Maskeli Baloda Sevdim (Tamaml...

By SevsenAtaker

2.3M 192K 113K

Bir genç kızın aşka ilk uyanış hikayesi... İlk aşklar için 'özel' derler, 'unutulmaz' derler. Peki yüzünü gör... More

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
10.BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
FİNAL

9. BÖLÜM

31K 2.5K 1K
By SevsenAtaker

Barlar sokağına geldiğimizde taksiden indik. "Hangisine girmek istersin?" diye sordum.

Derya, "Şuradakine gidelim." diyerek önünde kuyruk oluşmuş bir yeri işaret etti.

"Peki orası olsun."

Sıranın en sonuna girdiğimizde yavaş ilerlediğini görüp, "Affedersiniz bu ne kuyruğu acaba?" diye sorduğumda önümdeki gençlerden biri bana döndü.

"Bu gece özel DJ gecesi. Onun için bilet ve kimlik kontrolü var." diye cevap verdi bıkkınlıkla.

"Bileti nereden alabiliriz?" diye sorarken, kuyruğun alabildiğine uzun olmasına şaşırmıştım.

Karşımdaki gencin yanındaki kız, "Günler öncesinden tükendi." dediğinde bu gece buraya giremeyeceğimizi anladım.

Hayal kırıklığıyla "Ya, öyle mi? Peki teşekkür ederim." dediğimde, kötü haberi vermek üzere arkama döndüm. "Üzgünüm canım..." derken Derya'nın artık arkamda olmadığını gördüm.

Kalabalıkta sağa sola bakınıp, parmak uçlarımda yükseldiğimde, onu duvar dibinde iki gençle sohbet ederken buldum. "Bu kız zorla başımıza bir bela saracak." diye hayıflanarak hemen yanına gitmek için itiş kakış insan selinden kendimi kurtarmaya çalıştım. "Derya!" uğultulu seslerin üzerinden bir kez daha seslendim. "Derya!"

Beni görünce kolumdan tutup yanına çekti. "Ah, işte arkadaşım da geldi. Pelin, bunlar Burak ile Kaan."

İkisi birden gülümseyerek, "Selam Pelin." dediklerinde yarım ağızla arkadaşıma döndüm.

"Tanıyor musun?" Arkadaşım çaktırmadan başıyla 'hayır' deyince sıkılı dişlerimin arasından, "Pes Derya! Ne yaptığını sanıyorsun?" dedim.

Bana doğru hafifçe eğilip duyulmayacak bir sesle, "Burak ve Kaan'ın ellerinde bilet var ama içeri girmek için iki kıza ihtiyaçları var. Ben de yardım edebileceğimizi söylüyordum." diye fısıldadı.

Derya'nın ağzından çıkanlara inanamıyordum. "Ben hiç sanmı-"

Parmağını kaldırıp uyarır gibi salladı. "Söz vermiştin Pelin." Ciddi ifademi görünce yalvarmaya başladı. "Lütfen beni kırma. İçeri girmeyi çok istiyorum. Ünlü bir Dj program yapacak, inan çok eğleneceğiz. Bak ne kadar zararsız görünüyorlar." diyerek beklentiyle gözlerini dikmiş bakan gençleri gösterdi.

Şüpheyle, karşımda duran tipleri inceledim. İkisi de ağızları kulaklarında sevimli bir şekilde sırıtıyordu. Bizim yaşlarımızda görünüyorlardı. Kılık kıyafetleri de öyle serseri gibi değildi.

Koyu renk saçlısı ellerini açıp, "Eee, ne yapıyoruz?" diye sorduğunda son kez arkadaşıma döndüm.

Hevesle ışıldayan güzel gözleri yalvarır gibi bakıyordu. "Tamam o zaman." dedim. Derya'nın bugün daha fazla üzülmesini istemiyordum.

Parmağımı beklenti dolu gençlere doğru salladım. "Ama içeride bir yanlışınızı görürsem karışmam." diye tehdit etmeyi de unutmadım. İkisi de sevimli bir şekilde gülümseyip ellerini kalplerine götürürken, izci sözü verdiklerini belirten birer el işareti yaptılar.

Sıraya girdik, on beş dakika sonra içerideydik. Boş bir masa bulup oturduğumuzda Derya'nın ilgisi hemen daha esmer olan Burak'a kaydı. Bu durumda bana da, kumral olan Kaan'la sohbet etmek düşmüştü.

Birbirini tanımayan insanlar olarak aynı masada oturmak tuhaf geldiğinden sohbet etmeye karar verdim. Kaan'a doğru eğilip, "Ne okuyorsun?" diye sordum.

"Burak da ben de Bilgisayar Mühendisliği dördüncü sınıftayız. Sen?"

"İç Mimarlık birinci sınıf."

Hatırladığını belirtir şekilde başını salladı. "Doğru, az önce arkadaşın söylemişti." diyerek elindeki telefonu masaya bırakıp dikkatini bana verdi. "Sizinle aynı üniversitedeymişiz. Burak'la da biz yurttan oda arkadaşıyız."

"Biz de Derya ile oda arkadaşı olacağız. Bu hafta onun yanına taşınacağım inşallah."

"İyiymiş." diyerek başını salladığında, Derya'nın benimle göz göze gelmeye çalıştığını fark ettim. Aklından geçeni tahmin ettiğimden, kaçınmak için bakışlarımı dans pistine çevirdim.

Burak bize döndü, "Bira almaya gidiyorum. İçersiniz değil mi?"

İkimiz de başımızı evet anlamında sallarken, "Ben de seninle geleyim." diyerek Burak'ın peşi sıra kalktım. Annemin yıllarca ezberlettiği uyarıları tutmanın tam zamanıydı.

İnsan selinin arasından bara doğru yürürken, "Ben alırdım, sen niye geldin ki?" diye seslendi duyacağım şekilde.

"Yardım etmek istedim." dediğimde annemin uyarılarının kulaklarımda çınladığını söyleyemezdim. Burak aklımdakini okumuş gibi, mavi gözlerini çevreleyen kaşlarını muzipçe kaldırıp, "Emin misin, tek sebep o mu?" diye kahkaha atarak sorduğunda, nedense utandım.

Karşımdaki fırlamaya alay konusu olmayacaktım. O yüzden hızlıca ekledim. "Derya'ya bir bira sözüm var. Geç bir doğum günü hediyesi."

Muzip gülümsemesi yüzüne iyice yayıldı. "Biz de ona güzel bir gece yaşatalım o zaman."

"Aklından bile geçirme Burak." dediğimde kaşlarım çatıldı.

"Kızım fesatlaşma, öyle anlamda söylemedim. Rica ederim, iyi aile terbiyesi görmüş biri var karşında." diyerek kırılmış gibi kalbini tutup göz kırptı.

Fırlamaydı, komik çocuktu ve kabul etmeliyim ki son derece yakışıklıydı. Şu anda neşeli pırıltılar saçan mavi gözleri muzipti ve samimi bakıyordu. Olumsuz bir elektrik almadığımda dayanamayıp gülümsedim, "Öyle olsa iyi olur. Yoksa iki elim yakana yapışır bilesin."

Ellerimizde şişelerle masaya döndüğümüzde Derya'nın gülümsemesi genişledi. Yerimize oturup, "Doğum günün kutlu olsun Deryacığım." diyerek şişemin ağzını onunkine tokuşturduğumda Burak ve Kaan da bize katıldı.

"Teşekkür ederim. Evet artık yirmiye bir var."

Kaan oradan atıldı, "İnan bana Derya, seneler önce ben de yirmi olacağım günleri sayıyordum, şimdi de o yıllara dönmek için neler vermezdim diyorum. Yirmi ikiyim ama kırk yaşında hissediyorum, tükendim gerçekten."

Burak, Kaan'ın önündeki şişeyi arkadaşının ağzına doğru kaldırıp, "Oğlum kafanı kıracağım ha! Çık şu melankoliden. Sen dik bakayım şu birayı kafaya. Gevşe oğlum, gevşe." dediğinde Kaan ister istemez içmek zorunda kaldı.

"Tamam bırak abicim beni." diye arkadaşını ittiği elinin tersiyle çenesinden akan birayı sildi. Derya'ya baktığımda benim aksime olayı komik bulup güldüğünü gördüm.

"Kızlar, bu dinozorun kusuruna bakmayın. Kendisi yılları birer birer değil, beşer beşer sayıyor mübarek." diyen Burak, ellerini birbirine sürterek ayağa kalktı. "Oturmaya mı geldik arkadaşlar? Haydi pistin tozunu attırmaya!"

Kaan ve ben masada kalmayı tercih ederken, Derya hemen kalkıp kendini Burak'la beraber kalabalık piste attı.

"Deli doludur ama iyi çocuktur Burak." diyen Kaan'a dönüp baktım. "Babası ünlü bir iş adamı olduğu için, o çevrede yetişmiş olmasının rahatlığı var tabii." Sonra da güldü. "Güzel bir kalbi, sağlam bir dostluğu var. Yine de fırlamanın tekidir hergele." Arkadaşını sevdiği ve az öncekine benzer davranışlarına alışık olduğu belliydi.

Bunu duyunca ben de güldüm. "Onu ben de anlamıştım zaten."

Kaan, arkadaşının aksine son derece kontrollü ve az konuşan, sakin biriydi. Bir derdi varmış gibi konuşmalar arasında dalgınlaşması gözümden kaçmamıştı. Kaan'ı tek kelimeyle tarif etmemi isteseler, Burak'ın da dediği gibi, 'Melankolik' derdim.

On dakika kadar sonra arkadaşlarımız masaya döndüğünde Burak elini uzatıp, "Sıra sende küçük hanım." dedi. Ne kadar reddettiysem de Derya'nın ısrarıyla, Burak zorla çekerek beni ayağa kaldırdı.

İlk başlarda ayaklarım dolaşsa da, bir süre sonra disko müziğinin temposuna uyum sağladım. Burak'la beraber hem dans ediyor, hem de şarkıların sözlerine eşlik ediyorduk. Yavaş yavaş çözülmeye ve ortama entegre olmaya başladığımda, hareketlerim de doğallaştı ve keyif almaya başladım.

Burak ilgiyi üzerinde toplamayı seviyordu anlaşılan. Dikkat çekici hareketler yapmaya başladığımızda, kendimizi bir çemberin içinde buluverdik. Ben Burak'ın attığı adımlara ve figürlerine uyum sağlamaya çalışırken, neredeyse bitkin düşmüştüm.

Yine de uzun zamandır ilk defa bu kadar keyifli vakit geçiriyordum. Sonunda kalabalığın alkışları arasında kendimize yol açıp masaya dönerken, önden giden Burak'ın elimden tutmasına o yüzden ses çıkarmadım.

Masaya oturduktan ancak on dakika sonra nefesim düzeldiğinde, bir şişe su bitirmiş, Kaan'ın aldığı ikinci biranın da neredeyse yarısını içmiştim.

Kaan'ın da, Burak'ın da hoş ve eğlenceli bir sohbetleri vardı. Taşkınlık yapmadan eğlenmesini bilen gençlerdi. Seviyelerini korumayı bildikleri için de, ayrıca takdirimi kazanmışlardı.

İkinci biralardan sonra hepimiz iyice gevşemiş, gülmekten çene kaslarımız ağrımaya başlamıştı.

Nihayet herkesin beklediği ünlü DJ programına başladığında, bar yerinden oynadı. Geniş dans pisti müziğin ritmine ayak uyduran gençlerle doldu.

"Biz de dans edelim mi?" Derya'nın mutluluğu yüzünden okunuyor, onun enerjisi hepimizi sarıp sarmalıyordu.

Bu sefer hep beraber kalkıp dans pistine ilerledik. İyice gevşemiş bir halde dans etmeye başladık. Arada Derya komik komik hareketler yapıyor yine bizi güldürüyordu. Gerçekten uzun zamandır bu kadar eğlenmemiştim.

Bir süre sonra biralar ve içtiğim su etkisini gösterdi. Daha fazla dayanamayacağımı hissettiğimde, "Ben bir lavaboya gidip geliyorum." diyerek arka tarafa geçtiğimde, sırtımın ürpermesine neden olan bakışları fark ettim. Köşe şeklinde yerleştirilmiş koltuk grubunda birkaç kişiyle daha oturan Arda, kısılmış gözlerini bana dikmişti.

Arda'nın siyah dalgalı saçları iyice dağılmıştı ve yanında yine o dünkü kızıl saçlı vardı. Kızın elleri rahat durmuyor, vücudunun her kıvrımıyla Arda'ya sürtünüyor, bildiğimiz kucak dansı yapıyordu.

Yerimde mıhlanıp kaldığımı gören Arda, elindeki şişeyi yüzünde çarpık bir gülümsemeyle bana doğru kaldırıp edepsizce selam verdiği anda kız beni fark etmiş gibi Arda'nın yüzünü kendisine çevirdi ve genç adamın dağılan ilgisini yine üzerine topladı.

