KÖYGÖÇÜREN

By servestizm

4.4M 398K 60.4K

Hasret köyden uzakta bir dere kenarındaki küçücük evinde hem hayatla hem de annesiyle mücadele eden başı dik... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7. Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11. Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15. Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm
52.Bölüm
53.Bölüm
54.Bölüm
55.Bölüm
56.Bölüm
57.Bölüm
58.Bölüm
59.Bölüm
60.Bölüm
61.Bölüm
62.Bölüm
63.Bölüm
64.Bölüm
65.Bölüm
66.Bölüm
67.Bölüm
68.Bölüm
69.Bölüm
Özel Bölüm
70.Bölüm
71.Bölüm
72.Bölüm
73.Bölüm
74.Bölüm
75.Bölüm
76.Bölüm
77.Bölüm

19.Bölüm

69.3K 6.2K 993
By servestizm

📍Hoş geldiniiiiiiizzzzzzzz

Selamlar bebekleeeğğrrrrrrr....

Ayyy benim için heyecanlı bir bölüm sizin için de öyle olur umaaağğrım zjkslsşsşs 💞

Sınırımız 1,5k

Keyifli okumalaarrr 💘💘

*********
19.Bölüm

*********


O anlık sinirle dolu kovasını yerden aldı, aldığı gibi de içindeki suyla da Hamza'yı boydan boya ıslattı hiç düşünmeden.

Adamın her yanından akan suları seyretti tek elini beline atıp, kızmasını beklese de yüzünü ovuşturup sitemli bir şekilde, ama hala o yumuşak gözlerle bakıyordu Hamza.

Daha da sinirlendi Hasret, yalan söylemişti kendisine. Ve hala böyle aşık aşık bakabiliyordu.

Bu kez kovayı attı adamın beline doğru.

Bunun da tohumları kuruyabilirdi!!

....

Kovayı attı atmasına da adamın kovayı elinin tersiyle kolayca kenara savurmasını da beklememişti.

Tabii, erkekliğine zeval gelmemesi lazımdı.

Yoksa nasıl bir onla bir bunla nişanlanıp duracaktı?

"Gözüm görmesin seni." dedi hırsla, kovasına doğru yürüyüp yerden aldı. Ama adamın vuruşuna da çarptığı taşa da dayanamamış kırılıvermişti.

Sıkkın bir nefes verdi, buna da ağlardı bir yarım saat.

"Hasret."

"Adımı anma."

"Dinleyecek misin?"

Başını kaldırıp hala üzerinden su sızan, ama az öncekine nazaran daha her şeyi belli olan adama baktı Hasret.

Onun çiçekler de meydana çıkmıştı.

Ama kim bakardı ki, kabak çiçeği!

Artık Hasret'i ilgilendirmiyordu, "Hayır. Ben sana geçen gün sordum biri oldu mu diye. Yanıtını o zamana verdin, geçti zamanı."

"Bana öyle mi sordun sahiden?"

Elini beline attı bu kez Hasret, gözleri adamın ıslak beyaz gömleğinin yapıştığı tenine bakmamak için zor tutuyordu, "Öyle sordum sahiden."

Ağzının içinde cıkladı Hamza, iki adım yaklaştı Hasret'e, sanki geniş göğsünü, hebyetini daha çok göstermek istiyordu, "Dedin ki..." dikkatle baktı kızın gözlerine, öyle haklı görünüyordu ki Hasret kaşlarını çatmakla büzmek arasında kaldı, "Sevdiğin oldu mu?"

"Olmadı dedin."

"Sana kadar olmadı çünkü."

"Nişanı da dedeme takmışlar hıı."

Genç kızın kıskanç yüzüne kendini tutmadan güldü Hamza, üzerinin ıslağı pek ırgalamıyor gibi görünüyordu, "Ben askerdeyken babam anlaşmış istemiş kızı. Dönünce de her şeyden habersiz yüzüğü tutuşturdular elime."

"Sen de kızı beğenmedin ondan attın."

"Kızı görmedim. Öyle başlayan işten hayır mı gelir, attım yüzüğü gittim."

Dudağının içini ısırdı Hasret, o havadaki burnunu indirmeden etrafına bakındı düşünür gibi, ama neredeyse şimdiden inanmıştı adamın dediğine, "Ne bileceğim yalan demediğini?"

"Hiç haz etmem yalandan, oradan bil."

"Niye inanayım?"

Dudağının içini ısırdı Hamza düşünür gibi, ellerini ıslak pantolonunun cebine soktu, "İnanma, keyfin bilir."

Adamın bu kez üzerine gelmemesiyle bozularak durdu Hasret, iki eliyle kırık kovanın sapından tuttu. Şimdiye kadar hiç yalanı olmamıştı, apaçık diyordu her şeyi.

Bunda da yoktur diye düşünüyordu.

Nedensizce bu adama güvendiğini de kabullendi o an, ayakları da bu kararı bekler gibi yanaşıp durdu onun elleri ceplerinde rahatça duran bedenine.

Öyle ağır ağır kendisini izliyordu Hamza, her zamanki o bakışlarıyla.

Dudağının içini ısırdı, elini adamın gömleğine uzatıp çekiştirdi biraz, "Çok da ıslanmamışsın."

"Hımm az geldi bana da, bir de dereye yatır."

Güldü Hasret, sonra toparlamaya çalıştı kendini, "Ama bana deseydin o akşam böyle yapmazdım."

"Çiçekleri yedirirdin ne yapmaması."

Adamın dediğine yutkundu Hasret, yanında kala kala ondan daha fesat olmuştu, pembeleşen yanaklarına rağmen başını salladı, "Sinirlenirim ben böyle şeye. Kızı hiç mi görmedin?"

"Gördüm tabi, ama sen gibi görmedim."

"Hımm.. Ben mi güzelim o mu?"

Yine güldü Hamza, Hasret'in ıslak gömleğin düğmelerinde usul usul dolaşan eli aklını karıştırsa da hoşuna gidiyordu, "Epey de güzeldi şimdi, ama bir kere attık nişanı."

Genç kızın kızarak elini göğsüne vurmasıyla belinden tuttuğu gibi kendine çekti Hamza, "Hayret, bu meseleye bir hafta kapıdan kovarsın beni diyordum."

Hasret kendisine sarılan adamdan ve üzerinin ıslağından uzaklaşmaya çalıştı bir süre, "Ay Hamza her yanım ıslandı yaa bıraksana."

Gülerek daha da kendine çekti Hamza, vücutlarını hepten bastırdı birbirine, kendi ıslaklığını Hasret'in elbisesine de geçirdi, "Al bakalım nasıl oluyormuş gör."

Görüyordu Hasret, birazdan gözünün önünde uçuşan yıldızları Hamza'ya da gösterecekti. Çünkü hissetmemesi gereken yerleri hissediyordu karnının yakınlarında.

Yutkundu, bozuntuya vermeden devam etmeye çalıştı ama adamın bakışının değiştiğini de görüyordu, "Ona değil de ıslatmana bir hafta açmam penceremi."

Hasret'in hala elinde tuttuğu kovayı alıp öteye attı Hamza, genç kızın boşta kalan elini tutup göğsüne koydu, kendi de tekrar sarıldı beline.

"Kovamı da kırdın."

"Kırmasaydım da benimki mi kırılsaydı."

"Hiyhh! Az edepli konuşsana Hamza!"

"Sen oraya atarken edepli, ben yine edepsiz." Hasret'in bakışları altında istemsizce daha da bastırdı bedenlerini birbirine, burnundan soluyordu.

"Hem... Çok sabrediyorum Hasret."

Genç kızın bir an arkasına bakıp sonra kendisine dönüşünü izledi, döndükten sonra da kollarını boynuna dolayışını, fısıldayışını, "Neye?"

"Sana... Yaptıklarına, beni yoldan çıkarışlarına.."

"Yapmıyorum ki ben bir şey.."

"Şu halime bak.."

Hem adamın kendisine yaslanan bedenine hem de üzerinin ıslağına baktı, "Almadan önce bir yıkayayım dedim kötü mü yapmışım."

Elini genç kızın ince belinden aşağı sürüdü Hamza, onun da kıvranmaya başladığını hissediyordu, "Ben de yıkayayım mı?"

"I-ı.. Seninkiyke benimki bir olmaz."

"Niye?"

"Sabredemiyorum dedin ya.. Elinden bir kaza çıkmasın."

Güldü Hamza, burada ona inanmaması gerektiği tınısını da veriyordu, "Çıkmaz merak etme... Ama tez zamanda bu işin adını koymak lazım Hasret."

Adamın yakınca duran yüzüne bakabiliyordu sadece Hasret, aralarından rüzgar bile sızmazdı bedenlerinin, "Gel konuş anamla, dur diyen mi var?"

"Ne der bu işe?"

Burnunu adamın burnuna sürterek yaklaşan yüzüne elini koydu Hasret, sakallarına dokundu, "Olmaz der."

"Olduracağız o zaman mecbur."

Adamın dudağına dudağına konuşmasıyla ne diyeceğini bilemedi, "Az uzaklaş benden."

"Niyeymiş?"

"Daha tam barışmadım senle. Kızgınım."

Azıcık geri çekildi Hamza. Hasret'in nazını çekmeyi pek bir seviyordu. Üzerinin ıslanması veya penceresinin açılmaması onun için gurur kıracak bir şey değildi.

İnsan en çok sevdiğine, ilgilendiğine kızardı. En çok ona küser en çok da ona nazlanırdı. Bu yüzden her küsmesinde, her kızmasında kendine yer buluyormuş gibi mutlu oluyordu.

"Bu kez ben de kızgınım o zaman, özür dile barışalım."

Kaşlarını kaldırdı Hasret, kolları hala adamın omuzlarında duruyordu, "Bak sen şu işe..."

"Bak tabii, ben de hayret ettim." genç kızın yüzünü süzdü biraz, "Ama yine de barışmak lazım. Küs kalmak günahtır."

"Yoo, daha barışmam ben senle."

Genç kızın belini okşadı Hamza, bir eli sırtına doğru çıkarken diğeri kalçasına doğru inmeye başladı tenine bastıra bastıra.

Tabi böyle sarılıp sarmalanınca Hasret'i bir telaştır, bir heyecandır aldı. Kalçasına inen iri elini tutmak ve devamını beklemek arasında kalsa da diğer eli de sırtında göğsüne doğru yaklaşmaya başlamış, bir yandan diğeri kalçasına ulaşmıştı bile. Nefes nefese kalıp ne yapacağını bilemedi Hasret.

Böyle durumlarda da en kötüsünü yapardı.

Elini Hamza'nın geniş omuzlarından çekip hala kendisine yakın olan yüzüne orta dereceli bir tokat attı.

Adamın başını hafifçe öteye çevrildiği görünce de ne yaptığını fark ederek dudağını ısırdı.

Öyle yapmayacaktı. Eline tokat atmayı düşünmüştü..

Ama elinden yanlış yere kaçmıştı ne yapacağını bilemeyince.

Onun bu kez sahiden, haklı olarak kızacağını bildiğinden yutkundu.

Hamza'nın ciddi suratı ağır ağır döndü yüzüne, bu kez bir telaş daha yaptı Hasret. Dudağının içini ısırdı, adamın koyu, ciddi gözlerine baktı suçlu suçlu.

Sonra da omuzlarına tutunup ayak uçlarına yükseldi, dudaklarını birleştirdi hızla.

İkincisi daha tatlı bir telaştı.

....

Continue Reading

You'll Also Like

331K 25.9K 29
"Korhan git artık." Dudaklarından dökülen sözler ruhuna ağır geliyordu. "Kıyamıyor musun ona." Adamın sözleri birer zehir gibiydi. Korhan iğrenerek d...
YOSMA By siyahbirkiz

Teen Fiction

249K 9.4K 52
Her şey beyazın masumluğuna aldanmakla başladı. Uyuşturucu kliniğinde uyuşturucu kullanmayan bir adamın ne işi olabilir? Ahsen, geçmişi ile yüzleşir...
667K 1.2K 2
Bir genç kız! Yaşam ile ölüm arasında ki ince çizgiyi aşan dedesi.. En sevdiğini kaybedince yaşayabilirmi insan? Peki ya yaşarsa yaptığı hataların be...
920K 74.5K 50
Yetişkin okurlar için uygundur! Nüzhet Yalıyar, başarılı bir iş kadınıdır. Hayattan tek bir isteği kalmıştır ama o istek onun için imkansız gibi görü...