Okuduğunuz ve yorum yaptığınız için teşekkür ediyorum.
İşlerin karışmaya başlamasını istemezdim, bu genç Rogers ve Stark'ın sadece yaz eğlenceleriyle ilgili olacaktı ama bu da hikayeyi çok sıkıcı yapardı. Ben de dedim ki, hem aksiyon hem de eğlence olsun. Kimse bir şey kaybetmez ne de olsa.
Bölüm müziği olarak ilk paragraf için Breaking Benjamin'den The Diary Of Jane dinleyebilirsiniz. Daha sonraları için de Jason Derulo'dan Tumpets olur herhalde.
Her neyse, okumadan önce oy vermeyi unutmayın.
Hepinize iyi okumalar. ^^
"O gece Bayan Rogers'ın etkisiz hale getirdiği yedi gencin tamamının taramaları tamamlandı Bay Stark," diye giriş yaptı Jarvis. "Bu gençler, K Box'ın işe aldığı genç amatörler. SHIELD'in eski başka yardımcısı da bu konuyla bizzat alakalı fakat bilgisayarında pek çok önemli raporu gerektiği kadar iyi koruma altına alamamış. Bu, sistemimi biraz zorladı fakat girmeyi başardım,"
Tony kıkırdadı. "Böbürlenmek Jarvis'in işi de."
Jarvis, saydam bilgisayar ekranını açarak, o gece Dylan'ın patakladığı yedi gencin resmini ve yanında ise temel bilgilerinin olduğu kutuları yansıttı. "Bay Hodan'ın Bayan Stark ve Bayan Rogers ile olan yakınlıklarını kullanarak, Bay Noah Blunt'ın nakit alış verişi yaptığı gençler olarak uzun süredir varlıklarını koruyorlardı,"
"Uzun zamandır bizi izliyorlardı." dedi Crystal, yaslandığı kanepenin kolunda aşırı ciddi bir şekilde ofiste bulunanlara açıklama gereği duyarak.
"Aradan ne kadar zaman geçti de K Box bu kadar güçlendi?" diye sordu Steve. K Box, SHIELD'in eski çocuk ajan yetiştirme birliğiydi. Yetiştirme yurtlarında büyüyen yetenekli çocuklar kendi istekleri üzerine K Box tarafından alınır ve SHIELD için ajan olarak yetiştirilirdi. SHIELD, HYDRA tarafından ele geçirilmeye yakın bir zamanda, K Box SHIELD kaynaklarına bağlı kalmaktansa kendi gizli örgütünü ve kendi gizli ajanlarını yetiştirme kararı almıştı ve SHIELD çevre tesislerini terk ederek kendi gizli servislerini oluşturmuşlardı.
"K Box öyle sıradan bir servis değildi Steve. Bunu araştırmak için zamanım var." dedi Tony, büyük bir ciddiyetle.
"Yüzeysel amaçlar tahmin edilebilir seviyede. Buradan sonrası için yapılabilecek en önemli açıklama ise şu; Northwood Lisesi, K Box'ın ajanlarını uzun süredir barındırıyor ve yetenekli öğrenci avı yapmakla başladıkları işlerine, Bayan Stark ve Bayan Rogers'ı takip etmekle devam ediyorlardı. Serbest bilgi taşıyıcısı olarak sistem de kayıtlı olan ve sözde son taşıyıcılığını Glock Şirketi'ne yapamamış olan Josh Sehill isimli şahıs ise, yine bir K Box ajanı,"
"Bir saniye," diyerek Jarvis'i kesti Tony. "bu bana bahsettiğin şirket ile bu adamın," Jarvis, haftalar önce kızların odasına girmeye çalışan sözde bilgi taşıyıcısı Josh Sehill'in görüntüsünü, diğer yedi çocuğun yanına koyduktan sonra Tony devam etti. "arasındaki alaka ne?"
Crystal, gerçeği gizlemenin bir manası kalmadığının farkındaydı ama Dylan'ın o adamı patakladığını anlatırsa Steve ile yine kavga etmelerinden korkuyordu. Arkasını dönüp duvarda yaslanmış arkadaşına baktı. Mavi gözleri kilit oynayan Dylan ise, yüzündeki ifadesizliği bozmadan Tony'ye döndü.
"Sizinle kafe de buluşmamızdan birkaç gün önce o adam yurttaki odamıza girmeye çalıştı," hemen ardından Jarvis, Camil'den aldığı gizli kayıtları hemen yan tarafa açılmış saydam ekrana verince, Dylan'ın adam ile olan kavgası yansıdı. "ben de icabına baktım. Sessizce."
"Derse girmediğin tek gündü." diyerek bir tespit yaptı Blake, oturduğu kanepede arkasına dönerken.
Kameraların bir şey gizlediği yoktu elbette. Dylan'ın adamın icabına baktıktan dakikalar sonra, göğsünde fark ettiği yanıkla birlikte koşuşunu herkes gördü ve Crystal hariç tüm erkekler Dylan'a döndü. Peter bile endişe etmişti.
