Okuyup oylayan herkese teşekkür ederim
İyi okumalar
Atalay'ı omuzlayıp şirketin içine doğru götürürlerken sinirden deliye dönmüş Tuğkan'ı görmüştüm şimdi Atalay'a saldıracağından emindim ama sırası değildi onu durdurmak için o Atalay'ın önünü kesmeden ben onun önünü kestim.
"Kardeşin kaçtı."
"Çekil Asya! Kardeş mi şimdi o!"
Ona kardeşiymiş gibi yaklaşması içimi yumuşatıyordu. Öz kardeş olmadıklarını biliyordum o da biliyordu ama beraber büyümüş olmaları babasına baba diyor olması bilmiyorum ama güzeldi ne kadar baba ve kardeş hitaplarını hak etmiyor olsalarda.
"Kaçmasına izin verdi Tuğkan, Tolga kaçtı diyorum ve biraz rahatsızlandı sanırım odasına götürdüler onu da."
Tuğkan'ın baktığı tarafa bakınca Tolga'nın aracından inen ablamı görmüştüm.
"Şule abla neden o araçtan iniyor?"
"Senin kardeşin ona takmış durumda."
"Tolgaa! Tolga! Tolga!"
Sinirden başına vurmaya kalkıştığında elini tutup indirdim ardından beni bekleyen ablama dönüp kızgın bir şekilde kafamla git yaptım.
"Senin bir suçun yok yapma bunu." dedim ve belkide yapmamam gereken bir şeyi yaptım ve ona sarıldım.
~~~~~~~~~~~
Saat epeyce geç olmuştu. Yatakta beraber yatan ablamlara baktığımda huzurlu hissediyordum Bilge ablam iki gündür doğru dürüst bizimle konuşmuyordu iki lokma bir şeyler atıştırıp sürekli uyuyordu ona bişe olmasından korkmaya başlamıştım.
Telefonumun titremesiyle irkildim ve düşüncelerimden sıyrılıp gelen mesaja baktım bu Tuğkandı ve beni dışarıya çağırıyordu bu saatte yanına gitmem ne kadar doğru olurdu bilmiyordum ama sanki artık bu evde hapis değildim belkide bunun sebebi evde ablamların olmasıydı Atalay artık bana zarar vermiyordu çünkü beni görmüyordu bile bana bakmıyordu.
Asansöre binip girişi kata bastığımda kendimi garip hissetmiştim ilk kez bu asansöre yalnız biniyordum giriş kata geldiğim de sağ taraftaki çıkıştan dışarıya çıkmamı istemişti bende dediğini yaparak hızlı ama sessiz yürümeye başladım gece saat üçtü ve sadece dışarıdaki korumalar ayaktaydı bu yüzden kapıyı da bana Tuğkan açacaktı.
Toplantı odasının önünden geçerken duyduğum seslerle olduğum yerde durdum kulaklarım ve beynin bu duyduğum sese inanmak istemiyordu sesin geldiği tarafa doğru yürüdüğümde odanın kapısı aralıktı ama görebileceğim kadar açık değildi.
İçeriden gelen inleme sesleri sahipleri tarafından bastırılmaya çalışsada bu kadar yakınlıktaki biri onları gayet net duyabilirdi kendime engel olamayıp sesin sahibi o olmasın onu görmeyim Allahım lütfen diye dua ederek kapıyı yavaşça itikledim.
Kızı çalışma masasının üzerine yüz üstü eğmiş ve eteğini beline sıyırmıştı kızın inlemeleri onu tahrik ediyordu kızın düğmelerini açıp serbest bıraktığı memelerini avuçlayıp sıktı.
Her girmesinde masa yerinden milim oynuyor o ise kızı kalçalarından kendine çekip daha sert giriyordu gördüklerime inanamıyordum kuzenim dediği kızı babasının toplantı salonunda beceriyordu.
"Imm devam et!"
Kızın inleyerek söylediği sözleri duymaya başladığımda burayı terk etmem gerektiğini anladım ve hızla çıkışa doğru yürümeye başladım neden böyle hissettiğimi anlamıyordum ben onun satılmış bir maldan ibarettim onu orda başkasını becerirken görmek bana acı vermişti ama neden? Bana ihanet ediyor gibi hissetmiştim bu düşüncem bile saçmaydı.
"Nerde kaldın?"
Çıkış kapısını açan Tuğkan'a bakarken bile o görüntü gözümün önünden gitmiyordu.
"İyi misin sen?"
Başımı sallayıp dışarıya çıktım beden olarak burdaydım ama ruhum başka yerlerde geziniyordu.
"Seni bu saatte rahatsız ettiğim için kusura bakma sadece senden özür dilemek istiyorum." bana baktı ve devam etti.
"Kardeşim adına senden ve ablandan özür dilerim o bu aralar biraz dengesiz ama düzelecektir, arabasından da çaldığı parayı çıkarmışlar bir müddet buradan uzak durması için onu Ankaraya göndereceğim size daha bulaşamayacak."
Yüzündeki ifadeden mahçupluğunu görebiliyordum ama bu onun suçu değildi.
"Senin bir suçun yok."
Elinde tuttuğu anahtarlığını uzatınca önce elindekine sonra ona baktım.
"Senden özür dilemeden uyuşamazdım. Şimdi al anahtarlarımı git ben senden sabah alırım."
"Sen nereye?" diye sordum kapanmakta olan gözlerimle.
"Sahilde turlayacağım kafa dağıtırım."
Ona doğru bir adım atıp yere baktım bunu söylerken yüzüne bakmayı düşünmüyordum.
"Bende gelebilir miyim?"
Sorumun üzerine cevap gelmeyince ona bakmaya karar vermiştim bana bakışında bir farklılık vardı.
"Ya da neyse.."
"Gelebilirsin sanırım neden olmasın."
Zorla gülen yüzümle ona bakıp tebessüm ettim sanırım benimde kafa dağıtmaya ihtiyacım vardı. Belki onunla gitmek saçmalıktı ama nedense bunu yapmak istiyordum onunla beraber araca bindim ve şirketten uzaklaşmaya başladık.
Araba da çalan müziği dinlerken dışarıyı seyrediyordum saat geç olduğundan etraf sakindi durduğumuz bir istasyonda bira alıp gelmişti birini bana uzattığında reddetmiştim ama daha sonra arabayı uçurum kenarına çekip durdurdu.
"Hani sahile gidecektik?." diye sorduğumda elindeki biranın kapağını açıyordu.
"Burası daha iyi değil mi?" dedi ve elindekinin tekini tekrar bana uzattı bu sefer almıştım ve o acı tadın boğazımı yakmasına izin verdim.
"Evet güzel ama korkutucu." dedim gülerek ve ardından tekrar içtim şişesi bayağı büyüktü bana bunu bardakla vermesi gerektiğini düşünüyordum ve birazdan o da öyle düşünecekti.
Şişeyi yarılayınca saçma sapan gülmeye başlamıştım belli belirsiz konuşuyor aksine konuşmuyor saçmalıyordum.
"Ayy bu ne güzel şeymiş bölee." dedim şişeyi göstererek o ise bana sanki büyülenmiş gibi bakıyordu aniden arabadan inmemle telaşlandı.
"Asya! Dur nereye gidiyorsun?"
Koşarak uçurum kenarına geldim ve ayağımın dibindeki taşları ittirmeye başladım.
"O kadar yakın durmamalısın."
Yavaşça dönüp ona baktım tek eli siyah eşofmanın cebinde üzerinde hırkası vardı elinde tuttuğu şişeyi kenara attığında kendi elimdekini kaldırıp baktım.
"Çok hızlısıın."
Gülerek bana yaklaştı ve belimden yakaladı.
"Oraya çok yakın duruyorsun."
Belimden çekip kendine yaslayınca kendimi tuhaf hissetmiştim ama istemsizce başımı göğsüne yasladım.
"Korktun mu?"
"Neyden?"
Sesi çok yakından geliyordu, sanki beynimin içinde konuşuyordu.
"Düşmemden."
Kendimi ondan ayırıp ela gözlerine baktım ilk kez bana bu kadar güzel görünüyordu.
"Hayır korkmadım."
Onu ittirerek başka tarafa kaçtım hemen uçurumun kenarında duruyordum.
"Yaa kötüsün!" dedim gülerek o da aynı şekilde gülerek bana bakıyordu.
"Çekil ordan ciddiyim."
"Gel ve kurtar beni o zaman." dedim yine aynı şekilde gülerek bu sefer beni sertçe çekip uçurum kenarından uzaklaştırdı dudaklarımızın birbirine değmesine milim kalmıştı.
"Keşke beni o hayattanda böyle çekip kurtarabilseydin."
Nefesimi dudaklarına bıraktığımda önce gözlerine bakmıştım daha sonra dudaklarına. Beni öptüğü anda kendimi geri çekmiştim ama daha sonra onu öpen ben olmuştum.
Yorum ve vote yapmayı unutmayın. 🥰