Kaybedilen Zaman

By Dawn-8

1.5M 92.8K 13K

Yıllardır ölü olduğu iddia edilen kızlarının yaşadığını öğrenen bir aile, kızlarını haftanın iki günü evlerin... More

Tanıtım
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
34.
35.
36.
37.
38.
39.
40.
41.
42.
43.
44.
45.
46.
47.
48.
49.
50.
51.
52.
53.
54.
55.
56.
57.
58.
59.
60.
61.
62.
63.
64.
65.
66.
67.
68.
69.
70.
71.
72.
73.
Final
Özel bölüm-1
Özel bölüm-3
Özel bölüm-4
Maral ve Toprak

Özel bölüm-2

6K 458 133
By Dawn-8

Selamm! Nasılsınız?

Özel bölüm beklediğinizi hissettim ve hemen yazdım. Yazım hatası olursa affola. İyi okumalarr...
________

Oturduğum yerde kasadaki çocuğu izlerken tatlının bana gelmesini bekliyordum. Nedense çocuk Toprak'ı andırıyordu. Aslında onun gibi sarı saçlı veya lacivert gözlere sahip değildi. Boyları da eşit sayılmazdı yine de gözlerimin önüne Toprak'ı getiriyordu. Siparişi müşteriye verip bakışlarını bana çevirdiğinde, "Tatlım ne zaman hazır olur?" Diye mırıldandım.

Dakikalardır ona baktığımın bilincinde olmalıydı. Dudakları yukarı doğru kıvrıldı. "Birazdan gelir." Başımı olumlu anlamda salladım. Arın yaşlarında olduğunu düşünüyordum. "Özlediğiniz birine mi benziyorum yoksa daha önce tanıştık ama hatırlamıyor muyum?" Diye sordu pastanenin boş olmasını fırsat bilerek.

Afallayarak suratına baktım. "Canınız yanıyormuş gibi bakıyorsunuz." Diye mırıldandı nazikçe. Yanlış anlaşılma vermek istemediği açıktı. Ne diyeceğimi bilemediğim için bakışlarımı kaçırdım. O sırada tatlım gelmişti. Ayağa kalkıp kasaya ilerledim. Paketi bana uzatırken, "Umarım aranız düzelir." Diye mırıldandı. Kendince bir şeyler çıkarmış olmalıydı.

Nazikçe teşekkür edip pastaneden çıktım. Arabama bindim ve hiçbir şey düşünmemeye çalışarak eve sürdüm. Eve girip kapıyı ses çıkartacak şekilde kapattım. "Abi?" Dedim herhangi bir ses gelmesi için. İkisi de evde yoktu anlaşılan. Çantamı vestiyere asıp ayakkabımı çıkartıp mutfağa girdim. Bu eve girmeyeli iki ay kadar olmuş olmalıydı. Pilotluktan uzaklaşmaya başladığım bu günlerde anladığım tek şey kendimi cezalandırmış olmamdı.

Bir şeylerin acısını sürekli kendimden çıkardığımı fark edebilmem beş yılımı almıştı. Şimdi onlara her vaktimi ayırmak istiyordum. Korkut abimin en sevdiği tatlıdan almıştım. Kendim yapamıyordum. Kıvamını tutturmak hep beni zorluyordu.

Kendi odama çıkıp değişmeyen her zerreye baktım. Dudaklarımda buruk bir tebessüm oluştu. Gözlerimin önüne abilerimle olan anılarım geldi. Onlarla çocukça uğraşmayalı epey olmuştu.

Üstümü değiştirdim. Fazlaca büyümüştük ancak ben onlarla yıllar sonra bile olsa uyumak istiyordum. Onların göğsünde uyuyakalmayalı çok zaman geçmişti. Artık yatağa sığmayacağımızı düşünüp sadece bir kerelik de olsa Korkut abimin odası daha büyük diye oraya yatak yapmaya başladım. İçimdeki ses, 23 yaşına gireceksin yakında, desede kendi kendime gülüp geçtim. Abileriminde 30'unu geçtiğini farkındaydım ama içimdeki o çocuğun bunu yapmasını engelleyemiyordum. Gerçekten özlemiştim. Bu yüzden bir kereliğine böyle olsundu. Sonra yapmasak da olurdu.

Yere yatakları ayarlamam iki saat kadar sürmüştü. İki abimde bunu gördüğünde ne diyecekti bilmiyordum. Belki de kafama göre iş yapmak doğru olan değildi. Yine de Ares ile minderde uyuyakaldığımızda gözümü açtığımda bunu Korkut ve Şafak abimle ne zamandır yapmadığımızı, özlediğimi hissetmiştim. Aramız açılıyor gibi hissediyordum ve bu canımı yakıyordu.

Kapıdan gelen tıkırtıyı duyduğumda heyecanlı bir şekilde kapıya doğru koştum. Dirseğim kapı kulpuna çarptığında ise yüzümü buruşturup içim içime sığmaz bir şekilde açılan kapıya baktım.

Şafak abim açtığı kapıdan içeriye girip kapıyı arkasından kapatırken yüzünü yerden hiç kaldırmamıştı. Omuzları çökmüştü. Nedense üzgün gibi hissetmiştim. "Hoş geldin dünyam." Dudaklarımın arasından heyecanla çıkan cümleler ile bakışlarını bana çevirdi. İçim kıpır kıpırdı. Onlarla vakit geçirecektim. Eskisi gibi, onların her şeyim olması gibi...

"Maral?" Dedi şaşkınca. Vakit kaybetmeden boynuna sarıldım. Parmak uçlarımda epeyce yükselmiştim. Bunu fark etmiş olmalı ki eğildi ve belimi sıkıca sardı. "Abiciğim." Dedi varla yok arası bir sesle. Omzuma minik bir öpücük kondurdu. O an onun kolları arasında küçüklüğüme gittim. İki ay sonra yirmi üçüne girecek biri değildim sanki. On yaşımdaki o Maral'dım.

Kollarını benden ayırdı. "Onlarla kalacağını sanıyordum." Diye mırıldandı. Gülümseyerek omuz silktim. "Sizsiz olamadığımı biliyorsun." Gülümserken saçıma bir buse kondurup tekrar göğsüne çekmişti beni. İç çekti. "Seni ne kadar özlediğimi tahmin bile edemezsin." Burukça gülümsedim. Benim sizi ne kadar özlediğim de tahmin edilemez gibi duruyordu.

İçeriye geçtiğimizde, gittiğim yerleri anlatışımı dinliyordu. Parmağını saçlarımın uçlarına doluyor, anlattıklarıma yorum yapıyordu. "Birlikte Roma'ya gitmeliyiz. Size göstermek istediğim yerler var. Oralardan geçerken hep aklımdaydınız. Bu arada aylık izin falan yapamıyor musun hala?"

"Yaparım, neden yapmayayım? Ares'i götürürsün sanıyorduk." Sürekli ilk olarak o aileden başlayacağımı düşünmesini sevmiyordum. Nefesimi verirken sırtımı koltuğa yasladım. "Siz benim her şeyimsiniz. Neden sürekli diğer ailemi önde tutacakmışım gibi davranıyorsun? Onları seviyorum evet ama benim hayallerimde ilk siz vardınız. Elbette bazı şeylerde onlara ilk olarak vakit ayırmam gerekiyor. Her iki tarafta da olmak için can çekiştiğimi göremiyor musunuz gerçekten?" Dedim bıkkınlıkla.

Eliyle saçını karıştırdı. Nefesini verdi. Bir şey söylemek yerine başını dizime koyup sırt üstü uzanmayı tercih etti. "Eskiden bacağına doğru dürüst yatamazdım, minnacıktın. Şimdi rahat yatabiliyorum." Dedi gözlerini huzurla kapatıp. Buruk bir gülümseme ile saçlarını okşamaya başladım. Olgunlaşan yüzüne baktım. İyicene babamıza benzemeye başlamıştı. Hafızamdaki o silik suret Şafak abimi gördüğümde netlik kazanıyor gibiydi. İçimdeki, babamı özleyen o kızın özlemini dindirecek hiçbir şey yapamıyordum. Selçuk babam vardı ve bu beni biraz daha iyi hissettiriyordu ancak abilerimin hala eksik yanlarının olması can yakıcıydı.

Kapı zili çaldığında Şafak abim hemen gözünü açtı. Korkut abim gelmiş olmalıydı. Şafak abim kapıyı açmak için giderken ben de arkasından ilerledim. Karnıma hafif bir ağrı girmişti. Korkut abimin yeri bende çok ayrıydı. "Merhaba, Şafak." Duyduğum yabancı kadın sesiyle adımlarım merakımdan ötürü hızlanmıştı. "Atıştırmalık bir şeyler aldık. Yemek yemedin değil mi?" Diyen Korkut abimin sesini duyduğumda yüzümde kısa bir tebessüm oluştu. Açık kapıdan içeriye giren kişileri gördüğümde ise gülümsemem istemsizce solmuştu.

Korkut abimin elini tutan kadın, abimden destek alarak ayakkabılarını çıkartıyordu. Kim olduğunu bilmediğim için içimde bir burukluk oluştu. "Maral geldi." Dedi Şafak abim heyecanla onların söylediklerini boşvererek.

Kendimi belli etmek için bir şey söyleyeceğimde Korkut abimin lafıyla bir adım geri gittim. "Gelmesinin üzerinden kaç saat geçti Şafak. Ares'ten öğrenecek kadar haberini aldım." Düz ses tonu nedense canımı yakmıştı. Ben sürpriz yapmak için onlara haber vermemiştim ama o ona haber vermediğim ve onları görmeye kaç saattir gelmediğim için kızgındı. Üstelik öğrenmesine rağmen o da arayabilirdi. Anlaşılan ben onun için tatlıyı ararken yanındaki kadınla vakit geçirmekteydi.

İçeriye doğru birkaç adım attığında duvarın arkasındaki beni gördü. Gözlerindeki afallamayı görmüştüm. Yutkundu. "Hoş geldin abi." Diye mırıldandım düz bir sesle. Benden bakışlarını çekip Şafak abime baktı. Şafak abim ise onu umursamadan beni kolunun altına alarak içeriye doğru sürüklemeye başladı. "Geçen konuştuğumuzda önerdiğin filmi bir türlü izleyemedim. Ona bakalım." Beni koltukta yanına çekti.

Korkut abim ve arkadaşı da koltuğa oturduğunda kimseden ses çıkmıyordu. Korkut abim boğazını temizledi. "Ares ile yemek yemeye gideceğinizi sanıyordum." Diye mırıldandı. "Evden çıkarken karşılaşmıştık öğlen. Laf arasında söyleyivermişti." Derken Ares'in ona yalan mı söylediğini öğrenmeye çalışıyordu. Aslına bakılırsa Ares teklifi yapmıştı ama ona abilerimi unutmuş gibi olduğumu, onlarla vakit geçirince kendisine yemeği benim ısmarlayacağımı söylemiştim. Anlayışla karşılamıştı çünkü onları özlediğimi görebiliyordu. Sanırım tek göremeyen Korkut abimdi.

"Gidecektik ama ilk buraya gelmek istedim." İlk sizinle yemek yemek istedim. Başını belli belirsiz sallarken pot kırmış gibi hissettiğinden olsa gerek başını eğip saçlarını karıştırdı. "Merhaba Maral. Peri ben." Gülümsemeye çalışarak baktım kızıl saçlı kadına. O benim aksine sıcak bir gülümseme kondurmuştu yüzüne. "Tanışmaya fırsatımız olmadı." Başımı belli belirsiz sallarken boğazıma bir yumru oturmuştu. Abimin hayatındaki bir kadınsa onunla böyle tanışmayı beklemiyordum. Bana önceden hafifçe bahsedebilirdi.

"Nasılsın?" Diye sordu ortam haddinden fazla sessiz olduğu için. Sanırım o da farkındaydı yanlış giden bir şeyler olduğunu. "İyiyim, teşekkür ederim. Siz nasılsınız?" O bana ne kadar samimi olursa olsun ben ona o samimiyetle şu an için gelemeyecektim. "İyiyim ben de." Diye mırıldandı.

Şafak abim kolunu omzuma sarmıştı. Beni kendine çekerken kendimi biraz daha iyi hissettim. "Uçuş nasıldı?" Diye sordu Korkut abim. İfadesiz tutmaya çalıştığım bakışlarımı ona çevirdim. "Gelmemin üzerinden çok saat geçtiği için hatırlamıyorum." Saatlerce bize bu evi hazırlamaya çalıştığım için harcadığım vakitler aklımdaydı bir tek.

"Tatlı yapmıştım. Tatlı yiyelim tatlı konuşalım." Peri Hanım ya da abla ayağa kalkıp mutfağa giderken onun bu eve çok geldiğini hissettim. Sanki sıklıkla mutfağa gidiyor gibiydi. Bir an için benim yerime geçmiş gibi hissettim. Eski alışkanlığım gün yüzüne çıktı ve tırnaklarım tekrar avuçlarıma battı. Damla olduğu gibi birini daha kaldıramazdım. "Yardım edeyim." Diye mırıldandım ayağa kalkarken.

Mutfağa girdiğimde tabakların olduğu dolabı kolaylıkla bulup açtığını gördüm. Neden bu durum bana ağır geliyordu? Pat diye tanıştığımız için miydi yoksa abimin evin içine girdiğinde söylediği sözlere hemen alınıp üzüldüğüm için mi?

Bunları yok saymaya çalıştım. Korkut abimi biliyordum. İlk ona gelmediğim için kırılmış olmalıydı. Evde olsaydı beni ilk gören o olurdu ama nasip olmamıştı. Sesindeki de kırgınlıktı zaten. Onun için aldığım tatlıyı da tabağa koyup ona verirsem tatlıya bağlanırdı durum. Kendi paketime yöneleceğimde Peri'nin yaptığı tatlıyı görmemle dudaklarımı birbirine bastırdım. Ağlayacak gibi hissediyordum. Nedendi bu kırgınlığım? Korkut abime sarılamadığım için olmalıydı belki de...

"Korkut bu tatlıyı çok seviyor." Dediğinde dudaklarımı ıslattım. Gülümsemeye çalıştım. "Güzel gözüküyor. Elinize sağlık." Bana gülümseyip tabaklara tatlıyı koymaya yardım etti. Ben de masanın üzerindeki poşeti sandalyenin arkasına koydum. Ayıp olurdu belki.

İki tabağı o aldı, iki tabağı da ben aldım.  Şafak abime verip onun yanına geri otururken gözlerime baktığında anlamıştı sanki üzgün olduğumu. Omzuma bir öpücük kondurdu. "Yaşlanmaya başladı ya, çocuklaştı." Dedi beni güldürmek amacıyla kulağıma fısıltıyla.

Peri Hanım bana birkaç soru sorarken onu cevaplamaya çalışıyordum. "Burada mı kalacaksın bugün?" Dedi tabağını sehpaya koyarken. Ben daha cevap veremeden Korkut abimin mırıltısı duyuldu. "Ailesiyle kalır." İşte bu artık fazlaydı.

Görüş alanımın bulanıklaştığını hissettim. Korkut abimle bakışlarımız kesiştiğinde omuzları düştü. "O anlamda kurmadım cümleyi. Lale abla seni çok özlediğini söylüyordu, o yüzden onlarda kalırsın diye düşündüm. Maral, o manada demedim." Derken panik içindeydi. Ailesiyle kalır,ailesiyle...

Kendisini ailem olarak görmüyor muydu artık? "Sorun değil abi, anladım. Geç olmadan gideyim, köpekler varmış sokaklarda Arın öyle diyordu. İyi geceler abi." Dedim Şafak abimin yanağını öpüp ayağa kalkarken. Bileğimden tutup durdu beni. "Yarın görüşürüz." Diye mırıldandım gitmeme izin versin diye. Korkut abim karşısında ağlamak istemiyordum. Ağlayınca sığınmak istediğim adamın yanında ağlamak istemeyecek kadar kırmıştı beni. Bileğimi bıraktığında hızla evden çıktım. Son duyduklarım ise Şafak abimin, Korkut abime bağırmasıydı.

Beş dakika sonra eve geldiğimde kapıyı çalmak yerine bahçeden dolandım. Ağlayacak gibi olduğumu görsünler istemiyordum. Oturma odasında olmalılardı. Mutfaktan girersem fark etmezlerdi. Bu gece Korkut abimlerle kalacağımı söylemiştim, beni evde gördüklerinde bir şeylerin ters gittiğini anlayabilirlerdi. Şu an tek istediğim yorganın altına girmek olduğu için sessiz ama seri adımlarla odama çıktım.

"Maral." Adımlarım dururken sakince nefesimi verdim. Başımı leptopuyla odasından çıkan Uraz abime çevirdim. "Bir şeyini mi unuttun birtanem? Bana mesaj atsaydın keşke. Üstün incecek, havada esiyor. Getirirdim hemen ben." Dedi nazikçe yanıma gelirken.

Uraz abimin bu nazikliği kalbimin daha çok acımasına yol açtı. Korkut abim de eskiden böyleydi. Niye bugün beni hiç özlememiş gibi konuşmuştu ki? Özlememiş miydi yoksa?

"Yavrum, neden ağlayacak gibi bakıyorsun?" Uraz abim endişeyle yanıma gelirken onun ağlamamı görmesini istemedim. Açıkçası bir abimi, diğer abime şikayet ediyormuş gibi olmak istemiyordum. "Çok uykum var. İyi geceler." Hızla kendi odama gittim. Arkamdan, "Bu gece Korkut abimle yatacağım diye tepinmiyor muydun?" Diye mırıldandı duymuştum. Bunu hatırlamak bile gözyaşlarımın hızla akmasına yetti. Odamın kapısını kapatıp yatağa girerken ağzımdan bir hıçkırıkta kaçmıştı. "Ailesiyleymiş!" Hıçkırık yüzünden nefes alamayacak gibi oldum. "Sen kimsin? Abim değil misin? A-ailem değil misin?" Hıçkırıklarımı zor zapt ederken beynimde hala sesi yankılanıyordu.

"Sarılmadı bile." Başımı yastığa bastırıp ağlamaya devam ederken kapım tık tıklandı. "Maral, gelebilir miyim?" Diyen Uraz abimin sesini duydum. Onun nişanlısı vardı ama onun nişanlısı Beril abla ile böyle tanışmamıştım. Ayrıca abim beni hiçbir zaman ailesi dışında da görmemişti.

Korkut'tan

Maral onunla konuşmama fırsat vermeden evden hızla çıkarken peşinden gitmek için ayağa kalktım ancak Şafak bir anda üstüme doğru gelip göğsüme sertçe vurup beni geriye doğru itmişti. "Bize geldi! Bize!" Dedi kızgınlıkla. "Ailesiyle ne demek?! Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin?"

Kaşlarım çatıldı. "Öyle demek istemedim." Sinirle gülüp başını hızla iki yana salladı. Parmağını üstüme doğru sallarken, "Sen onun ailesi olmayı bırakabilirsin ama ben hala abisiyim, ailesiyim." Dedi. Kaşlarım daha çok çatıldı. Ben de onun abisiydim, ailesiydim. Hem de son nefesimi verene kadar. Sadece cümlemi doğru kuramamıştım. Lale abla, Maral'ı çok özlediğini söylediğinde ilk onlarda kalır diye düşünmüştüm. Çünkü o anneydi. Biz sadece...abiydik.

"Biz büyüdük." Diye mırıldandı Şafak dişlerini sıkarak. "Onu anne baba sevgisi görsün diye onlarla tanıştırdın ama bizi geri plana çekmekten vazgeç artık. Senin bu davranışların yüzünden iki aile arasında kalıyor. Sen işleri zorlaştırıp ona karışmaktan başka bir şey yapmıyorsun." Göğsüme bir kez daha vurdu. Dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Ben sadece iyi olsun istiyorum. Anne ve baba sevgisi alarak büyüsün istiyorum. Biz her zaman buradayız zaten." Kaşları havaya kalktı ve gülmeye başladı.

"Her zaman buradasın?" Gülmeye devam etti. "Sen; o, ailesiyle bizim aramızda kalmasın diye geri çekilecek kadar aptalsın. Böyle yaparak onu kendinden uzaklaştırıyorsun. Ben eve girdiğimde boynuma atladı. Sana ne yaptı?" Gülerek bir adım geriye gitti. Yutkundum. Ellerim yumruk halini aldı. Seçim yapmak zorunda olmasın diye yol göstermeye çalışıyordum yalnızca. Maral iki tarafa yetişirken zorlanıyordu ve o ailesi sonradan geldiği için ona yakın olmak istiyordu. Mecburmuşum gibi hissediyordum. Eksik hissetmesin diye çabalıyordum.

"Onu hiç özlemiş gibi değilsin." Dedi Şafak acı bir tebessüm ile bana bakarken. Sert bir soluk verdim. "Onu ben büyüttüm. Herkesten daha fazla özlüyorum ama artık anne ve babası var."

Şafak kaşları çatılarak bana baktı. "Abi sen ciddi misin? Annesi babası varmış! Varsa var, saygı duyuyoruz daha ne yapalım? Kardeşimizi, onu geçtim, canımıza ayıracağımız vakitleri bile paylaşıyoruz onlarla. Sen yine de mecburmuş gibi kendi hakkını bile o aileye vermeye çalışıyorsun. Abi neden? Neden Maral'ın eskisi gibi seninle vakit geçirmesine müsaade etmiyorsun? Artık onu benden almaya da çalışmıyorsun." Derken sesi artık çaresiz çıkıyordu. Gözleri hafiften sulanmıştı. Eskileri özlemişti. Keşke gelse dediğim o günleri...

"Yardımcı olmaya çalışıyorum. İki aile arasında kalarak ne kadar acı çektiğini görüyorsun." Diyebildim sadece. Sinirle saçını karıştırdı. "İstedi mi? Yardım istedi mi?" İstemesine gerek yoktu. Ben her zaman ona yardım etmek için hazırdım.

"Yardım dediğin şey onu daha çok zora sokuyor haberin olsun." Omzuma çarpıp odasına giderken derin bir nefes aldım. Peri ile göz göze geldim. Ayağa kalktı. "Sanırım ben de gitsem iyi olacak. Şirkette görüşürüz." Evden çıkıp gittiğinde kendimi koltuğa attım.

Maral'ın dolan gözleri aklıma geldikçe çıldırıyordum. Ben sadece iyiliğini istemekten başka bir şey yapmıyordum. Hatalı mıydım yani? Onu düşündüğüm için hatalı mıydım?

Histerik bir gülüş çıktı dudaklarımın arasından. "Hatasız olsam ne olur a***na k*****um. Kırdım kardeşimi." Ağrımaya başlayan başımı ovdum. Oturduğum yerden kalktım ve Maral'ın yanına gitmek için evden çıktım.

Onların evinin kapısının önüne geldiğimde titrek bir nefes bıraktım. Zile basmak için elimi kaldırdım. Bana kırgın uyumasına izin veremezdim.

Zile basmak için hazır olduğumda daha çalmadan kapı açıldı. Aren elindeki futbol topunu kolunun altına sıkıştırırken beni gördüğü için şaşkındı da. "Korkut abi, bir şey mi oldu?" Dedi bir adım öne gelirken. "Ablamı görmeye geldiysen öğleden beri sizdeydi." Diye mırıldandı.

Kaşlarım hafifçe çatıldı. Buraya gelmemiş miydi? "Aren, sen arkadaşlarının yanına git. Daha fazla bekletme onları." Arkadan Uraz'ın sert sesi geldiğinde bu sefer Aren'in de kaşları çatılmıştı. Bir bana bir abisine baktı. "Ablama şikayet edeceğim sizi." Cıklayarak sitenin sahasına doğru yol aldı. Yürürken de epey söyleniyordu.

Bakışlarımı ondan çekip Uraz'a çevirdim. "Kavga mı ettiniz Maral ile?" Diye sordu Uraz. Üslubu sertti. Nefesimi verip içeriye girdim. "Yanlış bir anlaşılma oldu, düzeltmeye geldim." Bir şey söylemeden baktı yüzüme. Evin kapısını kapattım.

"Aranıza girmek istemem ancak onu ağlatmamaya dikkat etsen iyi olur." Dedi tehditvari bir sesle. Onu umursamadan merdivenlerden çıkmaya başladım. Onunla da tartışıp ortamı kızıştırmak istemiyordum.

Maral'ın odasının önüne geldiğimde derin bir nefes aldım. Kapıyı tık tıklandım. Odasından başka bir yerde olacağını düşünmüyordum çünkü kırgın veya kötü hissettiğinde yorganın altına sığınmak gibi bir huyu vardı. Ses gelmese de kapıyı açtım. Komodinin üzerindeki abajur etrafı aydınlatıyordu yalnızca ve Maral yatakta arkası dönük bir şekilde yatıyordu.

Kapıyı kapatıp yanına ilerledim. Başta ne diyeceğimi bilemediğim için sadece yatağının köşesine oturmuştum. Gözleri kapalıydı. Yastığına sarılmıştı. Parmaklarım nazikçe saçlarında dolandı. Onu gerçekten çok özlemiştim ama kendimi bastırmaya çalışıyordum çünkü bize vakit ayırıp diğer ailesini ihmal ederse üzülecekti. Üzülsün istemiyordum ama yine üzülüyordu.

"Özür dilerim." Diye fısıldadım boğazıma oturan yumru yüzünden. Sesim yüksek çıksa çatallı çıkacaktı ve bunu gizlemek istiyordum. "Öyle söylemek istememiştim. Ares ile konuştuğumuzda onlarda kalacağını dile getirmişti ve Lale abla da seni çok özlediğini söyleyince ben sandım ki...burada kalacaksın."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Ares, bazen gıcıklık olsun diye ama bazen sahici olarak Maral hakkında bir şeyler paylaşıyordu. Maral'a ondan daha yakın olduğumuz içindi bu tutumu. Ama o anlatırken ben sadece sessizce ne dinliyordum çünkü Maral ile yaptığı şeyleri yapmamıştık. Maral ile birlikte vakit geçirmeyeli uzun zaman olmuştu ve Ares'in dediklerini kıskanarak dinlediğim çok zaman oluyordu. Bu kıskançlık ise beni kızgın bir adama dönüştürüyordu.

Maral'ın geldiği haberini ondan almayı ya da uçaktan indiğinde hemen kollarımın arasında olmasını istemiştim. Olan ise Maral'ın gelişinin üzerinden 14'e yakın saat geçmesiydi. Bu süre boyunca bana gelmemişti. Beni aramamıştı. Onun tarafından ilk olarak aranmaya o kadar alışmıştım ki durum tam tersi olduğunda kırgınlıktan olsa gerek umursamaz davranmaya çalışıyordum. Kendime sürekli sorun olmadığını, Maral'ın geniş bir ailesi olduğunu, herkese yetişirken epey zorlandığını hatırlatıyordum. Eğer sorun yokmuş gibi davranırsam Maral da sorun olmadığını düşünür sanmıştım.

"Oysaki benim de seni çok özlediğimi belli etmeliydim. Sana sıkıca sarılmalıydım, dizimde uyutmalıydım, kendi ellerimle yemek yedirmeliydim belki de. Neyin doğru olduğunu bilemiyorum artık Maral. Her şey yolunda olsun istiyorum sadece." Dedim çaresizce. Yanağımdan usulca bir yaş süzüldü. Elimin tersiyle yanağını okşadım. Bazen keşke pilot olup bizden uzaklaşmasaydı diyordum ve bunu düşündüğümü an kendimden nefret ediyordum. O mutluydu, benim mutlu olmam önemli değildi. "Hayatım hiç yolunda gitmiyor."

Gözümden bir yaş daha aktı. Normalde hayatı idare edebilirdim ama şimdi içimden gelmiyordu. Gelse bile elime yüzüme bulaştırıyordum. Her şey Maral'ın sürekli uçuşlarını bahane ederek bizlerin yanında kalmamasıyla başlamıştı. Sonra dayım ölmüştü ve işler sarma sarmaya devam etmişti. Maral bu süre zarfında yoktu çünkü bilerek ona haber vermemiştim. Etkilenmesini istememiştim.

Sigaraya başlamıştım Maral gittikten sonra ve tabi alkole de. Şafak bazen sigara içerken yakalasa da alkol kullandığımı görmüyordu. "Maral, ben sadece iyi ol istedim." Beceremedim. Babama verdiğim sözü tutamadım. "Özür dilerim."

Omuzlarım düştü. Eğer hayatınızı birilerinin üzerine inşa ederseniz onlar gittiğinde yıkılırdı. 18 yaşımdayken bilmeden Şafak ve Maral üzerine kurmuştum hayatımı. Tek amacım onlara iyi bir gelecek vermek, onlara anne ve babamın eksikliğini göstermemekti. Maral gittiğinde anlamıştım ki kontrol manyağıydım. Maral'a belli etmesem de benden sakladığı her şeyde canım yanıyordu ve içten içe öfkeleniyordum. Bir süre bu huyumdan kurtulmaya çalışmıştım. Maral'ın hayatı hakkında çoğu kararı veren olduğumu anlamıştım. Onun üzerinden elimi çekmeye çok uğraşmıştım yine de yardıma ihtiyacı olduğunu düşünüp yardım etmekten kendimi alamıyordum.

"Seni özledim." Kalbim acıyla kasıldı. Fedakarlık denilen şeyi yanlış anlamıştım öyle değil mi? Fedakarlık, diğer ailesiyle vakit geçirsin diye kendini geri plana atmak olmuyordu değil mi? Hatalıydım.

"Seni çok özledim." Onun yüzüne söyleyemediğim her an için haykırmak istedim içimdekini. Herkesi düşünüp hareket etmekten o kadar yorulmuştum ki kendi istediğim şeyden vazgeçer olmuştum. Sahi en son ne zaman Maral'a onu sevdiğimi söylemiştim?

Yanaklarımdan süzülen yaşlar artmıştı. Sessizce ağlamayalı uzun zaman olmuştu. Maral yeşil harelerini aralayıp gözlerimin içine baktığında dudaklarımı birbirine bastırdım. Neden kırık bakıyor harelerin? Neden ağlayacak gibi duruyorsun? Onun ağlamasını sevmediğimi unutmuş olmalıydı. "Özür dilerim."

Dudaklarını birbirine bastırdı ve titrek bir soluk bıraktı. "S-seni ihmal eden ben miydim?" Diye sordu çatallı bir sesle. Başımı hızla olumsuz anlamda sallarken gözyaşlarımı da sildim. "Hayır, hayır." Anlattıklarım kendisini suçlasın diye değildi. Kırgın olduğumu bu yüzden umursamaz gibi davrandığımı anlaşmasıydı isteğim.  "Ailen değil miyim artık?" Derken sesi varla yok arası çıkmıştı.

Boğazıma oturan yumru kendini belli etti. Yutkundum. "Ailemsin...her şeyimsin sen benim. Özür dilerim, abim biliyorsun beni. Bana haber vermediğin için üzgündüm. Sinirle öyle çıktı." Dudakları büzüldü. Yatakta doğruldu. Kollarını boynuma dolayıp beni kendine çekti. Hemen sarıldım sıkıca. Dolan gözlerimden süzüldü tekrar yaşlar. "Seni çok özledim abi." Seni herkesten daha çok özledim Maral. Ve anladım ki ailenden vazgeçmek zorunda hissetmek çok zormuş. Fedakarlık nedir bilmiyorum ama ben pes ediyorum. Her şey yolunda gitmesede olur ya da her şeyi düzeltmek zorunda olan benmişim gibi olmasada. Tek istediğim kardeşlerimden kopmamaktı o kadar.  "Seni seviyorum abim." Seni çok seviyorum.

Burnunu çektiğini duydum. "Seni affetmedim." Derken sesi oyunbozan bir edayla çıkıyordu. Gülümsedim. "Sana kendimi affettirmek için birden fazla planım var, endişelenme." Diye mırıldandım onu daha sıkı saraken. Başını omzuma koydu. "Birden fazla olması iyi, kolay affedecek gibi gözükmüyorum." Oysaki o beni çoktan affetmişti.
_____________

Son.

Ve benn. Özlediğinizi hissettim ve hemen ilham gelmişken onu sıkıca tutarak bir şeyler yazdım. Aslında anlatmak istediğim çokça şey var ama bunlar başka zamanlara saklı kalıyor şu anlık.

Korkut'u özlemiştim ve dedim neden bu her şeyi halledebileceğini sanan adamında hayatını patlatmayayım. Nasıl buldunuz bölümü? Çok kızdınız mi Korkut'a? Bu arada Maral hemen duygulanıyor gibi olduğu için söylüyorum. Korkut'a karşı çok hassas. Ee sizde özlemiş misiniz bizim kızı ve gerilim adamımızı?

Söylemek isteyeceğiniz herhangi bir şey varsa buraya yazabilirsiniz. Kitap hakkında aklınıza takılan, ya şöyle bir şey vardı ondan sonra ne oluyor, gibi sorularınız varsa kitap bittiği için spoi sayılmadan rahatça cevap vereceğimi umuyorum.

Hep ama hep iyi kalın.

"Kimileri seviyorum der çünkü ezberlemiştir. Kimileri diyemez çünkü gerçekten sevmiştir."

16.05

Continue Reading

You'll Also Like

1.6M 95.3K 46
"Karakter ölür ise hikaye biter derler. Peki hikayenin bitmesi için karakterin ruhunun ölmesi yeterli miydi?" •Aden Mineyla Aktan *küfür ve argo bulu...
147K 4.8K 34
bir genç kız düşünün asker olmak için çalışıyor ve bir asker düşünün yıllar sonra kızını buluyor bir şans verin bence hikayeme
776K 43.9K 70
Abi kurgusu. Bu hayatta hiçbir şey yalnızlığımı alamazdı. İnsanlar bile. -Tamamlandı-
58.3K 1.3K 26
Sana biri mi vurdu Ayza?!" Ne diyeceğimi bilemediğim için başımı aşağı eydim. Pamirin eli çenemi kavradı ve incitmeden başımı kaldırıp göz göze gelm...