Kızın göğsüne para sıkıştırdıktan sonra, olanca açlığıyla kızın uzattığı dudağı öptü, ya da yedi demek daha doğru olur. Bir eli ağır ağır kızın bacağını okşayınca midem kasıldı. Arda'nın o kalabalığa rağmen edep sınırını zorladığı açıkça belliydi.

On saniye kadar onlardan gözlerimi alamadım, sonra durup izlediğim için utandım. Derya haklıydı, ben Sinem'in yerinde olsam benim de midem kaldırmazdı. Duyabileceği şekilde, "Terbiyesiz!" diye söylenerek yanlarından geçtim.

Hemen başımı çevirip tuvaletlerin olduğu loş koridora girdim. Bir iki defa duvardaki düğmeyi açıp kapattım ama galiba ampul patlamıştı. Ellerimle duvarı yoklaya yoklaya kapıya ulaştığımda, doğru kapı olduğuna emin olabilmek için telefonumu çıkarıp önümü aydınlattım. Bayanlar tuvaleti olduğunu gördüğümde rahat bir nefes alıp içeri girdim.

İşimi hallettikten sonra lavaboda elimi yıkarken aynaya baktım. Gözlerimdeki ateş beni şaşırttı. Bunun nedeni içtiğim biralar mıydı? Yoksa az önce karşılaştığım çocuğa duyduğum nefret miydi? Yüzüme su çarparak biraz ferahlamaya çalışırken sessizce söylenmeye başladım. "Bir de durup izledim ve adama prim verdim. Sanki film çekiyor barın ortasında. O neydi öyle ya?"

Aklıma gelenlere ve gözümde tekrar tekrar canlanan görüntülere başımı salladım. Bunlar da, başımın dönmesi de, hep içtiğim ikinci biranın suçuydu.

Kapıyı açıp derin bir nefes aldım ve karanlık koridoru temkinli bir şekilde adımlamaya başladım. Sert bir duvara çarpmamla ciğerimdeki havanın boşalması bir oldu. Yön duygumu da mı kaybetmiştim? İstemeden dudaklarımdan bir inilti koptu.

Karanlıktaki algılarım beni yanıltmıyorsa önümdeki duvar yana doğru çekilmeye başladı. O anda karşımda birinin durduğunu ve onunla çarpışmış olduğumuzu anladım.

"Ö...özür dilerim. Karanlık olduğu için görmedim." diyerek karşımdaki kişinin yanından geçmeye çalıştım. Bana cevap vermediği için telaşlanıp bir an önce bu karanlıktan çıkmak için adım atmıştım ki, kolumu tutan bir elden önce, ensemden kulağıma fısıldayan ses beni durdurdu. "Senin hakkında yanılmışım."

"Kimsin sen?" diye sordum korkuyla. Bir ses gelmediğinde korkum öfkeye dönüştü. Sonra yeniden konuştu.

"Bana yakıştırdığın sıfatlara şimdi de 'terbiyesiz'i ekledin. Gururum okşandı." Kulağıma tıslayan bu sesi tanıyordum. Her karşılaştığımızda beni hor görüp aşağılamaya çalışan bu ses, günlerdir kulağımdaydı.

"Ar...Arda?" diye sordum tereddütle ama cevabı zaten biliyordum.

"Hayırdır süt kuzusu? Karanlıkta bile sesimi tanıdığına göre, aklına yer mi ettim?" Hala kulağıma doğru tıslıyordu. Nefesi ensemde titreştiğinden, sırtımdan aşağıya, tüylerimi diken diken eden bir ürperti indi.

"Ne saçmalıyorsun?" Öfkeyle titremeye başladığımdan iki elimi yumruk yapıp sıktım.

"Senin hakkında yanılmış olduğumu söylüyorum. Göründüğün kadar masum olmadığını söylüyorum." derken elbisemin çapraz bağlarından açıkta kalan tenimde saniye hızıyla parmakların dolaştığını hissettim. Ancak bu his o kadar çabuk geçti ki, yanıldığımı düşündüm.

Ensemden gelen alkolün kokusu beni iyice tedirgin etmeye başlamıştı. "Beni bırak. Arkadaşlarımın yanına..."

"Sokakta bulduğun heriflerle ne çabuk da arkadaş olmuşsun? Kaliten bu kadar mı düşük? Yoksa erkek kıtlığı mı çekiyorsun?"

Az önceki dokunma hissi aynı hızla, tekrar geçip gitti. Hakarete varan imalarını algıladığımda beynimde uğultulu sesler oluştu. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım.

"Bu seni ilgilendirmez. Ayrıca kalitemi yorumlayacak en son kişi sensin." dedim alayla gülerek. "Senin kaliteni gösteren kızıl saçlı kızınla ilgilen. Maazallah, sen buradayken belki de başka kucağa çıkmış, bahşiş topluyordur." dedikten sonra kolumu sertçe çekiştirip kararlı olmasını umduğum adımlarla ilerledim.

Ona olan nefretim gün geçtikçe artıyordu. Değil kendisini görmeyi, kulağıma tıslayan sesini dahi duymayı istemiyordum.

Koridordan çıktığımda kızılı orada göremedim. Demek ki parasını hak etmiş, işini bitirmişti. O koltukların yanından geçmemek için diğer yandan dolanarak arkadaşlarımın yanına gittim.

Hala bıraktığım yerde dans ediyorlardı. Ama müziğin harareti düşmüştü. Şimdi herkes çiftler halinde dansa başlayacaktı. "Ben masaya dönüyorum." dediğimde Kaan da peşimden geldi.

Arda yine bir yolunu bulmuş, keyfimi kaçırmıştı. Bana gerçekten dokunmuş muydu? O kadar ileriye gitmiş olabilir miydi? Çaprazda kalan köşedeki koltuklara dönüp bakmamak için kendimi zorluyor, tüm ilgimi Kaan'a vermeye çalışıyordum. Ya da verdiğimi zannediyordum. Karşımdaki delikanlının soru sorar gibi bakışlarını hissettiğimde dalmış olduğumu fark ettim.

"Affedersin ne demiştin?"

"Bir bira daha içer misin, diye üç kez sormamdan önce mi? Sonra mı?"

Arda aklımı meşgul ettiği için Kaan'ı dinlemediğimden, kendi kendime kızarak cevap verdim. "Özür dilerim dalmışım." Sonra hala beklenti içinde olduğunu görüp hemen cevap verdim. "Hayır, ikinciyi bile içmem hataydı Kaan, teşekkür ederim."

"O zaman ben de içmeyeyim, zaten araba kullanacağım." der demez cep telefonu çaldığında Kaan izin isteyerek telaşla dışarı çıktı.

Bir dakika sonra bir garson gelip önüme bir bardak bıraktı. "Ben istemedim, yanlış oldu sanırım." dediğimde garson pis pis sırıtarak, "Hiç sanmıyorum." diyerek beyaz sıvı dolu bardağı iyice önüme itti.

"Bu ne?" diye sorduğumda, "Sütünüz hanımefendi, tam söylendiği gibi ılık ve ballı." diyerek bir kağıt uzattı.

Notu alıp açtım. Düzgün ve kıvrımlı bir el yazısıyla, 'Oyunun kuralları değişti Süt Kuzusu.' yazıyordu.

Okuduklarıma inanamayarak, bir süt dolu bardağa, bir garsona baktım. Demek Arda beni zorlamaya, korkutmaya çalışıyordu. Bir an Deniz'in yaptığı uyarıları hatırladım. Üzerimde psikolojik baskı kuracağını, kuralları kendince değiştirmiş olduğunu söylemişti.

Kampüs içinde hayatım yeterince cehenneme çevirilmişken daha fazlasını kaldıracak bünyeye sahip değildim. Bu gidişle başka bir okula yatay geçiş yapmayı bile düşünmeye başlamıştım.

Ancak; geri adım atmak karakterime çok tersti. Alkolün verdiği cesaretle, en tatlı ifademi takınıp, "Acaba kaleminiz var mı?" diye sordum.

Garson cebinden aldığı kalemi uzattığında teşekkür edip beklemesini rica ettim. 'İstediğin kadar kuralları değiştir. Ağlamayacağım, kazanamazsın. Al bu bardağı sürtüğünle paylaş. Belki biraz çocukluk günlerinize döner, masum ve edepli olmayı hatırlarsınız.' diye yazdıktan sonra notu kapatıp bardakla birlikte garsona geri uzattım. "Rica etsem bunu gönderen beyefendiye selamımı söyleyip, bu notu ve sütü kendisine verebilir misiniz?"

Garson masadan ayrıldıktan hemen sonra Burak gelip koltuğuna oturdu."Kaan nerede?"

"Telefonu çaldı, sanırım dışarı çıktı."

O sırada çaprazımdaki masadan bir kahkaha yükseldi. Notuma bu tepkiyi beklemediğim için sinirlendim. Resmen ava giderken avlanmış ve benimle alay etmesi için eline bir koz vermiştim. Anlaşılan ne yaparsam yapayım bu işten kurtulamayacaktım.

Başka yöne bakıp, "Derya nerede?" diye sorarken arkadaşımı görebilmek için dans pistine bakıp Burak'a döndüm.

"Tuvalete gitti." Burak anlamını çözemediğim bir ifadeyle bana baktı.

İçten içe sinirlenerek, "Ne oldu Burak? Niye öyle bakıyorsun?" diye sordum.

"Senden hoşlandım Pelin." dedi, gözlerim kocaman olduğunda hemen ekledi. "O yüzden sana bir arkadaş tavsiyesi vermek istiyorum." Sesindeki ciddiyeti algıladığım için dikkat kesildim. "Kaan sana uygun biri değil." dedi birdenbire.

Yanlış duydum herhalde diye düşünerek başımı kaldırıp Burak'a baktım. "Pardon?"

"Kaan sana uygun biri değil." diye tekrarladı. "Bir arkadaştan öte olamaz."

Sert bir şekilde sözünü kestim. "Sence erkek avcısına mı benziyorum?" Arda'nın koridorda söylediklerini hatırlamıştım. Dışarıdan öyle mi görünüyordum gerçekten?

Öfkelendiğimi anlayan Burak hemen sırtını dikleştirdi. "Beni yanlış anladın. Özür dilerim, ben sadece üzülmeni..."

Masamıza yaklaşıp yanımdaki sandalyeye yığılırcasına oturan Derya'yı gördüğünde Burak sustu. "Çok güzel bir doğum günü. Yıllardır bu kadar eğlenmemiştim. Üçünüze de teşekkür ederim." İkimizin sessizliğini sonradan fark eden Derya, bir kaşını havaya kaldırarak bir Burak'a, bir bana baktı. "Sahi Kaan nerede?" Soruyu daha çok bana bakarak sormuştu ama cevap veren Burak oldu.

"Muhtemelen Alara arıyordur. Kaan'ın uzatmalı sevgilisi." Burak bakışlarını benden kaçırdı. Ses tonundan beni az önce neden uyarmaya çalıştığını şimdi anlamıştım. Konuşmasına fırsat vermeden sert çıktığıma pişman oldum.

Doğrusu bu bilgi beni şaşırtmıştı. "Bana sevgilisi olduğundan bahsetmedi." Ya da deminden beri anlattıklarını dinlemiş olsaydım, bir kız arkadaşı olduğunu anlardım diye düşündüm hayıflanarak. O kendini beğenmiş, kibirli, psikopat Arda'ya içimden küfrettim. Bu sefer söylenenleri kaçırmamak için Burak'ın anlattıklarına konsantre oldum.

"Kız bizim bölümde okuyor. Liseden beri, sanırım dört yıldan fazladır çıkıyorlar. Tabii buna çıkmak denirse." diyerek parmaklarını masaya vurdu.

Tam ne demek istediğini soracaktım ki,  Kaan yanımıza döndü. Suratı asıktı. "Burak, sakıncası yoksa benim kampüse dönmem lazım." Sesinden hayli üzgün olduğu anlaşılıyordu.

"Elbette, kraliçe arı emretmiş, itaat etmek lazım." Burak'ın alay dolu konuşması karşısında Kaan yüzünü buruşturdu.

"Yapma kanka, durumları biliyorsun." diyerek Kaan bıkkınlıkla boynunu büktü.

"Tamam dostum, sorun değil." diyen Burak, ardından Derya ile bana döndü. "Siz devam mı edeceksiniz?" diye sorduğunda Derya'nın cevap vermesini beklemeden atıldım.

"Hayır biz de kalkacaktık zaten." dedim ve hemen toparlanmaya başladım.

"O zaman hep beraber çıkalım." diyen Kaan önden bize yol açmaya başladı.

Sonunda temiz havaya çıktığımızda derin derin nefes alarak ciğerlerime oksijen çektim.

Burak, "Şimdi gece gece taksiye binmeyin hanımlar. Zaten yolumuzun üzeri. Dostum, kızları da Öğretmen Evi'ne bırakalım, oradan da kampüse gideriz, uygun mu?" diye sorarken, güç vermek istercesine arkadaşının omzunu sıktı.

