İlkbahar sabahının insana uyuşturucu almış etkisi bırakan rüzgarı bir süre esti, biçilmiş çimler yerlerinde titredi ve bir meşe ağacının dalındaki bir serçe usulca ötmeye başladı. Tek tük geçen arabalar tenha yolda ses çıkarmadan ilerliyorlardı, güneş doğmak için fırsat kolluyordu.
Northwood Lisesi ürkütücü derecede sessizdi. Yurtlarında herkes derin bir uykudaydı, bazıları birkaç saat önce uyumuştu. Neredeyse herkes, uykudaydı. Bazısı, başkaları gibi tembellik yapmazdı. Yurdun koşu bahçesinin kapısına doğru giden sarışın bir şey vardı.
Koşu parkuruna çıkan genç kız, beyaz kulaklıklarını kulağına taktı, telefonundan Maroon 5 müziğini açtı ve koşusuna başladı. Sıkı sıkıya bağladığı sarı saçları her adımında sırtına çarpıyordu, beyaz sporcu atleti biraz yukarı sıyrılmıştı ve giydiği siyah eşorfman kalın olmasına rağmen tatlı bir soğukluğu geçiriyordu. Üstelik daha beşinci turunda bile değildi.
Saat altıya çeyrek vardı, on beş dakikanın içine on beş turu sığdırmak için her sabah ki temposunu yakaladı ve bugün ki Komünikasyon'dan gireceği sınavını biraz da olsa unutmaya çalışıyordu. Eğer bu dersten kalırsa, rekoru bozulacaktı. Her sene tam puan aldığı dersinden bu sene B alamazdı.
Kızlar yurdunun kapalı süslü kapısının arkasında kalan mor çarşaflı yatakta, yastığı yere düşmüş, pikesi sol bacağını sarmalamış, sağ ayağı duvara dayalı, saçları birbirine geçmiş ve ağzı uyurken kapanmak bilmeyen esmer bir şey uyuyordu. Eğer yanı başında oda arkadaşının kurduğu alarmı çalmaya başlamasaydı, Enrique Iglesias onu rüyasında öpmek üzereydi.
Saçlarında kalmış sol eli o karmaşanın arasından sıyrılarak siyah çalar saatin kapatma ve mümkünse kendini yok etme düğmesini aramaya başladı. Aynı zamanda uykusunu kaçırmamak için kendisini zorluyordu.
En sonunda kahverengi gözlerini açtığında, yaptığı ilk şey seksen ikinci çalar saatini açık camdan fırlatıp atmak oldu. Ama geri yatağına dönüp uyuma girişimlerinden ilkini denemeye kalktığında, odanın üstün teknoloji sayesinde sahibine bağlı yapay zekası konuşmaya başladı.
"Günaydın, efendim. Saat tam altıyı iki geçiyor. Yurtta en erken ikinci uyanan olarak tablonuzda skorunuz yerini aldı." genç kız başını iki yana sallayarak yüzündeki saçları dağıtmaya çalıştı, olan şey daha çok yayılması olduğunda ise sinirle inleyip yatakta doğruldu, ardından sol duvara dayalı duran yatağın camından güneşin doğuşuna baktı.
"Erken kalkmak ne zaman eğlenceli oldu Camil?"
"Bunu siz istediniz, efendim." diyerek cevap verdi yaratıcısını, yapay zeka.
"Hatırlatmak zorundasın zaten." ardından karşısındaki yatağa baktı, topluydu. Her sabah gördüğü gibi yine toplanmış, giyilecek kıyafetler hazırlanmış bir haldeydi.
Fazla geç kalmamak için oturduğu yerden kalkan genç kız diş macununu, fırçasını ve el havlusunu alarak odadan çıktı. Koridorun sonundaki lavaboya gidip elini ve yüzünü yıkadı dişlerini fırçaladı. Lavabodan çıktığında, lavabonun karşısındaki odada kalan Taylor Robinson ile karşılaştı. Bu kızdan oldu olası hoşlanmazdı.
"Yine en erken kalkan ikinci olmuşsun." dedi Taylor, yüzünde uykusuzluğun eserleri yatıyordu. Göz altları hafif bir çöküklük içindeydi ve gözleri kanlanmıştı. Sınav için çalışmış ya da internet sapıklığı yapmış olmalıydı.
"Sende hala üçüncülüğünü koruyorsun, Robinson." Taylor gülümsemesini bozmadan lavaboya girdi, genç kız ise odasına döndü, süslü kapısının hemen yanındaki küçük tabeladan gözlerini ayırmayarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rogers And Stark
FanfictionBiri sarışın, diğeri esmer. Biri güzel, diğeri çekici. Biri güçlü, diğeri süper zeki. Biri mantıklı, diğeri çılgın. Biri ağır başlı, diğeri atılgan. Biri ciddi, diğeri dalgacı. Birinin aklı başında, diğerinin aklı yastığının altında. Biri çalışkan...