ASİL bxb

By onlycherrypie

2.6M 147K 78.9K

-TAMAMLANDI- -YETİŞKİN İÇERİK- Asil, yalnız bir çocuktu. Sessiz ve ona yalnız hissettiren evinden uzaklaşmak... More

1. BÖLÜM: ''VANİLYA''
2. BÖLÜM: "ASİL"
3. BÖLÜM: "HUZUR"
4. BÖLÜM: "DEVRAN"
5. BÖLÜM: "GÜVENLİK ÖNEMLİ"
6. BÖLÜM: "DOLDURULAN BOŞLUKLAR"
7. BÖLÜM: "ŞAPŞAL"
8. BÖLÜM: "AKŞAM YEMEĞİ"
9. BÖLÜM: "DENEYELİM"
10. BÖLÜM: "KAFA KARIŞIKLIKLARI"
11. BÖLÜM: "DANS PİSTİ"
12. BÖLÜM: "BEKLENMEYEN MİSAFİR"
13. BÖLÜM: "ŞEFKATİN KOYNUNDA"
14. BÖLÜM: "YATAK KEYFİ"
15. BÖLÜM: "İYİLEŞTİREN BAZI ANLAR"
16. BÖLÜM: "BUĞULANAN CAMLAR"
17. BÖLÜM: "ÇOK DÜŞÜNMEK"
18. BÖLÜM: "MERCANKÖŞK"
19. BÖLÜM: "KÜTÜPHANE"
20. BÖLÜM: "MUTFAK"
21. BÖLÜM: "FOTOĞRAF"
22. BÖLÜM: "KABUL OLAN DUALAR"
23. BÖLÜM: "SIRLAR"
24. BÖLÜM: "TEHLİKELİ BİR ÇİFT"
25. BÖLÜM: "HAZIRLIKLAR"
26. BÖLÜM: "SORU İŞARETLERİ"
27. BÖLÜM: "FİNLANDİYA"
28. BÖLÜM: "SOĞUK ve SICAK"
29. BÖLÜM: "İNGİLTERE - BRIGHTON"
30. BÖLÜM: "YENİ YIL ARİFESİ"
31. BÖLÜM: "HEDİYE"
32. BÖLÜM: "HAVAİ FİŞEKLER"
33. BÖLÜM: "HAYALLER VE KARARLAR"
34. BÖLÜM: "İTALYA"
35. BÖLÜM: "ŞÖMİNE ATEŞİ"
36. BÖLÜM: "AİLE"
37. BÖLÜM: "00:00"
38. BÖLÜM: "SÜRPRİZ"
39. BÖLÜM: "DOĞUM GÜNÜ"
40. BÖLÜM: "YAKINLAŞMALAR"
41. BÖLÜM: "KULÜP"
42. BÖLÜM: "AKŞAMDAN KALMA"
43. BÖLÜM: "SON MANTI BÜKÜCÜLER"
44. BÖLÜM: "FRANSA - PARİS"
45. BÖLÜM: "RED"
46. BÖLÜM: "TAPMAK"
47. BÖLÜM: "ACİL DURUM"
48. BÖLÜM: "DEVİL"
49. BÖLÜM: "MANİPÜLE"
50. BÖLÜM: "KAN VE GÖZYAŞI"
51. BÖLÜM: "GÜNAH ÇIKARMA"
52. BÖLÜM: "NORMALE DÖNÜŞ"
53. BÖLÜM: "SENDEN ÖNCESİ YOK"
54. BÖLÜM: "TAVİZ"
55. BÖLÜM: "FİLM GECESİ"
56. BÖLÜM: "ÖN YARGI"
57. BÖLÜM: "OYUNBAZ"
58. BÖLÜM: "HİKAYE"
59. BÖLÜM: "TEN UYUMU"
60. BÖLÜM: "GÖLGE"
61. BÖLÜM: "KISKANÇLIK"
62. BÖLÜM: "MUM ALEVİ"
63. BÖLÜM: "KUTLAMA"
64. BÖLÜM: "BAZI GİDİŞLER"
65. BÖLÜM: "ŞİFAYI KAPMAK"
66. BÖLÜM: "İLGİ"
67. BÖLÜM: "HAYALPEREST"
68. BÖLÜM: "DİZ ÇÖKMEK"
69. BÖLÜM: "NORMAL SEVGİLİLER"
70. BÖLÜM: "YENİ YÜZLER / YENİ HİSLER"
71. BÖLÜM: "HOLDING"
72. BÖLÜM: "MAZİ"
73. BÖLÜM: "FELEKTEN BİR GECE"
74. BÖLÜM: "TATLILAR"
75. BÖLÜM: "BAŞ KÖŞE"
76. BÖLÜM: "KAÇIRILAN UYKU"
77. BÖLÜM: "FİDANLAR AĞACA"
78. BÖLÜM: "PLANLAR"
79. BÖLÜM: "KONUŞMADAN ANLAŞMAK"
80. BÖLÜM: "TÜYOLAR"
82. Bölüm: "KONUŞA KONUŞA"
83. BÖLÜM: "KALP ÇARPINTISI"
84. BÖLÜM: "MİMİ"
85. Bölüm: "RÜYA VE ARDINDAN GELEN"
86. BÖLÜM: "GEÇMİŞTEN GELEN"
87. BÖLÜM: "GİZEM PERDESİ"
88. BÖLÜM: "KAFA DAĞITMAK"
89. BÖLÜM: "AŞK"
90. BÖLÜM: "BAHAR"
91. BÖLÜM: "GERÇEK"
92. BÖLÜM: "SARHOŞ"
93. BÖLÜM: "KÜP CAKE"
94. BÖLÜM: "UYUM"
95. BÖLÜM: "KUBİLAY..."
96. BÖLÜM: "KAPI ÖNÜ"
97. BÖLÜM: "CESARET PELERİNİ"
98. BÖLÜM: "SINAV"
99. BÖLÜM: "DOKUZ NUMARALI..."
100. BÖLÜM: "YAZ BAŞLARKEN" (FİNAL tadında... 😉)
101. BÖLÜM: "KARİKATÜR"
102. BÖLÜM: "MASUM"
103. BÖLÜM: "OLMAYACAK SENARYOLAR"
104. BÖLÜM: "FRANSIZ TURİST MESELESİ"
105. BÖLÜM: "BEKLENEN MİSAFİRLER"
106. BÖLÜM: "ÖZLEŞMEK"
107. BÖLÜM: "MİNNET?!"
108. BÖLÜM: "KALABALIK SOFRALAR"
109. BÖLÜM: "SAHİL"
110. BÖLÜM: "BABA-OĞUL"
111. BÖLÜM: "SUS PUS"
112. BÖLÜM: "MEVZU"
113. BÖLÜM: "BARBAR."
114. BÖLÜM: "AY IŞIĞI ALTINDA"
115. BÖLÜM: "KUŞ TRİBİ"
116. BÖLÜM: "DENİZE DÜŞEN YILANA SARILIR..."
117. BÖLÜM: "KAPIŞMA"
118. BÖLÜM: "UZANMIŞIZ KUMSALA..."
119. BÖLÜM: "STİL İKONU..."
120. BÖLÜM: "MEZUNİYET"
121. BÖLÜM: "HAYATIN AKIŞINDA..."
122. BÖLÜM: "YENİDEN DOĞMAK"
123. BÖLÜM: "SÜRÜŞ DERSİ..."

81. BÖLÜM: "DEPREM"

30.5K 1.2K 1.7K
By onlycherrypie

Merhabalar
❤️💋❤️💋❤️

Keyifli okumalar
☀️✨☀️

Oy ve yorum hatırlatması 😇💋

FERDİ 💋

KERİM 🔥

81. Bölüm:

Asil, halısahayı izleyicilerden ayıran tellerin arkasında kalan küçük trübünlerden birinde, kabarık montuyla oturuyordu. Hava biraz serindi ama bulutların arasından görünüp kaybolan güneşe rağmen aydınlık bir gündü ve buz kesen bir soğuk yoktu.

Ferdi sahadaydı.

Şortunu giymiş, siyah çoraplarını dizlerine kadar çekmiş, uzun kollu ince badisinin üstüne yine ince, kendi takımının rengi olan turuncu kumaştan temsili bir forma geçirmiş maçın başlamasına çok az kalmışken bağcıklarını sağlamlaştırıyordu. Alnına dökülen saçları kendisini maç sırasında rahatsız etmesin diye esnek bir bandana takmıştı başına.

Bir kaç ısınma hareketi yapıp, bir iki tur koştuğu için yanaklarının üstü ve kulakları şimdiden kızarmıştı.

Karşı takımda henüz eksik oyuncular vardı, onların da gelmesini bekliyorlardı.