Aklının başka yerde olduğu belli olan Kaan, dalgın dalgın "Tamam uygun." diyerek başını salladığında, hep birlikte arabaya doğru yürüdük.

Arabada Kaan sessizliğini korurken, Burak sohbetine devam ediyordu. "Bizim bölüm kampüsün diğer tarafında ama ara sıra okulda da görüşmek isteriz, değil mi Kaan?"

"Evet, iyi olur." dediğinde Kaan dikiz aynasından bana baktı. "Arada aklı başında kızlarla sohbet etmek hoş oluyormuş."

Yanaklarımın kızarmasına engel olamadığımda bakışlarım öndeki koltuğunda yan oturan Burak ile karşılaştı. Bakışlarından ne düşündüğünü anlamak zordu.

Çevresinde gelişen sessiz bakışların farkında olmayan Derya mutlulukla cıvıldadı. "Yurdun altındaki ortak salonda da oturup bir şeyler oynarız. Tabii bizim bahçeye ve kafeteryaya da bekleriz, kampüsteki diğer bölümlerinkinden daha geniş olduğunu duydum."

Burak, "Tamam o zaman yarın veya öbür gün uğrarız." diyerek önüne döndü.

Arada sırada yan döndüğünde yine bakışlarını üzerimde hissediyordum. Belki de Burak, keyifsizliğimin sebebinin beni uyaran sözleri olduğunu sanıyordu, oysa ben Arda ile karşılaştığımdan beri keyifsizdim.

Öğretmen Evi'nin kapısına vardığımızda arabadan inip vedalaşırken Derya arkalarından seslendi, "Her zaman bekleriz, arayı fazla uzatmayın."

Arkadaşımı kolundan çekiştirip asansöre bindirdiğimde ikimiz de yorgunlukla sırtımızı metal duvara yasladık.

"Burak'a bayıldım. Kaan da hoş çocuk ama değil mi?" diyen Derya bana bakarak tek kaşını kaldırırken omzuyla omzumu dürttü.

"Evet ama hatırlatırım onun bir sevgilisi var."

Konuştuğumuzda bundan bahsetmemesine bozulmama rağmen, sohbetinden hoşlanmıştım. Okulda da karşılaşsak, aynı şekilde sohbet etmek isterdim.

"Ne biliyorsun? Bu gece sevgilisi yanında yoktu, belki de ayrılırlar."

"Ne demeye çalışıyorsun Derya?"

"Arayı sıcak tut, bakarsın ayrılırlar, o zaman onu teselli edecek birine ihtiyacı filan olur." dedi şuh bir ses tonuyla.

"Saçmalıyorsun, o kadar da ümitsiz bir halim yok." Bu gece neden herkes üzerime geliyordu? Hareketlerim yanlış bir mesaj filan mı veriyordu?

"Hala beyaz atlı prensini bekleyen biri için fazla iddialı bir söz."

Asansör kaldığımız kata gelince kapıyı sertçe ittirip anahtarla odamın kapısını açtım. "Derya lütfen bu konuyu kapatalım. Kaan ve benim ile ilgili fantezilerini de kendine sakla." Sesimin gereğinden fazla sert çıkmaması için kontrolümü kaybetmemeye çalıştım.

"Konu erkekler olunca neden bu kadar hassaslaştığını anlamıyorum." Ses tonu hafifçe yükselmişti ama incindiği belliydi.

Ayakkabılarımı çıkarıp kendimi sırtüstü yatağa attım. "Hassaslaştığım yok Derya." Burnumdan sert bir nefes verdim.

"Daha önce kötü bir tecrübe falan mı yaşadın?" diye sordu üzerini çıkarırken.

"Hayır tecrübe falan yaşamadım."

Belki de sıkıntı buydu. Ergenlik yıllarımda yaşamam gereken heyecanları henüz yaşamamıştım. Bunun sorumlusu annem ve tüm o uyarılarıydı. Bunun şimdi farkına varıyordum.

Ben hariç çevremdeki tüm gençler çok daha rahat ve açık görüşlüyken, ben erkek kadın ilişkilerinde kapalı bir kutuda kalmıştım. İlk defa bu gece kendim olmuştum belki de. Gönlümce eğlenmiştim, ta ki Arda ile karşılaşana kadar.

