ASİL bxb

De onlycherrypie

2.6M 147K 79K

-TAMAMLANDI- -YETİŞKİN İÇERİK- Asil, yalnız bir çocuktu. Sessiz ve ona yalnız hissettiren evinden uzaklaşmak... Mai multe

1. BÖLÜM: ''VANİLYA''
2. BÖLÜM: "ASİL"
3. BÖLÜM: "HUZUR"
4. BÖLÜM: "DEVRAN"
5. BÖLÜM: "GÜVENLİK ÖNEMLİ"
6. BÖLÜM: "DOLDURULAN BOŞLUKLAR"
7. BÖLÜM: "ŞAPŞAL"
8. BÖLÜM: "AKŞAM YEMEĞİ"
9. BÖLÜM: "DENEYELİM"
10. BÖLÜM: "KAFA KARIŞIKLIKLARI"
11. BÖLÜM: "DANS PİSTİ"
12. BÖLÜM: "BEKLENMEYEN MİSAFİR"
13. BÖLÜM: "ŞEFKATİN KOYNUNDA"
14. BÖLÜM: "YATAK KEYFİ"
15. BÖLÜM: "İYİLEŞTİREN BAZI ANLAR"
16. BÖLÜM: "BUĞULANAN CAMLAR"
17. BÖLÜM: "ÇOK DÜŞÜNMEK"
18. BÖLÜM: "MERCANKÖŞK"
19. BÖLÜM: "KÜTÜPHANE"
20. BÖLÜM: "MUTFAK"
21. BÖLÜM: "FOTOĞRAF"
22. BÖLÜM: "KABUL OLAN DUALAR"
23. BÖLÜM: "SIRLAR"
24. BÖLÜM: "TEHLİKELİ BİR ÇİFT"
25. BÖLÜM: "HAZIRLIKLAR"
26. BÖLÜM: "SORU İŞARETLERİ"
27. BÖLÜM: "FİNLANDİYA"
28. BÖLÜM: "SOĞUK ve SICAK"
29. BÖLÜM: "İNGİLTERE - BRIGHTON"
30. BÖLÜM: "YENİ YIL ARİFESİ"
31. BÖLÜM: "HEDİYE"
32. BÖLÜM: "HAVAİ FİŞEKLER"
33. BÖLÜM: "HAYALLER VE KARARLAR"
34. BÖLÜM: "İTALYA"
35. BÖLÜM: "ŞÖMİNE ATEŞİ"
36. BÖLÜM: "AİLE"
37. BÖLÜM: "00:00"
38. BÖLÜM: "SÜRPRİZ"
39. BÖLÜM: "DOĞUM GÜNÜ"
40. BÖLÜM: "YAKINLAŞMALAR"
41. BÖLÜM: "KULÜP"
42. BÖLÜM: "AKŞAMDAN KALMA"
43. BÖLÜM: "SON MANTI BÜKÜCÜLER"
44. BÖLÜM: "FRANSA - PARİS"
45. BÖLÜM: "RED"
46. BÖLÜM: "TAPMAK"
47. BÖLÜM: "ACİL DURUM"
48. BÖLÜM: "DEVİL"
49. BÖLÜM: "MANİPÜLE"
50. BÖLÜM: "KAN VE GÖZYAŞI"
51. BÖLÜM: "GÜNAH ÇIKARMA"
52. BÖLÜM: "NORMALE DÖNÜŞ"
53. BÖLÜM: "SENDEN ÖNCESİ YOK"
54. BÖLÜM: "TAVİZ"
55. BÖLÜM: "FİLM GECESİ"
56. BÖLÜM: "ÖN YARGI"
57. BÖLÜM: "OYUNBAZ"
58. BÖLÜM: "HİKAYE"
59. BÖLÜM: "TEN UYUMU"
60. BÖLÜM: "GÖLGE"
61. BÖLÜM: "KISKANÇLIK"
62. BÖLÜM: "MUM ALEVİ"
63. BÖLÜM: "KUTLAMA"
64. BÖLÜM: "BAZI GİDİŞLER"
65. BÖLÜM: "ŞİFAYI KAPMAK"
66. BÖLÜM: "İLGİ"
67. BÖLÜM: "HAYALPEREST"
68. BÖLÜM: "DİZ ÇÖKMEK"
69. BÖLÜM: "NORMAL SEVGİLİLER"
70. BÖLÜM: "YENİ YÜZLER / YENİ HİSLER"
71. BÖLÜM: "HOLDING"
72. BÖLÜM: "MAZİ"
73. BÖLÜM: "FELEKTEN BİR GECE"
74. BÖLÜM: "TATLILAR"
75. BÖLÜM: "BAŞ KÖŞE"
76. BÖLÜM: "KAÇIRILAN UYKU"
77. BÖLÜM: "FİDANLAR AĞACA"
78. BÖLÜM: "PLANLAR"
79. BÖLÜM: "KONUŞMADAN ANLAŞMAK"
80. BÖLÜM: "TÜYOLAR"
81. BÖLÜM: "DEPREM"
82. Bölüm: "KONUŞA KONUŞA"
83. BÖLÜM: "KALP ÇARPINTISI"
84. BÖLÜM: "MİMİ"
85. Bölüm: "RÜYA VE ARDINDAN GELEN"
86. BÖLÜM: "GEÇMİŞTEN GELEN"
87. BÖLÜM: "GİZEM PERDESİ"
88. BÖLÜM: "KAFA DAĞITMAK"
89. BÖLÜM: "AŞK"
90. BÖLÜM: "BAHAR"
91. BÖLÜM: "GERÇEK"
92. BÖLÜM: "SARHOŞ"
94. BÖLÜM: "UYUM"
95. BÖLÜM: "KUBİLAY..."
96. BÖLÜM: "KAPI ÖNÜ"
97. BÖLÜM: "CESARET PELERİNİ"
98. BÖLÜM: "SINAV"
99. BÖLÜM: "DOKUZ NUMARALI..."
100. BÖLÜM: "YAZ BAŞLARKEN" (FİNAL tadında... 😉)
101. BÖLÜM: "KARİKATÜR"
102. BÖLÜM: "MASUM"
103. BÖLÜM: "OLMAYACAK SENARYOLAR"
104. BÖLÜM: "FRANSIZ TURİST MESELESİ"
105. BÖLÜM: "BEKLENEN MİSAFİRLER"
106. BÖLÜM: "ÖZLEŞMEK"
107. BÖLÜM: "MİNNET?!"
108. BÖLÜM: "KALABALIK SOFRALAR"
109. BÖLÜM: "SAHİL"
110. BÖLÜM: "BABA-OĞUL"
111. BÖLÜM: "SUS PUS"
112. BÖLÜM: "MEVZU"
113. BÖLÜM: "BARBAR."
114. BÖLÜM: "AY IŞIĞI ALTINDA"
115. BÖLÜM: "KUŞ TRİBİ"
116. BÖLÜM: "DENİZE DÜŞEN YILANA SARILIR..."
117. BÖLÜM: "KAPIŞMA"
118. BÖLÜM: "UZANMIŞIZ KUMSALA..."
119. BÖLÜM: "STİL İKONU..."
120. BÖLÜM: "MEZUNİYET"
121. BÖLÜM: "HAYATIN AKIŞINDA..."
122. BÖLÜM: "YENİDEN DOĞMAK"
123. BÖLÜM: "SÜRÜŞ DERSİ..."

93. BÖLÜM: "KÜP CAKE"

26.9K 1.1K 681
De onlycherrypie

Merhaba
❤️❤️❤️

Keyifli okumalarrr
😻❤️😻

FERDİ 😻

KERİM 😈

93. Bölüm:

Ferdi serinleyen havada elleri cebinde yürürken üzerinde hissettiği gözlerle birlikte yan gözle yanında yürüyen ve omzu omzuna değen Kerim'e baktı. Sanki bile bile yapıyordu adam, bile bile temas edip duruyordu attığı her adımla beraber.

Asil'lerin bahçesindeki akşam yemeğinden kalkmışlardı ve sessizce Kerim'in arabasına doğru ilerliyorlardı.

Kerim bir süredir suskundu.

Ferdi adamın uzaktan kumandayla açtığı arabasının kapısını açıp binmeden önce, "Eve atarsın beni reis." dedi gayet rahat bir tavırla. Her zamanki hallerinden biriydi aslında ama Kerim'e uzun zamandır farklı şekillerde hitap ettiği için adam böyle demesini beklemiyordu.

Reis?

Canım adama ve aşka ne olmuştu?

Ferdi'yi kızdıracak bir şey yapmadığına neredeyse emindi. Yani... Yapmamıştı, değil mi?

Aslına bakılırsa onu bir miktar kızdıran Ferdi'ydi bu akşam farkında olmadan söylediği bir şeyle.

Ferdi çoktan arabaya binmiş, koltuğuna yerleşmiş ve kemerini takmış olmasına rağmen Kerim bir süre durup, az önce Ferdi'nin durmakta olduğu boşluğa bakarak öylece kaldı. Geceyi birlikte geçireceklerini düşünmüştü adam. Ferdi'nin bu kadar erken bir saatte, üstelik dışarıda olacağına dair ailesine haber vermişken eve dönmek isteyeceğini düşünmemişti.

Direksiyonun başına geçerken Kerim'in bozuk olan sinirlerinin yanına bir de bozulan morali eklenmişti. "Eve gitmek istediğine emin misin?" diye sordu ilgisiz tutmaya çalıştığı keyifsiz sesiyle. Ama çocuğun eve gitmekten vazgeçmesini feci şekilde istiyordu.

Tüm akşam gözlerini onun üstünden almakta zorlanmıştı. Her şeyiyle, her zaman ilgi çekici olan bu çocuk bu akşam ayrı bir karizmatik gelmişti Kerim'in gözlerine.

Cüzdanında kendisine ait vesikalık bir fotoğraf taşıdığını bilmek de Kerim'e neler yapmıyordu ki? Sahiplenmeyi ve sahiplenilmeyi aynı anda iliklerine kadar hissediyordu.

Ferdi onu minicik bir hareketiyle göğe çıkarıp dünyanın en mutlu insanı ilan ederken, farkında olmadan ettiği bir lafla da gerisin geri ama çok sert bir şekilde yeryüzüne indirebiliyordu.

Varını ve yoğunu bir kişiye bağlamak galiba böyle bir şeydi. Kerim asla şikayetçi değildi bundan ama artık anlıyordu ki onu bu hayatta en mutlu edecek kişi Ferdi'yken bunun tam tersine de ancak Ferdi sebep olabilirdi.

"Eminim eminim, aşırı yorgunum ya." Koltukta biraz kayarak oturduğunda başını arkaya yaslayıp gözlerini kapattı çocuk. Çok da yorgun değildi aslında... İyi hissediyordu...

Üzerinde dar, koyu renk bir pantolon vardı ve Kerim'in gözleri çocuğun üstünde minik bir gezintiye çıkmışken, kasıklarına yakın bir yere öylesine koyduğu kemikli, güzel eline kaydı. Deri bir kaç bileklik takmıştı dövmesinin olduğu bileğine Ferdi. Avcunun içinde iyileşmeye devam eden yaraların açık pembe renkteki taze izleri dışarıdan gelen sokak ışığının altında hafifçe parlıyordu.

"Dün akşam iyi dinlenemedin mi?" Kerim elini kaldırarak Ferdi'nin yakışıklı yüzünü örtmüş asi, siyah tutamları kulağının arkasına yerleştirdi ve onu daha rahat görebilmek için hafifçe yan döndü.

Yüz hatlarına bitiyordu çocuğun. Harika bir çene yapısı vardı, kemerli burnu öyle muhteşemdi ki Kerim onu daha başka bir şekilde hayal bile edemiyordu. Elmacık kemikleri ise dişlerini kamaştırıyordu, onları ısırmaktan aldığı zevk ortadaydı. Dudakları ise... Kerim o dudakların köpeğiydi artık. Bunu bu şekilde, bu tabirle dile getirmezdi elbette. Dudaklarının köpeğiyim demezdi ama kendine ait gösterme yöntemlerine sahipti...

O yöntemlerden bir kaçı arsızca zihninde belirip aklını bulandırmaya başlamıştı bile gözleri uzunca bir süre o dudaklarda takılı kalınca.

Ona öpüşmeyi sevdiren, bu dudaklardı...

Ferdi tek gözünü açtı önce, saçını düzeltirken tenine sürtünen ve onu çaktırmadan usulca seven parmaklarla gıdıklanan içini görmezden gelmeye çalıştı. "Yaniii. Sızmışım ama ara ara midem çok fena oldu. Uyanıp durdum, yatakta yuvarlandım. Yataktan da yuvarlandım hatta. Yuvarlanmışım daha doğrusu. Halının üstündeydim sabah."

Kerim gülümsedi. "Keşke bende kalsaydın. Çok güzel bakardım sana. "

"Yok be, iyi ki evde kalmışım. Başına bela olurdum bütün gece. Söylemeyecektim ama söyleyeceğim. Kustum Kerim."

"O yüzden mi bugün hiçbir şey içemedin?" diye sordu Kerim. Çocuğun geceyi bu kadar kötü geçirdiğini tahmin etmemişti. "Ayrıca başıma bela falan olmazdın, olmazsın. Bu nereden çıktı şimdi? Bir daha böyle bir şey dediğini duymak bile istemiyorum."

"Hı hı, tamam, demem." dedi Ferdi adama hak vererek. Adam hastayken onunla ilgilendiğinde, bu durum Ferdi'ye hiç de yük gibi hissettirmemişti. Adamın da onun için aynı şekilde hissediyor olduğu düşünülürse bela olma lafı biraz yersiz ve Kerim'i sinir edecek bir laf olmuştu. "Kuş kafamın mutluluğunu görmek istemesem bugün hiçbir güç beni evden çıkaramazdı." diyerek konuyu değiştirmek istedi Ferdi.

"O kadar kötü olduğunu bilsem seni asla yalnız bırakmazdım." dedi Kerim dirseğini Ferdi'nin oturduğu koltuğa yaslayıp açık açık çocuğun yüzüne dokunmaya başladı. Parmaklarının tersini Ferdi'nin güzel çehresinde oldukça hafif dokunuşlarla gezdiriyordu.

Çok mu kötü olmuştu sevgilisi?

Ferdi'ye karşı otoriter olmaktan hoşlanan Kerim'in yanında, ona karşı pamuk gibi olan bir Kerim vardı ve bazı anlarda öyle ağır basıyordu ki...

Sesi bile yumuşamıştı anında. Ferdi kendisini eve bırakmasını istediğinden mi bilinmez arabayı çalıştırmak için bir girişimde bulunmamıştı bile.

"Yalnız değildim ki. Bizimkiler evdeydi, gerçi uyuyorlardı ama olsun."

Ferdi yanağını okşayan parmaklarla mayışmanın eşiğine gelmişti bir kaç saniye içinde. Oysa mayışmak istemiyordu ki, eve gitmek istiyordu bir an önce.

"Pek bir şey de yemedin. Her şeyi benim tabağıma koydun." dedi Kerim Ferdi'ye doğru biraz yanaşıp. "Aç mısın?"

Ferdi Kerim'in büyük bir ilgiyle kendisine baktığını görünce elinde olmadan heyecanlandı. Neden gitmiyorlardı? Kerim'in sıcak nefesi yüzüne vurdukça içi bir fena oluyordu. Üstünde ceketi olmasına rağmen az önce yürürlerken biraz üşüdüğünden Kerim'e sokulmak istiyordu. Sırası olmadığını biliyordu...

Biliyordu ama evi falan unutup Kerim'i arka koltuğa atası geliyordu...

"Aç değilim. Eve bırakmayacak mısın beni? Çakıldık kaldık buraya." Ferdi iri çakır gözleriyle Kerim'e baktı sorgular gibi.

Kerim sert bir soluk aldı. Elini Ferdi'nin yüzünden bir hışımla çekti. "Bir şey olmuş." dedi ifadesizlik maskesini bir koruma kalkanı gibi yüzüne geçirirken. "Daha dün... Daha dün böyle değildin Mimi. Neden soğuksun bana?" Ferdi'nin kendisine soğuk davranıyor olabilme ihtimali Kerim'i de buz gibi soğuk bir adam olmaya itiyordu.

Ferdi, az önce kendisine bakarken gözbebeklerine kadar eriyen adamın birden bire atarlanmasına anlam veremeyerek Kerim'e baktı. "Hiç bir şey olmadı Kerim. Ne soğukluğundan bahsediyorsun şu an? Alt tarafı beni eve bırakmanı istedim." Belli etmese de çok az paniklemişti Ferdi.

"Görmüyorsun tabii seninle biraz daha vakit geçirmek için çırpındığımı." Arabanın motoru kükreyerek çalıştığında Ferdi dudaklarını birbirine bastırıp homurdanan adamın yan profilini süzdü.

Hemen bu kadar öfkelenmesini beklemiyordu...

"Sen neden gerginsin böyle? Dün gece yumuşatmıştım da ben seni aslında. Ateşe tutulmuş marshmallow gibiydin kucağımda. Yani bazı yerlerin hariç... Malum yerlerin ucuna o marshmallowu taktığımız kazık gibiydi. Ne oldu da böyle kuyruğuna basılmış boğa gibi kafa atacak hedef arıyorsun?" Dün arabadaki halleri kastediyordu. Adamı kucağına çağırmıştı ve Kerim yine itiraz bile etmemişti.

Ferdi onu sevdikçe gerçekten çocuğun dokunuşları karşısında hem erimiş, hem de... Cidden Ferdi'nin anlattığı gibi olmuştu işte.

Kerim sinirli olmasına rağmen büyük bir dikkatle arabayı kullanırken ters ters Ferdi'ye baktı. Gergindi evet...

Çünkü... Çünkü Ferdi'yi istiyordu.

Bundan daha normal bir durum da yoktu. Ferdi'yi arzulayabilirdi, sevgililerdi artık, birlikte de olmuşlardı yakın zamanda... Kerim Ferdi'yi yine o şekilde, özgürce sevebilmek istiyordu ama görüyordu ki Ferdi pek oralı değil gibiydi...

Belki de kendisinin onu arzuladığı kadar Ferdi Kerim'i arzulamıyordu. (yav he he) Ama hatırlıyordu Kerim dün gece üstünde oturduğu erkekliğin sertliğini... Bugünse Ferdi'nin bu umursamazlığı adamın sabrını sınıyordu resmen.

İlgi bekleyen küçük bir çocuk gibiydi Kerim.

Ferdi'nin ilgisine açtı. Bu apaçıktı. Belli etmekten de çekinmiyordu artık. Nasıl alışmıştı bu çocuğa, kendisine gösterdiği sevgiye? Şimdi minicik bir an aklına geçmiş gelse, ödü kopuyordu Ferdi'yle araları bozulacak diye.

Bozulursa ne yapardı?

"Kerim?" Cevap vermedi adam düşünceleriyle boğuştuğundan. Ferdi bakışlarını ön camdan dışarıya çevirerek altlarında kayan yola baktı. "Cevap da vermiyor herif ya..."

Bir süre sessizce yol aldılar ama dayanamayıp oldukça uzun süren sessizliği bozan Ferdi oldu. Neredeyse eve gelmiş sayılırlardı. Bu kadar susmak çocuğa fazlaydı. "Kerim bak konuşmazsan-"

"Konuşmazsam ne?"

"Ha şöyle yola gel oğlum."

Kerim sinirleri bozulmuş gibi güldü. Ferdi bu gülüşü kaçırmamak için gözlerini adamın üstünden bir an bile ayırmadı. Çok güzel gülüyordu şerefsiz.

"Yola geleyim öyle mi?" diye sordu adam, hala gülümsüyordu istemeden. Ferdi'ye uzun süre kızgın kalması artık pek mümkün görünmüyordu.

"Ee geldin zaten yoluma."

"Ukalasın ve o ukala ağzına neler yapabileceğimi çok iyi biliyorsun."

Ferdi yutkundu.

Kerim'in, ağzına yapabilecekleri konusunda tehdit gibi savurduğu şey kulağına ve pek de minik olmayan Ferdi'sine erotik bir vaat gibi geliyordu. Eskiden korkacağı, midesini bulandıracağını düşündüğü şeyler şimdi heveslenmesine sebep oluyordu, ilginçti...

"Bi-biliyorum." diye kekeledi.

Kerim'in gözleri kısıldı. "Hmm..." dedi Ferdi'nin ses tonunu tartarken. "Bildiğin için mi böyle ukalasın yoksa bu akşam Ferdi? Bile bile sinirlerimi bozmaya çalışıyorsun sanki." Ardından kendi kendine ekledi. "Hayır, kızgın da kalamıyorum ki."

Ferdi elbette böyle bir şey için çabalamıyordu. Adam neden böyle düşünüyordu ki? "Öyle mi yapıyorum?" diye kendisinden beklenmeyecek bir masumlukla sorduğunda Kerim onun bu haline dişlerini sıkarak tepki verdi.

"Benimle evlenmek istemediğini söyledin mesela. Bu benim sinirlerimi epey bozdu." Kırmızı ışıkta durmuşlardı ve Ferdi'lerin evine oldukça yaklaşmışlardı. Kerim de içinde daha fazla tutmak istemediği şeyi nihayet söyleyivermişti. Omuzlarından kalkan yüke hayret etti.

"Seninle evlenmek istemiyorum mu dedim ben lan?" dedi Ferdi birden yükselerek.

"Lan mı?" Kerim'in tek kaşı havalandı.

"Sanki teklif ettin de hayır dedim." Araba yeniden hareket etmeye başladığında yeniden konuştu. "Ondan mı triplisin sen bana?"

"Trip yapacak birine mi benziyorum Ferdi?"

"Yapıyorsun işte off..." Ferdi kemerini çözerek Kerim'e döndü. "Sultan Abla'ya öyle dedim çünkü-"

"Çünkü?"

"Sen evlenmek mi istiyorsun ki?" Ferdi'nin evliliğe karşı bir önyargısı oluşmuştu ismi lazım değil olan kişiyle yaşadıkları şeylerden ve o kızın evlilik hakkında ettiği tüm o ucuz laflardan sonra. Bunu yeni yeni farkediyordu. "Hemen mi?"

Evlenmemin, evlilik olayının o kızın dedikleriyle yakından uzaktan alakası olmadığını bilmesine rağmen, bugün Asil ve Devran'ın nasıl mutlu olduklarını, beraber paylaşacakları bir hayatın temellerini büyük bir hevesle nasıl attıklarını görmesine rağmen bu konuda hala garip hissettiğini saklayamazdı.

Evlenmek demek, hayallerden, hedeflerden, kendinden vazgeçmek demek değildi. Biliyordu Ferdi, görüyordu da... Kerim'le beraberken biriyle sevgili olmanın da öyle bir şey olmadığını yaşayarak öğreniyordu.

"Hemen nasıl olsun Ferdi? Daha okulun var, hayallerin var. Hayallerimiz var."

Ferdi çekinerek Kerim'e baktı. Adamın anlayışı karşısında utanmıştı biraz. "Teşekkür ederim." diye fısıldadı. Kerim duygularına tercüman olmuştu.

Kerim, Ferdi'lerin apartmanının önüne parkederken daha sakindi artık. Motoru susturdu ve Ferdi'ye doğru döndü. "Neden teşekkür ediyorsun şimdi?" diye sordu anlamayarak.

"Hayallerime falan önem veriyorsun ya hep. Ondan..." Yutkunup devam etti. "Seninle evlenmek istemediğimden falan değil valla Kerim. Ben zaten daha genciz dedim, evlenmem seninle demedim ki... Hem şey, bizimkilerde falan olmamış, annemle babamda yani... Asiller'de de olmaz ama bazı insanlarda evlilik aşkı öldürüyormuş ya mesela, ya öyle olursak biz?"

Kerim ellerini çocuktan uzak tutamıyordu, hele de böyle konuştuğu anlarda... Bu yüzden uzandı ve yeniden saçlarını okşadı ve sabah traş olmasına rağmen yeniden pürüzlenmiş yanağına dokundu çocuğun. "Ferdi, öyle olmayacağımızı biliyorum, sen de biliyorsun. Hem evlenmek zorunda falan değiliz. Sadece senin bir an öyle isteksiz görünmen hazırlıksız yakaladı beni sanırım. Yanlış anladım, senin aklında neler döndüğünü hesaba katamadım."

"Zorunda değil miyiz gerçekten?" diye sordu Ferdi merakla. Sonuçta Asil ve Devran'ın ileride yapacağı gibi onlar da yurtdışında evlenebilirlerdi günün birinde.

"İstersek olur, istemezsek olmaz." Omuz silkti Kerim ve Ferdi'nin gerginliğinin azaldığını an be an gözlemledi. "Keyfimize kalmış bir durum. Sevgimizi, evlenmek isteyip istemememizle ölçemeyiz. Galiba fazla tepki verdim. Galiba değil, fazla bir tepkiydi kabul ediyorum, sağlıklı düşünemedim o an. Gelecekle ilgili planlarında olmamaktan korktum. Saçmaydı."

Dürüstlük bir ilişkinin en kilit noktasıydı.

"Ama seviyorum seni." dedi Ferdi adamı inandırmak ister gibi. Çok tatlıydı, fazla tatlıydı hatta... Farkında bile değildi. "Nasıl öyle düşünürsün? Oturup geleceğe dair bir sürü şey planladık seninle. Benim için Fransızca dersi almaya başlamışsın sen. Beraber o güzel evde yaşayacağız dedik. Geceleri mal gibi anahtara baka baka sırıtarak uyuyorum ben." Durup soluklandı. "Sadece evlenme düşüncesi beni geriyor. Olayın seninle veya aramızdakilerle bir ilgisi yok ki. Valla yok Kerim..."

"Mimi... Eve gitmek zorunda mısın gerçekten?" Kerim içi giderek bakıyordu Ferdi'ye. Sadece onunla eve gelsin istiyordu. Bir şey yaşamasalar da olurdu, sadece birlikte uyumak için bir çok şeyini feda edebilirdi o an. Bu gece beraber uyusunlar yeterdi.

Hele böyle konuşup kendini güzel güzel açıkladıkça kafayı yiyecek gibi hissediyordu Kerim. Sahi nasıl düşünmüştü Ferdi'nin onu istemeyebileceğini?

Ferdi biraz geriye çekilerek öne doğru eğildi ve ön camdan yukarıya kendi katlarına doğru baktı. İstediği manzara tam karşısındaydı.

"Valla kusura bakma." dedi Kerim'e doğru dönüp adama iyice sokulurken. "Bu gece eve atamayacaksın beni."

"Neden ama?" Mızmızlanışı öyle saftı ki... Ferdi onun ağzını içmek istedi.

"Çünkü bu gece seni eve atan ben olacağım." Ferdi'nin az önce konuştukları konunun gerginliğinden sıyrılışı ve gözlerine cin gibi bir ifadenin yerleşmesi öyle hızlı oldu ki Kerim şaşkınlıkla kalakaldı.

"Annenler?" diye sordu. Koca adam deli gibi heyecanlanıvermişti. Neden? Sevgilisi onunla yalnız kalmak için bir plan yapmıştı...