Asil bir yanına kendi sırt çantasını, diğer yanına Ferdi'nin maçtan sonra giyeceklerini hazırladığı sırt çantasını koymuş, gelecek olan iki adama yer tutarak kendi halinde bekliyordu.

Trübün bir kaç basamak oturma yerinden oluşan metal bir platformdu. Alt oturaklarda Asil dışında bir iki kişi daha oturuyor olsa da çoğunluk ayakta izlemeyi daha keyifli buluyor olacak ki, telin etrafına dizilmişlerdi. Asil yüksek basamakta oturduğu için insanların kafasının tepesinden sahayı rahatlıkla görebiliyordu.

Klasik bir mahalle maçının bu kadar kalabalık izleneceğini düşünmemişti ama hayatında daha önce mahalle maçı görmediği için de pek şaşırmamaya çalışıyordu. Yine de epey kalabalıktı ve Asil'e normal gelmiyordu.

Birden bire beline dolanan kolla gözlerini takip ettiği Ferdi'den ayırarak olduğu yerde sıçradı ve kendisini öne doğru çekip dengesini sağlamaya çalışırken başını arkaya çevirdi.

Devran güneş gözlüğünü dalgalı koyu renk saçlarına takmış bir şekilde, güzel karizmatik gülümsemesiyle sevgilisine bakıyordu.

"Korkuttun ya..." dedi belindeki kola tutunarak çocuk. Etrafı tanımadığı bir sürü insanla çevrili olduğu için gerçekten onu bir yabancı sanarak korkmuştu.

Devran çocuğu deli gibi öpüp onsuz geçirdiği akşamın acısını çıkarmak istese de hiç müsait bir ortamda olmadıkları da ortadaydı.

Çok kısa bir an Asil'i bırakıp yan taraftan dolandı basamaklardan çıkarak çok geçmeden çocuğun yanındaki oturakta yerini aldı. "Nasıldı pijama partiniz?" diye sordu imayla.

"Çok güzeldi." Gülümseyerek az önceki korkusundan hemen sıyrıldı Asil. Devran'ı görünce ruh hali elbette anında değişivermişti. Az önce çekindiği kalabalık silinmişti sanki etraftan. Artık Devran vardı. "Ferdi neyse ailesi on katı... Ortamı bir hayal et. Hangisini takip edeceğimi şaşırdım aşkım bir ara. Sudan çıkmış balık gibi kaldım. Ama çok eğlencelilerdi gerçekten."

Devran yüzünü buruşturdu yalancı bir tavırla. "Ferdi çarpı on mu? Aman aman..."

"Öyle deme... Harbiden güzel vakit geçirdim diyorum."

Devran'ın tek kaşı havalandı. "Harbiden mi? Belli belli adapte olmuşsun hemen Ferdi familyasına."

Asil kıkırdadı ve elini Devran'ın dizine yerleştirerek adama dokunma isteğini farkında olmadan bu şekilde yatıştırmaya çalışırken gözlerini yeniden sahaya çevireceği sırada diğer yanından seslenen Kerim'le tekrar irkildi ve Devran'ın bacağını sıkıca tuttu istemeden.

"Selam." Kerim az önce Devran'ın durduğu yerde, tam arkalarındaydı ve elindeki karton içecek kutusunu Asil'e uzatıyordu. Asil için epey yüksek olan yer, uzun boylu iki adam için gayet normal bir yükseklikte olduğundan ancak omuzlarına falan geliyordu Kerim'in de. "Sıcak çikolatanız Asil Bey."

Adam ona artık bey demiyordu ama söyleyiş tarzı zaten samimiyet dolu olduğu için Asil o an buna tepki göstermedi. "Sana da selam ve teşekkürler." dedi içeceğine uzanırken,

Kerim bir karton bardağı da Devran'a uzattığında Asil kokusundan onun içinde kahve olduğunu anlamıştı.

Aklına akşam Kerim'in hoşlandığı şeyler ile ilgili üstü kapalı olarak öğrendikleri gelince yanağının içini ısırarak gülümsememek için kendisini sıktı.

Kerim'in elindeki bardak tutucuda hala iki bardak duruyordu ve bir tanesi Ferdi için aldığı salepti. Kerim kendi içeceğini Asil'in yanına bırakırken onu "Dikkat et, devirip yanma." diye uyarmayı ihmal etmedi.

Ve maçın başlamasına çok az kalsa da Ferdi'nin bir kaç yudum sıcak salebe hayır demeyeceğini tahmin ederek sahanın kapısına doğru ilerledi.

Asil sıcak çikolatasından bir yudum alarak aklına gelen şeyle Devran'a döndü ve muzırlıkla etrafın gürültü olmasına güvenerek, "Aşkım..." dedi rahatça.

Devran'ın etrafı kesen bakışları anında onu buldu. "Söyle bebeğim." diyerek Asil'in ışıldayan gözlerine baktı.

Bulutların arasındaki güneşin ışınları saçak saçak Asil'in saçlarına ve güzel yüzünün bir kısmına vuruyordu ve çocuğun yüzündeki çiller belirginleşirken mavi gözleri hafifçe kısılmıştı Devran'a bakarken.

Cildi gerçekten pürüzsüzdü ve yuvarlak yüz hatları, burnu, dudakları elmacık kemikleri... Her şeyi adamı alt üst ediyordu. Her zaman olduğu gibi gerçek ötesi görünüyordu bu dünya için.

"Dün gece çok tatlı birinden bir aşk itirafı aldım, biliyor musun?" dedi gülmemek için kendisini tutarak.

Devran'ın çocuğun güzelliği karşısında hayran olduğunu gizleyemediği bakışları, hali, tavrı, oturuşu birden bire öyle hızlı değişti ki Asil şaka yapmak isterken Devran'ın bambaşka bir modunu aktif hale getirdiğini hafiften tırsarak farketti.

"Ne diyorsun Asil sen?" dedi Devran çenesi kaskatı kesilmişken.

"Yani şey..." Asil şaka yaptığını söylemek için ağzını açacaktı ki Devran onun çenesini tutup başını hafifçe kaldırarak yüzüne eğildi.

"Ne dedin sen Asil?"

"Aşk itirafı aldım dedim ama düşündüğün gibi değil valla..."

"Ondan önce başka bir şey daha dedin, çok tatlı dedin, biri dedin."

Kıskançlıkla şaka olmuyordu, tecrübeyle sabitlenmişti...

Zeliş'ten bahsetmekti Asil'in niyeti aslında, ama şaka yapayım derken yanlış bir yol seçmişti.

"Kim nasıl cesaret eder buna?" diye hırladı Devran resmen.

"Delirmeden önce dur da anlatayım." dedi Asil çenesindeki elin bileğine yapışarak. Çenesi kızarmıştı kesin, Devran bir parmağıyla tutmasına rağmen baskısını hissedebiliyordu.

"O şirketteki orospu çocuğu mu? Asil delirdim zaten, delirmeden dur demen bir şey değiştirmeyecek." Devran'ın gözleri mümkünmüş gibi iyice karardı. "O sana nasıl ulaşabiliyor?" Mantığı da kapanmış gibiydi.

Asil gözlerini devirip başını çekmeye çalıştı ama Devran onu belinden de sıkıca tuttu.

"O demedim ki, ve çenemi acıtıyorsun." Küçük yüzü öfkeyle buruşmuştu.

Devran, hissettiği kıskançlığa rağmen Asil'in çenesini hafifçe okşayıp elini geri çekti ama belindeki elini çekmemişti.

"Zeliş'ti." dedi Asil pes ederek. "Sana takılmak istedim sadece, şakaydı ama birden bire terminatör moduna geçtin, bravo."

Devran başını iki yana salladı hayretle. "Bu nasıl şaka Asil? Ufacık kıza düşman ettin beni iki dakikada bilmeden. Tövbe estağfurullah... Hoşuna mı gitmeye başladı seni böyle kıskanıp kafayı yemem?"

"Sadece minik bir şakaydı." Asil alt dudağını ısırıp çikolatasından içti. Evet, azıcık suçluydu... Kendisi de o hissi tattığından Devran'ı anlayabiliyordu kıskançlık konusunda.

"Bana böyle şakalar yapma gözünü seveyim." Yeniden elini çocuğun çenesine atıp yumuşacık tenini okşadı usulca. "Acıdı mı sahiden?" Büzülmüş dudaklara içi giderek bakıyordu o sırada. Böyle davetkar olması haksızlıktı.

Öyle öpülesi görünüyordu ki dudakları Devran onu yer gibi tüketmek için büyük bir istek duyuyordu her zamanki gibi... Üstüne bir de çocuğun dün geceki mesajları geliyordu aklına.

"Yok, çok acımadı." dedi Asil. "Kahveni iç hadi soğumadan."

Devran dudağını büktü. "İştahım kaçtı."

"Ya Devran ya..."

"Böyle diyerek yumuşatamazsın beni. Harbiden nevrimi döndürdün yavrum. Ne demek tatlı biri sana aşk itirafı falan? Bunun kabulü yok bende. Şakasının bile..."

"Ya Zeliş'ti diyorum. Kız beni beğenmiş fotoğraflardan, bebeğe benziyorum falan diye tutturdu, evlenmek istiyormuş sadece. Bu kadar... Yedi buçuk yaşında küçücük kız."

Devran gözlerini açtı abartılı bir şekilde. "Vay be... Parmağındaki yüzüğü de mi görmüyor yedi buçuk yaşındaysa? Ayrıca sen benim bebeğimsin kimse seni bebeğe benzetemez." Zeliş'ten daha çocukça bir inatla konuşuyordu şimdi sahiden de.

"Zaten başımın bağlı olduğunu söyledim, merak etme."

"Bücüre bak sen ya. İki dakika yalnız bırakıyoruz sevgilimizi, hemen talip olmuş. Bak bak bak... Gelecek mi o da maça?"

Asil gözlerini belertti. "Yok artık. Abartma şimdi hadi."

"Yok gelsin görsün senin bir kocan olduğunu."

"Yuh Devran, gerçekten yuh!"

Devran güneş gözlüğünü gözlerine indirerek Asil'i iyice kendisine çekti. "O kelepçe işini de ayrıntılı bir şekilde konuşacağız seninle güzelim."

Asil kulağının dibinde hissettiği nefesle titredi elinde olmadan. "Şey, o da şakaydı desem?"

Devran güldü, sesli bir gülüştü ve iki alt sırada oturan bir iki kafa onlara doğru döndü bir anlığına.

"İşte onun şaka olduğunu bana asla kabul ettiremezsin. Dün gece siparişini verdim. Yani şakaysa da artık değil..."

Asil şaşkınlıkla Devran'a baktı. Anlık cesaretinin ve merakının kurbanı olmuştu. Devran'ın kelepçeyle ilgili çok hoş planları var gibi görünüyordu.

Asil yutkunup gözlerini sahaya çevirmekten başka bir şey yapamadı...

🤍🖤🤍

Ferdi, gözleri devamlı Asil'in olduğu tarafa döndüğünden Devran ve Kerim'in geldiğini görebilmişti uzaktan.

Şimdi de sahanın girişinden kendisine bakan adama doğru yürüyordu.

Aslında öfkeliydi, çünkü karşı takım son dakika oyuncu değişikliğine gitmişti nedense ve Ferdi'nin mahalleden asla sevmediği bir kaç tip doluşmuştu rakip kadrosuna.

Sinirleri bozulmuştu Ferdi'nin.

Yine de Kerim'in düz bir suratla ama gülümseyen gözlerle kendisine baktığını görünce anlık olarak bir kaç saniye önceki öfkesini bile unutuvermişti.

"Teşrif edebildiniz sonunda." dedi Ferdi kolunu Kerim'e sakince dolayıp normal bir selamlaşma gibi görünmesi için bir miktar çaba harcayıp.

Çaba harcamasa mahallenin ağzına çok fena laflar verebilecek gibi hissediyordu çünkü.

Bir alt dudak fena olmazdı...

"Kafede sıra vardı, üstüne bir de iki arabayla gelince parkedecek yer bulmak sıkıntı oldu. Ama yetiştik." dedi Kerim Ferdi'yi çok insanın olmadığı bir kenara çekerken. Hala sahadaydılar ama kenarda bir yerde duruyorlardı şimdi.

"Hesap da verirmiş alt dudağını tapuladığım."

Kerim gülerek gözlerini kapatıp açtı. "Sana salep aldım. Ve asıl kutlamayı akşama saklasam da, iyi ki doğmuşsun mimi. Benim için varlığının anlamını bilemezsin."

Ferdi yamuk bir şekilde sırıttı, salebe uzanırken "Eyvallah." diye mırıldandı. Saçına taktığı bandanayı düzeltti utanarak. "Varlığımın anlamı falan... Düşürmeye çalışma çünkü zaten yerdeyim hep."

"Dizlerinin üstünde mi?" Kerim meydan okuyan bir bakışla baktı çocuğa tepeden.

Boy farkları çok değildi ama o an tepeden bakıyordu evet...

Ferdi yutkundu, bu boğazındaki heyecanı gidermeyince içeceğinden bir yudum aldı. "Hmm... O da olur bakarsın."

Üstü kapalı erotik vaadi Kerim'i şaşırttı. "Maçtan sonra, hemen yola çıkacağız." dedi Ferdi'nin her ayrıntısını baştan aşağıya bir kaç süzerek sonunda yüzünde durakladı yeniden.

"Tamam, çantam ve ayakkabılarım Asil'in yanında zaten. Eve uğramama gerek yok maçtan sonra."

Kerim Ferdi'yi tekrar süzdü. "Önemli bir maç mı bu? Öylesine mi oynuyorsunuz yoksa?" diye sordu.

"Neden soruyorsun?"

"Kendini fazla yorma diyecektim. Seni yoran ben olsam daha çok hoşuma gider."

Ferdi kaçış olarak yeniden salebinden içti. "Aslında ö-öylesindeydi. Ama karşı takıma la-lavuklar doluştu ve ben bir ikisiyle kavgalıyım. O yüzden acaip hırslandım. Yine de kendimi fazla yormamaya çalışırım." Göz kırpıp sevgilisine baktı.

"Kıps diyorsun yani?"

"Çok sevdin heralde sen, bol bol göz kırpayım ben sana."

"Kalbime iyi geliyorsun." Kerim bunu öyle bir anda söylemişti ki Ferdi söyleyecek bir şey bulamadı o an...

"Neden insanların içinde hayvan gibi öpüşemiyoruz ki?" dedi sonra gerçekten acı çekiyormuş gibi. "Senin kalbini yerim lan. Maçı siktir edip gidesim gelmedi değil."

Kerim derin bir nefes alıp verdi. "Maçına odaklan mimi. Gözüm üstünde olacak, ters hareketler yapma, en önemlisi yaralanma. Rica değil, emir."

"Canım adam. Endişelenme... Hadi öptüm say, ama çok öptüm gibi say. Çünkü çok öpesim var, dudaklarım uyuşur gibi oldu seni öpmeyi düşününce."

Kerim, Ferdi'nin yarısını ancak içebildiği ve kendisine uzattığı bardağı alarak dudaklarına götürdü. Büyük bir yudum aldı tatlı içecekten. "Öpüştük say."

Adam, Asil ve Devran'ın yanına döndükten hemen sonra, iki takımın da nihayet sahadaki yerlerini almasıyla maç da nihayet başlamıştı.

Ferdi daha sakin hissediyordu elbette ama daha önce dalaştığı tiplerin şimdi karşısında rakip olarak bulunmaları onu bir miktar geriyordu.

Asil de bu tipleri tanıyordu aslında. Onları Ferdi'yle kavga ederken görmüşlüğü vardı ama bu kadar uzaktan bir kere gördüğü yüzleri ayırt etmesi çok zordu.

İlk yarı sakin geçiyor gibi görünse de, karşı tarafın agresif tavırları izleyenler tarafından da farkedilmeye başlamıştı.

Sıkıntılı tiplerden biri sanki Ferdi'yle kişisel bir problemi varmış gibi gelip geçerken ona omuz atıp duruyordu mesela.

Asil dayanamayıp, "O çocuk ne yapıyor öyle ya? Hakemin bir şey demesi gerekmez mi? Basbaya bilerek yapıyor." diye çıkıştı yerinde rahatsızca kıpırdanıp.

Kerim'e baktığında onun da durumun farkında olarak kaşlarını çatmış olduğunu gördü.

"Bu ne saçmalık gerçekten?" dedi Devran da Asil'e katılarak.

Aynı şey tekrar olunca, Asil dayanamayıp oturduğu yerden kalktı gerginlikle, sinirlerinin bozulduğu belli olan Ferdi'ye baktı. "Düşürecek Ferdi'yi ya!"

Dudağını kemirerek oyunu izlerken aynı çocuğun Ferdi'nin ayağındaki topu almak için arkadaşıyla beraber hücum yaptığını farketti, parmak uçlarında yükseldi odaklanmak için.

Ne olduysa o anda oldu, çocuklardan biri Ferdi'ye sertçe çarpıp dengesini bozduğunda diğeri de topu alma bahanesiyle resmen çelme takıp çocuğun yüz üstü yere düşmesine neden oldu.

Artık Kerim'le Devran da ayaktaydı.

Ferdi de düştüğü yerden bir hışımla doğrulduğu anlarda Kerim çoktan sahanın kapısına doğru ilerlemeye başlamıştı.

