Yorum ve vote yapmayı unutmayınnn
İyi okumalar
Asya'dan
Ellerimi birbirine kenetleyip derin bir nefes aldım dolmuştaydım ve ablamın yanına dönüyordum daha saatler öncesinde bu eller kan içindeydi babam olacak o adamın kanları.
Dışarıya dalan gözlerim o anı bir film gibi gözümün önünden geçiriyordu onu can çekişirken görmek bana bir şey hissettirmemişti ne acı ne üzüntü ama mutlulukta hissetmemiştim istediğim olmuştu evet ama iyi de değildim.
Tolga ve Tuğkan ceseti gömmüşlerdi onu götürüp bir yere gömmek baya zamanlarını almıştı onun üzerine toprak attıklarında bize yaşattıkları için ona nefretimi kusmuştum çocuklar geri geldiklerinde sonunda hak ettiği yerdeydi dedim içimden annem ve ablam artık huzur içinde uyuyabilirlerdi.
Dolmuşta ablama gidiyor olmam mucize gibi görünüyordu çünkü Atalay ameliyattan uyanmıştı ve yine peşime düşmüştü Tuğkan'a her şeyi anlatmıştım Almanyaya kaçacağımı ve bir daha uzun bir süre gelmeyeceğimi söylemiştim ne kadar gidecek olmama üzülse belli dahi etmese bakışlarından anlamıştım bana git özgür ol demişti.
Almanyaya gideceğimi bir tek Tuğkan biliyordu yarın buradan çekip gittiğimde arkamda kimseyi bırakmayacaktım ve o bir daha beni bulamayacaktı.
~~~~~~~~
Uyanıp giyinmeye başlamıştık gitmeden son kez annemin ve ablamın mezarına uğramayı düşünüyorduk onları uzun bir zaman ziyaret edemeyecek olmamızın hüznünü yaşıyordum ama mecburduk.
Ablama ve anneme güzel çiçekler götürüp mezarlarına bıraktık onlar için dua ettik onlara içimden ne kadar özlediğimi söyledim resmen şu hayatta sadece iki kişi kalmıştık.
Havaalanına geldiğimizde uçağın kalkmasına daha iki saat vardı biraz erken gelmiştik gidişimizde hiçbir aksilik çıksın istemiyordum.
"Umarım onlara iyi bakarlar."
Ablamın omzuna başımı koyup sarıldım iyi olacaktılar.
"İyi olacaklar."
Yaklaşık yirmi dakika sonra tuvalete gitmek için ablamı bekleme yerinde yalnız bırakmıştım lavaboya girip kapımı kapadım ve işimi görmeye başladım kapının açılmadıyla sifona basmıştım kapının altında ne kadar büyük bir boşluk olduğuna bakarken kapının önünde duran iki ayakla sanki başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü.
Kapıya tıkladığı anda duvara yanaştım ayaklarını görüyordum o erkekti ve kızlar tuvaletindeydi. Derin bir nefes alıp verdim.
"Dolu."
Tekrar kapıya tıkladığı anda bağırmıştım.
"Sana dolu diyorum!"
Bu sefer sertçe kapıya vurmuştu.
"Asya aç şu kapıyı!"
Sesi tanımıştım o buradaydı, oydu gelmişti çantamın yanımda olmadığını fark ettiğimde tenim ateşler içinde yanıyordu ne çantam yanımdaydı ne telefonum.
"ASYA!"
Sesimi çıkarmıyordum ama kapıyı kıracak gibi vuruyordu nasıl oluyordu da koca havaalanında bu sesi duymuyordular.
"Bak aç yoksa kıracağım!"
Açmaya niyetim yoktu ama o kırmaya niyetli gibiydi.
" AÇ ŞU KAPIYI ASYAA!"
Sesi resmen tuvalette yankılanıyordu titrediğimi fark ettiğim anda kendimi sankinleştirmek için derin derin nefesler almaya başladım.
"Git..." Dememle kapının kilidini kırması bir olmuştu beni sertçe kolumdan tutup dışarıya çekti.
"Bırak beni! Yardım edin!"
Bağırmamın fayda etmeyeceğini tuvaletten çıktığımda anlamıştım kapının önü adamlarıyla doluydu beni sürükleyerek çıkartmaya başladığında her şeyden habersiz metrelerce uzakta oturan ablamı gördüm bağırsam da beni duymazdı çırpınışlarımı zorla götürülüyor olmamı gören insanlar bile hiçbir şey yapmıyordu.
Beni havaalanından çıkarıp arabasına bindirdi ve yanıma oturdu kapıyı açabilmek için zorluyor bağırıyordum Tuğkan ona burada olduğumu söylemişti ona güvenmiştim güvenmemeliydim.
"Demek kaçıp gidecektin."
Onun dediğini aldırmıyor haraket eden aracın kapısını açmak için zorluyordum ama faydasızdı.
"Sana o kadar iyi davranmama rağmen kaçıyordun!"
Önündeki koltuğun tepesine vurduğu anda gözlerimi sımsıkı yummuştum bir dahaki yumruğun bana geleceğine emindim ama gelmemişti.
~~~~~~~~~~~
Şirketin altındaki otoparka girdiğimiz anda anlamıştım ki bu insandan kurtulma şansım yoktu tek kurtuluşum ölümdü, ablamı orada her şeyden habersiz bırakmıştım.
Beni zorla arabadan indirdiğinde çırpınmıyor kaçmaya çalışmıyordum otoparktan asansöre binip 23. Kata bastı beni o odaya kapatacağını anlamıştım ama engel olmayacaktım.
İndiğimizde yine beni sürükleyerek odaya sokmuştu kapının önüne geldiğimizde kapıyı açıp beni merdivenlerden indirdi buraya girdiğimde acılarım yenilenmiş gibi hissetmiştim yerde duran demir sopa köşe de ölmek için dua etmiştim ölmek istemiştim.
"Buraya mı ait olmak istiyorsun?"
Hemen arkamda duran Atalay'a dönüp bakmadım boğazımdan dudaklarıma yükselen acı inlememi engellemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Yine işkence mi görmek istiyorsun!"
Telefonun çalmasıyla bağırmayı kesmişti ve telefonunu açtı burası beni iyi hissettirmiyordu ama yine buraya gelmiştim belkide burası benim sonumdu.
Seni dünden beri arıyorum nerdesin dediğimi yap!
"Tamam dedim ya!"
Bak sana diyorum yarın çıkıyormuş bugün şirkette olacak yapman gerekeni bu gece yapmak zorundasın!
"Tamam."
Telefonu kapatmasıyla beni yalnız bırakması bir olmuştu karanlıkta yine yalnız başıma kalmıştım dizlerimin üzerine çöküp gözyaşlarımı serbest bıraktım.
Tuğkan'dan
Asyayı dolmuşa bırakıp arabalara binmiştik onun yarın gidecek olması içimi ne kadar yaksada iyi olmasını istiyordum onun kurtulması için bu iyi bir fırsattı.
Şirkete geldiğimizde Atalay şirkette yoktu onu aramak için dışarıya çıkıp müsait bir yer buldum ama telefonu ne kadar çalsada açmamıştı, sigara yaktığım sırada telefonun çalmasıyla arayan o sanmıştım ama arayan babamdı.
"Efendim baba."
Nerdesin oğlum
"Şirketteyim noldu?"
Seçili yoğun bakımdan almışlar iki gün hastaneden çıkar bende şimdi hastaneye gidiyorum aracın frenleri kesilmeden önceki görüntüleri çıkmış al onları o freni keseni bul
Telefonu kapattığı anda sigarayı söndürüp görüntüleri almak için sistem odasına Leventin yanına çıktım tüm bu olaylardan o işi unutmuştum.
Leventle görüntüleri incelerken kafasını kapatıp kendini gizleyen adamı ne yazıkki cüssesinden ve yürüyüşünden tanımıştım Doğan çok yanlış adamı göndermişti bu iş için Kerem'i tanıyordum hemde çok yakından.
Levente belli etmeden odadan daha sonrada şirketten çıktım Doğan'ın yanına gitmenin vakti gelmişti bir şeyler çevirdiği belliydi şimdi her şeyi öğrenme zamanıydı.
~~~~~~~~~
Baytarların şirketine girdiğim gibi durdurulmuştum ve güvenlikten geçmeme izin vermemişlerdi kapıda Doğan Beyefendinin gelmesini bekliyordum.
"Oo Tuğkancığım."
Yanında adamlarıyla yaklaşan Doğan'ı görünce istemsizce gerilmiştim.
"Konuşmaya geldim."
Eliyle kapıyı işaret ettiği anda bende başımla arkasındaki adamlarını gösterdim.
"Pekala."
Adamlarını arkasında bırakıp benimle dışarı gelmişti.
"Tek gelmen büyük cesaret."
Sinirden patlamamak için kendimi zor tutuyordum daha sonra telefonuma aldığım görüntüleri açıp Doğan'ın yüzüne doğru kaldırdım.
"Açıkla."
Gözlerini telefondan ayırıp rahatlığını korudu.
"Yani?"
Telefonu aşağı indirip üzerine doğru yürüdüm.
"Onun Kerem olduğunu biliyorum!"
Dudakları yavaşça eğrildiğinde dişlerini görmüştüm gülümsemesi en az rahatlığı kadar sinirlerimi bozuyordu.
"Sanmıyorum."
Sakinliğimi korumak zorundaydım.
"O halde bu görüntüleri Alparslan Atasoy'a verdiğim anda sağ kolunu kaybetmeye hazır ol."
Yürümeye başladığım anda arkamdan konuşmasıyla olduğum yerde kaldım.
"Siz hazır olun."
Arkama dönüp baktığımda elleri cebinde bana bakıyordu, bu ne demek oluyordu şimdi? Biz neye hazır olacaktık? Bu it neyle tehdit etmişti şimdi bizi?
Bu bölümde bittiiiii
Bidahaki bölümde görüşürüzzz