Ferdi sokağın karanlık ve ıssız oluşuna güvenerek elini Kerim'in ensesine atıp adamın yüzünü yakınına çekti ve dudaklarını adamın çenesine bastırıp gözlerini yumarak bekledi. "Onlar anneannemlerde olacak bu gece. Yarın akşam dönecekler." Dudakları konuştukça Kerim'in sakalına sürtünüyordu.

Kerim'in eli Ferdi'nin ceketinin içine süzüldü ve çocuğun belini kavradı vakit kaybetmeden. "Neler planladın sen böyle?" dedi hayranlıkla. "Gerçekten beni eve atmak mıydı derdin?"

"Ne sandın aşk? Bu geceyi sensiz geçirir miyim ben, salak mıyım?" Şimdi dudaklarını yukarıya çıkarmış Kerim'in dudaklarına çok yakın bir yere yerleştirmişti. Adamı denemek için bir elini de Kerim'in karnına, neredeyse kasıklarına koyarak hafifçe bastırdı.

"Biraz daha aşağıda çok güzel bir şey var." dedi Kerim. "Şimdi mi dokunmak istersin yoksa eve çıkana kadar sabredebilecek misin?"

"Arabaya bindiğimizden beri arka koltukta sizin üstünüze binmeyi hayal ettiğimi söylesem ne derdiniz acaba Kerim Bey?"

Kerim bir şey demek için ağzını açacaktı ki Ferdi birdenbire dudaklarını öpmeye başlayınca bu girişimi başarısızlıkla sonuçlandı.

Ferdi önce bariz bir heyecanla adamın dudaklarını kavradı ve Kerim'in oldukça hoşuna giden bir şekilde aceleyle öptü adamı. Alt dudağını ağzının içine çekip sert sert emdi ve zevkle inledi.

Aracın içindeki hava birden akışkan, kopkoyu bir hal almış, tutkuyla dolmuştu. Kerim Ferdi'ye karşılık verirken ona ayak uydurmaya değil çocuğun onu nasıl istiyorsa öyle öpmesine müsaade etmeye çalışıyordu.

Ferdi dizlerini koltuğa bastırıp Kerim'in yüzüne doğru eğilip adamı koltukla bedeni arasına kıstırdığında dili rahat durmuyor Kerim'in ağzının içini karış karış geziyordu. Dilleri birbirine dolandığında hazla homurdanarak o dili dudakları arasına kıstırıp resmen adamın dilini kendi diliyle sertçe tokatladı.

Kerim zorla yutkundu. Nefesini toparlamaya fırsatı bile olmuyordu. Ferdi'nin bu haline ilk kez şahit oluyordu.

"Mimi, yavaşlasak mı?" diye sordu odağını kaybetmiş gözleriyle kendisini bitirmeye yemin etmiş gibi görünen çocuğa bakarken.

"Yemekte, masada büyükler vardı diye yanaşamadım hiç sana. Barbaros falan neyse de Sultan Ablalar, Kubilay abi falan vardı. Ayıp olurdu."

Kerim yutkundu. Çocuğun ona mesafeli davrandığını sandığı, birkaç ufak temastan ileriye gitmediği için moralini bozduğu tüm o anlarda çocuk da aslında ona dokunmak için mi yanıyordu?

"Sen de beni özledin mi?" diye sordu Kerim Ferdi'ye olduğu kadar onun kelimelerine de aç bir şekilde.

"Kerim, dün görüştük, öpüştük, yiyiştik falan ama bugün masada yamacında otururken bile özlüyordum seni."

Dudaklarını yeniden adamın öpmelere doyamadığı dudaklarına bastırınca Kerim bu sefer kontrolü çok hızlı sağladı ve Ferdi'yi ağlatacak kıvama getirecek, dizlerinin bağını çözecek bir şekilde öpmeye başladı.

Ferdi bir elini Kerim'in üstünden çekerek kendi aletine bastırdı. Yükselişini durdurmaya, hiç değilse yavaşlatmaya çalıştı. Eve çıkana kadar sabredebilecek miydi gerçekten?

Kerim onun yaptığı şeyi görünce gülerek geriye çekildi. Bakışlarını Ferdi'nin önüne indirdi. "Çok mu geldi tek bir öpücüğüm sana?" diye sordu eğlenerek.

Ferdi alnını Kerim'in alnına yaslayarak kendini birkaç kez sertçe okşadı, ardından titreyen elini kaldırıp Kerim'in omzuna yerleştirdi. "Böyle öpüşülür mü? İnsafsız..."

"Beni yalayıp yutan, bu merasimi başlayan sendin."

"Yalayıp yuttum, değil mi?" diye sordu Ferdi hayal alemindeymiş gibi.

"Böyle bakma şimdi." dedi Kerim gözlerini boş sokakta gezdirirken. "Yukarıya çıkalım önce."

"Ta-tamam." Ferdi kendine gelmeye çalışarak koltuğa geri oturdu ve arkasına yaslanıp birkaç saniye soluklandı. Pantolonunun içindekini düzeltmeye çalışırken Kerim'le göz göze geldi. "Ne yapayım?" diye sordu. "Kurduğum çadır Mısır Piramitleri gibi, uzaydan bile görünsün mü Kerim?"

Kerim kendini tutamadan güldü. "Böyle sevimli olduğun anlara hazırlıksız yakalanıyorum hep."

Ferdi aracın kapısını açıp inerken Kerim de arkasından inmişti. "Sevimli değilim ben. Şu tipime bak. Yakışıklı ve karizmatik bir veledim." dedi ters ters. "Sevimliymiş... Sevimli ne alaka Kerim? Sevimli dediğin Asil'dir. Benim nerem sevimli?"

"Bak işte şu konuşmaların, tavırların... Fazla tatlı." Kerim artık fısıldıyordu çünkü apartmanın kapısındaydılar. Birileri duyarsa bu hallerini, çocuğun zor durumda kalmasından endişeleniyordu.

"Sen tatlı görmemişsin." Onun aksine Ferdi gayet rahat bir şekilde normal bir ses tonuyla konuşuyordu.

"Senden önce tatlı bulduğum bir şey yoktu. Evet haklısın, görmedim sanırım."

"Tövbe yarabbim yaa..." dedi Ferdi gülerek. Sonra merdivenlere doğru bakarak Kerim'e çenesiyle yukarıyı işaret etti. "Önden çıksana."

"Sebep?"

Ferdi omuz silkti. "Katili var, hırlısı var, hırsızı var... Karşımıza biri çıkarsa önce seninle cebelleşsin. Sıra bana gelene kadar yorulur."

Kerim'in kaşları havalandı. "Beni bu kadar kolay harcıyorsun yani?" dedi sorar gibi ama tüm akşamın gerginliğini şimdiden atmış gibi gevşemiş hissediyordu. Oldukça eğleniyordu hatta.

Ferdi alt dudağını ısırdı. Kerim'e iyice sokuldu. Giriş katta daire yoktu, o yüzden birilerinin duymasından endişe etmiyordu. "Totonu seyretmek istiyorum. Önden buyurmaz mısın?" Ağzı bozuk olan biri için Kerim'in kalçalarından bahsederken gayet kibar konuşuyordu...

Kerim merdivenlerden yukarıya doğru baktı. Karanlık basamaklar orada herhangi bir canlı olmadığını gösteriyordu. Yeniden Ferdi'ye döndüğünde çocuğun çenesini sertçe kavrayıp yüzüne iyice yaklaştı. Dişlerini elmacık kemiğine geçirip acıtmayacak şekilde ısırdı.

Tepelerinde yanan otomatik ışık bir kaç saniye boyunca hareketlilik olmayınca söndü. Ferdi'nin nefesi karanlık apartman boşluğunda ıslık gibi yankılandı. "Yanağım koptu."

Adam gülümseyerek geri çekildiğinde sensörlü ışık hareketleri algılayarak yeniden yandı. Ferdi'nin yanağındaki ıslaklık parıldadı. "Yerinde duruyor. Kopuk olsa duramazdın."

Ferdi elini kalbinin üstüne koyup büyük bir şaşkınlıkla Kerim'e baktı. "Hem yakışıklı, hem zengin, hem de şakacı... Maşallah gerçekten."

Kerim Ferdi'nin çenesini tuttuğu elinin baş parmağıyla çocuğun dudaklarının üstünden geçti, onları ezmişti resmen. Böyle her an birine yakalanma ihtimalleri varken, apartman boşluğunda sevgilisiyle yaşadığı bu gizli anlar onu epey etkilemişti.

Üstelik ne demişti Ferdi?

Kerim'in önden çıkmasını istiyordu çünkü adamı izlemek istiyordu. Bu nasıl bir istekti? Kerim'in belden aşağıdaki tüm varlığı kasılıp duruyordu.

"Çıkıyorum önden." dedi üstüne basa basa.

"Keşke sadece boxerın olsaydı üstünde..."

"Soyunmamı da mı isteyeceksin Mimi? Biraz abartmadın mı?"

"Evde soyunacaksın zaten."

Kerim derin bir nefes alarak merdivenlere yöneldi ve birinci kata çıkana kadar arkasını dönüp bakmadı. Son basamakta durup aşağıya baktığında Ferdi'nin ilk birkaç basamağı aştığını ve demire tutunarak aç bir kedi gibi öylece kendisine baktığını farketti.

"Sahiden bakıyorsun." dedi inanamayarak.