Ferdi'nin gür sesi Asiller'in olduğu tarafa ulaşırken Ferdi ona kafayı takan çocuğun yakasına yapıştığı gibi onu sertçe sarmıştı.

"Derdin ne lan senin sıfatını siktiğim?"

Uzun zamandır hiç olmadığı kadar öfkelenmişti çocuk ve epeydir gerek duymadığı küfürleri ağzından birer birer fırlamaya hazırdı o anda.

Haksız sayılmazdı.

Bilerek kışkırtmışlardı onu.

Ellerinin üstüne düştüğü için avuç içleri sızlıyordu ve bu da öfkesini iyice harlıyordu.

Yakalarını tuttuğu çocuk gevşek gevşek güldüğünde iyice tepesi attı. Çocuğu ileri geri öyle bir sarstı ki suratındaki sırıtış anında bozulmuştu.

"Bilmiyormuş gibi konuşma puşt." dedi çocuk da Ferdi'nin kollarını sertçe itip tutuşundan kurtularak.

Takım arkadaşları etrafına toplaşıp Ferdi'yi uzaklaştırmak isteseler de Ferdi tekrar çocuğun yakasına yapıştı ve "Derdin neyse adam gibi söyle lan!" diye bağırdı. "Ne bu hareketler? Film mi çekiyoruz gerzek?"

"Sevgilimden uzak duracaksın!" diye ağzından tükürükler saçarak parladı çocuk deli gibi.

Ferdi bir an öyle bir afalladı ki bu durumun saçmalığına çocuğu tutuşu bile gevşedi, çocuk bu şaşkınlıktan yararlanıp Ferdi'nin çenesine çok da hafif olmayan bir yumruk geçirdiğinde Ferdi yana doğru resmen savruldu.

Kerim koşar adım halısahaya girip kuru gürültü yaratmaktan başka bir işe yaramayan kalabalığı sağa sola dağıtarak Ferdi'yi dudağının kenarından sızan kanla birlikte görünce şok oldu.

Devran ve Asil de sahanın içine girmişlerdi onun ardından.

Ferdi öyle hararetli nefes alıyordu ki... "Attığın bu yumruğu senin götüne sokarım!" diyerek ismi Sezgin olan yürek yiyip de sahaya çıkmış gibi görünen çocuğun üstüne atıldı ve ona attığı yumruğun daha şiddetlisini o surata indirdiğinde aslında bu izin verilmiş bir yumruktu.

Kerim o yumruğun ardından onu kavrayıp karşısındaki çocuktan uzaklaştırdığında Ferdi'nin çocuğa o yumruğu atmasını beklemişti...

"Bırakın!" diye bağırdı Ferdi tutuştan kurtulmak için uğraşarak. Ama öyle güçlüydü ki onu tutan eller, az önceki beceriksiz tutuşlardan biri olmadığını anlaması uzun sürmedi. Dönüp baktığında Kerim'le göz göze gelince hareketleri bıçak gibi kesildi ama harareti hala canlıydı. "Bırak Kerim, hıncımı almam lazım. Tutma anasını satayım."

"Sakinleş, sinirlerini bozmak için uğraştı. İstediğini verme." Sanki kendisi çok sakin bir adamdı da...Ferdi'ye verdiği akıl bedenindeki öfkeyle çelişiyordu.

Bir çocuğa vurmak istemediği için Ferdi'nin ona karşılık vermesini beklemişti yoksa sevgilisinin kanını akıtan birine neler yapabileceğine en iyi şahit Asil'in babasıydı.

"Belasını sikeceğim ya bırak!"

Asil nefes nefese yanlarına ulaştığında Devran da hemen onun yanındaydı.

"Zengin züppe arkadaşına ve bu heriflere güvenmiyorsun inşallah Ferdi." dedi Sezgin.

Ya gerçekten salaktı ya da meydan okuduğu adamları görmeyecek kadar gözleri bozuktu. "Milletin manitasına göz dikmeye utanmıyor musun şerefsiz Ferdi?" diye devam ediyordu bir de üstüne.

"Senin ecdanını düğüm düğüm ederim, benimle doğru konuş lan!" Ferdi çıldırarak ona doğru yeniden atıldı ama Kerim onu asla bırakmadı. "Senin sevgilin kim oğlum? Tanımıyorum bile! Belanı mı arıyorsun?"

"Ceylan artık benimle. Aklına girmeye çalışırsan kötü olur Ferdi!" Parmağını sallaya sallaya insanın asabını bozacak şekilde kışkırtıcı konuşuyordu Sezgin.

"Benim yüzümden kavga etmeyin lütfen." Ceylan kalabalığın arasından yüzünde sahte bir telaşla sıyrılıp çıktığında herkesin bakışları ona döndü.

Ferdi onu görünce gözlerini kapatıp, başını Kerim'in çenesine yaslayarak sinirleri bozulmuş gibi kahkaha attı. "Ne sikik bir oyun döndürüyorsunuz kızım siz? Sen ne alaka? Ne dedin de bu kuduz köpeği üstüme saldın? Hasta mısın sen?"

"Ferdi böyle konuşma. Sezgin kızar diye mesajları sildim ama öğrendi işte..."

"Ne-ne-ne mesajı?" Ferdi öyle çok şaşırmıştı ki Ceylan'ın şizofren gibi olmayan bir mevzudan bahsetmesine şaşkınlıktan dili gerçek anlamda tutulmuştu. "Kızım benim sevgilim var, seninle tek münasebetim yok. Kafanda kurup kurup insanları da inandırma. Rezilliğe bak. Sebep olduğun şeye bak!"

Ceylan Ferdi'ye bakarken Sezgin denen çocuk kızı kendisine doğru çekti. Güya Ferdi'ye bir şeyleri göstermeye çalışıyordu da... Ferdi'nin bir şeyleri görmesine gerek yoktu ki. Bilmediği, anlamak istemediği buydu.

"Ferdi gidelim." dedi Asil Ferdi'nin koluna dokunarak bu saçmalığa bir son verilmesi gerektiğini düşünerek. Devran ve Kerim buradayken bir şeylerin büyümeyeceğini düşünse de Ferdi'nin yüzündeki gözü dönmüş bakışı daha önce görmüştü. Ve onun daha önce ettiği kavgalara da şahit olduğu için arkadaşı için endişelenmeden edemiyordu.

Titrediğini ancak Devran yanına gelip sakinleşmesi için kolunu sıvazlayınca farketti.

Kerim'se duydukları ve şahit olduğu manzara karşısında öyle ifadesiz görünüyordu ki, Ceylan'ı yanına çekmiş, Ferdi'ye çocuğu öldürecekmiş gibi bakan Sezgin'in bakışları küçük bir an az önce resmen kafa tuttuğu Kerim'e kayınca Kerim'in önü açılan ceketi yüzünden ortaya çıkan tabancasını gördü.

Geri adım atışı hızlı oldu.

Ceylan'ı da kendisiyle geri çekmeye çalışarak bir adım geriledi ve yeniden Kerim'in yüzüne baktı.

"Bir daha ki sefere böyle sakin olmam." dedi sesi bir taraflarına kaçmış gibi.

"Tencere kapak yuvarlana yuvarlana siktirin gidin hadi Sezgin." Ferdi öfkesine rağmen nerede olduğunun, yanında kimlerin durduğunun ve içinde bulunduğu izahı zor durumun farkındaydı.

Asil'in ağlamak üzere olduğunu anlamak için onun yüzüne bakmasına gerek yoktu mesela.

Mesela Kerim'in onu tutan ellerinden aslında onun da nasıl kendisini tuttuğunu da hissediyordu Ferdi.

Devran'ı da göremiyordu ama emindi ki o da hiç sakin değildi...

"Mesajlar atıp rahatsız ediyormuşsun lan kızı!" Sezgin arkasındaki kalabalığa güvenerek biraz daha devam etti gövde gösterisine. "Atmayacaksın!"

Kerim birden, "Bu kadar yeter." dedi kesin bir tavırla. "Fazla oldun. Ağzını açıp tek bir kelime daha etmeyeceksin."

Sezgin Kerim'in doğrudan onunla konuşmasıyla irice açılmış gözlerini yeniden Kerim'in kemerindeki deri kılıfta takılı olan silaha değdirdi.

"Mesaj diyor, mesaj diyor ya! Ceylan söylesene, Ferdi beni her yerden engelledi, nasıl mesaj atabilir bana desene. Ne bakıyorsun öyle dilini yutmuş gibi?"

Kerim daha fazla bu saçma durumun içinde bulunmaya tahammül edemiyormuş gibi, bağırıp duran Ferdi'yi kolayca döndürerek yürütmeye başladı. Öyle hızlı dönmüşlerdi ki Devran Asil'i kenara çekmese ona çarpacaktı Ferdi'nin bedeni.

Ferdi bir kaç kez geri dönüp baksa da hatta bir şekilde Kerim'in ellerinden kurtulmayı başarıp Sezgin'in ağzını yüzünü dağıtmayı istese de bunu yapmadı. Sevgilisinin onu sahadan çıkarmasına izin verdi.

🤍

Asil Ferdi'nin eşyalarını Kerim'in aracının arka koltuğuna koyarken Ferdi ön koltukta oturmuş öfkeli bir şekilde bacağını titreterek ön camdan dışarıya, arabanın tam önünde konuşan Devran'la Kerim'e bakıyordu.

Az önce yaşanan saçmalığa bir anlam veremiyordu asla.

Yapmadığı bir şey yüzünden milletin içinde yaşadığı şeyin neresinden tutarsa tutsun mantıklı bir tarafı yoktu.

Kerim ne düşünüyordu?

Adam ağzını açmamıştı arabaya gelene kadar, şimdi de Devran'la konuşuyordu ama Ferdi onun bir an önce arabaya binmesini istiyordu.

Kendi tarafındaki kapı açılınca dışarının serinliği içeri doldu, Ferdi kapıyı açan arkadaşına ve elindeki ıslak mendile baktı.

"Ödüm koptu." dedi Asil mendili Ferdi'nin yarasına değdirmeye korkup sadece akan kanı silerken.

"Yok bir şeyim kuş kafa."

"Ceylan gerçekten tehlikeli biriymiş. Bu yaptığı şey korkunçtu." dedi Asil kaşlarını çatarak. "Söylediği yalan çok daha kötü şeylere sebep olabilirdi. Kerim olmasa ben seni nasıl tutacaktım? Kavga büyürdü kesin ve sen daha ciddi zarar görebilirdin."

Ferdi gözlerini devirdi. "İyiyim kardeşim. Sıkıntı yok."

"Gideceğiniz yere varınca bana haber vermeyi unutma, olur mu? Meraktan karnıma ağrılar girsin istemiyorum." Dudaklarını sarkıtarak ıslak mendili çöpe atmak için kağıdının içine geri koyduğu sırada Ferdi onun saçlarını karıştırdı biraz gevşemesi için.

"Tamam, haber veririm. Hadi şimdi çaktırmadan şunların yanına git ve Kerim'i buraya gönder. Ne konuştular amına koyayım, iki saat oldu..."

🤍🖤🤍🖤🤍

Ferdi geldikleri dağ evinin banyosunda aldığı duştan sonra yeniden kanamaya başlayan dudağına dolaplardan birinde bulduğu pamuğu bastırırken sinirden gözleri doluyordu devamlı.

Bir kere tıklatılıp açılan kapıyla dolan gözleri aynadan, kapıyı aralayıp içeriye giren Kerim'i buldu.

"Sakinleştin mi biraz?" diye sordu Kerim sevgilisinin yüzünü dikkatle düz bir şekilde incelemenin ardından.

"Açıklama yapmama izin vermiyorsun ki sakinleşeyim..." Ferdi pamuğu çöpe atarak belindeki havluyla Kerim'e döndüğünde kaşları çatılmıştı.

Kerim sanki onu duymamış gibi, "Aç mısın?" diye sordu stabil bir sesle.

"Aç falan değilim Kerim. Sadece izin ver yaşanan saçmalığı izah edeyim sana. Kafayı yiyeceğim yoksa senin ne düşündüğünü düşünmekten."

"Aç değilsen, yemek işini daha sonra hallederiz. Beni takip et."

Adam banyodan çıktığında Ferdi sabır dileyerek elleriyle yüzünü sıvazladı, bir kaç saniye sonra o da adamın peşinden çıktı ve evin diğer yerleri gibi taş duvarlara sahip olan yatak odasına geçti.

Kerim orada, yatağın karşısındaki duvarda tıpkı diğer evde olduğu gibi asılı duran büyük aynanın yanındaki tekli koltuğa oturmuş bakışlarını yere dikmiş Ferdi'yi bekliyordu.

Çocuğun geldiğini farkedince, "Otur." dedi birden Ferdi'nin çok alışık olmadığı ama ne anlama geldiğini çok iyi bildiği bir ses tonuyla.

Ferdi'nin hala öylece durup ona baktığını görünce koltuğun iki tarafından sarkan ellerinden biriyle tam önünü, ayaklarının dibini gösterdi çocuğa. "Dizlerinin üstünde yap açıklamanı."

Ferdi bir şey demek istese de Kerim'in ruh halinin bir şey demeye müsait olmadığını anlayarak çekingen bir kaç adımla odayı aştı ve adamın tam karşısında durdu. Ardından Kerim'in yüzüne bakmasını bekledi ama adamın gözleri hala yerdeydi.

Belki itiraz edip onun dediğini yapmayabilirdi ama o an sırf adam yüzüne baksın diye itaat ederek önce bir dizinin üstüne çöktü.

Aralanan havlu aletinin görünmesine neden olsa da ya farkında değildi ya da umursamıyordu bunu. Diğer dizini de yere koyarak oturduğunda başını kaldırıp sevdiği adamla göz göze geldi sonunda.

"Açıklamanı bekliyorum." dedi Kerim başını hafifçe yana eğerek öylece ona bakan Ferdi'yi süzdü. "Ne o? Önümde diz çökmek o kadar hoşuna gitti ki konuşmayı mı unuttun yoksa?"

Ferdi yutkundu. Siktir diye düşündü. Aletinin daha hiçbir şey olmadan sırf Kerim'in önünde diz çöktüğü için böyle hareketlenmesi normal miydi?

Aklını toplayıp. "Ona mesaj falan atmadım ben." dedi. "Bana mesaj atıp duran oydu. Onu her yerden engelledim bu yüzden."

Kerim susunca, "Doğruyu söylüyorum." dedi Ferdi biraz sinirlenerek.

Kerim tek kaşını kaldırdı. "Yalan söylüyorsun demedim."

"Ama bana inanmıyormuş gibi, buz gibi bakıyorsun Kerim!"

"Sesini bir daha yükseltirsen ağzını bağlamak zorunda kalırım." Kerim sırtını yaslandığı koltuktan ayırdı ve biraz sertçe Ferdi'nin çenesini kavrayıp başını tavana bakacak şekilde kaldırdı. "Ve bunu yapmayı şu an gerçekten hiç istemiyorum. Şimdi özür dile."

Ferdi, Kerim'in bacağına tutunarak geriye doğru düşmemeye çalıştı çünkü adam çenesini gerçekten sıkı bir şekilde tutuyordu. Geriye düşecek gibi hissediyordu Ferdi. "Ö-özür mü?" diye sordu. "Ben bi-bir şey yapmadım. Neyin özrünü di-dileyeceğim?"

"Sana yaralanma demiştim." diye hırladı Kerim ifadesizliğinden ve donukluğundan sıyrılarak. "Özür dile."

Ferdi gözlerini kırpıştırdı. Adamın takıldığı noktaya gülse mi bilemedi, yarası ufacıktı zaten, taktığı şey bu muydu o kadar şey içinden? Ama Ferdi nedense gülemedi. "Özür dilerim. Oldu mu?" dedi.

"Beğenmedim bu özrü." dedi Kerim parmağını çocuğun yarasının etrafında gezdirirken. "Havlun olmadan bir daha dile."

Elini çocuğun önündeki havlunun tutturulduğu kısma atıp bir anda açtı ve çocuğun tüm mahremini ortaya serdi. Zaten az önce de apaçık görmüştü...

"Kerim..." dedi Ferdi birden tamamen çıplak ve savunmasız kalınca. "Özür dilerim gerçekten ama sen de oradaydın. Gördün, benim bir suçum yoktu sevgilim."

Sevgilim kelimesi Kerim'i darma duman etti. Dayanamayıp dudaklarını az önce okşadığı kısma bastırıp Ferdi'nin yarasını öptü. Orada fazla oyalanmayıp dudaklarına yöneldi ve onları büyük bir telaşla kavrayıp öpmeye başladı.

Öyle hırslı öpüyordu ki Ferdi ona ayak uydurup ritmini yakalayamadı başta, sonra kendince karşılık vermeye başladı...

Boynu ağrımıştı ama umursamadı, dizlerinin üstünde durmaya çalışarak hafifçe doğruldu ama Kerim bastırarak onu geri oturttu.

Sanki Ferdi'nin ona borcu vardı ve acımadan onu tahsil ediyordu Kerim.

"Öfkeliyim." dedi Kerim geri çekilirken. Çocuğun kızarmış ağzına baktı tahrik olmuş bir şekilde. "Öfkeliyken kendini kaybeden sadece sen değilsin mimi. Şu an nasıl sakin duruyorum, o an nasıl sakin durdum bilmiyorum. Ama tam şu an çoktan senin içinde olmam gerekirdi."

Ferdi, saf bir şaşkınlıkla adamın dürüstlüğüne baktı. "Özür dilerim." dedi neden dolduğunu bilmediği gözleriyle.

Kerim onu, bu sefer ıslak saçlarını kavrayarak yeniden öpmeye başladığında Ferdi bu olayın sadece öpüşmekle kalmayacağını Kerim'in öfkesini kontrol edip olayı ağırdan aldığını iliklerine kadar hissetti.

Kerim'in alt dudağını gerginlikle emerken adamın geri çekilmesiyle kalakaldı.

Tamamen çıplaktı ve bu ayrıntıya takılıp kalmamayı güzel beceriyordu doğrusu. Adamın karşısında böyle boyun eğmiş gibi kıyafetsiz oturmasında sorun yoktu.

Kerim onu yanlış anlamamıştı ya, bu Ferdi'ye yeterdi...

"Doğum günün hiç hayal ettiğim gibi ilerlemiyor mimi. Ve bu daha da öfkelenmeme neden oluyor. Seni pamuklara sarmak istiyorum demiştim ya, öyle bir doğum günü hayal etmiştim senin için."

Ferdi oturduğu yerde kıpraştı. "Özür dilerim." dedi tekrardan.

Geldikleri ev öyle güzeldi ki, gerçek anlamda dağın başında olmasına rağmen Ferdi'nin çok hoşuna gitmişti her şeyiyle.

Özellikle bu yatak odası gerçekten güzeldi.

Taş duvarları ve sarı loş ışığı sayesinde insanın içini hoş eden bir atmosfere sahipti.

Sevişmek için özel olarak düzenlenmiş gibiydi, yatağın karşısındaki ayna olsun, demir başlıklı geniş yatak, ışıklandırma... Hepsi... Ama Kerim burada kimseyle beraber olmamıştı, diğer evde de olmadığı gibi.

Kerim sonunda Ferdi'nin başını serbest bırakıp biraz geriye çekildiğinde gözleri çocuğun özürler dileyen ağzından ayrılmıyordu. "Aslında seni buna alıştırmak için aklımda başka planlar vardı ama şimdi sadece ağzını aç ve görelim bakalım ne kadar ilerisini kaldırabileceksin."

Ferdi'nin bakışları Kerim'in pantolonun kabarık önüne inerken aleti tekrar seyridi. Yapabileceğinden asla emin değildi ama Kerim ne derse yapmaya öyle hazırdı ki, anlık bir heyecanla parmakları Kerim'in kemeriyle buluştu.

Kerim aslında bunu kastetmemişti o an, sadece parmaklarını çocuğun ağzına vermek ve güzelce ıslatmasını zevkle izledikten sonra, o ıslaklığı ziyan etmeden çocuğun deliğini bir miktar yumuşatmaktı amacı. Ağzı önce parmaklarına alışsın diyeydi...

Ama durup bekledi.

Onun ne yapacağını görmek istedi, hevesini kırmaya gönlü razı gelmedi. Üstelik cesareti takdir edilesiydi doğrusu. Küçücük bir hapı damağına değiyor diye yutamadığını söyleyen çocuk, onun erkekliğini ağzına almak için epey hevesli görünüyordu.

Adam, Ferdi onun kemerini çözüp düğmesini ve fermuarını açana kadar sabırla bekledi. Ferdi'nin elleri titriyordu.

Bu Kerim'in bedenine dalga dalga yayılan öfkeyi tamamen başka bir şeye dönüştürürken kazağını tek hamlede çıkarıp kaslı gövdesini Ferdi'ye sundu. "Çok heyecanlısın." dedi bundan deli gibi zevk alarak. "Ama yapmak üzere olduğun şeyi nasıl yapacağını bilmiyorsun bile. Bence önce ben sana göstersem daha iyi olur. Ne dersin?"

Ferdi adamın boxerıyla yüzü arasında bir karış kadar mesafe varken bakışlarını kaldırıp irileşmiş göz bebekleriyle Kerim'e baktı.

"Se-sen nasıl i-istersen..." diyebildi.

Kerim'in dudağı kıvrıldı. Eğilip Ferdi'nin iki elmacık kemiğini ve alnını büyük bir yavaşlıkla öptü. Güzel kokusunu ciğerlerine doldurarak dudaklarını teninde gezdirerek hatrı sayılır bir süre oyalandı. "Yatağa geç ve sırt üstü uzan bakalım o zaman."

Ferdi ikiletmedi ve aleti önünde yarı erekte bir halde sarkarken yavaşça ayağa kalktı, arkasını dönerek sıkı kalçalarını göze sokarak yatağa ilerledi ve normalden daha yüksek olan yatağa çıktı. Yatağın ortasına kadar emekleyip kalçasını yatakla buluşturdu.

Asil'in dediklerini dikkate alıp minik bir temizlik ve bakım yapmıştı sabah kahvaltıdan sonra ve şu an bunu yaptığı için seviniyordu.

Çocuğun sere serpe uzanışını izlerken pantolonundan ve önü hafifçe ıslanmış boxerından kurtuldu Kerim.
Bir yırtıcı gibi yatağa tırmandı, Ferdi onun elindeki kemeri o zaman farketti.

"Günlerdir idman yapıyorum." dedi Kerim dişlerini göstererek tehlikeli bir şekilde gülümserken. "Vücudumdaki tüm kasları sana harika bir ilk deneyim yaşatmak için hazırlıyorum." Sinsi bir tavrı vardı o an. Ve bu, Ferdi'nin tüylerini diken diken etti.

Kerim söylediklerinde ciddiydi. Uzun denebilecek bir  zamandır ilgisini çeken kimse olmadığı için birlikte olduğu kimse de yoktu ve beli yüzünden performanstan düşmüş olmaktan korktuğundan günlerdir egzersiz yapıyordu.

Ferdi için mükemmel olmasını istiyordu her şeyin.

Kendisi için her türlü mükemmel olacağını biliyordu. Sevgilisi daha önünde diz çöktüğünde zevk suyu sızdırmaya başlamıştı Kerim. Emindi ki Ferdi'nin içinde olmak ona bu dünyadaki zevklerin ötesinde bir deneyim yaşatacaktı...

"Kalbim..." dedi Ferdi birden. Deli gibi attığı için iyice paniklemişti. "Siktir, çok hızlı atıyor pezevenk."

Göğsü aldığı nefeslerle biraz sonra yaşanacakların beklentisiyle inip kalkıyordu. Gözlerini aç gibi adamın erkekliğine dikmek istemiyordu ama bakışları devamlı o kalın uzva kayıyordu.

"Kalbin hakkında öyle şeyler söyleme." Kemeri kenara bırakıp bacaklarını açarak Ferdi'nin üstüne ağırlığını vermeden uzandı adam. "Her zerren benim için kıymetliyken, böyle laflar edip, umursamaz davranman gerçekten sinir bozucu mimi. Sana attığı o yumruğu gerçekten o çocuğun götüne sokmalıydın."

Dudaklarını Ferdi'ninkilere bastırdıktan sonra dudağının kenarındaki küçük yarayı yalayarak şaşkın çocuğu inletti.

Öpüşleri çenesine ve boynuna kayarken gerçekten kıymetli dediği her zerrede öyle oyalanıyordu ki, Ferdi bu sevişmenin ne kadar sürebileceğini düşünmeye çalışsa da dikkati büsbütün bambaşka yerlerinde toplanmıştı.

Hareketsizce iki yanında duran ellerinden birini Kerim'in sırtına, diğerini başının arkasına olmak üzere yerleştirdiğinde, boynunu emmeye başlayan adam yüzünden havalanan kalçası, zaten birbirine temas eden aletleri iyice birbirine yapıştırdı.

Ferdi'nin ağzından yüksek sesli bir ahlama döküldü. Kerim öyle bir emiyor ve yalıyordu ki boynunu, sonsuza kadar sürmesini istediğini farkettiği bir hisle yanıyordu.

Kerim keşfini çocuğun gövdesinde ve kaslı karnında sürdürerek onun tadını uzunca bir süre boyunca zevkle çıkardı.

Sıcak nefesi çocuğun kasıklarına çarptığında Ferdi irkilerek başını kaldırdı hülyalı bir bakışla sevgilisine baktı. "Canım adam..." dedi merakı ve tahrik olmuşluğu sesine yansırken.

Kerim gülümsedi ve çocuğun ucu parlayan aletini iki eliyle kavrayıp hiç beklemeden ağzına aldı. Başına minik bir dil darbesi atsa da tek seferde dudakları Ferdi'nin kasıklarına değecek şekilde boğazının gerisine kadar almıştı pek ufak sayılmayan aleti.

"Siktir!" Ferdi öyle bir yükseldi ki, içindeki tüm hisler ayağa kalkmıştı resmen. Parmakları, bacakları, belden aşağıda kalan neyi varsa kasılmaya başlamıştı.

Kerim'in ağzı öyle sıcak, ıslak ve dardı ki çocuk tam o anda boşalacağını sanarak doğrulmaya çalıştı.

Kerim ağzında, boğazında bir şey yokmuş gibi eğlenir bir ifadeyle sevgilisine baktıktan sonra geri çekildi ve elini ıslak alete sararken gülümseye devam etti. "Elbette sen bunu yakın zamanda yapamazsın." dedi onu sıvazlarken.

"Ke-kerim... Tekrar yap... Lütfen, çok güzel. Ağzında olmak çok güzelmiş..." Göz bebekleri öyle genişlemişti ki mavi gözleri neredeyse siyah gibi görünüyordu artık.

Sanki dünyanın en etkili uyuşturucusu şu an kanında dolanıyordu ve ilk saniyeden bağımlısı oluvermişti...

"Mon mimi... Benim arsız kediciğim." Kerim onu yeniden ağzına aldı ama bu sefer yavaştı.

İleri geri, onu ağzına alıp dururken elleri boş durmuyor Ferdi'nin karnında ve gövdesinde dolanıyordu. Hatta göğüs uçlarını acımadan sıkıştırarak Ferdi'yi bir kaç bağırtmıştı da.

Sonra ellerini çocuğun vücudundan çekti ve alet hala ağzındayken kendi kalçaları Ferdi'nin yüz hizasına gelecek şekilde döndü.

Ferdi refleksle ellerini o kalçalara koyarken gördüğü manzarayla gaza gelerek kendisini arka arkaya Kerim'in ağzına itmeye başladı.

Kerim'in temiz erkekliği ve daha önce hiç genişletilmemiş olan deliği öyle iştah açıcıydı ki Ferdi midesinin bulanması gibi fikirlerin dört bir yana uçuşup kaybolduğunu farketmedi bile. Elini adamın erkekliğine sararken onun tadına bakmadan önce dudakları ilk önce Kerim'in deliğiyle buluştu.

Adam şok oldu.

Ferdi'nin erkekliğini ağzından çıkarıp eline alırken başını çevirip ona baktı. Basbaya arkasını keşfediyordu Ferdi kendi isteğiyle.

Dilini o deliğe iterken, Kerim'in ağzından "Ihh!" diye bir ses çıktı, dişlerini sıkıp inlemesini bastırmaya çalıştı.

"Tadın harbiden tarçın gibi." Ferdi yeniden dilini orada gezdirse de şimdi bunun sırası olmadığını düşünerek adamın erkekliğine odaklanmaya karar verdi ve ucunu dudaklarına yerleştirip onu sesli bir şekilde öptü.

"Mimi, ağzına almayı dene yalvarırım."

Bu Kerim'in cinsel bir birliktelik sırasında birine ilk yalvarışıydı. Genelde yalvartmaya alışık bir bünye için bu büyük bir olaydı ama Ferdi'yleyken böyle bir şeyin önemi yoktu.

Baskın Kerim oradaydı ama Ferdi'ye tavizleri sonsuzdu.

Kerim çocuğun ağzının dolaştığı bölgelere bunun hayalini kurmuş olsa bile inanamıyordu.

Gerçekten yaşanıyordu. Birbirlerinin tadına bakıyorlardı. Duygular öyle yoğundu ki, ikisi de ağlayabilecek kadar duygusaldı belki de o an.

Ferdi onu alabildiği kadar aldı ağzının içine, kendisini zorlamayacak kadardı ve dilini etrafında gezdirirken burnundan nefes alıp aldığı tüyoların hakkını veriyordu. Kerim'in kasıklarının kokusu her nefesinde ciğerlerine doluyordu. Bunun bu kadar zevkli ve tatlı bir olay olabileceğini asla düşünmeyen çocuk oldukça iyi gidiyordu.

Ta ki Kerim dayanamayıp kasıklarını onun ağzına itene kadar bir kez bile öğürmemişti. Boğazına doğru kendi kontrolü dışında itilen alet onu hazırlıksız yakalayınca nefesini kontrol edemedi ve öğürdü ses çıkarmamaya çalışarak.

Geriye çekilerek başını yatağa bıraktı anında.

Kerim hemen normal bir şekilde dönerek onun ıslak ağzını öptü arka arkaya. "Özür dilerim, tutamadım kendim. Kusura bakma." diyerek öpücüklerine devam etti.

Ferdi onun saçlarını okşarken o da aynı şekilde hızlı hızlı öpüşlerine karşılık veriyordu adamın. "Sorun... Değil... İyi... Miydim?" Nefesini başka tarafından alıyordu ama Kerim'in dudakları önceliğiymiş gibi nefes almayı ikinci plana itmişti.

"Harikasın. Tahmin ettiğimden daha heveslisin, cesaretlisin her zamanki gibi..."

Ferdi güldü, dudaklarını yalayıp Kerim'in kalçalarını okşadı. "Arka kapın çok hoşuma gitti." diye fısıldadı.

"Ama bugün senin kapınla alakalı bir gün." diye fısıldadı Kerim.

Ferdi güldü tekrardan. "Merak etme. Senin kurdeleni daha sonra keseceğim." Başını biraz kaldırıp Kerim'in ağzını yaladı ve kasıklarını ona sürttü beklemek istemediğini belli ederek. "Hayatımda aldığım en güzel doğum günü hediyesisin. Bir çok işlevin var."

Kerim, yavaşça aşağıya kayarak az önce kendi zevkine dalarak unuttuğu erkekliği yeniden eline aldı ve Ferdi'nin ona yaptığı gibi deliğini ıslatıp yumuşatma işine girişti.

Çocuk dizlerini kırmış bir şekilde nefes nefese inlemeye başladığında Kerim sabrının son demlerindeydi.

Boştaki elinin parmaklarını kayganlaştırdığı darlığın içine yollarken Ferdi'nin ıkınarak bağırır gibi sesler çıkarmaya başlaması bir an önce çocuğun içine gömülmesi için bir uyarı sireni gibiydi.

"Gözlerime bak beni ilk defa içine kabul ederken."

Parmakları hızlı hızlı girip çıkarken içinin sıcaklığını parmak uçlarında hissediyordu.

"Hmm mmhh..." Ferdi kelimelerden kopmuştu artık. Sadece zevk vardı ve zevkin sebep olduğu tahrik edici sesler.

Kerim Ferdi'nin aletini bıraktığı gibi çocuğun başının üstünde duran yastıklardan birini kaptı sıcaklığında kaybolacağı kalçaların altına yerleştirip onları havalandırdı.

Çocuğun şimdiden kızarmış ve kasılmaya başlamış deliği tamamen ortadaydı. Her şeyiyle teslim olmuş şekilde korku belirtisi göstermeden canım adam dediği adama bakıyordu Ferdi.

Kerim kendi erkekliğini tutarak üstüne tükürdü birkaç kez çekti Ferdi'yi seyrederek. "Oyun yok, oyuncak yok... Dibine kadar, sadece sen ve ben..."

Başını salladı Ferdi hipnoz olmuş gibi. "Sen ve ben..." diye tekrarladı sevgilisini.

Kerim erkekliğinin başını Ferdi'nin girişine dayadığında çocuk hemen dudaklarını aralayarak nefesini dışarıya salmıştı. "Başın çok geniş..." dedi ardından dudaklarını büzerek.

"Alışacaksın mimi." Lafı biter bitmez beklemeden başını sokmuştu bile. Ferdi'nin yüksek sesle inlemesini bastırıp onu sakinleştirmek için dudaklarına eğilip çocuğu derin derin öpmeye başladı.

Ama asla beklemiyordu. Bir an önce içinde olmak istediği için bu acı dolu merasimi uzatmaya niyeti de yoktu. Santim santim kendi yolunu açarak ilerliyordu.

"Girdikçe, u-uzuyor mu bu?" dedi Ferdi zorla.

Öpüşmeye odaklanamıyordu ki, darlığını genişleten oldukça heybetli bir varlık varken tek odağı oydu.

Kerim yarısından fazlasını soktuktan sonra Ferdi'yi dışarıya doğru esneterek geri çıktı ve yine beklemeden köküne kadar sokarak Ferdi'nin savurduğu küfürleri dinledi.

"İşte böyle... Çok güzel gidiyorsun mimi. Seni çok seviyorum sevgilim, biliyorsun değil mi?"

Resmen yavaş bir tempoyla Ferdi'yi sikmeye başlamıştı ve usul usul konuşuyordu çocukla. Zevk noktasını arıyordu ki çok geçmeden de bulduğunu anladı.

"Sikeyim... Orası, evet. Buldun yine..." Ferdi'nin alnı ve saçları tüm vücudu gibi ter içinde kalmıştı. Kendinden geçmek üzereydi. Deliğinin içindeki doluluğun tarifi yoktu.

"Böyle iyi mi?" Kerim hızlanarak temposunu arttırdığında artık hareketlerinin yumuşak hiçbir yanı yoktu.

"Ah... Kerim, durursan seni sikerim." diye inledi Ferdi adamın kalçalarına tutunup gidiş gelişini kabul ederken.

Dizlerini iyice kırıp iki yana açtı ve Kerim onu sertçe becerirken bağırarak inlemeye, küfürler etmeye devam etti.

Kerim bir noktadan sonra öyle hızlandı ki, Ferdi kaybettiği aklını yerinde tutmak ister gibi ellerini hem duştan çıktığı için hem de deli gibi terlediği için ıslak olan saçlarına atıp çekiştirdi.

O sırada kendisine hiç dokunmadan kasıla kasıla kendi karnına ve Kerim'in karnına doğru gelmişti. Titreyen bacakları hala git gele devam eden adam yüzünden zayıf düştükleri için kapanmaya yeltendi ama Kerim buna izin vermedi.

Ferdi rahatlasa da adamın henüz boşalmaya niyeti yok gibiydi, hırıltılar çıkararak deliğiyle aşk yaşıyordu resmen. Gözleri bir Ferdi'nin yüzünde bir bacakları arasındaki manzarada takılıp kalıyordu. Onun da alnından ve gövdesinden ter damlaları süzülüyordu.

Kerim birden, Ferdi'yi şaşırtarak tüm hararetinin ortasında çocuğun içinden çıktı ve onu tutup yüzü aynaya dönecek şekilde dizlerinin üstüne oturttu.

Çevik hareketlerle kemeri alıp Ferdi'nin boynuna geçirdiğinde ve onu bir yular gibi tutarak geriye çektiğinde artık yeniden çocuğun içindeydi.

Ferdi aynadan gördüğü manzarayla az önce inmiş olmasına rağmen çok çabucak dikildiğinde Kerim'in ona sahip oluşunu izlemek, boynundaki kemerin acıtmadan teninde bıraktığı his anlatılamayacak ancak yaşanarak anlaşılabilecek bir histi.

"Sevgilim..." diye inlemeye başladı Ferdi ağlar gibi. Bir süre sonra da gerçekten ağlamaya başladı çünkü zevk her yerdeydi, çok fazlaydı... Ağzından sevgilimden başka kelime çıkmıyordu.

Bu hali Kerim'e fazla masum geliyordu...

Kerim onun içinde gidip gelirken çocuğun boynunu kemerle biraz daha geriye çekti ve belinin bir kavis yaparak kalçalarının iyice dışarıya çıkmasını sağladı.

Ferdi tam o anda kalçasına inen sert tokadı asla beklemediği gibi o tokatın hoşuna gidebileceğini de asla tahmin edemezdi.

"Ohh..." diye inlediğinde Kerim bu sefer diğer kalçasına aynı şiddette bir tokat atıp orada beliren el izini izledi hayranlıkla.

"Sen kiminsin?" diye sordu Kerim nefes nefese. Sanki yaşadığı bu anın gerçekliğini Ferdi'nin ağzından, sesinden duymaya ihtiyacı vardı.

"Seninim..." diye bağırdı Ferdi zevk noktasına baskı yapan ve asla durmak bilmeyen penisle.

Kerim gerçekten hakiki bir idman yapmış olmalıydı çünkü bu performansının başka izahı olamazdı.

"Benim neyimsin?" diye sordu Kerim bu sefer. Sona geldiğini hissediyordu ama sanki bu ilk olduğu gibi son sevişmeleriydi de bu delikten çıkarsa bir daha giremeyecek gibi bir hırs ve açlıkla sahip oluyordu Ferdi'ye.

"Se-sevgilinim!"

Ve bir tokat daha indi kalçasına.

"Uff... Kerim... Bitirdin beni... Siktir, yeniden gelecek gibiyim... Dizlerim, dizlerim titriyor."

"Başka neyimsin?" dedi Kerim onun dedikleriyle iyice abanarak. Ağzını Ferdi'nin elmacık kemiğine dayayarak cevabı beklerken orayı yaladı ve ıslatarak emdi.

"Mimi'yim..." Ferdi ellerini boğazındaki kemere atarak ona tutundu öne devrilmemek için. Vücudu adamın her darbesinde öne geri sarsılıyordu.

Ferdi'nin şahit olduğu en şiddetli depremdi bu...

Kerim'in içinden bir hayvan çıkmasını beklese de bu kadarını nasıl tahmin edebilirdi? İlk seferleriydi ama deliği öyle yorulmuştu ki şimdiden, sanki yüzlerce kez birlikte olmuşlar gibi alışmıştı Kerim'in kalın varlığına.

"Benimsin, her şeyinle..."

Kerim onu kemerle geriye doğru çekmeyi bırakıp başını yatağa bastırdığında aynadan bu manzarayı izlemesi için yüzünü sağa çevirip geniş avucuyla saçlarını yüzünden çekerek onu o şekilde sabit tuttu.

Sanki az önceki hali hiç hızlı değilmiş gibi birden hızını öyle bir arttırdı ki Ferdi karnının üstüne düşecekti tutmayan bacakları yüzünden. Ama Kerim düşmesine izin vermedi, diğer eliyle sevgilisini karnından destekleyerek onun içini ezmeye devam etti.

Bir süre daha bu şekilde, zevkli bir işkence gibi devam etti sevişmeleri...

Pamuklara sarılmaktansa bu Ferdi'nin daha çok hoşuna gidiyordu. Deliğinin sızısının yanında kalçasına yediği tokatların tatlı sızısını da hissedebiliyordu.

Kerim onu yatağa mıhlayıp kükreyerek içine içine geldiğinde, Ferdi de kendini tutamayıp örtüsünü bile kaldırmaya fırsatlarının olmadığı yatağın üstüne az önceki gibi yine şiddetle aktı.

Nefes sesleri birbirine karışırken Ferdi'nin yüzünden süzülen tere artı olarak gözlerinde süzülen yaş da eklenmişti.

Kerim, vıcık vıcık olmuş delikte son kez bir kaç kez git gel yaparak dışarıya taşan sıvılarını deliğin çevresine yaydı.

Sonra hali kalmadığı için o da Ferdi'nin arkasına uzandı. Aletinin ucu hala çocuğun içindeydi. Çıkarası yoktu.

Dudaklarını Ferdi'nin ensesine bastırıp ıslak tenini öperken onu biraz daha kendisine çekti. Kemer hala çocuğun boynundaydı ve görüntüsü bile Kerim'i yeniden hazır hale getirmeye yeterdi ama çocuğu ilk seferi için fazlaca yorduğunun farkındaydı.

"Uyuma sakın..." diye fısıldadı nefeslerini düzenlemeye çalışan perti çıkmış çocuğa. "Doğum gününü uyuyarak geçirmeni istemiyorum."

"Hı hı..." diye Kerim'i gülümsetecek, miyavlamayı andıran bir iki ses çıkardı Ferdi.

Kerim, gövdesini Ferdi'nin sırtına dayayarak kendisine ve ona sakinleşip soluklanmak için fırsat verdi.

Yaşadığı en iyi deneyimin ardından gerçek bir soluğa ihtiyacı vardı ve o soluğu Ferdi'nin boynundan almak istiyordu...

Ferdi arka tarafındaki ıslaklığa hala orada varlığını sürdüren erkekliğe rağmen gözlerini kapatıp sızlayan kaslarıyla Kerim'e biraz daha sokuldu ve gözlerini hafifçe aralayıp aynadaki hallerine baktığında gülümsemeden edemedi...

Daha güzelinin mümkün olduğunu düşünmüyordu...

   💋💋💋❤️🔥🔥🔥❤️💋💋💋

Evet, geldik malum bölümün sonuna...

Umarım içinize sinmiştir, ben onların tarzında bir smut yazarken keyif aldım gerçekten 👀💋

Gelecek bölümde görüşürüz
✨☀️🤍☀️🤍☀️✨

Continue Reading

You'll Also Like

4.1M 354K 77
[TAMAMLANDI] Siirt'den kaçıp İstanbul'a sığınan bir Kürt ailesi, tamamı ülkücü olan mahalleye düşer.
2.5M 120K 40
[TAMAMLANDI] Ali, benim sevgili katilim. '+18'dir, olumsuz hareketler fazladır.'
3M 151K 64
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...
2M 127K 32
|Tamamlandı.| Askeri ve eşcinsel bir kurgudur.