"Acıtmamıştı." diyerek savunma yaptı Dylan, başını başka tarafa çevirip özellikle babasıyla göz kontağından kaçarak.
"Tüm New York polis karakollarındaki veri tabanlarında, bu kayıtları silmemi ister misiniz efendim?" diye sordu Jarvis. Kafe kayıtlarını silmek sicillerini de tehlikeden kurtarmış olacaktı ama kimsenin bunu umursadığı söylenemezdi.
Tony, Jarvis'i fazla bekletmedi. "Gerekeni yap Jarvis."
Tony Stark, Northwood erkeklerine kule de dinlenebilecek birkaç oda ayırdıktan sonra, ofisine çekildi ve bu konu üzerinde çalışmaya başladı. Crystal, Peter, Blake, Ryan ve Hunter ile birlikte kulenin kafeterya kısmındaki bar bölümüne inmişti. Dylan ise kısa bir duştan sonra kulenin terasında, özlediği New York'un gece ışıklarını izliyordu.
Peter halasını arayıp okuldan bir arkadaşıyla yıllık ödevleri için çalışacaklarını söyleyip kalmayı seçmişti. Ama, Northwood erkeklerine kendisiyle ilgili bir şey anlatmayacaktı elbette. O hala kızların çocukluk arkadaşıydı.
"Geceye doğru biraz soğuyor." dedi Steve, kızının yanına yeteri kadar yaklaştığında. Dylan sadece omuz silkmekle yetindi. Soğuk ya da sıcak fark etmezdi onun için.
Kızı gibi korkuluklara dirseklerini yaslayan Steve Rogers, kızı gibi bir süre New York ışıklarını izledi. Bunu çoğu gece yapardı ama kızıyla izlediğinde bir anlamı çıkıyordu ortaya.
"Gittikçe güçlendin." dedi ardından, mavi gözleri birbirine sürttüğü ellerindeydi.
"Rogers'ın küçük kızı olmaktan çıktım gibi." dedi Dylan'da. Babasının ne anladığını merak ediyordu.
"Sen her zaman Rogers'ın küçük kızı olacaksın. Bunu benim açımdan değiştiremezsin Dylan."
Dylan sessizliğe karşı gelmedi. Gözlerini sürekli rengarenk ışıklara değdirip, mavi gözlerine arkadaşlar bulup duruyordu.
Esen rüzgar iki Rogers'a arkadaş gibiydi, Steve nemden terlemiş saçlarındaki dalgalanmayı önemsemedi ve kızına odaklandı. "Canın yandı mı?"
Babasına baktı Dylan. Alçakta kalan kulelerin yükselen ışıklarını kızının gözlerinde görebiliyordu Steve.
"Biraz," dedi Dylan. "biraz yandı sadece." dedi ardından. "Peki onun?" diye sordu duraksamadan.
Steve, kimden bahsedildiğini biliyordu. "Onun canını yakmadın, Dylan." dedi Steve, kendinden gayet emin bir şekilde.
Dylan, babasına inanan gözlerle baktı. Ardından başını hafif ama hızla aşağı yukarı sallayıp, babasının kollarına girmeye hak kazandı.
"Ne demek zayıf derslerim var? Hakaret bu. Blake Jordan'sın sen. Sen bizim bereli ressamımızsın."
"Resim çizerek A almıyorum Crystal." dedi Blake, oturduğu kanepede bardağıyla oynarken. Blake Jordan bile ara sıra içki içerdi.
"Geçen sene bir yarışma kazandığını duydum," dedi Hunter. "bu sene de katılacak mısın?"
Blake, Hunter'ın bunu bilmesine şaşırdı. Umursadığını sanmıyordu. "Sanırım. Birkaç hafta sonra bir yarışma var."
"Atölyede üzerinde adının ve imzanın olduğu bir resim gördüğümü hatırlıyorum," dedi Ryan ise. Ryan'ın resim atölyesine neden girdiğini çoğu insan tahmin ederdi. "açıkçası önce bir yerden bakıp yaptığını zannettim. Sonra okuldaki çoğu kızın, senin hakkında iyi bir ressam olduğunu söylediklerini duydum," çapkın gülümsemelerinden birini takındı Ryan, sarhoş kafasıyla. "birkaçının numarasını istersen beni bulabilirsin Jordan."
Blake, göz devirerek cevabını vermişti bile.
"Her neyse, zaten bu günden itibaren bizim için okul bitmiştir," dedi Crystal rahat bir edayla arkasına yaslanırken. "son sınavlarımızı sistem üzerinden verdiğimizde bile okula gitmemize gerek kalmayacak. Birileri gidip eşyalarımızı alabilir."
"Peki ya mezuniyet?" diye sordu Ryan. Açıkçası o gün için bir kaç hayali vardı, bunu inkar edemezdi kendisine.
"K Box'nın okulunda bir de kep mi atacağım?"
"Ne bu K Box konusu?" diye sordu Blake. Sarhoş olduğunda meraklı olurdu. Ki aslında Blake normalde nasılsa, sarhoş olduğunda tam tersi olurdu.
"Uzun hikaye fakat, gizli örgüt işleri diyeyim, geri kalan senaryoyu siz uydurun yeter."
"Açıkçası," diyerek bara giriş yaptı Dylan. Yanından geçtiği masanın puf koltuğunu da peşinde sürüklerken devam etti. "bizi hiç ajan işlerine sokmadıklarından çok çok gizli işlerle bir alakamız yok. İsyan başlatmamız gerektiğini her zaman söylemişimdir." dedi ve getirdiği pufa oturdu.
"Onu bırak da," deyip bardağını masaya vurur gibi bıraktı Crystal. "benim güzel zırhım nasıl yapıma başlanmaz? Küfür etselerdi daha iyiydi."
Birkaç dakikalık sessizlikte tüm erkekler ve Dylan, Crystal'ın Dylan'a babasıyla arasının nasıl olduğunu soracağını zannettiler. Eh, sarhoş Stark'tan beklenilmez olanı beklemek gerekirdi.
"Kadın da yerinde durmuyor be," diye söylendi. Kimse, Crystal'ın ne dediği hakkında bir fikre sahip değildi. "burada kızını tehlikeye atıyorlar, sen Rusya'da sarışınlarla fingirdeş."
"Kim gitmiş Rusya'ya?" diye sordu Dylan.
"Ne sarışını?" diye sordu ardından Ryan.
Ve Dylan, Ryan'a buz mavilerini yolladığında, Peter konuya omuz silkerek dahil oldu.
"Virginia bir ödül töreninde babanı temsil edecekti. Son gelişimde bizzat konuştum."
"Virginia'da kim?" diye sordu Hunter. Masa da amma soru işaretleri vardı.
"Crystal'ın annesi." dedi Blake, Hunter'ın yanında oturduğu için onu duyan kendisiydi.
Crystal işaret parmağıyla masadaki tüm erkekleri gösterdi. "Hepinizden güzel benim annem."
Dylan, içmekten vazgeçmişti. Burada ikisinin yerine içen bir arkadaşı zaten vardı.
Ormanlık arazideki Stark villasının arkasında duran yüzme havuzuyla birleşik spor sahasının zemininde, hız sınırlarını aşmayı hedeflemiş genç bir sarışının bir görünen bir kaybolan adımları tüm sahayı dakika da sarıyordu.
Sabahın altısı, spor yapmak için iyi bir zaman dilimiydi. Dylan uzun bir sporun onu terleteceğini bildiğinden kısa bir spor şort ile ince bir spor atlet giymişti. Büyük kulaklıklarında onu motive eden bir şarkı vardı, buna rağmen Rogers olmanın yüküyle nasıl baş edeceğini bilmiyordu.
Bir de, üç erkekle aynı evde kalmalarına babalarının nasıl razı geldiğine.
Yaz tatillerinde, vardıkları ilk durak Stark kulesi olurdu. İkinci durak ise aile evleri olan ormandaki bu evdi. Babasının kuledeki işleri ve annesinin sürekli seyahatleri olmadığı zamanlarda, Crystal anne babasını evde anca görebiliyordu.
Sanırım K Box konusu yüzünden Stark ve Rogers, kızları hakkında endişeliydi. Ayrıca diğer çocukların yükleri de üstlerindeydi. Blake, yurt dışında olan babasına giderse hayatını riske atmış olurdu, Stark ve Rogers'tan uzakta olduğu her saniye K Box'ın dibindeydi. Hunter şehir merkezinin dışındaki bir sitede oturan ailesine, yaz okulunda iyi vakit geçireceğini söylemişti. Ryan ise New York'un en işlek caddesinde yaşayan ailesine dün sabah gitmiş ve onlara okulun götürdüğü yaz boyu gezinin bir değişiklik olacağını söylemişti.
Şimdi her birisi Crystal'ın evindeydiler ve okuldan gece gelen eşyalarını yerleştirme zahmetinde bulunmadan devrilip uyumuşlardı.
Dylan onlar gibi değildi, en azından sabah kalktığında ilk işi eşyalarını yerleştirmekti, ardından aksatmadığı sabah sporuna başlamıştı ve sonrasında duş alıp kahvaltı hazırlayacaktı.
Tek başına.
Öğrenci evi gibi düşündü önce. Üç erkek ile sadece yaşamayacağı evdi burası. Ayrıca, kendilerini koruma sanatında, evin altına itina ile döşenmiş bir laboratuvar, bir spor sahası, gizli kaçış üssü ve bir garaj vardı.
Crystal kendi zırhını kendi yapamadıysa da, geliştirmesini yapmaktan büyük zevk alacaktı.
K Box, yetenekli öğrenci avına istediği yer de devam edebilirdi, amatör ajanlarını istediği yer de harcayabilirdi, ama bu üç erkeğe, Crystal Stark'a ve Dylan Rogers'a dokunamayacaktı.