Ferdi boğazını temizleyerek ilerledi. Dairenin olduğu kata çıkana kadar Kerim'in bir kaç basamak önden gitmesine izin verdi ve manzaranın tadını çıkardı...

Kapıyı açıp eve girdiklerinde onları ışığı yanan hol karşıladı. "Yine açık bırakmışlar ışığı." dedi Kerim. Artık bu evin bazı adetlerine hakimdi. Ve bunun verdiği his çok güzeldi.

"Geç geleceğimi biliyorlardı. Sevgilimle..."

Kerim kapıyı kapatıp kilitleyen çocuğa hayranlıkla baktı. "Eve beraber geleceğimizi onlara söyledin mi?"

Ferdi başını salladı ceketini çıkarıp askıya asarken. "Onlara erkeklerden hoşlandığımı da söyleyeceğim." diyerek omuz silkti. "Ne tepki verirler emin değilim ama ağzıma sıçmayacaklarını biliyorum."

Bahsettiği konu çoğu insan için zorlayıcı bir süreç olsa da Ferdi sanki bunu kendi içinde çoktan halletmişti ve ailesine açılmakta bir sakınca görmüyordu. Ailesini tanıyordu, şaşıracaklarını bildiği kadar deli homofobik düşüncelere sahip olmadıklarını da biliyordu.

Söylemeye karar vermişti, neyi saklayacaktı ki? Diyelim ki sakladı, nereye kadar saklayacaktı? Hayatında Kerim vardı, olmaya da devam edecekti. Koskoca adamı cebine koyup saklayamazdı ya...

"Seni ödüllendirmek istememe sebep oluyorsun. Beni bu kadar, ailene benden bahsedecek kadar önemsiyor olmanın benim için ne anlama geldiğini biliyorsun, değil mi? Kimseye anlatmadıklarımı sana anlattım, beni en iyi, en çok sen biliyorsun. İçimi bir tek sen görüyorsun." Kerim'in ceketi de askıdaki yerini alırken adamın parmakları Ferdi'nin kazağının üstünden karnını buldu ve çocuğu sırtını kapıya yaslayana kadar aheste ve kışkırtıcı bir tavırla itti.

"Ö-ödül mü? diye sordu Ferdi.

Adamın eli çocuğun kemerinin tokasına inerek orayı açarken ve diğer engelleri de becerikli hareketlerle ortadan kaldırırken gözleri sevgilisinin gözlerinden ayrılmıyordu.

"Benim için hala sert misin? Yoksa dört kat merdiven çıkmak hararetini biraz olsun aldı mı?" Eli Ferdi'nin boxerının içine süzüldü onu sertçe avuçladı. "Hmm, seni bu kadar tahrik eden arabadaki yakınlaşmamız mıydı yoksa merdivenleri çıkarken gördüklerin mi?"

"İ-ikisi de..." diyebildi Ferdi. "Toton... Yani şey popon, çok güzel. Daha önce söyleyen olmuş muydu?" Utanarak kurduğu cümleyle kendi kendisini öfkelendirdi farkında olmadan. Kerim'in gömleğinin yakasını tuttu. "Kimse diyemez benden başka. Sus sakın söyleme."

"Sakin ol kedi." dedi Kerim yakasındaki eli oradan ayırıp Ferdi'nin yumruğunun üstünü öpmeden önce. "Kimse bana böyle bir şeyi söyleyecek kadar cesaretli değildi, inan bana." Ferdi'nin sertliğini çekmeye başladığı anlar da bu cümleyi kurduğu ana denk gelmişti.

Çocuğun kalçaları önce sertçe kapıya yaslandı refleks olarak, ardından kendini tutmak için bir girişimde bulunmadan adamın eline doğru itmeye başladı aletini. "Ödülüm bu mu?" diye sordu.

Kerim'in az önce yumruğunu öptükten sonra gevşeyen parmaklarından ikisini ağzına alıp emmeye başlaması Ferdi'nin beklediği bir hareket değildi.

Kerim tarafından köşeye sıkıştırılmıştı kendi evinde, koridorda... Çelik kapıya yaslanmıştı ve adamın ona ne istiyorsa yapmasına izin veriyor, üstüne üstlük dahasını istiyordu...

Kerim ağzındaki parmakları yalayıp dilini etrafında gezdirirken Ferdi'nin zevkten aralanan ağzına baktı. "Sevmedin mi?" diye sordu yaptığa işe ara verdiğinde.

"Ç-çok sevdim."

"Güzel." Dizlerinin üstüne çöktü adam beklemeden. Ferdi'nin pantolonunu ve iç çamaşırını dizlerine kadar indirerek çocuğa alttan kışkırtıcı bir bakış attı. "Ağzımda olmayı ne kadar sevdiğini göster şimdi bana, hadi."

Ferdi yutkundu. Kapıya o kadar yakınlardı ki apartmandan biri çıkaracağı sesleri duyar mıydı? Bu, saniyenin minik bir kısmı kadar aklını meşgul etse de bir daha bu düşünceye ulaşamadı. "Senin önünde d-diz çöküp, b-ben de sana -"

"Çok konuşuyorsun yine." dedi Kerim. Ferdi'nin aletini kavrayıp kendi dudaklarına sürttü. "Dediğimi yap. Geçen sefer çok hoşuna gitmişti. Şimdi tüm kontrolü sana bırakıyorum. Ağzıma istediğini yap. Zamanı gelince ben de senin ağzına acımayacağım çünkü, eminim bunu da çok iyi biliyorsun."

Kontrol sende diyordu ama bunu bile emreder gibi söylüyordu. Lütfediyordu sanki... Yine de eski Kerim'le yakından uzaktan alakası yoktu bu buyurgan, üstünlük taslayan hallerinin.

Ferdi titreyen ellerini kaldırıp Kerim'in yüzünü iki yanından kavradı. "Çok uzun s-sürmez." diyebildi, kalbi duracaktı neredeyse.

Erkekliğinin parıldayan başını adamın dudakları arasına yerleştirip sıcaklığını hisseder hissetmez oldukça yüksek sesli bir inleme koyverdi ağzından. "Sikeyim..." dedi. Durmadan ilerliyordu, biliyordu ki Kerim rahatsız olmazdı.

Tamamen adamın ağzına yerleştiğinde artık adamın boğazının darlığındaydı. Kendini geriye çekip yeniden girdiğinde gözlerinin kapalı olduğunu farketti ve kirpikleri titreşerek açıldı. Kerim ona bakıyordu... Devam etmesi için teşvik eder gibiydi ve bu durum oldukça hoşuna gidiyormuş gibi bir hali vardı.

Ferdi hareketlerini biraz hızlandırdı ve harika bir tempo yakaladı sevdiği adamın ağzında. "Siktir!" dedi hırıltılı nefesleri arasında. "Kerim..."

Adam çocuğun devam eden hareketlerini zevkle karşılarken ellerini kaldırıp çocuğun erkekliğinin kökünü kavradı ve onu ağzında güzelce döndürdükten sonra kontrolü bir miktar ele geçirerek emmeye başladı. Uzun bir süre de öyle devam etti...

Ferdi'nin zihninde bombalar patlıyordu sanki. Şehirlerin üstüne meteorlar yağıyordu...

Vücudu komple yanıyordu, bu yüzden kazağını tutup bir hışımla üstünden attı ve çıplak gövdesini meydana çıkardı. "Geleceğim, Kerim dur..." Kerim durmadı, aksine iyice hızlandı ve seyrimeye başlayan çocuğu hem emmeye hem de sertçe hızlı bir şekilde çekmeye devam etti.

Ferdi'nin başı kapıya çarptığında çıkan tok ses evin içinde ve apartmanda yankılandı. Öyle şiddetli patladı ki, sıvısının bir kısmı Kerim'in ağzından taştı ve gelen artçı şoklar yüzünden adamın yüzüne doğru da hatrı sayılır bir miktarda boşaldı.

Titreyerek kendine gelmeye çalışırken bunu farketmedi ama hala Kerim'in başını tutuyordu sıkı sıkı. Gözlerini aralayıp sebebi olduğu manzaraya baktı. Çok güzeldi bu görüntü. Ama adamın kızacağını düşünerek "Özür dilerim, ö-özür dilerim." diye telaşlandı birden bire. Tutamamıştı kendisini, ne yapsındı?

Kerim'in gözleri hazdan öyle bir kararmıştı ki... Çocuğun böyle bir şey için özür dilemesi çok saçmaydı. Kerim'in halini görmüyor muydu? Nasıl mest olduğunu...

"Kirlettin beni." dedi Kerim çöktüğü yerden kalkarken Dudaklarını yalayıp, sertçe yutkundu. "Yaramaz kedi."

Kedi diyordu ve Ferdi tepki bile vermiyordu buna...

Ferdi eğildi ve hala tam olarak inmemiş aleti önünde sallanırken kazağını aldı ve Kerim'in yüzündekileri temizlemek için hamle yaptı. Kerim izin vermedi, başını geriye çekti hemen. Rengi Ferdi'ye oldukça yakışan bu kazağı mahvetmek istemedi.

Ferdi'nin sıvısı yanağında ve çenesinde parlıyordu. "Banyoya geç." diye emretti ama gözlerinde öfkeye dair hiçbir iz yoktu.

Ferdi bir an banyoda başına gelebileceklerden endişelendi. "Bi-bilerek olmadı." diyebildi. Pantolonunu geri çekmek için hamle yaptı bu sefer ama yine Kerim tarafından durduruldu.

"Tamamen soyun ve banyoya geç Ferdi."

Ferdi başını salladı, zaten dizlerinde olan eşyalarını bir çırpıda çıkarıp oldukları yerde bıraktı ve arkasından gelen adama kaçamak bakışlar atarak banyoya girdi.

Kerim, Ferdi'nin arkasından banyoya girerken gözlerini çocuğun şekilli kalçalarından ayırıp tam karşıda duran aynaya baktı. Dudakları bir gülümsemeyle gerildi. Ferdi'nin bu sefer elinde bir peçeteyle kendisine yanaştığını görünce sakince durarak ona izin verdi.

"Ağzın çok sıcaktı. Ve-ve öyle içimi sökmek ister gi-gibi emiyordun." diye mırıldandı çocuk adamın yüzünü temizlemeye çalışırken. "Durduramadım."

"Mimi, durdurmanı istemedim zaten."

Ferdi kendini tutamayarak sırıttı. Kerim'in dudaklarına hızlı bir öpücük kondurup, "Baya iyiydi." dedi. Peçeteyi çöpe atıp duşa kabinin içine girdi ve suyu ayarlayıp altına geçtikten sonra saçlarını geriye atarak ıslatmaya başladı.

Kerim durup kararmış kahverengileriyle onu izledi.

Ilık su saçlarını daha da koyulaştırmış, bedeninden akmaya başlamıştı çocuğun. "Ge-gelsene." diye mırıldandı kirpiklerine tutunmuş su damlacıklarıyla Kerim'i suyun altına davet ederek. "Kirlettiğim gibi temizleyeyim..."

Kerim itiraz etmeden soyundu. Bir dakika geçmemişti ki suyun altında Ferdi'nin yanındaydı. Ferdi onun yüzünü hatta geniş gövdesini bile yıkarken adam sakince bekledi. Duş jelinin harika kokusu banyoyu doldurmuştu ve Kerim'in sert varlığı Ferdi'nin kasıklarına temas ederek onu uyarıyordu.

Çocuk dudaklarını ısırarak aşağıya doğru baktı ve kayıp giden köpüklerin görüntüsüyle iyice tahrik olarak elini Kerim'in erkekliğine attı.

"Hayvan gibi utanıyorum amına koyayım ama engel de olamıyorum. İçimde sana karşı hissettiğim hiçbir şeyi bastıramıyorum." Kekelemeden konuşmuştu ama heyecandan ölüyordu. Bir elini Kerim'in kalçasına atıp arkaya doğru çekinerek ilerletti. Adamın yüzüne bakamıyordu bile. "Bu yaptığım yanlış hissettiriyor mu sana?" diye sordu. Minik bir an adamın gözlerine baksa da utancı ağır basınca bakışlarını onun dudaklarına indirdi.

Suyun sesi etraflarında şakıyordu. Kerim çocuğun istediği şeyin ve kendisini nasıl bastırmaya çalıştığının farkına o zaman vardı. Elini arkaya atıp Ferdi'nin elini tam oraya, girişine doğru yönlendirdi. "Çekinmen gereken bir şey yok Mimi." dedi. "Biz birbirimizin değil miyiz?"

Ferdi başımı salladı ve dudaklarına doğru eğilen Kerim'le birlikte oldukça tutkulu bir öpüşmenin fitilini ateşledi.

Elleri adamı keşfederken ağızları öyle bir dansa tutuşmuştu ki o an eve biri girse, onları bu şekilde bassa dahi Ferdi'nin umurunda olmaz gibiydi.

Sevdiği adamla, duşun altında hayatının en mükemmel anlarından birini yaşıyordu.

Kerim çocuğu iştahla öperken aletini sıvazlayan ve deliğinin etrafında ürkekçe dolaşan bir çift el vardı. O ellere tapıyordu...

Ferdi biraz cesaretlenerek ama hala ürkekçe bir parmağıyla adamın darlığını yokladığında Kerim'in ağzından bir inleme kaçtı ve dilini dişlerinde gezdirerek gülümsedi. "Devam et." dedi çocuğu teşvik etmek için.

Çocuk bir süre devam etti. Kerim'in inlemeleri sıklaştıkça adamın darlığında sadece parmağıyla gidip geldi. Bayılacak gibiydi. Öyle sıkıydı ki... Ferdi buraya nasıl sığardı? Adamın canını yakar mıydı? En önemlisi adamın beline bir zarar verir miydi yapacağı ters bir hareketle?

Aklında tonlarca soru dönüyordu ama aşkı ve arzusu daha ağır basıyordu.

"O-odama geçelim." Ferdi Kerim'in dudaklarına arka arkaya kondurduğu öpücüklerin arasında konuşmaya çalıştı.

Sonra nasıl olduysa birden adamı döndürdü ve sırtını serin fayanslarla buluşturdu. Üzerlerinde akan suyu el yordamıyla kapattı.

Elleri şimdi Kerim'in omuzlarındaydı ve adamın ağzını sertçe, ses çıkara çıkara öpüyor, çenesini bile dişliyordu... Odaya geçmeyi teklif eden kendisiydi ama birden bire gözü dönmüş gibiydi. Adamı duvarla kendi bedeni arasına kıstırmıştı.

Kerim de ses çıkarmıyor, izin veriyordu. Rolleri değişmiş gibiydiler Kerim çocuğun arzu ettiği şeyi anladığı andan beri.

Erkeklikleri karınlarına doğru yükselmiş ikisinin bedeni arasında kalmıştı. Temaslar can yakıcıydı... Çocuk az önce rahatlamış olmasına rağmen şimdi Kerim'in darlığını hissetmiş olmak dimdik, eskisinden daha sert bir hale gelmesine neden olmuştu.

Havluyla kurulanarak vakit kaybetmek istemedikleri için ıslak izlerini koridordaki halının üstüne bırakarak aceleyle Ferdi'nin odasına geçtiklerinde ikisi de öyle telaşlıydı ki sanki önlerinden yemekleri alınacaktı ve tabaklarında ne varsa bir an önce silip süpürmeleri gerekiyordu.

Kerim yatağa uzanarak örtüyü de ıslatırken Ferdi de yatağa çıktı ve öpücüklerini Kerim'in göğsüne, boynuna kondurmaya başladı bu sefer. "Kerim... Yönlendir beni... Ben canını falan yakarım kesin. Canını yakmak istemiyorum."

Kerim sesini bulamadı bir an. Biri tarafından daha önce böyle arzulanmış mıydı anımsayamıyordu. Ferdi ona fırsat bile vermiyordu banyodan beri. Elleri, adamdan onayı aldığı andan beri özgürce adamın her yerinde dolaşıyordu ve sanki bu fırsat bir daha eline geçmeyecekmiş gibi Kerim'i tüketiyordu.

"Daha önce kimseyle olmadım." dedi Kerim kasılmış çenesiyle. Genelde birlerine bir şeyler yapan o olurdu, kimse ona bir şey yapmamıştı. Kimseyle o şekilde birlikte olmamıştı. Ama Ferdi kimse değildi, Mimi'siydi...

Ferdi adamın göğüs ucunu kavrayıp sertçe emmeye başladığı sırada Kerim'e öylece bakakaldı. Yaptığı eylem Kerim'in ahlamasına sebep olmuştu. "İlk ben mi?" diye sordu. Ardından beklemeden göğüs ucunu tekrar ağzına alıp emmeye devam etti.

Aslımda tahmin ediyordu Kerim gibi bir adamın kendini kimseye vermediğini, hareketleri hep bu yöndeydi. Ama yine de böyle açıkça duymak şaşırmasına neden olmuştu. Şaşırdığı kadar hoşuna da gitmişti...

"O şekilde istediğim kimse olmadı." Kerim Ferdi'nin saçlarını kavradı. Çocuk ona dakikalardır işkence ediyordu. Havada tutmaya gücü yokmuş gibi başını çocuğun yastığına gömerek gözlerini yumdu. "Gözün dönmüş gibi..." diye hırladı. "Bu kadar mı istiyorsun-" Sanki bir şey daha diyecekti ama devam edecek hali yoktu...

"Canım adam..." diye acı çeker gibi konuştu Ferdi. "İnan bana şu an içimde olmanı mı, içinde olmayı daha çok istiyorum bilmiyorum." Biraz aşağıya inerek adamın uzvuyla burun buruna geldi. "Hay maşallah..."

Dudaklarını bu sefer adamın erkekliği etrafında gezdirmeye karar vermişti ama ağzına alabilecek miydi bilmiyordu. Yine de denemeye karar verdi, geçen sefer yaptığı gibi yaparak sadece başını ve çok az bir kısmını ağzına alarak gururlu gözlerle sevgilisine baktı.

Diliyle başının etrafında döndü ve hayretler içinde kendisine bakan Kerim'e beceriksizce gülümsedi. Ağzında bir şey varken, gülümsemek biraz zordu doğrusu...

Parmakları yeniden adamın arkasına ulaştığında diliyle yaptığı işlemi de kesmedi Ferdi. Kendisiyle feci gurur duyuyordu o anlarda... Ve Kerim'in zevkten yatak örtüsünü sıktığını, bir yumruğunu ağzına kapattığını gördükçe doğru yolda olduğunu da anlıyordu.

Bir kez sevişmişlerdi ama o sevişme zirve ötesi bir tecrübe olmuştu Ferdi için. Adamdan bir çok numara kapmıştı, ve zamanında aldıklarını ona vermek için çabalıyordu.

Uzanıp çekmecesinden kayganlaştırıcıyı alırken Kerim'e de nefeslenmesi için bir kaç saniye tanımıştı. "Bunu sen benim üstümde ku-kullanırsın diye almıştım." dedi kıpkırmızı olmuş dudaklarıyla. "Ama s-sana kısmetmiş." Deli gibi gülümsüyordu.

"Mimi..."

"Söyle sevgilim." Ferdi adamın dudaklarını öptü, ardından söyleyeceği şeyi bekledi.

"Gözlerine bakmak istiyorum." Kerim'in masum isteği Ferdi'yi delirtecekti.

Adam böyle kuzu gibi her dediğine tamam diyor, her istediğini yapmasına izin veriyordu ve Ferdi onu tam da o anda canını verebilecek kadar çok seviyordu.

"Gözümü gözünden ayırırsam gözüm çıksın." dedi Ferdi.

"Düzgün konuş." diyerek Ferdi'ye daha rahat bir alan sunabilmek adına utanmadan dizlerini kırdı ve bacaklarını araladı Kerim.

Çocuk kayganlaştırıcının kapağını açıp bir kısmını kendi aletine, bir kısmını adamın deliğinin çevresine ve içine parmakları yardımıyla yayarken gözleri birbirine kenetlenmişti ve asla ayrılmıyordu.

Adamın bacaklarının arasına yerleşti ve erkekliğini kalçalarının arasına sürtüp ikisini de bu birleşmeye hazırlamaya çalıştı.

"Off..." diye inledi sabırsızca. Başını Kerim'in girişine hizalayıp birkaç kez yoklarken adam ellerini onun sırtına yerleştirmişti ve öpüşmek istediğini belli eder gibi kendisine çekmişti.

Kerim çocuğun üst dudağını kavrayıp emerken kendisini zorlayan ve minik minik içeriye ilerleyen uzuvla baştan aşağı titredi.

Öyle değişik hissediyordu ki, kelimelerle tarif etmesinin imkanı yoktu. Ferdi içinde ilerliyordu, Kerim'in dünyasında kıyametler kopuyor, o kıyametlerin ardından daha aydınlık yepyeni dünyalar oluşuyordu.

"Ahh..." diye inledi Kerim Ferdi biraz sertçe içinde ilerleyince. "Büyük olduğunu biliyorum ama içimde böyle hissettireceğini düşünmemiştim. Ağzımdan bir küfür çıkacak gibi hissediyorum."

"Şşş..." Ferdi yaşadığı zevkin on katını adama da yaşatmak istiyordu. Mümkünse yüz katını, bin katını... O yüzden kendisini geri çekerek yavaşça ama az öncekinden daha hızlı bir şekilde yeniden adamın içine girerek onun bir an önce acıyı atlatmasını ve zevk denizinde yüzmeye başlamasını sağlamaya çalıştı.

Bir iki derken, yavaş hareket etmek artık imkasız hale gelmişti. Temposu bir tık artarken dirseklerini Kerim'in yüzünün iki yanından yastığa bastırmış adamın yakışıklı yüzüne doğru eğilmişti.

O yakışıklı yüz almaya başladığı zevkle çarpılmış, biraz önce hissettiği acıyı ve içindeki doluluğun verdiği tüm o garip hisleri unutuvermişti.

Ferdi içinde baş döndürücü bir ritimle gidip geliyordu. Ne çok hızlıydı ne çok yavaştı... O da ilk defa birinin darlığındaydı, bu kişi Kerim'di ve Ferdi anın tadını öyle güzel çıkarıyordu ki...

Yavaşça giriyor, sonra bir anda çıkıyordu. Bir süre böyle devam ediyordu gözlerini Kerim'in gözlerinden ayırmadan...

Sonra durup, sakince çıkıyor ve kendini adamın zevk noktasına büyük bir güçle çarpıyordu...

Odayı sadece yatak başlığından yayılan loş bir ışık aydınlatırken Kerim'in erkeksi inlemeleri, Ferdi'nin hırıltılarına karışıyordu.

Ferdi yeri geldi hızlandı, yeri geldi yavaşladı ama birleşmeyi öyle uzattı ki, Kerim buna hayret etti. Bacakları titriyordu, boşalmak için ölüyordu ama Ferdi sanki sonsuza kadar içinde kalmak istiyormuş gibi hareket ediyor ikisini de geciktiriyordu.

"Daha sert ol." dedi Kerim yattığı yerden hafifçe doğrularak elini Ferdi'nin ensesine atarak. Dudaklarını Ferdi'nin elmacık kemiklerine, ardında sertçe dudaklarına bastırdı. İkisinin de yüzü, bedeni her yeri terden sırılsıklamdı artık, duştan çıkıp üstlerinden damlayan sularla yatağa girdikleri için değil. "Yalvartma beni Mimi, sert ol. Beni sana yaptığım gibi..."

Ferdi adamın içindeki ritmini arttırırken ağlayacakmış gibi baktı sevgilisine. "Bitsin is-istemiyorum." dedi inatçı bir çocuk gibi. "Hem ya yakarsam canını?"

Kerim başını iki yana salladı ve içinde en doğru yere acımadan arka arkaya vuran erkeklik yüzünden gerisin geri yatağa bıraktı kendisini. "Siktir, evet böyle... Daha hızlı, daha sert ol. Canım acımaz, sertçe, işte böyle... Bana istediğimi ver Mimi." Küfür ediyordu...

Ferdi, Kerim'i kıvrandırıyor, neredeyse yalvartıyor olmanın verdiği heyecanla iyice gaza geldi ve dakikalardır süren kışkırtıcı performansının aksine delice bir güçle, içindeki tüm deliliği kanından akıyormuş gibi bir hırsla Kerim'in içinde gidip gelmeye başladı.

Kerim ellerini yatak başlığına doğru kaldırıp sıkıca oraya tutundu ve sarsılan bedenini sabit tutmaya çalıştı. Çok yaklaşmıştı. Ağzından çıkan seslere inanamıyordu ama şaşırmayı bırakalı çok oluyordu.

Ferdi, ona tüm bu şeyleri yaşatıyordu.

Sadece Ferdi ona tüm bu şeyleri yaşatabilirdi... Biliyordu.

Çocuğun eski yatağı altlarında öyle gıcırdıyordu ki, ikisi de bir ara yatağın kırılacağını ve bu işe yerde devam etmek zorunda kalacaklarını sanmışlardı. Yatağın kırılması bile durmalarına yetmezdi...

Ferdi Kerim'in belini iki yanından kavrayarak çenesini havaya dikti, nefes aldıkça burun delikleri genişleyip duruyordu. Tüketmişti, tükenmişti... Gözlerini adamın yüzünden çekemiyordu.

Birleşmelerinin kokusu, sesi, her şeyi çarşaflara ve duvarlara sinmişti.

Ferdi aletinin etrafında kasılan duvarlara karşı koyamıyordu. Öyle sıkı ve sıcaktı, öyle uzun dakikalardır Ferdi'ye ev sahipliği yapıyordu ki adamın darlığı, Ferdi bunu düşününce kendi pimini çekmiş oldu.

İlk patlayan o oldu. Kerim'in de onun ardından gelmesi saniyelerini almamıştı...

İkisi de nefes nefese, ikisi de bağıra bağıra gelmişlerdi.

Bir ilki daha beraber, en mükemmel haliyle yaşamışlardı.

Kerim aldığı zevkin şokundaydı, böylesini beklemiyordu. Böyle bir zevk alacağını asla tahmin etmemişti.

Başını boynuna gizleyerek üstüne uzanmış çocuğun saçlarını okşadı ve şakağını halsizce öptü... Kendi kendine güldü.

Tekrarının olmasını isteyeceği kesindi.

🤍🖤🤍

Kerim, Ferdi'nin kendisine verdiği eşofmanı giyerken gözlerini Ferdi'nin yatak başlığından alamıyordu. Yeni farkediyordu... Odayı aydınlatan tek ışık o başlığın arkasına döşenmiş ışıklardı ve bu haliye adeta Kerim'in yatak odasının minik bir replikası gibiydi.

"Bu ışık daha önce var mıydı?" diye sordu boxerıyla gayet rahat bir şekilde odada dolanan Ferdi'ye. Çocuğu baştan aşağıya süzdü ve yarım saat kadar önceki hallerini hatırlayınca içi gitti.

Ferdi telefonundaki işini halledip, telefonu masaya bıraktıktan sonra sevgilisine baktı. "Yok ya... Senin odana benzesin diye taktım geçenlerde. Gerçi internetten aldım, çok afilli bir şey değil. Seninkinin yanından geçemez ama yine de idare ediyor. Senin evindeymişim gibi hissettiriyor."

Kerim duyduklarının verdiği şaşkınlıkla yatağın kenarına çöktü, kalçasındaki sızıyı görmezden gelmeye çalıştı. "Benim evindeymiş gibi mi hissetmek istiyorsun geceleri?" diye sordu.

Ferdi başını salladı. "Suç mu?"

"Neden suç olsun Mimi? Gel bakayım." Kerim bacağına pat patlayarak çocuğu kucağına davet etti.

Ferdi başta burun kıvıracak gibi olduysa da itiraz etmeden adamın bacağına oturdu. Yan bir şekilde oturmuştu, tehlikeli bir durum söz konusu değildi. Adamı fazlasıyla yormuştu, yeniden alevlenip kudurmak istemiyordu. Kerim'in bir eli beline dolanırken diğeri çocuğun yüzüne yerleşmiş hemen.

"Hoşuma gitti senin odan, ne yapayım? Ben de elimden geldiğince odamı seninkine benzetmeye çalıştım. Olmamış değil mi?"

Kerim başını iki yana salladı. "Harika olmuş. Çok hoşuma gitti. Benim yanımda hissettiğin şeylerin güzelliğinden olsa gerek, beni evine taşımaya çalışmışsın."

"Doğrudan seni evime getirdim işte. Geldin tıpış tıpış." Kerim'in kucağında oturan oydu ama adama büyüklük taslıyordu.

Bu adam onundu... Zaten onundu ama bu gece tüm sınırları aşmışlardı. Yapmadıkları şey kalmamıştı artık.

"Geceyi seninle geçirmek istiyordum çünkü. Sadece bunu değil, önümüzdeki tüm geceleri seninle geçirmek istiyorum. Biliyorum henüz mümkün değil. Ama bir gün olacak. Gün gelecek her gece birlikte uyuyup her sabah birlikte uyanacağız."

Ferdi dudaklarına yayılan gülümsemeye engel olamadı. "Sen iyice yumuşak bir adam oldun ha." dedi.

"Sana kızamıyorum diye yumuşadım sanma. Hala tanıdığın Kerim'im ben. Biraz törpülendim o kadar."

"Neyse, hoşuma gidiyorsun her şekilde zaten. Abartıp ilk zamanlardaki gibi ayılaşmadığın sürece ben senin her şeyine okeyim."

"Şimdi çok seviyorsun ama beni?" dedi Kerim çocuğu yoklamak ister gibi. Nasıl sevdiğini uzun uzun göstermişti ona çocuk... İçinden geçmişti Kerim'in. Tam anlamıyla içinden geçmişti...

"Seviyorum." Ferdi, Kerim'in çekim alanına yeniden girmemek için derin bir nefes alarak adamın kucağından kalktı. "Seni sevdiğim için sana bir şey yaptım hatta. Dur bekle getireyim."

Kerim kucağından kalkan ve odadan çıkmak üzere olan çocuğun bileğini yakaladı oturduğu yerden ve avucunun içine bir öpücük kondurdu. "Seninle gelemez miyim?"

"Mutfağa gidiyorum."

"Olsun. Geleyim işte."

Ferdi sırıttı. "Beni yine azdırmak için yapıyorsun resmen."

Kerim de güldü başını geriye atarak. Ferdi'nin o sırada adem elmasını öpmesini beklemiyordu. Hayretle çocuğa baktı. "Mimi, yanından ayrılmak istemiyorum sadece." diyebildi. Boğazında hissettiği dudaklar boğazını kurutmuştu.

"İyi, gel madem." Ferdi keyifle sırıtmaya devam ederek elini tuttuğu adamı da peşinden sürükleyerek odasından çıktı ve mutfağa geçti.

Kerim derli toplu görünen mutfağa şöyle bir baktıktan sonra elini bırakıp buzdolabına yönelen çocuğa baktı.

"Geç otur. Sürpriz yapacağım." diye konuştu Ferdi. Elini arkaya doğru sallayarak mutfak masasını gösterdi adama. Kerim o eli yakalayarak yeniden avcunu öptü çocuğun. Ardından istediği gibi masanın etrafındaki sandalyelerden birine oldukça yavaş hareketlerle yerleşti.

Ferdi dolapları açıp kapadı ardından yine buzdolabının kapağının arkasına gizlenerek bir şeylerle uğraştı. Çok geçmeden işini halletmişti.

Elinde tuttuğu tabağın içindekileri bir ödül taşır gibi taşıyarak, "Sürprizzz!" diye heyecanla sundu adama.

Tabağın içinde kek vardı. Üzeri renkli kremayla ve şekerlemelerle beceriksizce süslenmişti. "Küp Kek yaptım sana." dedi hevesle tabağı Kerim'in önüne bırakırken.

"Cup Cake olmasın sakın o?" diye sordu Kerim önündeki manzaraya bakarak.

"Hayır ya. Baksana bunlar küp küp."

Gerçekten de tek lokmalık gibi görünen kek parçaları, daha büyük bir kekin eşit küp parçalara bölünmüş hali gibiydi. Gerçektendi küp kektiler...

"Neden gülüyorsun Kerim? Ünlü bir şefin tarifi bu. Ama elimden anca bu kadarı geldi."

"Ünlü şef de Asil sanırım."

"Ee tabii." Ferdi eline aldığı minik keklerden birini adamın ağzına doğru uzattı. "Tadı görüntüsünden daha güzel, valla bak."

Keki annesinden yardım almadan yapmıştı. Tadının kötü olmaması bir mucizeydi. Daha önce yapmamıştı çünkü hiç bu tarz bir şey... Asil'e güvenmiş söylediği her adımı eksiksiz yapmıştı ama küçük kağıt kek kalıplarından almayı unuttuğu için bir yerden sonrasını kendisi uyarlamıştı. Süsleme de fiyasko sayılmazdı... Küçük kalpli şekerlemeler bile serpiştirmişti kremanın üstüne...

Kerim ağzına uzatılan keki sakince çiğnerken vereceği tepkinin kendisini pür dikkat izleyen Ferdi için ne kadar önemli olduğunu farketti. "Ellerine sağlık." dedi.

Ferdi rahat bir nefes aldı. "Afiyet bal şeker olsun aşk." diyerek bir kek daha uzattı Kerim'e.

Kerim tadını gerçekten de sevdiği için, zaten minicik olan keki geri çevirmedi. "Gerçekten iyi olmuş bu arada." dedi. "Fazla tatlı değil, ideal olmuş." Dudağına bulaşan kremayı yalamak üzereydi ki Ferdi tarafından durduruldu.

"Dur yalama." dedi çocuk telaşla. Eğilip adamın dilinin minik bir hareketiyle temizleyebileceği yere kendi dilini değdirerek oradaki kremayı yedi. "Ben yaladım bak."

Kerim yutkundu. Tabağı masanın ortasına doğru iterek Ferdi'nin masanın ucuna oturmasını sağladı. "Beraber yaşadığımızda her günümüz böyle mi olacak?" diye sordu.

Ferdi omuz silkti. "Her gün kek yapamam." dedi.

"Onun kastetmedim ki. Böyle işte, huzurlu..."

"Genelde kaosa sebep olurum. Annem öyle diyor yani..."

"Benim içimde de büyük bir kaosa sebep olmuştun ama senin yanındayken tek hissettiğim huzur artık." Kerim ağzına bir kek parçası daha atarken bakışlarını tabağa indirmişti.

Ferdi gülümsedi. "İyi, ben de kaos çıkarır, gün sonunda böyle huzura boğarım seni." dedi.

Beraberce tabaktaki tüm kekleri yiyerek, harcadıkları tüm enerjiyi geri kazanmaya çalıştılar...

Beraber geçirdikleri ilk sevgililer gününde asla unutulmayacak harika anılar edinmişlerdi...

🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍

Veeeee bölümün sonuna geldik
❤️‍🔥❤️‍🔥❤️‍🔥

Düşüncelerinizi almak isterim...

Olması gereken oldu diyebilir miyiz???

Ferdi'yi ve özellikle de Kerim'i böyle bir zevkten mahrum etsem gözüm açık giderim...
😏😏😏

Umarım severek okumuşsunuzdurr
😇

100. Bölümü görmek istiyorum demiştim hep ama şimdi bu kadar yaklaştığımızı görünce ben bu hikayeye nasıl final yapacağım diyorum... Hiçbir fikrim yok inanın.
😂😅

Şimdilik diyeceğim tek şey,

Gelecek bölümlerde görüşürüzzz 😉😉😉

Continuă lectura

O să-ți placă și

13.3K 951 31
"Sense benimle dalga dalga geçtin. Beni daha da yaraladın. Ben seni sevdiğimi söylerken altına yattığın adamları anlattın. Bir gün bana değerliymişim...
121K 2.2K 35
Sıradan bir erkek sıradan bir aşk... NOT: Cinselik küfür vardır rahatsız olanlar okumasın.
415K 34.2K 37
Aker, Transilvania'ya da bulunan gizemli bir şatoda tatil yapıcağını zannederken nereden bilebilirdi ki orada asırlardır vampir kocasının yaşadığını...
BEYAZ LEKE De Aslı Arslan

Ficțiune generală

32.2M 1.9M 39
Yaşıyorduk, işkence çekiyorduk, idam ediliyorduk, köle gibi çalıştırılıyorduk, susuyorduk, çığlık atıyorduk ama hepsinin sonunda sesli ya da sessiz b...