Vote ve yorum yapmayı unutmayın lütfennn
İyi okumalar :*
Tuğkan'dan
Bilge'nin cenazesi kaldırıldıktan sonra düğünde haliyle sona ermişti ki zaten gelini olmayan bir düğünün devam etmeside imkansızdı.
Bilge'nin intihar girişimi herkesin odan noktasını değiştirdiği için kimse gelinin düğünden kaçtığını fark etmemişti ama tabi cenaze kalktıktan sonra farkedilmişti ve bir günde iki farklı olay için dosya açılmıştı biri kaçak bir gelin diğerisi ise ölmüş genç kızın intihar mı yoksa cinayet mi olduğuydu bende ne olduğunu bilemiyordum ama intihara teşebbüs olduğunu tahmin edebiliyordum.
Bilgeyi kurtarabilmek için uğraşmıştım ama ölümü çoktan gerçekleşmişti Bahadır'ın Bilgeye bu kadar erken veda etmesine üzülmüştüm hayat acımasızlığını bir kez daha göstermişti.
Yeşim'in ailesi Yeşim'i bulmak için gittiklerinde köyde sadece biz kalmıştık Atalay gitmeyeceğimi söylediğinde dünden razıydım asıl gidiyoruz deseydi gitmeyecektim ve aramız körüklenecekti, onun Asyaya karşı farklılaştığını görüyordum umarım Asya da bunu fark etmezdi Asyayı sakinleştirmek için sarıldığını gördüğümde sanki içimde bir yerler yanmaya başlamıştı.
Arabada sigaramın sonunu çekerken son üç araba kalmıştık Atalay arabanın arkasından çıkardığı birayı içerken ben ayık kalmak istiyordum saat sabaha karşı evin kapısının açılmasıyla torpidonun üzerine kaldırdığım ayaklarımı indirdim ve evden son hızla çıkan Asyayı gördüm arabadan indiğim anda kendi aracından çıkan Atalayla göz göze geldik.
"Sen bekle."
Asya'nın ayağında ayakkabısı dahi yoktu düğünde giydiği kıyafeti de üzerinden çıkarmamıştı ve ormana doğru koşuyordu Atalay da onu takip etmeye başladı ve gözden kayboldular.
Telefonumu elime alıp her gün bıkmadan usanmadan aradığım numarayı aradım ve kulağıma kaldırdım yine telefonu kapalıydı ona kaçtığı günden beri ulaşamıyordum parayı bırakmış olsa da babam onu affetmiyor ve yanına çağırıyordu görmeyeceğini bile bile bir mesaj daha atıp telefonumu cebime koydum ve bir sigara daha yaktım zaman sanki geçmiyor gibiydi bu insanların evine bir ateş daha düşmüştü.
Aradan yirmi dakika ya geçmişti ya geçmemişti alkol almak için arabadan indim ve arabanın arkasında telefonda nişanlısıyla konuşan Mehmet'e Atalay'ın arabasını işaret ettim daha sonra Atalay'ın arabasının bagajını açtım ve bir şişe aldım.
"Tuğkann!"
Atalay'ın sesini duymamla arkamı dönmüştüm ormanlık alandan kucağında Asyayla geldiğini gördüğümde ona bişe olduğunu sanmıştım.
"Arka kapıyı aç."
Dediğini yaparak arka kapıyı açtım ve Asyayı arka koltuğa yatırmasını izledim baygındı ve ayakları kirlenmişti o ise hiç aldırmadan onu arabasına bindirmişti ve arından bana doğru yaklaştı ona gördüğümü söylemekle söylememek arasındayken o konuştu.
"Burada bekle eğer evden birisi çıkarsa bir şeyler bul ve söyle Asya artık benimle yaşayacak."
Bunu söyler söylemez arabayı dolanıp binmişti kulaklarım dediklerine inanmak istemiyordu ne demek benimle yaşayacaktı Asya'nın bunu kabul edeceğini sanmıyordum ona yaşattıklarını unutmazdı bana yaşattığı şokla söylemem gereken şeyi bile söyleyememiştim.
Onlar uzaklaşıp giderken diğerleri de peşine yol almıştı tek ben kalmıştım sabah Asya'nın olmama sebebini dedesine açılmak için geride bırakılmıştım.
Asya'dan
Gözlerimi araladığımda ilk kez hissettiğim acı bedenimde değil de ruhumdaydı yeni bir güne uyanmıştım yaşananların yaşanmamış olmasını istiyordum ablamın hâlâ yaşıyor olmasını annemin hâlâ yaşıyor olmasını istiyordum.
Yatakta doğrulduğumda kendi evimde olmadığımı anlamıştım yine bu yerdeydim dün geceyi hatırlıyordum dün gece beni buraya getirmiş olmalıydı bana onca yaşattıklarından sonra hâlâ nasıl oluyorda beni düşünüyormuş gibi yapmasına kanabiliyordum?
