Rogers And Stark / Dokuz

938 76 17
                                    

Okuduğunuz ve yorum yaptığınız için teşekkürler ^^

Bu bölüm de The Used'dan Cry'ı tavsiye ederim. Belki sonra ucundan bir Redfoo daha açarsınız. ^^

Okumadan önce oy vermeyi unutmayın lütfen.

İyi okumalar dilerim ^^



"Zaten iki konunun başlığı da Biyokimya ile birleşiyor. İnsan moleküllerinin atomlarından çıkarılan bileşenleriyle alakalı. Akşam sana anlatırım." dedi Crystal, omzuna astığı çantasının kolunu düzeltirken. Çıktıkları son Kimya dersinde Dylan'ın anlamadığı bir konu üzerinde sohbet ediyorlardı. Bu son Kimya dersiydi, çünkü yarın son sınavlarına girip haftayı kapatacak ve resmi olarak tatili başlatacaklardı.

Crystal'ın açtığı okulun cam kapısından çıktıklarında, Dylan'ın mavi gözlerine akşamüstü güneşi dokundu. Gün ışığı parçacıklarını bahçenin her tarafına dağıtıyor, okuldan çıkan gençlere yol çiziyordu.

Dylan bahçedeki çeşmeye yakın olan bir ağaç dibinde, kucağında resim kağıdına bir şeyler çizen Blake'i gördü. Kırmızılaşmış dudakları arasında bir resim kalemi daha vardı, kahve gözleriyle uyumlu koyu kahve beresi, yaslandığı ağaç yüzünden geri kaymıştı ve tüm dikkati kağıtta karaladığı şeydeydi.

Dylan'ın gözleri daldı, zaman yavaşladı. Akşamüstünün turunculuğu iki çizgi halinde Blake'in üzerinden ve altından geçiyor, iki kalın çizgi arasında kalan Blake'e yansıyarak gözlerinin içinde ayrı bir ayna oluşturuyordu.

Ama bu kısa bir süreliğineydi, uzaktan yaklaşan Crystal'ın sesi ve kapının önüne gelmiş iki polis arabasının siren sesleriyle girdiği transtan çıktı Dylan.

Bu his de neydi böyle?

"Sanırım Hunter bu kez yakalandı." diye bir tahminde bulundu Crystal. Az sonra okul kapısından çıkıp yanlarından geçen beyaz saçlı ve gri takım elbiseli okul müdürü neredeyse Dylan'a çarpıyordu. Polislerin geldiğini gördüğünde heyecanlanmış olmalıydı.

"Sabah arabasını boyadın diye seni polise vermiş olmasın?"

Evet, bir Stark bile olsa her kızın intikamı farklı benzerlikteydi. Sabah sporu için kalkan Dylan ile birlikte kalkıp tek başına otoparka gitmiş ve şansına otoparkta olan Hunter'ın kırmızı Jaguar'ını güzelce sprey boyayla boyamıştı. Kaportasına ise, güzel bir Stark imzası bırakmıştı. Bu saate kadar sadece derslerde göz göze gelmeleri dışında Hunter'ın sesi çıkmamıştı.

Crystal kıkırdadı. "Beni mi? Güzel atıyorsun Rogers. Hunter'ın benimle ilgili yapacağı son şey bile değil beni ihbar etmek."

Az sonra birkaç polis memuruyla birlikte okul müdürü okula girdiklerinde Dylan ve Crystal, çizimine ara vermiş bereli çocuğun yanına gittiler.

"Bir günü sakin bitirsek dişimi kıracağım." dedi Blake, yanına yaklaşan iki kız arkadaşına.

"Tatile giriyoruz Jordan, sakin ol da tutuşmasın bir yerlerin." dedi Crystal, Blake'in soluna kurulurken.

"Komik misin kızım sen?" diye sordu Blake ise. Hafif bir omuz atmayı da ihmal etmemişti.

"Nereden bildin?!" diye ukalaca sırıttı Crystal'da sırıtarak Blake'in koluna yapışırken.

Aradan biraz zaman geçti. Bahçe de sohbet eden bir çok genç vardı, sessizliği bozan tek şey yapraklara çarpan rüzgar ve hışırtılardı. Çeşemeden akan su bile akamüstü ışığını içine çekiyordu.

Rogers And StarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin