ASİL bxb

By onlycherrypie

2.6M 147K 79K

-TAMAMLANDI- -YETİŞKİN İÇERİK- Asil, yalnız bir çocuktu. Sessiz ve ona yalnız hissettiren evinden uzaklaşmak... More

1. BÖLÜM: ''VANİLYA''
2. BÖLÜM: "ASİL"
3. BÖLÜM: "HUZUR"
4. BÖLÜM: "DEVRAN"
5. BÖLÜM: "GÜVENLİK ÖNEMLİ"
6. BÖLÜM: "DOLDURULAN BOŞLUKLAR"
7. BÖLÜM: "ŞAPŞAL"
8. BÖLÜM: "AKŞAM YEMEĞİ"
9. BÖLÜM: "DENEYELİM"
10. BÖLÜM: "KAFA KARIŞIKLIKLARI"
11. BÖLÜM: "DANS PİSTİ"
12. BÖLÜM: "BEKLENMEYEN MİSAFİR"
13. BÖLÜM: "ŞEFKATİN KOYNUNDA"
14. BÖLÜM: "YATAK KEYFİ"
15. BÖLÜM: "İYİLEŞTİREN BAZI ANLAR"
16. BÖLÜM: "BUĞULANAN CAMLAR"
17. BÖLÜM: "ÇOK DÜŞÜNMEK"
18. BÖLÜM: "MERCANKÖŞK"
19. BÖLÜM: "KÜTÜPHANE"
20. BÖLÜM: "MUTFAK"
21. BÖLÜM: "FOTOĞRAF"
22. BÖLÜM: "KABUL OLAN DUALAR"
23. BÖLÜM: "SIRLAR"
24. BÖLÜM: "TEHLİKELİ BİR ÇİFT"
25. BÖLÜM: "HAZIRLIKLAR"
26. BÖLÜM: "SORU İŞARETLERİ"
27. BÖLÜM: "FİNLANDİYA"
28. BÖLÜM: "SOĞUK ve SICAK"
29. BÖLÜM: "İNGİLTERE - BRIGHTON"
30. BÖLÜM: "YENİ YIL ARİFESİ"
31. BÖLÜM: "HEDİYE"
32. BÖLÜM: "HAVAİ FİŞEKLER"
33. BÖLÜM: "HAYALLER VE KARARLAR"
34. BÖLÜM: "İTALYA"
35. BÖLÜM: "ŞÖMİNE ATEŞİ"
36. BÖLÜM: "AİLE"
37. BÖLÜM: "00:00"
38. BÖLÜM: "SÜRPRİZ"
39. BÖLÜM: "DOĞUM GÜNÜ"
40. BÖLÜM: "YAKINLAŞMALAR"
41. BÖLÜM: "KULÜP"
42. BÖLÜM: "AKŞAMDAN KALMA"
43. BÖLÜM: "SON MANTI BÜKÜCÜLER"
44. BÖLÜM: "FRANSA - PARİS"
45. BÖLÜM: "RED"
46. BÖLÜM: "TAPMAK"
47. BÖLÜM: "ACİL DURUM"
48. BÖLÜM: "DEVİL"
49. BÖLÜM: "MANİPÜLE"
50. BÖLÜM: "KAN VE GÖZYAŞI"
51. BÖLÜM: "GÜNAH ÇIKARMA"
52. BÖLÜM: "NORMALE DÖNÜŞ"
53. BÖLÜM: "SENDEN ÖNCESİ YOK"
54. BÖLÜM: "TAVİZ"
55. BÖLÜM: "FİLM GECESİ"
56. BÖLÜM: "ÖN YARGI"
57. BÖLÜM: "OYUNBAZ"
58. BÖLÜM: "HİKAYE"
59. BÖLÜM: "TEN UYUMU"
60. BÖLÜM: "GÖLGE"
61. BÖLÜM: "KISKANÇLIK"
62. BÖLÜM: "MUM ALEVİ"
63. BÖLÜM: "KUTLAMA"
64. BÖLÜM: "BAZI GİDİŞLER"
65. BÖLÜM: "ŞİFAYI KAPMAK"
66. BÖLÜM: "İLGİ"
67. BÖLÜM: "HAYALPEREST"
68. BÖLÜM: "DİZ ÇÖKMEK"
69. BÖLÜM: "NORMAL SEVGİLİLER"
70. BÖLÜM: "YENİ YÜZLER / YENİ HİSLER"
71. BÖLÜM: "HOLDING"
72. BÖLÜM: "MAZİ"
73. BÖLÜM: "FELEKTEN BİR GECE"
74. BÖLÜM: "TATLILAR"
75. BÖLÜM: "BAŞ KÖŞE"
76. BÖLÜM: "KAÇIRILAN UYKU"
77. BÖLÜM: "FİDANLAR AĞACA"
78. BÖLÜM: "PLANLAR"
79. BÖLÜM: "KONUŞMADAN ANLAŞMAK"
80. BÖLÜM: "TÜYOLAR"
81. BÖLÜM: "DEPREM"
82. Bölüm: "KONUŞA KONUŞA"
83. BÖLÜM: "KALP ÇARPINTISI"
84. BÖLÜM: "MİMİ"
85. Bölüm: "RÜYA VE ARDINDAN GELEN"
86. BÖLÜM: "GEÇMİŞTEN GELEN"
87. BÖLÜM: "GİZEM PERDESİ"
88. BÖLÜM: "KAFA DAĞITMAK"
89. BÖLÜM: "AŞK"
90. BÖLÜM: "BAHAR"
91. BÖLÜM: "GERÇEK"
92. BÖLÜM: "SARHOŞ"
93. BÖLÜM: "KÜP CAKE"
94. BÖLÜM: "UYUM"
95. BÖLÜM: "KUBİLAY..."
96. BÖLÜM: "KAPI ÖNÜ"
98. BÖLÜM: "SINAV"
99. BÖLÜM: "DOKUZ NUMARALI..."
100. BÖLÜM: "YAZ BAŞLARKEN" (FİNAL tadında... 😉)
101. BÖLÜM: "KARİKATÜR"
102. BÖLÜM: "MASUM"
103. BÖLÜM: "OLMAYACAK SENARYOLAR"
104. BÖLÜM: "FRANSIZ TURİST MESELESİ"
105. BÖLÜM: "BEKLENEN MİSAFİRLER"
106. BÖLÜM: "ÖZLEŞMEK"
107. BÖLÜM: "MİNNET?!"
108. BÖLÜM: "KALABALIK SOFRALAR"
109. BÖLÜM: "SAHİL"
110. BÖLÜM: "BABA-OĞUL"
111. BÖLÜM: "SUS PUS"
112. BÖLÜM: "MEVZU"
113. BÖLÜM: "BARBAR."
114. BÖLÜM: "AY IŞIĞI ALTINDA"
115. BÖLÜM: "KUŞ TRİBİ"
116. BÖLÜM: "DENİZE DÜŞEN YILANA SARILIR..."
117. BÖLÜM: "KAPIŞMA"
118. BÖLÜM: "UZANMIŞIZ KUMSALA..."
119. BÖLÜM: "STİL İKONU..."
120. BÖLÜM: "MEZUNİYET"
121. BÖLÜM: "HAYATIN AKIŞINDA..."
122. BÖLÜM: "YENİDEN DOĞMAK"
123. BÖLÜM: "SÜRÜŞ DERSİ..."