Bana yaşattıklarını unutmamalıydım ne kadar tüm bunların suçlusu babam denilecek o adamda olsa bir o kadar da kendisi suçluydu ama artık suçlunun haklının devri bitmişti benim hayatım bitmişti annemi benden koparan adam şimdide ablamı koparmıştı hepimizi tek tek alıyordu yok ediyordu.
Kalbimin nasıl acıdığını dile getirmem imkansızdı iki acıyı kaldırmam imkansızdı katlanamıyordum bu acıyla yaşayamazdım düşünemiyordum bile sadece acı hissediyordum.
Ayağa kalktım ve her şeyin başladığı o odanın kapına doğru yürümeye başladım üzerimde hâlâ düğünde giydiğim elbise vardı kapının önünde durduğumda diğer kapılardan farksız görünen kapıya nefretle baktım o içeride bana yaşatılanları asla unutmayacaktım.
Geriye doğru yürüyüp bağırmaya başladım elime ne geçirdiysem o kapıya fırlattım heryeri yıktım döktüm her şeyi param parça ettim çığlık attım ağladım bağırdım ama yetmedi asansörün açıldığını bile duymamıştım.
"Asya sakin ol!"
Beni engellemek için yaklaşan Atalay'a nefretle baktım ve ardından elimde tuttuğum bibloyu bir kez daha kapıya attım ardından saçlarımı çekmeye başladım bağırıyordum.
"Burdayım geçti."
Bana sarılmıştı kocaman gövdesinin kollarının arasında küçücük kalmıştım.
"Yanındayım."
Son söylediği sözle onu ittirdim ve bağırmaya başladım kırılmış camların porselenlerin üzerine doğru yürüdüm ve kapıyı gösterdim.
"Yanımda mısın! Bak burada bana neler yaşattın şimdi yanındayım mı diyorsun!"
Bana doğru cam kırıklarına basarak geldi ama onu ayağında benim aksime ayakkabı vardı.
"Gel buraya Asya!"
"Beni neden buraya getirdin! Tüm bunları yeniden yaşayayım diye mi?"
Alçalan sesim bir daha yükseldi ve odadan bağrışlarım yankılandı.
"Ben kaldıramıyorum artık!"
Kapıya vurarak dizlerimin üzerine çöktüm camlar dizlerine batarken ben alnımı kapıya yaslamıştım.
"Dayanamıyorum... Ya bir kişiyi daha kaybedersem o zaman ne yapacağım..."
Cam kırıklarına basarak yanıma geldi ve kucağına almak için çekti bileklerimi ona doladım ve başımı omzuna koydum.
"Sen benim hayatımı mahvettin."
Bana bakmıyordu ama duyuyordu emindim ardından beni usulca yatağıma yatırdı ve iki dakikalığına odadan ayrıldı geri geldiğinde elinde ilk yardım çantası vardı yatağın kan olduğunu anca fark ediyordum.
Yatağın ucuna oturup önce dizlerime batmış cam parçalarını çıkarmak için eline cımbız benzeri bir alet aldı.
"Acırsa söyle dururum."
Ona bakmaya devam ediyordum.
"Ben şuan ne acılar hissediyorum o bir şey mi ki?"
Başını kaldırıp gözlerime baktı.
"Senin bana yaşattıklarının yanında o bir şey mi?"
Tek tek camları çıkarırken hıçkırıklarım boğazıma geliyordu bende bir sürü yara açan adam şimdi beni iyi etmeye çalışıyordu.
Tüm camları çıkarıp batikon sürmüştü ve sarmıştı sanki beni hiç kırmamış canımı yakıp parçalamamış gibiydi.
Cebinde çalan telefonunu fark edince cebinden çıkarıp açtı.
"Uğraştırma beni Tuğkan ne gerekiyorsa yap!"
Telefonu kapatıp masanın üzerine koydu.
"Bende derin yaralar açıp böyle iyileşmemi bekleyemezsin."
Ayağa kalkıp çantayı dolaba kaldırdı.
"İyileşmeni beklemiyorum."
Sarılı ayaklarımı sarkıtım ardından ayağa kalktım canım acıyordu hemde çok.
"Bıraksaydın o zaman beni."
Beni ayakta gördüğünde yüzüme ters ters bakmıştı.
"Niye getirdin beni buraya? Kendime bir şey yaparım diye mi?"
"Otur Asya."
Ona doğru zar zor adımlar attım.
"Bana günlerce işkence eden tecavüz eden ve üstüne tekrar tekrar döven bir adam şimdi beni korumak istiyor?"
Bana doğru bir adımda o attı ve aramızdaki mesafe kapandı.
"Ne olmasını istiyorsun?"
Dudaklarıma doğru yaklaştı.
"Hayatından defolup gitmemi mi?"
Biraz işlerim olduğu için ne çok uzun yazabildim ne de erken atabildim yarın daha uzun ve aklımdaki olayları yazacağım şimdiden görüşürüzzzz