Rogers And Stark / Yirmi Dört

567 53 20
                                    

Haftanın son bölümüne hoş geldiniz!

Öncelikle, Ankara'da kaybettiğimiz arkadaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyoruz.

Terörü ise en içten nefretimizle lanetliyoruz...

Sonrasında ise, bölüm için yorumlarınızı bekliyorum, ne düşündüğünüzü bilmek istiyorum çünkü. Marvel basit bir kurgu değil...

Bu bölüm için diyecek bir şeyim yok aslında bakarsanız; kelimeleri nasıl kullandığımı ben de bilmiyorum ama umarım Deadpool'dan zevk almışsınızdır. Bu zaten bundan sonra olmayacak anlamına geliyor. Olacak.

İkinci kitap, çıkacak. İkinci kitap için kurguları hazırlıyorum ama tarihi belli değil. YGS ve LYS için uğraşıyorum fakat çok kararsız bir insanım. Bu kitap bittikten sonra da yayımlayabilirim, Haziran'dan sonra da. Emin değilim.

Bölüm müziği olarak; Rise Against'ten Savior dinleyebilirsiniz.

Okumadan önce oy vermeyi unutmayın lütfen.

İyi okumalar.



Gece her zaman karanlık değildi. Kimileri için bir krallık, kimileri için bir park alanı, kimileri için ise bir kabus evi. İnsanlar kendi karanlığından kaçmak için başkalarının karanlığına sığındığından beri, sokakların karanlığı vız gelirdi.

Parmaklarını birbirine sürterek hareket ettirdi Deadpool. Sindiği binanın çatısının ucunda gecenin karanlığıyla olan arkadaşlığını sınarken, yaklaşık beş K Box aracının etrafında konuşan K Box ajanlarını izliyordu. Diğer elindeki ninja yıldızlarını parmaklarının arasında dolaştırıyordu.

Araçların farları her bir ajanın sületini bir gölgeye çeviriyordu, Wade beklemekten sıkılmıştı. Beklemekten her zaman sıkılırdı. O hareket adamıydı.

Ninja yıldızlarını teker teker her bir ajana fırlatmaya başladı. Daha kimse ne olduğunu anlamadan yere yığılırken Wade bıkkınca dart oynar gibi her bir ajanı yere düşürüyordu.

İçinde tek bir heyecan kıvılcımı bile çakılmamıştı, bu yüzden maskesinin ardında gözlerini devirdi ve sindiği çatının ucuna oturup ayaklarını sallandırırken elini kulağındaki telsizine götürdü.

"Ben çok sıkıldım küçük Stark," diye söylendi. "ben avcı mıyım?"

"Sana sıkılasın diye değil, kıçımızı kurtarmamıza yardım edsin diye para ödüyorum."

"Bir grup daha indirdim," diye söylenmeye devam etti sıkılgan ses tonunu belli ederek. "diğer üç grubun içine ekliyorum."

"Peterlar da yedi grup almışlar, Steve peşindeki bir grubu Hunter'ın indirdiğini söyledi. Toplam on iki. Altı grup ve ayrıca ek destek olarak gönderilen üç grup daha var. Ben Steve ile karşıya geçiyorum, onları halletmeden gelme."

"Bu kadar seksi bir ses tonun olmasa lez barında şarkı söylemeye giderdim."

"Tabii, sonra kızlara kendi kızlarından birilerini ayarlayıp sokaklarda şu Meksika danslarından da yapardınız."

"Mükemmel bir ikili olduğumuzu düşünüyorum." dedi Wade, oturduğu çatıda ayaklanmış, çatının ucunda geziniyordu, caddeye bakan elinde kılıçlarından birini döndürüyordu.

"Senin o saf hayal dünyanda yer almak benim için bir onur, Wilson."

Wade güldü, Crystal gözlerini devirdi ve Steve'i cadde boyu takip etti, giderek alçaldı ve Steve ile aynı hiza da ilerlemeye devam etti, ileride patlamadan kalan kırmızı ve mavi ışıkların zayıflıklarını, birkaç silüeti aydınlatmasını görebiliyordu.

Rogers And StarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin