KÜÇÜK MAVİŞ (DÜZENLENİYOR.)

By basiliskiller

496K 16.1K 4.8K

Hiç beklemediğim bir anda mutluluğun beni bulacağını bilemezdim. More

2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
minnacık duyuru
duyuru
BİLDİRİM SORUNU
yaşam belirtisi

1. BÖLÜM

37.1K 964 324
By basiliskiller

Hızlı adımlarla ve devasa enerjimle yanlarına giderken kendimi durdurmakta zorlandım. Az kalsın bodoslama giriyordum oturdukları banka. Bu da küfür yememe sebep olmuştu tabii.

"Az daha ayı olmayı denesen dünya çok farklı bir yer olurdu." Oğuz'un kafasına gelişigüzel bir şekilde patlattım. Dili uzamıştı herhalde. Ya da kahvaltıda yürek yemiş olabilirdi.

"Çok konuşma da kalk bana bir çay al." Gözlerini devirdi ama dediğimi yaptı. Kafasının etini yememden korkuyordu herhalde garibim. Eh, ben de korkulmayacak gibi değildim.

"Hanımağa kesildi bu da. Kafana zümzüğü koydum mu görürsün. Salak." Bir yürek yiyen insan daha karşıma çıkınca tek kaşımı kaldırdım. Duru canavarı kaşınıyordu.

"Zıkkımın kökünü ye Duru. Bana bulaşma da." İyice yayıldığım bankta geriye yaslandım. Diğerleri neredeydi acaba? Başım o kadar ağrıyordu ki az önceki neşem birden yok olmuştu. Dersler kafamı ağrıtıyordu.

Bir dakika, baştan alıyorum.

Derin Egeli. Adım buydu. Tabii ki her insan gibi ben sadece bu değildim. İki kelimeden ibaret değil. Kimse değildi.

Yirmi yaşında hala lise sona giden bir kızdım. Bizimkilerden iki yaş büyük olsam da bu çok dert olmuyordu. Ya onlar benimle anlaşacak kadar çok olgundu ya da ben yirmi yaşında gibi davranmıyordum.

İkisi de değildi aslında. Yeri gelince hep beraber çocuk oluyor, yeri gelince de dünyanın en olgun insanları oluyorduk. Bu sanırım en sevdiğim özelliğimizdi.

Yedi kişilik kendi halinde bir gruptuk biz. Arkadaş grubu demek biraz ayıp oluyordu aslına bakacak olursak. Hepsi benim asla var olmayan kardeşim gibiydi. Zaten bütün ailem onlardı. Anne ve babamla aram pek iyi sayılmazdı ama bunu fazla dert etmiyordum. Varlardı sonuçta. Bana zararları yoktu, benim de onlara zararım yoktu. Yaramaz ve şımarık bir çocuk değildim. Sadece aramızda o muhteşem anne-baba ve çocuk ilişkisi yoktu.

Fakat şöyle bir gerçek vardı ki bunu çok isterdim. Yani, annemle dertleşmeyi falan. Bu mümkün olmamıştı neredeyse yirmi yıllık hayatım boyunca. Babam için öyle diyemiyordum. Onunla aramızın pek de iyi olmamasının sebebi vardı saçma da olsa. En azından bir sebebi vardı ama. Annemle yoktu. O sadece işine deli gibi aşık bir kadındı ve bana ayıracak pek vakti yoktu. Olay bundan ibaretti.

Ve hayır... Zengin, kibirli ailenin aslında ne kadar yufka yürekli olan akıllı kızı değildim. Benim anne babam da gayet düzgün insanlardı. Kötü anne baba arasında büyüyen iyi kız değildim. Sadece aralarında soğuk rüzgarlar esen bir ailenin kızıydım.

Normalde olsa kimse benimle ilgilenmiyor, kimse beni sevmiyor diye ağlayıp zırlayarak büyümem gerekirdi ama Allah'a şükür böyle bir olmamıştı. Bu da tabii ki bir kişinin sayesindeydi.

O da kuzenim Çağlar'ın. Bebekliğim, çocukluğum ve gençliğimin sahibi kuzenim. Muhtemelen yaşlılığımın da...

Bundan bir sene önce buraya taşınmıştık Bursa'dan. Önceki okulumuzdan çok da farklı değildi burası. Aynı disiplin, aynı kurallar. Bizim için değişen bir şey yoktu. İstanbul da aynı Bursa gibiydi. Tek fark daha kalabalıktı.

Taşınmıştık diyordum ama bu sadece ailem ve beni kapsamıyordu. Son senesini okumak için benimle beraber İstanbul'a gelen Çağlar'ı da katıyordum. Bizim göbek bağımız bir kesilmişti tabii ki de. Ayrılmamız tuhaf olurdu.

Yirmi yaş konusuna gelecek olursak... Çağlar ve ben okula iki sene geç başlamıştık. Gittiğimiz anaokulu gibi bir yer sayesinde olmuştu bu. Orada nasıl çocuklar olmamız gerektiği anlatılırdı. Nefret ederdim gitmekten. Hala da söverim oraya... Allah'ın avelleri, çocukluğumun kara lekesiydi orası. Boşluğun ta kendisiydi. Tek iyi şey şarkı söylemeyi orada sevmiştim. Bana kazandırdığı pek bir şey yoktu bundan başka.

"Allah'ım çok açım. Maç ne zaman bu arada?" Kafam düşüncelerle doluyken yanıma ışık hızıyla gelen İrem'le kendime döndüm ve başımı bilmediğimi ifade edercesine salladım.

"Bilmem. Oğuz'a sor. O bilir,"dedim gıcık bir şekilde. Ardından Duru ile bir beşlik çaktık. Bana gözlerini devirip kafama bir tane vurdu. Bunu hak etmiştim, o yüzden sesimi çıkarmıyordum.

"Sesini kes yoksa şah damarını kesmek zorunda kalırım." Dudak büzüp yanağından bir makas aldım kamyoncular gibi. Yüzünü buruşturup benden bir iki adım öteye gitti. Hanımefendi tam bir prenses olduğu için midesini bulandırıyor olabilirdim tabii.

"Bıkmadın mı Allah kitap aşkına? Ben yoruldum sizden vallahi." Duru'ya tüm kalbimle katılıyordum. İrem ve Oğuz tanıdığım en cringe insanlardan olabilirlerdi bu ilişki meseleleri konusunda. Tuhaf bir geçmişleri vardı ve bu bende sinir harbi oluşturuyordu.

"Diğerleri nerede? Çayım nerede kaldı? Harbi maç ne zaman?" Soruları tek tek dizerken beni yanıtlamalarına gerek kalmadı çünkü karşıdan gelen Egemen, Rüya ve Çağlar yanıtlamıştı zaten. Oğuz da alamamıştı hala çayı. Alt tarafı bir çay reis... Bunu da beceremiyorum demezsin be.

Çağlar Duru'nun yanına oturdu hemen. Bir kere de şaşırt be çocuk. Bir kere... "Sarışın, Oğuz kantinde cebelleşiyor, sana çok selamlarını iletti." Yanıma oturan Egemen'e tüm şerefsiz gülüşümle sırıttım. Nasıl selam yolladığı çok açıktı.

"Ben bıktım. Bu okul nasıl bitecek? Bu sene sınav anamı ağlatacak mı? Kesinlikle. Ben bitmişim lan."
Kendi kendine bipolarlık saati geçiren Rüya'ya bir miktar da olsa hak verdim. Bugün okulun ilk günüydü ve biz gevşek insanların sadece bir kısmıydık.

"Farkındaysan okul başlayalı üç saat bile olmadı Rüya. Zırlayıp durma başımda." Rüya tek kaşını kaldırıp Duru'ya bir tane yapıştırdı. Ne güzel anlaşma stili diye geçirdim içimden belki de milyonuncu kez. Onlarla tanışmadan önce bir tane arkadaşım bile yoktu. Ya da ben var sanmıştım...

"Ne güzel dedin Duru. Bir daha de." Çağlar bunu derken hepimiz gülmekten yarılacak gibiydik. Nedenini herkes çok net biliyordu. Şu son iki aydır Çağlar sürekli bunu yapıyordu. Duru da farkındaydı ama görmemezlikten geliyordu. Çünkü o biraz farklı bir kişilikti. Sertti, çok sert. Daha önce gördüğüm hiçbir kıza benzemiyordu.

Çağlar ve ben buraya sonradan geldiğimiz için kardeşi gibi görememişti işte Duru'yu. Bunun için onu suçlayamazdık. Fakat bana gelince işler öyle değildi. Onları gördüğüm andan beri içimdeki tek bir his bile böyle değildi. Egemen olsun ya da Oğuz olsun. Kardeşten öteydiler.

"Vicdansız Duru,"dedi Egemen şakacı bir tonda. Bacağına vurup onu susturdum. Belasını arıyordu herhalde safım benim.

Egemen Taşçı. Tabiri caizse grubun beyni. Aman ne beyin... Gruptaki tek beyin belirtisi adeta. Bu söylediğimde çok ciddiydim. Gerçekten de mantığı olan bir tek oydu koca grupta. Ben dahil herkesin kafası bir milyondu. Ama o her zaman planlıydı, saçma bir şey yapmazdı. Bu yüzdendir ya, bizi yönlendiren hep oydu.

Duru benim yaptığımın iki katını yapıp Egemen'e uçan tekme attı. Hiç şaşırmadık çünkü belliydi bunu yapacağı. Egemen ise arsız gibi sırıtıyordu tekme yemesine rağmen. Bu mantıklı çocuk bile bozulmuştu bir senede. Bu da tabii ki Çağlar'ın sayesindeydi. Çağlar öyle bir kişilikti ki, onunla bir odada sadece birkaç saat bile geçirseniz psikolojiniz alt üst olurdu. Öyle bir yetenek vardı çocukta. Bu yüzden en düzgün olan Egemen'in yaptığı saçma şeyler normal geliyordu.

O sırada pestili çıkmış, okul kapısından sıyrılmaya çalışan Oğuz gözüme ilişince sırıttım. Yazık yavrum ya, ne hallere düşmüş. Alt tarafı bir çay istemiştim halbuki...

Zar zor yanımıza ulaştığında ağzım kulaklarıma varıyordu. Hemen elinden çayımı aldım ve bekletmeden içmeye başladım. O da araya bir yere kıvrılmıştı işte. Canı çıkmış gibi görünüyordu.

"Bu okulda bu kadar kişinin okumadığına yemin edebilirim ama kanıtlayamam. Bu neymiş ya? Bir türlü bitmedi sıra. Dokuzuncu sınıfın teki bile önüne geçmeme izin vermedi. Devir değişmiş aga."

Kahkaha atıp bir yudum daha aldım çayımdan. Bad boy olmaya çalışıp anasının kuzusu olan bir Oğuz... Hayat da böyleydi işte.

"Son kez soruyorum. Maç ne zaman kurban olduklarım?" Okul maçları en sevdiğimiz şeylerden biriydi. Daha doğrusu maç benim şu dünyadaki en sevdiğim şeydi.

Futbol fanatiğiydim. Çomar olana kadar fanatiktim aslında. Beşiktaş benim yaşam sebebimdi ve delisiydim. Küçüklükten gelen bu fanatiklik Çağlar'da da vardı. Aramızda ne zaman futbol konusu açılırsa sonu kavgayla bitiyordu bu arada. Çünkü bizde takımlar pazar yeri gibiydi. Ne ararsan vardı.

Egemen ve Rüya Galatasaray'lı, Oğuz ve İrem Fenerbahçe'li, Çağlar Duru ve ben de Beşiktaş'lıydık. Bu yüzden ne zaman kavga başlasa saatler sürüyordu.

"Yarın, öğle arasında. Oldu mu güzel kardeşim?" Bunu duyunca rahatladım ve daha da bu konu ile ilgili soru sormadım. Sorarsam biri katil olacaktı sanırım.

Ben Derin Egeli. Bundan bir sene önce monoton hayatı olan biriydim. Saçma sapan bir ilişkim oldu, saçma sapan arkadaşlıklarım. Fakat hepsi arkada kalmıştı. Yeni hayatımda deli dolu, neşeli biriydim.

Bundan sonra da öyle olacaktım.

§§§

Continue Reading

You'll Also Like

5K 497 22
Geçmiş yıllarda yaşanan bir kaza sonucu bir aile parçalanmış, içlerinden bazıları vefat ederken bazıları da hasarlarla kazayı atlatmıştır. Fakat tek...
105K 4.5K 30
bu sefer karışan bebekler bir değil ikiyse ikizler doğum da karıştıysa ? merak ediyorsan ikizlerin eğlenceli mizah dolu maceralarını okumak istiyor...
23.7K 1.8K 10
"bu karı menim olacağh" "Sugarygranpa malesef ben sana bakmam" "Seni 5.ci Kumam yapacam" "NEYYY" "he ya" "Amacacim git işine Allah'ını seversen, Ben...
2.2M 159K 53
Tamamlandı Siz: Medya* Siz: Sen benim adresimi nereden biliyorsun aq? Siz: Hayır abi madem biliyorsun beni mi sikeceksin? Siz: Yemin ederim saygım...