Arda'nın bu geceki tacizi sinirlerimi iyice germişti. Her zamankinin aksine sözleri fazla kişiseldi. Özellikle zannettiği kadar masum olmadığıma dair söyledikleri neden aklımı bu kadar meşgul etmişti? Böyle bir suçlamayı hak ettiğimi hiç sanmıyordum.

Tek yaptığım özgürce eğlenmekti. İlk defa, korku ve endişe kapılarımı, zihnimin içinde oturan annemin görüntüsüne ve uyarılarına kapatmıştım.

Arda'yı ve hakaretlerini bir kenara itip, birinci konuya odaklandım. Annemle babamın evlenmesine sebep olan olayları az çok tahmin ediyordum. Sağ olsun genç kız oldum olalı, annem bu konuda bana pek çok ipucu veriyor, erkekler ve fiziksel ihtiyaçları konusunda uyarıyordu.

"Benim gibi olmanı istemiyorum. Akranlarım üniversiteye gidip, daha flörtlerini yaşarken, ben evlenmiş, kucağımda bebekle ev idare ediyordum." diye tekrarlayan sesi kulağımda çınladı. Yüzümü buruşturup yataktan doğruldum.

Derya tuvaletteki işini bitirmiş, yatağının içine kıvrılmıştı. Ben yanından geçerken, "İyi geceler Pelin. Bu gece için teşekkürler." dediğinde ben de ona iyi geceler dileyerek tuvalete girdim.

Odaya döndüğümde Derya yüzünü duvara dönmüş uyuyordu. Yastığımın altından pijamalarımı alıp giydim, ardından ben de yatağıma uzanıp pikeyi üzerime çektim.

Gözüme bir türlü uyku girmedi. Barın o dar ve karanlık koridorunda yaşadıklarım tekrar tekrar su yüzüne çıkmaya çalışırken, aklımı başka şeylerle meşgul etmek için, klasik bir parçanın notalarını ezberden söylemeye çalıştım.

Erkeklere bakış açım bu gece Kaan ve Burak'la değişmişti. Her şey fiziksel değildi, karşı cinsle yaptığın her sohbet illa ki yatakta da bitmek zorunda değildi. Bunu böyle görmeyi, normal olmayı ve bu konudaki zehri benliğimden yok etmek için ufak adımlar atmayı istiyordum.

Burak benim kulvarımın çok üstündeydi ama Kaan'la arkadaş olabilirdik mesela. Sevgilisi olması da işime gelirdi, beni yanlış değerlendirmez, ona arkadaşlıktan öte bir şey veremeyeceğimi bilirdi en azından. Hemen değil ama belki zamanla, ben de korku ve endişelerimin üstesinden gelmeyi başaracaktım.

Nihayet esnediğimde saat sabahın üçüydü. Yandaki yatakta Derya en az iki saattir derin uykuya dalmıştı. Bir süre, düzenli nefeslerini dinledim. Bana kırılmış olabilirdi. Sabah uyandığımızda Derya'dan özür dilemem gerektiğini kendime hatırlatarak başucumdaki lambayı söndürüp uyumaya çalıştım.

~~≠~~≠~~
☺️ Tahminleri biraz zorlayalım mı? Bu bölüm yeni tanıştığımız Burak ve Kaan için neler düşünüyorsunuz?

Sizce onlardan hangisi Pelin'in gönlünü fethedecek?

Continue Reading

You'll Also Like

269K 3.3K 17
''Sen benim kocam değilsin.'' diye bağırmıştım. Alphan ise dibime kadar girmiş gözlerimin içine bakarak'' Ben senin kocanım gerçek bu artık kabullen...
MÂHPARE By M.Sevda 🕊

General Fiction

2.5M 123K 37
"Çok mu seviyorsun?" diye sordu Arslan dayanamayarak. Ahsen ise usulca salladı kafasını. "Tamam, gel o zaman." Elini bırakıp Ahsenin korkuyla yere bı...
26.2K 158 1
KİTAP, 1. KİTAPLA BAĞLANTILI OLDUĞU İÇİN YAYINDAN KALDIRILMIŞTIR. " Susuyorum Ali Asaf ağabey! Öyle bir susuyorum ki sessiz sessiz attığım çığlığı b...
1.4M 49K 75
Hayatın kimilerine göre daha acımasız davrandığı bir avuç insanın yaşamı er ya da geç kesişir. Yaşam piyesinde, bir amaç için paylaştırılan rolleri o...