madem. İştahın birden açıldı bakıyorum. Mesaj Tuna'dan herhalde."

"Nereden tahmin ettin?"

"Az önce değerli bir şeyini kaybetmiş gibiyken, mesaj geldiğinde yüzünde güller açtı. Sen kesin aşıksın."

"Hayır aşık filan değilim."

"İstediğin kadar inkar et canım. Sen aşıksın!"

Kafeteryanın kapısında olduğumuz için lafı uzatmadım. İçeri girer girmez Arda'yı gördüm ve başını kaldırıp bana baktığı o kısacık anda yüreğim tekledi. Sonra bakışlarını ifadesizce tekrar tabağına çevirdi. Grubundaki herkes yemeğini bitirmişti. Bir tek Arda'nın tabağı doluydu hala.

Anlaşılan beni beklemek için yemeğini ağırdan almıştı. İçim sevinçle doldu. Derya ile biz yemek sırasında beklerken kaçamak bakışlarla ona baksam da, hiç göz göze gelmedik.

Tam tepsimi kavrayıp almıştım ki, beni hiç görmemiş gibi ve bana bakmadan arkadaşlarıyla birlikte masadan kalkıp kafeteryadan çıktığında istemeden ağzımdan bir inilti koptu.

"Ne oldu?"

"Yok bir şey, parmağımı sıkıştırdım sadece."

Aynı dakika içinde Arda'nın bana yaşattığı bu birbirine zıt duygular aklımı karıştırıyordu. Keyfim kaçmıştı. Bundan sonra, onu görebileceğim yemek saatlerinde, zamanında kafeteryada olmaya daha fazla özen gösterecektim.

Mert ve Selin masamıza oturduklarında onlar da kaç gündür nerede olduğumu, derslerden sonra nereye kaybolduğumu sordular. Birbirini tutan mantıklı cevaplar vermek beni yormuştu.

"Ben bir lavaboya gidip geliyorum, hemen dönerim." dedikten sonra hızlı adımlarla koridora doğru giderken cebimden telefonumu çıkardım.

<Yemeğe geç geldiğim için özür dilerim. Derya ile bahçede konuşuyorduk>

<Seni bekledim>

<Ama gelir gelmez çıktınız. Keşke biraz daha bekleseydiniz>

<Ortada çok göz vardı. Açık veririz diye çekindim. Dedikodular daha tam anlamıyla dinmedi.>

<Haklısın dikkatli olmalıyız.>

<Ayrıca bizimkileri daha fazla oyalayamadım. Son on dakikadır yemeğimle oynayıp durdum zaten>

<Beklediğin için teşekkür ederim>

<Kafedeyiz. Hiç değilse oraya gelin>

<Tamam, denerim>

Masaya döndüğümde yemeğimi jet hızıyla bitirip arkadaşlarımı bekledim. Bugün de sanki inadıma herkes yavaş yiyordu.

Sabırsızca, "Hadi arkadaşlar, dersten önce kafeye gidip birer kahve içelim." dedim.

Hep bir ağızdan neyse ki, "İyi fikir" çıktı.

Kafenin kapısından girip daha önceki masamıza oturduk. Kahvelerimizi söylerken mesaj geldi.

<Lavaboya git>

Başımı kaldırıp Arda'ya baktım ama az önce mesajı atan o değilmiş gibi Deniz'le sohbet ediyordu. İkisi de bir şeye gülüyordu. Derya gibi, ağabeyinin de keyfi yerine gelmişti. Yüzünden rahatladığı belliydi.

Arkadaşlarıma hemen döneceğimi mırıldanıp tuvaletlerin olduğu dar koridora yöneldim. Ne yapacağımı bilemez halde tuvalet kapısının önünde beklerken, uzun adımlarla Arda'nın geldiğini gördüm.

Hızını kesmeden aceleyle elimi tutup tuvaletlerin ilerisindeki karanlık köşeye götürdü. Hiçbir şey söylemeden hızla belime sarılıp beni duvara yasladıktan sonra uzun uzun öptü ancak öpüşmemiz derinleşmeden bıraktı.

"Ne yapıyorsun? Biri görecek." diye fısıldadığımda beni tekrar küçük bir öpücükle susturdu.

"Elimde değil, sana doyamıyorum Pelin. Teninin tadı, dudaklarının lezzeti aklımı başımdan alıyor. Büyülenmiş gibiyim. Bana ne yaptın böyle?"

Tekrar öpecekken başımı hafif çevirince busesi yanağıma kondu. Bu kadar hız beni korkutuyordu. İlişkimiz daha dün gece başlamıştı ama Arda ile en az on kere öpüşmüştük. Bu hızın varacağı yer beni istemeden de olsa endişelendirmeye başlamıştı. Beni annemin bahsettiği hafif meşrep kızlardan sanmasından korkuyordum. O yüzden onu kırmamaya çalışarak tekrar itiraz ettim ve geri çekildim. "Arda lütfen biri görecek!"

Toparlanıp beni bıraktı. "Haklısın. Yanındayken kendimi kontrol etmeyi öğrenmem lazım." Şişmiş dudaklarımı parmağıyla okşayarak ekledi. "Seni temin ederim, bu ömrüm boyunca öğreneceğim en zor şey olacak."

Yanaklarım kızarınca başımı eğdim ama çenemi kaldırıp karanlıkta görmeyen gözlerimizi buluşturdu. "Bu gece dışarı çıkalım. Seni bir yere götürmek istiyorum."

"Tamam olur." dedim heyecanla. Sanırım bu bir çıkma teklifiydi.

"Üzerine rahat bir pantolon ve kazak gibi kalın bir şeyler giy. Gideceğimiz yer epeyi serin olabilir."

Bir eli duvardan destek alırken, diğer eli belimi tutuyordu. Yüzlerimiz birbirine o kadar yakındı ki soluğu dudaklarımı okşadığında göğsümün körük gibi inip kalkması hızlandı. Bilerek beni etkisi altına aldığını biliyordum ama karşı koyamıyordum.

"Derin nefes al, biraz sakinleş, yoksa içeri döndüğün anda herkes bir şeyler olduğunu anlayacak."

Dürüstçe, "Elimde değil, sen bu kadar yakınımdayken heyecanlanıyorum." dediğimde sesim nefes nefese çıkmıştı.

Gülerek, "Bunu öğrendiğim iyi oldu." dedikten sonra ekledi. "Sen toparlanana kadar bekle, içeriye ben önce döneyim o zaman."

Arda, koridorda iki adım atmıştı ki, yetişip kolunu yakaladıktan sonra kendime çevirdim. Burada ışık biraz daha fazla olduğundan beni kendi cüssesiyle saklayarak tekrar duvara yapıştırdı.

"Ne yapıyorsun Pelin? Görüleceğiz!"

"Peki kaçta, nerede hazır olayım?"

Sesim cızırtılı çıktığında muzipçe gülümsedi ama renk vermedi. Beni nasıl etkilediğinin pekala farkında olduğunu göğsüme attığı kaçamak bakışlarından anladım.

"Beş buçukta, kampüs güvenliğinin önünden seni alırım. Hava erken karardığı için görülme riskimiz azalır." Yanağımı bir kez daha öpüp hiçbir şey olmamış gibi kendini duvardan geri itti ve koridoru hızla adımlayarak salona döndü.

Bense sırtımı dayandığım yerden zorla ayırıp lavaboya girdim ve yüzüme soğuk su çarptım. Kalbim deli gibi atıyordu, sakinleşmek için üst üste nefes alıp verdim. Bir gecede bu kadar yol katettiğimize inanamıyordum. Bu hızı ve heyecanımı kontrol altına almayı öğrenmem gerekiyordu.

Beş dakika sonra salona döndüğümde Derya'nın endişeli bakışlarını hissettim. "Ne oldu? İyi misin?"

"İyiyim. Neden sordun?"

"Yüzün kızarmış. Arda da senden hemen sonra tuvalete gidince..."

Nefesimi tuttum, yoksa anlamış mıydı? Sesimin ilgisiz çıktığını umut ederek, "Öyle mi?" diye sordum. Daha ilk günden bende paranoya başlamıştı sanki.

"Yine atıştınız sanmıştım."

"Yo karşılaşmadık." Bu kadar heyecana bünyem hiç alışık değildi. Yüzüm alev alevdi. Mesaj geldiğinde oturduğum yerde sıçradım.

Telefonu arka cebimden çıkarıp, ekranı göstermeden baktım. Derya'nın meraklı bakışları ekrandaki ismi her an görebilirdi. Onun için bir an önce tekrar 'Tuna' olarak değiştirmem gerekiyordu.

<Utanmana bayılıyorum. Yanaklarının perçem perçem kızarması çok hoşuma gidiyor ama yakında benden utanmamayı öğreneceksin>

Ay yok, ben bayılacaktım galiba. Önümdeki suyu bir dikişte içerek içimin ateşini söndürmeye çalıştım. Bir mesaj daha geldiğinde irkildim.

<Bir daha lavaboya git, açık veriyorsun>

Bu kadar adrenalini kaldıramayacaktım. Elimi, serinletmesi umuduyla, yüzümün önünde birkaç defa yelpaze gibi sallayarak tekrar lavaboya gidip kapıyı kapattım.

Aynaya baktığımda gözlerimden alev fışkırdığını, yanaklarımın kıpkırmızı olduğunu gördüm. Suyu açıp iyice soğumasını bekledim. Tam yüzümü yıkıyordum ki kapı tıklatıldı. Yok artık, yine mi geldi? Hem de bayanlar tuvaletine. Kapı bir kez daha çaldı.

"Dolu!" Sesim titrek çıkmıştı.

"Pelinciğim iyi misin?"

Derya'nın sesini duyunca tuttuğum soluğumu bıraktım. Ya demin de peşimden gelseydi? Ya Arda ile beni duvara yapışmış halde bulsaydı?

"İyiyim Derya, hemen çıkıyorum."

Kapıyı açtığımda arkadaşımın endişeli bakışlarıyla karşılaştım.

"Ne oldu sana? Ne bu halin Pelin? Hasta mısın?"

"Ben...ben iyiyim, merak etme."

"Ay nasıl merak etme? Mideni filan mı bozdun? Üst üste tuvalete gidince...Yüzün de kızarmış, ateşin mi var?" diyerek elini uzatıp alnımı kontrol etti.

"Yok yok gerçekten iyiyim. Bir süredir iştahsızdım biliyorsun, öğlen yemeğimi hızlı da yiyince, o dokunmuştur."

Bilseydi içimin nasıl alev alev yandığını...

"Peki, bu gece seni yalnız bırakmam o zaman, Cem'i arar programımızı yarına ertelerim. Seninle odada film filan izleriz."

"Hayır, lütfen programını değiştirme. Çok düşüncelisin ama aslında ben de bu gece dışarıda olacağım Derya." Bakışını yakaladığımda, "Evet Tuna'yla." diye ekledim.

O sırada koridordan çıkmış yerimize doğru ilerliyorduk. Belalılar'ın masaların arasından bize doğru geldiğini gördüm.

Kalbim ağzımda gümbürderken, Arda ile tam aynı hizaya gelmiştik ki, parmaklarının saniye hızıyla kolumu okşadığını hissettim. Bunu özellikle yapmıştı. Sıkılı dişlerimin arasından "Pislik!" diye fısıldadığımı duyan Derya, diğer kolumu tutup çekti.

"Pelin, başına bela mı açmaya çalışıyorsun? Tut şu dilini lütfen."

Tabii bilmiyordu ki, belaların en fecisi başımda değil, cayır cayır yanan kalbimdeydi.
~~≠~~≠~~≠~~≠~~

Sizce Pelin Arda'nın hızına ayak uydurabilecek mi? Yoksa duygularıyla annesinin öğretileri arasında bocalayacak mı? Şu anda iyi hoş da, Arda bu hızına devam ederse, Pelin açısından durumlar sizce ne olacak?

Bu tatlı bölüm daha fazla yorumu hak etmiyor mu?😥😥😥

Continue Reading

You'll Also Like

1.4M 73.3K 61
"Beni sevdiğini söyledin!" "Yalandı" dedi acımasızca Yapma diyemedim, beni bununla imtihan etme diyemedim. Ne yapmam gerekiyordu?
1.4M 49K 75
Hayatın kimilerine göre daha acımasız davrandığı bir avuç insanın yaşamı er ya da geç kesişir. Yaşam piyesinde, bir amaç için paylaştırılan rolleri o...
MÂHPARE By M.Sevda 🕊

General Fiction

2.5M 123K 37
"Çok mu seviyorsun?" diye sordu Arslan dayanamayarak. Ahsen ise usulca salladı kafasını. "Tamam, gel o zaman." Elini bırakıp Ahsenin korkuyla yere bı...
532K 26.6K 26
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. Kına yakmak kendini adamaktır ; Bir gelinlerle damatlara yakarlar ; kendilerini birbirlerine adasınlar diye. B...