97. BÖLÜM: "CESARET PELERİNİ"

15.6K 1K 369
By onlycherrypie

Merhabalarrr
😌🫶🏼😌

Keyifli okumalar canlarrr
☺️🌈✨

FERDİ 😻

KERİM 😽

97. Bölüm:

Ferdi, bir cesaret pelerini gibi üstüne geçirdiği beyaz gömleğin bir ucunu koyu renk, salaş kot pantolonunun içine sıkıştırdı ve aynadaki yansımasına baktı. Derin nefesleriyle beraber, gömleğin sardığı göğsü ve omuzları inip kalkıyordu.

Gömlekten buram buram Kerim'e ait o has koku geliyordu ve yeni duş almış çocuğun güzel kokusuyla harmanlanıyordu. Çünkü gömlek adama aitti ve Ferdi böyle bir anda bu gömleği giyiyor olmak istemişti. Pantolonunun cebindeyse adamla evlerine ait o anahtar vardı. Ne giyerse giysin üstünde taşıyordu onu...

Asil arayıp önemli bir şey söyleyeceğini belirterek onu evlerine çağırdığında Ferdi de ailesine çok önemli şeyler söylemenin arifesindeydi aslında.

Günlerdir bunun için doğru anı bekliyordu. Bekledikçe geriliyor, gerildikçe vazgeçecek gibi hissediyordu ve onun kitabında vazgeçmek diye bir şey elbette yoktu.

Korkmuyordu ama insan tereddüt ediyordu işte. Buna rağmen sonuçları ne olursa olsun kendisini ailesine açma düşüncesinden geri adım atmayacaktı. Belki kızacak belki sövecek, belki onu düzeltip (!) değiştirmeye çalışacaklardı.

Ferdi'nin içinde böyle şeyler olmayacağına dair büyük umutlar vardı, yanılmıyordu da aslında.

Sadece her insanın böyle bir durumda yaşayabileceği o baskıyı üzerinde hissediyordu.

Yine de birinin kendisini ailesine anlatması bu kadar zormuş gibi hissettirmemeliydi ama insan doğacağı coğrafyayı seçemediği gibi yaşadığı toplumun fikirlerini de tek bir parmak şıklatmasıyla muasır medeniyetler seviyesine çıkaramıyordu ne yazık ki.

Odasının kapısını açıp kendisini koridora attığında ve saçlarını karıştırıp durarak salona doğru geçtiğinde boğazında düğüm düğüm olmuş bir sürü kelime vardı.

Hatta öyle uzun süre salonun kapısında dikilip gazete okuyan babasına ve ona mahallede dönen şeyleri anlatan annesine baktı ki, orada öyle dikilmesi bir süre sonra orta yaşlı çiftin dikkatini çekti.

"Ne dikildin oğlum yalı kazığı gibi?" diye sordu annesi sorgulayarak oğluna bakarken.

"Bak bu gene süslenmiş, kesin dışarı çıkacak izin almaya geldi." Göksel Bey gözlüklerinin üstünden bir karısına bir Ferdi'ye bakarak konuşmuştu.

Son zamanlarda oğullarındaki iyi-kötü tüm değişimlerin ikisi de oldukça farkındaydı ve Ferdi'nin bilmediği bambaşka şeyler de vardı...

"Manitanla mı buluşacaksın?" diye sordu annesi gözlerini kısarak bir sürü şey ima ediyormuş gibi bir bakışla.

Ferdi önce başını hayır anlamında salladı. Sonra, "A-asil'e gideceğim. Ama o-o-o-nu da görürüm." diye kekeledi tüm gerginliğini ele vererek.

Göksel Bey'le Ayşin Hanım garip bir bakışma yaşadılar çocuğun basit bir dışarı çıkma için izin almaya gelmediğini, öyle olsa bu şekilde konuşmakta zorlanmayacağını bilerek.

"Ne oluyor? Sen başladın yine şakımaya... Hayırdır inşallah?" dedi babası gazeteyi eğerek tamamen Ferdi'ye odaklandığını belli ettiği sırada.

Şakımaktan kastı, çocuğun kekelemesiydi. Kekelemek yerine hep bu kelimeyi kullanırdı adam. Şakımak...

"Bir ş-şey diyeceğim ama önce geçip o-oturun." dedi Ferdi bir an aptallaşarak.

"Lan zaten oturuyoruz ya." Babası neredeyse gülecekti.

"Ha, doğru ya." dedi Ferdi. Birden bire ortam çok sıcak olmuş gibi hissedip gömleğin yakasını bir iki kere çekiştirip havalanmaya çalıştı ama elleri buz kesmişti. "Ben geçip otursam d-daha iyi o zaman. B-ben geçip o-oturayım."

Dudakları bile buz gibi olmuştu sanki...

Hiçbir şey onu böyle soğuk soğuk terletmemişti bu zamana kadar. Alt tarafı üç beş kelimeydi ve sonrasında ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın Ferdi kendisine ağır gelen bu şeyi onlarla paylaşmış olduğu için hafifleyecekti.

Gizli saklı yaşayabilir, üniversiteye de geçince hiçbir sorun yaşamadan Kerim'le olan ilişkisini çok güzel bir şekilde devam ettirebilirdi belki de ama ailesi de bilsin istiyordu işte...

"Var bir karın ağrın senin, belliydi zaten." Ayşin Hanım oturduğu yerden, tekli koltuktan kalkıp Ferdi'nin oturduğu kanepeye doğru ilerledi ve çocuğun hemen yanına yerleşti. "Anlatsana Ferdi, çatlatma beni orta yerimden. O kız mı yine? Ne yaptı?" Sesinden endişe akıyordu kadının. O kızın, oğlunun başına kötü bir iş açacağından endişeleniyordu kadıncağız...

Ferdi'nin gözlerinden birer alev topu geçer gibi oldu. "Ne alaka anne?" diyebildi. "Ben demek sadece o demek mi? Benim hayatımda başka gelişmeler, başka insanlar olamaz mı? Biliyorsunuz zaten, başkası var..." Sonlara doğru sesi kısılır gibi olmuştu.

"Mahalle maçında seni saçma sapan kavgalara soktuğundan beri aklım hep sende kalıyor oğlum. Bir şey demedim, celallenme hemen." Sanki tek sorun o kavga değildi, başka şeyler de vardı ama kadın susmayı seçiyordu.

"Umurumda değil o da, yaptığı hiçbir şey de. Ben önemliyim artık, benim düşüncelerim, hayallerim, benim hislerim..."

Konuya giriş yapmak istiyordu artık. Belki de güzel bir açıklık yakalamıştı sızabileceği, kelimelerini güzelce şekillendirip kendisini en duru haliyle açıklayabileceği...

"Ve bu yeni Ferdi benim daha çok hoşuma gidiyor." dedi annesi sanki gururlanıyormuş gibi görünerek. Öyleydi de...

Ferdi'nin eğitim hayatıyla ilgili net kararlar vermesi, Asil'le arkadaş olması ve onunla beraber bu üniversite hazırlığı sürecini sağlıklı bir şekilde şekillendirmeleri, çocuğun okuldaki pek hoş olmayan arkadaşlıklarından ve nihayet de o kızdan uzaklaşmış olması kadının gerçekten çok ama çok hoşuna gidiyordu.

Kısacık bir sürede Ferdi'nin bir çocuktan, bir yetişkine evrildiğini görmüştü resmen, tamamen değişmeden, huyunu suyunu terketmeden, yine kendisi olarak harika birine dönüşmüştü Ferdi.

Kendisini bulmuştu...

Tam açıklaması ancak bu olabilirdi, kendisini bulmuştu.

Kerim'i de bulmuştu bu süreçte... Kendisini buluşu da onunla beraber başlamıştı sanki...

"Hoşuna gidiyor mu bu halim cidden?" diye sordu Ferdi belli etmemeye çalıştığı bir hevesle. "Şimdi sana, size bir şey desem, bana olan fikirleriniz hiç mi değişmez? Gözünüzdeki yerimden düşmez miyim?"

"Oğlumuzsun." dedi Göksel Bey yandaki koltuktan. "Yanlışın varsa seni uyarmak bizim boynumuzun borcu. Ama yanlış bir şey yapman senin bizim oğlumuz olduğun gerçeğini de değiştirmez."

Ferdi hem rahatlar hem de daha çok gerilir gibi oldu. Çünkü dilinden düşürüp, bir anda söyleyip kurtulmak istediği bu şey onlara yanlış gelsin istemiyordu...

Yanlış bir şey yapmıyordu ki. Seviyordu ve seviliyordu... Bu neden yanlış olsundu?

"Ben size bir şey söyleyeceğim." dedi gözlerini yerdeki halının desenlerine indirerek. Kendisini küçücük bir çocuk gibi hissetti o an.

Sanki işlediği bir suçu itiraf edecekti de, boynunu bükmüş gibiydi. Ama böyle, bir hata yapmadığını bilerek bir hata yapmış gibi hissedip ezilip büzülmek bir an kendi karakteriyle öyle bir çatıştı ki ruh halinin değişim hızını kendisi bile pek takip edemedi.

Duruşu bile gözle görülür şekilde değişti sanki. Omuzları dikleşti önce ve öne eğik durduğu için sıkışmış gibi hissettiren göğüs kafesi birden rahatladı. Düzgünce nefes almaya başladı.

"Ben erkeklerden hoşlanıyorum." dedi pat diye. Dümdüz karşısındaki duvarda asılı duran tabloya bakıyordu. Erkekler derken, Kerim yani , diye içinden devamını getirdi.

Dudaklarının kenarı kıvrılmıştı kelimeler ağzından çıkarken. Dudaklarını ısırarak gülüşünü bastırmaya çalıştı ama pek beceremedi. "Size manitam diye bahsedip durduğum aslında bir erkek."

Bakışları o tablodaki çiftlik evinde ve etrafındaki yemyeşil çimenlerde, elma ağaçlarında kısa bir süre oyalandı. Ardından tebessüm ederek önce annesine sonra bir tık daha çekinerek babasına baktı.

İkisi de az önceki halleriyle aynı ifadeleri taşıyan suratlarıyla kendisine bakıyorlardı.

Ferdi bir an onları şoka soktuğunu sanarak endişelendi ve biraz panik olarak tekrar ikiliye baktı. "Oturun demiştim ben size." dedi telaşını belli etmemeye çalışarak.

Göksel Bey, "Zaten oturuyoruz ya lan!" dedi ama sesi öfkeli bile değildi.

Ferdi iyice şaşırdı ve kolunu tutan ve hafifçe okşayan annesiyle dönüp Ayşin hanıma baktı. "Anne? Ne dediğimi duymadınız mı? Ben içimden mi söyledim? Öyle yapmış olabilirim ç-çünkü her kahvaltıda, her akşam yemeğinde size bunu söylediğimi hayal ederek tripten tribe girdim. İçimden mi söyledim ben yine?" diye ısrarla sordu.

Kadın başını iki yana salladı. "Duyduk seni." dedi gözleri hafifçe nemlenmişken. "Duyduk..." Kadın ne diyeceğini bilemiyormuş gibi kocasına baktı.

"Duyduk duyduk..." dedi adam elindeki gazeteyi ve gözünden çıkardığı yakın gözlüğünü kenara bırakıp. "Ne zaman söyleyeceksin diye bekliyorduk biz aslında."

Ferdi büsbütün afalladı. "Af buyur?" diye sordu.

"Biliyorduk." dedi annesi fısıldar gibi. Yüzünde minik bir tebessüm vardı.

"N-nasıl ya?" diye kekeledi Ferdi.

Göksel Bey yerinden kalktığında Ferdi belli belirsiz irkilir gibi oldu ve onun kolunu usulca tutan annesi bunu hissedince kendisini çok kötü hissetti. Onlardan ve tepkilerinden nasıl korktuğunu hissetmişti çocuğun sıçrayan bedeniyle.

Göksel Bey pencereye doğru ilerleyip tam karşılarındaki eve, aşağıya doğru kaşlarını çatarak baktı. Cümlelerini nasıl seçse bilemiyordu o da.

Ferdi'nin bilmediği şeyler vardı ve bunu çocuğa anlatsa mı anlatmasa mı bilemiyordu adam. Ama çocuğun az önce paylaştığı gerçeği nereden bildiklerini ona açıklamak zorundaydılar elbette.

Ferdi ise kafasındaki tüm soru işaretleriyle onlardan bir cevap bekliyordu.

Cüzdanındaki fotoğrafı görmüşlerdi kesin... Ferdi'nin ilk aklına gelen şey bu olmuştu. Sonra zihni başka bir fikir daha üretti. Kerim'i telefona nasıl kaydettiği ortadaydı, onu da görmüş bazı çıkarımlarda bulunmuş olabilirlerdi annesiyle babası.

Belki telefonunun kilidini açıkta bıraktığı bir an olmuştu ve mesajlaşmalarını okumuşlardı... Ferdi bir an böyle bir şey olduğunu düşünerek çok fazla utandı. İnşallah böyle öğrenmemişlerdi...

"Göksel..." dedi annesi. "Söylemeyecektik ama-"

"Neyi anne? Neyi söylemeyecektiniz? K-korkutmayın beni gözünüzü seveyim. Zaten nasıl kıvranıyorum günlerdir görmüyor musunuz? Ne oldu Allah aşkına?"

"Sen söylemeyelim dedin Ayşin. Ben o kız kapımıza geldiği, bize o fotoğrafı gösterdiği an söyleyecektim oğluma. Sen çocuk söyleyene kadar bekleyelim, kırmayalım içindeki mutluluğu dedin. Şimdi oğlum bana gerçeği söylemişken ben elalemin kızının yaptığı terbiyesizliği örtbas etmeyeceğim."

Ferdi kimden bahsedildiğini anlar anlamaz başından aşağıya kaynar sular dökülüyormuş gibi hissetti.

Cebindeki cep telefonu titriyordu. Kerim olduğunu tahmin ediyordu. Çünkü adama evden çıkarken mesaj atacağını söylemişti, neredeyse birkaç saat olmuştu ama adama bir şey yazamamıştı odasında bu ana hazırlandığı için...

Şimdiyse Ceylan'ın yine bir şeyler çevirdiğini öğreniyordu. Ve bu şey Kerim ile kendisini ilgilendirirken Ferdi sakin kalamıyordu.

"Ne yaptı?" diyebildi. "Ne f-fotoğrafı?"

Annesi derin bir nefes aldı. "Sevgililer gününden birkaç gün sonraydı." dedi.

Ferdi düşündü. Sevgililer gününde tam da buradaydı, kendi evinde, Kerim'le beraber her anlamda hayatının en harika vakitlerinden birini geçiriyordu...

"O kız elinde telefonuyla zilimizi çaldı." dedi babası. Karısının bu şeyi söylerken zorlanacağını gördüğü için zaten başından beri oğluna söylemek istediği şeyi kendisi söylese daha iyiydi. "Sen ve... o... genç adamın bir fotoğrafını gözümüze gözümüze soktu." dedi adam öfkeyle. Ama öfkesi Ferdi'ye değildi. Kızaydı. "Hani şu İtalya muhabbeti için gelen genç."

"Baba..." dedi Ferdi şokla. Biraz da yalvarır gibiydi.

"Apartmana girerken çekmiş sizi onunla. Yakın olduğunuz bir fotoğraf." diye açıkladı babası. Ancak ayrıntı vermedi, vermek istemedi, gerek de yoktu.

Fotoğraf Kerim'in dayanamayıp Ferdi'nin yanağına dişlerini geçirdiği ana aitti ve uzaklıktan dolayı, bir de çekilme açısı işin içine eklenince adam Ferdi'yi yanağından öpüyor gibi görünmüştü yalnızca...

Ferdi'nin sinirden dolan gözlerinden bir damla yaş süzüldü ve hissettiği öfkeyle bir bacağını deli gibi sallamaya başladı. Annesi o bacağı tutup ona sakin olmasını söylese de resmen delirmişti Ferdi.

"Delirme hemen." dedi babası onlara doğru adımlayarak. "Ona söylenmesi gereken her şeyi ben söyledim. Telefonundaki fotoğrafı bizzat sildim. Yedeklemek aklına gelmemiş olacak ki silmemem için çok uğraştı."

"Ben size söyleyecektim." dedi Ferdi. "Ben anlatacaktım kendimi. Sikip atmış her şeyi yine..." Elinin tersiyle sertçe yaş akıp duran gözünü ovuşturdu. "Ben açıklayacaktım kendimi..."

Babası da onun tam yanına otururken, elini çocuğun koyu renk saçlarına atarak onu rahatlatmak ister gibi karıştırdı babacan bir tavırla. "Zaten sen anlat, sen paylaş istedik oğlum." dedi üstüne basa basa. "Küfür edip durma annenin yanında, yiyeceksin şamarı şimdi."

"Ne anlamı kaldı içimdeki endişelerin, korkuların?" diye sordu Ferdi kırılmış bir çocuk gibi. "Tadımı kaçırdı!"

"Şşş..." Annesi onu kendisini çekip sarıldığında kadının omzunda, hissettiği tüm şeylere usul usul ağladı. Babasının sırtını sıvazlayan, ona güç veren elini hissetti.

Sinirleri boşalmıştı sanki... Günlerdir olan gerginliğine, o gerginliğin ardından gelen büyük rahatlamaya, ailesinin onu bağrına basışına ağlıyordu, onun yanında bir de hissettiği sinirle baş edemeyişine ağlıyordu.

"Hayat senin." dedi babası. "İstediğin gibi, hissettiğin gibi yaşamaya hakkın var. Bizden yana korkun olmasın." Adamın da sesi titriyordu sanki...

"Teşekkür ederim." dedi Ferdi annesinin omzundaki başını kaldırıp bir kolunu da babasının sırtına yerleştirdi. "Biliyordum ağzıma sıçmayacağınızı ama nasıl söyleyeceğim diye götüm tutuşmadı da değil."

"Ağzını bozma dedim yav." dedi babası onun kulağını hafifçe çekerek.

"Baba ya..." dedi Ferdi kulağını o tutuştan kurtarmak için annesine sokularak.

"Kendine dikkat edeceksin." diye konuştu annesi oğlunun boncuk boncuk ağlamasına asla dayanamayıp. "Sana ne yapıp yapmayacağını söyleyemeyiz ama etrafı biliyorsun oğlum. Her gün ne haberler görüyoruz, ne ölümlere şahit oluyoruz. Özgürce yaşa ama sana bir zarar gelirse biz de ölürüz Ferdi'm."

Ferdi annesinin ne demek istediğini çok iyi anladı.

Sırf kendi olduğu için, sevgisini açıkça yaşadığı için linçlenen, aşağılanan, öldürülen insanlarla doluydu bu toplum. Bu hastalıklı bir durumdu ve özgürlük kelimesinin kavramını parçalayıp yok etmekten başka bir şey değildi.

Ama gizlenip saklanmak da çözüm değildi hiçbir şeye... Ferdi bunun dengesini güzelce kurabileceğine inanıyordu.

Kendi olacaktı özgürce, yeri geldiğinde gerekirse kendi hakkını da, başkalarının hakkını da sonuna kadar savunacak, kimseye boyun eğip, kıyıda köşede saklanmayacaktı...

Ona da bu yakışırdı.

✨❤️✨❤️✨

Kerim, salonun diğer ucundaki sevgilisinin öfkesini olduğu gibi hissederken çocuğun bir delilik yapmasından korkuyordu hala. Buradaydı, yanındaydı ama sanki her an çıkıp, tadını kaçıranlardan hesap sormaya gidecekmiş gibi duruyordu.

"Ferdi, sakinleş dedim sana." dedi tekrardan az önce söylediği şeyin pek etkili olmadığını gördüğü için. "O kızın evine gitmeyeceksin, onunla muhatap olmayacaksın, onun gözünün içine bakmayacaksın."

Ferdi yüzünü sıvazladı. "Kerim anlamıyor musun beni?" diye sordu. Pencerenin önündeydi, serin hava yüzüne vururken sakinleşmeye çabalıyordu.

Ailesinin onu sonuna kadar desteklemesinin tadına bile adam akıllı varamamıştı. Mutluydu mutlu olmasına... Karnında kelebekler depreşiyordu sanki. Ama sinirleri de tepesine çıkmıştı.

"Mimi..." dedi Kerim. "Yanıma gel. Yanımda ol ki sakinleştireyim, seni nasıl anladığımı anlatayım sana." Kerim ona gitmiyor, onu ayağına çağırıyordu. Bekliyordu ki Ferdi sakinleşmek için ona yanaşsın, yanına ilişsin. Sakinleşmek istesin ve onu ancak Kerim'in sakinleştirebileceğinin farkına varsın...

"İçim kaynıyor gibi ama." dedi Ferdi neredeyse dudaklarını büzerek, sanki biraz daha durulmuştu. Temiz hava iyi gelmişti. Ya da ona iyi gelen Kerim'di. Kerim'in yanında, Kerim'in evinde olmaktı...

Pencerenin yanından ayrılıp salonun ortasında dikilen adama doğru usulca ilerledi. Ona yanaşıp iyice dibine sokuldu. Adamdan çok kısa olmamasına rağmen ona kirpiklerinin altından, sarkıttığı dudaklarıyla masum masum baktı.

Kerim'in bir kolu onun beline dolanırken, diğer eli çocuğun yakışıklı yüzüne doğru yol almış saçlarını yüzünden uzaklaştırmıştı.

Üstündeki gömleğin kendisine ait olduğunu görüyordu ve kendisine ciddiyet katan, takım elbiselerinin içine jilet gibi ütüleyerek giydiği gömleğin Ferdi'nin üstünde böyle salaş ve serseri bir havada duruyor olmasına inanamıyordu. Fazla seksiydi. Hayran kalmıştı... Sahi çocuk bu gömleği ondan ne zaman aşırmıştı? Bilmiyordu adam... Bir fikri yoktu.

Ferdi, buraya gelmek için evden çıktığı o sırada karşı evin kapısını kıracak gibi çalmamak için kendisini zor tutmuştu.

Önceden olsa yapardı, eski Ferdi olsa sadece o kapıyı kırmakla kalmaz, o evi de onların başına yıkmaktan beter hale getirirdi. Ama annesini ve babasını, kardeşini düşünüyordu, onların o mahallede bir huzuru vardı ve her ne kadar birileri bu huzuru kaçırma planı yapıp başarısız olsa da, Ferdi bile isteye onların tadını kaçıracak bir şey yapmayı asla istemezdi.

"Öfkeni anlıyorum ama iyi yanından baksan olaylara?" dedi Kerim. Sesi öyle ılımlı çıkıyordu ki Ferdi ister istemez bu ses tonunun etkisi altına giriyordu.

Tek bir ters lafında Ferdi'nin fitilini yeniden ateşleyeceğini adı gibi biliyordu Kerim ve onun bir kavgaya karışmasını, özellikle de o kızla yüz yüze sinir bozucu bir münakaşaya girmesini asla istemiyordu.

Bazı insanlar laftan anlamazdı ve Ceylan da öyle biriydi işte. Bu ortadaydı... Ferdi istediği kadar ona kendisini anlatsın gerçekleri haykırsın bir şey elde edemeyecekti ve Kerim, Ferdi'nin böyle bir öfkeyle dolup taşarak kendisini yıpratmasını istemiyordu.

Ferdi de farkındaydı bu durumun, sadece bu taze öfkesinin durulması gerekiyordu...

"İyi yanı mı?" Durup kısa bir an düşünmek için kendisine müsaade etti. "Haklısın aşk aslında... Annem babam terso yapmadı lan hiç." Ferdi bir an bunu hatırlayarak gevşek bir şekilde gülmeyi başardı, tüm bedeni doğrudan Kerim'e yaslanmıştı, bir kaç saniye içinde gerçekten de gevşeyivermişti... "Günlerdir de aşırı normaldiler bana karşı, biliyor musun? Her zamanki gibiydiler yani... Oysa benim götüm tutuşmuş haldeydi nasıl söyleyeceğim, ne diyeceğim diye..."

"Bak görüyorsun işte. Seni nasıl sevdiklerini, sana nasıl güvendiklerini..." Kerim de çocuğun heyecanıyla, belki de ondan daha çok heyecanlanarak gülümsedi.

Kendi anne babasına kendini açmak gibi bir fırsatı, niyeti olmamıştı hiç Kerim'in ama Ferdi'nin attığı bu adımı kendisi atmış gibi hissediyor, o da hevesleniyordu.

Bir sevgilisi vardı, sevgilisinin ailesi artık ikisini, aralarındaki ilişkiyi biliyor ve destekliyorlardı. Bu, Kerim'in hayalini bile kurmadığı bir şeydi... Ama şimdi bir hayalden daha öte, daha güzel şeyler yaşıyordu. Hayatının en mutlu dönemindeydi. Ve bu dönem hayatının geri kalanı boyunca sürecek gibiydi.

"Kendini onlarla tanışmaya hazırlaman gerekiyor." dedi Ferdi adamı denemek istiyormuş gibi. "Bundan sonraki aşama o artık. Seni zaten İtalya muhabbetinden biliyorlar ama damatları olarak da tanışmaları gerek. Yoksa beni sana salmazlar bir daha... Yüzümü ayda yılda bir falan belki görürsün, beni çok özlersin, özlemimden azar kudurursun... Ben öyle bir insanım çünkü, varlığımla çok güzel koyarım insana, sen birinci elden şahitsin... Ama yokluğum da güzel koyar bak... Gerçi sen ona da şahitsin, değil mi Kerim?"

Kerim güldü. "Sen şöyle uzun uzun konuştuğunda bu dudakları parçalayasım geliyor benim."

"Ha konuşmayayım yani böyle uzun uzun?" diye sorar gibi baktı Ferdi sevdiği adama.

"Öperek..." dedi Kerim onun lafının üstüne.

Ardından eğilip çocuğun dudaklarını kavradı ve Ferdi de anında ona tutununca sanki çok uzun zamandır birbirlerine hasret kalmış gibi derin bir öpüşmeye giriştiler. Çok değil yalnızca birkaç günlük bir hasretti bu.

Ferdi adamın alt dudağını kavrayıp tıpkı bir şeker emer gibi zevkle keyfini çıkarmaya başladığında adam da aynı muameleyi onun üst dudağına gösteriyordu.

Aslında bu bir kutlama öpücüğüydü... Kısa süreliğine...

Öpücüğün ardında bıraktığı hisler öyle kolayca değişti ki, Ferdi derince inlerken ellerini Kerim'in saçlarının arasına daldırıp Kerim'e aynı şehvetle karşılık vermeye başladı.

Bir an allak bullak bir zihinle geri çekildiğinde odaksız bakışlarıyla Kerim'in yüzüne baktı. "Hmm?" dedi sanki adam ona bir şey sormuş gibi. Dudaklarını yalayıp diliyle üstlerinden geçti ve kızarmış dudakları iyice nemlendirdi.

"Ne hmm Mimi?"

"Ben bir şey diyordum sanki? Kızgın gibiydim..." diye devam etti Ferdi. Harbiden beyni durmuştu Kerim'in etkisi yüzünden.

"Yok kızgın değildin, geçmişti öfken." Kerim onun saçlarını sevdi ve içinde hala bir öfke kırıntısı varsa söküp almak istedi.

"Geçmiş miydi harbiden?"

"Hı hı."

"Doğru diyorsun. Senden başka bir şey hissetmiyorum şu an." Öyle duru bir bakışla söylemişti ki Kerim dişlerini sıktı onun bu hallerine.

"Ben de seni hissediyorum." diye fısıldadı çocuğun dudaklarına doğru. Kasıklarını Ferdi'nin belirgin sertliğinin üstüne bastırıp çocuğun tepkisinin hiçbir anını kaçırmamak için dikkatle onu izledi.

"Sınav g-günü popomun üstüne oturabilmek istiyorum." diye mırıldandı Ferdi alt taraflarının temasından feci şekilde etkilenmiş bir halde. Göz bebekleri genişlemiş dudakları aralanmıştı.

"İstemiyorsun yani beni?" diye sordu Kerim oyuncu bir tavırla.  Çocuğu zorlamak gibi bir niyeti elbette yoktu.

Güzel vakit geçirmek, Ferdi'nin ailesine açılmasını o şekilde de kutlamayı isterdi ama çocuğun sınav haftasını ağrısız sızısız geçirmesini de istiyordu.

"İstiyorum." dedi Ferdi hemen. "Ç-çok istiyorum hem de." Uzanıp arka arkaya adamın dudaklarını öptü, yetmedi yanaklarına sıraladı öpücüklerini.

"Olmaz." Kerim başını iki yana sallayarak güldü. "Haklısın, sınavın var ve ben her ne kadar senin bencilin bir adam da olsam, sana karşı bencillik yapamayacağım zamanlar da var."

"Ağlarsam görürsün şuracıkta ama."

"Beni neyle tehdit ediyorsun sen?" diye sordu Kerim alayla. Normalde olsa Ferdi'nin onu herhangi bir şekilde tehdit ediyor oluşuna, üstelik bir de kendisiyle tehdit ediyor oluşuna öfkelenirdi ancak körle yatan şaşı kalkar lafının canlı bir örneği gibiydiler adeta. Ferdi'nin alayı Kerim'e de bulaşmıştı...

Kerim'in ağır tavırları da Ferdi'nin bünyesine yerleşmişti sanki zamanla...

"Tehdit değil canım adam... Sen beni yanlış anladın." dedi Ferdi hemen. "Ben olmaz demedim ki, totomun üstüne oturabileceğim şekilde olsun olacaksa da dedim."

Kerim gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. "Miyavla bir de istersen. Ne bu haller? Yalvaracak mısın yoksa bana?"

Ferdi derin bir nefes aldı. "Çok mutluyum." diye fısıldadı. "Sana böyle sarılıyor olmak bile deli deli gülmek istememe sebep oluyor. Seni sevmek, beni sevdiğini bilmek, hissetmek..."

"Bana da kafayı yedirtiyor." diye devam ettirdi Kerim çocuğun cümlesini. "Ailen beni biliyor, gerçekten kafayı yiyorum. Belli etmediğime bakma, senden daha heyecanlıyım. Sahiden onlarla tanışmamı istiyorlar mı?"

Ferdi adamın bu çocuksu haline gülmeden edemedi. "Sen işin ciddiyetini kavrayamadın heralde Kerim?"

Kerim içindeki tüm heyecana rağmen güldü. Elini Ferdi'nin erkekliğine atıp onu güzelce kavrayıp çocuğun nefesini kesti. "Kavradım kavradım. Çok güzel kavrarım ben... Her işin ciddiyetini..." diye erotik bir sesle mırıldandı.

"Ke-kerim..."

"Bak başladın bile miyavlamaya işte..."

"Mi-miyavlamıyorum b-ben. Tutacak mısın böyle?" Kerim'e yalvaran bakışlarla bakıp adamın eline sürtündü.

"Benimle tanışmayı gerçekten istiyorlar mı?" diye sordu Kerim. Konuşturma taktiğini Ferdi'nin üstünde uyguluyordu yeniden ama bu sefer can acıtmak gibi bir niyeti asla yoktu.

"İstiyorlar t-tabii! Asil'e diye kaçıp kaçıp sana ge-geldiğimin de farkındalar artık. Si-sikeyim Kerim..." İnler gibi bir ses çıkarıp adamın omzuna tutundu çocuk. "Asil için gelmiştim ben..."

"Doğru ya..." dedi Kerim Ferdi son kez, bir kaç defa daha okşadı ve serbest bıraktı. "Sana söyleyeceği şeyler vardı."

Çocuğun alnını öperek ondan bir tık uzaklaştı. Bu cinsel gerilimi bozmazsa çocuğa istediğini vereceğini ve bunu pek usul bir şekilde yapmayacağını biliyordu adam.

Zorlamaya gerek yoktu. İradesini koruyabilirdi... Ferdi'nin dikkatini dağıtmak istemiyordu.

"Kaç gündür yüz yüze göremedim ikinizi de." diyerek yutkundu Ferdi kendine gelmek ister gibi üstünü başını düzeltirken.

Asil'i bekletmek istemiyordu, çünkü zaten epey bekletmişti arkadaşını. O an aklı pek yerinde olmasa da çocuğun heyecanlı çıkan sesinin zaman zaman ağlayacak gibi olduğunu da hissetmişti Ferdi.

"Evet, inzivaya çekildiğini falan düşünmeye başlamıştım." Kerim koltuğa oturduğunda, koltukta kıvrılmış uyuyan siyah kedi uyanıp adamın kucağına yerleşerek mayışıklığına kaldığı yerden orada devam etmeye başladı.

"Mesajlaşıyorduk ama aşk." dedi Ferdi hemen adamın önüne diz çökerek adamın kucağındaki kediyi severken. "Araşıyorduk da..."

"Sana yetiyor mu sadece mesajlaşmak, araşmak?"

Ferdi yutkundu. "Annemlere nasıl söyleyeceğim diye çok tribe girdim." diye itiraf etti. Adama belli etmese de gerçekten takmıştı bu durumu kafaya.

Ya içi şu an böyle huzurla dolu değil de ailesi onu reddettiği için hayalkırıklığıyla dolu olsaydı ne yapardı? Düşünmek bile istemiyordu...

Kerim çocuğun yüzünün değişimini görür görmez elinde olmadan biraz telaşlandı. Karamsar Ferdi alışkın olduğu bir şey değildi ve çocuk her ne düşünüyorsa bu yüzden gözlerine yerleşen bu bakış Kerim'in asla ama asla hoşuna gitmemişti.

"Şşş..." diyerek bir parmağını çocuğun çenesine yerleştirdi ve yüzüne bakmasını sağladı. "Ne bu gözlerindeki bakış? Her şey çok güzel gitmişken hem de..."

Ferdi çöktüğü yerden Kerim'im kahverengi gözlerine baktı. "Beni istemeselerdi, kızsalardı falan diye düşündüm bir an."

"Seni istememek?" diye hayretle sordu Kerim. "Sen nasıl harika olduğunun farkında değil misin? Bir sevgili olarak, arkadaş olarak nasıl harika olduğunu görüyorum, deneyimliyorum. Bir evlat olarak da muhteşem olduğuna kalıbımı basarım."

Ferdi'nin gözleri ışıldadı. "Beni kudurtma, yukarıya çıkacağım iki dakikaya." diye heyecanla geveledi ağzının içinde.

Çenesi hala adamın parmaklarının usul tutuşunun arasındaydı. "Seni burada bekliyor olacağım." dedi Kerim eğilip Ferdi'nin dudaklarını uzunca öpmeden önce.

Çocuk dizlerinin üstündeydi ve Kerim eğilmiş ondan almak istediği her şeyi alarak, vermek istediklerini fazlasıyla vererek öpüyordu.

Ferdi onun dizlerine tutunarak biraz yükseldi ve adamı aynı açlıkla öptü.

Bir an duruluyor, diğer an birbirlerine olan çekimleri yüzünden alev alev yanabiliyorlardı ve tüm bu geçişler tüketiciydi... Harika bir tükeniş ve tüketişti bu...

Ferdi nihayet Asil'in yanına çıkıp büyük gerçeği öğrenmeden önce Kerim'le uzun bir kaç dakika boyunca, kıyafetleri hala üstlerinde olmasına rağmen çok başka şeyler yapıyorlarmış gibi hissederek yakıcı bir şekilde öpüştü.

Dudakları resmen dans ediyordu...

Onlar için de yepyeni bir sayfa açılmıştı sanki ve defterin bundan sonraki her sayfasında isimleri daima yan yana yazılacaktı...

❤️‍🔥❤️‍🔥❤️‍🔥❤️‍🔥❤️‍🔥❤️‍🔥❤️‍🔥❤️‍🔥❤️‍🔥❤️‍🔥❤️‍🔥❤️‍🔥❤️‍🔥❤️‍🔥❤️‍🔥❤️‍🔥❤️‍🔥❤️‍🔥❤️‍🔥

Umarım sevmişsinizdir...

Onların bu hallerini görebilmek beni yumuşacık yapıyor
😍😍😍

Kerim'in salak hallerini yazmak istiyorum, ve git gide ne kadar birbirlerine benzediklerini size de göstermek...
😂😅

Gelecek bölümlerde görüşürüzzz
❤️❤️❤️

(Dip not: çocukları sınav öncesi seviştirmek istemedim ciddilii kskxksm kızabilirsiniz bana ya da gülebilirsinizz ama onlar da insan ya kıyamam 😂😂)

Continue Reading

You'll Also Like

415K 34.2K 37
Aker, Transilvania'ya da bulunan gizemli bir şatoda tatil yapıcağını zannederken nereden bilebilirdi ki orada asırlardır vampir kocasının yaşadığını...
2.1K 161 11
David Judesie Heyworth Law'a dair ıvır zıvırlar. "Nothing is above the law."
2M 127K 32
|Tamamlandı.| Askeri ve eşcinsel bir kurgudur.
3M 152K 64
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...